Dostoyevski Budala eserinde şöyle diyordu: "Emin olun ki, Kolomb Amerika'yı keşfettikten sonra değil, keşfederken mutluydu." Yani mutluluğu, hayattaki amaçlarımıza ulaştığımızda değil, o amaçlara ulaşırkenki yolculuğumuzda mutluyuz.
Anladigim kadariyla ne din ne bilim tam olarak herseyi açıklamıyor, bir yerden sonra is belkilere olasiliklara kalıyor. Bu durumda kisinin o anki tercihine kalıyor. En temel inançta agnostizm oluyor :) kendi adima daha doğrusu. Uzun suredir inancimi sorguluyorum, din bilim felsefe anlamaya calisiyorum. Geldiğim nokta kimse bisey bilmiyor :) Beni tam olarak ne din ne bilim ne felsefe tatmin etmiyor. Fikri olan varsa soylesin, napiyoruz biz burda koca evrenin bir köşesinde debelenip duruyoruz:)
@@isabelleisebelle9865 hayır blakis islam dini herşeyi ama herşeyi açıklıyor...kur'ani kerimi okidunuzmu baştan sonaa sakin ve dogruyu bulmak için....eğer niyetiniz halis ise ..butun sorulariniza cevap bulabilirsiniz...bir çok papaz gayri muslim hattaa düşman olanlar , kurandaki mucizeler karsisinda musluman olmuştur ve olmayada devam edior
@@Zerdust0 bence olay kısaca şu:Mutluluk hayattan aldığımız keyiftir.Keyif almak nedir dersen içinde olabildiğince düşünebilmek,sevmek,yani aşk için,sanatın herhangi bir dalıyla ilgili bir uğraş edinebilmek,dünyayı gezmek,farklı kültürlerle,insanlarla tanışmak,mesela Meksikada bir fiesta veya siesta için yeterli vaktimin olması..Yani zamanımı iyi değerlendirmek.Zamanımı iyi değerlendirmek bunlar ise bu yaşamın da bir anlamı kendiliğinden var olacaktır:)
Eğer tutkulu bir aşk yaşıyorsanız ve tutkunuzu göklere çıkarmak istiyorsanız, şiir okuyun. Ateşiniz geçtiyse ve gelişen ilişkinizi anlamak istiyorsanız psikoloji okuyun. Ama ilişkininizi henüz sonlandırdıysanız ve aşksız daha iyi hissettiğinize inanmak istiyorsanız felsefe okuyun. Jonathan haidt
Mutluluk mutsuzluğa muhtaçtır. Hiç susuzluk çekmemiş birisi suyun ne kadar önemli, değerli olduğunu asla anlayamaz. Mutluluğu yaşamanın birinci şartı mutsuzluğu tatmış olmak. Mutsuzluk kötü bir şey değil. Mutsuzluk en az mutluluk kadar önemlidir.
Kesinllikle katılıyorum.Mutsuzluğa çok kötü bir şey bakmak yerine hayatımıza katacak şeyleri düşünmek çok daha önemli.En azından olgunlaşmamıza çok yardımcı bir şey.Mutsuz olmadan mutlu olmağın değerini anlayamayız
Ve bence bunu sürekli yaşar çünkü artık onu da tatmistir. dünya da zaten karşıtlık üzerine kurulmuş bence acı olmadan tatlı olmaz gözyaşı olmadan mutluluk gibi yani kısacası hepsi birbirinden bağımsız değildir.
Seneca'nın mutlu yaşam üzerine metninden “İnsanoğluna bahşedilmiş en büyük nimet, içimizde ve ulaşabileceğimiz yerdedir. Bilge bir kişi sahip olmadığını arzulamak yerine, her ne olursa olsun kendinde olanla mutlu olmayı bilir.” Bu söz toksit şekilde mutlulukla kafayı bozmuş insanlara hep söylerim. Mutluluğun ya da gerçek mutluluğun maddi bir şey olduğunu çok düşünmüyorum evet çok lüks bir araba verilse aşırı mutlu olurum :) ama bir şekilde yaşamım o şeyleri kabullenir ve sıradanlaştırır. Çerçevem ne kadar genişlerse genişlesin hep daha fazlasını beklerim maddi açıdan. Mutluluk benim için küçük anı parçaları ama en önemlisi zihnim kendi sınırları çerçevesinde tatmin oluyorsa benim için asıl mutluluk o. Bu mutluluk maddi bir şeyin verdiği mutluluktan daha önemli benim için. Çünkü sınırlı değil. Ulaşılacak bir şey yok kendini geliştirmek bir şeyler bilmek bir hedef ama bir çerçeve içinde değil o yüzden ulaşılması daha zor ulaşılınca verdiği haz daha yoğun geliyor bana. Emeğine sağlık dilozof bu seri bana çok iyi geliyor. ( Cümleler büyük ihtimal devrik ve anlamsız oldu kafamdakileri aktarmadım )
Oldukça güzel anlatmışsın. Bende bugün tesadüfen bu video öncesi mutluluk üzerine düşünüyordum hayatım mutlu olmak için en azından toplumun oluşturduğu mutlu olmak için sahip olman gerekenler diye düşündüğümüzde birçoğu yok ama mutluluk dediğimiz şey bir şeye sahip olmakla oluşan fırsatlardan ibaret değil ki elimde hiçbir şey gelmiyorsa bile mutluluğu hissedebilmek her şeyden bağımsız kalbinde hissetmek yeterli sanırım.
@@berivandemirel3931 Katılıyorum ama en azından insanın entellektüel açıdan kendini tatmin etmesi için karnını doyurması ve bir çatıya sahip olmak gerekiyor. Bu yüzyılda da herkesin bunlara sahip olması gerekiyor o ayrı. Yorumun için teşekkür ederim düşüncelerini paylaştığın içinde
Mutluluk bedenle başlıyor. Uyku, beslenme, hareket, zihini çalıştırma, dinlenme, zevkler... Hepsi bir miktar mutluluğumuza etki ediyor. Toplamda bu etkiler belli bir sınırı aştığı dönemlerde mutlu hissediyoruz. Genelde zevk kısmına odaklandığınızdan, sadece zevkli heyecanlı, bize enerjik ve tutkulu hissettiren deneyimleri mutluluktan sayıyoruz. Halbuki susuz kaldığınızda suyun ne kadar büyük bir mutluluk kaynağı olduğunu anlarsınız. Mutluluk yere zamana imkânlara göre değişiyor demek oluyor bu. Bu nedenle mutluluğun tanımını yapmak zor. Bu yüzden de, dediğiniz gibi mutluluğu eksik olanlar da aramaktansa, varolanların hangilerinin yokluğunda mutsuz olacağımızı dusunerek mutluluğa varabileceğimizi düşünebiliriz. Bu nedenle bedensel ve somut kısımlar bence mutluluk da daha büyük rol sahibi. Bu nedenle insanlar sağlıklarını, yani tüm bunların üzerine felsefe yapmayı sağlayacak temeli, yani yokluğunda başka hic bir şeyin öneminin kalmadığı şeyi kaybettiğinde gerçek mutluluğu anlıyor. Sağlık da bize çok basit şeyler sağlıyor. Rahat uyumak, beslenmek, çalışmak, dinlenmek, öğrenmek, zevk veren şeylere yönetebilmek vs. Mutluluk varoluşun değerini fark edip, bu varoluşu halini daha değerli hâle getirmekle oluşuyor diyebiliriz. Bu değeri ne kadar çok kendimiz inşa edersek (bize bahşedilenler harici), mutluluk daha belirgin ve uzun soluklu oluyor. Çünkü bu durumda beden ve zihin de çalıştığı için, bu bir dinamo misali hem kendi değerini arttırıyor hem de bu durumdan zevk alıyor. Aynı zamanda kazanılan bu artı değer insanı daha ileri doğru taşıyor. (Normal şartlar altında, anormal şartlar başka bir konu)
kimin sözüydü, mutlu musun diye düşündüğün anda mutluluğu kaybedersin gibi bişeydi. bi de victor frankl'ın başarı ve mutluluk amaçlanmaz, başka şeylerin yanında gelir gibi bir sözü vardı. en sevdiklerim ve mutluluk konusunda kendime edindiğim düsturlar bunlar. genel olarak bir şeyleri yaşarken değil de sonrasında mutlu olup olmadığımı anlıyorum.
Çok okumak"sadece felsefe diil"...sosyoloji,ekonomi,siyaset .....insanların sömürülüp ve bundan mutlu olması....anlamaması....işte bunları bilince mutsuzluk intihara bile götürüyor.. .örnekleri varrrrrr
Oxuduqca,dinlədikcə,öyrəndikcə nə çox şey bilmədiyimin fərqinə varıram və sizi dinlədikcə,araşırıb bilgi qazandıqca tamam fərqli hisslər yaşayıram.Xoşbəxtlikdə araşdırıb doğru yolu tapdığımızda hər şeyi reallığda olduğu kimi dərk etdiyimizdə və dərk etdiyimiz anlayışlarda xosbəxtliyin olduguna inanmağımızdadır.Qısacası hər şey inanmaqla başlayır ❤️ "Bəzi hissələri cumlələrlə ifadə etmək olmur,o səbəbdən yazdıqlarım anlamsız ola bilər)"
çok güzel bir anlatı Dilara. Teşekkür ederim. Bence, dingin zihne ulaşmanın yolu, neyin kontrol edebileceğimizi, neyi edemeyeceğimizi bilmekten daha fazlası olmalı. Bu boyutta olsa bile, kontrol edebileceğin halde kontrol edemeyeceğini düşündüğün, şimdi kontrol edemeyeceğini düşündüğün ancak yaratıcı bir çözümün olmadığından böyle düşündüğün şeyler de olmalı. Şeyler de durağan olmamalı. "Durağan zihin" belki de zihnin kendi yazılımını tanımasıyla mümkün. Davranışsal ekonomi, evrim ve akıl modelleri sanki bunun giriş seviyesi. Mutluluğu, ben herşeydeki, her aksiyonun ve her bağlantının içindeki nektar olarak görüyorum. Aksiyonla birlikte ortaya çıkar, çıktıkça o aksiyon alışkanlığa dönüşür. Türker Kılıç hocanın "Anlamaktan doğan sevinç" anlatısında olduğu gibi, bu sevinç, her aksiyonla birlikte de ortaya çıkmalı ki, alışkanlığa dönüşebilsin.
