Açıkçası videolardaki kasvet asla beni rahatısız etmedi. Aksine hoşuma gidiyor. Bir arkadaşımla dertleşmek gibi hissettiriyor. Belki ben konuşmadığımdan bu tam olarak sohbet sayılmaz ama Aytuğ benim söylemek istediğimi de söylüyor. Yani Aytuğ hem ben oluyor hem beni dinleyen ve benle konuşan hayatımda olmayan o dostum oluyor.
@Kafka Spark ben de aynı şeyleri hissediyorum mesela yüksek bir yere çıkıp şehir ışıklarına baktığımda her bir ışığın bir hayatı simgelemesi çok garip hissettiriyor, yorumun için de teşekkürler
@@yunusemre3857 Yıldızlara bakıp orada hayat var mı diye merak etmekten daha anlamlı görünüyor bana da. Bir dönem bu yaşadığın hissi çok yaşadım ben de. Her insan bir dünya ve biz başka başka sebeplerle çok azına çok az miktarda temas edebiliyoruz ne yazık ki. Temas ettikçe de yakıcı ve zorlayıcı şeylerle boğuştum hep, zaman zaman kaçıp uzaktan seyretmek ve hayal etmek de bir sonraki temasa hazır hissedip hazırlığa yeniden başlamak olsa gerek (:
Etimoloji gerçekten mükemmel bir bilim dalı. Bu konuda öğrendiğim bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Fransızca chiffre (rakam), İtalyanca cifra, Latince cifra'dan geliyormuş. Latince cifra da Arapça الصِّفْر ʾaṣ-ṣifr'dan, yani bildiğimiz sıfırdan geliyormuş. Bunlarin kökünde de sanskritçe Śūnya (शून्य) yer alıyormuş. Sunya budistlerin meditasyon sırasında olmaya çalıştıkları, hiç, boşluk/yokluk gibi anlamlara geliyormuş.
@@ahmetcankaymak1537 ●Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü - İsmet Zeki Eyüboğlu ●Nişanyan Sözlük - Sevan Nişanyan Bu kitapların dışında eski sözlükleri inceleyebilirsin. Codex Comanicus, Divan-ı Lügatit Türk gibi eski lügatlara bakabilirsin. Aklıma gene gelirse burayı düzenlerim.
O kadar çok seviyorum ki bu seriyi, hıç sıkılmadan izliyorum, kendiliğinden akıp gidiyor. Sondaki o şiirler ruhumu bedenimden alıp başka bir yere götürüyor, hani çok güzel bir kitabı okurken kendinizi bir karakterin yerine koyup kaybolursunuz ya o kitapta, işte aynen öyle.
İlker Hocamla geniş bir sohbet programı yapsanız keşke. Doyum olmuyor girişteki konuşmanıza ve o sorularınıza. İyi ki varsınız. Bu kanalı keşfettiğimi için çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Tüm FLU TV ekibine teşekkürler.
Aytuğ abi idolümsün resmen, tam bir cümle mühendisi gibisin. Sende zaten mühendis kafası olduğu çok belli. Bu yıl kazanabilirsem ben de mühendislik okumak istiyorum.
Konuya dikkat çektiğin için çoook teşekkür ederim Aytuğ. Her konuda olduğu gibi kökenbilim/bilgisi de zor zenaat. Eklemek istediğim, bence çok önemli noktalar var. 1. Dilin (aynı zamanda toplumsal algıyı da ya da dayatılanı da taşıdığı için) üzerinde çok oynanmış. Konuyla ilgili sağlam bilgiye ulaşmak çok zor. Tek kaynak asla sağlıklı olmaz. Bu açıdan dil, siyasi, toplumsal ve halkbilimsel okumalardan gayrı tutulamaz. 2. Kelimenin nereden geldiği değil, nasıl geldiği, hatta geldiği dile nasıl geldiği çok daha dikkat çekici. Etimoloji tarihten gayrı tutulamaz. 3. Dil, herkesin çok iyi bildiği ama bir o kadar da hiç kimsenin hiç bir şey bilmediği bir konu. Bir vakitten sonra yazılı kaynaklara ulaşılamadığı için güzel hikayeler gibi "kanıtlar" yoldan çıkarıcı. Gerçek, neredeyse imkansız. Kısaca; tarih, siyaset, sosyoloji ve halkbilim bakış açılarıyla bu videodaki kelimelerle ilgili tartışmalarım olabilir. :-))) Olabildiğince en geniş ve en eski kaynakların tümünden yararlanılarak hazırlanmış tek bir Türkçe kökenbilgisi sözlüğü var bence: Nişanyan'ın Türkçe Kökenbilgisi Sözlüğü. Bu sözlük çalışmalarına dayandırarak yazmış olduğu yan çıktılar (Mesela Elif'in Öküzü) de oldukça ilginç. Ha, yeterli mi ve sağlıklı mı? Yukarıda değindiğim noktaların hepsine birden baktığınızda elbette değil. Ancak, olabilecek en sağlam temelleri olan sözlük, bu. Bütün dillerde olduğu gibi. Bu tür çalışmaların sonunu getirmek, yeniden vurgulamak gerekirse, imkansız. Tam benim konum olduğu için kendi reklamımı da yapacağım yüksek müsaadenizle: Bazı kelimeler üzerine derin dalış yapıyorum. Bir yandan da bir sözlük hazırlığım var. Makalelerime (dolayısıyla da ulaşabildiğim tüm kaynaklara) academia.edu adresinden ya da blogger adresim üzerinden benim adımla erişebilirsiniz.
Uzun yıllardır benim türlü mecralarda söylediğim şeyleri, İlker abi direkt şekilde söylemiş. Çeviri, karşı tarafın cümlelerini direkt aktarmak olamaz çünkü karşı tarafı birebir anlatmak gibi bir şansı kimsenin yok. Çeviri yapıldığında karşı tarafın anlattığını birebir çevirmekten çok, Türkçe'de en uygun şekilde karşılamak önemli olan...
belki diğer içeriklere nazaran biraz daha az reytingi var ama biz gençler için çok güzel ve zengin içerikler. Bunca dezenformasyon arasında böyle özgün yapıtlar görmek ve kendimize, benliğimize ulaşmak yolunda düşündürücü içerikler görmek çok güzel. elinize sağlık.
