Taa yüzyılların gerisinden alıp nefesini günümüze gelen, kadim, ulu, huzurlu ses Genco ERKAL önünde hüzün ile eğiliyorum . . . Ahmet YILDIZ minnettarız bu değerli derlemelerinize .
Hz.Cellatullah1444: (Mustafa Kemal i Hu Bedreddin.) Hz.Bedreddin ile aynı kutsal harekette beraber olan Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal i Hu doktrini şu idi: Hz.Adem, yahudi hıristiyan ve müslim herkesin babası idi ve bu ortak babanın hiçbir oğlu için özel bir mirası söz konusu değil idi ise neden herkes için yeryüzü ortak mal ve mülkümüz olmasın ki??? İşte bu sebepten ötürü nazım hikmet ran şeyh bedreddin için ilk komünist dedi... oysa bunun arka planında bektaşilik sırrı var idi ki oda şu idi: Şeriatta şu senin bu benimdir... Tarikatta hem senin hem benim ve marifet ve sırrı hakikatte ise ne senin ne benim Malikul Mülk zulcelali velikram olan Allah u Rahmanındır... o yüzden ki hz.pir gerçek veli nasihatleri bize şunu vaaz etti: İslam güzel ahlak ise tasavvuf güzel ahlaklı olmaktır. Evrensel akıl ve ahlak ekseninde Din Empatidir Gerçeğe Huu Ekber. Onun için ki hz.pir gerçek veli şöyle dedi: islam Allahçı komünizm ise komünizm Allahsız islamcılık hali hazırda devrimci bilimsel sosyalist emri maruf nehiy i münker de... ve yine gerçeğe (pir gerçek veli ye) hu ekber ki Alevîlik islamın özü olması hasebi ile minvalde Alici sosyalizm ise Sosyalizm Alisiz Alevîlik. O yüzden yine hz.pir gerçek veli nasihatleri bize şunu vaaz etti: Alisiz Alevîlik yok Mehdisiz Alevîlik var ne yazık ki:( Pir Gerçek Veli Sultan: ==================== CÜMLE SIRLAR BİZE AYAN BİZDE FAŞ OLMUŞTUR VESSELAM U DARÜSSELAM...
Sedirde al yeşil, dal dal bursa ipeklisi, duvarda mavi bir bahçe gibi Kütahyalı çiniler, gümüş ibriklerde şarap, bakır lengerlerde kızarmış kuzular nar idi. Öz kardeşi Musa'yı ok kirişiyle boğup yani bir altın leğende kardeş kanıyla abdest alarak Çelebi Sultan Mehmet tahta çıkmış hünkar idi. Çelebi hünkar idi amma Al Osman ülkesinde esen bir kısırlık çığlığı, bir ölüm türküsü rüzgar idi. Köylünün göz nuru zeamet alın teri timar idi. Kırık testiler susuz su başlarında bıyık buran sipahiler var idi. Yolcu yollarda topraksız insanın ve insansız toprağın feryadını duyar idi. Ve yolların sonu kale kapısında kılıç şakırdar köpüklü atlar kişner iken çarşıda her lonca kesmiş kendi pirinden ümidi tarümar idi Velhasıl hünkar idi, timar idi, rüzgar idi ahüzar idi. 2 Bu göl İznik gölüdür. Durgundur. Karanlıktır. Derindir. Bir kuyu suyu gibi içindedir dağların. Bizim burada göller dumanlıdırlar. Balıkların eti yavan olur, sazlıklardan ısıtma gelir, ve göl insanı sakalına ak düşmeden ölür. Bu göl İznik gölüdür. Yanında İznik kasabası. İznik kasabasında kırık bir yürek gibidir demircinin örsü. Çocuklar açtır. Kurutulmuş balığa benzer kadınların memesi. Ve delikanlılar türkü söylemez. Bu kasaba İznik kasabası. Bu ev esnaf mahallesinde bir ev. Bu evde bir ihtiyar vardır Bedreddin adında. Boyu küçük sakalı büyük sakalı ak. Çekik çocuk gözleri kurnaz ve sarı parmakları saz gibi. Bedreddin ak bir koyun postu üstüne oturmuş. Hatt-ı talik ile yazıyor "Teshil"i. Karşısında diz çökmüşler ve karşıdan bir dağa bakar gibi bakıyorlar ona. Bakıyor: Başı traşlı kalın kaşlı ince uzun boylu Börklüce Mustafa. Bakıyor: Kartal gagalı torlak Kemal.. Bakmaktan bıkıp usanmayıp bakmağa doymayarak İznik sürgünü Bedreddine bakıyorlar.. 