Altay dil ailesi kısaca...

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 18 ธ.ค. 2024

ความคิดเห็น • 36

  • @DemiGodSpeciaL
    @DemiGodSpeciaL 4 หลายเดือนก่อน +11

    TH-camda daha aktif olmanız dileğiyle hocam.

  • @seckinkalaycioglu4326
    @seckinkalaycioglu4326 4 หลายเดือนก่อน +5

    Sinirlenmeyin sayın hocam, bu aralar herkes bir garip oldu, yanar döner meyve gibi görüş değiştirip duruyor. Keşke tarih bölümü okusaydım da sizin gibi değerli insanlarla çalışabilseydim.

  • @Abeturk
    @Abeturk 4 หลายเดือนก่อน +4

    Türkçede fiil yapısı
    1. Fiil kalıbı oluşturmak için kullanılan ekler
    Mak > umak= faaliyet amacı (activity purpose / Machine)
    Mek > emek= çaba süreci (effort process / Mechanism)
    Tan-umak = Tanımak (Tan vakti işleyiş amacı /şafakta umulacak olan)= bir şeyin Farklılıklarını elde etmek
    Uç-umak = Uçmak (Uç noktadaki faaliyet amacı)= yukarıya varmak, yukarıda gitmek, yüksekten gitmek)
    Bag-umak = Bakmak (Gözler yoluyla bağ-alaka kurmak, ilgi-ihtimam göstermek)
    Gör-umak/Gör-emek = Görmek (Gözlerin faaliyet amacı, görme çaba süreci)
    Git-emek = Gitmek (Oraya ulaşmanın çaba süreci)
    2. Kök fiillerden yeni ve farklı bir fiil oluşturmak için kullanılan ekler
    Yapmak> yaptırmak/yaptırtmak/yapınmak/yapışmak/yapılmak
    -der = der-mek,(terkib etmek, temin etmek, sağlamak, vb)
    Dön-mek > dön-der-mek = döndürmek = biri veya bir şeyin dönmesini sağlamak
    Çık-mak > çık-tar-mak = çıkarmak= içerden dışarı/ yukarı veya ortaya çıkmasını sağlamak
    Gel-mek > gel-ter-mek = getirmek = biri veya bir şeyin gelmesini sağlamak
    Sol-mak > sol-dar-mak = soldurmak = biri veya bir şeyin solmasını sağlamak
    -kur= kur-mak, (tertib etmek, temin etmek, ayarlamak, vb) (-er/ir/ür-mek/ar/ır/ur-mak)
    Doğ-mak > doğ-ğur-mak = doğurmak = doğmasını temin etmek
    Uç-mak > uç-ğur-mak = uçurmak = uçmasını sağlamak
    Git-mek > git-ğur-mek= götürmek = gitmesini sağlamak
    Yum-mak > yum-ğur-mak = yumurmak = yumulmasını sağlamak
    -et =et-mek (kılmak, yapmak) (-t-mek/-t-mak)
    Dire-mek > dire-et-mek = diretmek =dayatmak, ayakta tutmak, ısrar etmek
    Yara-mak > yara-et-mak = yaratmak = işe yaramasını sağlamak , yararlı kılmak
    Koy-mak > koy-et-mak = kayıtmak = tekrar yerine koymak, geri getirmek
    Yanıl-mak > yanıl-et-mak = yanıltmak = yanılmasını sağlamak
    -en=kendi çapı > kendi özüyle ilgili , kendisi hakkında (-n/in/ün-mek/ın/un-mak)
    Tut-mak > tut-en-mak = tutunmak = kendi özünü tutturmak, eklemek
    Gör-mek > gör-en-mek = görünmek = kendini göstermiş olmak
    Sev-mek < sev-en-mek = sevinmek = kendince sevgi edinmek
    -al / el = herhangi bir surette almak / aracılığıyla edinmek
    Resmi türkçede bazı fiillerde “al/ el” ekleri yerine “en” soneki kullanılır.
    Sil-mek > sil-el-mek = silinmek = biri veya bir şey tarafından silme almak
    Kıl-mak > kıl-al-mak = kılınmak = biri veya bir şey aracılığıyla belirli bir hale gelmek
    Bil-mek > bil-el-mek = bilinmek = herhangi bir suretle veya yolla tanınmış olmak
    -al / el = tarafından edinmek/ aracılığıyla , yoluyla almak (-il/ül-mek/ıl/ul-mak)
    Gör-mek > gör-al-mek = görülmek = biri veya bir şey tarafından görü elde etmek
    Sev-mek > sev-al-mek = sevilmek = biri veya bir şey tarafından sevgi elde etmek
    Var-mak > var-al-mak = varılmak = herhangi bir surette varış elde etmek
    Sar-mak > sar-al-mak = sarılmak = herhangi bir surette sarış elde etmek
    -eş= eş diğeriyle , birbiri hakkında , birlikte beraberce,, tümüyle , tamamen (-ş/iş/üş/ış/uş)
    Gör-mek > gör-eş-mek = görüşmek = birbirlerini görmek
    Küre-mek> Küre-eş-mek= güreşmek = eş diğerini küremek, birbirini küremek
    Uç-mak > uç-eş-mak = uçuşmak = hep birlikte uçmak, beraberce uçmak
    Kız-mak > kız-eş-mak = kızışmak = tümüyle kızmış olmak
    Çal-mak > çal-eş-mak = çalışmak = bütünüyle etkileşim almak
    Yap-mak > yap-eş-mak =yapışmak= üzerine veya yanına tümüyle eklenmiş olmak
    Dön-mek> dön-eş-mek = dönüşmek = tamamen başka bir şeye dönmüş olmak
    3. sıfat ve isim sözcüklerinden yeni bir fiil oluşturmak için kullanılan ekler
    Bazı fiiller etimolojik anlam dışında çoğunlukla mecazi anlamlar kazanırlar...
    A.
    -la / le >(ile)=(ile-mek/ula-mak= arz etmek/sunmak)> ~bu yolla yapmak , bu şekilde arzetmek , bu surette sunmak
    "fırın" isim sıfatından: fırın-la-mak = fırın aracılığıyla (pişirme) yapmak
    "yorum" sözcüğünden: yorum-la-mak= yorum yoluyla (açıklama) yapmak
    “güncel” sözcüğünden güncel-le-mek = belli bir suretle güncel hale getirmek
    “istif” sözcüğünden istif-le-mek = istifli hale getirmek , belli bir şekilde istif etmek
    “tırtık” sözcüğünden tırtık-la-mak = pürüzlü hale getirmek, tırtıklı bir şekle sokmak
    A-1.
    -let >(ile et) = böyle almasını sağlamak, buna sahip olmasını sağlamak, bu şekilde yaptırmak.
    "iki" > sayısından: iki-let-mek =ikiletmek= çift haline getirtmek, ikili olmasını sağlamak
    "iki-le" > ek almış fiilinden: ikile-et-mek =ikiletmek= ikilemesini sağlamak, iki kez yapmasını sağlamak
    A-2.
    -len >(ile en) = (bu yolla edinmek), bunun aracılığıyla almak , bu şekilde sahip olmak
    -len >(ile al) = (bunun aracılığıyla almak), bu şekilde sahip olmak, bu yolla edinmek
    -len >(ile el) = (bu şekilde sahip olmak), bu yolla edinmek, bunun aracılığıyla almak
    "güneş" isminden güneş-len-mek=güneşlenmek= güneş edinmek, güneşli olmak
    "güneş-le" ek almış fiilinden güneşle-en-mek=güneşlenmek= güneş yoluyla edinmek, güneş aracılığıyla almak
    "güneş-le" ek almış fiilinden güneşle-el-mek>(güneşleyilmek) güneşlenmek=biri veya bir şey aracılığıyla güneş almak veya güneşli olmak.
    "ateş" isminden ateş-len-mek= ateşli olmak,, ateş edinmek
    "ateş-le" ek almış fiilinden ateşle-en-mek=ateş yoluyla (alev) almak, ateş aracılığıyla (hararet) edinmek
    "ateş-le" ek almış fiilinden ateşle-el-mek>(ateşleyilmek) ateşlenmek=biri veya bir şey aracılığıyla ateşleme almak
    Kapı kilitlendi. >(kapı kilit edindi)>, kapı kilitli hale geldi
    Kapı kilitlendi. >(kapı kendini kilitledi)> kapı kendi kilidini kapadı
    Kapı kilitlendi. >(birisi kapıyı kilitledi)> bir şey kilit aracılığıyla kapıyı kapattı
    Onlar nişanlandı >(Onlar bir emare aldılar) > onlar işaretli oldu
    Onlar nişanlandı >(kendilerince bir sembol edindiler)> onlar kendilerine (bir evlilik) nişanesi aldı.
    Onlar nişanlandı >( biri yada birileri onları işaretledi) > onlar belli bir surette (evlilik) alameti gösterdi.
    A-3.
    -leş > (ile eş) = ile eşdeğer hale gelmek, ile büsbütün eşit olmak
    "iyi" sıfat sözcüğünden: iyi-leş-mek= iyileşmek= iyi ile eşdeğer olmak, sağlıklı hale gelmek
    "kalın" sözcüğünden kalın-laş-mak= kalınlaşmak= kalınla eşdeğer olmak, tümüyle kalın hale gelmek
    "ot " sözcüğünden ot-la-mak> otlamak= ot aracılığıyla karnını doyurmak.
    "ot " sözcüğünden: ot-laş-mak> otlaşmak= tümüyle ot haline gelmek.
    "ot-la-mak " fiilinden otla-eş-mak> otlaşmak= hep birlikte otlamak /birbirinden otlamak.
    "yardım" sözcüğünden: yardım-la-mak> yardımlamak= yardım yoluyla katkı vermek.
    "yardım" sözcüğünden: yardım-laş-mak> yardımlaşmak= tamamen yardım haline gelmek.
    "yardım-la-mak" fiilinden: yardımla-eş-mak> yardımlaşmak= yardım yoluyla birbirine katkı yapmak.
    "söz" sözcüğünden: söz-leş-mek> sözleşmek= bütünüyle söz haline gelmek.
    "söz-le-mek" fiilinden: sözle-eş-mek> sözleşmek= belirli bir suretle birbirine vaad etmek.
    "zıt" sözcüğünden: zıt-leş-mak> zıtlaşmak= tamamıyla zıt hale gelmek.
    "zıt-la-mak" fiilinden: zıtla-eş-mak> zıtlaşmak= herhangi bir şekilde birbirine karşıt hale gelmek
    "karşı-la-mak" fiilinden: karşıla-eş-mak> karşılaşmak= (herhangi bir yolla) eş diğerini karşılamak.
    YAKlaşmak= ?
    KOKlaşmak= ?
    SAFlaşmak= ?

