Mevcut ve Mukadder Zaman | İbn. Arabi Hz. | Fütühati Mekkiyye 2. Cilt | Sesli Kitap

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 26 ม.ค. 2025
  • Mevcut ve Mukadder Zaman | İbn. Arabi Hz. | Fütühati Mekkiyye 2. Cilt | Sesli Kitap
    #zaman #zamannedir #fütühatimekkiyye #ibnarabi #muhyiddinibnarabi #seslikitap
    *
    Sevgili Takipçilerimiz, Muhyiddin İbn. Arabi Hz nin Fütühati Mekkiyye isimli eserini sizler için bölümler halinde sesli kitap formatından yorumlamaya devam ediyoruz.
    Muhyiddin İbn Arabi Hz nin Fütühati Mekkiyye isimli eserinin kanalımızda yayınlanmış olan 1. Cildinin tamamını ve 2. Cildinin sesli kitap arşivini dinlemek isterseniz, aşağıda bulunan oynatma linklerini ziyaret edebilirsiniz.
    Bizlere destek olmak adına kanalımıza abone olmayı ve yeni yayınlanan sesli kitaplardan anında haberdar olmak için kanal bildirimlerini açmayı unutmayınız.
    Sevgiler.
    *
    Muhyiddin İbn. Arabi Hz. Sesli Kütüphane
    Fütuhati Mekkiyye 1. Cilt Bölümleri : • Muhyiddin İbn. Arabi H...
    *
    | Fütuhati Mekkiyye 2. Cilt Bölümleri : • Muhyiddin İbn. Arabi H...
    *
    İlgili bölümden kısa bir kesit : (Hakkın İlk Oluşu ve Varlığı, âlemin İlk Oluşu ve Varlığı) Öncelikle bilmelisin ki: Allah, İliç’tir (el-Evvel). O ’ndan önce hiçbir
    şeyin ilk sayılması mümkün olmadığı gibi O’nunla var olan veya var olmayan herhangi bir şeyin ille olması da mümkün değildir. Allah ille oluşta tektir. Başka hiçbir şey, kendisi nedeniyle zorunlu varlık değildir.
    Şu halde Allah, özü gereği genel anlamda âlemlerden müstağnidir. Allah şöyle buyurur: ‘Allah âlemlerden müstağnidir. Hem aldı hem de şerî delil bunu ifade eder. Alem’in varlığı ise, ya kendisi nedeniyle Allah’tandır ya da kendisi olmayan ilave bir durum nedeniyle Allah’tandır.
    Çünkü söz konusu durum O’nun kendisi olsaydı, ilave olmazdı; kendisi için olsaydı, kendiliğinde bileşik olur ve bu ilave şeyin önceliği olurdu.
    Hâlbuki Allah ile beraber veya O ’ndan önce hiçbir şeyin önceliğinin olmadığını varsaymıştık.
    Hakkın kendisi olmadığına göre, bu ilave durum, ya bir varlıktır veya değildir. Varlık olmaması imkansızdır. Çünkü varlık olmayanın var olmamakla nitelenmiş bir şeyde, âlemde var etme eserinin olması mümkün değildir. Dolayısıyla o ikisinden biri, yaratma tesirinde diğerine göre öncelikli değildir. Çünkü her ikisi de, varlık olmamaktır. Varlık olmayanın eseri de yoktur, çünkü o yokluktur.
    Bu ilave durumun varlık olması da imkansızdır. Çünkü bu durumda o, ya kendisi nedeniyle vardır veya var değildir. Onun varlığının kendisi nedeniyle olması imkansızdır. Çünkü delil, özü gereği varlığı zorunlu iki şeyin bulunmasını imkânsızlaştırır. Geride, sadece âlemin varlığının başkasından olması kalmıştır. Alemin mümkün oluşunun anlamı, varlığının başkasına bağlı olmasıdır.
    Alemin varlığı herhangi bir nispet nedeniyle Allah’tan olsaydı, o nispet olmadığında âlem var olmazdı. Bu nispet, irade veya meşiyet veya mümkünün varlığının talep ettiği bilgi diye isimlendirilir. Bu durumda Hale, hiç kuşkusuz, bir şeyi ancak o nispet vasıtasıyla yapar. Güç yetirmenin anlamı da budur. Böyle bir şey Allah hakkında imkansızdır.
    Çünkü Allah, mudale anlamda müstağnidir. Dolayısıyla Allah, buyurduğu gibi, ‘âlemlerden müstağnidir:
    Şöyle bir iddia ortaya atılabilir: ‘Nispet ile kastedilen şey, O ’nun zatının aynıdır.’ Bu iddiaya şöyle yanıt veririz: Bir şey, kendisine muhtaç olmaz, çünkü o, kendisi nedeniyle zengindir. Bu durumda tek bir şey, zengin olduğu yönden yoksun olurdu ki, bütün bu durumlar, o şeyin kendisinden kaynaklanırdı. Dolayısıyla böyle bir şey imkansızdır.
    (Âlemüı Allah’tan var olmasını sağlayan ve Hakkın kendisi olmayan) ilave durumu reddetmiş olduk. Böylece âlemin varlığı mevcut oluşu yönünden kendisi nedeniyle zorunlu varlığa bağlı olmuş ve mümkünün hakikati de, varlığı zorunlu olanın var etme etkisinin mahalli olmuştur.
    İş, ancak böyle düşünülebilir.
    Allah’ın dilemesi, iradesi, bilgisi ve kudreti O’nun zatıdır. Allah, zatında bir çokluğun bulunmasından münezzeh ve mütealdir. Bilakis Allah, mudak birlik sahibidir. O, birdir, tektir, Allah’tır, es-Samed’dir, doğurmamıştır -böylece öncül olmamıştır-, doğrulmamıştır -dolayısıyla netice olmamıştır-, O’nun dengi yoktur. Aksi halde, âlemin varlığı iki öncülden meydana gelen bir netice olurdu ki söz konusu iki öncül, Hale ve (kendisine) denk olan şey olurdu. Allah böyle bir şeyden münezzehtir! Hz. Peygamber’e Rabbinin özelliği sorulduğunda, Allah, kitabında kendisini böyle nitelemiştir. Bunun üzerine ihlâs suresi (ortak ve benzerden ayrıştıran) inmiş, başkasıyla ortaklıktan tenzih edilmiştir. Allah,
    bu nitelik ve özelliklerden münezzehtir. Bu surede ret veya ispat edilen
    her şey, bazı insanlar tarafından Allah hakkında ifade edilmiş düşüncelerdir.
    *
    Kanalımıza Destek Vermek İsterseniz, Aşağıdaki Linki Ziyaret Edebilirsiniz.:
    / @sesliterapitasavvuf

ความคิดเห็น • 22