9 Sicakti. Sicak. Sapi kanli, demiri kor bir bicakti sicak. Sicakti. Bulutlar doluydular, Bulutlar bosanacak bosanacakti. O, kimildamadan bakti, kayalardan iki gozu iki kartal gibi indi ovaya. Orda en yumusak, en sert, en tutumlu, en comert, en seven, en buyuk, en guzel kadin: TOPRAK nerdeyse doguracak doguracakti. Sicakti. Bakti Karaburun daglarindan O bakti bu topragin sonundaki ufka catarak kaslarini: Kirlarda cocuk baslarini Kanli gelincikler gibi koparip cirilciplak cigliklari surukleyip pesinde bes tuglu bir yangin geliyordu karsidan ufku sarip. Bu gelen Sehzade Muratti. Hukmu humayun sadir olmustu ki Sehzade Muradin ismine Aydin eline varip Bedreddin halifesi mulhid Mustafanin basina ine. Sicakti. Bedreddin halifesi mulhid mustafa bakti, bakti koylu Mustafa. Bakti korkmadan kizmadan gulmeden. Bakti dimdik dosdogru. Bakti O. En tumusak , en sert, en tutumlu, en comert, en seven, en buyuk, en guzel kadin: TOPRAK neredeyse doguracak doguracakti. Bakti. Bedreddin yigitleri kayalardan ufka baktilar. Git gide yaklasiyordu bu topragin sonu fermanli bir olum kusunun kanatlariyla. Oysaki onlar bu topragi, bu kayalardan bakanlar, onu, uzumu, inciri, nari, tuyleri baldan sari, sutleri baldan koyu davarlari, ince belli aslan yeleli atlariyla duvarsiz ve sinirsiz bir kardes sofrasi gibi acmistilar. Sicakti. Bakti. Bedreddin yigitleri baktilar ufka.. En tumusak , en sert, en tutumlu, en comert, en seven, en buyuk, en guzel kadin: TOPRAK neredeyse doguracak doguracakti. Sicakti, Bulutlar doluydular. Neredeyse tatli bir soz gibi ilk damla dusecekti yere- Birden- -bire kayalardan dokulur gokten yagar yerden biter gibi, bu topragin verdigi en son eser gibi Bedreddin yigitleri sehzade ordusunun karsisina ciktilar. Dikissiz ak libasli bas acik yalnayak ve yalin kilictilar. Mubalaga cenk olundu. Aydinin turk koyluleri, Sakizli Rum gemiciler, Yahudi esnaflari, on bin mulhid yoldasi Borkluce Mustafanin dusman ormanina on bin balta gibi daldi. Bayraklari al, yesil, kalkanlari kakma, tulgasi tunc saflar pare pare edildi ama, bosanan yagmur icinde gun inerken aksama on binler iki bin kaldi. Hep bir agizdan turku soyleyip hep beraber sulardan cekmek agi, demiri oya gibi isleyip hep beraber, hep beraber surebilmek topragi, balli incirleri hep beraber yiyebilmek, yarin yanagindan gayri her seyde her yerde hep beraber! diyebilmek icin on binler verdi sekiz binini.. Yenildiler. Yenenler, yenilenlerin dikissiz ak gomlegine sildiler kiliclarinin kanini. Ve hep beraber soylenen bir turku gibi hep beraber kardes elleriyle islenen toprak Edirne sarayinda damizlanmis atlarin esildi nallariyla. Tarihsel, sosyal, ekonomik sartlarin zaruri neticesi bu! deme, bilirim! O dedigin nesnenin onunde kafamla egilirim. Ama bu yurek o, bu dilden anlamaz pek. O, "hey gidi kambur felek, hey gidi kahpe devran hey", der. Ve teker teker, bir an icinde, omuzlarinda dilim dilim kirbac izleri, yuzleri kan icinde gecer ciplak ayaklariyla yuregime basarak gecer Aydin ellerinden Karaburun magluplari.. Yagmur ciseliyor, korkarak yavas sesle bir ihanet konusmasi gibi. Yagmur ciseliyor, beyaz ve ciplak murted ayaklarinin islak ve karanlik topragin ustunde kosmasi gibi. Yagmur ciseliyor. Serezin esnaf carsisinda, bir bakirci dukkaninin karsisinda Bedreddinim bir agaca asili. Yagmur ciseliyor. Gecenin gec ve yildizsiz bir saatidir. Ve yagmurda islanan yapraksiz bir dalda sallanan seyhimin cirilciplak etidir. Yagmur ciseliyor. Serez carsisi dilsiz, Serez carsisi kor. Havada konusmamanin, gormemenin kahrolasi huznu Ve Serez carsisi kapatmis elleriyle yuzunu. Yagmur ciseliyor.