    • @sarpmetesunar814
      @sarpmetesunar814 4 หลายเดือนก่อน +1

      Emeğine sağlık

    • @Abeturk
      @Abeturk 4 หลายเดือนก่อน

      Yağ = spilled on/ spread on/has held on to/ kept over it >> oil
      Yeğ / Yüğ = upper, superior
      Yeğ-mek > Yemek: "To take over and over, spend on one's own, accept upon one's own" = "To eat"
      Yeğ-im > Yem: "Provender, fodder" = "Feed" > Yemiş= fruit
      Yüğ-le-mek > yeğlemek = to keep it on top of others, make it relatively superior = "To prefer"
      Yüğ-ka-yer-u > yukarı =(which side is the top) = Up
      Yüğ-ce > yüce : "Superior in level" = "Sublime, exalted"
      Yüğ-ce-al-mek > yücelmek: "To achieve superiority in level" = "To become elevated"
      Yüğ-sü-ek > yüksek = high
      Yüğ-sel > yüksel = exponential , superlative
      Yüğ-sü-al-mek> yükselmek : "To rise to a high level" = "To ascend"
      Yüğ-sük > yüzük : "Jewelry worn on the finger top" = "Ring"
      Yüğ-sü-en-mek > yüksünmek: "To feel slighted, take offense" = "To be offended"
      Yüğ-ük > yük : "Carried on top, undertaken" = "Load, burden"
      Yüğ-ün > yün : "The feathers on sheep" = "Wool"
      Yüğ-üt > yeğ-üt =yiğit =(valiant)> superior in character
      Yüğ-kut > yeğ-kut = (highly holly)> yakut =ruby
      Yüğ-en > yeğ-en = "Nephew" "Which is kept superior, held in high esteem, valued, precious"(yüen > yen 元)
      Yüğ-en-cük > yüğençüğ > yinçi / inci =(precious little thing)> pearl , 珍珠
      Yüğengi >yengi> yeni =(new)> what's coming on top of , what comes next
      Yüğenge > yenge =(brother's wife)> came over marriage, added to the family later (new bride)
      Yüğ-üne /Yeğ-ine > yine/ gene =again /over and over > yeniden = anew /once more
      Yüğ-en-mek> yenmek: "To overcome, to cope with, to subdue" = "To win"
      Yüğ-en-el-mek > yenilmek: "To be overcome, to be subdued, to show weakness" = "To be defeated"
      Yüğengil > yengil =remains on top of, light, weak
      Şan= Glory, splendor 單于 > Şan-Yüğ =Exalted glorious
      Yormak: "To arrive over someone (too many), to go too hard onto something" = "To tire"
      (Yörmek)> Örmek: "To operate on something, to weave on top, wrap off" = "To weave"
      (Yör-et-mek)>örütmek> Örtmek= To cover
      (Yörümek)> Yürümek: "To go on, to reach over something, to get somewhere, to go ahead" = "To walk"
      Yüzmek"To go by peeling off the surface of something" = "To swim"
      Yülümek: "To go by rubbing on the surface of something" = "To glide"
      Yalamak: "To take it away by swiping over something" = "To lick"
      Yolmak: "To pluck, tear off, pull by snatching over" (~flatten the top)
      Yılmak: "To throw down from the one's own top (~get bored), to hit the ground from above (yıldırım=lightning…yıldız=star)
      Yurmak: to pull onto, cover over (yur-ut>yurt=tabernacle) (yur-gan>yorgan=quilt)
      Yırmak=to bring it on top of, to take it off (yırışmak>yarışmak= to race> to overcome each other)
      (Yır-et-mak)>Yırtmak= to tear, to take from inside-out or bottom to top (by pulling from both sides) (~tide over, ~get rid of it)
      Yarmak= to split in, to tear apart, to halve, separate by cutting off
      Yaratmak= to reveal it, bring it out, to create
      Yermek=to pull down ,pull to the ground (~to criticize)
      Germek=to tense> to pull it in all directions > Sermek= to spread it in all directions
      Yıkmak: "To overthrow, take down from top to bottom, turn upside down" = To demolish
      Yığmak: "To stack, put on top of each other, dump on top of each other" = To pile up (yığlamak=shed tears over and over, cry over)
      Yağmak: "To get rained on, to get spilled on" = To rain
      Yakmak: "To burn out, to purify matter by heating and removing mass, to reduce its volume = To burn
      Yoğmak: "To make condensed, to tighten and purify, narrow by compressing, ( get rid of one's own mass > ~get dead)
      Yoğurmak: to tighten and thicken , reduce volume, bring to consistency = to knead
      (Yogurt=thickened milk product)
      Yuğmak=to purify squeezing and clean / Yuğamak>yıkamak= To wash
      Yiv = pointed, sharp, groove (yivlemek= to sharpen the tip)
      Yuvmak: "To squeeze thin out, narrow" = "To thin" (yuvka>yufka= thin dough) (yuvka>yuka=thin, shallow) (yuvuz>yavuz=thin, weak, delicate)
      Yuvarlamak=to round off, narrow by turning (yuva= nest (smallest shelter) (yavru= cub (smallest)
      Yummak: "To shut by squeezing, close tightly" = ~To close
      Yumurmak: "To make it close inward" = ~To clench (yumruk=fist) (yumurta= egg)
      Yumuşmak: "To be completely enclosed by oneself" =~To soften (yumuşak=soft )

  • @nukhetyavuz
    @nukhetyavuz 4 หลายเดือนก่อน +5

    hocam,siz de kendinize cok iyi bakin,dikkat edin... Bu konuda size kesinlikle katiliyorum,Altay dili tek basina Turkceyi Uralcadan ayri dusunerek,birbirinden bagimsiz dusunulemez...akrabalik derecesi nerede agir basiyorsa orada köken aranmali ve tarih orada aranmali... Saglicakla kalin hocam...

