Veba - Albert Camus // konuk Mario Levi // Deniz Yüce Başarır ile Ben Okurum

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 16 ก.ย. 2024
  • Korona, Covid19, salgın, pandemi sözcükleriyle başlayan; karantina, test, yoğun bakım, entube, sokağa çıkma yasağı ve ne yazık ki ölüm sözcükleriyle sürmekte olan günlerin sonuna gelmekteydik. Bir salgının içinde yaşarken, salgının tüm kısıtlayıcılığını hayatımızın her köşesinde şiddetle hissedip, yarattığı endişelerin ve üzüntünün kalbimizi sıkıştırmasıyla, eski alışkanlıklarımızın yerine geçen yeni gerçeklerimizle barışmaya çalışırken, bir yandan da, eğer henüz biz ve ailemiz sağlıklıysak, şükretmeyi sürdürüyorduk. Ve hepimiz kendimize göre başa çıkma yolları buluyorduk o zor günlerle. Önlemler alıyor, kendimizi sosyal hayata kapatıyor ya da çeşitli uygulamalar üzerinden online partiler veriyorduk. Ama kabul edelim, ne kadar uyutmaya çalışsak da, içimizde, kalbimizin ve beynimizin derinlerinde, hastalık fikri ve tehlikesi orda duruyordu. Hastalığı yaşayanlar, yakınlarını kaybedenler, hastanelerde mücadele verenler, özveriyle gecesini gündüzüne katan sağlık çalışanları içinse hiç uyumuyordu o tehlikeli dev.
    Bir şeyler öğrendik mi yaşananlardan, hayat normale döndüğünde nasıl insanlar olarak çıkacaktık bu süreçten? Hepimiz için, her zaman olduğu gibi, farklı işleyecekti hayatın çarkları. İçindeyken de farklı işliyordu ne de olsa. Ben, değişiklik olsun diye, kendimi okumaya vurmuştum. Ben Okurum’un ismine layık olayım dedim. Yoksa pek okumam biliyorsunuz. Şaka bir yana, herkes eski albümleri karıştırırken, ben de eski kitapları karıştırmaya başladım. Yıllar önce okuduğum kitaplara dönme alışkanlığım yoktu bu son birkaç yıla kadar. Hep yenilere yetişmeye çalışırdım. Bu da orta yaş krizinin bir uzantısıydı herhalde. Karantinayla birlikte eskiye yönelik yeni alışkanlık da iyice çoştu, kriz de coştuysa demek😊 Neyse efendim, krizlerden uzaklaşalım. Kütüphane rafları arasında gezinirken, yaşadığımız günleri de çağrıştıran, çağrıştırmak ne kelime, nerdeyse birebir anlatan bir roman düşmüştü aklıma: Albert Camus’nün "Veba"sı. Aradım taradım, şu küçük Varlık Yayınları arasından, Oktay Akbal çevirisiyle çıkan baskıyı bulamadım, ama yazarın Yabancı adlı romanını buldum o küçük kitaplar arasında, önce onu okudum ben de. Sonra döndüm Veba’ya.
    Albert Camus, Veba’yı 1941-1947 yılları arasında yazmış. Romanı yazmaya başladığında Fransa Alman işgali altındaydı, yayımladığında ise 2. Dünya Savaşı sona ermiş, üzerinden iki yıl geçmişti. Yabancı’nın ilk yayın tarihi ise 1942. Biliyorsunuz, Camus Fransa’daki direniş hareketinin içinde yer aldı yıllarca. Hatta direnişin sembolü haline gelen Combat adlı bir gazete çıkardı. Jean Paul Sartre ile bu gazete sayesinde tanıştı ve sonrasında Saint Germain Edebiyat Grubu’nun bir parçası haline geldi.
    Veba onun başyapıtı olarak kabul ediliyor. Ve dünya edebiyat tarihinin de en önemli eserlerinden biri olarak… 1940’lı yıllarda Cezayir’in liman şehri Oran’da baş gösteren hayali bir salgını, ortaya çıktığı andan başlayarak anlatan roman, baş kişisi Doktor Riyö’nün hastalıkla mücadelesine odaklanıyor ama bunu yaparken genel olarak insan doğasıyla ilgili büyük sorular sormaya itiyor bizi.
    Yani karşımızda zor bir ders var çocuklar. Sadece Veba yok, Albert Camus var, varoluşculuk var, absürdizm var, 2. Dünya Savaşı var, babalar gibi Fransız edebiyatı var. O zaman dedim ki, bu bölümde sohbete, edebiyat ve yazı alanında hocalık vasfı da olan bir yazar dostu çağırayım. Hem de Frankofon olsun. Hattın diğer ucunda Mario Levi (1957-2024) vardı…
    “O yılın Noel kutlaması İncil’de belirtilenden çok, cehennem kutlaması oldu. Boş ve ışıksız dükkanlar, vitrinlerdeki yalancı çikolatalar ya da içi boş kutular, asık yüzlerle dolu tramvaylar, hiçbir şey eski Noelleri anımsatmıyordu. Bir zamanlar yoksul zengin herkesin bir araya geldiği bu bayramda, tek başına yapılan ve utanç verici bazı keyifler dışında hiçbir şeye yer yoktu; bir dükkanın pislik içindeki deposunda inanılmaz paralar karşılığı ayrıcalıklı kişilere sağlanıyordu bunlar. Kiliseler yardımdan çok yakarışlarla dolmuştu. Cansız ve buz kesen kentte, kendilerini tehdit eden şeyin henüz farkına varmamış birkaç çocuk koşuşturuyordu. İnsanlığın acısı kadar yaşlı, ama taze bir umut kadar genç Tanrı’dan, armağanlarla yüklü o eski günlerin Tanrısından onlara söz edecek cesareti kimse bulamıyordu. Kimsenin yüreğinde çok eski ve neşesiz bir umuttan başka bir şeye yer yoktu, insanların ölümü seçmesine engel olan ve yaşamak için duydukları basit bir saplantıdan başka bir şey olmayan şu umut vardı yalnızca yüreklerde.”
    #denizyücebaşarır #albertcamus #veba #mariolevi #benokurum #storytel #gatherin

ความคิดเห็น • 5

  • @guldenemrem1925
    @guldenemrem1925 3 หลายเดือนก่อน

    Çok teşekkürler💐

  • @vatan_sever
    @vatan_sever 7 หลายเดือนก่อน

    Teşekkürler..

  • @aysemeralgoker
    @aysemeralgoker 7 หลายเดือนก่อน

    Mario Levi😢😢😢😢😢❤

  • @aysemeralgoker
    @aysemeralgoker 7 หลายเดือนก่อน +1

    Suat Derviş, Marcel Proust ve😢😢 Mario Levi😢😢 ile çay içmek isterdim