Eğer madi imkanım Olsa bütün devrimci şairlerin Şiirlerini cenco erkalın seslendimesini isterdim kadife gibi bir ses içden yürekten kendi siirigibi okuyor Sağlıklı uzun ömürler diliyorum Çok sevdiğim degerlerimizden Yaşarken sahip çıkmalıyız böyle Değerler zorluklarla yetişiyor bu coğrafyalarda Tele birde ahmet arifin 30 ölüm yıl dönümünde onun şiorlerini okudu Kendimden utandım bende Bu dünyada yaşıyormuyum Hiç kimseye bir Faydam yok şiir yok roman yok aktif ezilen insanlara bir faydam yok ülke Çaresizlikler içinde tıpkı osmanlının batışı gibi ?
Şeyh Bedrettin isyancı,isyanı bastırılmış ,taraftarları 9ldürülmüş. Biz neden hep isyancılara 9vgü düzüyoruz. Biz neden hep isyancılarla aynı taraftayız? O zaman isyancı bu gün isyancıların adı terörist...Teröristlerle bir olan ekbette öldürülür...
Sıcaktı. Sıcak. Sapı kanlı, demiri kör bir bıçaktı sıcak. Sıcaktı. Bulutlar doluydular, bulutlar boşanacak boşanacaktı. O, kımıldanmadan baktı, kayalardan iki gözü iki kartal gibi indi ovaya. Orda en yumuşak, en sert en tutumlu, en cömert, en seven, en büyük, en güzel kadın: TOPRAK nerdeyse doğuracak doğuracaktı. Sıcaktı. Baktı Karaburun dağlarından O baktı bu toprağın sonundaki ufka çatarak kaşlarını : Kırlarda çocuk başlarını Kanlı gelincikler gibi koparıp çırılçıplak çığlıkları sürükleyip peşinde beş tuğlu bir yangın geliyordu karşıdan ufku sarıp. Bu gelen Şehzade Murattı. Hükmü hümâyun sâdır olmuştu ki Şehzade Muradın ismine Aydın eline varıp Bedreddin halifesi mülhid Mustafanın başına ine. Sıcaktı. Bedreddin halifesi mülhid Mustafa baktı, baktı köylü Mustafa. Baktı korkmadan kızmadan gülmeden. Baktı dimdik dosdoğru. Baktı O. En yumuşak, en sert en tutumlu, en cömert, en seven, en büyük, en güzel kadın : TOPRAK nerdeyse doğuracak doğuracaktı. Baktı. Bedreddin yiğitleri kayalardan ufka baktılar. Gitgide yaklaşıyordu bu toprağın sonu fermanlı bir ölüm kuşunun kanatlarıyla. Oysaki onlar bu toprağı, bu kayalardan bakanlar, onu, üzümü, inciri, narı, tüyleri baldan sarı, sütleri baldan koyu davarları, ince belli, aslan yeleli atlarıyla duvarsız ve sınırsız bir kardeş sofrası gibi açmıştılar. Sıcaktı. Baktı. Bedreddin yiğitleri baktılar ufka... • En yumuşak, en sert, en tutumlu, en cömert, en seven, en büyük, en güzel kadın : TOPRAK nerdeyse doğuracak doğuracaktı. Sıcaktı. Bulutlar doluydular. Nerdeyse tatlı bir söz gibi ilk damla düşecekti yere. Birden- - bire kayalardan dökülür gökten yağar yerden biter gibi, bu toprağın verdiği en son eser gibi Bedreddin yiğitleri şehzade ordusunun karşısına çıktılar. Dikişsiz ak libaslı baş açık yalnayak ve yalın kılıçtılar. Mübalâğa cenk olundu. Aydının Türk köylüleri, Sakızlı Rum gemiciler, Yahudi esnafları, on bin mülhid yoldaşı Börklüce Mustafanın düşman ormanına on bin balta gibi daldı. Bayrakları al, yeşil, kalkanları