Umarım herkes musmutlu olur Dilara canım yine çok güzel bir yayın olmuş. Felsefe yaparken ne kadar mutlu olduğunu görüyoruz ve biz de seni dinlerken o derecede mutluyuz
Aslında abla çok haklısın insan bence bir şey yapmayınca sıkılıyor ve insan sıkılınca mutsuz oluyor insanın kendisini bilmek ve hobilerini gerçekleştirmek insanı mutlu eder ve bir yandan bir ödev bile yapsam ben başardım diyorum
Mutluluk farkındalığının farkına vardıkça öğrendikçe mutluluğun arttığına inananlar danım .İstediklerine ulaştıkça geçen yol ve olaylar o nükte mutsuzluk değil mutluluk kaynağı .Senin dediğin gibi olaylara bakış acısını değiştirdikçe karamsar olmaktan çıkıyorsun . Şunu belirtmem gerekir ki mutluluğa giden yolda amaçlarının olması . Sevgi ile kalın
1.44 dakikada beynime plütonyum bombası atılmışa döndüm. "Neden mutlu olmak istiyorsun?" Şaka bir yana bu soruyu kendime şöyle evreler geçirdikten sonra sormuştum: Neden ben mutlu değilim? Neden başkaları gibi sadece anda kalıp her şeyi boşveremiyorum? Neden herkes güldüğü halde ben de hiçbir yansıma bulamıyor bu duygu? Neden mutsuzum? Mutsuz olduğum durumu neden çözemiyorum? gibi daha uzayıp giden listede bir soru beni düşündürmüştü. MUTLULUK NEDİR? İşte bu soru benim mutluluk anlayışımı değiştirmem, geliştirmem - belki de düzeltmem - için muazzam bir soruydu. Yavaş yavaş gelişen bu mutluluk tanımımda artık şöyle bir yere gelmiştim. Bir yaratıcı olsun ya da olmasın kimse bana mutluluk sözü vermedi. Bununla beraber mutsuz olmam için de söz verilmedi. Bu hayata mutlu olmak ya da mutsuz olmak için gelmedim o halde bu kadar üzerinde durmaya değer bir konu mu? Hayır diyenleri biraz arka plana itmem gerek, çünkü cevaplarımız ne kadar salt mantıktan oluşursa oluşsun duygularıma da hitap etmeli benim için. Üzerinde durmağa değer bir konu olup olmaması da önemli değil. Önemli olan - benim olaya nasıl baktığım! - Evet belki mutluluk veya mutsuzluk için gelmedim bu dünyaya ama ikisinden birini seçecek olsak hangisini seçerdik? İşte burada anladım ki hayatımda var olan ve var olacak her şey birbirini takip edecek. O halde ne mutsuzluğu reddedicem, ne de mutluluk için kendimi paralıycam. Mutluluk bir su gibidir. Mutsuzluğunu bardak yap ve lakır lakır yumdumla 👽👻
İlk defa boyumdan daha büyük meselelere yani ülkenin durumu gibi meseleleri kafayı takmaya başladığım zamanlarda bu tarz şeylere çok kafamı takmaya başlamıştım çünkü ülkemin ne durumda olduğunu görüyordum ve buna bir şey yapamıyordum. Babam da bu durumumu gördüğünde bana şöyle bir şey söylemişti: "Oğlum sen Don Kişot değilsin yel değirmenleriyle savaşma çünkü sadece enerjini boşa harcarsın. Eğer bir şeyleri değiştirmek istiyorsan, o yel değirmenlerini yıkabilecek güce sahip oluncaya kadar kafanı bunlara yorma, kendi önüne bak." Bu lafı o zamanlardan beri kulağıma küpe ettim. Bu durum, uzun ve kısa vadede daha mutlu olmamı sağlıyor :)
Cioran bu mevzuyu günümüz diliyle çözmüş hocam. Hayat intihara bile değmeyecek kadar kötü ama yine de yaşamak zorundayız ve madem yaşamak zorundaysak kimseye kötülüğüm dokunmadan,zarar vermeden bu serüvenden keyif almaya çalışmak.
Bu konu üzerine bir podcast örneği vermek istiyorum. Geçenlerde dinlemiştim en az bu video kadar ufuk açıcı olduğunu düşünüyorum. Ortamlarda Satılacak Bilgi: Nasıl Mutlu Olunur? Akış Teorisi.
Mutluluk, yakın ya da uzak başka insanların ve doğaüstü olduğuna inanılan Tanrı’nın ya da tanrısal güçlerin kendi hakkında ne düşündüğünün merakı ve esaretinden azade olma halidir…
Koşullardan bağımsız dingin bir zihin ve kendini gerçekleştirmek adına atılan adımları pratiğe döküp devamlılık sağlamak için alışkanlıklar edinmek. Ben kendime bu özeti çıkardım, teşekkürler Dilara.
Yürekden teşekkürler! Dedikleine ben de bir əlavə edim: "Mutlu (xoşbaht) olmaq - İnsan olmaqdır. İnsan olmadan mutlu olmak isteyi - çocukcadır (zaten, mümkün deyil). Söylediklerin çok güzeldir, amma eksileri var... ""Nasıl insan olunur?", - sorusunun cevabını biliyorum" - desəm... İstersen, tartışa biliriz... (63 yaşım var. Filologum. Felsefe - hayatımdır).
O kadar güzel, diksiyonlu konuşuyorsunuz ki sizi ne zaman izlesem, dinlesem uyuya kalıyorum en tatlı uykuda bu gibi geliyor .Uyandığımda da mutlu oluyorum😁
Bu serideki her videoyu elimde kalem defter not alarak resmen ders gibi çalışarak izliyorum. Bu yol beni nereye götürecek bilmiyorum ama her seferinde başka bir patika açılıyor sanki içimde. Sana minnettarım Dilara🥰
Mutluluk üzerine düşünürken yapılan en büyük hata mutluluğun olgularla değil büyük oranda bizim algılama şeklimizle oluştuğunu veya azaldığını yeterince hesaba katmamak.
Bir insanı mutlu eden tek şey, hedef değil. Hedefe giden yoldur. Ama hedefe ulaşınca mutlu olacağımızı sanıyoruz. Ulaşılan her hedefin, mutluluk süresi zamanla dolar.
Hayatın çift kutuplu olduğunu düşünüyorum bu argümanıda böyle irdelemek gerek hep mutlu olunmayacagı gibi hep mutsuzda olunmaz olmak istediğini tespit et hareket et ulaştığında yetin mutlusun emek ne kadar mutluluk o kadar
Kesinlikle İnsanın hayatındaki her seçiminin arkasındaki temel nedenin mutlu olmak olduğuna inananlardanım. Hayatımızdaki tüm seçimleri “ hangisini seçersem daha mutlu olurum” cümlesi üzerinden yapıyoruz. An için, yapacağımız şey bizi mutsuz etsede yine de o şey bittikten sonra mutluluk beklentimiz olduğu için yaparız. Aslında bir yönden burda umut etmeyi de göz ardı etmemek gerekiyor. Hangi yolda mutlu olma umudum fazlaysa onu seçerim. Elbette bu seçimi etkileyen birçok kültürel etik vs nedenler olabilir. Ama yine söylüyorum temelde öyle olduğunu düşünüyorum. Yaşama gerçekçi bakmak gerektiğine kimsenin kimseden farklı olmadığına hatta daha ilerisi hiçbir canlının hiçbir canlıdan farklı olmadığına tamamen “ben neysem herşey benim” cümlesini rahatlıkla söyleyebileceğimi söylemek isterim. Bu yüzden ne kadar bilgelik o kadar mutluluk. İnsanın kendini sürekli farklı tek görme ihtiyacının aslında insanların narsistik eğilimler gösterdiği için doğduğunu düşünüyorum. Narsizm sizi özel kılma halidir ve ne kadar narsist duygu o kadar az bilgelik ne kadar narsist olursan doğayı o kadar az anlarsın. Teşekkürler var olduğunuz için 🙂
bence mutluluk mutluluğa ulaşmak için yapılan yolculuktur ve bu yolculukta yaşadıklarımızı kabullenmek gerekir. çünkü eğer hedeflerin maddi seyler olursa (örneğin çok zengin olmak,bir şirkette ceo olmak ya da bir eşya almak.) bu hedefe ulaştığında mutluluğun sona erer ama olduğun durumu kabullenip kendini geliştirmeye ve yeni şeyler öğrenmeye başlarsan hiç bir zaman sonu gelmez illa acılar yaşarsın ama bu acıları da kabullenirsen ve atlatırsan hayat boyu bir mutluluk elde edebilirsin
Çoğu zaman mutluluğu denizin dibinde arıyor ve beyhudeliğini fark ettiğimizde kaygı yükümüze yenilerini ekliyoruz. Yüzeye doğru yüzmeye çalışın, olmuyorsa çırpınmayı bırakın. Yüzeyde Hakikat'i mümkün olan en berrak haliyle temaşa ettğinizde mutlu olma çabasının doğasını bilirsiniz. Telaşa gerek yok, hepimiz bir gün karaya vuracağız.
İnsan hayal ettiği müddetçe mutludur.hayallerine ulaşınca mutluluk daimi olmaz. Kısaca insan sahip oldukları ile değil hayalleri ile mutludur. Mutluluk ve huzur yokluktadir.varlikta değil.
Her insanın kalbinde derin bir sevgi vardır ve o sevgi onu mutluluğa getirecekmiş gibi gösteriyor onun nefsi. (Şöhret, para, çok çocuk , daha entelektüel olmak )Ama bu dünyada her şeyi fani olduğu için fani bir şeyi içinde noksanlar olduğu için bir levelden sonra istediği mutluluku vermiyo . Ama bi insan onun yerine Allah sevgisini koyduğu zaman bütün noksan sıfatlardan münezzeh Allah’ı sevdiği zaman işte asıl mutluluğu yakalıyor.