  • @BarisUtkuAydogan47
    @BarisUtkuAydogan47 4 หลายเดือนก่อน +4

    Esen kalın bilgem. Canınızı sıkmayın, keyfinize bakın.

  • @Abeturk
    @Abeturk 4 หลายเดือนก่อน +4

    29+ tenses in turkish language
    Anatolian Turkish verb conjugations
    A= To (towards /~for) (for words with a thick vowel in the last syllable)
    E= To (towards /~for) (for words with a thin vowel in the last syllable)
    Okul=School
    U (ou)=it’s that/ it’s about
    Mak/Mek (umak/emek)= aim /exertion (machine/mechanism)(activity purpose / effort process)
    Git-mek=(verb)= to Go /the effort of going> getmek =to get there
    1 .present continuous tense (right now or soon, currently or nowadays)
    Used to describe the current actions or planned events -for designated times
    YOR-mak =to tire ( to try ,engage in) >Yor=~go (too much) onto (yorgunum=I’m tired)
    A/E Yormak=(to arrive at any idea of what it is)
    I/U Yormak=(to deal completely with)
    used as the suffix=” ı/u - i/ü + Yor"
    positive
    Okula gidiyorsun ( you are going to school)= Okul-a Git-i-Yor-u-Sen >School-to Go-to-Try that-You < (please read backwards)
    Evden geliyorum ( I'm coming from home) = Ev-de-en Gel-i-yor-u-Men >(from Home I’ try to Come) =Come-to-try that-Me Home-at-then<
    negative
    A) Mã= Not B) Değil= Un-equivalent
    examples
    A: Okula gitmiyorsun ( you’re not going to school)= Okul-a Git-Mã-i-yor-u-Sen >You don't try to Go to school
    B: Okula gidiyor değilsin ( you aren’t going to school)=Okul-a Git-i-yor değil-sen >You aren't try..to Go to School
    Question sentence:
    Mã-u =Not-it> is not it?
    Used as the suffixes =" Mı / Mu / Mi / Mü “
    Okula mı gidiyorsun? ( Are you going to school )= Okul-a Mã-u Git-i-yor-u-sen (To-school/ Not-it / You-try-to-go)>Are you going to school or somewhere else?
    Okula gidiyor musun? ( Do you go to school )= Okul-a Git-i-yor Mã-u-sen (To school /Try-to-go /Not-it-you)>~do You (try to) go to school (at specific times) or not ?
    Okula sen mi gidiyorsun ?= Are you the (only) one going to school?
    2 .simple extensive tense ( used to explain our own thoughts about the topic)
    (always, since long , for a long time, sometimes, currently, sooner or later/ inşallah)
    positive
    VAR-mak = to arrive at /to attain
    (var= ~being there) used as the suffixes >"Ar-ır-ur" (for thick vowel)
    ER-mek= to get at /to reach
    (er= ~achieve ) used as the suffixes >"Er-ir-ür" (for thin vowel)
    examples
    Okula gidersin (You get to go to school)= Okul-a Git-e-er-sen= You get (a chance) to go to school
    Kuşlar gökyüzünde uçarlar=(~ Birds fly in the sky )=Kuş-lar gökyüzü-n’de uç-a-var(u-lar)= Birds have (likelihood) to fly in the sky = ~ Birds arrive by flying in the sky
    Bunu görebilirler (They can see this) = Bu-n’u Gör-e-Bil-e-er-ler =~They get to be able to see what this is
    Question sentence:
    In interrogative sentences it means: isn't it so /what do you think about this topic?
    Okula gider misin? (Do you get to go to school) Okul-a Git-e-er Mã-u-Sen =You get to Go to School -is Not it?=~What about you getting to go to school?
    Okula mı gidersin? =Do you get to go to school or somewhere else?
    negative
    Mã= Not
    Bas-mak =to tread on/ dwell on/ stand on (bas git=get out of here > pas geç= pass by> vazgeç=give up
    Ez-mek = to crush/ to run over (ez geç= think nothing about > es geç= stop thinking about)
    Mã-bas=(No-pass/ Na pas) > (give up on/not to dwell on) >the suffix "MAZ" (for thick vowel)
    Mã-ez=(Don’t/ Doesn’t)> (to skip/ avoid) >the suffix "MEZ" (for thin vowel)
    for the 1st person singular and 1st plural is only used the suffix “Mã” ,except for questions
    examples
    Okula gitmezsin (you don't/won't go to school)= Okul-a Git-mã-ez-sen > You skip going to school
    Babam bunu yapmaz (my dad doesn't do this)= Baba-m bu-n’u yap-ma-bas > My dad doesn't dwell on doing this
    Bugün okula gitmem (I won't go to school today)> Okul-a Git-mã-men =I don't (have to) go to school
    Bugün okula gidemem (I can’t go to school today)= Okul-a Git-e-er-mã-men >I don't get (a chance) to go to school
    Bir bardak su almaz mısınız (Don't you get a glass of water)> Bir fincan çay al-ma-bas ma-u-sen-iz > Do you (really) give up on getting a cup of tea?
    Kimse senden (daha) hızlı koşamaz (Nobody can run faster than you)=Kimse sen-den daha hızlı kaş-a-al-ma-bas
    3.simple future tense (soon or later)
    Used to describe events that we are aiming for or think are in the future
    Çak-mak =~to tack ,~fasten,~keep in mind ,~hit them together (for thick vowel)
    Çek-mek=~to pull, ~take time, ~feel it inside, ~attract , ~to will (for thin vowel)
    positive..
    Okula gideceksin ( you'll go to school)= Okul-a Git-e-çek-sen = You fetch-keep (in mind) to-Go to school
    Ali bu kapıyı açacak ( Ali’s gonna open this door)= Ali Kapı-y-ı Aç-a-çak = Ali takes (on his mind) to open the door
    negative
    A. Okula gitmeyeceksin (you won't go to school)= Okul-a Git-mã-e-çek-sen =You don't take (time) to go to school
    B. Okula gidecek değilsin (you aren't gonna go to school)= Okul-a Git-e-çek değil-sen =~you won't go to school and nobody is demanding that you
    4 . simple past tense (currently or before)
    Used to explain the completed events we're sure about
    Edû = done / Di = anymore
    Used as the suffixes= (Dı /Di /Du/ Dü - Tı /Ti /Tu /Tü)
    positive
    Okula gittin = You went to school = Okul-a Git-di-N
    Dün İstanbul'da kaldım= I stayed in Istanbul yesterday
    Okula mı gittin ? (Did you go to school)= Okul-a Mã-u Git-di-n> You went to school or somewhere else?
    Okula gittin mi ? (~Have you gone to school)= Okul-a Git-di-n Mã-u> You went to school or not?
    negative
    Okula gitmedin =You didn't go to school / Okul-a Git-mã-di-N
    Bugün pazara gitmediler mi? =Didn't they go to the (open public) market today?
    Dün çarşıya mı gittiniz? = where Did you go yesterday, to the (covered public) bazaar?
    Akşamleyin bakkala (markete) gittik mi?= Did we go to the grocery store in the evening?
    5 .narrative/reported past tense (just now or before)
    Used to describe the completed events that we're unsure of
    MUŞ-mak = ~to inform (muşu=perceive/notice muştu>müjde=evangel)
    that means > I've been informed/ I heard/ I found out/ I noticed /I learned
    used as the suffixes= (Mış/ Muş - Miş/ Müş)
    positive
    Okula gitmişsin= I heard you went to school> Okul-a Git-muş-u-sen
    Yanlış birşey yapmışım=~I realized I did something wrong
    negative
    A. Okula gitmemişsin (I learned- you didn't go to school)= Okul-a Git-mã-miş-sen (I heard you haven't gone to school)
    B. Okula gitmiş değilsin =(Apparently you haven't been to school) Okul-a Git--miş değil-sen
    In a question sentence it means: Do you have any inform about- have you heard- are you aware -does it look like it?
    İbrahim bugün okula gitmiş mi? =~Did you heard that Abraham has gone to school today?
    İbrahim bugün okula mı gitmiş? =~Are you sure Abraham went to school today?
    6.Okula varmak üzeresin =You're about to arrive at school
    7.Okula gitmektesin (You're in (process of) going to school)= ~you’ve been going to school
    8.Okula gitmekteydin =~You had been going to school =Okula gidiyor olmaktaydın
    9.Okula gitmekteymişsin =I found out you've been going to school
    10.Okula gidiyordun (Okula git-i-yor er-di-n) = You were going to school
    11.Okula gidiyormuşsun (Okula git-i-yor er-miş-sen)=I noticed you were going to school (at the time/ now on)
    12.Okula gidiyor olacaksın (Okula git-i-yor ol-a-çak-sen)= You’ll be going to school
    13.Okula gitmekte olacaksın (Okula git-mek-de ol-a-çak-sen)= You’ll have been going to school
    14.Okula gitmiş olacaksın (Okula git-miş ol-a-çak-sen)= You’ll have gone to school
    15.Okula gidecektin (Okula git-e-çek er-di-n)=You were gonna go to school > I had thought you'd be going to school
    16.Okula gidecekmişsin (Okula git-e-çek ermişsen)=I found out you're gonna go to school>~I hear you wanna go to school.
    17.Okula giderdin ( Okula git-e-er erdin)=You used to go to school >~You'd have had a chance to go to school
    18.Okula gidermişsin ( Okula git-e-er ermişsen)=I heard you used to go to school> I realized that you’d get to go to school
    19.Okula gittiydin ( Okula git-di erdin)= I had seen you went to school >I remember you had gone to school
    20.Okula gittiymişsin = I heard you went to school -but if what I heard is true
    21.Okula gitmişmişsin = I heard you've been to school -but what I heard didn't sound very convincing
    22.Okula gitmiştin (Okula git-miş er-di-n)= you had gone to school
    23.Okula gitmiş oldun (Okula git-miş ol-du-n)= you have been to school
    Dur-mak=to remain in the same way/order/layout
    Durur=remains to exist / keeps being / seems such
    used as the suffixes=(Dır- dir- dur- dür / Tır- tir-tur-tür)
    (in official speeches these suffixes are used only for the 3rd singular and 3rd plural person)
    its meaning in formal speeches> it has been and goes on like that
    Bu Bir Elma = This is an apple
    Bu bir elmadır= (bu bir elma-durur)= This is an apple (and keeps being)
    Bu Bir Kitap = This is a book
    Bu bir kitaptır= (bu bir kitap-durur)= This is a book (and keeps being)
    informal meaning in everyday speech>it seems/ likely that/ remained so in my mind
    Bu bir elmadır= (bu bir elma-durur)=It seems like- this is an apple
    Bu bir kitaptır= (bu bir kitap-durur)=It's likely that -this is a book
    Bu bir elma gibi duruyor=(looks like an apple this is )>This looks like an apple
    Bu bir kitap gibi duruyor=This looks like a book
    24.Okula gidiyordursun =(guess>likely-You were going to school
    25.Okula gidiyorsundur =(I think> you are going to school
    26.Okula gidecektirsin =(guess>likely- You would (gonna) go to school
    27.Okula gideceksindir=(I think> You'll go to school
    28.Okula gitmiştirsin =(guess >likely- You had gone to school
    29.Okula gitmişsindir =(I think> You've been to school

