Biraz kişilik psikolojisi, biraz Jung'un arketipleri, biraz evrimsel biyoloji, biraz da din psikolojisi ve anlam arayışı üzerine saygıdeğer bir harmanlama olmuş. Bir hafta sonra tekrar dinleyeyim de üzerine daha derin düşüneyim.
ปีที่แล้ว
Etyen bey'e şunu sormak isterdim; "ritüeller kutsiyeti, o da din bilginlerini yarattı" dedi. Bunu sürdürürsek, o bilginler de dini daha rafine bir hale getirerek insanların hayatlarını adayacakları bir forma soktular. Bu aşamada bilimin bu insanlara "bu zihinden çıkan hiçbir anlatı gerçeği açıklayamaz" demesi ile bu insanlar nasıl yüzleşecek? Burada bizim İslam'da gördüğümüz genelde içe kapanmacı, nostaljik refleksler, bunun aksine Hinduizm ve Budizm ise bilimsel söyleme çok iyi entegre oldular. Acaba İbrahimî söylem hem iddiasız hem de hayatın içinde işe yarayacak bir kapasite geliştirebilecek mi, yoksa bir uçta deizm diğer uçta cihadist selefi ideolojiler giderek söylemin merkezini mi oluşturacaklar?
Bilim bazı hikayelerin gerçek olmadığını söylediğinde insan muhtemelen yanlış kaynaktan beslendiğini düşünecek. Sonuçta bilim her soruya yanıt veremeyecek ve o alan her zaman zihin tarafından, devlet tarafından doldurulacak, o boşluğu başka insanların söylemleri ya da kutsal metinlerde aranıp bulunan başka hikayeler dolduracak. İnsan zihni bir kapıyı aralayınca arkasında mutlaka başka açılmamış kapılar bulacak... Ama bilim hiçbir zaman bu sorulara yanıt veremeyecek . Veremeyeceği için bilim değil mi zaten .
Antropomorfizmle malül, zaman, mekan ve 3 boyutla sınırlayız... Varsa, hakikati, 11 boyutu evreni idrak etmemiz teknik olarak mümkün değil... Tahayyül edilemezler kümesi (evreni) varsa, bunun veya bu evrene ait "şey"lerin tahayyülü mümkün mü? Rüyalar bile kısıtlı, kısıtsız değil. Bu durumda, konuşmak saçma, susmak belki daha saçma...
İnsan nedir, konusuna pek girilmemiş. Anatomik varlıksa, "dünyada 8 milyar insan yaşıyor" cümlesi doğru... Yok eğer "ölürse ten ölür, canlar ölesi değil" diyen Yunus, ya da "insan ölür amma uruhu ölmez" diyen Neşet ağam haklıysa durum değişiyor. Bence anatomik İNSAN'ın kıymeti harbiyesi önemli değil. Hücreler hızla ölüp, hızla yenileri doğuyor. 20 yıl önceki anatomik varlığından bişey kalmıyor. Sanırım İNSAN denildiğinde kastedilen "can" ve "ruh" olsa gerek... Bu durumda; yaşamın ve ölümün anlamı değişiyor, ve bence daha anlamlı hale geliyor. Yaşamayanların, ölüm endişesi ise trajikomik...
Ayrıca; misâl hiç beğenmediğimiz bir lokantanın önünden geçerken içeri girip "Yemekleriniz tatsız tüysüz, hem de çok pahalı, kazık! Ben almayayım, üzgünüm!" diyor musun? Madem beğenmiyorsun, almayacaksın; neden buradasın?
Postal yalayıcı kesim hariç neredeyse tüm kesimler bir zamanlar bir umut olarak destek verdi . Bu statükoya karşı bir tercihti. Güçlü olmayanın yanında durmaktı.Bugun yine aynını yapıyor çoğu entelektüel zayıf olanın yanında duruyor, belki bir umut olur diye . Bunu anlamak zor değil. Ayrıca sosyolojik tahlilleri halen orada duruyor, bakabilirsiniz. Sizin hayal dünyanız ile uyumlu mu diye değil, gerçek dünya ile uyumlu mu diye kontrol edebilirsiniz.
Neresine itiraz ettiğini söylemediğin sürece ya da başka sorular sormadığın sürece kendi düşüncen diye bir şey olamaz . Olmayınca da derin mi sığ mi felsefi mi diye bir yargı oluşturamasın.
Etyen bey müthiş anlatıcı,akıcı ve anlaşılır bir dil.Başka yayınlar bekleriz.Teşekkürler
Eyvallah Bülent bey Etyen Mahçupyan la başka programlar bekliyoruz
Katta rahmat
Emeğinize, yüreğinize sağlık. Çok ilgimi çekti. Pür dikkat dinledim. İlginç bir konuydu.
stanford, harvard, caltech seviyesinde bir ders olmuş... muhteşem...
Devamini da ekleyinn!
Keşke devamını da izleyebilseydik.
Biraz kişilik psikolojisi, biraz Jung'un arketipleri, biraz evrimsel biyoloji, biraz da din psikolojisi ve anlam arayışı üzerine saygıdeğer bir harmanlama olmuş. Bir hafta sonra tekrar dinleyeyim de üzerine daha derin düşüneyim.