Bu aralar karşıma "mutluluk" ile ilgili çok içerik çıkıyor ve hepsinin nihayetinde varılan nokta, bir düşünürün de dediği gibi; " kaderini sev ki rahat edesin" cümlesine çıkıyor. Sanırım haklısınız.
Hayata nasıl bakıyorsam hayat öyledir, herkesin tanrısı kafasındakidir. Mutluluk benim için neyse ona göre mutsuzumdur. Belki de mutluluk tanımınızı değiştirmeniz gerektir. Hep ulaşılması gereken imkansız nokta gibi görmek yerine onu yanınıza çekip erişilebilir hale getirmelisiniz.
Budizm mutluluğa değişik bir açıdan bakar. Hayat acılarla doludur. Acıları azaltmak, arzularınızdan vaz geçmekten geçer. “ Ne kadar az arzu o kadar az acı” olarak yorumlar bir şekilde mutluluğu.
Japonya'da yaşayan Türkler ve dilimizi konuşan Japonlar ile çokça sohbetim olmuştu geçmiş yıllarda. Gözlemlemeyi, sorgulamayı severim. Mahayana Budizm'inin "güncel ve yaygın" hali arzulardan asla vazgeçmez. Arzuların hayatın vazgeçilemez bir gerçekliği olduğunu ve aydınlanmak için kişinin arzularını yönetimi altına alması gerektiğini söyler. Kişi açgözlülük ve havyanlık dünyasında yaşamamalıdır. Öfkesini ise sadece adalet için yaşamalıdır, şiddet tatmini için değil. Hiçbir canlıya zarar vermemelidir ve tüm canlılara büyük saygı duymalıdır. Çünkü bir canlıya zarar vermek kişi için karmik olarak çok yıkıcı bir cürümdür. Aydınlanmanın tek yolunun, kişinin kendi arzularını ve zihnini tamamen yönetimi altına alması olduğunu söyler. Acıları ise içsel gelişimin basamakları olarak görür. Asla kendisinden üstün gördükleri bir varlığa tapınma durumları da yoktur. Onlara göre her şey eşittir ve aynı şekilde saygı değerdir. İnançları bu düzlem üzerine kuruludur. En önemlisi kendi öğretileri konusunda, yanlış konuşan kişileri "kötü arkadaşlar" olarak nitelendirirler ve ısrarı halinde ilişkiyi keserler. Bu konuda da oldukça katılardır. Budizm hakkında, Budist olmayan kişilerin, yüzeysel bilgilerle konuştuğu şeylerin de neredeyse tamamı yanlıştır. O zaman gözlemlediğim en önemli şey de buydu.
Yaşamdaki mutluluk bana göre ancak zaman zaman dibe vurularak !!!, mevcut koşuldan hoşnut yada mutlu olmaktır Aksi durumda her ne yaşıyor ve yapıyorsak mevcudiyet bize asla zevk vermez, hep daha fazlası istenir .insanoğlu hep ama hep ister malesef.Pelin her zaman ki gibi harikaydın❤
23 dk.sunumunuzun toplasam 4 dk olan söylemlerinize katılıyorum. Sizde inkâr etmiyorsunuz zaten benim dusuncem diyerek.Mutluluk her birey için herşey olabilir veya terside
Mutluluk, hazzın sürekli hale gelmesi değil midir? Haz, anlık bir duygu hali, mutluluk ise bu duygu halinin süreli hale gelmesidir. Bu tanımı bir felsefeciden duymuştum bana da tutarlı gelmişti doğrusu. Her şey zıddıyla varsa, hazzın zıddı öfke, mutluluğun zıddı üzüntüdür.
Mutlu olmak için mutlu olmayı istemek mutluluğun bittiği yer değil.. Asıl mutluluk sonsuzlukta.. İnsan sonsuzluğu istiyor, bundan o kadar eminim ki.. İstemiyorum diyenler kendini kandırıyor olabilir
İnsan mutlu olmayı istemez, mutsuz olmamayı garantilemeye çabalar! Mutluluk, yaptığın bir araba kazasından eşini ve çocğunu canlı kurtarıp, ''ulan biz bunun içinden nasıl çıktık'' diye hayret ederken baktığın hurdaya, gülümsemek, yeniden mutsuz olmama yolunda kalmaya devam edebilmeye sevinmektir... Adamlar kaç bin yıl önce tartışarak atom u buldu, bunlar hala tavuk mu yumurtamı laflarındalar.... Yine de teşekkürler... Avcılık bilirseniz ayı saldırısından patlamayan tüfekle nasıl kurtulunabileceği..... Of yaaaa.....
Yaşam felsefesi olarak Beni en tatmin eden Camus'un Sikifos felsefesi..... Tanrılara başkaldırmak... Tabi ben bu yaklaşımı direkt almıyorum... Benimki yaşamın absürdlüğüne ve insanın kendi yaratmış olduğu tüm Tanrılara çizik çekmek... Unuttum adına bir çizik çektim... 🤗😁
Mutluluk anlık bir süreçtir ve bütün duygular gibi geçicidir... Geçici şeylere, kalıcı anlamlar yüklerseniz "yük" olur! Gelinebilecek en iyi noktanın üçüncü bir gözle olaya gözlemci kalabilmek mutlu mutsuz öfkeli yada gergin stresli vs bunlar yaşanırken farkındalıkla gözlemleme bilincini açık tutmak ve yanlış anlamalardan kaçırmak.
Stoacılar için insanın temel amacı mutluluktur. Mutluluğa ulaşmak içinse doğaya uygun yaşamak gerekir. Dolayısıyla doğaya uygun yaşamayı felsefi olarak benimsemişler ve dünya vatandaşlığını savunmuşlardır. "Mutluluk, dış koşullara bağlı olmamalıdır" önermesini dile getirmişlerdir.
Stoacılara göre temel amaç mutluluk değil. Erdemli bir yaşam ortaya koymaktır. Doğru olanı yapmaktan haz almaya çalışırlar. Yani temel amaç Erdemli davranışlardır.
ปีที่แล้ว
17:16 Burası nasıl da Stoacıların Mantık, Fizik ve Etik kavramlarıyla uyuştu. Koşullardan bağımsız bir zihin, akıl ve duyguların dengesini bulmak suretiyle kendi doğamın farkına varmak ve bu tüm farkındalıkla eylemek.
Mutluluk istençlerinin ortaya çıkardığı arzulara direnmek, onu yenebilmeke ortaya çıkan bir ego tatmini olmalı. Bunun en ilkeli olarak bir şeyler elde etmenin verdiği hazdır. Onu elde ederiz ve mutlu olduğumuzu sanırız fakat onun mutluluğu bir noktada bitmiş ya da bitecektir. Fakat onun vereceği sonlu hazzın peşinden koşmak yerine ona yani aslında yine kendimize karşı koymuş olmak bize gerçek mutluluğu verebilir.
Mutluluk, öğrenilen bir şey bana göre... Boğaz'da bir yalıda yaşayanların mutlu olduğunu düşünürdüm eskiden. O yalıların bir çoğunun perdeleri hep sıkı sıkıya kapalıdır. Öylesine muhteşem bir manzaraya karşı oturan insan neden perdeleri kapatır ki derdim. Neden görmek istemez denizi, manzarayı? İşgal etme o zaman git, deniz görmeyen bir yerde otur öyle değil mi? Sıradanlaşıyor işte. Bir şeyi elde edince, o şey kıymetini yitiriyor. Her gün uyanıyor o manzarayı görüyorsunuz, ilk günler nasıl mutlusunuz, hava basıyorsunuz hatta. Ama bir kaç sene sonra o denizi fark etmez hale geliyorsunuz, artık sizi etkilemiyor. Kanıksıyor, ne var ki bunda diyorsunuz. Körleşiyorsunuz. Asfalt gibi gelmeye başlıyor o muhteşem deniz. Sanki duvarınıza astığınız bir tabloymuş gibi gelmeye başlıyor önünüzden geçen vapur... Bir çoğumuzun hatta o yalılarda yaşayanların duvarlarını da süsler muhteşem deniz manzaralı tablolar.Ne garip öyle değil mi? Zaten tablo gibi bir hayatın var deniz tablosu ile ne işin var? Hayalin idiyse, zaten gerçek olmuş. Alıp duvarına astığın, iç çektiğin şeyi tam da yaşıyorsundur, içindesindir ama yaşadığın anda görmezsin, görmezden gelirsin. Seni mutlu etmeye yetmez. Ve perdeleri kapatıp oturursun o yalıların içinde... Uzaktan o yalılara, o manzaraya ne güzel bir tablo der gibi bakmak çok mutlu eder de ; o yalıların içinden aynı manzaraya bakmak, bir tabloya on bin kere bakmak gibi körleştirir, mutsuz eder. Yalıya sahip olmak mutlu olmaya yetmiyor işte. Mutlu olmayı da öğrenmek gerekiyor. Tıpkı bir dili öğrenir gibi...
Mutluluk, bu pazarda "kurulmuş bir tezgahtır..." Ve müşterisi ancak "tezgaha gelmiş" insanlardır. O yüzden sonsuz enflasyon ve tatminsizlik kaçınılmazdır.
Mutluluk insanın içindeki heyacan, var olmanın kaygısız, kedersiz yaşama serüveni. Fikirlerini, düşüncelerini bir noktada toplayıp istediğiniz bir şeyi yarattığınızda, o şeyin çalışır vaziyette işe yaradığında, bu başarınız size doruk noktasında heyacan ve mutluluk verebilir. Yardıma muhtaç birine yardım ettiğinizde, onun başarısını gördüğünüzde, katkınızdan dolayı mutlu olabilirsiniz.
