Nazım Hikmet & Genco Erkal - Arhaveli İsmail’in Hikayesi (Kuvayi Milliye Destanı)

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 28 ธ.ค. 2024

ความคิดเห็น • 40

  • @ugurs
    @ugurs 5 ปีที่แล้ว +49

    Böyle guzel birsey varmi nazim yazmis genco.erkal okumus nuri kurtcebe çizmiş. Tarihi yaşatan böyle birşey var mı. ¿

  • @onurcinar1635
    @onurcinar1635 5 ปีที่แล้ว +28

    O kadar etkilendim ki. Bugünü yaşadığıma utanıyorum. Namus, şeref ve kahramanlık o günlerde kalmış.

  • @nurettinaltok7417
    @nurettinaltok7417 4 ปีที่แล้ว +10

    Saygı, sevgi size. İnsanlığımdan utandım. Bu Vatan size minnettardır. Nazım Hikmet ve Genco Erkal ne güzel anlatmışlar.

  • @eminebayraktar9668
    @eminebayraktar9668 4 ปีที่แล้ว +15

    Túylerim ürperdi... müthiş ....
    boğazım düğümlenerek izledim ve bu gün SUSAN, BAŞ EĞEN çoğunluktan utanarak !

  • @tanerorucu6843
    @tanerorucu6843 8 หลายเดือนก่อน +2

    Genco hoca öyle bir okuyorki sanki o anı yaşıyor insan

  • @engin7787
    @engin7787 ปีที่แล้ว +2

    Muhterem buyuk sair Nazim Hikmet'i herzaman oldugu gibi, simdide sevgi ve saygiyla aniyorum!

  • @gulsungoncay4960
    @gulsungoncay4960 3 ปีที่แล้ว +8

    ATATÜRK ve bütün ŞEHİTLERİMİZİN “ anne babadan fazla üzerimizde hakları , var.. Can vebali, ödenmez.. Sonsuz..Minnettarız..💙🌹🇹🇷🇹🇷🇹🇷

  • @ibrahimunlu5600
    @ibrahimunlu5600 2 ปีที่แล้ว +3

    Yok böyle şiir. Bu muhteşemlik... Bu yücelik. Yok yazılamaz bir benzeri.

  • @baharkaraver9210
    @baharkaraver9210 4 ปีที่แล้ว +8

    Dinlendiren sesinizle muhteşem yorumunuzla şiirleri dinlemek çok mutlu ediyor beni hep var olun Genco Erkal saygılarımla

  • @ahmetozdemir5962
    @ahmetozdemir5962 4 ปีที่แล้ว +3

    Harika bir şiir,harika bir yorum,kurtuluş savaşının kahramanlarının yazdığı müthiş destan ,onu bize anlatan büyük ozan Nazım Hikmet ran .sana ve destanın kahramanlarına minnettarız rununuz saat mekanınız cennet olsun. Teşekürler büyük usta Genco Erkal.

  • @drmuhammedyasinorhan1973
    @drmuhammedyasinorhan1973 3 ปีที่แล้ว +6

    Bu kaçıncı dinleyişim bilmiyorum hiçbiri biri öncekinden daha az etkili değildi. Sağol Nazım Hikmet, Yaşa Genco abi👏

  • @stannisbaratheon5939
    @stannisbaratheon5939 8 หลายเดือนก่อน +1

    ne korkuçtur düşmek kavganın haricine

  • @SametAysametay
    @SametAysametay 2 ปีที่แล้ว +2

    Mükemmel bir yorum elinize ve yüreğinize sağlık

  • @masketkinlikhizmetleri
    @masketkinlikhizmetleri ปีที่แล้ว +2

    “Ateşi ve ihaneti gördük…” diye başlıyor şiir…
    -Ateşi ve ihaneti-görmeye halen devam ediyoruz!

  • @12701270able
    @12701270able 4 ปีที่แล้ว +7

    Harika demek
    İhtişamı karşısında eksik kalır
    Başka da kelime yok denecek, olsa da benzer anlamda bir kaç söz
    Harika, müthiş, fevkalade olağanüstü,inanılmaz
    Tek kelimeyle harika. Zira,
    Bizim Mücadelimizdi Milli Mücadele
    Hilafeçi, halifeci din adamı eyyamcıların olsa da matemi, kutlayacağımız zafer bayramıdır,
    İçimizdeki hain,arsız,isbirlikcilerinse matemi,
    dünkü ihanetin, bugün vücut bulmuş hali tepemizde tepinse de, yok olacaktır
    bu süflı takkeli ayaktakımı,
    tarih diyor bu kehaneti.

