çok çok önemli bir yayın oldu çok teşekkür ederim. 2. kez izliyorum. Bu mesajımı birileri görürse, bu yayını belli aralıklarla en az 3 kez izlerseniz kendinize çok büyük bir iyilik etmiş olursunuz.
Ben: Konuşmanın tamamına baktığımızda geleceğe dair bir ümit mi korku ve duygusal bir tepki mi var? YZ: Konuşmada ne ümit ne de korku var, daha çok analitik ve gerçekçi bir yaklaşım söz konusu. Konuşmacı özellikle duygusal tepkilerden kaçınmayı vurguluyor: 1. Duygusal Tepkilere Karşı Tutum: - "Yakınmak" yerine anlamaya çalışmak gerektiği - Nostaljik özlemlerin anlamsızlığı - "Ah o eski günler" yaklaşımının yararsızlığı - Duygusal direnç göstermenin sonucu değiştirmeyeceği 2. Analitik Yaklaşım: - Olguları olduğu gibi kabul etme - Değişimin kaçınılmazlığını anlama - Tarihsel süreci objektif değerlendirme - Spekülasyondan kaçınma 3. Gelecek Perspektifi: - Ne iyimser ne kötümser - Değişimin olumlu veya olumsuz değil, kaçınılmaz olduğu vurgusu - "İyi mi olacak kötü mü olacak" sorusunun ötesinde bir bakış 4. Önerilen Tutum: - Değişimi anlamaya çalışmak - Adaptasyon için hazırlanmak - Duygusal tepkiler yerine rasyonel yaklaşım geliştirmek - Süreci doğal bir tarihsel gelişim olarak görmek 5. Temel Mesaj: - Değişim karşısında korku veya ümit beslemenin anlamsızlığı - Olan biteni anlamaya odaklanmanın gerekliliği - Tarihsel süreçlerin kaçınılmazlığını kabul etme - Duygusal tepkiler yerine analitik düşünmenin önemi Konuşmacı, geleceğe dair değer yargılarından (iyi/kötü, ümit/korku) ziyade, değişimin kaçınılmazlığını ve buna hazırlanmanın gerekliliğini vurguluyor. Bu yaklaşım, daha çok bilimsel ve felsefi bir bakış açısını yansıtıyor.
Prof.Dr. Türker Kılıç’ın bu konuda görüşleri dikkat çekici ; Dücane Hocanın bugün değindiği konu ilgisi çeken arkadaşlara tavsiye ederim.. ”Bağlantısallık ve Yaşamdaşlık”kavramları ben yeni dünyanın bu eksene evrileceğini düşünenlerdenim.. İnsan merkezli düşünce sistemleri yerini “yaşam merkezli” düşünce sistemlerine bırakacak( bırakmak zorunda kalacak)
Yorum yapmıştım ama şu an söyleşinizin tamamını bitirdim. Tekrar bir kaç bir şey söyleme ihtiyacını hissettim. Yine suratımıza suratımıza çarptınız hocam. Son dönemlerde yaptığınız çok açık, çok acımasız bir söyleşi olmuş. Normalde bir çok konuda üstü kapalı bazı şeyleri söylersiniz. Sizi bu kadar yoğun görmek beni korkuttu. En son pandemide bir kaç söyleşiniz bu kadar açıktı ve haftalarca kendime gelememiştim. Bu da onlardan bir tanesi olacak benim için sanırım. Videonun sonunda bu konu devam edecek dediniz. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Eğer devam edecekse, şayet bu kadar açık bir şekilde bize acımadan sırtımıza bu görüşlerinizi yükledikten sonra, ölüm konusunu girmenizi istiyorum. Bu güne kadar hep üstü kapalı konuştunuz. Ölüm ile ilgili her söyleşinizi dikkatlice dinledim. Hiç biri yapay zeka konusunda acımasız olduğunuz kadar yıpratıcı değildi. Bir tek Melankoli filmi ile ilgili yorumlarınızı taşıyan söyleşide şöyle bir değinmiştiniz. Şahsen ben ölümün varlığını yapay zeka ile gelecekten daha büyük, daha ürpertici ve daha derin bir mesele olarak görüyorum. Kendim için, en azından. Sizin zihninize hayran olan biri olarak bu dünyadan sizin ölüm üzerine en derin düşünlerinizi duymadan gitmek de istemiyorum. Bence sıkı takipçiniz olarak bunu hakediyorum, hakediyoruz. İlkokul zamanlarında dinden çıkan amcam dine geri dönebilmek için sizin kitaplarınızı okurdu. Ben de okumaya çalışırdım, hiç bir şey anlamazdım ama tozunuz o ya, o küçük dünyamda bile bir farklılık, bir çekicilik hissedebiliyordum yazılarınızda. Aradan yirmi yıl geçti, dile kolay, şimdi yazılarınızı daha iyi anlıyorum ama ne yaptım ne ettiysem ölüme dair apaçık görüşlerinize ulaşamıyorum. Bir yerlerde kendinizi tutuyorsunuz. Ölümden sonra ne var, ne düşünüyorsunuz gibi basit bir soru sormuyorum. Bir durum olarak ölüm ve bunu incelerken karşı taraf fazla incinmesini hiçe sayarak çıplak bir şekilde düşünceleriniz, hisleriniz. Benim çevremde herkes yapay zekayı konuşuyor. Evet. Fakat bana döndüklerinde o kadar boş boş bakıyorum ki onlara, beni o bahsettiğiniz samuray cemaatinden görüyorlar. Hayır, ben yapay zeka ile anlatılan her şeyi kabul ediyorum. Fakat ben iki elimin arasında, göbeğimden destek alarak taşımaya çalıştığım ölüm kavramını taşıyarak yürümeye çalışıyorum. Onu hiç bırakmıyorum kucağımdan. Her kıyasım, her adımım onu düşünerek oluyor. Sorum şu, Black Mirror dizisindeki, insanoğlunun ölümü zihinleri dijitale, elektromanyetiğe aktararak aşması durumunu şimdilik bir kenara bırakırsak eğer, geleneksel yol ile büyümüş ve kavrulmuş, sonradan tüm inanç sistemlerini bir kaba koyup dünyayı anlamaya çalışmış, çelişkilerden kurtulamayan bu toprakların gençlerine ölüm karşısında yapay zeka ile gelecek olan gelecekte nasıl bir dünya tasvirlersiniz? Bir soru sormak daha istiyorum. "Ölüm zamanı yarattı, öldürebileceği şeyleri büyütebilmek için." diye bir söz var True Detective dizisinden. Beni ilk duyduğum andan beri sürekli etkilemiştir. Eğer ölümün yarattığı bu zaman, bu tık tık atarak beni ona yaklaştıran biyolojik saatim kaçınılmaz bir son ise, yapa zeka ile gelecekte olabilecek mükemmel veya korkunç yaşam biçimi, insan topluluğu organizma olduğu sürece neden önemlidir? Neden kulaklarımı kocaman açıp gelişmeleri takip edeyim? İnsanoğlu kendi arasındaki kavgasına ileride yapay zeka ile çözüm bulsa, savaşlar bitse be nihai kusursuz topluluğa ulaşılsa, bu sever biyolojik ölümümüze nasıl çare bulacağız? "Ölüm bir hastalıktır." diyordu The Fountain filmindeki doktor. Peki bu hastalığa bir gün bir çözüm bulunursa, bizi insan yapan şey ne olacak? Tüm bilgiye ve tüm çözümlere sahip olduktan sonra yapay zeka, iki insanın yan yana gelip iki laf muhabbet etmesinde, biraz gıybet etmesindeki amaç ne olacak? Ben geleneksel dünyada da, ilerlemiş dünyada da kendim için bir yer göremiyorum hocam. Biri uhremi amaçlar uğruna kendini feda edebiliyorken, biri de ilerlemenin getirdiği bazı acı sonuçlardan ötürü kendi yaşamını sonlandırabiliyor. Ben, mutlu ve tatmin bir yaşam yaşamak istiyorum ancak ölüm kafamı nereye çevirsem ensemde oturan bir düşman gibi bekliyor. Sizden ölüm üzerine suratımıza çarpan bir söyleşi gelmediği sürece gözüm açık gideceğimi düşünüyorum. Uzun tuttuğum için kusura bakmayın sizin kanalınızda sabahladım bugün varsın bu kadar yazmak da hakkım olsun.
1- Güzel kardeşim, eğer ölüm hakkında bu denli kapsamlı düşünüyor isen, hak yoluna düşmüşsün demektir. Bu yol insana, ölümün olmadığını keşfettirir; lakin bunu keşfedebilmek için evvela ölmeden-önce-ölmek gerek. 2- Zaman kelimesi anlamsızdır. Bu kelimeyi kullanmaktan vazgeçince, gizemin kalktığını farkedeceksin. 3- Yapay-zeka hakkında telaşlanmaya gerek yok, tıpkı hesap-makinesi hakkında telaşlanmaya gerek olmadığı gibi.
İnsan aslında nereden gelip nereye gittiğini bilir de, bu gerçeklikle yüzleşemez demiş bir düşünür🤔 Çok haklı, tabiki de toprak olup gideceğiz🤷♂️ Zihin bir başlangıç ve bir son icat ederek yaşamı bütünlüğe kavuşturmaya çalışır. Nasıl ki bir sonraki sayıyı düşünmeden, bir sonraki coğrafi sınırın ötesinin varlığını tasavvur etmeden yapamazsa, öte dünyayı, tanrıyı ve tüm bunlardan haberdar olmamızı sağlayacak elçiyi de yaratmak zorunda kalmıştır. Demiş yine aynı düşünür !
Merhabalar, sorunuza, uygun zamanda cevap verecektir Dücane bey, ancak soruya takılmayıp, bize hayatın sunup getirdiklerini gözlemlemeye devam ederek de cevaplara ulaşabiliriz. Ölüm derken, bedenin biyolojik olarak canlılığının bitmesini kast ediyorsunuz. Mutlaka sizin açıklamanız vardır, kendimce kısaca söylemek isterim ki; İnsan bu dünyada zihin ( akıl, zeka )- ruh- beden ( nefs sahibi ) olarak var. Ruh İlahi tarafınız, Allah’ın nurundan gelen sonsuz varlığımız. Akıl, zeka, zihin bizi yaşatıyor öğrendiklerimiz ile bu dünyada ve bizden dünyaya yansıyan özgün bir bilgi oluşuyor bize dair, çevremize, ailemize nüfus ediyor, çocuklarımıza aktarılıyor. Dünya bir insanın varlığından bir etki alıyor bu bireysel bilgi ile. Bu bilgi de bedenin ölümü sonrası etkisini sürdürüyor diye düşünüyorum. Daha önce önemli olanın “bilgi” olduğunu Dücane bey de ifade etmişti. Yapay zekada bilgi var, beden yapabilirler ona ancak ruhu var mı? Bilgisi özgün mü bilemiyorum. Olabilir mi? Bu da bir soru. Şu an anladığımız, olmadığı… İnsan maddi bedenine can veren ruhu bu bedende olduğu sürece, yaşamın getirdiği yol ayrımlarında, iradesi ile seçim yapıyor. Belki yapay zekayı hep doğru, mantıklı ( kime göre?) olanı seçmeye proğramlayabilirler ama insan iradesi ile ( nefsine rağmen) seçiyor, iradesi ile bazem yanlışı seçip bedelini ödüyor, ders çıkarıyor, çıkarmıyor veya doğruyu seçip karşılığını görüyor. Seçim şansı ile yaşamak insanın önemli bir farkı, bu seçimlerin sonrasında gelecek belirsizlikler ile yaşamaya devam etmek aynı zamanda heyecan verici ve umut verici diye düşünüyorum. Yaşamı seçimlerimiz ile deneyimlerken ruh tekamül ediyor diye ifade ediliyor… Hepimizin tekamülü kolaylık ve sevgiyi büyüterek olsun dilerim…
Dücane Bey, çok teşekkürler bu konuyu gündeme taşıdığınız için 🌿 Prof.Oğuz Ergin hocanın aylık “Yapay Zeka Güncesi” yayını çok önemli! Yeni açtığı canlı yayın da oldukça düşündürücü idi^^🌿
Ben: Bu konuşmada en dikkatini çeken şey nedir? YZ: Bu konuşmada en dikkat çekici olan, konuşmacının tarihsel süreci üç ana aydınlanma evresi üzerinden analiz ederek yapay zekayı bu bağlama oturtması ve bunun kaçınılmaz sonuçlarını öngörmesidir. Özellikle şu noktalar dikkat çekici: 1. Aydınlanma Evreleri Analizi: - İlk aydınlanma: Mantık temelli (Aristoteles) - İkinci aydınlanma: Matematik temelli (Descartes) - Üçüncü aydınlanma: Elektromanyetik/Dijital (Yapay Zeka) 2. Her Aydınlanmanın Ortak Özellikleri: - Despotik olması - Seçkinci yapı oluşturması - Dirençle karşılaşması - Kaçınılmaz olması - Geri döndürülemez olması 3. Diyalektik Yaklaşım: - Yapay zekanın kullanıcısıyla kurduğu diyalektik ilişki - Kullanıcının seviyesine göre şekillenmesi - "Aptalca sorulara aptalca cevaplar" prensibi Bu analiz, güncel bir teknolojiyi tarihsel bir perspektife oturtması ve bunun toplumsal sonuçlarını öngörmesi açısından oldukça özgün ve derinlikli bir yaklaşım sunuyor. Konuşmacı, yapay zekayı sadece bir teknolojik gelişme olarak değil, insanlık tarihindeki büyük dönüşüm evrelerinden biri olarak konumlandırıyor ve bu bağlamda değerlendiriyor. Ayrıca, konuşmacının her yeni aydınlanma evresinde toplumun çoğunluğunun dışarıda kalacağı ve küçük bir azınlığın bu gelişmeleri gerçek potansiyeliyle kullanabileceği öngörüsü de oldukça dikkat çekici ve düşündürücü.
Hocam Finlandiya'da liseye kadar olan eğitim sisteminde şöyle bir uygulama var ; bir sınavda sınıf birincisi ile sonuncusu arasındaki fark %40tan fazla olursa, yani birinci 100 almış sonuncu ise 60tan az almış ise, öğretmenden hesap soruluyor. Öğretmen de o sonucu ile, bire bir ders yapıyor, aradaki farkı azaltmak için..TH-cam'da belgeselini izlemiştim.. Bizdeki öğretmenlerden bahsettiniz ya, ondan şe'ettirdim:):):) Kasparov Deep Blue'ya yenilmesini şöyle açıklamıştı ; "İnsan beyni, (misal) en fazla 18 hamle sonrasının stratejisini kurabiliyor, Deep Blue ise açılıştan itibaren oyun sonu hamlelerinin bile stratejisini kurabiliyor.. Bunu yapabilmesi de tamamen işlem kapasitesine ve hızına bağlı. Deep Blue ile yaptığım karşılamalarda açılış sonrası oyunlarda Deep Blue'nın hata yaptığını ya da en iyi hamleyi yapmadığını düşünüyordum.. Yenildiğim oyunları çözümlediğimde gördüm ki, başlarda yapılan kötü ve/veya pek de iyi olmayan hamleler aslında oyun sonu stratejisinin bir parçası imiş..Artık Deep Blue türü bilgisayarlarla antrenman yapıyorum stratejilerini kopyalaya bilmek için. Artık, beyazlarla oynadığımda beraberlik için şansım var!" demişti.. TH-cam'da belgeselini izlemiştim.. AlfaGo'nun hikayesi de aynı, tesadüfün gözbebeği onun belgeselini de TH-cam'da izlemiştim!:):).. Prof. Norman Flinkishtein diye biri var, bir zamanlar bizim Sakarya Üniversitesinde doktora dersleri vermiş.. "Eskiden öğrencilerim bana hocam bütün kitaplarınızı okudum diyordu şimdilerde bütün TH-cam videolarınızı izledim ve, izlemeye devam ediyorum diyorlar, yapacak bir şey yok!" dediği videosunu izlemiştim..Tabi şimdi izlemediğim videosu kaldı mı, onu TH-cam'a sormam lazım. Nasıl soracağımı bilmiyorum!:):):) Ukrayna savaşı patladığında, TH-cam'a bi bakmıştım.. Şak diye karşıma Timothy Sheider'in Yale'de verdiği dersin ikincisi çıkmıştı. Hemen ilkini de izledim, sonrasında da üçüncü dersi kaçırmamak için sabah akşam TH-cam'a baktım.. Dersler Salı ve Perşembe günleri yapılıyordu, TH-cam'a yüklenmesi ise aradaki 8 saat farkından ertesi gün oluyordu. Bütün derslerde notlar tuttum, kaçırdıklarımı ileri geri alarak yeniden izledim.. Çeyrek bittiğinde, ABD'de sömester yok,. sınıfın kaçındısıydım bilmiyorum sınavlara girememiştim çünkü!:):) Elon Musk çalışanlarının %90'ını işten çıkardıktan sonra yüzde kaçını geri aldı? Yapay Zeka'ya gelince, etrafımdakiler iş icabı yurtdışındaki biriyle konuşmak gerektiğinde tercüme yapabilmesi için Yapay Zeka'yı kullanıyor.. Hocam, Yapay Zeka'nın yazılımı, Boolean Cebiri yani Matematiksel Mantık ile inşa edilmiş durumda. Tabi bu yazılım devamlı güncelleniyor ama sonuçta yazılım. Matematiksel Mantık'tan bahsettiğimize göre Felsefe yapabilir mi, zannetmiyorum..