Sartre nasıl anlatılır diye düşündüm... yıllar yıllar önce birçok kitabını okumuştum..sinekler geldi aklıma.. birde varoluş hümanizmadır.. o zaman farklı düşünüyordum videonla ve yaşımla yeniden değerlendirdiğimde evet doğruymuş ama dedim.. varoluş kavramı evrenle ilgili..hümanizma kısmı bizimle insan kültürü varoluşu ile ilgili kısmı..Sartre tam bu insan varoluşunda ki durumları işliyor. Sende tam çerçevelemeden toplum birey ilişkisi üstünde durdun.. olayı gerçekten özümsemişsin.. insan varoluşu hümanizması kültürü birileri için poşet olabilir poşetin içinde korunaklı isen poşet ne kadar uçuşsa bile senin umurunda olmaz..Hristiyanlık:) ben sizin çobanınızım benim belirlediğim varoluş içinde kalırsanız "tercih yapmak" zorunda kalmazsınız ve mutlu olursunuz.. poşet içinde aptal ve mutlu.... Oysa materyalist yani bana göre hümanizma akan bir su kütlesidir yaşamda akmak zorundadır ama zorluklarla kendine göre formal hale gelir. Birey suya yön verebilir avatar gibi ama bir b-alık olabilir bu bir tercih meselesidir.. biri tercih eder tüm zorluklarla mücadele eder..ama suyu büker ötekide tercih eder balık olur ve sadece mutlu olur.. asıl problem hiç birşeyi tercih edeneyenlerde.. hümanizma da tercih etmek varolmak demektir. Tamda bu noktada niche bükücü olarak aptallara laf eder oysa "aptallar-abdallar" tercih etmişler İsa yı seçmiş ve varolmuşlardır.. hangisi daha üstün..bence bükücüler.. peki kim mutlu normal kültürün verdiğini ve o sınırı kabul edenler aptallar-abdallar... Sartre gelirsek.. poşet gözlemcisi..bakıp nasıl uçuştuğunu..resmediyor...poşetin içindeki nasıl uçuştuğunun farkında bile değil..
Mutlu olmak istiyorum çünkü kendimi iyi hissetmek istiyorum içimde kelebekler uçsun istiyorum hayata insanlar gibi bakmıyorum kısacası kendimi bilmeden yaşamaya yaşamak diyemiyorum çünkü bana göre bir insan türünü kendi ait olduğu canlı varlığı tanımalı kim olduğunu bilmeli onun dışında diğer insanların yaptığı şeyler bana pek sıcak gelmiyor hayalim dünyayı dolaşmak çünkü yeni yerler yeni insanlar görmeyi çok seviyorum çocukluğumdan beri hep ilgi de duyardim nedensizce ne kadar çok bilgiye yaklaşırsam yaklasayim buna yetmem mümkün değil biliyorum böyle olmasını da seviyorum bilginin bir sınırı olsaydı eğer muhtemelen Son gibi bişey olurdu ve bundan hoşnut duymazdim .her neyse yaşamda var olduğumuz sürece buna odaklanalim değil mi nasıl iyi hisseiyorsaniz öyle mutlu olun hayat sizin evlilikten işten arkadaştan ibaret ise ve bundan huzursuzluk duymuyorsaniz iyisindir sıkıntı yok bazı insanlar da bundan hoşlanmaz zaten herkes göreceli bir kavramdır değil mi
Alışkanlık edin eyleme dönüştürmeye calıstığın şeyi erdemli olmak sıfatı için alışkanlık haline getir Kendinle olanla mutlu olmak önemli Ancak bu noktada eyleme dönüşmesi için çabalanan ne kadar cok şey olursa o kadar çaba kırılıcaktır aşırı eylem yükü eylemsizliği sürekli bir tatil isteği doğurur. Kendine erdem olarak sürekli erken kalkıcam spor yapıcam sağlıklı beslenicem kitap okucam dendiğinde eylemsizlik o an doğmuş olur. Zinciri kırmamamız lazım doğru ama bu zincirin halkalarını cok iyi seçmemiz lazım. Sana ne iyi hissettiriyorsa onu halka olarak ekleyebilirsin zincirine. Ama zincir ne kadar uzun olursa taşıman o kadar zor olucaktır. (Dinde de zorunlu zincirler görebilirsin. Her gün 5 vakit namaz kılmadaki zorunlu zincir. Seni sabah namazına erken kaldırmadaki hayat enerjisi. Zorunlu oruç ile açlık hissi ve bunlar zorunlu bir zinciri kırmama halkaları hepsinin içinde derin anlamlar olduğunu düşünüyorum. )
Mutluluk beklentisi içinde olduğum zaman Aldığım mutluluğu beklentimin altında kalınca Bunun için çaba sarfetmedim Zaten 30 yaşından sonra böyle bir talepte bulunmak fikri bile tehlikeli Çünkü talep edilen şeyin değeri cüzdanınızın büyüklüğü ile ilgili buda ulaşılmak istenilen yere çok uzak Özünde ticaretle ilgili
Arate adaptasyon olarak ele alabiliriz hayat bir akışsa insanin dogasi o akisa adapte olabilmektir, ornek olarak nevrotik bozukluklar cevreye ve olaylara adapte olamamaktir adaptasyon bozuklugudur.
İlk olarak şu kısma bende katılmıyorum bilgi öğrendikçe mutsuzluk artmaz birazda mutluluğun göreceli bir kavram olduğunu düşünüyorum ama bana sorarsanız mutlu ve iyi bir yaşam yani burda kasettigim sakin ve huzurlu bir yaşam için hayatta her şeyi ortada bırakmak dengeli götürmek bir duyguyu yaşarken onu aşırıya kaçırmamalı cunku yaptığımız şey hem bize hem karşıdaki insanı zarar verecektir ve aynı zamanda insanların net olması gerektiğini açık olması gerektiğini düşünüyorum çünkü bastırılmış duygular mesela söylenmek istenen sozlerin soylenmemesi yapılması gerekenin yapılmamasi bireyde bir sonraki adımda başka sonuç ortaya çıkacaktır hayat biraz acı biraz tatlı bunların ikisini birden yaşamaliyiz her zaman gülen bir insan da mutlu olamaz her zaman ağlayan bir insanda ancak ve ancak bu ikisi birlikte yaşadığı zaman mutlu olunur iyi bir yaşam için de Aristonun dedigi gibidir aşırıya kacmamak gerekir örneğin çok yemek yersek karnimiz ağrır ve kötü oluruz az yersek de aç kalırız hoşnut olmayız o zaman burdaki çözüm ihtiyacımız olanı kadar yemek ama biz insanoğlu aç göcluyuz doysak bile başka birinin tabaginda gözümüz olur bunlarda göreceli ve bence mutluluk da görecelidir çünkü mutluluk kişinin karşısındaki şeylere olumlu bakıp bakmama durumu herkeste ortaktır ama aynı miktarda ve aynı nitelikte değil göreceli diye düşünüyorum bu arada emeğine sağlık felsefeye olan ilgim arttı. Sorunlara karşı eskisi gibi değilim ve hatta hayatımın iyi olduğunu düşünüyorum boş yere kendimi yoruyormusum harika gidiyorsun
Dostoyevski Budala eserinde şöyle diyordu: "Emin olun ki, Kolomb Amerika'yı keşfettikten sonra değil, keşfederken mutluydu."
Yani mutluluğu, hayattaki amaçlarımıza ulaştığımızda değil, o amaçlara ulaşırkenki yolculuğumuzda mutluyuz.
Sisifos söyleminde de camus tamda bundan bahsediyor
“İnsanların yolu ikiye ayrılır; huzur ve zevk diye didinip durmak istiyorsan inan, hakikatin tutkunu olmak istiyorsan sorgula.” ~Nietzsche~
Hem sorgulayip hem inanan x2 mi reis hem tutkum hem huzurlu mutlu he ?
@@myvslr-kisiselblog olabilir neden olmasın? Bu konuyu detaylı Discord üzerinden ilmi tartışması yapılabilir.
Herşeyin bir cevabı varmı ?
Anladigim kadariyla ne din ne bilim tam olarak herseyi açıklamıyor, bir yerden sonra is belkilere olasiliklara kalıyor. Bu durumda kisinin o anki tercihine kalıyor. En temel inançta agnostizm oluyor :) kendi adima daha doğrusu. Uzun suredir inancimi sorguluyorum, din bilim felsefe anlamaya calisiyorum. Geldiğim nokta kimse bisey bilmiyor :) Beni tam olarak ne din ne bilim ne felsefe tatmin etmiyor. Fikri olan varsa soylesin, napiyoruz biz burda koca evrenin bir köşesinde debelenip duruyoruz:)
@@isabelleisebelle9865 hayır blakis islam dini herşeyi ama herşeyi açıklıyor...kur'ani kerimi okidunuzmu baştan sonaa sakin ve dogruyu bulmak için....eğer niyetiniz halis ise ..butun sorulariniza cevap bulabilirsiniz...bir çok papaz gayri muslim hattaa düşman olanlar , kurandaki mucizeler karsisinda musluman olmuştur ve olmayada devam edior
Okudukça, öğrendikçe mutlu olanlardanız... Yüreğinize sağlık 💐
Yeterince okumadığımız sürece mutsuz oluruz bence. Bilginin yarattığı mutluluğu tadabilmek için her kaynaktan ve çokça okumamız gerekli
Arthur Schopenhauer okuyun da görün mutluluğu :P
@@serkankolsuz7024 yok katılmıyorum olabildiğince okursan mutlu olursun, okuyamadığın için mutsuz olmak kendini üzmektir
@@Zerdust0 yaşamın anlamsız olduğunu düşünen biri mutluluğu nasıl tarif ediyor acaba? :)
@@Zerdust0 bence olay kısaca şu:Mutluluk hayattan aldığımız keyiftir.Keyif almak nedir dersen içinde olabildiğince düşünebilmek,sevmek,yani aşk için,sanatın herhangi bir dalıyla ilgili bir uğraş edinebilmek,dünyayı gezmek,farklı kültürlerle,insanlarla tanışmak,mesela Meksikada bir fiesta veya siesta için yeterli vaktimin olması..Yani zamanımı iyi değerlendirmek.Zamanımı iyi değerlendirmek bunlar ise bu yaşamın da bir anlamı kendiliğinden var olacaktır:)
Eğer tutkulu bir aşk yaşıyorsanız ve tutkunuzu göklere çıkarmak istiyorsanız, şiir okuyun. Ateşiniz geçtiyse ve gelişen ilişkinizi anlamak istiyorsanız psikoloji okuyun. Ama ilişkininizi henüz sonlandırdıysanız ve aşksız daha iyi hissettiğinize inanmak istiyorsanız felsefe okuyun. Jonathan haidt
“Mutlu olmanın yolu, çok mutlu olmayı istememektir.” Schopenhauer
Mutluluk mutsuzluğa muhtaçtır. Hiç susuzluk çekmemiş birisi suyun ne kadar önemli, değerli olduğunu asla anlayamaz. Mutluluğu yaşamanın birinci şartı mutsuzluğu tatmış olmak. Mutsuzluk kötü bir şey değil. Mutsuzluk en az mutluluk kadar önemlidir.