En iyi karşılıksız örneklerden biri de favorim 'Weltschmerz' dir. Bu harika kelime farklı şekillerde tarif edilmeye çalışılır. Kısaca 'dünyanın acısı' şeklinde ifade edilse de 'Mevcut yaşam koşullarının ve mevcut dünyanın ideal dünya ile uyuşmaması durumundan ortaya çıkan depresyon hali' şeklinde ifade edilmesi en iyisi gibi.
sadece bu bölümde değil, flu tv'nin diğer programlarında ve bölümlerinde de gördüm bunu; kediler gelip korkusuzca sırtüstü atıyorlar kendilerini yere. çok iyi bakılıyor, çok kıymet veriliyor ve güvenleri hiç sarsılmıyor olmalı.
İrademiz var mı ? (Bence yok) Cevabın yok ise; çevremiz ve yaşadıklarımız bilinç altımızı, bilinç altımız irademizi nasıl etkiler ? Kısaca ezbere mi yaşıyoruz ? Her zamanki gibi çok güzel bir bölümdü teşekkürler 😊
Merhaba Aytuğ. Türkiye'nin ekonomik durumu yüzünden ortalama bir gencin kültürel ve sanatsal aktivitelere, tiyatroya, sinemaya, konsere, seyahat etmeye, kendilerini kısıtlamadan hobi edinmeye, hatta ayda üç beş kitap almaya bile ya asgari bir bütçe ayırabilmesi ya da hiç ayıramaması konusundaki stresine karşı neler söyleyebilirsin? Gelecekle ilgili ne düşünsek kursağımızda kalıyor...
Bir çevirmen olarak kesinlikle ben de aynı şeyi düşünüyorum. Gördüğümüz cümleyi aynen çevirmek o cümlede zaman zaman anlam kaybına yol açıyor. Bu yüzden aslında çok da vermek istediği anlamdan sapmadan tercüme etmek gerekiyor. Aslında biraz yorum katmak lazım sanki 👍
Videoyu bi hafta gecikmeli izledim sizden özür diliyorum resmen zamanı kaçırmışım gibi hissediyorum şiir tam ruh halime uygundu ve konuştuğunuz bütün cümleler
Farscadaki “endişeli” sözü “düşünceli” anlamında kullanılıyor dediğinde, aklıma Azerbaycan türkçesinde de “endişeli görünüyorsun” anlamına gelen, “fikirli görünüyorsun” diye bir ifade var. “Endişe” ve “fikir” deyimde ya da dilde aynı anlamda kullanılıyor. Program yine su gibi aktı geçti, İlkerle Aytuğun sohbeti ayrı keyif veriyor. Benim aslında sormak istediğim birden fazla soru var ama bugün birini sorucağım. Sence nasıl hala ölümü, öleceğimizi bildiğimiz halde, süper egomuza yenilib, sanki sonsuza dek yaşayacak gibi davrana biliyoruz ? Duygularımızı ifade etmekden tutun da, nasıl hayat yaşamak istediğimize karar vermeye kadar? Bireylerden ziyade çoğunluğun bunu isteyib de kurtulamaması ve “diğerleri teslim olsun, sonra ben olurum” mantığıyla düşünürsek.
Ardımda, kentin içinde geniş ve dümdüz yollarda lambaların soğuk aydınlığında, Yaman bir toplumsal olay can çekişiyor, pazar gününün bitişiydi bu. Bulantı Yine çok güzeldi teşekkürler flu tv ve Aytuğ Akdoğan
Ben bazen kendime kelime uyduruyorum. Son uydurduğum kelime "toryane" anlamı da felaket derecede güzel. Bilmiyorum, bazen bazı hisleri tarif etmek için ağzımdan garip sesler çıkıyor ve anlamsız gibi gelse de "neden anlamsız olsun ki, bence güzel" deyip o ses kütlesine anlam yüklüyorum. Aytuğ hocam, benim en sevdiğim yazar olan Victor Hugo ve onun en kült eseri, sefiller hakkında ne düşünüyorsunuz? Gerçekten merak ediyorum, okudunuz mu? Okuduysaniz o sayfalar sizlere ne hissettirdi? Onun dışında da, 18 yaşındaki bir gence bir tavsiye vermekten çok, ona bir şey söyleme imkanınız olsa, sizi severek izleyen 18. yasındaki bir gence, neler söylemek isterdiniz?
Hangover kelimesinin etimolojisinin bahsi geçen hikayeye dayandığına dair bir rivayet süregelmekte. Kelimenin kökeninin insanların ipte uyumasıyla alakası yoktur ve maalesef bu romantik düşünce gerçeği yansıtmamaktadır. Bu kelimenin kökeni geçen akşam içilen içkinin etkilerinin ertesi gün hissedilmesine dayanmaktadır. Hang kelimesi burada askıda anlamını taşırken over kelimesi önceden gelen anlamındadır. Türkçe tercümesi olan akşamdan kalma bu bakımdan etkiyi çok doğru bir şekilde anlatan bir tamlamadır.
'proustyen' bir an: bir tadın ya da kokunun bizi geçmişe götürüp, içimize umut ve şükran dolması olayıdır. ismi marcel proust'dan gelir. kayıp zamanın izinde'yi okuyanlar kelimenin uyandırdığı hissi çok daha iyi anlamıştır sanıyorum :) özellikle yoğun edebiyat sevenlere eseri şiddetle tavsiye ederim.
Kırgiztan'da yaşıyorum. "Nun" kırgız ve kazak dilinde ekmek doğru. Ayrıca bizim kullandığımız "düşünmek" fiiline onlar "tüşünmek" diyor ancak "anlamak" manasında kullanıyorlar. Yani "tüşündüm" dediğinizde "anladım" demek oluyor. Gene süper bir bölüm. Daha önce de dile getirmiştim, Nevzat hoca ile Aytuğ beyi aynı programda görmek çok güzek olurdu.
yaşım hafiften geçkin olmaya başladıysa bile şuana dek kimseye başın sağolsun diyemedim, hep kaçtım arkadan da çok laf işittim tabiki.. Sondaki şiir biraz beni anlatıyor, sevdim..