Hocam sizi çok seviyorum hem resim yaptım hem sizi dinledim.Sanırım bir kez daha dinleyeceğim tekrar içselleştirmek için.Sizin o ağır ağır konuşmanız düşünmenizden hoşnut olanlardanım🙏🏻 Her şeyi ama her şeyi çok hızlı tükettiğimiz bu çağ da sizin gibi kelimelerin ve düşüncelerin hakkını veren birine zaman ayırabilmek çok değerli👩🏻🎨🎨
Yapay zeka fine tune edilebilir yani sizdeki bilgilerle eğitilebilir ve bu doğrultuda cevaplar verebilir. Bunu openai, Google, anthropic gibi yapay zeka dil modellerinin birçoğu yapabiliyor. Ancak verileri excel csv formatında saglamaniz lazim. Elinizdeki kitaplari yapay zeka egitiminde kullanmak için bu veriler excel csv formatinda olmali anahtar ve deger şeklinde. Ayrıca claude sonnet cok daha duygusal ve samimi cevaplar veriyor
Ben: Sence dikkat edecek başka hususlar ne bu konuşmada? YZ: Bu konuşmada dikkat edilmesi gereken diğer önemli hususlar şunlar: 1. Metodolojik Yaklaşım: - Konuşmacının sık sık "spekülasyondan kaçınıyorum" vurgusu - Olguları sıcağı sıcağına yorumlamaktan kaçınması - Yakınmak yerine analitik düşünmeye davet etmesi 2. Örneklendirme Tekniği: - Karmaşık konuları somut örneklerle açıklaması (samuray-mitralyöz, dolma kalem-klavye gibi) - Tarihsel örnekleri güncel durumlarla ilişkilendirmesi - Günlük hayattan örneklerle teoriyi pratiğe bağlaması 3. Eleştirel Düşünce Modeli: - Duygusal ve rasyonel yaklaşımları ayırt etmesi - Popüler yaklaşımları sorgulayışı - "Yapay zeka bizi ele geçirecek" gibi yaygın korkuları analitik biçimde ele alması 4. İnterdisipliner Yaklaşım: - Felsefe, tarih, psikoloji, teknoloji gibi farklı alanları birleştirmesi - Bütüncül bir analiz sunması - Farklı disiplinlerdeki paralellikleri göstermesi 5. Kavramsal Netlik: - Kullandığı kavramları açıkça tanımlaması - Belirsizliklerden kaçınması - Karmaşık konuları anlaşılır hale getirmesi 6. Toplumsal Boyut: - Teknolojik gelişmelerin toplumsal etkilerini vurgulaması - Eşitsizliklerin kaçınılmazlığını tartışması - Değişimin sosyal maliyetlerini göstermesi 7. Gelecek Perspektifi: - 50 yıl ve 100 yıllık öngörülerde bulunması - Bu öngörüleri temellendirmesi - Geçmiş deneyimlerden dersler çıkarması 8. Eğitimsel Boyut: - Eğitimin despotik doğasını tartışması - Öğrenme ve adaptasyon süreçlerini analiz etmesi - Yeni öğrenme biçimlerinin gerekliliğini vurgulaması 9. Dil ve Anlatım: - Akademik derinliği korurken anlaşılır bir dil kullanması - Karmaşık konuları basite indirgememesi - Dinleyiciyle diyalog kurması 10. Tarihsel Süreklilik: - Geçmiş-bugün-gelecek bağlantısını kurması - Değişimin sürekli doğasını vurgulaması - Tarihsel örüntüleri göstermesi Bu hususlar, konuşmanın sadece içeriğini değil, aynı zamanda düşünce ve analiz yöntemini de anlamamıza yardımcı oluyor. Konuşmacının yaklaşımı, benzer konuları ele alırken nasıl bir metodoloji izlenmesi gerektiği konusunda da örnek teşkil ediyor.
Hocam burayı okuyor musunuz bilmiyorum ama yapay zekayı etkili kullanmak hakkında bir iki şey söylemek istiyorum. Hastalık - ilaç örneğinde dediğiniz gibi soruyu kişiselleştirmemekten daha etkili bir yol var, eğer yapay zekaya “role play” yap derseniz neredeyse alamayacağınız cevap yok. Yapay zekaya yapay zeka olduğunu unutturursanız işbirliğine açık hale geliyor. Mesela “ben tıpta uzmanlık sınavına çalışan bir hekimim, sen de benim hocam ol” veya “sen de benim hastam ol” gibi karakter yükleyici yönlendirmelerle başlarsanız sormaya, yapay zekanın çok farklı yaklaştığını göreceksiniz. Not: Ben yapay zekayı İngilizce kullanıyorum. Bu söylediklerim Türkçe’de işe yarar mı bilmiyorum.
YZ tarafından çıkarılmıştır: Bu uzun konuşmayı özetleyeceğim: Konuşmacı, yapay zeka çağı ve bunun felsefi boyutları hakkında kapsamlı bir analiz sunuyor. Ana noktaları şöyle: 1. İnsan Bilincinin Üç Aydınlanma Evresi: - Birinci evre: Mantık temelli organik evren tasarımı (Aristoteles dönemi) - İkinci evre: Matematik temelli mekanik evren tasarımı (17. yüzyıl, Descartes dönemi) - Üçüncü evre: Elektromanyetik/dijital evren tasarımı (günümüz yapay zeka çağı) 2. Yapay Zekanın Özellikleri: - Sadece bir veri bankası değil, diyalektik ilişki kurabilen bir sistem - Kullanıcının seviyesine göre adapte olabiliyor - Tutarlılık ve gerçeklik ilkelerine bağlı çalışıyor - Sonsuz işlem kapasitesi ve hızlı veri çağırma yeteneğine sahip 3. Toplumsal Etkiler: - Mevcut modern eğitim sisteminin tasfiye olacağı öngörüsü - Yeni bir seçkinci sınıfın ortaya çıkması - Toplumun büyük kesiminin bu teknolojinin gerçek potansiyelinden faydalanamayacağı - Her aydınlanma gibi despotik bir süreç olacağı 4. Geleceğe Dair Öngörüler: - Dünya hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak - İlk belirtilerin 50 yıl içinde görüleceği - Bir asır içinde büyük değişimlerin tamamlanacağı - Bu değişimin kaçınılmaz olduğu ve direncin faydasız olacağı 5. Sonuç: - Bu değişim kaçınılmaz ve gerekli bir süreç - Duygusal tepkiler yerine rasyonel yaklaşım gerekiyor - "Samuraylar"ın (eski düzen) yerine "mitralyöz"ün (yeni teknoloji) geçeceği Konuşmacı, bu değişimi durdurulamaz bir süreç olarak görüyor ve insanlığın buna hazırlanması gerektiğini vurguluyor.
Henüz sonuçlarını kestirememek çok ürpertiyor. Ancak organik yaşamımın bunun sonuçlarını görecek kadar uzun olmaması rahatlatıyor. Bir yandan da o dönemde olmak istiyorum ve çok merak ediyorum. Karışık duygular.
Hocam büyük değişimler büyük krizlerle birlikte geldiğine göre (dünya'da da bizim ülkemizde de olduğu gibi) bir dünya savaşını ele aldığımızda yeni bir toplumsal-ekonomik düzen arefesinde çıkacağını söyleyebilir miyiz. (Daha önceki savaşları da göz önünde tutuyorum.)
@@serkan-taskiran7321 Bu konuşma metninin ana teması ve yaklaşımı düşünüldüğünde, hoca muhtemelen şöyle bir yanıt verirdi: 1. Analitik Yaklaşım Vurgusu: - Olayları sıcağı sıcağına yorumlamanın yanlışlığı - Felsefenin acele sonuçlar çıkarmaktan kaçınması gerektiği - Olguların durulmasını beklemek gerektiği 2. Spekülasyondan Kaçınma: - Konuşmada özellikle vurguladığı gibi, bir gazeteci veya televizyon yorumcusu gibi güncel olaylar hakkında hemen yorum yapmanın doğru olmadığı - Savaş, kriz gibi olayların sonuçlarını öngörmenin zorluğu - Olguların henüz tamamlanmamış olması 3. Tarihsel Perspektif: - Büyük değişimlerin her zaman var olduğu - Ancak bu değişimlerin ancak zaman geçtikten sonra doğru analiz edilebildiği - Tarihsel süreçlerin hemen yorumlanmasının yanıltıcı olabileceği 4. Metodolojik Yaklaşım: - Önce olguların tamamlanmasını beklemek - Sonra analiz etmek - En son yorum yapmak gerektiği Bu bağlamda hoca, soruyu soran kişiye büyük ihtimalle "henüz böyle bir yorum için erken" diyecek ve acele sonuçlar çıkarmak yerine, sürecin tamamlanmasını beklemeyi önerecektir. Çünkü konuşma boyunca sık sık vurguladığı gibi, ciddi bir felsefeci güncel olayları sıcağı sıcağına yorumlamaktan kaçınır.
@@serkan-taskiran7321 Bu konuşma metninin ana teması ve yaklaşımı düşünüldüğünde, hoca muhtemelen şöyle bir yanıt verirdi: 1. Analitik Yaklaşım Vurgusu: - Olayları sıcağı sıcağına yorumlamanın yanlışlığı - Felsefenin acele sonuçlar çıkarmaktan kaçınması gerektiği - Olguların durulmasını beklemek gerektiği 2. Spekülasyondan Kaçınma: - Konuşmada özellikle vurguladığı gibi, bir gazeteci veya televizyon yorumcusu gibi güncel olaylar hakkında hemen yorum yapmanın doğru olmadığı - Savaş, kriz gibi olayların sonuçlarını öngörmenin zorluğu - Olguların henüz tamamlanmamış olması 3. Tarihsel Perspektif: - Büyük değişimlerin her zaman var olduğu - Ancak bu değişimlerin ancak zaman geçtikten sonra doğru analiz edilebildiği - Tarihsel süreçlerin hemen yorumlanmasının yanıltıcı olabileceği 4. Metodolojik Yaklaşım: - Önce olguların tamamlanmasını beklemek - Sonra analiz etmek - En son yorum yapmak gerektiği Bu bağlamda hoca, soruyu soran kişiye büyük ihtimalle "henüz böyle bir yorum için erken" diyecek ve acele sonuçlar çıkarmak yerine, sürecin tamamlanmasını beklemeyi önerecektir. Çünkü konuşma boyunca sık sık vurguladığı gibi, ciddi bir felsefeci güncel olayları sıcağı sıcağına yorumlamaktan kaçınır.
Yaşamda kalma evresini bir türü aşamayan bir toplumla sıcak kalmka için samurayların tarafını tutmaya devam ederiz gibi duruyor hocam. Teşekkür ederiz..
Ben; Konuşmada kavramsal düşünemeyen bir kişinin durumu üzerinden ne anlatılmak istenmektedir? YZ: Konuşmacı, kavramsal düşünme yeteneği olmayan bir arkadaşıyla olan diyaloğunu örnek vererek yapay zekanın doğasına dair önemli bir noktayı vurguluyor: 1. Anlatılan Örnek: - Arkadaşı kavramsal düşünme yeteneğinin olmadığını itiraf ediyor - Ancak kavramları çok iyi kullanıyor gibi görünüyor - Sonradan anlaşılıyor ki aslında kavramları taklit ediyor, gerçekten anlamadan kullanıyor 2. Bu Örnekle Anlatılmak İstenen: - Yapay zekanın da benzer şekilde çalıştığı - kavramları anlama olmadan taklit ettiği - Dış görünüşte çok zeki ve kavramsal görünebileceği, ancak gerçek anlama olmadan bunu yapabileceği - Taklit etme ve kopyalama yeteneğinin, gerçek anlama ile karıştırılmaması gerektiği 3. Daha Geniş İma: - Yapay zekanın zekice görünen çıktılarının her zaman gerçek bir kavrayışı yansıtmayabileceği - İnsan zekası ile yapay zeka arasındaki temel farklardan birinin bu olduğu - Görünüş ile öz arasındaki farka dikkat edilmesi gerektiği Bu örnek üzerinden konuşmacı, yapay zekanın sınırlarını ve gerçek doğasını anlamamız gerektiğini vurguluyor. Sadece sonuçlara bakarak değil, arkasındaki işleyiş mekanizmasını anlayarak değerlendirme yapmamız gerektiğini ima ediyor.
Ben: Hafıza ve zakire ile ne anlatıldı? YZ: Konuşmada hafıza ve zakire kavramları üzerinden yapay zekanın çalışma prinsibine dair önemli bir analiz yapılıyor: 1. Kavramların Tarihsel Kullanımı: - Helenistik dönem ve Orta Çağ'da kullanılan iki farklı bellek kavramı - Hafıza (Memory): Verilerin depolanması - Zakire: Bilgilerin geri çağrılması/hatırlanması 2. İnsan Belleği Örneği: - Bir kitap okunduğunda içeriğin bellekte olması - Ancak gerektiğinde hatırlanamama durumu - Bilginin var olması ile onu çağırabilmenin farklı şeyler olması - "Recall" (geri çağırma) problemi 3. Yapay Zeka ile Karşılaştırma: - Yapay zekanın geniş bir data/veri bankasına sahip olması (hafıza) - Bu verileri anında geri çağırabilme yeteneği (zakire) - İnsandan farklı olarak bilgiyi hızlı ve doğru şekilde geri getirebilmesi 4. Yapay Zekanın Üstünlüğü: - Sonsuz işlem kapasitesi - Bitimsiz bir şekilde veri işleyebilme - Bilgiyi anında bulup getirebilme - Öğrenme ve kendini geliştirme yeteneği 5. Ana Vurgu: - Yapay zekanın gücünün sadece veri depolamaktan (hafıza) gelmediği - Asıl gücün bu verileri hızlı ve doğru şekilde kullanabilmesi (zakire) olduğu - İnsan belleğinin sınırlılıklarının yapay zekada olmaması Bu analiz, yapay zekanın sadece bir veri deposu olmadığını, bilgiyi işleme ve kullanma konusunda insan zihninden farklı ve daha etkili bir sisteme sahip olduğunu vurguluyor.
Evet öngürebilmek faydalı gibi gözükse de hayatın dinamikleri ve hatta tadı kesin bir şekilde öngürülelemez oluşuna dayanır. Her kesin her şeyi öngörebildiği bir durumu düşünün.
Yapay zeka ile iletişim kurarken kullandığımız üslubun kişiliğimizi nasıl şekillendirdiğini sorgulayabilir miyiz? Ben daha ziyade efendi-köle ilişkisi kuruyorum; konuşuyorken emir kipi kullanıyorum, daha sert ifadeler seçiyorum ve yeri geliyor kızıyorum. Eşim ise daha ziyade saygın bir bilge ile konuşuyormuş gibi davranıyor; saygılı ve kibar bir dil kullanıyor. Yapay zeka ile diyalog biçimi farklı psikolojik ve sosyolojik değişimleri de beraberinde getirebilir. Annem elektrikli süpürgenin kablosu takılınca kızar makineyi tekmelerdi mesela. Bir başkası da gayet tabi evini temizlemesine yardımcı olmasını göz önünde tutup müteşekkir de yaklaşabilir.