Kesinllikle katılıyorum.Mutsuzluğa çok kötü bir şey bakmak yerine hayatımıza katacak şeyleri düşünmek çok daha önemli.En azından olgunlaşmamıza çok yardımcı bir şey.Mutsuz olmadan mutlu olmağın değerini anlayamayız
@bal Yaaa eğer motive ettiysem ne mutlu bana.Asıl ben teşekkür ederim💓
Ve bence bunu sürekli yaşar çünkü artık onu da tatmistir. dünya da zaten karşıtlık üzerine kurulmuş bence acı olmadan tatlı olmaz gözyaşı olmadan mutluluk gibi yani kısacası hepsi birbirinden bağımsız değildir.
Her insan birer altındır, kimisi tozlu kimisi soluk..
Bence mutluluk, insanın içinde ki altını keşfedip onu parlatmaya olan çabasıdır.
Seneca'nın mutlu yaşam üzerine metninden “İnsanoğluna bahşedilmiş en büyük nimet, içimizde ve ulaşabileceğimiz yerdedir. Bilge bir kişi sahip olmadığını arzulamak yerine, her ne olursa olsun kendinde olanla mutlu olmayı bilir.” Bu söz toksit şekilde mutlulukla kafayı bozmuş insanlara hep söylerim. Mutluluğun ya da gerçek mutluluğun maddi bir şey olduğunu çok düşünmüyorum evet çok lüks bir araba verilse aşırı mutlu olurum :) ama bir şekilde yaşamım o şeyleri kabullenir ve sıradanlaştırır. Çerçevem ne kadar genişlerse genişlesin hep daha fazlasını beklerim maddi açıdan. Mutluluk benim için küçük anı parçaları ama en önemlisi zihnim kendi sınırları çerçevesinde tatmin oluyorsa benim için asıl mutluluk o. Bu mutluluk maddi bir şeyin verdiği mutluluktan daha önemli benim için. Çünkü sınırlı değil. Ulaşılacak bir şey yok kendini geliştirmek bir şeyler bilmek bir hedef ama bir çerçeve içinde değil o yüzden ulaşılması daha zor ulaşılınca verdiği haz daha yoğun geliyor bana. Emeğine sağlık dilozof bu seri bana çok iyi geliyor. ( Cümleler büyük ihtimal devrik ve anlamsız oldu kafamdakileri aktarmadım )
Oldukça güzel anlatmışsın. Bende bugün tesadüfen bu video öncesi mutluluk üzerine düşünüyordum hayatım mutlu olmak için en azından toplumun oluşturduğu mutlu olmak için sahip olman gerekenler diye düşündüğümüzde birçoğu yok ama mutluluk dediğimiz şey bir şeye sahip olmakla oluşan fırsatlardan ibaret değil ki elimde hiçbir şey gelmiyorsa bile mutluluğu hissedebilmek her şeyden bağımsız kalbinde hissetmek yeterli sanırım.
@@berivandemirel3931 Katılıyorum ama en azından insanın entellektüel açıdan kendini tatmin etmesi için karnını doyurması ve bir çatıya sahip olmak gerekiyor. Bu yüzyılda da herkesin bunlara sahip olması gerekiyor o ayrı. Yorumun için teşekkür ederim düşüncelerini paylaştığın içinde
Mutluluk bedenle başlıyor. Uyku, beslenme, hareket, zihini çalıştırma, dinlenme, zevkler... Hepsi bir miktar mutluluğumuza etki ediyor. Toplamda bu etkiler belli bir sınırı aştığı dönemlerde mutlu hissediyoruz. Genelde zevk kısmına odaklandığınızdan, sadece zevkli heyecanlı, bize enerjik ve tutkulu hissettiren deneyimleri mutluluktan sayıyoruz. Halbuki susuz kaldığınızda suyun ne kadar büyük bir mutluluk kaynağı olduğunu anlarsınız. Mutluluk yere zamana imkânlara göre değişiyor demek oluyor bu. Bu nedenle mutluluğun tanımını yapmak zor. Bu yüzden de, dediğiniz gibi mutluluğu eksik olanlar da aramaktansa, varolanların hangilerinin yokluğunda mutsuz olacağımızı dusunerek mutluluğa varabileceğimizi düşünebiliriz. Bu nedenle bedensel ve somut kısımlar bence mutluluk da daha büyük rol sahibi. Bu nedenle insanlar sağlıklarını, yani tüm bunların üzerine felsefe yapmayı sağlayacak temeli, yani yokluğunda başka hic bir şeyin öneminin kalmadığı şeyi kaybettiğinde gerçek mutluluğu anlıyor. Sağlık da bize çok basit şeyler sağlıyor. Rahat uyumak, beslenmek, çalışmak, dinlenmek, öğrenmek, zevk veren şeylere yönetebilmek vs. Mutluluk varoluşun değerini fark edip, bu varoluşu halini daha değerli hâle getirmekle oluşuyor diyebiliriz. Bu değeri ne kadar çok kendimiz inşa edersek (bize bahşedilenler harici), mutluluk daha belirgin ve uzun soluklu oluyor. Çünkü bu durumda beden ve zihin de çalıştığı için, bu bir dinamo misali hem kendi değerini arttırıyor hem de bu durumdan zevk alıyor. Aynı zamanda kazanılan bu artı değer insanı daha ileri doğru taşıyor. (Normal şartlar altında, anormal şartlar başka bir konu)
kimin sözüydü, mutlu musun diye düşündüğün anda mutluluğu kaybedersin gibi bişeydi. bi de victor frankl'ın başarı ve mutluluk amaçlanmaz, başka şeylerin yanında gelir gibi bir sözü vardı. en sevdiklerim ve mutluluk konusunda kendime edindiğim düsturlar bunlar. genel olarak bir şeyleri yaşarken değil de sonrasında mutlu olup olmadığımı anlıyorum.
Bu akıcı konuşma ve dil zenginliği beni hayran bırakıyor..
Mutluluk, ağaçtan düşmüş, yerde bulduğum bir elmayı , bir ısırık sana, bir ısırık bana olarak paylaşmaktır.
Mutluluk ne dünyadan nede insanlardan hiçbir şey beklememektir.
Çok okumak"sadece felsefe diil"...sosyoloji,ekonomi,siyaset .....insanların sömürülüp ve bundan mutlu olması....anlamaması....işte bunları bilince mutsuzluk intihara bile götürüyor.. .örnekleri varrrrrr
Oxuduqca,dinlədikcə,öyrəndikcə nə çox şey bilmədiyimin fərqinə varıram və sizi dinlədikcə,araşırıb bilgi qazandıqca tamam fərqli hisslər yaşayıram.Xoşbəxtlikdə araşdırıb doğru yolu tapdığımızda hər şeyi reallığda olduğu kimi dərk etdiyimizdə və dərk etdiyimiz anlayışlarda xosbəxtliyin olduguna inanmağımızdadır.Qısacası hər şey inanmaqla başlayır ❤️
"Bəzi hissələri cumlələrlə ifadə etmək olmur,o səbəbdən yazdıqlarım anlamsız ola bilər)"
çok güzel bir anlatı Dilara. Teşekkür ederim.
Bence, dingin zihne ulaşmanın yolu, neyin kontrol edebileceğimizi, neyi edemeyeceğimizi bilmekten daha fazlası olmalı. Bu boyutta olsa bile, kontrol edebileceğin halde kontrol edemeyeceğini düşündüğün, şimdi kontrol edemeyeceğini düşündüğün ancak yaratıcı bir çözümün olmadığından böyle düşündüğün şeyler de olmalı. Şeyler de durağan olmamalı.
"Durağan zihin" belki de zihnin kendi yazılımını tanımasıyla mümkün. Davranışsal ekonomi, evrim ve akıl modelleri sanki bunun giriş seviyesi.
Mutluluğu, ben herşeydeki, her aksiyonun ve her bağlantının içindeki nektar olarak görüyorum. Aksiyonla birlikte ortaya çıkar, çıktıkça o aksiyon alışkanlığa dönüşür. Türker Kılıç hocanın "Anlamaktan doğan sevinç" anlatısında olduğu gibi, bu sevinç, her aksiyonla birlikte de ortaya çıkmalı ki, alışkanlığa dönüşebilsin.
Umarım herkes musmutlu olur
Dilara canım yine çok güzel bir yayın olmuş.
Felsefe yaparken ne kadar mutlu olduğunu görüyoruz ve biz de seni dinlerken o derecede mutluyuz
Aslında abla çok haklısın insan bence bir şey yapmayınca sıkılıyor ve insan sıkılınca mutsuz oluyor insanın kendisini bilmek ve hobilerini gerçekleştirmek insanı mutlu eder ve bir yandan bir ödev bile yapsam ben başardım diyorum
Mutluluğu, varlığın bilgisini arama özgürlüğü ve varlığının tadına varmak, olarak değerlendiriyorum.
Mutluluk, realiteye ve kişinin doğasına uygun bir kendini gerçekleştirme ve dünyayı anlamlandırma sürecine yayılmış hislerden en baskın olanıdır.