  • @mobinturk7745
    @mobinturk7745 4 หลายเดือนก่อน +3

    Sağ olun var olun hocam

  • @gokhanyildiz01
    @gokhanyildiz01 4 หลายเดือนก่อน +3

    👏👏👏👍

  • @sayginozan3649
    @sayginozan3649 4 หลายเดือนก่อน

    Ellerinize saglik

  • @Abeturk
    @Abeturk 4 หลายเดือนก่อน +2

    Bal = (Honey)
    Bal >Mel >Mer >Mil >Meli > Melit > Melis =(yumuşak, melul, balsam, hoş kokulu, tatlı / yummy, mellow, balmy, malleable, dessert, sweet)
    Al-Bal (red-sweet) =Alpal (Apple) >Afal >Almelo> >Alma > Elma
    (the dessert) > Alba> halba > halvah > helva
    Mel-ak (sweet-white)>(Mela >Mal >Mar >Milo >Melon >Melam) Melak>>>Milk >>>Lak
    (sweetie) > Balak > bala >>> bella ? >> well ?
    Almıla / Melah >> Elma = Apple
    (Ma-hoş-mela)> Moş-mela > Muşmula = Medlar ( not so pleasant but yummy)
    Meltem= mellow wind = breeze
    Mel-melat > marmelat = marmellata, marmalade
    Melisa = balm / jam / rosin
    Melamine = a type of chemical resin
    (Mel-hem)> merhem=(almost-balm) > ointment
    (Mel-sumac) merşumak> mercimek = lentil
    Mel-audio = melody
    (Dağ = mountain)
    (tow/toğ/tao/tai/tav/tag)>> high/ 塔 / 高 /ضيقة /ضيق
    dev/deva/devasa/diva/dheu/theo/theus/zeus/大>> huge
    (dar /tar /dai /tay /tav /dae /too /toi) = narrow / nearest /stuck / compressed / solid / hard / durable
    Phone / Phoon/ Fun / Wajan / Wehen = (Esen/ Esinti / Rüzgar/ Ses ) - Wind / Breeze / Sound / Voice
    Dae-vane /tai-fun / tao-wen/ too-phone/ typhoon/ 大风 = (loud sound) >> hard-strong wind
    Dağ= litosferik tabakaların sıkışarak yükselmesi / compression and rise of lithospheric layers
    Dar-lık= to rise upwards by squeezed, feeling of height, feeling of being squeezed
    Dar = narrow / nearest /stuck / compressed / solid / hard / durable
    Dar = birbirine yaklaşmış / sıkışık / sıkışmış / sıkıştırılmış / sağlam / sert / dayanıklı
    Darlık= sıkışarak yükselmek, yükseklik hissi, sıkışma duygusu
    Dar = yakın olmak , alakalı olmak, ilgilenmek / to be close, to be involved, to be interested
    Hüküm-dar = Hükümle ilgilenen , hüküm veren = Sovereign
    Mihman-dar = Misafire yakın olan , misafire alaka gösteren = ~hostess
    Darülaceze =(diyar-u-el-aceze) Acizerle ilgilenilen yer = ~hospice
    Dai-u > nearest he's = Dayı = (materal) uncle
    Toy = meeting /ceremony/feast/ immature-game boy
    Kurula-toy > Kurultay = scheduled meeting / council
    (Dai-emek)> Dayamak =to base on /make it support/fasten down / get it closer well to
    (Dai-en-mak)> Dayanmak= to recline upon / stay strong /be close literally
    (Dai-et-mak)>Dayatmak = to impose / insist / keep it completely nearest to
    Yanardağ ile ilgili / pertaining to a volcano
    Dağ-et-mak >Dağıtmak = to distribute /to deal out / to deploy
    Dağ-al-mak >Dağılmak = to get dispersed / to go to pieces
    Dağ-la-mak = krater şekline çevirmek / cauterize
    (Doğ-umak) = Doğmak = to come up / rising up / come into the world > to born
    Doğ-ğur-mak= Doğurmak= to make this come up > bring this into the world > to give birth
    Doğu=the direction where the sun comes up > East / 东方
    (Doy-umak) = Doymak = to rise to the top / to be full
    Doy-ğur-mak= Doyurmak=to satiate > to make it full > to feed
    Tok= has peaked, satiate, full
    (Tik) Dik= direct to endpoint / ~upright Dikey= vertical
    Dik-uğru =Doğru = right direction = true
    Diken= thorn
    Dik-mek =to make directly them overlap each other at the endpoints > sew / sow
    Doğa= upper surface structure of the earth > nature
    Doku = surface structure, texture
    Doku-mak=to weave (on the surface)
    (Toku-en-mak) Dokunmak=to touch / to contact the surface of..