5:50 bir şeyi özenerek yapmanın keyfi ve daha önce hiç yapmadığın bir şeyi yapabildiğini gördüğünde gelen ılık meltem: '''oha bunu da yapabiliyorum''' 🧡
Merhaba, programınız dolu dolu ve oldukça etkili; öneriler, alıntılar, konular sizin anlatımınızla da birleşince izleyici sanki büyülü bir zihinsel sürece giriyor. Soruma gelirsem " Fikir-efkar anlam değişiminden çağrışım yaptı. Düşüncelerden çıkamama ihtimalini göze alarak ve belki de bunun zevkine ve acısına doymamacasına her daim düşünmek mi yoksa düşünmemek mi? Sizce yaşamak için hangi yolu tercih etmeli insan?" Teşekkürler...
Hayatında hiç kitap okurken hikayesini saniyeler içinde her zerresine kadar unuttuğun ama anlamak istediğini bir ömür unutmayacak gibi aklında kaldığı dönem oldu mu
2 ปีที่แล้ว +3
Program güzel olmuş, kelimeler ve deyimlerin hikayelerini dinlemek keyifliydi. Yüreğinize emeğinize sağlık ❤️🌷 Farklı dillerdeki ortak deyimlerden de bahsetseniz güzel olabilir. Mesela basit bir örnek vereyim: “Söz gümüşse sükut altındır” hem İngilizce hem de Hollandaca ile ortak bir deyim. Toplumların / insanların düşünme şekillerindeki benzerlikleri de gösteriyor. “Lafı ağzımdan aldın” deyimi de ortak mesela :)
Merhaba. Bir cümle kurarken anlamı daha iyi yansıtmak, iletideki atmosferi alıcıya daha dolaysız yoldan aktarmak için veya sadece kulağa daha hoş gelmesinden dolayı cümle içinde yabancı sözcükler kullanmak hakkındaki görüşlerin nelerdir? İngilizce bilen insanların cümle içinde ingilizce sözcükler kullanmasına irrite olan birçok insan var. Dilin sürekli değişen yapısı ve global dünya bağlamında türkçeyi, dilimizi korumak ne anlama gelir; bunun sınırı nasıl çizilebilir?
Bir süre önce sorduğunuz soruyu ben yıllardır düşünüyorum. Ve düşünce tarzıma o kadar çok etkili oldu ki... Şimdi soruyu tekrardan size yöneteceğim üzerine biraz laflamakta mahsur yok bence. " Karşılıksız yapılan birşey var mı? "
Behçet Necatigil'den bahis açılınca geçmişe gittim, sağolun.. 6-7 yıl kadar Beşiktaş da, Behçet Necatigil Sokak da, Behçet Necatigl'in o tarih kokan evinde oturduğum günler aklıma geldi :)
Seni uzun zamandan beri zevkle takip ediyorum ve benim de nacizane şiirlerim var. Sence bir şairin değerinin anlaşılması için onu okuyacak yalandan bir kalabalık mı gerek? Toplumun gözünde çok değer görmüş şairler var ama değer görmemiş çok iyi bir şair anlaşılmadığı için şanssız mıdır? Anlaşılmak bir lüks müdür yoksa ihtiyaç mı? Şiirin muhatabı şair midir yoksa okuyucu mu?
"Çizmeyi aşmak" deyiminin kökeni antik Yunan'da Apelles isimli bir ressamdan geliyor diye biliyordum ben. Hatta Sunay Akın da o şekilde anlatır. Demek ki bu konuda da rivayetler muhtelif.
Varoluşun ve kendine yetme sığınabileceğin bir kendiliğin olması gibi şeyler bazen imkansız geliyor , diyorum ki acaba bu sadece başkalarına bağlanmanın korkaklığını entelektüel bir şekilde kapatmanın farklı bir yolu mu ? Araştırmalar gösteriyor ki en mutlu olanlar en sosyal olanlar . Ve varoluş da bir yerde yalnızlığa rağmen kendine yetmeyi gerektiriyor , varoluşçuluk sadece kendi yarattığı benliğe derin bir yalnızlık ağır bir derinlik pahasına tapınmanın bir yolu mu , iyi olan ya da olmayan ne bilmiyorum , ama hiçbir şey yeterince doğru değil gibi
Harika bir içerik olmuş yine. Özellikle kedi videolarına bayıldım, iyi bir seçki 😋 keder benim de ağırlıklı ruh halim olsa da zamanla bunu yüceltmektense dengelemeyi öğrenmeyi deniyorum. Oysa ki uzun yıllar kedersiz insanların boş hayatlar sürdüğüne inanmıştım. Ya da anlam verememistim. insanlığın altından kalkması zor zamanlardan geçtiği dönemlerde absurde sığınması gibi arada kedi videolarına ciddiyetle bakmak neden olmasın. Asıl konuya dönersem. Çaban, emeğin için bolca teşekkürler, tekrar tekrar izlemelik ve sindirmelik güzel derlemeler sunuyorsun kesinlikle. yeterince güzel ifade edememis hissediyorum o yüzden yeni videolarda bu çabayı sürdürürüm artık 🙂
Bazen kendi karamsar ve melankolik hâlimden zevk alıyorum, hoşuma gidiyor. Aynı durum sende de oluyor mu? Bu arada önceki bölümün çok kasvetli olduğunu düşünenlerle dalga geçişini sevdim.
Hayatı, hayata anlam katan bu sözcükleri, cümleleri bu kadar derinlemesine incelerken popüler kültürde bahsedilen " Anda kal, mutlu ol!" duygu durumunu yaşamakta zorlanmıyor musunuz ?
