ฝัง
- เผยแพร่เมื่อ 30 ก.ย. 2024
- Kur’an’ımızın muhteşem bir özelliği olan Tevafuk konusunu işlemeye devam ediyoruz. Kur’an-ı Kerim’deki alt alta ve yüz yüze tevafuktan sonra üçüncü tür tevafuk da sırt sırta tevafuklardır.
Önceki videoda Kur’an’ın 463. Sayfasını örnek olarak vermiştik. Dört adet Allah lafzı sayfada mevcuttu ve bunlardan üçü tevafukta idi; ikisi alt alta, biri de yüz yüze. Fakat dokuzuncu satırın satır sonundaki Allah kelimesi ne alt alta ne de yüz yüze tevafuk ediyordu. Ve sanki tevafuku bozmuş gibi gözüküyordu. Halbuki tahmin edebileceğiniz gibi durum gözüktüğü gibi değildir. Tevafuk dışı gibi gözüken bu Allah kelimesi bir sonraki sayfa olan 464. Sayfanın dokuzuncu satırının başındaki Allah lafzı ile sırt sırta gelmektedir. Gerçekten insana şaşkınlık verecek bir güzellik! Hele hele bu bir de Kur’an’ımıza ait bir güzellik olunca bambaşka bir anlam ifade ediyor.
Diğer bir örnek olarak birlikte 34. Sayfaya göz gezdirelim. Görüldüğü üzere bu sayfada da toplamda dokuz tane Allah kelimesi vardır. Biri hariç hepsi alt alta gelmektedir. Üç, yedi ve on birinci satırdakiler bir grup; iki, on üç ve on dördüncü satırdakiler diğer bir grup ve üç ile on beşinci satırdakiler de ayrı bir grup olarak alt alta gelmektedir. Fakat on birinci satırın başındaki Allah kelimesi bu düzenin dışında kalmaktadır. Halbuki o da bir önceki sayfanın yani 33. Sayfanın on birinci satırının sonundaki Allah kelimesi ile sırt sırta vererek hal diliyle “hayır sakın aldanmayın, ben de tevafuk harici değilim.” Diyerek Kur’an’ın Allah kelamı ve mucize olduğuna şahitlik etmektedir.
Tevafukların alt alta, yüz yüze, sırt sırta olan üç türüne bir dördüncü çeşit olarak “sayfalar sonra tevafuk”u da ekleyebiliriz.
Bunu da örnek bir sayfa üzerinden görsel olarak izah edelim ki konu daha iyi anlaşılsın. Örneğin sayfa 322’yi ele alalım. Bu sayfada yalnız on ikinci satırda iki adet Allah lafzı vardır, başka da yoktur. Dolayısıyla bu Allah kelimelerinin aynı sayfa içinde altında da Allah lafzı yoktur, üstünde de. İşin enteresan tarafı bir sonraki sayfa olan 323’te sayfa içinde hiç Allah lafzı geçmemektedir, dolayısıyla yüz yüze tevafuk etme imkanı da yoktur. Acaba sırt sırta mı tevafuk ediyorlar diye bir önceki sayfa olan 321’e bakıyoruz. Görüyoruz ki o sayfada da sadece bir tane Allah kelimesi var o da Besmelenin içinde geçen Allah kelimesi ve sayfanın üstünde. Sonuç olarak hiçbir şekilde tevafuk etmeyen iki adet Allah lafzı.
Halbuki bir toplu iğne ile Allah lafızlarının üstünden deldiğimizi farz etsek “Lev kâne fîhimâ âlihetün illallâhü lefesedatâ” ayetinde geçen Allah kelimesinin 193. Sayfadaki Allah lafzı ile üst üste geldiği görülür. Yani tam 129 sayfa önceki sayfadaki Allah lafzıyla üst üste gelmektedir. Aynı mantıkla “Fe subhanallâhi rabbil arşi ammâ yasifûn” ayetinde geçen Allah lafzının da 194 sayfa sonra, sayfa 516’daki Allah lafzıyla üst üste geldiği görülür. “Maşallah, barekallah.” İnsan diyecek başkaca bir söz bulamıyor.
Sayfalara bakınca harika bir homojenlik göze çarpıyor. Aslında Kur’an, tabir caiz ise “bu bana ait bir güzelliktir, hattatların hüneri değildir” diye adeta haykırıyor. Çünkü bir hattatın eğer Kur’an’da bu tevafuk özelliği olmasa kendi hüneriyle bunu yapabilmesi imkansızdır. Allah lafızlarını aynı sayfa içinde bile alt alta getirebilmesi mümkün değildir. Çok fazla zorlasa sun’i ve yapmacık olduğu apaçık gözükür. Halbuki sayfalarda tam olması gerektiği gibi bir fıtrilik ve doğallık göze çarpmaktadır. Aynı sayfa içinde bile düzeni sağlayamayan hattatın önceki veya sonraki sayfalarla bu düzeni destekleyebilmesi ise aklın kabul edebileceği bir durum değildir. Hele ilk yazıldığı tarihin 1932 yılı olduğunu tahayyül etsek yani bilgisayarın olmadığı yıllar bunun tamamen Kur’an’ımıza ait mucizevi bir özellik olduğu kesin bir şekilde anlaşılır.
Bir şey daha, çok iyi anlaşılır ki o da şudur: Kayışzade hafız Osman Nuri Efendi, Bediüzzaman Hazretleri ve Hüsrev Efendi Cenab-ı Hakkın katında ne kadar makbul insanlarmış ki; Kur’an’ımıza kıyamete kadar baki kalacak böylesi büyük bir hizmeti Allah Teala onlara nasip etmiş. Çünkü adeta zincirin halkaları gibi üçünün de yaptığı hizmet birbirini tamamlıyor. Kayışzade Hafız Osman Nuri Efendi öncelikli olarak Ayet Berkenar özellikli Kur’an’ı yazıyor; daha sonra Bediüzzaman Hazretleri bu Kur’an’daki tevafuk harikasını keşfediyor ve verdiği emirle de talebesi Hüsrev Efendi bu tevafuklu Kur’an’ı yazmaya muvaffak oluyor. Rabbim hepsinden razı olsun, bizleri de şefaatlerine nail eylesin inşallah.
Sonraki videoda bizleri hayrette bırakacak Kur’an’ımızın daha farklı tevafuk özellikleriyle devam edeceğiz arkadaşlar.
Amin selam olsun iman etmiş birlikte hareket eden şuhurlu dayarlı helal dürüst mert cömert iyi faydalı güzel temiz Aziz islamın hizmetkarlarına
Âmin ecmain.
Allah razı olsun kıymetli hocam.
Rabbimizin Kelâmı olan Kur ân ı Kerîm her cihetten , her bakımdan mucizedir.
'Zincirin halkaları gibi üçüde birbirini tamamlıyor'
Hepsinden (anlatandan da ) Allah razı olsun.
Allah razı olsun abim ❤
Allah razı olsun hocam.
Maşallah, BarekAllah Allah ebeden razı olsun Hocam
RABBİM razı olsun Hocam 🤲
ağzına sağlık kardeşim
Allah razı olsun 🙋♂️
Allah razı olsun
Allah razı olsun
Allah razı olsun
Rabbim bu kuranda emeği geçenlerden ebediyen razı olsun amin 🇵🇸🇹🇷
MAŞAALLAH BAREK ALLAH ELHAMDÜLİLLAH🤲
Elhamdülillah
MaşaAllah BarekAllah
Muhteşem
❤❤❤
Maşallah barekellah
aminnnnn
Allah razı olsun
.
Allah razı olsun