kakma, tolgası tunç saflar pâre pâre edildi ama, boşanan yağmur içinde gün inerken akşama on binler iki bin kaldı. Hep bir ağızdan türkü söyleyip hep beraber sulardan çekmek ağı, demiri oya gibi işleyip hep beraber, hep beraber sürebilmek toprağı, ballı incirleri hep beraber yiyebilmek, yârin yanağından gayrı her şeyde her yerde hep beraber! diyebilmek için on binler verdi sekiz binini.. Yenildiler. Yenenler, yenilenlerin dikişsiz, ak gömleğinde sildiler kılıçlarının kanını. Ve hep beraber söylenen bir türkü gibi hep beraber kardeş elleriyle işlenen toprak Edirne sarayında damızlanmış atların eşildi nallarıyla. Tarihsel, sosyal, ekonomik şartların zarurî neticesi bu! deme, bilirim! O dediğin nesnenin önünde kafamla eğilirim. Ama bu yürek o, bu dilden anlamaz pek. O, «hey gidi kambur felek, hey gidi kahbe devran hey,» der. Ve teker teker, bir an içinde, omuzlarında dilim dilim kırbaç izleri, yüzleri kan içinde geçer çıplak ayaklarıyla yüreğime basarak geçer Aydın ellerinden Karaburun mağlûpları..*
"Bu göl İznik gölüdür" kısmında altyapıdaki müzik nedir öyle dinlerken acı çekiyorum. Başka müzik mı yoktu ekleyeceğiniz? Hiç uyumlu değil. Ama hemen sonrasındaki müzik inanılmaz
Taa yüzyılların gerisinden alıp nefesini günümüze gelen, kadim, ulu, huzurlu ses Genco ERKAL önünde hüzün ile eğiliyorum . . .
Ahmet YILDIZ minnettarız bu değerli derlemelerinize .
Hz.Cellatullah1444:
(Mustafa Kemal i Hu Bedreddin.)
Hz.Bedreddin ile aynı kutsal harekette beraber olan Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal i Hu doktrini şu idi: Hz.Adem, yahudi hıristiyan ve müslim herkesin babası idi ve bu ortak babanın hiçbir oğlu için özel bir mirası söz konusu değil idi ise neden herkes için yeryüzü ortak mal ve mülkümüz olmasın ki???
İşte bu sebepten ötürü nazım hikmet ran şeyh bedreddin için ilk komünist dedi... oysa bunun arka planında bektaşilik sırrı var idi ki oda şu idi: Şeriatta şu senin bu benimdir... Tarikatta hem senin hem benim ve marifet ve sırrı hakikatte ise ne senin ne benim Malikul Mülk zulcelali velikram olan Allah u Rahmanındır... o yüzden ki hz.pir gerçek veli nasihatleri bize şunu vaaz etti: İslam güzel ahlak ise tasavvuf güzel ahlaklı olmaktır. Evrensel akıl ve ahlak ekseninde Din Empatidir Gerçeğe Huu Ekber. Onun için ki hz.pir gerçek veli şöyle dedi: islam Allahçı komünizm ise komünizm Allahsız islamcılık hali hazırda devrimci bilimsel sosyalist emri maruf nehiy i münker de... ve yine gerçeğe (pir gerçek veli ye) hu ekber ki Alevîlik islamın özü olması hasebi ile minvalde Alici sosyalizm ise Sosyalizm Alisiz Alevîlik. O yüzden yine hz.pir gerçek veli nasihatleri bize şunu vaaz etti: Alisiz Alevîlik yok Mehdisiz Alevîlik var ne yazık ki:(
Pir Gerçek Veli Sultan:
====================
CÜMLE SIRLAR BİZE AYAN BİZDE FAŞ OLMUŞTUR VESSELAM U DARÜSSELAM...