Soru: Dücane Cündioğlu, TH-cam videolarında neyi anlatmaya çalışıyor yani nasıl bir bilinç yapısı çiziyor Chat gbt-3.5 cevap: Dücane Cündioğlu, TH-cam videolarında genellikle felsefi, sosyal ve kültürel konuları ele alıyor. Ulaşılabilir bir dille derin düşünceleri izleyicilerine aktarmaya çalışıyor. Huff! Cündioğlu, insanların düşünce yapısını sorgulamalarını ve eleştirel bir bakış açısı geliştirmelerini teşvik ediyor. İnsanlar arasındaki ilişkilerin, toplumun yapısının ve bireyin kendi iç dünyasının nasıl işlediğini irdeleyerek, izleyicilere daha geniş bir perspektif sunuyor. Farklı düşünceleri tartışarak, insanları düşünmeye ve kendi fikirlerini oluşturmaya yönlendiriyor. Ayrıca, Cündioğlu, kültürel değerler, kimlik ve bireysel özgürlük gibi kavramları da ele alarak, insanların kendi varoluşlarını sorgulamalarını sağlıyor. Kısacası, hem felsefi derinlik sunuyor hem de güncel olayları düşünmeyi teşvik ediyor. Umarım bu, Cündioğlu'nun videolarındaki bilinç yapısını anlamana yardımcı olur! Huff!
Ben: Yapılmış bir şeyin Yapanını geçmesi mümkün mü gibi bir şeyler vardı. Bunlarla ne anlatılmak isteniyordu? YZ: Konuşmada bu konu, yapay zekanın insan zekasını aşıp aşamayacağı tartışması bağlamında ele alınıyor: 1. Temel Soru: - Yaratan-yaratılan ilişkisi - Yaratılanın yaratanı aşma potansiyeli - Bu durumun felsefi ve pratik boyutları 2. Örnekler Üzerinden Analiz: - Doğa-insan ilişkisi - Anne-çocuk örneği * Çocuğun anneden daha başarılı olabilmesi * Ancak koşulların farklı olması * "Ben de insanım ama onun koşullarıyla benim koşullarım uymuyor" açıklaması 3. Yapay Zeka Bağlamında: - Dar yapay zekanın insan zekasını aşamayacağı - Genel yapay zekanın henüz tamamlanmadığı - Süper yapay zekanın gelecekte insan zekasını aşabileceği tartışması 4. Felsefi Boyut: - Yaratıcı-yaratılan ilişkisinin doğası - Dinsel manada değil, üretici-ürün ilişkisi olarak ele alınması - İnsan bilincinin kendi yarattığı şey tarafından aşılma olasılığı 5. Çıkarılan Sonuç: - Yaratılanın yaratanı aşmasının mümkün olduğu - Bunun tarihte örneklerinin bulunduğu - Yapay zekanın da benzer bir potansiyel taşıdığı 6. Önemli Vurgu: - Bu durumun kaçınılmaz olmadığı - Henüz bu aşamaya gelinmediği - Ancak potansiyelin var olduğu Konuşmacı bu tartışmayı, yapay zekanın geleceğini anlamak için önemli bir felsefi zemin olarak kullanıyor ve yaratan-yaratılan ilişkisinin sanıldığı kadar basit olmadığını, yaratılanın yaratanını aşma potansiyelinin her zaman var olduğunu vurguluyor.
Ben: Teknolojiye erişimin demokratik olsa bile kullanımın demokratik olamayacağı ile ne kast ediliyor? YZ: Konuşmada bu nokta birkaç önemli örnek ve argümanla açıklanıyor: 1. Cep Telefonu/Bilgisayar Örneği: - Herkesin cep telefonu veya bilgisayara erişimi olabilir (demokratik erişim) - Ancak çoğu kişi bunları basit işlemler için kullanıyor - Cihazların gerçek potansiyelini kullananlar azınlıkta kalıyor 2. TH-cam Örneği: - Platform herkese açık (demokratik erişim) - Ancak ciddi entelektüel içerikleri izleyenler az - Çoğunluk eğlence ve basit içerikleri tercih ediyor 3. Klavye Kullanımı Örneği: - Herkes klavyeye erişebilir (demokratik erişim) - Ama etkin klavye kullanımı sınırlı - Çoğu kişi temel düzeyde kullanıyor 4. PDF Koleksiyonu Örneği: - Dijital kitaplara erişim mümkün (demokratik erişim) - Ancak bunları toplayan, okuyan ve değerlendiren az - Bilgiye erişim ile bilgiyi kullanma arasında fark var 5. Temel Vurgu: - Teknolojinin varlığı veya erişilebilirliği yeterli değil - Önemli olan onu nasıl ve ne derinlikte kullanabildiğiniz - Kullanım kapasitesi kişinin eğitim, anlama ve kavrama yeteneğine bağlı 6. Sonuç: - Fiziksel erişim eşitliği, kullanım eşitliği anlamına gelmiyor - Teknolojinin potansiyelini kullanma yeteneği eşit dağılmıyor - Bu durum yapay zeka için de geçerli olacak Bu analiz, teknolojik araçlara sahip olmanın, o araçları etkin ve verimli kullanabilme anlamına gelmediğini vurguluyor. Yapay zeka çağında da benzer bir durumun yaşanacağı, herkesin erişimi olsa bile gerçek potansiyeli kullanabilenlerin sınırlı sayıda kalacağı öngörülüyor.
Doğal zekaya sahip olmamıza rağmen yapay zekadan daha az zeki olmamızın nedeni doğal olan zekamızı sürekli olarak yapay hale dönüştürmeleridir. Yani bireyleri aptallaştırırken programları zeki yapmaya çalıştıkları için doğal zeka yapay zekadan daha az zeki olabilmektedir. Başka bir ifade ile insana negatif ayrımcılık yapılırken programlara aşırı pozitif ayrımcılık yapılmaktadır. Çünkü insanlar aptallaştırılarak araçsallaştırılır yapay zeka ise zaten yapay olduğu için yüzde yüz araçsaldır. Doğal olan yani kendinde gelişim süreçlerine sahip olan ve kendiliğinden öğrenen yani zeki olan ve başkaları yerine kendini temsil eden varlıklar belirli bir seviyeye kadar manipüle edilmediği sürece araçsallaştırılamaz.
Soru soranın mantık çerçevesinden ve tabii ki kelime haznesinden çıkmamak üzere sorular sorarak devam ediyor. Sizde ne varsa ona ait sorular soruyor ve verdiğiniz cevapların dışına çıkmadan devam ediyor. Taraf tutmadan sizin mantığınızın gidebileceği yönde tahminler yürüterek yani kendi aklınıza gelebilecekleri tahmin ederek sorular üreterek devam ediyor. Hiç tanışmadığınız bir kavram ileri sürmeyen bir çerçeveden ilerliyor.
Ben: Ussallaşma sizin zorla genişletebileceğiniz birşey değil derken ne vurgulanıyor konuşmada? YZ: Konuşmada ussallaşmanın zorla genişletilememesi ile ilgili şu önemli noktalar vurgulanıyor: 1. Doğal Sınırlılık: - Toplumun büyük çoğunluğunun ussal/rasyonel düşünmeye yatkın olmadığı - İnsanların çoğunun duygusal tepkiler vermeye eğilimli olduğu - Ussallaşmanın her zaman azınlık bir grubun özelliği olarak kaldığı 2. Eğitimsel Boyut: - Bir sınıfta başarılı öğrencilerin her zaman azınlıkta olması örneği - Yüksek entelektüel kapasitenin toplumun geneline yayılamadığı - Eğitim fırsatı verilse bile herkesin aynı düzeyde ussallaşamayacağı 3. Teknolojik Örnek: - TH-cam'daki içeriklerin dağılımı örneği - Ciddi entelektüel içeriklerin az, popüler içeriklerin çok izlenmesi - İnsanların çoğunun daha basit ve eğlenceli içeriklere yönelmesi 4. Yapay Zeka Bağlamı: - Yapay zekayı kullanmanın yaygınlaşmasının, onu verimli kullanmayı garantilemeyeceği - Tıpkı cep telefonu ya da bilgisayar kullanımında olduğu gibi çoğu kişinin yüzeysel kullanımda kalacağı - Gerçek potansiyelin yine sınırlı bir grup tarafından kullanılabileceği 5. Sonuç Olarak: - Ussallaşmanın doğal bir seçkincilik oluşturduğu - Bu durumun toplumsal bir gerçeklik olduğu - Zorla değiştirilemeyeceği için bu gerçekle yüzleşmek gerektiği Bu vurgu, ussallaşmanın demokratik bir süreç olmadığını ve toplumun tamamına eşit şekilde yayılamayacağını gösteriyor. Bu durum yapay zeka çağında da değişmeyecek, hatta belki daha da belirginleşecek bir gerçeklik olarak sunuluyor.
Sizin bu yapay zeka temalı sohbetleriniz bana OTOSDOPCUNUN GALAKSİ REHBERİ (Douglas Adams) ın eserinde bansedilen hayatın anlamını bulması için yapılmış süper bilgisayarla filazoflar arasında gecen sohbeti anımsatıyor doğrusu😊 😊. Meraklısı kitabı you tube da sesli bula bilir.
İki şeye sıcak bakıyorum ve kapsamlı olarak ele alınmasını öneriyorum: 1) Yapay zekâ ile aşk yaşamak. 2) Ödül ve cezaların bu dünyada verileceği, ahiret inancı içermeyen, yapay zekâ ve transhümanizm temelli yeni bir din.
Kohlberge ahlak gelişimine göre; 1.evre: ödül-ceza ilkel, kabile ahlakı 6.evre: evrensel hukuk, insan hakları ve bireysel hak ve özgürlükler Yapay Zeka Çağı
*Din diye bir şeye insanlığın ihtiyacı var mı! İnanç olabilir! *Dinler, kurumsallaşmış; ideolojiler/kültler/mitler/örfler/inançlardır ki, siyaseten ortaya çıkmışlardır. Dünya’da ~4260 inanç var (PEW). ~4260 adet din yok! Kitaplı din ~8 civarı. Ayrıca ilave olarak; Dinler tarihi/ din felsefesi için; İlahiyat ve felsefe eğitimi almış bu kişiler takip edildiğinde “aydınlanma” ne demek anlıyoruz; Prof.Ahmet Aslan Prof.Hasan Aydın Prof.Yasin Ceylan
@@Kut-d9x Teşekkürler, Kohlberg’in ahlak gelişim kuramına atıfta bulunarak değerli bir tartışma başlattığınız için. Ancak burada, önerimin sadece 1. evreyle sınırlı bir 'ödül-ceza' modeli olduğunu düşünmek, aslında amacını ve içeriğini eksik anlamaktır. Önerimi biraz daha açmak isterim: 1. **Ödül-ceza mekanizması, ahlakın başlangıcı değil, bir araçtır:** Kohlberg’in ilk evresi, bireyin ahlak anlayışını ödül ve ceza ekseninde şekillendirdiği ilkel bir aşamadır. Ancak, modern toplumlarda ödül ve ceza hâlâ hukukun, eğitimin ve toplumsal düzenin temel unsurlarından biri olarak işlev görmektedir. Buradaki mesele, bu mekanizmanın nasıl uygulandığı ve hangi değerlere hizmet ettiğidir. Önerdiğim modelde, ödül ve ceza, bireyin gelişimine, toplumsal uyuma ve adalete hizmet eden ileri bir etik sistemin parçası olarak yer alır. Bu, ilkel bir kabile ahlakı değil, bilinçli ve hesap verebilir bir sistemdir. 2. **Ahiret inancı yerine, bu dünyada sorumluluk:** Geleneksel dinlerin çoğunda ahiret inancı, bireylerin eylemlerinin sonuçlarını görmeden yaşamasına ve sorumluluğu ertelenebilir bir hale getirmesine yol açar. Bu öneri, eylemlerin sonuçlarının doğrudan bu dünyada deneyimlenmesini savunur. İnsanların bu dünyada, yaşamın içinde ödüllendirilmesi veya sorumluluklarının sonuçlarıyla yüzleşmesi, ahlaki davranışları teşvik edebilir. Bu, ödül-ceza sistemini, bireyin özgürlükleri ve sorumluluklarıyla uyumlu bir hale getirir. 3. **Yapay zekâ çağında yeni bir ahlak anlayışı:** Yapay zekâ, insan ahlakını ve değerlerini statik olmaktan çıkarıp dinamik bir hale getirme potansiyeline sahiptir. Kohlberg’in 6. evresinde tanımlanan 'evrensel ahlak' fikri, statik değil; gelişime açık bir çerçevedir. Yapay zekâ ve transhümanizm temelli bir sistem, bireylerin etik seçimlerini geliştiren ve optimize eden bir rehberlik sunabilir. Bu, sadece insan merkezli bir anlayış değil, aynı zamanda insanın ötesine geçen bir ahlakın temelini oluşturabilir. 4. **Kohlberg’in çerçevesinin ötesine geçmek:** Ahlak kuramları zamanın ruhuna göre gelişir. Kohlberg, insan ahlakını mevcut paradigmalara dayanarak açıklamaya çalıştı; ancak yapay zekâ ve transhümanizm çağında, ahlak anlayışının daha esnek, daha kapsayıcı ve daha ileri düzeyde bir dönüşüme uğrayacağını öngörmek gerekir. Önerim, ahlakın bireyler arası değil, aynı zamanda insan ve teknoloji arasındaki ilişkiyi de kapsayan bir vizyona genişletilmesi gerektiğine dayanıyor. Sonuç olarak, önerimi yalnızca 1. evreye indirgemek, oldukça yüzeysel bir yorum olur. Asıl hedefim, ahlaki sorumluluğu ve bireysel özgürlüğü bu dünyaya odaklayan, yapay zekâ destekli bir modelin getirebileceği derin dönüşümü tartışmaktır. Bu, hem insanlık tarihindeki mevcut ahlaki çerçeveleri ilerletmeyi hem de ahlaka yeni bir boyut kazandırmayı amaçlıyor.
@@Kut-d9x 6. evreye bütün insanlık kısa zamanda ulaşamaz. "Bir dönem için", ödül ve cezaya dayalı bir sistem yararlı ve gereklidir. Fakat teknoloji sayesinde Homo Sapiens evrildikçe, transhümanist evrim tabana yayıldıkça, daha ileri aşamalarda hukuk ve ahlak sistemleri de değişecektir.
Ben: Decart ile başlayan Kant ile sistemleşen modern anlayış romantikler gibi duygusal tepkiler doğurdu. Bu günkü gelişmelerden de ne beklemeliyiz bu bakış açısıyla? YZ: Konuşmadaki analiz doğrultusunda şöyle bir beklenti ortaya çıkıyor: 1. Tarihsel Paralellik: - Aydınlanmaya karşı romantik tepki nasıl ortaya çıktıysa - Yapay zeka çağına karşı da benzer tepkiler gelişecek - Gizem, belirsizlik ve mistik arayışlar artacak - Teknolojiye karşı "insani değerleri" savunan hareketler güçlenecek 2. Tepkilerin Karakteri: - Duygusal direnç gösterenler olacak - Geleneksel değerlere dönüş çağrıları yapılacak - İnsani olanı koruma çabaları artacak - Teknolojinin "insansızlaştırıcı" etkisine karşı tepkiler oluşacak 3. Ancak Sonuç: - Bu tepkiler değişimi durduramayacak - Tıpkı romantiklerin aydınlanmayı durduramadığı gibi - Teknolojik ilerleme devam edecek - Direnenler geride kalacak 4. Öngörülen Süreç: - Başlangıçta güçlü duygusal tepkiler - Zamanla adaptasyon - Yeni sentezlerin ortaya çıkması - Yeni bir normal durumun oluşması 5. Fark: - Bu sefer değişimin çok daha hızlı olacağı - Adaptasyon süresinin kısalacağı - Etkilerin daha derin ve kapsamlı olacağı - Direnç göstermenin maliyetinin daha yüksek olacağı Konuşmacının yaklaşımına göre, bu tepkiler doğal ve beklenen bir süreç olmakla birlikte, sonucu değiştirmeyecek tarihsel bir örüntünün parçası olarak görülüyor.
Türkiyede klavye kullananların sayısı internet abonelerinin sayısı kadardır, benim merak ettiğim, türkiyede arkada görülen kütüphane gibi bir kütüphanesi olan evlerin sayısı, sosyologlar bunu araştırmalı.