Düzeltme : Sonntagsleerung değil Sonntagsleere olacak. Sonntagsleerung=Pazar boşaltımı (yani posta kutularına gönderilmesi için atılan mektupların, pazar günü de boşaltılması,toplanması). Sonntagsleere= Pazar boşluğu 👍Yazıldıysa bana denk gelmedi yorumlar arasında.
Ben de bu aralar Tanpınar okuyorum. Nasıl bu kadar geç okudum diye üzülmekteyim. Onu okudukça sonrasında gelen pek çok edebiyatçının köklerini daha iyi anladığımı düşünüyorum. Başta Oğuz Atay. Tanpınar'ın hikayelerinden çok yeni sözcük öğreniyorum. "Benirliye benirliye yürüyordu". Ürkerek, korkuyla şaşırarak anlamına geliyormuş.
Bu en küçük işe bile odaklanabilme, "flow"a girip kendini kaybetme, Tanrıyı bulma ve hayattan işinden zevk alma olayı neredeyse tüm sofistike toplumlarda var ama özellikle Japonlar bu konuda çok başarılı. İkigai, yaşama amacını bulmak. 1952 yapımı İkiru filmi de bunu anlatır biraz, izlenesi.
Türkçenin güçlü ve zayıf yönlerini, göç ve yerleşik kültüre geçildikten sonra dil üstündeki etkisini, savaşları acıların etkisini, Türkçenin diğer dillere etkisini Ve diğer dillerin Türkçe üstünde etkisiyle ilgili düşüncelerini ve sohbetinizi dinlemek isterim.
çok güzzel sanat eseri gibi video uzaktan tdk videosu gibi. içinde vermek istenilen mesaj ince namelerle usul usul işlenmiş, kedi videoları bir hiçlik katmış 25. kareler gibi bize kedi alırmaya mı çalışıyorsunuz evde var zaten :D . son olarak ... (yazdığım sözcüklerin anlamlarını araştırırken son cümlemi unuttum bari bir kaç kelimenin anlamını daha doğru kullanmayı öğrendim eyvallah)
İnsanların bize duyduğu sevginin temelinde başka sebepler varken onların sevgisi ne kadar saf olabilir ? Ve bu gerçek dışılığın(sevginin yalan olmasının) hissettirdiği duygu ile nasıl başa çıkılır ? Çünkü bazen kafama silah dayanmış ya duracaksın ve öleceksin ya da önünde duran bu cam kırıklıkları ile dolu yolda ayakların parçalanıncaya kadar yürüyeceksin demişler gibi hissediyorum.
Açıkçası videolardaki kasvet asla beni rahatısız etmedi. Aksine hoşuma gidiyor. Bir arkadaşımla dertleşmek gibi hissettiriyor. Belki ben konuşmadığımdan bu tam olarak sohbet sayılmaz ama Aytuğ benim söylemek istediğimi de söylüyor. Yani Aytuğ hem ben oluyor hem beni dinleyen ve benle konuşan hayatımda olmayan o dostum oluyor.
🦋
🌝🌼
her hafta sizi dinlediğimiz için sizle samimiymiş gibi hissetmemize rağmen adımızı bile bilmemeniz size ne hissettiriyor
@Kafka Spark ben de aynı şeyleri hissediyorum mesela yüksek bir yere çıkıp şehir ışıklarına baktığımda her bir ışığın bir hayatı simgelemesi çok garip hissettiriyor, yorumun için de teşekkürler
@@yunusemre3857 Yıldızlara bakıp orada hayat var mı diye merak etmekten daha anlamlı görünüyor bana da. Bir dönem bu yaşadığın hissi çok yaşadım ben de. Her insan bir dünya ve biz başka başka sebeplerle çok azına çok az miktarda temas edebiliyoruz ne yazık ki. Temas ettikçe de yakıcı ve zorlayıcı şeylerle boğuştum hep, zaman zaman kaçıp uzaktan seyretmek ve hayal etmek de bir sonraki temasa hazır hissedip hazırlığa yeniden başlamak olsa gerek (:
ikinizin sohbeti doyumsuz ... Finalde okunan şiir tüm yayını bastırdı teşekkürler. Özellikle okuyan kardeşime tesekkürler...
Etimoloji gerçekten mükemmel bir bilim dalı. Bu konuda öğrendiğim bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Fransızca chiffre (rakam), İtalyanca cifra, Latince cifra'dan geliyormuş. Latince cifra da Arapça الصِّفْر ʾaṣ-ṣifr'dan, yani bildiğimiz sıfırdan geliyormuş. Bunlarin kökünde de sanskritçe Śūnya (शून्य) yer alıyormuş. Sunya budistlerin meditasyon sırasında olmaya çalıştıkları, hiç, boşluk/yokluk gibi anlamlara geliyormuş.
Tavsiye edebileceğim kitap var mı?
@@ahmetcankaymak1537
●Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü - İsmet Zeki Eyüboğlu
●Nişanyan Sözlük - Sevan Nişanyan
Bu kitapların dışında eski sözlükleri inceleyebilirsin.
Codex Comanicus, Divan-ı Lügatit Türk gibi eski lügatlara bakabilirsin. Aklıma gene gelirse burayı düzenlerim.
@@ahmetcankaymak1537 Marcel Erdal, Tuncer Gülensoy ve TDK yayınları (hatice şirin... vs.)
Şifre kelimesiyle de bağlantılı mı acaba?
O kadar çok seviyorum ki bu seriyi, hıç sıkılmadan izliyorum, kendiliğinden akıp gidiyor. Sondaki o şiirler ruhumu bedenimden alıp başka bir yere götürüyor, hani çok güzel bir kitabı okurken kendinizi bir karakterin yerine koyup kaybolursunuz ya o kitapta, işte aynen öyle.
Verimli bir toprak gibi olmuş video. Ne düşünceler büyür buradan. Sondaki çocuk güzel okumuş şiiri
İlker Hocamla geniş bir sohbet programı yapsanız keşke. Doyum olmuyor girişteki konuşmanıza ve o sorularınıza. İyi ki varsınız. Bu kanalı keşfettiğimi için çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Tüm FLU TV ekibine teşekkürler.