😊
Buyuk Sairi,ve Genco Erkal'a sonsuz hurmetlerimi sunarim!
nazımın en sevdiğim özelliği resim çizer gibi şiir yazıyor
Genco Erkal sen efsanesin. Öylesine güzel,naif,coşkun,destansı, ....... bir sesin ve yorumun var ki 👏👏👏👏👏👏🤗🤗🤗
Tesekkürler, Uzun ömürler.Zulüm Ortak Örgütlü cogunlukla yenilebilir. Selamlar
Yenilir, yenilirde sorun çoğunluğu örgütlemede çogunluk pislik olduğundan örgütlesende beş para etmez.
olağanüstü şiir ve yorum başka ne denir ki olağanüstü
İhtişamlı
Genco Erkal'a saygılar sevgiler
عشتم وعاش أبطال واحفاد ناظم حكمت و مصطفى صبحي
Harika seslendirme, tebrikler
0:00 Sedirde al yeşil
1:50 Bu göl iznik gölüdür
3:29 Sıcaktı Sıcak
9:12 Yağmur çiseliyor.
Sedirde al yeşil, dal dal bursa ipeklisi,
duvarda mavi bir bahçe gibi Kütahyalı çiniler,
gümüş ibriklerde şarap,
bakır lengerlerde kızarmış kuzular nar idi.
Öz kardeşi Musa'yı ok kirişiyle boğup
yani bir altın leğende kardeş kanıyla abdest alarak
Çelebi Sultan Mehmet tahta çıkmış hünkar idi.
Çelebi hünkar idi amma
Al Osman ülkesinde esen
bir kısırlık çığlığı, bir ölüm türküsü rüzgar idi.
Köylünün göz nuru zeamet
alın teri timar idi.
Kırık testiler susuz
su başlarında bıyık buran sipahiler var idi.
Yolcu yollarda topraksız insanın
ve insansız toprağın feryadını duyar idi.
Ve yolların sonu kale kapısında kılıç şakırdar
köpüklü atlar kişner iken
çarşıda her lonca kesmiş kendi pirinden ümidi
tarümar idi
Velhasıl hünkar idi, timar idi, rüzgar idi
ahüzar idi.
2
Bu göl İznik gölüdür.
Durgundur.
Karanlıktır.
Derindir.
Bir kuyu suyu gibi
içindedir dağların.
Bizim burada göller
dumanlıdırlar.
Balıkların eti yavan olur,
sazlıklardan ısıtma gelir,
ve göl insanı
sakalına ak düşmeden ölür.
Bu göl İznik gölüdür.
Yanında İznik kasabası.
İznik kasabasında
kırık bir yürek gibidir demircinin örsü.
Çocuklar açtır.
Kurutulmuş balığa benzer kadınların memesi.
Ve delikanlılar türkü söylemez.
Bu kasaba İznik kasabası.
Bu ev esnaf mahallesinde bir ev.
Bu evde
bir ihtiyar vardır Bedreddin adında.
Boyu küçük
sakalı büyük
sakalı ak.
Çekik çocuk gözleri kurnaz
ve sarı parmakları saz gibi.
Bedreddin
ak bir koyun postu üstüne oturmuş.
Hatt-ı talik ile yazıyor
"Teshil"i.
Karşısında diz çökmüşler
ve karşıdan
bir dağa bakar gibi bakıyorlar ona.
Bakıyor:
Başı traşlı
kalın kaşlı
ince uzun boylu Börklüce Mustafa.
Bakıyor:
Kartal gagalı torlak Kemal..
Bakmaktan bıkıp usanmayıp
bakmağa doymayarak
İznik sürgünü Bedreddine bakıyorlar..
9
Sicakti.
Sicak.