Etyen bey'e şunu sormak isterdim; "ritüeller kutsiyeti, o da din bilginlerini yarattı" dedi. Bunu sürdürürsek, o bilginler de dini daha rafine bir hale getirerek insanların hayatlarını adayacakları bir forma soktular. Bu aşamada bilimin bu insanlara "bu zihinden çıkan hiçbir anlatı gerçeği açıklayamaz" demesi ile bu insanlar nasıl yüzleşecek? Burada bizim İslam'da gördüğümüz genelde içe kapanmacı, nostaljik refleksler, bunun aksine Hinduizm ve Budizm ise bilimsel söyleme çok iyi entegre oldular. Acaba İbrahimî söylem hem iddiasız hem de hayatın içinde işe yarayacak bir kapasite geliştirebilecek mi, yoksa bir uçta deizm diğer uçta cihadist selefi ideolojiler giderek söylemin merkezini mi oluşturacaklar?
Bilim bazı hikayelerin gerçek olmadığını söylediğinde insan muhtemelen yanlış kaynaktan beslendiğini düşünecek. Sonuçta bilim her soruya yanıt veremeyecek ve o alan her zaman zihin tarafından, devlet tarafından doldurulacak, o boşluğu başka insanların söylemleri ya da kutsal metinlerde aranıp bulunan başka hikayeler dolduracak. İnsan zihni bir kapıyı aralayınca arkasında mutlaka başka açılmamış kapılar bulacak... Ama bilim hiçbir zaman bu sorulara yanıt veremeyecek . Veremeyeceği için bilim değil mi zaten .
Antropomorfizmle malül, zaman, mekan ve 3 boyutla sınırlayız... Varsa, hakikati, 11 boyutu evreni idrak etmemiz teknik olarak mümkün değil... Tahayyül edilemezler kümesi (evreni) varsa, bunun veya bu evrene ait "şey"lerin tahayyülü mümkün mü? Rüyalar bile kısıtlı, kısıtsız değil. Bu durumda, konuşmak saçma, susmak belki daha saçma...
Bilim ve felsefenin tıkandığı yerde ya da alanlarının dışında, sanat ve ilahiyat bir imkan sunuyor.
İnsanla ilgili söze başalayan seküler biri insanı sadece biyolojik bir varlık olarak gördüğünden en baştan konuşmasına eksiklikle başlıyor...
İnsan nedir, konusuna pek girilmemiş. Anatomik varlıksa, "dünyada 8 milyar insan yaşıyor" cümlesi doğru... Yok eğer "ölürse ten ölür, canlar ölesi değil" diyen Yunus, ya da "insan ölür amma uruhu ölmez" diyen Neşet ağam haklıysa durum değişiyor. Bence anatomik İNSAN'ın kıymeti harbiyesi önemli değil. Hücreler hızla ölüp, hızla yenileri doğuyor. 20 yıl önceki anatomik varlığından bişey kalmıyor. Sanırım İNSAN denildiğinde kastedilen "can" ve "ruh" olsa gerek... Bu durumda; yaşamın ve ölümün anlamı değişiyor, ve bence daha anlamlı hale geliyor. Yaşamayanların, ölüm endişesi ise trajikomik...
ahmet altan mı hocanın yanındaki?
Etyen MAHÇUPYAN, yılmaz AKP savunucusu ve "insanı anlamak" üzerine konuşma yapıyor. Bana çok komik geldi. Ben almayayım, üzgünüm.
bence de almayın anlamazsınız zira alsanız da..
Ayrıca; misâl hiç beğenmediğimiz bir lokantanın önünden geçerken içeri girip "Yemekleriniz tatsız tüysüz, hem de çok pahalı, kazık! Ben almayayım, üzgünüm!" diyor musun? Madem beğenmiyorsun, almayacaksın; neden buradasın?
Postal yalayıcı kesim hariç neredeyse tüm kesimler bir zamanlar bir umut olarak destek verdi . Bu statükoya karşı bir tercihti. Güçlü olmayanın yanında durmaktı.Bugun yine aynını yapıyor çoğu entelektüel zayıf olanın yanında duruyor, belki bir umut olur diye . Bunu anlamak zor değil. Ayrıca sosyolojik tahlilleri halen orada duruyor, bakabilirsiniz. Sizin hayal dünyanız ile uyumlu mu diye değil, gerçek dünya ile uyumlu mu diye kontrol edebilirsiniz.
Derinlikli felsefi hitap oldugunu söyleyemem. Düsünce ve duygu ufkuma anlam katkisi sundugunu söyleyemem. Kusura bakma Bülent
"Derinlikli felsefi hitap"ı ve "Düsünce ve duygu ufkuna anlam katkisi"nı TH-cam'da mı arıyorsun?
Saçmalıyorsun...
@@nasuhilk4989 Haklisiniz. Bir seyi yanlis zeminde aramak bir nevi sacmalamaktir.
Neresine itiraz ettiğini söylemediğin sürece ya da başka sorular sormadığın sürece kendi düşüncen diye bir şey olamaz . Olmayınca da derin mi sığ mi felsefi mi diye bir yargı oluşturamasın.