Baştaki sohbetler keyifli oluyor. Biz de sanki dahilmişiz gibi dinliyor, kendi kendimize de cevaplıyoruz bazen.
Aytuğ abi idolümsün resmen, tam bir cümle mühendisi gibisin. Sende zaten mühendis kafası olduğu çok belli. Bu yıl kazanabilirsem ben de mühendislik okumak istiyorum.
Konuya dikkat çektiğin için çoook teşekkür ederim Aytuğ. Her konuda olduğu gibi kökenbilim/bilgisi de zor zenaat. Eklemek istediğim, bence çok önemli noktalar var. 1. Dilin (aynı zamanda toplumsal algıyı da ya da dayatılanı da taşıdığı için) üzerinde çok oynanmış. Konuyla ilgili sağlam bilgiye ulaşmak çok zor. Tek kaynak asla sağlıklı olmaz. Bu açıdan dil, siyasi, toplumsal ve halkbilimsel okumalardan gayrı tutulamaz. 2. Kelimenin nereden geldiği değil, nasıl geldiği, hatta geldiği dile nasıl geldiği çok daha dikkat çekici. Etimoloji tarihten gayrı tutulamaz. 3. Dil, herkesin çok iyi bildiği ama bir o kadar da hiç kimsenin hiç bir şey bilmediği bir konu. Bir vakitten sonra yazılı kaynaklara ulaşılamadığı için güzel hikayeler gibi "kanıtlar" yoldan çıkarıcı. Gerçek, neredeyse imkansız.
Kısaca; tarih, siyaset, sosyoloji ve halkbilim bakış açılarıyla bu videodaki kelimelerle ilgili tartışmalarım olabilir. :-)))
Olabildiğince en geniş ve en eski kaynakların tümünden yararlanılarak hazırlanmış tek bir Türkçe kökenbilgisi sözlüğü var bence: Nişanyan'ın Türkçe Kökenbilgisi Sözlüğü. Bu sözlük çalışmalarına dayandırarak yazmış olduğu yan çıktılar (Mesela Elif'in Öküzü) de oldukça ilginç. Ha, yeterli mi ve sağlıklı mı? Yukarıda değindiğim noktaların hepsine birden baktığınızda elbette değil. Ancak, olabilecek en sağlam temelleri olan sözlük, bu. Bütün dillerde olduğu gibi. Bu tür çalışmaların sonunu getirmek, yeniden vurgulamak gerekirse, imkansız.
Tam benim konum olduğu için kendi reklamımı da yapacağım yüksek müsaadenizle: Bazı kelimeler üzerine derin dalış yapıyorum. Bir yandan da bir sözlük hazırlığım var. Makalelerime (dolayısıyla da ulaşabildiğim tüm kaynaklara) academia.edu adresinden ya da blogger adresim üzerinden benim adımla erişebilirsiniz.
Uzun yıllardır benim türlü mecralarda söylediğim şeyleri, İlker abi direkt şekilde söylemiş. Çeviri, karşı tarafın cümlelerini direkt aktarmak olamaz çünkü karşı tarafı birebir anlatmak gibi bir şansı kimsenin yok.
Çeviri yapıldığında karşı tarafın anlattığını birebir çevirmekten çok, Türkçe'de en uygun şekilde karşılamak önemli olan...
Galiba çok farklı bir dönemde yaşıyoruz. Hayatta kalmak kolay, yaşamak çok zor.
Tek bir sorum var: "hocam peki ne yapalım."
İlker hocamla baştaki muhabbetiniz de çok güzeldi keşke biraz daha uzun tutsaydınız.
belki diğer içeriklere nazaran biraz daha az reytingi var ama biz gençler için çok güzel ve zengin içerikler. Bunca dezenformasyon arasında böyle özgün yapıtlar görmek ve kendimize, benliğimize ulaşmak yolunda düşündürücü içerikler görmek çok güzel. elinize sağlık.
En iyi karşılıksız örneklerden biri de favorim 'Weltschmerz' dir. Bu harika kelime farklı şekillerde tarif edilmeye çalışılır. Kısaca 'dünyanın acısı' şeklinde ifade edilse de 'Mevcut yaşam koşullarının ve mevcut dünyanın ideal dünya ile uyuşmaması durumundan ortaya çıkan depresyon hali' şeklinde ifade edilmesi en iyisi gibi.
Zweisamkeit, sevdaya dahildir, evet.. Ne güzel dedin, bilmiyorlar, anlamıyorlar, iki kişilik yalnızlığın güzelliğini..
Konuşmanızı keyifle dinliyorum. Sondaki şiir kısmına gelince dinlemeden derhal kapatıyorum.
_'iki düşün, bir konuş.'_ diye boşuna belirtmemiş büyüklerimiz 😒
sadece bu bölümde değil, flu tv'nin diğer programlarında ve bölümlerinde de gördüm bunu; kediler gelip korkusuzca sırtüstü atıyorlar kendilerini yere. çok iyi bakılıyor, çok kıymet veriliyor ve güvenleri hiç sarsılmıyor olmalı.
Her video sonunda damağımda tanıdık ,güzel bir tat kalıyor. Kendime benzettiğim az sayıda insanlardansınız, iyi ki varsınız 🍀
ne zaman Aytuğ beyi dinlesem roman okuyasım geliyo .
İrademiz var mı ? (Bence yok) Cevabın yok ise; çevremiz ve yaşadıklarımız bilinç altımızı, bilinç altımız irademizi nasıl etkiler ? Kısaca ezbere mi yaşıyoruz ? Her zamanki gibi çok güzel bir bölümdü teşekkürler 😊
Merhaba Aytuğ. Türkiye'nin ekonomik durumu yüzünden ortalama bir gencin kültürel ve sanatsal aktivitelere, tiyatroya, sinemaya, konsere, seyahat etmeye, kendilerini kısıtlamadan hobi edinmeye, hatta ayda üç beş kitap almaya bile ya asgari bir bütçe ayırabilmesi ya da hiç ayıramaması konusundaki stresine karşı neler söyleyebilirsin? Gelecekle ilgili ne düşünsek kursağımızda kalıyor...