Sapi kanli, demiri kor bir bicakti
sicak.
Sicakti.
Bulutlar doluydular,
Bulutlar bosanacak
bosanacakti.
O, kimildamadan bakti,
kayalardan
iki gozu iki kartal gibi indi ovaya.
Orda en yumusak, en sert,
en tutumlu, en comert,
en
seven,
en buyuk, en guzel kadin:
TOPRAK
nerdeyse doguracak
doguracakti.
Sicakti.
Bakti Karaburun daglarindan O
bakti bu topragin sonundaki ufka
catarak kaslarini:
Kirlarda cocuk baslarini
Kanli gelincikler gibi koparip
cirilciplak cigliklari surukleyip pesinde
bes tuglu bir yangin geliyordu karsidan ufku sarip.
Bu gelen
Sehzade Muratti.
Hukmu humayun sadir olmustu ki Sehzade Muradin ismine
Aydin eline varip
Bedreddin halifesi mulhid Mustafanin basina ine.
Sicakti.
Bedreddin halifesi mulhid mustafa bakti,
bakti koylu Mustafa.
Bakti korkmadan
kizmadan
gulmeden.
Bakti dimdik
dosdogru.
Bakti O.
En tumusak , en sert,
en tutumlu, en comert,
en
seven,
en buyuk, en guzel kadin:
TOPRAK
neredeyse doguracak
doguracakti.
Bakti.
Bedreddin yigitleri kayalardan ufka baktilar.
Git gide yaklasiyordu bu topragin sonu
fermanli bir olum kusunun kanatlariyla.
Oysaki onlar bu topragi,
bu kayalardan bakanlar, onu,
uzumu, inciri, nari,
tuyleri baldan sari,
sutleri baldan koyu davarlari,
ince belli aslan yeleli atlariyla
duvarsiz ve sinirsiz
bir kardes sofrasi gibi acmistilar.
Sicakti.
Bakti.
Bedreddin yigitleri baktilar ufka..
En tumusak , en sert,
en tutumlu, en comert,
en
seven,
en buyuk, en guzel kadin:
TOPRAK
neredeyse doguracak
doguracakti.
Sicakti,
Bulutlar doluydular.
Neredeyse tatli bir soz gibi ilk damla dusecekti yere-
Birden-
-bire
kayalardan dokulur
gokten yagar
yerden biter gibi,
bu topragin verdigi en son eser gibi
Bedreddin yigitleri sehzade ordusunun karsisina
ciktilar.
Dikissiz ak libasli
bas acik
yalnayak ve yalin kilictilar.
Mubalaga cenk olundu.
Aydinin turk koyluleri,
Sakizli Rum gemiciler,
Yahudi esnaflari,
on bin mulhid yoldasi Borkluce Mustafanin
dusman ormanina on bin balta gibi daldi.
Bayraklari al, yesil,
kalkanlari kakma, tulgasi tunc
saflar
pare pare edildi ama,
bosanan yagmur icinde gun inerken aksama
on binler iki bin kaldi.
Hep bir agizdan turku soyleyip
hep beraber sulardan cekmek agi,
demiri oya gibi isleyip hep beraber,
hep beraber surebilmek topragi,
balli incirleri hep beraber yiyebilmek,
yarin yanagindan gayri her seyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek
icin
on binler verdi sekiz binini..
Yenildiler.
Yenenler, yenilenlerin
dikissiz ak gomlegine sildiler
kiliclarinin kanini.
Ve hep beraber soylenen bir turku gibi
hep beraber kardes elleriyle islenen toprak
Edirne sarayinda damizlanmis atlarin
esildi nallariyla.
Tarihsel, sosyal, ekonomik sartlarin
zaruri neticesi bu!
deme, bilirim!
O dedigin nesnenin onunde kafamla egilirim.
Ama bu yurek
o, bu dilden anlamaz pek.
O, "hey gidi kambur felek,
hey gidi kahpe devran hey",
der.
Ve teker teker,
bir an icinde,
omuzlarinda dilim dilim kirbac izleri,
yuzleri kan icinde
gecer ciplak ayaklariyla yuregime basarak
gecer Aydin ellerinden Karaburun magluplari..