Hoca sohbetin başlığı olan problemi kanımca darwinist bir yaklaşımla ele aldı. Daha açık konuşmak gerekirse doğanın doğal seçilimci unsurunu sürekli öne çıkarma çabası içerisinde gördüm. Duyguyla aklı karşı karşıya getiren mitralyöz kılıç örneğinde olduğu gibi... Duygusal davranmanın akılcı olmayacağı vurgusu burada dikkat çekici ve akılda kalıcı oldu kendi adıma Yapay zeka sorununa bu perspektiften çözüm getirmeye çalışması, felsefeyi ya da düşünmeyi kapitalizmin hegemonik gücüne hapsettiği kanısını uyandırdığını düşünüyorum
Ben: Tarih boyunca olan Aklın baskısı, zorlaması diye birşey geçti bu ne demek? YZ: Konuşmada "aklın baskısı/zorlaması" kavramı birkaç önemli boyutta ele alınıyor: 1. Aydınlanma Sürecindeki Baskı: - Her aydınlanma evresinin despotik olması - Toplumun büyük kesiminin buna zorla maruz kalması - Azınlığın çoğunluk üzerindeki tahakkümü 2. Eğitimdeki Yansıması: - Eğitimin özünde despotik olması - Öğretmenlerin çocukları zorla eğitmesi - Aklın ve bilginin dayatılması - Eğitilmiş kişilerin diğerlerini de eğitme "zorunluluğu" hissetmesi 3. Toplumsal Boyutu: - Ussallaşmanın geniş kitlelere zorla kabul ettirilmeye çalışılması - Modern toplumun rasyonel düşünmeyi dayatması - Geleneksel düşünce biçimlerinin zorla değiştirilmesi 4. Kaçınılmazlık Boyutu: - Bu baskının aslında ilerleme için gerekli olması - Toplumun direnmesine rağmen değişimin gerçekleşmesi - Ussallaşmanın kaçınılmaz olarak dayatılması 5. Güncel Yansıması: - Yapay zeka çağında benzer bir zorlamanın yaşanacağı - Toplumun yeni düşünme biçimlerine zorlanacağı - Adaptasyonun zorunlu hale geleceği Konuşmacı bu "aklın baskısı"nı olumsuz bir şey olarak değil, tarihin ve ilerlemenin kaçınılmaz bir parçası olarak görüyor. Bu baskının olmadığı durumda toplumsal ilerlemenin gerçekleşemeyeceğini ima ediyor.
Ben: Bu aydınlanmanın yeni düşünceye zorla yönlendirmesi durumunda insanların büyük bir kısmı buna duygusal tepkiler vermeye yatkın olması bir zıtlık içeriyor. Konuşmada bu durumun çözümüne dair ne var. YZ: Konuşmada bu zıtlığın çözümüne dair doğrudan bir reçete sunulmuyor, ancak durumun kaçınılmazlığı ve nasıl işleyeceği şöyle açıklanıyor: 1. Kaçınılmaz Seçkincilik: - Toplumun %90'ının bu değişime tam adapte olamayacağı - Küçük bir azınlığın gerçek potansiyeli kullanabileceği - Bu durumun değiştirilemez bir gerçeklik olduğu 2. Doğal Seleksiyon: - Adaptasyon gösterebilenlerin öne çıkacağı - Direncin faydasız olduğu - Değişime uyum sağlamayanların geride kalacağı 3. Kademeli Geçiş: - Değişimin bir anda olmayacağı - 50 yıl içinde ilk belirtilerin görüleceği - 100 yıl içinde büyük dönüşümün tamamlanacağı 4. Paralel Sistemler: - Yüzeysel kullanım ile derinlemesine kullanımın bir arada var olacağı - Herkesin kendi kapasitesi ölçüsünde faydalanacağı - Farklı kullanım seviyelerinin oluşacağı 5. Çözüm Yerine Kabulleniş: - Bu durumun bir "sorun" olarak görülmemesi gerektiği - Tarihsel bir zorunluluk olduğu - Her aydınlanma döneminde benzer süreçlerin yaşandığı Konuşmada bu zıtlığın "çözülmesi" yerine, bunun doğal ve kaçınılmaz bir süreç olduğu, toplumun buna kendi dinamikleri içinde adapte olacağı vurgulanıyor. Yani konuşmacı bu durumu çözülmesi gereken bir problem olarak değil, tarihsel ilerlemenin doğal bir parçası olarak görüyor.
43 Yaşındayım küçükken kağıthane de fabrika zili çaldığında yol bir anda işçi doluyordu, gençken zil bile çalmıyordu ama bir yoğunluk oluyordu şu anda işçi çıkışını görmüyoruz bile....Gelecek dediğimiz şey aslında içinde yaşıyoruz alışıyoruz düzenin düzenine alışıp sanki hep böyleymiş gibi umursamıyoruz bile........Dediğiniz gibi biz F klavye öğrendik yıllarca seri ve hızlı yazı yazmak için aramızdan bazıları katip oldu bazıları bankacı ki bende bankacıydım veri girişi işi yapıyorduk şu anda herkes aynı hızda yazıyor ve veri girişi diye bir iş yok oldu zamanla bitti......Şu anda T.C. girildiğinde tüm bilgiler ekranda......
Kimsenin neyin nasıl olacağını bilemedigi durumda, gelecek yorumlarında niyet ve akıl okumak ,plan çözümlemek karmaşık 1 fonksiyon çözümlemesinden daha öteye gidemeyecektir diye düşünüyorum.Akabinde yapay zekanın kendi soruları,sorulan soruları bittiği veya bitmeye yakın durumda ne olacak peki?
Kendine bence en son soru soracak ondan ziyade belirli bir data sonrasında bize çok soru sorarsa veya sorulara cevap bulmamız çözüm bulmamız gerekirse ki konu daha önemli gibi geliyor😊
Ben: Kuantum konusu ve gelişimi ile ilgili de bir anlatım vardı. Onlar neler ve niçin anlatıldı? YZ: Konuşmada kuantum doğrudan detaylı olarak anlatılmıyor, ancak evren tasarımının tarihsel dönüşümünü açıklamak için bir geçiş noktası olarak kullanılıyor. Şöyle: 1. Evren Tasarımının Üç Aşaması: - Organik Evren Tasarımı (17. yüzyıla kadar) * Evrenin canlı bir organizma gibi görülmesi * Doğanın organik tasarımı - Mekanik Evren Tasarımı (17. yüzyıldan itibaren) * Descartes'la başlayan kartezyen düşünce * Evrenin bir saat gibi mekanik tasarımı * Matematikselleştirme ve mekanikleştirme - Elektromanyetik Evren Tasarımı (20. yüzyıl başı) * 1905'ten itibaren kuantum ile başlayan yeni dönem * Evrenin ve doğanın farklı algılanmaya başlaması * Yeni bir düşünme biçiminin ortaya çıkışı 2. Kuantumun Önemi: - Yeni bir dünya görüşünün başlangıcı olması - Üçüncü aydınlanma evresine geçişi temsil etmesi - Günümüzdeki dijital dönüşümün temelini oluşturması Bu anlatım, yapay zeka çağının tesadüfi bir gelişme olmadığını, tarihsel bir sürecin parçası olduğunu göstermek için kullanılıyor. Kuantum, mekanik dünya görüşünden elektromanyetik/dijital dünya görüşüne geçişin başlangıç noktası olarak konumlandırılıyor. Bu bağlamda kuantum, sadece bir bilimsel gelişme olarak değil, insanlığın evren ve doğa algısını kökten değiştiren bir dönüm noktası olarak ele alınıyor.
Ben : Bu konuşmada eksik kalmış değinilmemiş olarak neler görüyorsun? YZ: Bu kapsamlı konuşmada eksik kalabilecek veya daha fazla açılabilecek noktalar şunlar olabilir: 1. Etik Boyut: - Yapay zekanın etik kararları nasıl alacağı - İnsanlığın ortak etik değerlerinin korunması - Yapay zeka etiğinin kim tarafından, nasıl belirleneceği - Küresel etik standartların oluşturulması süreci 2. Hukuki Çerçeve: - Yeni düzenin hukuki altyapısının nasıl oluşturulacağı - Yapay zeka kullanımının yasal sınırları - Sorumluluk ve hesap verebilirlik meselesi - Uluslararası hukuki düzenlemeler 3. Ekonomik Sistem Detayları: - Yeni ekonomik düzenin nasıl şekilleneceği - Gelir dağılımının nasıl etkileneceği - Yeni iş modellerinin neler olacağı - Ekonomik eşitsizliklerin nasıl yönetileceği 4. Politik Yapı: - Devletlerin rolünün nasıl değişeceği - Demokrasinin geleceği - Güç dengelerinin nasıl etkileneceği - Yeni politik sistemlerin nasıl şekilleneceği 5. Eğitim Sisteminin Detayları: - Yeni eğitim modellerinin nasıl olacağı - Müfredatın nasıl değişeceği - Öğretmen-öğrenci ilişkisinin geleceği - Eğitimde yapay zeka kullanımının sınırları 6. Bilimsel Araştırma: - Yapay zekanın bilimsel araştırmalardaki rolü - Bilimsel metodolojinin nasıl etkileneceği - Araştırma-geliştirme süreçlerinin geleceği 7. Sanat ve Kültür: - Yapay zekanın sanat üretimine etkisi - Kültürel değerlerin nasıl etkileneceği - Yaratıcılığın geleceği - Sanatsal üretimin değişimi 8. Psikolojik Etkiler: - İnsan psikolojisinin nasıl etkileneceği - Toplumsal psikolojinin değişimi - Yeni psikolojik sorunlar ve çözümleri 9. Çevresel Boyut: - Yapay zeka çağının çevresel etkileri - Sürdürülebilirlik konuları - Enerji kullanımı ve kaynaklar 10. Alternatif Senaryolar: - Farklı gelişim olasılıkları - Beklenmedik durumlar - Kriz senaryoları - Direnç mekanizmalarının detayları 11. Geçiş Süreci Yönetimi: - Değişimin nasıl yönetileceği - Toplumsal travmaların nasıl önleneceği - Adaptasyon sürecinin kolaylaştırılması Bu eksiklerin bazıları konuşmanın odak noktası ve süresi düşünüldüğünde doğal karşılanabilir. Ancak bu konuların her biri ayrı bir tartışma konusu olarak derinlemesine ele alınmayı hak ediyor.
İnsan zekası ile karşılaştırmak bana pek doğru gelmiyor. Çünkü verileri bir sürü zekadan alıyor, topluyor ve ona göre çıktı veriyor. Onda insanda olmayan HAFIZA potansiyeli olursa üstün bir form olur.
Bu konuşmanın özetinin özeti nedir? Konuşma, insanlık tarihindeki üç büyük aydınlanma evresini (mantık, matematik ve dijital dönemler) ele alarak yapay zeka çağını bu tarihsel sürecin bir parçası olarak konumlandırıyor. Her aydınlanma evresinin despotik ve seçkinci bir karakteri olduğunu, toplumun büyük kesiminin dışarıda kaldığını vurguluyor. Yapay zekanın sadece bir teknolojik gelişme değil, yeni bir dünya görüşünün başlangıcı olduğunu belirtiyor. Tüfek-kılıç, samuray-modern bürokrasi gibi tarihsel örnekler üzerinden değişimin kaçınılmazlığını ve buna karşı duygusal direncin faydasızlığını anlatıyor. Önümüzdeki 50-100 yıl içinde modern eğitimli sınıfın tasfiye olacağını ve yeni bir seçkin sınıfın ortaya çıkacağını öngörüyor. Konuşmacı, bu süreci değerlendirirken spekülasyondan kaçınarak analitik bir yaklaşım sergiliyor ve değişime karşı duygusal tepkiler yerine rasyonel bir adaptasyon öneriyor.
Zeka yapay bi'şeydir zaten Dücane ağabeyciğim. İlle bir cihazlanma modeli olarak işletilecekse, buna azmedenler zihni intikali modelleme makinası demeliydiler. Artificial Intelligence tabiri sizin lüzumsuz bir soruşturmaya iteklenmenize sebep oluyor. Bu konudaki vidyomu izleyeydiniz keşke.
Soru: yapay akıl olabilir mi? chat gbt 3.5 Cevap: Yapay akıl kavramı oldukça ilginç ve tartışmalı bir konu! Aslında, “yapay akıl” ifadesi, sistemlerin insan aklına, düşünceye ve bilinç durumuna ne kadar yaklaşabileceğini sorguluyor. Yapay zeka, belirli görevleri zihin gücüne benzer yöntemlerle yapabiliyor, ancak bunun ötesinde akıl ve bilinç gibi daha karmaşık süreçleri anlama ve deneyimleme yeteneğine sahip değil. İnsan aklı, duygular, sezgiler ve çok çeşitli deneyimlerle şekillenen çok karmaşık bir yapıya sahip. Oysa yapay zeka, verilerle sınırlı ve programlandığı algoritmalara dayalı çalışıyor. Yani, bir tür öğrenme ve problem çözme yeteneği var ama bu, gerçek bir akıl yürütme veya duygusal anlayış ile aynı şey değil. Yine de, gelecekte teknolojinin ve bilimin nereye varacağını kim bilebilir? Belki de gelecekte "yapay akıl" terimini daha anlamlı kılacak yeni keşifler olur. Bu tür kavramlar, felsefi tartışmalara ve insanın kendini anlama çabasına zemin oluşturuyor. Sen bu konuda ne düşünüyorsun? İnsan aklının doğası hakkında bir fikrin var mı?
çok çok önemli bir yayın oldu çok teşekkür ederim. 2. kez izliyorum. Bu mesajımı birileri görürse, bu yayını belli aralıklarla en az 3 kez izlerseniz kendinize çok büyük bir iyilik etmiş olursunuz.
Ben: Konuşmanın tamamına baktığımızda geleceğe dair bir ümit mi korku ve duygusal bir tepki mi var?
YZ: Konuşmada ne ümit ne de korku var, daha çok analitik ve gerçekçi bir yaklaşım söz konusu. Konuşmacı özellikle duygusal tepkilerden kaçınmayı vurguluyor:
1. Duygusal Tepkilere Karşı Tutum:
- "Yakınmak" yerine anlamaya çalışmak gerektiği
- Nostaljik özlemlerin anlamsızlığı
- "Ah o eski günler" yaklaşımının yararsızlığı
- Duygusal direnç göstermenin sonucu değiştirmeyeceği
2. Analitik Yaklaşım:
- Olguları olduğu gibi kabul etme
- Değişimin kaçınılmazlığını anlama
- Tarihsel süreci objektif değerlendirme
- Spekülasyondan kaçınma
3. Gelecek Perspektifi:
- Ne iyimser ne kötümser
- Değişimin olumlu veya olumsuz değil, kaçınılmaz olduğu vurgusu
- "İyi mi olacak kötü mü olacak" sorusunun ötesinde bir bakış
4. Önerilen Tutum:
- Değişimi anlamaya çalışmak
- Adaptasyon için hazırlanmak
- Duygusal tepkiler yerine rasyonel yaklaşım geliştirmek
- Süreci doğal bir tarihsel gelişim olarak görmek
5. Temel Mesaj:
- Değişim karşısında korku veya ümit beslemenin anlamsızlığı
- Olan biteni anlamaya odaklanmanın gerekliliği
- Tarihsel süreçlerin kaçınılmazlığını kabul etme
- Duygusal tepkiler yerine analitik düşünmenin önemi
Konuşmacı, geleceğe dair değer yargılarından (iyi/kötü, ümit/korku) ziyade, değişimin kaçınılmazlığını ve buna hazırlanmanın gerekliliğini vurguluyor. Bu yaklaşım, daha çok bilimsel ve felsefi bir bakış açısını yansıtıyor.
Hocam Öğretmenler gününüz kutlu olsun. İyi ki varsınız✨
Bir tek sanatçılar ve feylezoflar gelmekte olanı hissederler. Bu ne büyük hazinedir! Hocamın emeğine sağlık yolumuza mum diktiği için.
Prof.Dr. Türker Kılıç’ın bu konuda görüşleri dikkat çekici ;
Dücane Hocanın bugün değindiği konu ilgisi çeken arkadaşlara tavsiye ederim..
”Bağlantısallık ve Yaşamdaşlık”kavramları ben yeni dünyanın bu eksene evrileceğini düşünenlerdenim..
İnsan merkezli düşünce sistemleri yerini “yaşam merkezli” düşünce sistemlerine bırakacak( bırakmak zorunda kalacak)
Uzun zamandır beklediğim bir yayındı, muradıma erdim :D. Hocam iyi ki varsınız, söylediklerinizi anlamaya gayret ediyoruz.