Hangover hikayesini Aytuğ abi daha önce anlatmıştı sanırım ama benim açımdan hiçbir kusur yok zira bu dinleyişimde daha farklı şeyler düşündürdü.
Müşkülpesent, zayiat ve bilmukabele kelimeleri harika.
ne güzelmiş iki başınalık. yalnızlık bakiyken, ancak paylaşabilir insan. ve evet, paylaşılabilir yalnızlık dahi. ama istemez insanlar
Bir çevirmen olarak kesinlikle ben de aynı şeyi düşünüyorum. Gördüğümüz cümleyi aynen çevirmek o cümlede zaman zaman anlam kaybına yol açıyor. Bu yüzden aslında çok da vermek istediği anlamdan sapmadan tercüme etmek gerekiyor. Aslında biraz yorum katmak lazım sanki 👍
Tanrıya bakış açını çok merak ediyorum. Bununla ilgili bir bölüm çekersen çok sevinirim, seviniriz.
Videoyu bi hafta gecikmeli izledim sizden özür diliyorum resmen zamanı kaçırmışım gibi hissediyorum şiir tam ruh halime uygundu ve konuştuğunuz bütün cümleler
Tombekiyi yakıyorum ve açıp seni dinliyorum. Sevgiler
instada görünce saati dikkat etmemiştim 10 dk bu videoyu aramıştım :))
Bende😊
Farscadaki “endişeli” sözü “düşünceli” anlamında kullanılıyor dediğinde, aklıma Azerbaycan türkçesinde de “endişeli görünüyorsun” anlamına gelen, “fikirli görünüyorsun” diye bir ifade var. “Endişe” ve “fikir” deyimde ya da dilde aynı anlamda kullanılıyor. Program yine su gibi aktı geçti, İlkerle Aytuğun sohbeti ayrı keyif veriyor. Benim aslında sormak istediğim birden fazla soru var ama bugün birini sorucağım. Sence nasıl hala ölümü, öleceğimizi bildiğimiz halde, süper egomuza yenilib, sanki sonsuza dek yaşayacak gibi davrana biliyoruz ? Duygularımızı ifade etmekden tutun da, nasıl hayat yaşamak istediğimize karar vermeye kadar? Bireylerden ziyade çoğunluğun bunu isteyib de kurtulamaması ve “diğerleri teslim olsun, sonra ben olurum” mantığıyla düşünürsek.
Ardımda, kentin içinde geniş ve dümdüz yollarda lambaların soğuk aydınlığında, Yaman bir toplumsal olay can çekişiyor, pazar gününün bitişiydi bu. Bulantı
Yine çok güzeldi teşekkürler flu tv ve Aytuğ Akdoğan
Kabağın başa patlaması deyiminin kökenini merak eder dururum...
bu harika bölümler için ne kadar teşekkür edilse az. iyi ki varsınız.
Ben bazen kendime kelime uyduruyorum. Son uydurduğum kelime "toryane" anlamı da felaket derecede güzel. Bilmiyorum, bazen bazı hisleri tarif etmek için ağzımdan garip sesler çıkıyor ve anlamsız gibi gelse de "neden anlamsız olsun ki, bence güzel" deyip o ses kütlesine anlam yüklüyorum. Aytuğ hocam, benim en sevdiğim yazar olan Victor Hugo ve onun en kült eseri, sefiller hakkında ne düşünüyorsunuz? Gerçekten merak ediyorum, okudunuz mu? Okuduysaniz o sayfalar sizlere ne hissettirdi? Onun dışında da, 18 yaşındaki bir gence bir tavsiye vermekten çok, ona bir şey söyleme imkanınız olsa, sizi severek izleyen 18. yasındaki bir gence, neler söylemek isterdiniz?
"Nan" Kürtçe de ; 1.ekmek 2.yemek,aş 3.gıda yiyecek.
Anlamında kullanılır.
'Nan eski dilde ekmek' demiştiniz bende ona ekleme yapmak istedim.
Hocam Söz-Çük hikayelerini çok sevdim. Bu serinin devamı gelsin.
9:54 bu kelimenin açıklamasını dün Kelime Oyunu'nda izledim. Hoş bir tesadüf oldu
Hangover kelimesinin etimolojisinin bahsi geçen hikayeye dayandığına dair bir rivayet süregelmekte. Kelimenin kökeninin insanların ipte uyumasıyla alakası yoktur ve maalesef bu romantik düşünce gerçeği yansıtmamaktadır. Bu kelimenin kökeni geçen akşam içilen içkinin etkilerinin ertesi gün hissedilmesine dayanmaktadır. Hang kelimesi burada askıda anlamını taşırken over kelimesi önceden gelen anlamındadır. Türkçe tercümesi olan akşamdan kalma bu bakımdan etkiyi çok doğru bir şekilde anlatan bir tamlamadır.
'proustyen' bir an: bir tadın ya da kokunun bizi geçmişe götürüp, içimize umut ve şükran dolması olayıdır. ismi marcel proust'dan gelir. kayıp zamanın izinde'yi okuyanlar kelimenin uyandırdığı hissi çok daha iyi anlamıştır sanıyorum :) özellikle yoğun edebiyat sevenlere eseri şiddetle tavsiye ederim.
Kırgiztan'da yaşıyorum. "Nun" kırgız ve kazak dilinde ekmek doğru. Ayrıca bizim kullandığımız "düşünmek" fiiline onlar "tüşünmek" diyor ancak "anlamak" manasında kullanıyorlar. Yani "tüşündüm" dediğinizde "anladım" demek oluyor. Gene süper bir bölüm. Daha önce de dile getirmiştim, Nevzat hoca ile Aytuğ beyi aynı programda görmek çok güzek olurdu.
Ya Aytuğ, ben İlker CANİKLİGİL ile sohbetinizi çok seviyorum. Böyle sohbet programları çekseniz beraber keyifle izlerim. Hadi eyvallah 😉
Ozan Osmanpaşaoğlu, şiir ezberlenmiş, ustalıkla okunmuş tebrikler 👏
Bölümde, şiirde, çok güzeldi. Çok güzel okudu oyuncumuz.