Mutluluk farkındalığının farkına vardıkça öğrendikçe mutluluğun arttığına inananlar danım .İstediklerine ulaştıkça geçen yol ve olaylar o nükte mutsuzluk değil mutluluk kaynağı .Senin dediğin gibi olaylara bakış acısını değiştirdikçe karamsar olmaktan çıkıyorsun . Şunu belirtmem gerekir ki mutluluğa giden yolda amaçlarının olması . Sevgi ile kalın
1.44 dakikada beynime plütonyum bombası atılmışa döndüm. "Neden mutlu olmak istiyorsun?"
Şaka bir yana bu soruyu kendime şöyle evreler geçirdikten sonra sormuştum:
Neden ben mutlu değilim?
Neden başkaları gibi sadece anda kalıp her şeyi boşveremiyorum?
Neden herkes güldüğü halde ben de hiçbir yansıma bulamıyor bu duygu?
Neden mutsuzum?
Mutsuz olduğum durumu neden çözemiyorum? gibi daha uzayıp giden listede bir soru beni düşündürmüştü. MUTLULUK NEDİR?
İşte bu soru benim mutluluk anlayışımı değiştirmem, geliştirmem - belki de düzeltmem - için muazzam bir soruydu. Yavaş yavaş gelişen bu mutluluk tanımımda artık şöyle bir yere gelmiştim.
Bir yaratıcı olsun ya da olmasın kimse bana mutluluk sözü vermedi. Bununla beraber mutsuz olmam için de söz verilmedi. Bu hayata mutlu olmak ya da mutsuz olmak için gelmedim o halde bu kadar üzerinde durmaya değer bir konu mu?
Hayır diyenleri biraz arka plana itmem gerek, çünkü cevaplarımız ne kadar salt mantıktan oluşursa oluşsun duygularıma da hitap etmeli benim için.
Üzerinde durmağa değer bir konu olup olmaması da önemli değil. Önemli olan - benim olaya nasıl baktığım! - Evet belki mutluluk veya mutsuzluk için gelmedim bu dünyaya ama ikisinden birini seçecek olsak hangisini seçerdik?
İşte burada anladım ki hayatımda var olan ve var olacak her şey birbirini takip edecek. O halde ne mutsuzluğu reddedicem, ne de mutluluk için kendimi paralıycam.
Mutluluk bir su gibidir. Mutsuzluğunu bardak yap ve lakır lakır yumdumla 👽👻
Yaşadığım coğrafyada ne kadar mutlu olunabiliyorsa o kadar mutluyum.
Kişi, arınmışlığı derecesinde mutluluk ve huzur içindedir.
bu 23 dakikada seninle olmak cok guzeldi....iyiki seni bulmusum...
İlk defa boyumdan daha büyük meselelere yani ülkenin durumu gibi meseleleri kafayı takmaya başladığım zamanlarda bu tarz şeylere çok kafamı takmaya başlamıştım çünkü ülkemin ne durumda olduğunu görüyordum ve buna bir şey yapamıyordum. Babam da bu durumumu gördüğünde bana şöyle bir şey söylemişti: "Oğlum sen Don Kişot değilsin yel değirmenleriyle savaşma çünkü sadece enerjini boşa harcarsın. Eğer bir şeyleri değiştirmek istiyorsan, o yel değirmenlerini yıkabilecek güce sahip oluncaya kadar kafanı bunlara yorma, kendi önüne bak." Bu lafı o zamanlardan beri kulağıma küpe ettim. Bu durum, uzun ve kısa vadede daha mutlu olmamı sağlıyor :)
Cioran bu mevzuyu günümüz diliyle çözmüş hocam. Hayat intihara bile değmeyecek kadar kötü ama yine de yaşamak zorundayız ve madem yaşamak zorundaysak kimseye kötülüğüm dokunmadan,zarar vermeden bu serüvenden keyif almaya çalışmak.
Mutluluk, mutlu olmayı arzulamadan ve sonucunu merak etmeden biteviye “an”da eylemektir. Oluşta onmaktır. Teşekkürler Dilara. Yine muhteşem bir içerik olmuş. Oluşa devam.
Bu konu üzerine bir podcast örneği vermek istiyorum. Geçenlerde dinlemiştim en az bu video kadar ufuk açıcı olduğunu düşünüyorum. Ortamlarda Satılacak Bilgi: Nasıl Mutlu Olunur? Akış Teorisi.
Mutluluk, yakın ya da uzak başka insanların ve doğaüstü olduğuna inanılan Tanrı’nın ya da tanrısal güçlerin kendi hakkında ne düşündüğünün merakı ve esaretinden azade olma halidir…
Avatar ve mutluluk analojisi ile bugun kalbimi bir daha caldin. Hayatta karsilasmak dilegiyle 🤍
Koşullardan bağımsız dingin bir zihin ve kendini gerçekleştirmek adına atılan adımları pratiğe döküp devamlılık sağlamak için alışkanlıklar edinmek. Ben kendime bu özeti çıkardım, teşekkürler Dilara.
Yürekden teşekkürler! Dedikleine ben de bir əlavə edim: "Mutlu (xoşbaht) olmaq - İnsan olmaqdır. İnsan olmadan mutlu olmak isteyi - çocukcadır (zaten, mümkün deyil). Söylediklerin çok güzeldir, amma eksileri var... ""Nasıl insan olunur?", - sorusunun cevabını biliyorum" - desəm... İstersen, tartışa biliriz... (63 yaşım var. Filologum. Felsefe - hayatımdır).
O kadar güzel, diksiyonlu konuşuyorsunuz ki sizi ne zaman izlesem, dinlesem uyuya kalıyorum en tatlı uykuda bu gibi geliyor .Uyandığımda da mutlu oluyorum😁
Bu serideki her videoyu elimde kalem defter not alarak resmen ders gibi çalışarak izliyorum. Bu yol beni nereye götürecek bilmiyorum ama her seferinde başka bir patika açılıyor sanki içimde. Sana minnettarım Dilara🥰
Mutluluk üzerine düşünürken yapılan en büyük hata mutluluğun olgularla değil büyük oranda bizim algılama şeklimizle oluştuğunu veya azaldığını yeterince hesaba katmamak.
Sizi seviyorum. Videolarınızdan çok keyif alıyor ve faydalanıyorum .
Bir insanı mutlu eden tek şey, hedef değil. Hedefe giden yoldur. Ama hedefe ulaşınca mutlu olacağımızı sanıyoruz. Ulaşılan her hedefin, mutluluk süresi zamanla dolar.
Defalarca videonu dinliyorum herseferinde yeni fikirler aklima geliyor mükemmelsin
amaç mutlu olmak değil, mutsuzlukdan kaçmak.
Mutlu hayat yoktur ,hayatın içinde mutlu anlar vardır sadece ..
Hayatın çift kutuplu olduğunu düşünüyorum bu argümanıda böyle irdelemek gerek hep mutlu olunmayacagı gibi hep mutsuzda olunmaz olmak istediğini tespit et hareket et ulaştığında yetin mutlusun emek ne kadar mutluluk o kadar
aslında şu şekilde tanımlamak yanlış olmaz bizler arzu edileni değil arzuyu seviyoruz.
Teşekkürederim Dilozof👏👏👏 bu harika dersiniz için. Sağolun varolun🙏
Hersey beklenti.. beklentin kadar mutlu olursun
Tezlerine ulaştım, tebrik ediyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum.
Dilara Abla bende senin adaşınim ve gerçekten Allah gönlüne göre versin inşallah çok iyi birisin♥️
Kesinlikle İnsanın hayatındaki her seçiminin arkasındaki temel nedenin mutlu olmak olduğuna inananlardanım. Hayatımızdaki tüm seçimleri “ hangisini seçersem daha mutlu olurum” cümlesi üzerinden yapıyoruz. An için, yapacağımız şey bizi mutsuz etsede yine de o şey bittikten sonra mutluluk beklentimiz olduğu için yaparız. Aslında bir yönden burda umut etmeyi de göz ardı etmemek gerekiyor. Hangi yolda mutlu olma umudum fazlaysa onu seçerim. Elbette bu seçimi etkileyen birçok kültürel etik vs nedenler olabilir. Ama yine söylüyorum temelde öyle olduğunu düşünüyorum. Yaşama gerçekçi bakmak gerektiğine kimsenin kimseden farklı olmadığına hatta daha ilerisi hiçbir canlının hiçbir canlıdan farklı olmadığına tamamen “ben neysem herşey benim” cümlesini rahatlıkla söyleyebileceğimi söylemek isterim. Bu yüzden ne kadar bilgelik o kadar mutluluk.
İnsanın kendini sürekli farklı tek görme ihtiyacının aslında insanların narsistik eğilimler gösterdiği için doğduğunu düşünüyorum. Narsizm sizi özel kılma halidir ve ne kadar narsist duygu o kadar az bilgelik ne kadar narsist olursan doğayı o kadar az anlarsın.
Teşekkürler var olduğunuz için 🙂
bence mutluluk mutluluğa ulaşmak için yapılan yolculuktur ve bu yolculukta yaşadıklarımızı kabullenmek gerekir. çünkü eğer hedeflerin maddi seyler olursa (örneğin çok zengin olmak,bir şirkette ceo olmak ya da bir eşya almak.) bu hedefe ulaştığında mutluluğun sona erer ama olduğun durumu kabullenip kendini geliştirmeye ve yeni şeyler öğrenmeye başlarsan hiç bir zaman sonu gelmez illa acılar yaşarsın ama bu acıları da kabullenirsen ve atlatırsan hayat boyu bir mutluluk elde edebilirsin
Sizin sayenizde de mutlu oluyorum. Entellektüel bir mutluluk :)
Çoğu zaman mutluluğu denizin dibinde arıyor ve beyhudeliğini fark ettiğimizde kaygı yükümüze yenilerini ekliyoruz. Yüzeye doğru yüzmeye çalışın, olmuyorsa çırpınmayı bırakın. Yüzeyde Hakikat'i mümkün olan en berrak haliyle temaşa ettğinizde mutlu olma çabasının doğasını bilirsiniz. Telaşa gerek yok, hepimiz bir gün karaya vuracağız.