  • @salpa44
    @salpa44 2 ปีที่แล้ว +2

    Bir sıkıntı halinde birisi Allah büyüktür dediği anda tekne de küçüktür diye tamamlıyorum. Öyle ya da böyle hepimizin teknesi küçük. Ve malum olmuyor kimseye bir sonraki yaşayacakları. Arhavili İsmail’in hikayesi hep hüzünlü gelmiştir bana.....

  • @mustafacihanozsezeroglu4089
    @mustafacihanozsezeroglu4089 5 ปีที่แล้ว +7

    Müthiş olmuş müthiş

  • @mustafacokur6654
    @mustafacokur6654 3 ปีที่แล้ว +3

    Çok samimi geldi

  • @hasbirmak4079
    @hasbirmak4079 6 หลายเดือนก่อน +1

    afferim afferim

  • @whitecollartraveler
    @whitecollartraveler ปีที่แล้ว +1

    trabzonda bunu bilen sayısı 5 i geçsin beni züksünler.

  • @hasbirmak4079
    @hasbirmak4079 6 หลายเดือนก่อน +1

    selam len size bin selam

  • @thesenate8268
    @thesenate8268 2 ปีที่แล้ว +1

    Bizde kahraman biter mi? Ellerinize sağlık.

  • @hasbirmak4079
    @hasbirmak4079 6 หลายเดือนก่อน

    oku ve ismail biz burdayız bize mail oldu garı biz biliriz rahat uyu(şimdi harhavili) bilemedik beceremeddik ağabeye yalan söylenmez)affey noolur