Harika bir şiir ve harika bir yorumlama.Teşekkürler bizi Behçet Necatigil ile tanıştırdığınız için🙏👏👏
yaşım hafiften geçkin olmaya başladıysa bile şuana dek kimseye başın sağolsun diyemedim, hep kaçtım arkadan da çok laf işittim tabiki.. Sondaki şiir biraz beni anlatıyor, sevdim..
Aytuğ abi seni dinlerken farklı dünyalara gidiyorum seviliyorsun abi
Zorba en sevdiğim kitap. Umarım herkes okur herkes beğenir. Muazzam bir eser :)
Harika bir bölüm olmuş. Bir iki yerde durdurup üzerine düşündüm. Ayrıca kedi videosu esprisi güzeldi.
Kedi videolarını hızlıca geçenler, sizleri seviyorum.
Keşke daha sık ve uzun olsa programınız… ve cok cok daha fazla kitap önerilerinde bulunsanız keşke
5:50 bir şeyi özenerek yapmanın keyfi ve daha önce hiç yapmadığın bir şeyi yapabildiğini gördüğünde gelen ılık meltem: '''oha bunu da yapabiliyorum''' 🧡
Merhaba, programınız dolu dolu ve oldukça etkili; öneriler, alıntılar, konular sizin anlatımınızla da birleşince izleyici sanki büyülü bir zihinsel sürece giriyor.
Soruma gelirsem " Fikir-efkar anlam değişiminden çağrışım yaptı. Düşüncelerden çıkamama ihtimalini göze alarak ve belki de bunun zevkine ve acısına doymamacasına her daim düşünmek mi yoksa düşünmemek mi? Sizce yaşamak için hangi yolu tercih etmeli insan?"
Teşekkürler...
Hayal gücü ile kaygı duygusu arasında nasıl bir bağlantı vardır?
Geçen bölüm çok güzeldi bence. Lütfen böyle devam edin kedisiz
Hayatında hiç kitap okurken hikayesini saniyeler içinde her zerresine kadar unuttuğun ama anlamak istediğini bir ömür unutmayacak gibi aklında kaldığı dönem oldu mu
Program güzel olmuş, kelimeler ve deyimlerin hikayelerini dinlemek keyifliydi. Yüreğinize emeğinize sağlık ❤️🌷 Farklı dillerdeki ortak deyimlerden de bahsetseniz güzel olabilir.
Mesela basit bir örnek vereyim: “Söz gümüşse sükut altındır” hem İngilizce hem de Hollandaca ile ortak bir deyim. Toplumların / insanların düşünme şekillerindeki benzerlikleri de gösteriyor. “Lafı ağzımdan aldın” deyimi de ortak mesela :)
İyi ki varsınız. Terapi gibi videolar.
Güzel programdı emeğinize sağlık.
Sevan nisanyan sözlük !
Emeginize teşekkürler.
Merhaba. Bir cümle kurarken anlamı daha iyi yansıtmak, iletideki atmosferi alıcıya daha dolaysız yoldan aktarmak için veya sadece kulağa daha hoş gelmesinden dolayı cümle içinde yabancı sözcükler kullanmak hakkındaki görüşlerin nelerdir?
İngilizce bilen insanların cümle içinde ingilizce sözcükler kullanmasına irrite olan birçok insan var. Dilin sürekli değişen yapısı ve global dünya bağlamında türkçeyi, dilimizi korumak ne anlama gelir; bunun sınırı nasıl çizilebilir?
Şans kavramını nasıl yorumluyorsun , yaşanan olayların düşünülen fikirlerin okunulan kitapların hepsinde şansın etkisini bilmek nasıl hissettiriyor ?
Almanca bir kelime vardır ben çok seviyorum.
Weltschmerzen; Dünya ağrısı.
Bilgisayar kelimesi Prof Aydın Köksal tarafından pek çok bilişim terimiyle birlikte dilimize kazandırılmıştır.
Bir süre önce sorduğunuz soruyu ben yıllardır düşünüyorum. Ve düşünce tarzıma o kadar çok etkili oldu ki... Şimdi soruyu tekrardan size yöneteceğim üzerine biraz laflamakta mahsur yok bence. " Karşılıksız yapılan birşey var mı? "
Oğuz Atay özel bölümü yapmayı düşünüyor musun?
Her şeyde Tanrı’yı bulabilmek harika bir motivasyon
Behçet Necatigil'den bahis açılınca geçmişe gittim, sağolun.. 6-7 yıl kadar Beşiktaş da, Behçet Necatigil Sokak da, Behçet Necatigl'in o tarih kokan evinde oturduğum günler aklıma geldi :)
Seni uzun zamandan beri zevkle takip ediyorum ve benim de nacizane şiirlerim var. Sence bir şairin değerinin anlaşılması için onu okuyacak yalandan bir kalabalık mı gerek? Toplumun gözünde çok değer görmüş şairler var ama değer görmemiş çok iyi bir şair anlaşılmadığı için şanssız mıdır? Anlaşılmak bir lüks müdür yoksa ihtiyaç mı? Şiirin muhatabı şair midir yoksa okuyucu mu?
İnsan olmaya nasıl katlanıyorsun? Sevgiler
Bu bölüm harika olmuş aytuğ abi kediler toparlamış bidahakine düşen pandalar koyarsan güzel olur teşekkürler 🤣
Nankör anlamında ekmeksiz dendiğini duymuştum demek anlamı aynıymış gerçekten çok enteresan.
Çok güzeldi, teşekkürler 🍀
İyi yayınlar
"Çizmeyi aşmak" deyiminin kökeni antik Yunan'da Apelles isimli bir ressamdan geliyor diye biliyordum ben. Hatta Sunay Akın da o şekilde anlatır. Demek ki bu konuda da rivayetler muhtelif.
Aha Şeyhim yeni video atmış. Vay sen hoşgelmişsin
şu hafta sonu videoları sabahları yükleseniz. millette kahvaltıda izleyebilse.
