Baksana gökyüzüne derin bir masmavi
Yarınlar umutlu.
Leyleklerin tüyleri kadar hafif bir ruh.
Çıplak ayaklarla koşan çocukların umudu gibidir yarınlar...
Dönüp dolaşıp dinlemekten vazgeçemiyorum❤️
Severmişim Meğer
yıl 62 Mart 28
Prag-Berlin treninde pencerenin yanındayım
akşam oluyor
dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer
akşamın inişini yorgun kuşun inişine benzetmeyi sevmedim toprağı severmişim meğer
toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen
ben sürmedim
Platonik biricik sevdam da buymuş meğer
meğer ırmağı severmişim
ister böyle kımıldanmadan aksın kıvrıla kıvrıla tepelerin eteğinde
doruklarına şatolar kondurulmuş Avrupa tepelerinin
ister uzasın göz alabildiğine dümdüz
bilirim aynı ırmakta yıkanılmaz bir kere bile
bilirim ırmak yeni ışıklar getirecek sen göremeyeceksin
bilirim ömrümüz beygirinkinden azıcık uzun karganınkinden alabildiğine kısa
bilirim benden önce duyulmuş bu keder
benden sonra da duyulacak
benden önce söylenmiş bunların hepsi bin kere
benden sonra da söylenecek
gökyüzünü severmişim meğer
kapalı olsun açık olsun
Borodino savaş alanında Andırey’in sırtüstü seyrettiği gök kubbe
hapiste Türkçeye çevirdim iki cildini Savaşla Barış’ın
kulağıma sesler geliyor
gök kubbeden değil meydan yerinden
gardiyanlar birini dövüyor yine
ağaçları severmişim meğer
çırılçıplak kayınlar Moskova dolaylarında Peredelkino’da kışın
çıkarlar karşıma alçakgönüllü kibar
kayınlar Rus sayılıyor kavakları Türk saydığımız gibi
İzmir’in kavakları
dökülür yaprakları
bize de Çakıcı derler
yar fidan boylum
yakarız konakları
Ilgaz ormanlarında yıl 920 bir keten mendil astım bir çam dalına
ucu işlemeli
yolları severmişim meğer
asfaltını da
Vera direksiyonda Moskova’dan Kırım’a gidiyoruz Koktebel’e
asıl adı Göktepe ili
bir kapalı kutuda ikimiz
dünya akıyor iki yandan dışarda dilsiz uzak
hiç kimseyle hiçbir zaman böyle yakın olmadım
eşkiyalar çıktı karşıma Bolu’dan inerken Gerede’ye kırmızı yolda ve yaşım on sekiz
yaylıda canımdan gayri alacakları eşyam da yok
ve on sekizimde en değersiz eşyamız canımızdır
bunu bir kere daha yazdımdı
çamurlu karanlık sokakta bata çıka Karagöz’e gidiyorum Ramazan gecesi
önde körüklü kaat fener
belki böyle bir şey olmadı
….