  • @ahmtyldz
    @ahmtyldz  3 ปีที่แล้ว +3

    ÜÇÜNCÜ BAP

    YIL 1920
    ve
    ARHAVELİ İSMAİL'İN HİKÂYESİ


    Ateşi ve ihaneti gördük.
    Düşman ordusu yine başladı yürümeğe.
    Akhisar, Karacabey,
    Bursa ve Bursa'nın doğusunda Aksu,
    çarpışarak çekildik...
    920'nin
    29 Ağustos'u :
    Uşak düştü.
    Yaralı
    ve dehşetli kızgın
    fakat toprağımızdan emin,
    Dumlupınar sırtlarındayız.
    Nazilli düştü.
    Ateşi ve ihaneti gördük.
    Dayandık
    dayanmaktayız.
    1920 Şubat, Nisan, Mayıs,
    Bolu, Düzce, Geyve, Adapazarı :
    İçimizde Hilâfet Ordusu,
    Anzavur isyanları.
    Ve aynı sıradan,
    3 Ekim Konya.
    Sabah.
    500 asker kaçağı ve yeşil bayrağıyla Delibaş
    girdi şehre.
    Alaeddin tepesinde üç gün üç gece hüküm sürdüler.
    Ve Manavgat istikametlerinde kaçıp
    ölümlerine giderken
    terkilerinde kesilmiş kafalar götürdüler.
    Ve 29 Aralık Kütahya :
    4 top
    ve 1800 atlı bir ihanet
    yani Çerkez Ethem,
    bir gece vakti
    kilim ve halı yüklü katırları,
    koyun ve sığır sürülerini önüne katıp
    düşmana geçti.
    Yürekleri karanlık,
    kemerleri ve kamçıları gümüşlüydü,
    atları ve kendileri semizdiler...
    Ateşi ve ihaneti gördük.
    Ruhumuz fırtınalı, etimiz mütehammil.
    Sevgisiz ve ihtirassız çıplak devler değil,
    inanılmaz zaafları, korkunç kuvvetleriyle,
    silâhları ve beygirleriyle insanlardı dayanan.
    Beygirler çirkindiler,
    bakımsızdılar,
    hasta bir fundalıktan yüksek değillerdi.
    Fakat bozkırda kişneyip köpürmeden
    sabırlı ve doludizgin koşmasını biliyorlardı.
    İnsanlar uzun asker kaputluydu,
    yalnayaktı insanlar.
    İnsanların başında kalpak,
    yüreklerinde keder,
    yüreklerinde müthiş bir ümit vardı.
    İnsanlar devrilmişti, kedersiz ve ümitsizdiler.
    İnsanlar, etlerinde kurşun yaralarıyla
    köy odalarında unutulmuştular.
    Ve orda sargı,
    deri
    ve asker postalları halinde
    yan yana, sırtüstü yatıyorlardı.
    Koparılmış gibiydi parmakları saplandığı yerden
    eğrilip bükülmüştü
    ve avuçlarında toprak ve kan vardı.
    Ve asker kaçakları,
    korkuları, mavzerleri, çıplak, ölü ayaklarıyla
    karanlıkta köylerin içinden geçiyorlardı.
    Acıkmıştılar,
    merhametsizdiler,
    bedbahttılar.
    Şosenin ıssız beyazlığına inip
    nal sesleri ve yıldızlarla gelen atlıyı çeviriyor
    ve Bolu dağında ekmek bulamadıkları için
    deviriyorlardı uçurumlara :
    şayak, cıgara kâadı, tuz ve sabun yüklü yaylıları.
    Ve çok uzak,
    çok uzaklardaki İstanbul limanında,
    gecenin bu geç vakitlerinde,
    kaçak silâh ve asker ceketi yükleyen laz takaları :
    hürriyet ve ümit,
    su ve rüzgârdılar.
    Onlar, suda ve rüzgârda ilk deniz yolculuğundan beri vardılar.
    Tekneleri kestane ağacındandı,
    üç tondan on tona kadardılar
    ve lâkin yelkenlerinin altında
    fındık ve tütün getirip
    şeker ve zeytinyağı götürürlerdi.
    Şimdi, büyük sırlarını götürüyorlardı.
    Şimdi, denizde bir insan sesinin
    ve demirli şileplerin kederlerini
    ve Kabataş açıklarında sallanan
    saman kayıklarının fenerlerini
    peşlerinde bırakıp
    ve karanlık suda Amerikan taretlerinin önünden akıp
    küçük,
    kurnaz
    ve mağrur
    gidiyorlardı Karadeniz'e.
    Dümende ve başaltlarında insanları vardı ki
    bunlar
    uzun eğri burunlu
    ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki
    sırtı lâcivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin
    zaferi için
    hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin
    bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler...
    Karanlıkta kurşunîi derisi kırmızıya boyanan
    baltabaş gemi
    İngiliz torpitosudur.
    Ve dalgaların üstünde sallanarak
    alev alev
    yanan :
    Şaban Reisin beş tonluk takası.
    Kerempe Fenerinin yirmi mil açığında,
    gecenin karanlığında,
    dalgalar minare boyundaydılar
    ve başları bembeyaz parçalanıp dağılıyordu.
    Rüzgar :
    yıldız - poyraz.
    Esirlerini bordasına alıp
    kayboldu İngiliz torpitosu.
    Şaban Reisin teknesi
    ateşten diregiyle gömüldü suya.
    Arheveli İsmail
    bu ölen teknedendi.
    Ve şimdi
    Kerempe Fenerinin açığında,
    batan teknenin kayığında
    emanetiyle tek başınadır,
    fakat yalnız değil :
    rüzgârın,
    bulutların
    ve dalgaların kalabalığı,
    İsmail'in etrafında hep bir ağızdan konuşuyordu.
    Arheveli İsmail
    kendi kendine sordu :
    «Emanetimizle varabilecek miyiz?»
    Kendine cevap verdi :
    «Varmamış olmaz.»
    Gece, Tophane rıhtımında
    Kamacı ustası Bekir Usta ona :
    «Evlâdım İsmail,» dedi,
    «hiç kimseye değil,» dedi,
    «bu, sana emanettir.»
    Ve Kerempe Fenerinde
    düşman projektörü dolaşınca takanın yelkenlerinde,
    İsmail, reisinden izin isteyip,
    «Şaban Reis,» deyip,
    «emaneti yerine götürmeliyiz,» deyip
    atladı takanın patalyasına,
    açıldı.
    «Allah büyük
    ama kayık küçük» demiş Yahudi.
    İsmail bodoslamadan bir sağnak yedi,
    bir sağnak daha,
    peşinden üç-kardeşler.
    Ve denizi bıçak atmak kadar iyi bilmeseydi eğer
    alabora olacaktı.
    Rüzgâr tam kerte yıldıza dönüyor.
    Ta karşıda bir kırmızı damla ışık görünüyor :
    Sıvastopol'a giden bir geminin
    sancak feneri.
    Elleri kanayarak
    çekiyor İsmail kürekleri.
    İsmail rahattır.
    Kavgadan
    ve emanetinden başka her şeyin haricinde,
    İsmail unsurunun içinde.
    Emanet :
    bir ağır makinalı tüfektir.
    Ve İsmail'in gözü tutmazsa liman reislerini
    ta Ankara'ya kadar gidip
    onu kendi eliyle teslim edecektir.
    Rüzgâr bocalıyor.
    Belki karayel gösterecek.
    En azdan on beş mil uzaktır en yakın sahil.
    Fakat İsmail
    ellerine güvenir.
    O eller ekmeği, küreklerin sapını, dümenin yekesini
    ve Kemeraltı'nda Fotika'nın memesini
    aynı emniyetle tutarlar.
    Rüzgâr karayel göstermedi.
    Yüz kerte birden atlayıp rüzgâr
    bir anda bütün ipleri bıçakla kesilmiş gibi
    düştü.
    İsmail beklemiyordu bunu.
    Dalgalar bir müddet daha
    yuvarlandılar teknenin altında
    sonra deniz dümdüz
    ve simsiyah
    durdu.
    İsmail şaşırıp bıraktı kürekleri.
    Ne korkunçtur düşmek kavganın haricine.
    Bir ürperme geldi İsmail'in içine.
    Ve bir balık gibi ürkerek,
    bir sandal
    bir çift kürek
    ve durgun
    ölü bir deniz şeklinde gördü yalnızlığı.
    Ve birdenbire
    öyle kahrolup duydu ki insansızlığı
    yıldı elleri,
    yüklendi küreklere,
    kırıldı kürekler.
    Sular tekneyi açığa sürüklüyor.
    Artık hiçbir şey mümkün değil.
    Kaldı ölü bir denizin ortasında
    kanayan elleri ve emanetiyle İsmail.
    İlkönce küfretti.
    Sonra, «elham» okumak geldi içinden.
    Sonra, güldü,
    eğilip okşadı mübarek emaneti.
    Sonra...
    Sonra, malûm olmadı insanlara
    Arhaveli İsmail'in âkıbeti...