Yagmur ciseliyor,
korkarak
yavas sesle
bir ihanet konusmasi gibi.
Yagmur ciseliyor,
beyaz ve ciplak murted ayaklarinin
islak ve karanlik topragin ustunde kosmasi gibi.
Yagmur ciseliyor.
Serezin esnaf carsisinda,
bir bakirci dukkaninin karsisinda
Bedreddinim bir agaca asili.
Yagmur ciseliyor.
Gecenin gec ve yildizsiz bir saatidir.
Ve yagmurda islanan
yapraksiz bir dalda sallanan seyhimin
cirilciplak etidir.
Yagmur ciseliyor.
Serez carsisi dilsiz,
Serez carsisi kor.
Havada konusmamanin, gormemenin kahrolasi huznu
Ve Serez carsisi kapatmis elleriyle yuzunu.
Yagmur ciseliyor.
Artık Genco abi de yok… Ne yapacağız bilmiyorum😢
Çok büyük bir sanatçı ve onun sayesinde edebiyat ile ilgilenmeye başladım
@@konsolseverPek başarılı olamamış anlaşılan!
Efsane okumuş...
Müzik sesin önüne geçmesi üzücü tırmaladı.emeginize sağlık.
Teşekkürler 3:29 arkadaki fonla seslendirmenin tonu aman Ya Rabbi
Ölümsüzlük şarabından içen, bedrettinlere, nazım lara selam olsun...
Eğer madi imkanım
Olsa bütün devrimci şairlerin
Şiirlerini cenco erkalın seslendimesini isterdim kadife gibi bir ses içden yürekten kendi siirigibi okuyor
Sağlıklı uzun ömürler diliyorum
Çok sevdiğim degerlerimizden
Yaşarken sahip çıkmalıyız böyle
Değerler zorluklarla yetişiyor bu coğrafyalarda
Tele birde ahmet arifin 30 ölüm yıl dönümünde onun şiorlerini okudu
Kendimden utandım bende
Bu dünyada yaşıyormuyum
Hiç kimseye bir
Faydam yok şiir yok roman yok aktif ezilen insanlara bir faydam yok ülke
Çaresizlikler içinde tıpkı osmanlının batışı gibi ?
Sevgili Mustafa, senin O yüregindeki duygu yogunlugu büyük bir Güctür. Günü gelir o gücü kullanirsin .O beyni olmayanlar neyi kullaanacak. Selamlar.
@@efeerimez1120 Neyi kullandıklarını 21 yıldır lüks içinde yüzenlerden görüyuruz...
Başarılı, seni uzun zamandır takip ediyorum. Devam etmen dileğiyle... 👍 Spotify’a atsan keşke hepsini 2 tane tek şiir var şuan
keske hic bitmese hersey gibi
nazm a ktılıyorum
Birisi yay kirişi ile boğulunca kanı akmaz zannediyorum!
Yüreğinize sağlık. Nerede yanlış yapıyoruz ki, hep öldürülüyoruz?
Şeyh Bedrettin isyancı,isyanı bastırılmış ,taraftarları 9ldürülmüş. Biz neden hep isyancılara 9vgü düzüyoruz. Biz neden hep isyancılarla aynı taraftayız? O zaman isyancı bu gün isyancıların adı terörist...Teröristlerle bir olan ekbette öldürülür...
Birleşmiyoruz
✌🏽
Sıcaktı.
Sıcak.
Sapı kanlı, demiri kör bir bıçaktı
sıcak.
Sıcaktı.
Bulutlar doluydular,
bulutlar boşanacak
boşanacaktı.
O, kımıldanmadan baktı,
kayalardan
iki gözü iki kartal gibi indi ovaya.
Orda en yumuşak, en sert
en tutumlu, en cömert,
en
seven,
en büyük, en güzel kadın:
TOPRAK
nerdeyse doğuracak
doğuracaktı.
Sıcaktı.
Baktı Karaburun dağlarından O
baktı bu toprağın sonundaki ufka
çatarak kaşlarını :
Kırlarda çocuk başlarını
Kanlı gelincikler gibi koparıp
çırılçıplak çığlıkları sürükleyip peşinde
beş tuğlu bir yangın geliyordu karşıdan ufku sarıp.