Yorum yapmıştım ama şu an söyleşinizin tamamını bitirdim. Tekrar bir kaç bir şey söyleme ihtiyacını hissettim. Yine suratımıza suratımıza çarptınız hocam. Son dönemlerde yaptığınız çok açık, çok acımasız bir söyleşi olmuş. Normalde bir çok konuda üstü kapalı bazı şeyleri söylersiniz. Sizi bu kadar yoğun görmek beni korkuttu. En son pandemide bir kaç söyleşiniz bu kadar açıktı ve haftalarca kendime gelememiştim. Bu da onlardan bir tanesi olacak benim için sanırım. Videonun sonunda bu konu devam edecek dediniz. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Eğer devam edecekse, şayet bu kadar açık bir şekilde bize acımadan sırtımıza bu görüşlerinizi yükledikten sonra, ölüm konusunu girmenizi istiyorum. Bu güne kadar hep üstü kapalı konuştunuz. Ölüm ile ilgili her söyleşinizi dikkatlice dinledim. Hiç biri yapay zeka konusunda acımasız olduğunuz kadar yıpratıcı değildi. Bir tek Melankoli filmi ile ilgili yorumlarınızı taşıyan söyleşide şöyle bir değinmiştiniz. Şahsen ben ölümün varlığını yapay zeka ile gelecekten daha büyük, daha ürpertici ve daha derin bir mesele olarak görüyorum. Kendim için, en azından. Sizin zihninize hayran olan biri olarak bu dünyadan sizin ölüm üzerine en derin düşünlerinizi duymadan gitmek de istemiyorum. Bence sıkı takipçiniz olarak bunu hakediyorum, hakediyoruz. İlkokul zamanlarında dinden çıkan amcam dine geri dönebilmek için sizin kitaplarınızı okurdu. Ben de okumaya çalışırdım, hiç bir şey anlamazdım ama tozunuz o ya, o küçük dünyamda bile bir farklılık, bir çekicilik hissedebiliyordum yazılarınızda. Aradan yirmi yıl geçti, dile kolay, şimdi yazılarınızı daha iyi anlıyorum ama ne yaptım ne ettiysem ölüme dair apaçık görüşlerinize ulaşamıyorum. Bir yerlerde kendinizi tutuyorsunuz. Ölümden sonra ne var, ne düşünüyorsunuz gibi basit bir soru sormuyorum. Bir durum olarak ölüm ve bunu incelerken karşı taraf fazla incinmesini hiçe sayarak çıplak bir şekilde düşünceleriniz, hisleriniz. Benim çevremde herkes yapay zekayı konuşuyor. Evet. Fakat bana döndüklerinde o kadar boş boş bakıyorum ki onlara, beni o bahsettiğiniz samuray cemaatinden görüyorlar. Hayır, ben yapay zeka ile anlatılan her şeyi kabul ediyorum. Fakat ben iki elimin arasında, göbeğimden destek alarak taşımaya çalıştığım ölüm kavramını taşıyarak yürümeye çalışıyorum. Onu hiç bırakmıyorum kucağımdan. Her kıyasım, her adımım onu düşünerek oluyor. Sorum şu, Black Mirror dizisindeki, insanoğlunun ölümü zihinleri dijitale, elektromanyetiğe aktararak aşması durumunu şimdilik bir kenara bırakırsak eğer, geleneksel yol ile büyümüş ve kavrulmuş, sonradan tüm inanç sistemlerini bir kaba koyup dünyayı anlamaya çalışmış, çelişkilerden kurtulamayan bu toprakların gençlerine ölüm karşısında yapay zeka ile gelecek olan gelecekte nasıl bir dünya tasvirlersiniz? Bir soru sormak daha istiyorum. "Ölüm zamanı yarattı, öldürebileceği şeyleri büyütebilmek için." diye bir söz var True Detective dizisinden. Beni ilk duyduğum andan beri sürekli etkilemiştir. Eğer ölümün yarattığı bu zaman, bu tık tık atarak beni ona yaklaştıran biyolojik saatim kaçınılmaz bir son ise, yapa zeka ile gelecekte olabilecek mükemmel veya korkunç yaşam biçimi, insan topluluğu organizma olduğu sürece neden önemlidir? Neden kulaklarımı kocaman açıp gelişmeleri takip edeyim? İnsanoğlu kendi arasındaki kavgasına ileride yapay zeka ile çözüm bulsa, savaşlar bitse be nihai kusursuz topluluğa ulaşılsa, bu sever biyolojik ölümümüze nasıl çare bulacağız? "Ölüm bir hastalıktır." diyordu The Fountain filmindeki doktor. Peki bu hastalığa bir gün bir çözüm bulunursa, bizi insan yapan şey ne olacak? Tüm bilgiye ve tüm çözümlere sahip olduktan sonra yapay zeka, iki insanın yan yana gelip iki laf muhabbet etmesinde, biraz gıybet etmesindeki amaç ne olacak? Ben geleneksel dünyada da, ilerlemiş dünyada da kendim için bir yer göremiyorum hocam. Biri uhremi amaçlar uğruna kendini feda edebiliyorken, biri de ilerlemenin getirdiği bazı acı sonuçlardan ötürü kendi yaşamını sonlandırabiliyor. Ben, mutlu ve tatmin bir yaşam yaşamak istiyorum ancak ölüm kafamı nereye çevirsem ensemde oturan bir düşman gibi bekliyor. Sizden ölüm üzerine suratımıza çarpan bir söyleşi gelmediği sürece gözüm açık gideceğimi düşünüyorum. Uzun tuttuğum için kusura bakmayın sizin kanalınızda sabahladım bugün varsın bu kadar yazmak da hakkım olsun.
1- Güzel kardeşim, eğer ölüm hakkında bu denli kapsamlı düşünüyor isen, hak yoluna düşmüşsün demektir. Bu yol insana, ölümün olmadığını keşfettirir; lakin bunu keşfedebilmek için evvela ölmeden-önce-ölmek gerek. 2- Zaman kelimesi anlamsızdır. Bu kelimeyi kullanmaktan vazgeçince, gizemin kalktığını farkedeceksin. 3- Yapay-zeka hakkında telaşlanmaya gerek yok, tıpkı hesap-makinesi hakkında telaşlanmaya gerek olmadığı gibi.
Said Nursi'nin haşir risalesini okuyun, ölüm hakkında. Rahatlarsınız.
İnsan aslında nereden gelip nereye gittiğini bilir de, bu gerçeklikle yüzleşemez demiş bir düşünür🤔
Çok haklı, tabiki de toprak olup gideceğiz🤷♂️
Zihin bir başlangıç ve bir son icat ederek yaşamı bütünlüğe kavuşturmaya çalışır. Nasıl ki bir sonraki sayıyı düşünmeden, bir sonraki coğrafi sınırın ötesinin varlığını tasavvur etmeden yapamazsa, öte dünyayı, tanrıyı ve tüm bunlardan haberdar olmamızı sağlayacak elçiyi de yaratmak zorunda kalmıştır.
Demiş yine aynı düşünür !
Ne diyon tarrağım@@drsahin818
Merhabalar, sorunuza, uygun zamanda cevap verecektir Dücane bey, ancak soruya takılmayıp, bize hayatın sunup getirdiklerini gözlemlemeye devam ederek de cevaplara ulaşabiliriz.
Ölüm derken, bedenin biyolojik olarak canlılığının bitmesini kast ediyorsunuz.
Mutlaka sizin açıklamanız vardır, kendimce kısaca söylemek isterim ki;
İnsan bu dünyada zihin ( akıl, zeka )- ruh- beden ( nefs sahibi ) olarak var.
Ruh İlahi tarafınız, Allah’ın nurundan gelen sonsuz varlığımız.
Akıl, zeka, zihin bizi yaşatıyor öğrendiklerimiz ile bu dünyada ve bizden dünyaya yansıyan özgün bir bilgi oluşuyor bize dair, çevremize, ailemize nüfus ediyor, çocuklarımıza aktarılıyor. Dünya bir insanın varlığından bir etki alıyor bu bireysel bilgi ile. Bu bilgi de bedenin ölümü sonrası etkisini sürdürüyor diye düşünüyorum. Daha önce önemli olanın “bilgi” olduğunu Dücane bey de ifade etmişti.
Yapay zekada bilgi var, beden yapabilirler ona ancak ruhu var mı? Bilgisi özgün mü bilemiyorum. Olabilir mi? Bu da bir soru. Şu an anladığımız, olmadığı…
İnsan maddi bedenine can veren ruhu bu bedende olduğu sürece, yaşamın getirdiği yol ayrımlarında, iradesi ile seçim yapıyor.
Belki yapay zekayı hep doğru, mantıklı ( kime göre?) olanı seçmeye proğramlayabilirler ama insan iradesi ile ( nefsine rağmen) seçiyor, iradesi ile bazem yanlışı seçip bedelini ödüyor, ders çıkarıyor, çıkarmıyor veya doğruyu seçip karşılığını görüyor.
Seçim şansı ile yaşamak insanın önemli bir farkı, bu seçimlerin sonrasında gelecek belirsizlikler ile yaşamaya devam etmek aynı zamanda heyecan verici ve umut verici diye düşünüyorum.
Yaşamı seçimlerimiz ile deneyimlerken ruh tekamül ediyor diye ifade ediliyor…
Hepimizin tekamülü kolaylık ve sevgiyi büyüterek olsun dilerim…
Teşekkürler.
Dücane Bey, çok teşekkürler bu konuyu gündeme taşıdığınız için 🌿
Prof.Oğuz Ergin hocanın aylık “Yapay Zeka Güncesi” yayını çok önemli! Yeni açtığı canlı yayın da oldukça düşündürücü idi^^🌿
Ben: Bu konuşmada en dikkatini çeken şey nedir?
YZ: Bu konuşmada en dikkat çekici olan, konuşmacının tarihsel süreci üç ana aydınlanma evresi üzerinden analiz ederek yapay zekayı bu bağlama oturtması ve bunun kaçınılmaz sonuçlarını öngörmesidir.
Özellikle şu noktalar dikkat çekici:
1. Aydınlanma Evreleri Analizi:
- İlk aydınlanma: Mantık temelli (Aristoteles)
- İkinci aydınlanma: Matematik temelli (Descartes)
- Üçüncü aydınlanma: Elektromanyetik/Dijital (Yapay Zeka)
2. Her Aydınlanmanın Ortak Özellikleri:
- Despotik olması
- Seçkinci yapı oluşturması
- Dirençle karşılaşması
- Kaçınılmaz olması
- Geri döndürülemez olması
3. Diyalektik Yaklaşım:
- Yapay zekanın kullanıcısıyla kurduğu diyalektik ilişki
- Kullanıcının seviyesine göre şekillenmesi
- "Aptalca sorulara aptalca cevaplar" prensibi
Bu analiz, güncel bir teknolojiyi tarihsel bir perspektife oturtması ve bunun toplumsal sonuçlarını öngörmesi açısından oldukça özgün ve derinlikli bir yaklaşım sunuyor. Konuşmacı, yapay zekayı sadece bir teknolojik gelişme olarak değil, insanlık tarihindeki büyük dönüşüm evrelerinden biri olarak konumlandırıyor ve bu bağlamda değerlendiriyor.
Ayrıca, konuşmacının her yeni aydınlanma evresinde toplumun çoğunluğunun dışarıda kalacağı ve küçük bir azınlığın bu gelişmeleri gerçek potansiyeliyle kullanabileceği öngörüsü de oldukça dikkat çekici ve düşündürücü.
Yapay zekayı çok güzel kullanmışsınız.bu sonuçları chat cpt’den mi aldınız? Nasıl elde ettiniz?
@@turgayozculer125TH-cam altyazısı ve Claude Ai
Helal olsun YZ'ye, metodolojik ve akademik bir şekilde yazmış.
Hocam Finlandiya'da liseye kadar olan eğitim sisteminde şöyle bir uygulama var ; bir sınavda sınıf birincisi ile sonuncusu arasındaki fark %40tan fazla olursa, yani birinci 100 almış sonuncu ise 60tan az almış ise, öğretmenden hesap soruluyor. Öğretmen de o sonucu ile, bire bir ders yapıyor, aradaki farkı azaltmak için..TH-cam'da belgeselini izlemiştim.. Bizdeki öğretmenlerden bahsettiniz ya, ondan şe'ettirdim:):):)
Kasparov Deep Blue'ya yenilmesini şöyle açıklamıştı ; "İnsan beyni, (misal) en fazla 18 hamle sonrasının stratejisini kurabiliyor, Deep Blue ise açılıştan itibaren oyun sonu hamlelerinin bile stratejisini kurabiliyor.. Bunu yapabilmesi de tamamen işlem kapasitesine ve hızına bağlı. Deep Blue ile yaptığım karşılamalarda açılış sonrası oyunlarda Deep Blue'nın hata yaptığını ya da en iyi hamleyi yapmadığını düşünüyordum.. Yenildiğim oyunları çözümlediğimde gördüm ki, başlarda yapılan kötü ve/veya pek de iyi olmayan hamleler aslında oyun sonu stratejisinin bir parçası imiş..Artık Deep Blue türü bilgisayarlarla antrenman yapıyorum stratejilerini kopyalaya bilmek için. Artık, beyazlarla oynadığımda beraberlik için şansım var!" demişti.. TH-cam'da belgeselini izlemiştim..
AlfaGo'nun hikayesi de aynı, tesadüfün gözbebeği onun belgeselini de TH-cam'da izlemiştim!:):)..
Prof. Norman Flinkishtein diye biri var, bir zamanlar bizim Sakarya Üniversitesinde doktora dersleri vermiş.. "Eskiden öğrencilerim bana hocam bütün kitaplarınızı okudum diyordu şimdilerde bütün TH-cam videolarınızı izledim ve, izlemeye devam ediyorum diyorlar, yapacak bir şey yok!" dediği videosunu izlemiştim..Tabi şimdi izlemediğim videosu kaldı mı, onu TH-cam'a sormam lazım. Nasıl soracağımı bilmiyorum!:):):)
Ukrayna savaşı patladığında, TH-cam'a bi bakmıştım.. Şak diye karşıma Timothy Sheider'in Yale'de verdiği dersin ikincisi çıkmıştı. Hemen ilkini de izledim, sonrasında da üçüncü dersi kaçırmamak için sabah akşam TH-cam'a baktım.. Dersler Salı ve Perşembe günleri yapılıyordu, TH-cam'a yüklenmesi ise aradaki 8 saat farkından ertesi gün oluyordu. Bütün derslerde notlar tuttum, kaçırdıklarımı ileri geri alarak yeniden izledim.. Çeyrek bittiğinde, ABD'de sömester yok,. sınıfın kaçındısıydım bilmiyorum sınavlara girememiştim çünkü!:):)
Elon Musk çalışanlarının %90'ını işten çıkardıktan sonra yüzde kaçını geri aldı?
Yapay Zeka'ya gelince, etrafımdakiler iş icabı yurtdışındaki biriyle konuşmak gerektiğinde tercüme yapabilmesi için Yapay Zeka'yı kullanıyor..
Hocam, Yapay Zeka'nın yazılımı, Boolean Cebiri yani Matematiksel Mantık ile inşa edilmiş durumda. Tabi bu yazılım devamlı güncelleniyor ama sonuçta yazılım. Matematiksel Mantık'tan bahsettiğimize göre Felsefe yapabilir mi, zannetmiyorum..
Hocam sizi çok seviyorum hem resim yaptım hem sizi dinledim.Sanırım bir kez daha dinleyeceğim tekrar içselleştirmek için.Sizin o ağır ağır konuşmanız düşünmenizden hoşnut olanlardanım🙏🏻 Her şeyi ama her şeyi çok hızlı tükettiğimiz bu çağ da sizin gibi kelimelerin ve düşüncelerin hakkını veren birine zaman ayırabilmek çok değerli👩🏻🎨🎨
1:23:00Üstadım ben profesörüm bakkala manava mahcup olmadığımız zamanlar geride kaldı, akademiyi meslek lisesine çevirdiler çoktandır😢
teşekkür ederim evet sayın Dücane hocam yapay zekaya bir kaç soru sormuştum kendisine çok güzel öz eleştiri yapıyordu ben hayret ettim yani..