  • @ekremhayripeker9278
    @ekremhayripeker9278 4 หลายเดือนก่อน

    Teşekkür ederiz hocam.

  • @Tokyo2905
    @Tokyo2905 4 หลายเดือนก่อน +1

    Bir makale okudum, sahibi 300 kelimeye karışlaştırma yapmış, 14 ortak kelime bulmuş, ve bu kelimeler Leipzig-Jakarta ve Swadesh listelerinden, yani Altai ailesi yoktur, makalenin adı "There is no Altaic Linguistic family"

  • @Abeturk
    @Abeturk 4 หลายเดือนก่อน +2

    The names of some organs
    it's used as the suffix for nouns, “Ak”= ~each of both
    (Yan= side)
    Yan-ak= each of both sides (of the face) >Yanak= cheek
    (Gül= rose)
    Kül-ak = each of both the roses >Kulak= Ear
    (Şek=facet)
    Şek-ak = each of both sides (of forehead) >Şakak= temple
    (Dal=subsection, branch)
    Dal-ak=dalak= Spleen
    (Böbür=scarlet fleck)
    Böbür-ak=böbrek= Kidney = each of both red-spots / blodfleck
    Bağça-ak>(Paça-ak)>bacak= Leg (ankle)
    (Pati = paw)
    Batı-ak>pathiak>phatyak>hadyak>adyak)=Ayak= the foot > each of the feet
    (Taş=stone)
    Taş-ak=testicle
    Akciğer=~(each of) both lungs
    Bacı-yan-ak > Bacanak= each of the husbands of the sisters of your wife >> just for men
    TÜL-KARN-AK =that obscures/ shadowing each of both dark/ covert periods= Karanlık (batıni) çağların her birini örten tül
    ZHU'L-KARN-EYN=the (shader) owner of each of both times
    DU’AL-CHORN-EIN=double-horned-one=(the horned hunter)Herne the hunter> Cernunnos> Karneios
    it's used as the suffix for verbs, “Ak /ek“=a-qa ~which thing to / what’s to…
    Er-mek = to get / to reach
    Bar-mak (Varmak)= to arrive / to achieve
    Er-en-mek > erinmek / Bar-an-mak > barınmak =to arrive on one's own
    Erin-ek / barın-ak = what’s there to arrive at oneself
    Ernek / Barnak > Parmak = Finger
    Çiğ=uncooked, raw
    Çiğne-mek =to chew
    Çiğne-ek>Çiğneh> Çene = Chin
    Tut-mak = to hold / to keep
    Tut-ak=Dudak= Lip
    Tara-mak = to comb/ ~to rake
    Tara-ak > Tarak =(what’s there to comb)> the comb
    Tara-en-mak > taranmak = to comb oneself
    Taran-ak > Tırnak =(what’s there to comb oneself)> fingernail

    • @husnuertekin3765
      @husnuertekin3765 4 หลายเดือนก่อน +1

      İlginç bilgiler. Emeğinize sağlık.

    • @Abeturk
      @Abeturk 4 หลายเดือนก่อน +1

      NATURAL TERMS AND CONDITIONS
      (akar-eser / eser-eger)
      (su AKAR- yel ESER) = water flows - wind blows
      AKAR- ESER >> AGER - İSER
      EĞER / ISE = (EVEN / IF)
      (yel ESER- ekin EGER)= the wind blows and bows the crops
      ESER- EGER >> İSER - EĞER
      ISE / EĞER = (IF / EVER)
      EĞER / İSE and İSE / EĞER constructs are used to specify "conditions" and are often used interchangeably.
      ISE EĞER: means "If ever" and indicates a condition that is more likely to occur.
      "If ever you need any help, just let me know." (Yardıma ihtiyacın olursa eğer, sadece haberim olsun) or (Herhangi bir yardıma ihtiyaç duyarsan, bana haber vermen yeterli)
      “If I'm not tired, we can visit them in the evening.” = “Yorgun değilsem eğer, akşamleyin onları ziyaret edebiliriz”
      EĞER ISE: means "Even if" and indicates a condition that is less likely to occur.
      "Even if it rains tomorrow, I will go for a walk." (Yarın yürüyüşe çıkacağım, eğer yağmur yağıyor olsa da ) or (Yarın yağmur yağsa bile yürüyüşe çıkacağım.)
      “Why should i go to work, (even) if I'm not getting my salary” = (Eğer) maaşımı alamıyorsam, neden işe gideyim ki.
      DOĞAL KOŞULLAR ve ŞARTLAR
      (akar-eser / eser-eger)
      EĞER-ISE = (EVEN-IF) (su AKAR- yel ESER) = water flows - wind blows
      İSE-EĞER = (IF-EVER) (yel ESER- ekin EĞER)= the wind blows and bows the crops
      EĞER-ISE ve İSE-EĞER yapıları "koşul" belirtmek için kullanılır ve çoğunlukla birbirinin yerine kullanılabilirler.
      İSE-EĞER: "If ever" anlamına gelir ve gerçekleşme olasılığı daha yüksek olan bir koşulu ifade eder.
      "If ever you need any help, just let me know." (Yardıma ihtiyacın olursa eğer, haberim olsun) or (Herhangi bir yardıma ihtiyaç duyarsan, bana haber vermen yeterli)
      “If I'm not tired, we can visit them in the evening.” = “Yorgun değilsem eğer, akşamleyin onları ziyaret edebiliriz”
      EĞER-ISE: "Even if" anlamına gelir ve gerçekleşme olasılığı daha düşük olan bir koşulu ifade eder ve da, dahi, bile vb eklerle birlikte kullanılır.
      "Even if it rains tomorrow, I will go for a walk." (Yarın yürüyüşe çıkacağım, eğer yağmur yağıyor olsa dahi ) or (Yarın yağmur yağsa bile yürüyüşe çıkacağım)
      “Why should i go to work, (even) if I'm not getting my salary” = Eğer maaşımı alamıyorsam, neden işe gideyim ki.
      "EĞER-ISE": kalıbı, isim ve sıfatlar sonrasında herhangi bir fiil eklenmeksizin de kullanılabilir. Fiiller için kullanıldığında, devamında bir soru cümlesi varsa (açık veya gizli), bu fiillerde çekim eki genellikle kullanılmaz..
      (Yarın tatil er-eser> Yarın tatil erser) = Yarın tatil ise > Yarın tatilse, sinemaya gidelim mi?
      (Yağmur yağaçak bol-eser > (Yağmur yağacak volsar ) = Yağmur yağacak olsa, hepimiz ıslanırdık. >> Yağmur yağsa, hepimiz ıslanırdık ( öyle değil mi? )
      ( Bugün evde kağıl-eser er-dim> (Bugün evde kalsar edim) = Bugün evde kalsay idim > Bugün evde kalsaydım, iyice dinlenmiş olurdum.
      (Eğer mutfakta erdi-eser-sen) >Mutfakta idiysen > Mutfaktaysan çayı demler misin lütfen
      "Ama Yani Eğer / ise" kalıbı, eklendiği fiilde çekim eki almaksızın kullanılır “mevzu- konu- mesele-vakıa- hadise- olay- hal- durum vb” belirten cümlelede kullanılır ki tercih, kıyaslama veya bir tespit anlatır. Sadece "ise" eki kullanılarak cümle oluşturulabileceği gibi, cümleye kalıp ek sözcüklerinden biri veya birkaçı eklenerek cümleler daha vurgulu bir hale getirilebilir.
      Ali uzun boyludur, (ama-yani-mevzu-eğer) Ahmet ise, o kısa boyludur = Ali uzun boylu, Ahmet'se kısa boyludur.
      Babam işe gitti, (ama-yani-konu-eğer kendim ise), ben okula gittim= Babam işe gitti, bense okula.
      Sanırım bugün hava yağmurlu, (ama-yani-durum-eğer) öyleyse şemsiyemi almalıyım.
      Fiil yapısı ile kullanıldığında mastar fiile “den/dan” eki getirilir ve bazen cümleyi kısaltmak için bu sonekler isim ve sıfatlara eklenmiş olabilmektedir.
      (ama yani eğer konu oyun oynamak ise) Ahmet oyun oynamaktansa, kitap okumayı tercih eder.
      (ama yani eğer mesele benim gitme(ği)m ise) Oraya benim gitmemdense, senin gitmen daha uygun olur > Bendense, oraya senin gitmen daha uygun.
      "KEŞ Kİ-ISE": kalıbı, eklendiği fiilde zaman çekim eki almaksızın kullanılır Bazen bir dilek ve temenni, bazense bir pişmanlık ve geç kalmışlık hissi anlatır. Sadece "ise" eki kullanılarak cümle oluşturulabileceği gibi cümleye (keşki) "keşke" eki eklenerek. cümleler daha vurgulu bir hale getirilebilir.
      (Keş ki) Akşam biz’e gel-eser-sen-iz) > Akşam bize gelseniz (keşke)
      (Keş ki olnu kör-eser er-di-n) > (Keşki anu körser edin) = (Keşke) onu şimdi görse idin > Onu şimdi görseydin (keşke)
      (Keşki) daha önce bulsa idiler / Daha önce bulsaydılar keşke / Daha önce bulsalardı keşke
      Yarın kampanya olacakmış, keşke bunu yarın alsaydık.
      (Ma-eger eser)>MEĞER İSE > meğerse
      Bilgi ve irademiz dışında istisnası olmaksızın gelişen durum ve koşulları açıklamak için kullanılır.
      Düşündüğümden farklı olarak veya düşündüğümün aksine anlamına gelir.
      "ise" eki kullanılmaksızın sadece "meğer" eki kullanılarak ta cümle oluşturulabilir.
      Sevilay bugün okula gelmedi, meğerse hastaymış = Sevilay bugün okula gelmedi, hastaymış meğer.
      Elimi yıkamak için musluğu açtım, meğer ki sular kesilmiş.
      Birer kahve içeriz diye düşünmüştüm, meğerse kahve içmekten pek hoşlanmıyormuş.