çiçekler geldi aklıma her nedense
gelincikler kaktüsler fulyalar
İstanbul’da Kadıköy’de Fulya tarlasında öptüm Marika’yı
ağzı acıbadem kokuyoryaşım on yedi
kolan vurdu yüreğim salıncak buluklara girdi çıktı
çiçekleri severmişim meğer
üç kırmızı karanfil yolladı bana hapishaneye yoldaşlar 1948
yıldızları hatırladım
…
severmişim meğer
gözümün önüne kar yağışı geliyor
ağır ağır dilsiz kuşbaşısı da buram buram tipisi de
meğer kar yağışını severmişim
güneşi severmişim meğer
şimdi şu vişne reçeline bulanmış batarken bile
güneş İstanbul’da da kimi kere renkli kartpostallardaki gibi batar
ama onun resmini sen öyle yapmayacaksın
meğer denizi severmişim
hem de nasıl
ama Ayvazofki’nin denizleri bir yana
bulutları severmişim meğer
ister altlarında olayım ister üstlerinde
ister devlere benzesinler ister ak tüylü hayvanlara
ayışığı geliyor aklıma en aygın baygın en yalancısı en küçük burjuvası
severmişim
yağmuru severmişim meğer
ağ gibi de inse üstüme ve damlayıp dağılsa da camlarımda yüreğim
beni olduğum yerde bırakır ağlara dolanık ya da bir damlanın
içinde ve çıkar yolculuğa hartada çizilmemiş bir memlekete gider
yağmuru severmişim meğer
ama neden birdenbire keşfettim bu sevdaları Prag-Berlin treninde
yanında pencerenin
altıncı cıgaramı yaktığımdan mı
bir eski ölümdür benim için
Moskova’da kalan birilerini düşündüğümden mi geberesiye
saçları saman sarısı kirpikleri mavi
zifiri karanlıkta gidiyor tren
zifiri karanlığı severmişim meğer
kıvılcımlar uçuşuyor lokomotiften
kıvılcımları severmişim meğer
meğer ne çok şeyi severmişim de altmışında farkına vardım bunun
Prag-Berlin treninde yanında pencerenin yeryüzünü dönülmez bir
yolculuğa çıkmışım gibi seyrederek
NÂZIM HİKMET
19 Nisan 1962
Severmişim meger dünyayı insanları Kardeşliği birligi paylaşmayı özgürce İnsan gibi yaşamayı severmişim meger Barışı severmişim meger
Bunu yükleyene kalpten bir kalp bıraktım ❤️
Bu adam seviyorum ya gurbet şairi
Nazım'ı hasretle anıyoruz!
Bence beğenmeyen 13 kişiyi konuşmak lazım, nazım severmişim diyor ve son elli yılın en iyi şiirlerinden biri seçiliyor ve beğenmeyen arkadaşlar çıkıyor bu ön yargıdan başka bir şey değildir çünkü kalemi eline alan herkesin yazdıkları değerlidir bence... ve elbette Genco Erkal diyebilecek bir şey yok bilen bilir zaten...
Tiyatrocuların şiir okuyuşlarında bir sıkıntı var. Çoğu yerde tiratmış hissi veriyor, müziği gidiyor şiirin. Özellikle Nazım'da bu ahenk, şiirin müziği konusu önemli.. Yine de güzel! Ne de olsa Genco Erkal.
Tiyatrocular konusunda hak veriyorum, ama Genco Erkan hariç... Gerçekten güzel okuyor çünkü.
Bu yağmurlarda bu şiiri dinlemeyi severmişim meğer...
Bir daha böyle şiirler yazılamayacak mı?Şiir hasreti çekiyor memleket.Biz şiiri ne çok severmişiz meğer boşluğun dolmayınca anladık.
yağmuru severmişim meğer,
ağ gibi de inse üstüme ve damlayıp dağılsa da camlarımda yüreğim beni olduğum yerde bırakır ağlara dolanık ya da bir damlanın içinde ve çıkar yolculuğa haritada çizilmemiş bir memlekete gider
yağmuru severmişim meğer' Nazım Hikmet...siirselhaller.blogspot.com.tr/2017/06/severmisim-meger-yagmur-uykusunu.html
Nazım işte... Nazım
Herşeyi sevmenin farkına kaybettikten sonra varırmışız meğer
bizler olmusuz meger evet nazimsiz
Güzel. Nuseli idizden bi dinleyin ama
Ben buraya tuncel kurtiz den geldim adam ne dese hosuma gidiyor bir bende mi oluyor bu?
Bütün şiirleri bi solukta okudum ama bu siir nedir arkadaş çok zorlandım okumakta
bu şiiri keşke bir de sacit onan dan dinleseydik
Где тот голос?
Çok severmişim bu şiiri
Güzel seslendirme
reis den geldik yine ne hafıza be millet karısının adını unutur 3 ayda
semih reis sağolsun
Semih Reis'ten gelenler?
Bu şiir böyle okunmaz.
Bence tam bir şiirin okunması gerektiği gibi okumuş. Melodi yok sadece şairin sözlerine odaklanıyorsun
Üç beş ukala çıkıp böyle şiir okunmaz demiş. Hele böyle zor bir şiiri Genco Erkal'ın yarısının yarısı kadar yorumlayabilecek tek bir canlı bulamazsınız
Erat Erbinel h