Bu gelen
Şehzade Murattı.
Hükmü hümâyun sâdır olmuştu ki Şehzade Muradın
ismine
Aydın eline varıp
Bedreddin halifesi mülhid Mustafanın başına ine.
Sıcaktı.
Bedreddin halifesi mülhid Mustafa baktı,
baktı köylü Mustafa.
Baktı korkmadan
kızmadan
gülmeden.
Baktı dimdik
dosdoğru.
Baktı O.
En yumuşak, en sert
en tutumlu, en cömert,
en
seven,
en büyük, en güzel kadın :
TOPRAK
nerdeyse doğuracak
doğuracaktı.
Baktı.
Bedreddin yiğitleri kayalardan ufka baktılar.
Gitgide yaklaşıyordu bu toprağın sonu
fermanlı bir ölüm kuşunun kanatlarıyla.
Oysaki onlar bu toprağı,
bu kayalardan bakanlar, onu,
üzümü, inciri, narı,
tüyleri baldan sarı,
sütleri baldan koyu davarları,
ince belli, aslan yeleli atlarıyla
duvarsız ve sınırsız
bir kardeş sofrası gibi açmıştılar.
Sıcaktı.
Baktı.
Bedreddin yiğitleri baktılar ufka...
•
En yumuşak, en sert,
en tutumlu, en cömert,
en
seven,
en büyük, en güzel kadın :
TOPRAK
nerdeyse doğuracak
doğuracaktı.
Sıcaktı.
Bulutlar doluydular.
Nerdeyse tatlı bir söz gibi ilk damla düşecekti yere.
Birden-
- bire
kayalardan dökülür
gökten yağar
yerden biter gibi,
bu toprağın verdiği en son eser gibi
Bedreddin yiğitleri şehzade ordusunun karşısına
çıktılar.
Dikişsiz ak libaslı
baş açık
yalnayak ve yalın kılıçtılar.
Mübalâğa cenk olundu.
Aydının Türk köylüleri,
Sakızlı Rum gemiciler,
Yahudi esnafları,
on bin mülhid yoldaşı Börklüce Mustafanın
düşman ormanına on bin balta gibi daldı.
Bayrakları al, yeşil,
kalkanları kakma, tolgası tunç
saflar
pâre pâre edildi ama,
boşanan yağmur içinde gün inerken akşama
on binler iki bin kaldı.
Hep bir ağızdan türkü söyleyip
hep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi işleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek toprağı,
ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
yârin yanağından gayrı her şeyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek
için
on binler verdi sekiz binini..
Yenildiler.
Yenenler, yenilenlerin
dikişsiz, ak gömleğinde sildiler
kılıçlarının kanını.
Ve hep beraber söylenen bir türkü gibi
hep beraber kardeş elleriyle işlenen toprak
Edirne sarayında damızlanmış atların
eşildi nallarıyla.
Tarihsel, sosyal, ekonomik şartların
zarurî neticesi bu!
deme, bilirim!
O dediğin nesnenin önünde kafamla eğilirim.
Ama bu yürek
o, bu dilden anlamaz pek.
O, «hey gidi kambur felek,
hey gidi kahbe devran hey,»
der.
Ve teker teker,
bir an içinde,
omuzlarında dilim dilim kırbaç izleri,
yüzleri kan içinde
geçer çıplak ayaklarıyla yüreğime basarak
geçer Aydın ellerinden Karaburun mağlûpları..*
*Şeyh Bedreddin Kraldır.*
Kral değil şeyh idi.
Şeyh bedrettin namaz kılan oruç tutan ehli sünnet alimdir siz ateistlerin Şeyh bedrettin ile ne alakası var a.k.malları
Şıkhim
"Bu göl İznik gölüdür" kısmında altyapıdaki müzik nedir öyle dinlerken acı çekiyorum. Başka müzik mı yoktu ekleyeceğiniz? Hiç uyumlu değil. Ama hemen sonrasındaki müzik inanılmaz
Katılıyorum
Ben daha güzel okuyorum bu şiiri
Oku da seni görelim biz karar verelim güzrl mi kötü mü