    • @husnuertekin3765
      @husnuertekin3765 4 หลายเดือนก่อน +2

      @@Abeturk Emeğinize sağlık, verdiğiniz ufuk açıcı bilgiler için. Esenlikler dilerim.

    • @Abeturk
      @Abeturk 4 หลายเดือนก่อน

      @@husnuertekin3765 Teşekkürler..
      Yağ = spilled on/ spread on/has held on to/ kept over it >> oil
      Yeğ / Yüğ = upper, superior
      Yeğ-mek > Yemek: "To take over and over, spend on one's own, accept upon one's own" = "To eat"
      Yeğ-im > Yem: "Provender, fodder" = "Feed" > Yemiş= fruit
      Yüğ-le-mek > yeğlemek = to keep it on top of others, make it relatively superior = "To prefer"
      Yüğ-ka-yer-u > yukarı =(which side is the top) = Up
      Yüğ-ce > yüce : "Superior in level" = "Sublime, exalted"
      Yüğ-ce-al-mek > yücelmek: "To achieve superiority in level" = "To become elevated"
      Yüğ-sü-ek > yüksek = high
      Yüğ-sel > yüksel = exponential , superlative
      Yüğ-sü-al-mek> yükselmek : "To rise to a high level" = "To ascend"
      Yüğ-sük > yüzük : "Jewelry worn on the finger top" = "Ring"
      Yüğ-sü-en-mek > yüksünmek: "To feel slighted, take offense" = "To be offended"
      Yüğ-ük > yük : "Carried on top, undertaken" = "Load, burden"
      Yüğ-ün > yün : "The feathers on sheep" = "Wool"
      Yüğ-üt > yeğ-üt =yiğit =(valiant)> superior in character
      Yüğ-kut > yeğ-kut = (highly holly)> yakut =ruby
      Yüğ-en > yeğ-en = "Nephew" "Which is kept superior, held in high esteem, valued, precious"(yüen > yen 元)
      Yüğ-en-cük > yüğençüğ > yinçi / inci =(precious little thing)> pearl , 珍珠
      Yüğengi >yengi> yeni =(new)> what's coming on top of , what comes next
      Yüğenge > yenge =(brother's wife)> came over marriage, added to the family later (new bride)
      Yüğ-üne /Yeğ-ine > yine/ gene =again /over and over > yeniden = anew /once more
      Yüğ-en-mek> yenmek: "To overcome, to cope with, to subdue" = "To win"
      Yüğ-en-el-mek > yenilmek: "To be overcome, to be subdued, to show weakness" = "To be defeated"
      Yüğengil > yengil =remains on top of, light, weak
      Şan= Glory, splendor 單于 > Şan-Yüğ =Exalted glorious
      Yormak: "To arrive over someone (too many), to go onto it too much" = "To tire"
      (Yörmek)> Örmek: "To operate on something, to weave on top, wrap off" = "To weave"
      (Yör-et-mek)>örütmek> Örtmek= To cover
      (Yörümek)> Yürümek: "To go on, to reach over something, to get somewhere, to go ahead" = "To walk"
      Yüzmek"To go by peeling off the surface of something" = "To swim"
      Yülümek: "To go by rubbing on the surface of something" = "To glide"
      Yalamak: "To take it away by swiping over something" = "To lick"
      Yolmak: "To pluck, tear off, pull by snatching over" (~flatten the top)
      Yılmak: "To throw down from the one's own top (~get bored), to hit the ground from above (yıldırım=lightning…yıldız=star)
      Yurmak: to pull onto, cover over (yur-ut>yurt=tabernacle) (yur-gan>yorgan=quilt)
      Yırmak=to bring it on top of, to take it off (yırışmak>yarışmak= to race> to overcome each other)
      (Yır-et-mak)>Yırtmak= to tear, to take from inside-out or bottom to top (by pulling from both sides) (~tide over, ~get rid of it)
      Yarmak= to split in, to tear apart, to halve, separate by cutting off
      Yaratmak= to reveal it, bring it out, to create
      Yermek=to pull down ,pull to the ground (~to criticize)
      Germek=to tense> to pull it in all directions > Sermek= to spread it in all directions
      Yıkmak: "To overthrow, take down from top to bottom, turn upside down" = To demolish
      Yığmak: "To stack, put on top of each other, dump on top of each other" = To pile up (yığlamak=shed tears over and over, cry over)
      Yağmak: "To get rained on, to get spilled on" = To rain
      Yakmak: "To burn out, to purify matter by heating and removing mass, to reduce its volume = To burn
      Yoğmak: "To make condensed, to tighten and purify, narrow by compressing, ( get rid of one's own mass > ~get dead)
      Yoğurmak: to tighten and thicken , reduce volume, bring to consistency = to knead
      (Yogurt=thickened milk product)
      Yuğmak=to purify squeezing and clean / Yuğamak>yıkamak= To wash
      Yiv = pointed, sharp, groove (yivlemek= to sharpen the tip)
      Yuvmak: "To squeeze thin out, narrow" = "To thin" (yuvka>yufka= thin dough) (yuvka>yuka=thin, shallow) (yuvuz>yavuz=thin, weak, delicate)
      Yuvarlamak=to round off, narrow by turning (yuva=
      nest (smallest shelter) (yavru= cub (smallest)
      Yummak: "To shut by squeezing, close tightly" = ~To close
      Yumurmak: "To make it close inward" = ~To clench (yumruk=fist) (yumurta= egg)
      Yumuşmak: "To be completely enclosed by oneself" =~To soften (yumuşak=soft )