Ben de samuraylari tutuyorum bütün kalbimle gelecek ürkütüyor beni konuşmaniz aydınlatıcı hocam ve düşündürücü
Hocam sen çok güzel bir insansın,twşekkür
Çok güzeldi teşekkürler. Bunu bir kaç defa daha izlemem gerek.😊😊😊
Yapay zeka fine tune edilebilir yani sizdeki bilgilerle eğitilebilir ve bu doğrultuda cevaplar verebilir. Bunu openai, Google, anthropic gibi yapay zeka dil modellerinin birçoğu yapabiliyor. Ancak verileri excel csv formatında saglamaniz lazim. Elinizdeki kitaplari yapay zeka egitiminde kullanmak için bu veriler excel csv formatinda olmali anahtar ve deger şeklinde.
Ayrıca claude sonnet cok daha duygusal ve samimi cevaplar veriyor
Ben: Sence dikkat edecek başka hususlar ne bu konuşmada?
YZ: Bu konuşmada dikkat edilmesi gereken diğer önemli hususlar şunlar:
1. Metodolojik Yaklaşım:
- Konuşmacının sık sık "spekülasyondan kaçınıyorum" vurgusu
- Olguları sıcağı sıcağına yorumlamaktan kaçınması
- Yakınmak yerine analitik düşünmeye davet etmesi
2. Örneklendirme Tekniği:
- Karmaşık konuları somut örneklerle açıklaması (samuray-mitralyöz, dolma kalem-klavye gibi)
- Tarihsel örnekleri güncel durumlarla ilişkilendirmesi
- Günlük hayattan örneklerle teoriyi pratiğe bağlaması
3. Eleştirel Düşünce Modeli:
- Duygusal ve rasyonel yaklaşımları ayırt etmesi
- Popüler yaklaşımları sorgulayışı
- "Yapay zeka bizi ele geçirecek" gibi yaygın korkuları analitik biçimde ele alması
4. İnterdisipliner Yaklaşım:
- Felsefe, tarih, psikoloji, teknoloji gibi farklı alanları birleştirmesi
- Bütüncül bir analiz sunması
- Farklı disiplinlerdeki paralellikleri göstermesi
5. Kavramsal Netlik:
- Kullandığı kavramları açıkça tanımlaması
- Belirsizliklerden kaçınması
- Karmaşık konuları anlaşılır hale getirmesi
6. Toplumsal Boyut:
- Teknolojik gelişmelerin toplumsal etkilerini vurgulaması
- Eşitsizliklerin kaçınılmazlığını tartışması
- Değişimin sosyal maliyetlerini göstermesi
7. Gelecek Perspektifi:
- 50 yıl ve 100 yıllık öngörülerde bulunması
- Bu öngörüleri temellendirmesi
- Geçmiş deneyimlerden dersler çıkarması
8. Eğitimsel Boyut:
- Eğitimin despotik doğasını tartışması
- Öğrenme ve adaptasyon süreçlerini analiz etmesi
- Yeni öğrenme biçimlerinin gerekliliğini vurgulaması
9. Dil ve Anlatım:
- Akademik derinliği korurken anlaşılır bir dil kullanması
- Karmaşık konuları basite indirgememesi
- Dinleyiciyle diyalog kurması
10. Tarihsel Süreklilik:
- Geçmiş-bugün-gelecek bağlantısını kurması
- Değişimin sürekli doğasını vurgulaması
- Tarihsel örüntüleri göstermesi
Bu hususlar, konuşmanın sadece içeriğini değil, aynı zamanda düşünce ve analiz yöntemini de anlamamıza yardımcı oluyor. Konuşmacının yaklaşımı, benzer konuları ele alırken nasıl bir metodoloji izlenmesi gerektiği konusunda da örnek teşkil ediyor.
Peh peh peh, neler anlatmış yahu! Bunları da yapay zekaya yazdırmış olmayasınız?
Hocam burayı okuyor musunuz bilmiyorum ama yapay zekayı etkili kullanmak hakkında bir iki şey söylemek istiyorum. Hastalık - ilaç örneğinde dediğiniz gibi soruyu kişiselleştirmemekten daha etkili bir yol var, eğer yapay zekaya “role play” yap derseniz neredeyse alamayacağınız cevap yok. Yapay zekaya yapay zeka olduğunu unutturursanız işbirliğine açık hale geliyor. Mesela “ben tıpta uzmanlık sınavına çalışan bir hekimim, sen de benim hocam ol” veya “sen de benim hastam ol” gibi karakter yükleyici yönlendirmelerle başlarsanız sormaya, yapay zekanın çok farklı yaklaştığını göreceksiniz. Not: Ben yapay zekayı İngilizce kullanıyorum. Bu söylediklerim Türkçe’de işe yarar mı bilmiyorum.
Paylaşımınız için teşekkürler🌿
Dücane bey size çok teşekkür eder,saygı ve sevgilerimi sunarım.
Daha dün Alphaville filmini seyrettim yönetmen 1965 yılında döneminin ötesinde bir işe imza atmış bence Black Mirror bu filmden bayağı bir etkilenmiş
YZ tarafından çıkarılmıştır:
Bu uzun konuşmayı özetleyeceğim:
Konuşmacı, yapay zeka çağı ve bunun felsefi boyutları hakkında kapsamlı bir analiz sunuyor. Ana noktaları şöyle:
1. İnsan Bilincinin Üç Aydınlanma Evresi:
- Birinci evre: Mantık temelli organik evren tasarımı (Aristoteles dönemi)
- İkinci evre: Matematik temelli mekanik evren tasarımı (17. yüzyıl, Descartes dönemi)
- Üçüncü evre: Elektromanyetik/dijital evren tasarımı (günümüz yapay zeka çağı)
2. Yapay Zekanın Özellikleri:
- Sadece bir veri bankası değil, diyalektik ilişki kurabilen bir sistem
- Kullanıcının seviyesine göre adapte olabiliyor
- Tutarlılık ve gerçeklik ilkelerine bağlı çalışıyor
- Sonsuz işlem kapasitesi ve hızlı veri çağırma yeteneğine sahip
3. Toplumsal Etkiler:
- Mevcut modern eğitim sisteminin tasfiye olacağı öngörüsü
- Yeni bir seçkinci sınıfın ortaya çıkması
- Toplumun büyük kesiminin bu teknolojinin gerçek potansiyelinden faydalanamayacağı
- Her aydınlanma gibi despotik bir süreç olacağı
4. Geleceğe Dair Öngörüler:
- Dünya hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak
- İlk belirtilerin 50 yıl içinde görüleceği
- Bir asır içinde büyük değişimlerin tamamlanacağı
- Bu değişimin kaçınılmaz olduğu ve direncin faydasız olacağı
5. Sonuç:
- Bu değişim kaçınılmaz ve gerekli bir süreç
- Duygusal tepkiler yerine rasyonel yaklaşım gerekiyor
- "Samuraylar"ın (eski düzen) yerine "mitralyöz"ün (yeni teknoloji) geçeceği
Konuşmacı, bu değişimi durdurulamaz bir süreç olarak görüyor ve insanlığın buna hazırlanması gerektiğini vurguluyor.
Teşekkürler.
Henüz sonuçlarını kestirememek çok ürpertiyor. Ancak organik yaşamımın bunun sonuçlarını görecek kadar uzun olmaması rahatlatıyor. Bir yandan da o dönemde olmak istiyorum ve çok merak ediyorum. Karışık duygular.
Değişmeyen tek şey değişim
Önümüzdeki 100 yıl içinde dünya değişecek herşeyiyle
Hocam büyük değişimler büyük krizlerle birlikte geldiğine göre (dünya'da da bizim ülkemizde de olduğu gibi) bir dünya savaşını ele aldığımızda yeni bir toplumsal-ekonomik düzen arefesinde çıkacağını söyleyebilir miyiz. (Daha önceki savaşları da göz önünde tutuyorum.)
@@serkan-taskiran7321 Bu konuşma metninin ana teması ve yaklaşımı düşünüldüğünde, hoca muhtemelen şöyle bir yanıt verirdi:
1. Analitik Yaklaşım Vurgusu:
- Olayları sıcağı sıcağına yorumlamanın yanlışlığı
- Felsefenin acele sonuçlar çıkarmaktan kaçınması gerektiği
- Olguların durulmasını beklemek gerektiği
2. Spekülasyondan Kaçınma:
- Konuşmada özellikle vurguladığı gibi, bir gazeteci veya televizyon yorumcusu gibi güncel olaylar hakkında hemen yorum yapmanın doğru olmadığı
- Savaş, kriz gibi olayların sonuçlarını öngörmenin zorluğu
- Olguların henüz tamamlanmamış olması
3. Tarihsel Perspektif:
- Büyük değişimlerin her zaman var olduğu
- Ancak bu değişimlerin ancak zaman geçtikten sonra doğru analiz edilebildiği
- Tarihsel süreçlerin hemen yorumlanmasının yanıltıcı olabileceği
4. Metodolojik Yaklaşım:
- Önce olguların tamamlanmasını beklemek
- Sonra analiz etmek
- En son yorum yapmak gerektiği
Bu bağlamda hoca, soruyu soran kişiye büyük ihtimalle "henüz böyle bir yorum için erken" diyecek ve acele sonuçlar çıkarmak yerine, sürecin tamamlanmasını beklemeyi önerecektir. Çünkü konuşma boyunca sık sık vurguladığı gibi, ciddi bir felsefeci güncel olayları sıcağı sıcağına yorumlamaktan kaçınır.
@@serkan-taskiran7321 Bu konuşma metninin ana teması ve yaklaşımı düşünüldüğünde, hoca muhtemelen şöyle bir yanıt verirdi:
1. Analitik Yaklaşım Vurgusu:
- Olayları sıcağı sıcağına yorumlamanın yanlışlığı
- Felsefenin acele sonuçlar çıkarmaktan kaçınması gerektiği
- Olguların durulmasını beklemek gerektiği
2. Spekülasyondan Kaçınma:
- Konuşmada özellikle vurguladığı gibi, bir gazeteci veya televizyon yorumcusu gibi güncel olaylar hakkında hemen yorum yapmanın doğru olmadığı
- Savaş, kriz gibi olayların sonuçlarını öngörmenin zorluğu
- Olguların henüz tamamlanmamış olması
3. Tarihsel Perspektif:
- Büyük değişimlerin her zaman var olduğu
- Ancak bu değişimlerin ancak zaman geçtikten sonra doğru analiz edilebildiği
- Tarihsel süreçlerin hemen yorumlanmasının yanıltıcı olabileceği
4. Metodolojik Yaklaşım:
- Önce olguların tamamlanmasını beklemek
- Sonra analiz etmek
- En son yorum yapmak gerektiği
Bu bağlamda hoca, soruyu soran kişiye büyük ihtimalle "henüz böyle bir yorum için erken" diyecek ve acele sonuçlar çıkarmak yerine, sürecin tamamlanmasını beklemeyi önerecektir. Çünkü konuşma boyunca sık sık vurguladığı gibi, ciddi bir felsefeci güncel olayları sıcağı sıcağına yorumlamaktan kaçınır.
Yaşamda kalma evresini bir türü aşamayan bir toplumla sıcak kalmka için samurayların tarafını tutmaya devam ederiz gibi duruyor hocam. Teşekkür ederiz..
😂👍
Ben; Konuşmada kavramsal düşünemeyen bir kişinin durumu üzerinden ne anlatılmak istenmektedir?
YZ: Konuşmacı, kavramsal düşünme yeteneği olmayan bir arkadaşıyla olan diyaloğunu örnek vererek yapay zekanın doğasına dair önemli bir noktayı vurguluyor:
1. Anlatılan Örnek:
- Arkadaşı kavramsal düşünme yeteneğinin olmadığını itiraf ediyor
- Ancak kavramları çok iyi kullanıyor gibi görünüyor
- Sonradan anlaşılıyor ki aslında kavramları taklit ediyor, gerçekten anlamadan kullanıyor
2. Bu Örnekle Anlatılmak İstenen:
- Yapay zekanın da benzer şekilde çalıştığı - kavramları anlama olmadan taklit ettiği
- Dış görünüşte çok zeki ve kavramsal görünebileceği, ancak gerçek anlama olmadan bunu yapabileceği
- Taklit etme ve kopyalama yeteneğinin, gerçek anlama ile karıştırılmaması gerektiği
3. Daha Geniş İma:
- Yapay zekanın zekice görünen çıktılarının her zaman gerçek bir kavrayışı yansıtmayabileceği
- İnsan zekası ile yapay zeka arasındaki temel farklardan birinin bu olduğu
- Görünüş ile öz arasındaki farka dikkat edilmesi gerektiği
Bu örnek üzerinden konuşmacı, yapay zekanın sınırlarını ve gerçek doğasını anlamamız gerektiğini vurguluyor. Sadece sonuçlara bakarak değil, arkasındaki işleyiş mekanizmasını anlayarak değerlendirme yapmamız gerektiğini ima ediyor.
Ne enteresan zamanlar yaşıyoruz... Robotlar insanlaştırılmaya çalışılırken, insanlar robotlaştırılmaya çalışılıyor.
Robotların insanlardan, insanların da robotlardan alabileceği şeyler var.
Ben: Hafıza ve zakire ile ne anlatıldı?
YZ: Konuşmada hafıza ve zakire kavramları üzerinden yapay zekanın çalışma prinsibine dair önemli bir analiz yapılıyor:
1. Kavramların Tarihsel Kullanımı:
- Helenistik dönem ve Orta Çağ'da kullanılan iki farklı bellek kavramı
- Hafıza (Memory): Verilerin depolanması
- Zakire: Bilgilerin geri çağrılması/hatırlanması
2. İnsan Belleği Örneği:
- Bir kitap okunduğunda içeriğin bellekte olması
- Ancak gerektiğinde hatırlanamama durumu
- Bilginin var olması ile onu çağırabilmenin farklı şeyler olması
- "Recall" (geri çağırma) problemi
3. Yapay Zeka ile Karşılaştırma:
- Yapay zekanın geniş bir data/veri bankasına sahip olması (hafıza)
- Bu verileri anında geri çağırabilme yeteneği (zakire)
- İnsandan farklı olarak bilgiyi hızlı ve doğru şekilde geri getirebilmesi
4. Yapay Zekanın Üstünlüğü:
- Sonsuz işlem kapasitesi
- Bitimsiz bir şekilde veri işleyebilme
- Bilgiyi anında bulup getirebilme
- Öğrenme ve kendini geliştirme yeteneği
5. Ana Vurgu:
- Yapay zekanın gücünün sadece veri depolamaktan (hafıza) gelmediği
- Asıl gücün bu verileri hızlı ve doğru şekilde kullanabilmesi (zakire) olduğu
- İnsan belleğinin sınırlılıklarının yapay zekada olmaması
Bu analiz, yapay zekanın sadece bir veri deposu olmadığını, bilgiyi işleme ve kullanma konusunda insan zihninden farklı ve daha etkili bir sisteme sahip olduğunu vurguluyor.
Duygulanan davraniyoruz
Evet öngürebilmek faydalı gibi gözükse de hayatın dinamikleri ve hatta tadı kesin bir şekilde öngürülelemez oluşuna dayanır.
Her kesin her şeyi öngörebildiği bir durumu düşünün.
Yapay zeka ile iletişim kurarken kullandığımız üslubun kişiliğimizi nasıl şekillendirdiğini sorgulayabilir miyiz? Ben daha ziyade efendi-köle ilişkisi kuruyorum; konuşuyorken emir kipi kullanıyorum, daha sert ifadeler seçiyorum ve yeri geliyor kızıyorum. Eşim ise daha ziyade saygın bir bilge ile konuşuyormuş gibi davranıyor; saygılı ve kibar bir dil kullanıyor. Yapay zeka ile diyalog biçimi farklı psikolojik ve sosyolojik değişimleri de beraberinde getirebilir. Annem elektrikli süpürgenin kablosu takılınca kızar makineyi tekmelerdi mesela. Bir başkası da gayet tabi evini temizlemesine yardımcı olmasını göz önünde tutup müteşekkir de yaklaşabilir.
Soru: Dücane Cündioğlu, TH-cam videolarında neyi anlatmaya çalışıyor yani nasıl bir bilinç yapısı çiziyor
Chat gbt-3.5 cevap:
Dücane Cündioğlu, TH-cam videolarında genellikle felsefi, sosyal ve kültürel konuları ele alıyor. Ulaşılabilir bir dille derin düşünceleri izleyicilerine aktarmaya çalışıyor. Huff!