Kurumsal firmamda o kadar kötü bir gün geçiriyordum ki… iyi ki varsın
Çok aydınlatıcı ve yol gösterici . Emeğinize sağlık
İnsan hayal ettiği müddetçe mutludur.hayallerine ulaşınca mutluluk daimi olmaz.
Kısaca insan sahip oldukları ile değil hayalleri ile mutludur.
Mutluluk ve huzur yokluktadir.varlikta değil.
Her insanın kalbinde derin bir sevgi vardır ve o sevgi onu mutluluğa getirecekmiş gibi gösteriyor onun nefsi. (Şöhret, para, çok çocuk , daha entelektüel olmak )Ama bu dünyada her şeyi fani olduğu için fani bir şeyi içinde noksanlar olduğu için bir levelden sonra istediği mutluluku vermiyo . Ama bi insan onun yerine Allah sevgisini koyduğu zaman bütün noksan sıfatlardan münezzeh Allah’ı sevdiği zaman işte asıl mutluluğu yakalıyor.
Bu aralar karşıma "mutluluk" ile ilgili çok içerik çıkıyor ve hepsinin nihayetinde varılan nokta, bir düşünürün de dediği gibi; " kaderini sev ki rahat edesin" cümlesine çıkıyor.
Sanırım haklısınız.
Bu muhteşem podcast'te. STOA FELSEFESİ buram , buram.💯
Hayata nasıl bakıyorsam hayat öyledir, herkesin tanrısı kafasındakidir. Mutluluk benim için neyse ona göre mutsuzumdur. Belki de mutluluk tanımınızı değiştirmeniz gerektir. Hep ulaşılması gereken imkansız nokta gibi görmek yerine onu yanınıza çekip erişilebilir hale getirmelisiniz.
Budizm mutluluğa değişik bir açıdan bakar. Hayat acılarla doludur. Acıları azaltmak, arzularınızdan vaz geçmekten geçer. “ Ne kadar az arzu o kadar az acı” olarak yorumlar bir şekilde mutluluğu.
Japonya'da yaşayan Türkler ve dilimizi konuşan Japonlar ile çokça sohbetim olmuştu geçmiş yıllarda. Gözlemlemeyi, sorgulamayı severim. Mahayana Budizm'inin "güncel ve yaygın" hali arzulardan asla vazgeçmez. Arzuların hayatın vazgeçilemez bir gerçekliği olduğunu ve aydınlanmak için kişinin arzularını yönetimi altına alması gerektiğini söyler. Kişi açgözlülük ve havyanlık dünyasında yaşamamalıdır. Öfkesini ise sadece adalet için yaşamalıdır, şiddet tatmini için değil. Hiçbir canlıya zarar vermemelidir ve tüm canlılara büyük saygı duymalıdır. Çünkü bir canlıya zarar vermek kişi için karmik olarak çok yıkıcı bir cürümdür. Aydınlanmanın tek yolunun, kişinin kendi arzularını ve zihnini tamamen yönetimi altına alması olduğunu söyler. Acıları ise içsel gelişimin basamakları olarak görür. Asla kendisinden üstün gördükleri bir varlığa tapınma durumları da yoktur. Onlara göre her şey eşittir ve aynı şekilde saygı değerdir. İnançları bu düzlem üzerine kuruludur. En önemlisi kendi öğretileri konusunda, yanlış konuşan kişileri "kötü arkadaşlar" olarak nitelendirirler ve ısrarı halinde ilişkiyi keserler. Bu konuda da oldukça katılardır.
Budizm hakkında, Budist olmayan kişilerin, yüzeysel bilgilerle konuştuğu şeylerin de neredeyse tamamı yanlıştır. O zaman gözlemlediğim en önemli şey de buydu.
Mutluluk ,düzenlemekten geçer .temiz görünüp kirli olmakdan çıkmaktadır ... Yazar Cemal
Yaşamdaki mutluluk bana göre ancak zaman zaman dibe vurularak !!!, mevcut koşuldan hoşnut yada mutlu olmaktır Aksi durumda her ne yaşıyor ve yapıyorsak mevcudiyet bize asla zevk vermez, hep daha fazlası istenir .insanoğlu hep ama hep ister malesef.Pelin her zaman ki gibi harikaydın❤
Zihin kendi yerindedir ve kendi başına bir cehennemden cennet, bir cennetten cehennem yaratabilir.” Marcus Aurelius


23 dk.sunumunuzun toplasam 4 dk olan söylemlerinize katılıyorum. Sizde inkâr etmiyorsunuz zaten benim dusuncem diyerek.Mutluluk her birey için herşey olabilir veya terside
Mutluluk, hazzın sürekli hale gelmesi değil midir? Haz, anlık bir duygu hali, mutluluk ise bu duygu halinin süreli hale gelmesidir.
Bu tanımı bir felsefeciden duymuştum bana da tutarlı gelmişti doğrusu.
Her şey zıddıyla varsa, hazzın zıddı öfke, mutluluğun zıddı üzüntüdür.
Mutlu olmak için mutlu olmayı istemek mutluluğun bittiği yer değil.. Asıl mutluluk sonsuzlukta.. İnsan sonsuzluğu istiyor, bundan o kadar eminim ki.. İstemiyorum diyenler kendini kandırıyor olabilir
İnsan mutlu olmayı istemez, mutsuz olmamayı garantilemeye çabalar! Mutluluk, yaptığın bir araba kazasından eşini ve çocğunu canlı kurtarıp, ''ulan biz bunun içinden nasıl çıktık'' diye hayret ederken baktığın hurdaya, gülümsemek, yeniden mutsuz olmama yolunda kalmaya devam edebilmeye sevinmektir... Adamlar kaç bin yıl önce tartışarak atom u buldu, bunlar hala tavuk mu yumurtamı laflarındalar.... Yine de teşekkürler... Avcılık bilirseniz ayı saldırısından patlamayan tüfekle nasıl kurtulunabileceği..... Of yaaaa.....
Yaşam felsefesi olarak Beni en tatmin eden Camus'un Sikifos felsefesi..... Tanrılara başkaldırmak... Tabi ben bu yaklaşımı direkt almıyorum... Benimki yaşamın absürdlüğüne ve insanın kendi yaratmış olduğu tüm Tanrılara çizik çekmek... Unuttum adına bir çizik çektim... 🤗😁
Mutluluk anlık bir süreçtir ve bütün duygular gibi geçicidir... Geçici şeylere, kalıcı anlamlar yüklerseniz "yük" olur! Gelinebilecek en iyi noktanın üçüncü bir gözle olaya gözlemci kalabilmek mutlu mutsuz öfkeli yada gergin stresli vs bunlar yaşanırken farkındalıkla gözlemleme bilincini açık tutmak ve yanlış anlamalardan kaçırmak.
Sizi görünce mutlu oluyorum....
Stoacılar için insanın temel amacı mutluluktur. Mutluluğa ulaşmak içinse doğaya uygun yaşamak gerekir. Dolayısıyla doğaya uygun yaşamayı felsefi olarak benimsemişler ve dünya vatandaşlığını savunmuşlardır. "Mutluluk, dış koşullara bağlı olmamalıdır" önermesini dile getirmişlerdir.
Stoacılara göre temel amaç mutluluk değil. Erdemli bir yaşam ortaya koymaktır. Doğru olanı yapmaktan haz almaya çalışırlar. Yani temel amaç Erdemli davranışlardır.
17:16 Burası nasıl da Stoacıların Mantık, Fizik ve Etik kavramlarıyla uyuştu. Koşullardan bağımsız bir zihin, akıl ve duyguların dengesini bulmak suretiyle kendi doğamın farkına varmak ve bu tüm farkındalıkla eylemek.
Mutluluk istençlerinin ortaya çıkardığı arzulara direnmek, onu yenebilmeke ortaya çıkan bir ego tatmini olmalı. Bunun en ilkeli olarak bir şeyler elde etmenin verdiği hazdır. Onu elde ederiz ve mutlu olduğumuzu sanırız fakat onun mutluluğu bir noktada bitmiş ya da bitecektir. Fakat onun vereceği sonlu hazzın peşinden koşmak yerine ona yani aslında yine kendimize karşı koymuş olmak bize gerçek mutluluğu verebilir.
Mutluluk, öğrenilen bir şey bana göre... Boğaz'da bir yalıda yaşayanların mutlu olduğunu düşünürdüm eskiden. O yalıların bir çoğunun perdeleri hep sıkı sıkıya kapalıdır. Öylesine muhteşem bir manzaraya karşı oturan insan neden perdeleri kapatır ki derdim. Neden görmek istemez denizi, manzarayı? İşgal etme o zaman git, deniz görmeyen bir yerde otur öyle değil mi? Sıradanlaşıyor işte. Bir şeyi elde edince, o şey kıymetini yitiriyor. Her gün uyanıyor o manzarayı görüyorsunuz, ilk günler nasıl mutlusunuz, hava basıyorsunuz hatta. Ama bir kaç sene sonra o denizi fark etmez hale geliyorsunuz, artık sizi etkilemiyor. Kanıksıyor, ne var ki bunda diyorsunuz. Körleşiyorsunuz. Asfalt gibi gelmeye başlıyor o muhteşem deniz. Sanki duvarınıza astığınız bir tabloymuş gibi gelmeye başlıyor önünüzden geçen vapur... Bir çoğumuzun hatta o yalılarda yaşayanların duvarlarını da süsler muhteşem deniz manzaralı tablolar.Ne garip öyle değil mi? Zaten tablo gibi bir hayatın var deniz tablosu ile ne işin var? Hayalin idiyse, zaten gerçek olmuş. Alıp duvarına astığın, iç çektiğin şeyi tam da yaşıyorsundur, içindesindir ama yaşadığın anda görmezsin, görmezden gelirsin. Seni mutlu etmeye yetmez. Ve perdeleri kapatıp oturursun o yalıların içinde... Uzaktan o yalılara, o manzaraya ne güzel bir tablo der gibi bakmak çok mutlu eder de ; o yalıların içinden aynı manzaraya bakmak, bir tabloya on bin kere bakmak gibi körleştirir, mutsuz eder. Yalıya sahip olmak mutlu olmaya yetmiyor işte. Mutlu olmayı da öğrenmek gerekiyor. Tıpkı bir dili öğrenir gibi...