    • @Abeturk
      @Abeturk 4 หลายเดือนก่อน

      Od >> hot
      Odun >> wooden >> wood
      Oğuz kağan>> oğuzhan>> owodhan>> wuothan>> wõden>> Odin
      Wõdhen’s day >> Wednesday
      (Mwudh)>> Buz= dihydrogen monoxid CRYSTAL = Ice
      (Thwudh)>> Tuz = sodium chloride CRYSTAL = Salt
      TH > T / D
      TH > TS > S / Ş / Z
      Tsuith >Thuits > Tuiss > Tuish / Diş = tooth (dental)
      Tsuıth > Thuıts > Tuıss > Tuısh / Dış = out ( outer)
      Thuıth >Tsuıts >> - Suz = (- Less) >> without it / free from it / has got rid of it
      Tış-yer-i > Dışarı / Dış taraf = outside
      Dışsal = external
      Dışı = out of… / de- / dis-
      Suz > sız/siz & suz/süz = without / -less
      Kanat = Wing
      Kanat-sız = Wing-less
      Su= water
      Su-suz = water-less / anhydrous
      Suç =crime
      Suçsuz=innocent (freed from blame)
      Şeker= Sugar
      Şekersiz= without sugar / sugar free
      Kitap= book
      Kitapsız = without books / free from books
      Ücret = fee
      ücretsiz =~free / exempt from fee >> ücret dışı =out of fee
      Gerek / lazım / ihtiyaç = necessary >> Gerekli = needful
      Gereksiz = needless >> İhtiyaç dışı / lüzumsuzca =unnecessary
      Kanunsuz / Hukuksuz = unlawful >> Kanun dışı = outside the law
      Hukuk / Yasa =law > Yasal =legal
      Yasadışı = illegal
      Görüş = sight
      Görüş dışı = out of sight
      Sadık / vefalı / vefakar= loyal
      Sadakatsiz / vefasız= disloyal
      Beğeni = like
      Beğeni dışı= dislike
      Bağlantı = connect
      Bağlantı dışı=disconnect
      Evirmek= to make it to turn around itself or transform into another shape over time
      İç = inside > ÇE
      Çe-evir-mek =(içe evirmek) = çevirmek = (turn-into) / encircle / convert / slew round
      Dış =outside > DE
      De-evirmek =(dışa evirmek) = devirmek =(turn-outer) / overturn / overthrow
      De-monte=démonté= dis-assembled
      (Dış- Thuıss) Siz-Sız-Suz-Süz ekleri
      “Dışında olmak” ,“İçermemek” , "sahip olmamak" , “ondan azade olmak” veya "mahrumiyet" anlamına gelen bu ekler, bir şeyin dahilinde olmayışı ifade eder.
      (Have no)( ~without) (...less)
      (LIĞ-LUĞ) (aluk=has got)
      LI- Li-Lu-Lü ekleri sahiplik ve dahiliyet ekleridir...
      (Have)(~With) >> ~..-ful
      O benim sevgi-li-m = (~s/he has my love)= s/he is my lover
      İki çocuk-lu kadın= (which one) the woman has two children > woman with two children
      Çocuksuz adam = (which one) the man has no child > childless man
      Şekerli =(it has sugar) = with sugar
      Şekersiz= (it has no sugar) = without sugar = ~sugar free= şekerden azade
      Tuzlu =it has salt =salty
      Tuzsuz= it has no salt = without salt = saltless
      Gitmelisin (get-mek-liğ-sen)= you have to go
      Gitmen gerekli (get-meg-in gerek-liğ) = you have need to go
      Gitmen gerekir (get-meg-in gerek-e-er) = you (getta) need to go
      Toluk>> doluğ=fulled (has stuffed)
      Renk= color
      (Renk-dolu) > Renk-li = colorful > (has color)
      Keder=sorrow
      (Keder-dolu) > Kederli = sorrowful > (has sorrow)
      Zarar=harm
      (Zarar-dolu) > Zararlı = harmful > (has harm)

  • @Abeturk
    @Abeturk 4 หลายเดือนก่อน +2

    The question words in turkish ..
    (Me-u> Mu)=Bu= this
    (The-u> Tsu)=Şu= that
    Ka=(Qua)= (which)
    U=(ou)= it’s / that
    (Ka-u)= Ki=(Qui)=which that
    Ne = what
    (Ça -çe / Ca -ce)= As
    An (en) = time (moment)
    Dem= time (demurrage)
    Vakit= (time) while
    Saat=hour (the time indication - o'clock)
    (Tsu-dem-ân)=(the-time-moment)=- Zaman =the time
    (Dem-u-en)= Demin= Just now
    Di= now on
    (Tsu-hem-di)>(Şu-hem-di)> Şimdi=(at this time)= now
    Tsu-ân=Şu an= this moment (now)
    Tsu-ân-da =Şu anda= right now (currently / at present)
    Hal= situation (status)
    Hal-en =Hâlen= currently
    Hâlã= still
    Henüz=yet
    Hazır=ready
    (Hal-i hazır-da)=hâli hazırda= at present
    Kamu= all of > kam = all > ham > hem = exactly
    Hem-di =Emdi=İmdi=Now
    Hem-ân =Hemen=(all the same-as moment)(exactly the same time)=in no time
    (Hem-mã)=(not exactly the same) / not really ...(amma) Ama= but
    (An-ça)= Anca =as-moment= (just) for the present =it’s just (for now)=(barely)
    (An-ça-ka-u)= Ancak =(it's only for that moment) / insomuch =all but=( but is it just ?)
    Denk=(deng)=equal
    Denge=balance (equilibrium) ....(deŋer) değer=value diğer= other
    Dar= nearest to the other- (narrow)
    Dara=specific weight
    (Ka-dara)= which specific weight.. (Ka-değer)= which value..
    (Ka-dar)= which proximate Kader=~potential (specified extent)
    Kadar=extent / which that-what measure of value
    (Ka-u)=Ki=(Qui)=which that=(such that)= so that
    (Ka-u-mu)=(Ki-mu)=Kim=(which that so this)= Who? (Ki-mu= which that such this)=kimi=gibi=like)
    Ki-mu-tsu-ne=(kimesne)= kimse=any-one (whosoever)
    Çün= factor
    (U-çün)= İçün=için= (that factor)= For.. (that's for)
    (Ne-u-çün)=Niçün>Niçin=(what-that-factor)= Why.. (what-for)
    (Çün-ka-u) =Çünki =(c'est-pour-quoi/parce que)=(that's why))=(therefore)= Because
    Ne-’e = Neye=(what to) what-where toward = ~for what
    Ne-u-’e=Niye =(what that to )= Why
    Ne-çe =Neçe/nece=(like what)-(as what)= How (how much/ how long)
    (Ne-u-çe) =Niçe/nice=what as that= how long as/ how much as... (how too much)
    (Ka-ne-çe)=Kança =(which-what-as) (Ka-çe)=(which-as)= Kaç..=how many /how much /which number
    Ka-u-ne-çe=which-that-as-what >kança > kaç = how much / how many
    Ka-çe-an=which-as-moment >Kaçen > haçan = when
    O Bunu Yaptığınca=Bu'nu yap-tı-ka-u-ne-çe= (how much/long (through a specific time) s/he did this)=as much as s/he does this
    O Bunu Yaptıkça=Bu'nu yap-tı-ka-çe= how much/many (in each once) s/he did this=whenever he/she does it
    (Ka-u-ne-çe)=Kança ............(Ka-çe)=Kaç........ =How many (as a numerical quantity)/ which number (does it have)
    (Ne-ka-dar)= Ne kadar =(what extent)= what-which-nearest= How much (as the attribute)
    Ne-’e ka-dar= Neye kadar =what-which closest to >to what extent
    Ne-yir-e ka-dar=Nereye kadar =where-which nearest to >extent to which / where up to
    Ne zaman=When ......Ka-çe-an= Haçan= when.... Ne vakit= when
    Ne zamana kadar=(closest to which time)= when up to
    Ne-yir-e-denğ = Nereye dek=(where is the touch-point)= where till
    Ne-yir-e denğ-u-en= Nereye değin=(where is the touch time)= where until
    Ne-zaman-a denğ-u-en= Ne zamana değin=(when is it time to touch)= when until
    (Ka-en)= Ken=which time/moment=~(When)
    (U-ka-en)= İken = (that-which-time)=when it's (that when...)
    (Ka-ne-u) =Hani =which-what-that
    Ka-u-tsu= Kaysı.... Ka-ne-tsu=Hansı.....Ka-ne-ki > Hangi =which one
    Ka-ne-ki-tsu=Hangisi =which one of
    Ka-yir= which place.... Ne-yir= what place
    Ka-yir-de= Kayda=harda= where / Ne-yir-de= Nerde=nerede= where
    Ka-ile-u=Kalay / Ne-u-ile=Neyle / Ka-ne-deng =kanday / Ne-asıl=Nasıl= How
    Ne-de-en=Neden=thereat what (then for what reason)= why
    Ne-yir-de-en=Nereden (nerden)=thereat where =(where from)=where, how and when
    Dã-en=(Dan-Den) =from (at.. then) (than) (thereat) (there then) (while there is)