  • @kemalista
    @kemalista 4 ปีที่แล้ว +4

    Ağlayasım geliyor bunu dinleyince.. Kurtulacağız bu girdaptan, bu dincilik bok çukurundan..

  • @hasbirmak4079
    @hasbirmak4079 ปีที่แล้ว

    ANLIYORMUSUN...

  • @hasbirmak4079
    @hasbirmak4079 ปีที่แล้ว +1

    İHANET denmez ama ne bu kardeşim bizim bilmediğimiz ne ne bu karaden,z halkı

  • @ayhanozturk8807
    @ayhanozturk8807 4 ปีที่แล้ว +2

    Bu destan memleketim insan manzaraları da geçiyordu dimi?

    • @ekin594
      @ekin594 3 ปีที่แล้ว

      @@kubilaykaanbaykal5644 benim okuduğum versiyonunda kesit kesit vardı.

    • @ekin594
      @ekin594 3 ปีที่แล้ว

      @@kubilaykaanbaykal5644 doğrudur ben destanın tamamını bilmiyorum

    • @aliatak4588
      @aliatak4588 2 ปีที่แล้ว

      Evet Memleketimden insan mazaralarin da geciyor.Yemek vagonun da bir garson ve bir yolcu arasinda gecen sohbet gibi Kuvayi Milliye Destani olarak anlatiliyor.

  • @mustafacokur6654
    @mustafacokur6654 4 ปีที่แล้ว +1

    Sultan Abdülhamit Han'ın karikatürleri hayli betbah gözüküyor o zat hayli edep hayli haya sahibi idi