14:25 sizi hiç tanımadığım birine o kadar benzettim ki....
Kelimeler iç çamaşırı giymez.
demişti bir şiirinde küçük İskender bu bölüm bana bunu hatırlattı.
Vay güzel bölümdü. Kedi videoları dışında geri kalanı harikaydı. Özellikle sondaki şiire bayıldım. Teşekkür ederim.
Hocam bir Ulus Baker videosu bekliyorum.
Aytuğ abi rica etsem soru cevap videosunda şiir okur musun?
Cok mutluyum musmutlyum aytug gelmış
Varoluşun ve kendine yetme sığınabileceğin bir kendiliğin olması gibi şeyler bazen imkansız geliyor , diyorum ki acaba bu sadece başkalarına bağlanmanın korkaklığını entelektüel bir şekilde kapatmanın farklı bir yolu mu ? Araştırmalar gösteriyor ki en mutlu olanlar en sosyal olanlar . Ve varoluş da bir yerde yalnızlığa rağmen kendine yetmeyi gerektiriyor , varoluşçuluk sadece kendi yarattığı benliğe derin bir yalnızlık ağır bir derinlik pahasına tapınmanın bir yolu mu , iyi olan ya da olmayan ne bilmiyorum , ama hiçbir şey yeterince doğru değil gibi
Harika bir içerik olmuş yine. Özellikle kedi videolarına bayıldım, iyi bir seçki 😋 keder benim de ağırlıklı ruh halim olsa da zamanla bunu yüceltmektense dengelemeyi öğrenmeyi deniyorum. Oysa ki uzun yıllar kedersiz insanların boş hayatlar sürdüğüne inanmıştım. Ya da anlam verememistim. insanlığın altından kalkması zor zamanlardan geçtiği dönemlerde absurde sığınması gibi arada kedi videolarına ciddiyetle bakmak neden olmasın. Asıl konuya dönersem. Çaban, emeğin için bolca teşekkürler, tekrar tekrar izlemelik ve sindirmelik güzel derlemeler sunuyorsun kesinlikle. yeterince güzel ifade edememis hissediyorum o yüzden yeni videolarda bu çabayı sürdürürüm artık 🙂
'fernweh'(13:56) sözcüğü bana Irvın Yalomun şu sözünü hatırlattı:
Bazen sahip olmadığım hayatın yasını tuttuğumu düşünüyorum.
Bazen kendi karamsar ve melankolik hâlimden zevk alıyorum, hoşuma gidiyor. Aynı durum sende de oluyor mu? Bu arada önceki bölümün çok kasvetli olduğunu düşünenlerle dalga geçişini sevdim.
Hayatı, hayata anlam katan bu sözcükleri, cümleleri bu kadar derinlemesine incelerken popüler kültürde bahsedilen " Anda kal, mutlu ol!" duygu durumunu yaşamakta zorlanmıyor musunuz ?
Düzeltme : Sonntagsleerung değil Sonntagsleere olacak. Sonntagsleerung=Pazar boşaltımı (yani posta kutularına gönderilmesi için atılan mektupların, pazar günü de boşaltılması,toplanması). Sonntagsleere= Pazar boşluğu 👍Yazıldıysa bana denk gelmedi yorumlar arasında.
soru değil ama nezkat hocayla bir 3lü program yapar mısınız. biraz daha serbest bi konudan ziyade sohbet gibi
"Belki herkesin gitmek istedigi yerdir, kalmak" Gitmek ve kalmak uzerine ozellikle kalmak uzerine konusulmali. Soru bu.
Ben de bu aralar Tanpınar okuyorum. Nasıl bu kadar geç okudum diye üzülmekteyim. Onu okudukça sonrasında gelen pek çok edebiyatçının köklerini daha iyi anladığımı düşünüyorum. Başta Oğuz Atay. Tanpınar'ın hikayelerinden çok yeni sözcük öğreniyorum. "Benirliye benirliye yürüyordu". Ürkerek, korkuyla şaşırarak anlamına geliyormuş.
Bu en küçük işe bile odaklanabilme, "flow"a girip kendini kaybetme, Tanrıyı bulma ve hayattan işinden zevk alma olayı neredeyse tüm sofistike toplumlarda var ama özellikle Japonlar bu konuda çok başarılı. İkigai, yaşama amacını bulmak. 1952 yapımı İkiru filmi de bunu anlatır biraz, izlenesi.
Türkçenin güçlü ve zayıf yönlerini, göç ve yerleşik kültüre geçildikten sonra dil üstündeki etkisini, savaşları acıların etkisini, Türkçenin diğer dillere etkisini Ve diğer dillerin Türkçe üstünde etkisiyle ilgili düşüncelerini ve sohbetinizi dinlemek isterim.
Zorba çok etkileyici bir kitap👍⚘
çok güzzel sanat eseri gibi video uzaktan tdk videosu gibi. içinde vermek istenilen mesaj ince namelerle usul usul işlenmiş, kedi videoları bir hiçlik katmış 25. kareler gibi bize kedi alırmaya mı çalışıyorsunuz evde var zaten :D . son olarak ... (yazdığım sözcüklerin anlamlarını araştırırken son cümlemi unuttum bari bir kaç kelimenin anlamını daha doğru kullanmayı öğrendim eyvallah)
İnsanların bize duyduğu sevginin temelinde başka sebepler varken onların sevgisi ne kadar saf olabilir ? Ve bu gerçek dışılığın(sevginin yalan olmasının) hissettirdiği duygu ile nasıl başa çıkılır ? Çünkü bazen kafama silah dayanmış ya duracaksın ve öleceksin ya da önünde duran bu cam kırıklıkları ile dolu yolda ayakların parçalanıncaya kadar yürüyeceksin demişler gibi hissediyorum.
Üzerine düşünmeye değer bir şey var mı bu kadar basit bir sonu olan dünyada ?
"Nan" hala kullaniliyor Kyrgyzstan'da.
Yüreğine sağlık 👏👏✌️
Keyifliydi 👏👏👏