Bana göre mutluluk bir şimdiki hal durumudur.
Sondan besinci cumleyi yazmaya kalksam bir sayfa dolar :) Agzina ve beynine saglik Dilara! Harikasin!!!
Hayatın sırlarını açıkladınız, gerçekten çok güzel bir içerik her yenü ile bu kadar kısa sürede müthiş özetlemişsiniz. Emeğinize sağlık
Etiketlendigimiz tüm personalarimizda zihinsel ,fiziksel ve ruhsal boyutta VAR OLDUĞUMUZU hissettigimiz derecede MUTLU aksi durumda ise Mutsusuz.
ilham verici ve kaliteli içerikler urettiği için teşekkurler
Mutluluk, bu pazarda "kurulmuş bir tezgahtır..." Ve müşterisi ancak "tezgaha gelmiş" insanlardır. O yüzden sonsuz enflasyon ve tatminsizlik kaçınılmazdır.
Mutluluk insanın içindeki heyacan, var olmanın kaygısız, kedersiz yaşama serüveni. Fikirlerini, düşüncelerini bir noktada toplayıp istediğiniz bir şeyi yarattığınızda, o şeyin çalışır vaziyette işe yaradığında, bu başarınız size doruk noktasında heyacan ve mutluluk verebilir. Yardıma muhtaç birine yardım ettiğinizde, onun başarısını gördüğünüzde, katkınızdan dolayı mutlu olabilirsiniz.
Doyum ve hayal kurma mutluluktur ve öğrenme
Günün sonunda dinlediklerimi pratik hayata geçiremesemde akıllı insanları dinlemek yinede güzel
Seni dinlemek huzur veriyor ❤
Ahh yavrular yavrular
Kuşlar ağaçta yavrular
Herkesin derdi biter, Benim derdim yavrular!
Hocam verdiğiniz bilgiler için teşekkürler. Hoşçakalın.
Sartre nasıl anlatılır diye düşündüm... yıllar yıllar önce birçok kitabını okumuştum..sinekler geldi aklıma.. birde varoluş hümanizmadır.. o zaman farklı düşünüyordum videonla ve yaşımla yeniden değerlendirdiğimde evet doğruymuş ama dedim.. varoluş kavramı evrenle ilgili..hümanizma kısmı bizimle insan kültürü varoluşu ile ilgili kısmı..Sartre tam bu insan varoluşunda ki durumları işliyor.
Sende tam çerçevelemeden toplum birey ilişkisi üstünde durdun.. olayı gerçekten özümsemişsin.. insan varoluşu hümanizması kültürü birileri için poşet olabilir poşetin içinde korunaklı isen poşet ne kadar uçuşsa bile senin umurunda olmaz..Hristiyanlık:) ben sizin çobanınızım benim belirlediğim varoluş içinde kalırsanız "tercih yapmak" zorunda kalmazsınız ve mutlu olursunuz.. poşet içinde aptal ve mutlu.... Oysa materyalist yani bana göre hümanizma akan bir su kütlesidir yaşamda akmak zorundadır ama zorluklarla kendine göre formal hale gelir. Birey suya yön verebilir avatar gibi ama bir b-alık olabilir bu bir tercih meselesidir.. biri tercih eder tüm zorluklarla mücadele eder..ama suyu büker ötekide tercih eder balık olur ve sadece mutlu olur.. asıl problem hiç birşeyi tercih edeneyenlerde.. hümanizma da tercih etmek varolmak demektir. Tamda bu noktada niche bükücü olarak aptallara laf eder oysa "aptallar-abdallar" tercih etmişler İsa yı seçmiş ve varolmuşlardır..
hangisi daha üstün..bence bükücüler.. peki kim mutlu normal kültürün verdiğini ve o sınırı kabul edenler aptallar-abdallar...
Sartre gelirsek.. poşet gözlemcisi..bakıp nasıl uçuştuğunu..resmediyor...poşetin içindeki nasıl uçuştuğunun farkında bile değil..
Ünlü bir üşenirinde söylediği gibi... Boşver...
Mutlu olmak istiyorum çünkü kendimi iyi hissetmek istiyorum içimde kelebekler uçsun istiyorum hayata insanlar gibi bakmıyorum kısacası kendimi bilmeden yaşamaya yaşamak diyemiyorum çünkü bana göre bir insan türünü kendi ait olduğu canlı varlığı tanımalı kim olduğunu bilmeli onun dışında diğer insanların yaptığı şeyler bana pek sıcak gelmiyor hayalim dünyayı dolaşmak çünkü yeni yerler yeni insanlar görmeyi çok seviyorum çocukluğumdan beri hep ilgi de duyardim nedensizce ne kadar çok bilgiye yaklaşırsam yaklasayim buna yetmem mümkün değil biliyorum böyle olmasını da seviyorum bilginin bir sınırı olsaydı eğer muhtemelen Son gibi bişey olurdu ve bundan hoşnut duymazdim .her neyse yaşamda var olduğumuz sürece buna odaklanalim değil mi nasıl iyi hisseiyorsaniz öyle mutlu olun hayat sizin evlilikten işten arkadaştan ibaret ise ve bundan huzursuzluk duymuyorsaniz iyisindir sıkıntı yok bazı insanlar da bundan hoşlanmaz zaten herkes göreceli bir kavramdır değil mi
Bizi mutlu ettin Dilara sen de olasın... 👏😁
Mutluluk beklentisi bir aldatmacadır
Alışkanlık edin eyleme dönüştürmeye calıstığın şeyi erdemli olmak sıfatı için alışkanlık haline getir
Kendinle olanla mutlu olmak önemli
Ancak bu noktada eyleme dönüşmesi için çabalanan ne kadar cok şey olursa o kadar çaba kırılıcaktır aşırı eylem yükü eylemsizliği sürekli bir tatil isteği doğurur. Kendine erdem olarak sürekli erken kalkıcam spor yapıcam sağlıklı beslenicem kitap okucam dendiğinde eylemsizlik o an doğmuş olur. Zinciri kırmamamız lazım doğru ama bu zincirin halkalarını cok iyi seçmemiz lazım. Sana ne iyi hissettiriyorsa onu halka olarak ekleyebilirsin zincirine. Ama zincir ne kadar uzun olursa taşıman o kadar zor olucaktır.
(Dinde de zorunlu zincirler görebilirsin. Her gün 5 vakit namaz kılmadaki zorunlu zincir. Seni sabah namazına erken kaldırmadaki hayat enerjisi. Zorunlu oruç ile açlık hissi ve bunlar zorunlu bir zinciri kırmama halkaları hepsinin içinde derin anlamlar olduğunu düşünüyorum. )
Mutluluk beklentisi içinde olduğum zaman
Aldığım mutluluğu beklentimin altında kalınca
Bunun için çaba sarfetmedim
Zaten 30 yaşından sonra böyle bir talepte bulunmak fikri bile tehlikeli
Çünkü talep edilen şeyin değeri cüzdanınızın büyüklüğü ile ilgili buda ulaşılmak istenilen yere çok uzak
Özünde ticaretle ilgili
HAYATİN YÜKÜNÜ TAŞIMAK. ZOR, AMA. SİZDE. CİTKİRİLDİM. OLMAYİN ÖYLE...🌹🙏 NİETZCHE..
Teşekkür ederim 🙏🍀🐞👣
Arate adaptasyon olarak ele alabiliriz hayat bir akışsa insanin dogasi o akisa adapte olabilmektir, ornek olarak nevrotik bozukluklar cevreye ve olaylara adapte olamamaktir adaptasyon bozuklugudur.
Yaşam üzerine meditasyonlar!
En sevdiğim(iz)
Ne zengine ne fakire ne sağlıklı nede sağlıksıza burda mutluluk yok.....çünkü bu alem mutlu olunmak için kodlanmadı
Teşekkürler
Nörofelsefe kitabı gözümü çok alıyor, lütfen yerini değiştirme, göremezsem kaygılanırım.
İlk olarak şu kısma bende katılmıyorum bilgi öğrendikçe mutsuzluk artmaz birazda mutluluğun göreceli bir kavram olduğunu düşünüyorum ama bana sorarsanız mutlu ve iyi bir yaşam yani burda kasettigim sakin ve huzurlu bir yaşam için hayatta her şeyi ortada bırakmak dengeli götürmek bir duyguyu yaşarken onu aşırıya kaçırmamalı cunku yaptığımız şey hem bize hem karşıdaki insanı zarar verecektir ve aynı zamanda insanların net olması gerektiğini açık olması gerektiğini düşünüyorum çünkü bastırılmış duygular mesela söylenmek istenen sozlerin soylenmemesi yapılması gerekenin yapılmamasi bireyde bir sonraki adımda başka sonuç ortaya çıkacaktır hayat biraz acı biraz tatlı bunların ikisini birden yaşamaliyiz her zaman gülen bir insan da mutlu olamaz her zaman ağlayan bir insanda ancak ve ancak bu ikisi birlikte yaşadığı zaman mutlu olunur iyi bir yaşam için de Aristonun dedigi gibidir aşırıya kacmamak gerekir örneğin çok yemek yersek karnimiz ağrır ve kötü oluruz az yersek de aç kalırız hoşnut olmayız o zaman burdaki çözüm ihtiyacımız olanı kadar yemek ama biz insanoğlu aç göcluyuz doysak bile başka birinin tabaginda gözümüz olur bunlarda göreceli ve bence mutluluk da görecelidir çünkü mutluluk kişinin karşısındaki şeylere olumlu bakıp bakmama durumu herkeste ortaktır ama aynı miktarda ve aynı nitelikte değil göreceli diye düşünüyorum bu arada emeğine sağlık felsefeye olan ilgim arttı. Sorunlara karşı eskisi gibi değilim ve hatta hayatımın iyi olduğunu düşünüyorum boş yere kendimi yoruyormusum harika gidiyorsun