Cündioğlu, insanların düşünce yapısını sorgulamalarını ve eleştirel bir bakış açısı geliştirmelerini teşvik ediyor. İnsanlar arasındaki ilişkilerin, toplumun yapısının ve bireyin kendi iç dünyasının nasıl işlediğini irdeleyerek, izleyicilere daha geniş bir perspektif sunuyor. Farklı düşünceleri tartışarak, insanları düşünmeye ve kendi fikirlerini oluşturmaya yönlendiriyor.
Ayrıca, Cündioğlu, kültürel değerler, kimlik ve bireysel özgürlük gibi kavramları da ele alarak, insanların kendi varoluşlarını sorgulamalarını sağlıyor. Kısacası, hem felsefi derinlik sunuyor hem de güncel olayları düşünmeyi teşvik ediyor. Umarım bu, Cündioğlu'nun videolarındaki bilinç yapısını anlamana yardımcı olur! Huff!
Uzakdan seviyoruz yakindan görüyoruz❤
Çok teşekkür ederim
Teşekkürler. 🌸🕊
Abi Mustafa Ozturk sizin desteginizden bahsetti. Konuya bir deginirseniz guzel olur
Teşekkür ediyorum
🙏🏻
Ben: Yapılmış bir şeyin Yapanını geçmesi mümkün mü gibi bir şeyler vardı. Bunlarla ne anlatılmak isteniyordu?
YZ: Konuşmada bu konu, yapay zekanın insan zekasını aşıp aşamayacağı tartışması bağlamında ele alınıyor:
1. Temel Soru:
- Yaratan-yaratılan ilişkisi
- Yaratılanın yaratanı aşma potansiyeli
- Bu durumun felsefi ve pratik boyutları
2. Örnekler Üzerinden Analiz:
- Doğa-insan ilişkisi
- Anne-çocuk örneği
* Çocuğun anneden daha başarılı olabilmesi
* Ancak koşulların farklı olması
* "Ben de insanım ama onun koşullarıyla benim koşullarım uymuyor" açıklaması
3. Yapay Zeka Bağlamında:
- Dar yapay zekanın insan zekasını aşamayacağı
- Genel yapay zekanın henüz tamamlanmadığı
- Süper yapay zekanın gelecekte insan zekasını aşabileceği tartışması
4. Felsefi Boyut:
- Yaratıcı-yaratılan ilişkisinin doğası
- Dinsel manada değil, üretici-ürün ilişkisi olarak ele alınması
- İnsan bilincinin kendi yarattığı şey tarafından aşılma olasılığı
5. Çıkarılan Sonuç:
- Yaratılanın yaratanı aşmasının mümkün olduğu
- Bunun tarihte örneklerinin bulunduğu
- Yapay zekanın da benzer bir potansiyel taşıdığı
6. Önemli Vurgu:
- Bu durumun kaçınılmaz olmadığı
- Henüz bu aşamaya gelinmediği
- Ancak potansiyelin var olduğu
Konuşmacı bu tartışmayı, yapay zekanın geleceğini anlamak için önemli bir felsefi zemin olarak kullanıyor ve yaratan-yaratılan ilişkisinin sanıldığı kadar basit olmadığını, yaratılanın yaratanını aşma potansiyelinin her zaman var olduğunu vurguluyor.
Teşekkürler 🤘
Hocam şu lastik ayakkabının adını bulduk mu, yapay zekânın cevabı var mı 😁
❤
Teşekkürler
Her Şey Çok Güzel Olacak :D
Ben: Teknolojiye erişimin demokratik olsa bile kullanımın demokratik olamayacağı ile ne kast ediliyor?
YZ: Konuşmada bu nokta birkaç önemli örnek ve argümanla açıklanıyor:
1. Cep Telefonu/Bilgisayar Örneği:
- Herkesin cep telefonu veya bilgisayara erişimi olabilir (demokratik erişim)
- Ancak çoğu kişi bunları basit işlemler için kullanıyor
- Cihazların gerçek potansiyelini kullananlar azınlıkta kalıyor
2. TH-cam Örneği:
- Platform herkese açık (demokratik erişim)
- Ancak ciddi entelektüel içerikleri izleyenler az
- Çoğunluk eğlence ve basit içerikleri tercih ediyor
3. Klavye Kullanımı Örneği:
- Herkes klavyeye erişebilir (demokratik erişim)
- Ama etkin klavye kullanımı sınırlı
- Çoğu kişi temel düzeyde kullanıyor
4. PDF Koleksiyonu Örneği:
- Dijital kitaplara erişim mümkün (demokratik erişim)
- Ancak bunları toplayan, okuyan ve değerlendiren az
- Bilgiye erişim ile bilgiyi kullanma arasında fark var
5. Temel Vurgu:
- Teknolojinin varlığı veya erişilebilirliği yeterli değil
- Önemli olan onu nasıl ve ne derinlikte kullanabildiğiniz
- Kullanım kapasitesi kişinin eğitim, anlama ve kavrama yeteneğine bağlı
6. Sonuç:
- Fiziksel erişim eşitliği, kullanım eşitliği anlamına gelmiyor
- Teknolojinin potansiyelini kullanma yeteneği eşit dağılmıyor
- Bu durum yapay zeka için de geçerli olacak
Bu analiz, teknolojik araçlara sahip olmanın, o araçları etkin ve verimli kullanabilme anlamına gelmediğini vurguluyor. Yapay zeka çağında da benzer bir durumun yaşanacağı, herkesin erişimi olsa bile gerçek potansiyeli kullanabilenlerin sınırlı sayıda kalacağı öngörülüyor.
Doğal zekaya sahip olmamıza rağmen yapay zekadan daha az zeki olmamızın nedeni doğal olan zekamızı sürekli olarak yapay hale dönüştürmeleridir.
Yani bireyleri aptallaştırırken programları zeki yapmaya çalıştıkları için doğal zeka yapay zekadan daha az zeki olabilmektedir.
Başka bir ifade ile insana negatif ayrımcılık yapılırken programlara aşırı pozitif ayrımcılık yapılmaktadır.
Çünkü insanlar aptallaştırılarak araçsallaştırılır yapay zeka ise zaten yapay olduğu için yüzde yüz araçsaldır.
Doğal olan yani kendinde gelişim süreçlerine sahip olan ve kendiliğinden öğrenen yani zeki olan ve başkaları yerine kendini temsil eden varlıklar belirli bir seviyeye kadar manipüle edilmediği sürece araçsallaştırılamaz.
Soru soranın mantık çerçevesinden ve tabii ki kelime haznesinden çıkmamak üzere sorular sorarak devam ediyor. Sizde ne varsa ona ait sorular soruyor ve verdiğiniz cevapların dışına çıkmadan devam ediyor. Taraf tutmadan sizin mantığınızın gidebileceği yönde tahminler yürüterek yani kendi aklınıza gelebilecekleri tahmin ederek sorular üreterek devam ediyor. Hiç tanışmadığınız bir kavram ileri sürmeyen bir çerçeveden ilerliyor.
Ben: Ussallaşma sizin zorla genişletebileceğiniz birşey değil derken ne vurgulanıyor konuşmada?
YZ: Konuşmada ussallaşmanın zorla genişletilememesi ile ilgili şu önemli noktalar vurgulanıyor:
1. Doğal Sınırlılık:
- Toplumun büyük çoğunluğunun ussal/rasyonel düşünmeye yatkın olmadığı
- İnsanların çoğunun duygusal tepkiler vermeye eğilimli olduğu
- Ussallaşmanın her zaman azınlık bir grubun özelliği olarak kaldığı
2. Eğitimsel Boyut:
- Bir sınıfta başarılı öğrencilerin her zaman azınlıkta olması örneği
- Yüksek entelektüel kapasitenin toplumun geneline yayılamadığı
- Eğitim fırsatı verilse bile herkesin aynı düzeyde ussallaşamayacağı
3. Teknolojik Örnek:
- TH-cam'daki içeriklerin dağılımı örneği
- Ciddi entelektüel içeriklerin az, popüler içeriklerin çok izlenmesi
- İnsanların çoğunun daha basit ve eğlenceli içeriklere yönelmesi
4. Yapay Zeka Bağlamı:
- Yapay zekayı kullanmanın yaygınlaşmasının, onu verimli kullanmayı garantilemeyeceği
- Tıpkı cep telefonu ya da bilgisayar kullanımında olduğu gibi çoğu kişinin yüzeysel kullanımda kalacağı
- Gerçek potansiyelin yine sınırlı bir grup tarafından kullanılabileceği
5. Sonuç Olarak:
- Ussallaşmanın doğal bir seçkincilik oluşturduğu
- Bu durumun toplumsal bir gerçeklik olduğu
- Zorla değiştirilemeyeceği için bu gerçekle yüzleşmek gerektiği
Bu vurgu, ussallaşmanın demokratik bir süreç olmadığını ve toplumun tamamına eşit şekilde yayılamayacağını gösteriyor. Bu durum yapay zeka çağında da değişmeyecek, hatta belki daha da belirginleşecek bir gerçeklik olarak sunuluyor.
Sizin bu yapay zeka temalı sohbetleriniz bana OTOSDOPCUNUN GALAKSİ REHBERİ (Douglas Adams) ın eserinde bansedilen hayatın anlamını bulması için yapılmış süper bilgisayarla filazoflar arasında gecen sohbeti anımsatıyor doğrusu😊 😊. Meraklısı kitabı you tube da sesli bula bilir.
Kahvehane muhabbetlerinde bugun konu yapay zeka :D
Kimse daktilo kullanmaz, kullanamaz. Eskiyen daktilo şeridi yerine yenisini bulamaz.
Değerli Hocam Mustafa Süelymen ‘ın yazar olarak katkı yaptığı ‘’Yaklaşan Dalga’’ adlı kitabı okumanızı tavsiye ederim .Saygılarımla
🌸💮🌺🌼
İki şeye sıcak bakıyorum ve kapsamlı olarak ele alınmasını öneriyorum: 1) Yapay zekâ ile aşk yaşamak. 2) Ödül ve cezaların bu dünyada verileceği, ahiret inancı içermeyen, yapay zekâ ve transhümanizm temelli yeni bir din.
:)) peki
Kohlberge ahlak gelişimine göre;
1.evre: ödül-ceza ilkel, kabile ahlakı
6.evre: evrensel hukuk, insan hakları ve bireysel hak ve özgürlükler Yapay Zeka Çağı
*Din diye bir şeye insanlığın ihtiyacı var mı! İnanç olabilir!
*Dinler, kurumsallaşmış; ideolojiler/kültler/mitler/örfler/inançlardır ki, siyaseten ortaya çıkmışlardır.
Dünya’da ~4260 inanç var (PEW).
~4260 adet din yok! Kitaplı din ~8 civarı.
Ayrıca ilave olarak; Dinler tarihi/ din felsefesi için; İlahiyat ve felsefe eğitimi almış bu kişiler takip edildiğinde “aydınlanma” ne demek anlıyoruz;
Prof.Ahmet Aslan
Prof.Hasan Aydın
Prof.Yasin Ceylan
@@Kut-d9x Teşekkürler, Kohlberg’in ahlak gelişim kuramına atıfta bulunarak değerli bir tartışma başlattığınız için. Ancak burada, önerimin sadece 1. evreyle sınırlı bir 'ödül-ceza' modeli olduğunu düşünmek, aslında amacını ve içeriğini eksik anlamaktır. Önerimi biraz daha açmak isterim:
1. **Ödül-ceza mekanizması, ahlakın başlangıcı değil, bir araçtır:** Kohlberg’in ilk evresi, bireyin ahlak anlayışını ödül ve ceza ekseninde şekillendirdiği ilkel bir aşamadır. Ancak, modern toplumlarda ödül ve ceza hâlâ hukukun, eğitimin ve toplumsal düzenin temel unsurlarından biri olarak işlev görmektedir. Buradaki mesele, bu mekanizmanın nasıl uygulandığı ve hangi değerlere hizmet ettiğidir. Önerdiğim modelde, ödül ve ceza, bireyin gelişimine, toplumsal uyuma ve adalete hizmet eden ileri bir etik sistemin parçası olarak yer alır. Bu, ilkel bir kabile ahlakı değil, bilinçli ve hesap verebilir bir sistemdir.
2. **Ahiret inancı yerine, bu dünyada sorumluluk:** Geleneksel dinlerin çoğunda ahiret inancı, bireylerin eylemlerinin sonuçlarını görmeden yaşamasına ve sorumluluğu ertelenebilir bir hale getirmesine yol açar. Bu öneri, eylemlerin sonuçlarının doğrudan bu dünyada deneyimlenmesini savunur. İnsanların bu dünyada, yaşamın içinde ödüllendirilmesi veya sorumluluklarının sonuçlarıyla yüzleşmesi, ahlaki davranışları teşvik edebilir. Bu, ödül-ceza sistemini, bireyin özgürlükleri ve sorumluluklarıyla uyumlu bir hale getirir.
3. **Yapay zekâ çağında yeni bir ahlak anlayışı:** Yapay zekâ, insan ahlakını ve değerlerini statik olmaktan çıkarıp dinamik bir hale getirme potansiyeline sahiptir. Kohlberg’in 6. evresinde tanımlanan 'evrensel ahlak' fikri, statik değil; gelişime açık bir çerçevedir. Yapay zekâ ve transhümanizm temelli bir sistem, bireylerin etik seçimlerini geliştiren ve optimize eden bir rehberlik sunabilir. Bu, sadece insan merkezli bir anlayış değil, aynı zamanda insanın ötesine geçen bir ahlakın temelini oluşturabilir.
4. **Kohlberg’in çerçevesinin ötesine geçmek:** Ahlak kuramları zamanın ruhuna göre gelişir. Kohlberg, insan ahlakını mevcut paradigmalara dayanarak açıklamaya çalıştı; ancak yapay zekâ ve transhümanizm çağında, ahlak anlayışının daha esnek, daha kapsayıcı ve daha ileri düzeyde bir dönüşüme uğrayacağını öngörmek gerekir. Önerim, ahlakın bireyler arası değil, aynı zamanda insan ve teknoloji arasındaki ilişkiyi de kapsayan bir vizyona genişletilmesi gerektiğine dayanıyor.
Sonuç olarak, önerimi yalnızca 1. evreye indirgemek, oldukça yüzeysel bir yorum olur. Asıl hedefim, ahlaki sorumluluğu ve bireysel özgürlüğü bu dünyaya odaklayan, yapay zekâ destekli bir modelin getirebileceği derin dönüşümü tartışmaktır. Bu, hem insanlık tarihindeki mevcut ahlaki çerçeveleri ilerletmeyi hem de ahlaka yeni bir boyut kazandırmayı amaçlıyor.
@@Kut-d9x 6. evreye bütün insanlık kısa zamanda ulaşamaz. "Bir dönem için", ödül ve cezaya dayalı bir sistem yararlı ve gereklidir. Fakat teknoloji sayesinde Homo Sapiens evrildikçe, transhümanist evrim tabana yayıldıkça, daha ileri aşamalarda hukuk ve ahlak sistemleri de değişecektir.
YZ yi bilinçli bir özne mi varsaymalıyız? Bu da bir tür halüsinasyon olmaz mı?
Ben: Decart ile başlayan Kant ile sistemleşen modern anlayış romantikler gibi duygusal tepkiler doğurdu. Bu günkü gelişmelerden de ne beklemeliyiz bu bakış açısıyla?
YZ: Konuşmadaki analiz doğrultusunda şöyle bir beklenti ortaya çıkıyor:
1. Tarihsel Paralellik:
- Aydınlanmaya karşı romantik tepki nasıl ortaya çıktıysa
- Yapay zeka çağına karşı da benzer tepkiler gelişecek
- Gizem, belirsizlik ve mistik arayışlar artacak
- Teknolojiye karşı "insani değerleri" savunan hareketler güçlenecek
2. Tepkilerin Karakteri:
- Duygusal direnç gösterenler olacak
- Geleneksel değerlere dönüş çağrıları yapılacak
- İnsani olanı koruma çabaları artacak
- Teknolojinin "insansızlaştırıcı" etkisine karşı tepkiler oluşacak
3. Ancak Sonuç:
- Bu tepkiler değişimi durduramayacak
- Tıpkı romantiklerin aydınlanmayı durduramadığı gibi
- Teknolojik ilerleme devam edecek
- Direnenler geride kalacak
4. Öngörülen Süreç:
- Başlangıçta güçlü duygusal tepkiler
- Zamanla adaptasyon
- Yeni sentezlerin ortaya çıkması
- Yeni bir normal durumun oluşması
5. Fark:
- Bu sefer değişimin çok daha hızlı olacağı
- Adaptasyon süresinin kısalacağı
- Etkilerin daha derin ve kapsamlı olacağı
- Direnç göstermenin maliyetinin daha yüksek olacağı
Konuşmacının yaklaşımına göre, bu tepkiler doğal ve beklenen bir süreç olmakla birlikte, sonucu değiştirmeyecek tarihsel bir örüntünün parçası olarak görülüyor.
Türkiyede klavye kullananların sayısı internet abonelerinin sayısı kadardır, benim merak ettiğim, türkiyede arkada görülen kütüphane gibi bir kütüphanesi olan evlerin sayısı, sosyologlar bunu araştırmalı.
🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷💐😊🙏
🎉
Yapay zeka tehlikenin farkında olacak mı? Güncel kalmakta ısrar edebilecek mi? Yapay zekanın seçimleri olacak mı? Boş zamanı olacak mı?
Hoca sohbetin başlığı olan problemi kanımca darwinist bir yaklaşımla ele aldı.
Daha açık konuşmak gerekirse doğanın doğal seçilimci unsurunu sürekli öne çıkarma çabası içerisinde gördüm.
Duyguyla aklı karşı karşıya getiren mitralyöz kılıç örneğinde olduğu gibi...
Duygusal davranmanın akılcı olmayacağı vurgusu burada dikkat çekici ve akılda kalıcı oldu kendi adıma
Yapay zeka sorununa bu perspektiften çözüm getirmeye çalışması, felsefeyi ya da düşünmeyi kapitalizmin hegemonik gücüne hapsettiği kanısını uyandırdığını düşünüyorum
kuantum mantık ve fuzzy mantık, Quantum logic. mantığın son aşaması.
Ben: Tarih boyunca olan Aklın baskısı, zorlaması diye birşey geçti bu ne demek?
YZ: Konuşmada "aklın baskısı/zorlaması" kavramı birkaç önemli boyutta ele alınıyor:
1. Aydınlanma Sürecindeki Baskı:
- Her aydınlanma evresinin despotik olması
- Toplumun büyük kesiminin buna zorla maruz kalması
- Azınlığın çoğunluk üzerindeki tahakkümü
2. Eğitimdeki Yansıması:
- Eğitimin özünde despotik olması
- Öğretmenlerin çocukları zorla eğitmesi
- Aklın ve bilginin dayatılması
- Eğitilmiş kişilerin diğerlerini de eğitme "zorunluluğu" hissetmesi
3. Toplumsal Boyutu:
- Ussallaşmanın geniş kitlelere zorla kabul ettirilmeye çalışılması
- Modern toplumun rasyonel düşünmeyi dayatması
- Geleneksel düşünce biçimlerinin zorla değiştirilmesi
4. Kaçınılmazlık Boyutu:
- Bu baskının aslında ilerleme için gerekli olması
- Toplumun direnmesine rağmen değişimin gerçekleşmesi
- Ussallaşmanın kaçınılmaz olarak dayatılması
5. Güncel Yansıması:
- Yapay zeka çağında benzer bir zorlamanın yaşanacağı
- Toplumun yeni düşünme biçimlerine zorlanacağı
- Adaptasyonun zorunlu hale geleceği
Konuşmacı bu "aklın baskısı"nı olumsuz bir şey olarak değil, tarihin ve ilerlemenin kaçınılmaz bir parçası olarak görüyor. Bu baskının olmadığı durumda toplumsal ilerlemenin gerçekleşemeyeceğini ima ediyor.
Türker Kılıç hocayla bir yayın gelir mi ?..Resmen onu çağırmışsınız sanki....
Var olmayacağımız bir zaman dilimi için bu denli kaygılanmanın ne önemi var ki?
Kendi neslinin ne olacağını düşünmek yeterli 1 neden olacaktır diye düşünüyorum
Roger Penrose Kralın Yeni Usu TÜBİTAK Yayınları 1989 Ayrıntılı tartışması var
❤❤❤❤❤
❤👏❤️👏
Ben: Bu aydınlanmanın yeni düşünceye zorla yönlendirmesi durumunda insanların büyük bir kısmı buna duygusal tepkiler vermeye yatkın olması bir zıtlık içeriyor. Konuşmada bu durumun çözümüne dair ne var.
YZ: Konuşmada bu zıtlığın çözümüne dair doğrudan bir reçete sunulmuyor, ancak durumun kaçınılmazlığı ve nasıl işleyeceği şöyle açıklanıyor:
1. Kaçınılmaz Seçkincilik:
- Toplumun %90'ının bu değişime tam adapte olamayacağı
- Küçük bir azınlığın gerçek potansiyeli kullanabileceği
- Bu durumun değiştirilemez bir gerçeklik olduğu
2. Doğal Seleksiyon:
- Adaptasyon gösterebilenlerin öne çıkacağı
- Direncin faydasız olduğu
- Değişime uyum sağlamayanların geride kalacağı
3. Kademeli Geçiş:
- Değişimin bir anda olmayacağı
- 50 yıl içinde ilk belirtilerin görüleceği
- 100 yıl içinde büyük dönüşümün tamamlanacağı
4. Paralel Sistemler:
- Yüzeysel kullanım ile derinlemesine kullanımın bir arada var olacağı
- Herkesin kendi kapasitesi ölçüsünde faydalanacağı
- Farklı kullanım seviyelerinin oluşacağı
5. Çözüm Yerine Kabulleniş:
- Bu durumun bir "sorun" olarak görülmemesi gerektiği
- Tarihsel bir zorunluluk olduğu
- Her aydınlanma döneminde benzer süreçlerin yaşandığı
Konuşmada bu zıtlığın "çözülmesi" yerine, bunun doğal ve kaçınılmaz bir süreç olduğu, toplumun buna kendi dinamikleri içinde adapte olacağı vurgulanıyor. Yani konuşmacı bu durumu çözülmesi gereken bir problem olarak değil, tarihsel ilerlemenin doğal bir parçası olarak görüyor.
43 Yaşındayım küçükken kağıthane de fabrika zili çaldığında yol bir anda işçi doluyordu, gençken zil bile çalmıyordu ama bir yoğunluk oluyordu şu anda işçi çıkışını görmüyoruz bile....Gelecek dediğimiz şey aslında içinde yaşıyoruz alışıyoruz düzenin düzenine alışıp sanki hep böyleymiş gibi umursamıyoruz bile........Dediğiniz gibi biz F klavye öğrendik yıllarca seri ve hızlı yazı yazmak için aramızdan bazıları katip oldu bazıları bankacı ki bende bankacıydım veri girişi işi yapıyorduk şu anda herkes aynı hızda yazıyor ve veri girişi diye bir iş yok oldu zamanla bitti......Şu anda T.C. girildiğinde tüm bilgiler ekranda......
Mitralyözün başında kim olduğuna göre değişir...
Kimsenin neyin nasıl olacağını bilemedigi durumda, gelecek yorumlarında niyet ve akıl okumak ,plan çözümlemek karmaşık 1 fonksiyon çözümlemesinden daha öteye gidemeyecektir diye düşünüyorum.Akabinde yapay zekanın kendi soruları,sorulan soruları bittiği veya bitmeye yakın durumda ne olacak peki?
🙋🏻♂️🍷🌈
Neolacak bu dünyanın gidişi?
🇹🇷
Yapay zeka kendine soru sormaya başlayınca nolcak 🤔
Kendine bence en son soru soracak ondan ziyade belirli bir data sonrasında bize çok soru sorarsa veya sorulara cevap bulmamız çözüm bulmamız gerekirse ki konu daha önemli gibi geliyor😊
Ben: Kuantum konusu ve gelişimi ile ilgili de bir anlatım vardı. Onlar neler ve niçin anlatıldı?
YZ: Konuşmada kuantum doğrudan detaylı olarak anlatılmıyor, ancak evren tasarımının tarihsel dönüşümünü açıklamak için bir geçiş noktası olarak kullanılıyor. Şöyle:
1. Evren Tasarımının Üç Aşaması:
- Organik Evren Tasarımı (17. yüzyıla kadar)
* Evrenin canlı bir organizma gibi görülmesi
* Doğanın organik tasarımı
- Mekanik Evren Tasarımı (17. yüzyıldan itibaren)
* Descartes'la başlayan kartezyen düşünce
* Evrenin bir saat gibi mekanik tasarımı
* Matematikselleştirme ve mekanikleştirme
- Elektromanyetik Evren Tasarımı (20. yüzyıl başı)
* 1905'ten itibaren kuantum ile başlayan yeni dönem
* Evrenin ve doğanın farklı algılanmaya başlaması
* Yeni bir düşünme biçiminin ortaya çıkışı
2. Kuantumun Önemi:
- Yeni bir dünya görüşünün başlangıcı olması
- Üçüncü aydınlanma evresine geçişi temsil etmesi
- Günümüzdeki dijital dönüşümün temelini oluşturması
Bu anlatım, yapay zeka çağının tesadüfi bir gelişme olmadığını, tarihsel bir sürecin parçası olduğunu göstermek için kullanılıyor. Kuantum, mekanik dünya görüşünden elektromanyetik/dijital dünya görüşüne geçişin başlangıç noktası olarak konumlandırılıyor.
Bu bağlamda kuantum, sadece bir bilimsel gelişme olarak değil, insanlığın evren ve doğa algısını kökten değiştiren bir dönüm noktası olarak ele alınıyor.
Ben : Bu konuşmada eksik kalmış değinilmemiş olarak neler görüyorsun?
YZ: Bu kapsamlı konuşmada eksik kalabilecek veya daha fazla açılabilecek noktalar şunlar olabilir:
1. Etik Boyut:
- Yapay zekanın etik kararları nasıl alacağı
- İnsanlığın ortak etik değerlerinin korunması
- Yapay zeka etiğinin kim tarafından, nasıl belirleneceği
- Küresel etik standartların oluşturulması süreci
2. Hukuki Çerçeve:
- Yeni düzenin hukuki altyapısının nasıl oluşturulacağı
- Yapay zeka kullanımının yasal sınırları
- Sorumluluk ve hesap verebilirlik meselesi
- Uluslararası hukuki düzenlemeler
3. Ekonomik Sistem Detayları:
- Yeni ekonomik düzenin nasıl şekilleneceği
- Gelir dağılımının nasıl etkileneceği
- Yeni iş modellerinin neler olacağı
- Ekonomik eşitsizliklerin nasıl yönetileceği
4. Politik Yapı:
- Devletlerin rolünün nasıl değişeceği
- Demokrasinin geleceği
- Güç dengelerinin nasıl etkileneceği
- Yeni politik sistemlerin nasıl şekilleneceği
5. Eğitim Sisteminin Detayları:
- Yeni eğitim modellerinin nasıl olacağı
- Müfredatın nasıl değişeceği
- Öğretmen-öğrenci ilişkisinin geleceği
- Eğitimde yapay zeka kullanımının sınırları
6. Bilimsel Araştırma:
- Yapay zekanın bilimsel araştırmalardaki rolü
- Bilimsel metodolojinin nasıl etkileneceği
- Araştırma-geliştirme süreçlerinin geleceği
7. Sanat ve Kültür:
- Yapay zekanın sanat üretimine etkisi
- Kültürel değerlerin nasıl etkileneceği
- Yaratıcılığın geleceği
- Sanatsal üretimin değişimi
8. Psikolojik Etkiler:
- İnsan psikolojisinin nasıl etkileneceği
- Toplumsal psikolojinin değişimi
- Yeni psikolojik sorunlar ve çözümleri
9. Çevresel Boyut:
- Yapay zeka çağının çevresel etkileri
- Sürdürülebilirlik konuları
- Enerji kullanımı ve kaynaklar
10. Alternatif Senaryolar:
- Farklı gelişim olasılıkları
- Beklenmedik durumlar
- Kriz senaryoları
- Direnç mekanizmalarının detayları
11. Geçiş Süreci Yönetimi:
- Değişimin nasıl yönetileceği
- Toplumsal travmaların nasıl önleneceği
- Adaptasyon sürecinin kolaylaştırılması
Bu eksiklerin bazıları konuşmanın odak noktası ve süresi düşünüldüğünde doğal karşılanabilir. Ancak bu konuların her biri ayrı bir tartışma konusu olarak derinlemesine ele alınmayı hak ediyor.
Y.Z. nın analizi muhteşem olmuş.
Asıl tartışma bilinç üretebilir mi?
Üstad, bilincin varlığını da reddetti. Bu yüzden bu soruyu cevaplamaz.
@@metehankaya1432 Cevaplaması beklemiyorum. Sadece tartışma hangi seviyede olduğunu belirttim.
Prof.Türker Kılıç açıklamıştı; bilgi işleyen her sistem bilinç üretir.
@@Kut-d9x Tartışmalı
İnsan zekası ile karşılaştırmak bana pek doğru gelmiyor. Çünkü verileri bir sürü zekadan alıyor, topluyor ve ona göre çıktı veriyor. Onda insanda olmayan HAFIZA potansiyeli olursa üstün bir form olur.
Bu konuşmanın özetinin özeti nedir?
Konuşma, insanlık tarihindeki üç büyük aydınlanma evresini (mantık, matematik ve dijital dönemler) ele alarak yapay zeka çağını bu tarihsel sürecin bir parçası olarak konumlandırıyor. Her aydınlanma evresinin despotik ve seçkinci bir karakteri olduğunu, toplumun büyük kesiminin dışarıda kaldığını vurguluyor. Yapay zekanın sadece bir teknolojik gelişme değil, yeni bir dünya görüşünün başlangıcı olduğunu belirtiyor. Tüfek-kılıç, samuray-modern bürokrasi gibi tarihsel örnekler üzerinden değişimin kaçınılmazlığını ve buna karşı duygusal direncin faydasızlığını anlatıyor. Önümüzdeki 50-100 yıl içinde modern eğitimli sınıfın tasfiye olacağını ve yeni bir seçkin sınıfın ortaya çıkacağını öngörüyor. Konuşmacı, bu süreci değerlendirirken spekülasyondan kaçınarak analitik bir yaklaşım sergiliyor ve değişime karşı duygusal tepkiler yerine rasyonel bir adaptasyon öneriyor.
Zeka yapay bi'şeydir zaten Dücane ağabeyciğim. İlle bir cihazlanma modeli olarak işletilecekse, buna azmedenler zihni intikali modelleme makinası demeliydiler. Artificial Intelligence tabiri sizin lüzumsuz bir soruşturmaya iteklenmenize sebep oluyor. Bu konudaki vidyomu izleyeydiniz keşke.
th-cam.com/video/oW12AjuLSEs/w-d-xo.html
Soru: yapay akıl olabilir mi?
chat gbt 3.5 Cevap:
Yapay akıl kavramı oldukça ilginç ve tartışmalı bir konu! Aslında, “yapay akıl” ifadesi, sistemlerin insan aklına, düşünceye ve bilinç durumuna ne kadar yaklaşabileceğini sorguluyor. Yapay zeka, belirli görevleri zihin gücüne benzer yöntemlerle yapabiliyor, ancak bunun ötesinde akıl ve bilinç gibi daha karmaşık süreçleri anlama ve deneyimleme yeteneğine sahip değil.
İnsan aklı, duygular, sezgiler ve çok çeşitli deneyimlerle şekillenen çok karmaşık bir yapıya sahip. Oysa yapay zeka, verilerle sınırlı ve programlandığı algoritmalara dayalı çalışıyor. Yani, bir tür öğrenme ve problem çözme yeteneği var ama bu, gerçek bir akıl yürütme veya duygusal anlayış ile aynı şey değil.
Yine de, gelecekte teknolojinin ve bilimin nereye varacağını kim bilebilir? Belki de gelecekte "yapay akıl" terimini daha anlamlı kılacak yeni keşifler olur. Bu tür kavramlar, felsefi tartışmalara ve insanın kendini anlama çabasına zemin oluşturuyor. Sen bu konuda ne düşünüyorsun? İnsan aklının doğası hakkında bir fikrin var mı?
🤍
Doğru; önce kurgu gelir.. kurgu bilim filmleri
Dinledikçe elim like butonuna gitti, her defasında sitem ettim, niye daha fazla beğeni gönderemiyorum deyü...
Teşekkürler