  • @peterberkpolat8246
    @peterberkpolat8246 4 หลายเดือนก่อน +3

    Ses çok az hocam

  • @Abeturk
    @Abeturk 4 หลายเดือนก่อน +3

    Ka (Qua) = which
    U (ou) =it's /that
    Ka-u > Ki (qui) = which that
    (Da-en/De-an)> Dan/Den = from > (~then-at )( ~there at that moment)
    (Bu-yer-u) Beri =(it's this place) > here / this side=bu yan / bu taraf (~this moment / now)
    Dan beri / Den beri = since then / from then until now / there to here,,
    Dan/Den bu yana Dan/Den bu tarafa = since then / from then until now / there to here
    -Dığından beri / -Diğinden beri
    -Dı-qa-u-ne-da-en beri / -Di-qa-u-ne-de-an beri
    Ahmet geldi = Ahmet came
    Ahmet geldiği an =(which its moment) when Ahmet came = Ahmet gel-di qa-u an > Ki o an Ahmet geldi.
    Ahmet geldiğinde = (at which moment) Ahmet came then = Ahmet gel-di qa-u ne-an-da > Ki ne anda Ahmet geldi.
    Ahmet geldiğinden = (then what's it) that’s why Ahmet came =Ahmet gel-di qa-u ne-de-an > Ki nedeni Ahmet geldi
    Ahmet geldiğinden beri = since (the moment) Ahmet came > Since Ahmet has come / Since Ahmet arrived here
    Ahmet geldiğinden beri = Ki neden beri (Ne andan beri) Ahmet geldi
    Ahmet('in) eve geldiği saatten beri = Since the hour (of) Ahmet came home =Ahmet'in ev-e gel-di qa-u saat-de-en beri

    (Aluğ =have got) > alı /eli > (lı /li /lu /lü)
    ….-alı-dan beri /…. -eli-den beri
    (Ahmet eve gel-eli-den beri >> Ahmet eve gel-eli beri) = Ahmet eve geleli (since Ahmet has come home)
    Ahmet eve geleli iki saat oldu = it’s been two hours since Ahmet came home
    (ğenden/ğandan) -Enden beri / -Andan beri
    -qa-en-da-en beri / -qa-an-de-an beri

    (Ahmet eve get-qa-en-den beri >> Ahmet eve gitğenden beri) = Ahmet eve gidenden beri (since Ahmet's gone home)
    İken
    U-qa-en (which moment is it)> that when
    Erken > eken > iken > -ken
    Er-u-qa-en (which moment get that)> when it's so
    Ahmet eve gider iken >(Ahmet ev-e get-e-er-u-qa-en)> Ahmet eve giderken =(when Ahmet gets to go home)= while Ahmet goes home
    Ali eve gidiyorken > (Ali ev-e get-i-yor-u-qa-en)> While Ali is going home
    Ka-u-an-ça = which - the moment- as> qança > -ınca / -unca
    Ka-u-en-çe = which - the moment- as> qençe > -ince / -ünce
    Ali eve gelince = Ali ev-e gel-ğa-u-en-çe = When Ali comes home
    Ali işe gidince = Ali iş-e git-ğa-u-en-çe = When Ali goes to work
    Den/Dan Dolayı= as a result of / because of…/duo to..
    Ahmet geldiği için = Because Ahmet came
    Ahmetin gelmesi(gelişi) dolayısıyla çok mutlu olduk= We were very happy because of Ahmet’s arrival
    Ahmetin gelmemesi (gelmeyişi) dolayısıyla partiye gidemedik. = We couldn’t go to the party because of Ahmet’s not coming.
    Dolamak = Etrafını dönerek aynı noktada bağlamak
    (Dolayığ> Sebeb= Ağaca veya direğe çıkmak için bele bağlanan halat )
    Dolayı = Bağlı, bağlantılı ,bağlanmış, sebep
    Dolayısıyla = Bağlantısıyla , bağı nedeniyle ,sebebiyle
    Dolaylı = Çevresinde dönüşle bağlı, etrafından dolanmış, dolambaçlı
    Dolayları = Etrafı, bağlı civarı, bağlantılı çevresi
    U-ne-çe =that-what-as / that how as= nca / nce
    Bir gün boyunca =(bir gün boy-u-ne-çe/ that how long’s a day)= During a day
    Ka-u-ne-ça = which-that-what-as / how much / how long > qança >Kaç
    Ka-u-ne-çe = which-that-what-as / what such as / how many > qançe >Kaç
    Bu kaç para? = how much (money) is this? = Bu ürün ne kadar? = how much is this product?
    Bu duvar kaç metrekare? = How many square meters is this wall?
    Bu yolculuk kaç zaman sürecek? = How long time will this trip take?
    Şu an saat kaç (-ı gösteriyor)? = What time is it right now?
    Bunu kaç kez (daha) söylemeliyim? = How many (more) times do I have to say this?
    Buraya kaç kişi gelecek = How many people will come here?
    Kaç gündür bu kargoyu beklemekteyim = I've been waiting for this cargo for days how much.
    Dı-ka-u-ne-ça =-now on-which-that-what-as/ how long time> -dığınca > -duğunca
    Di-ka-u-ne-çe = now on-which-that-what-as/ how much more> -diğiince > -düğünce
    Gücüm yet-ti-ka-u-ne-çe direndim / Gücüm yettiğince direndim = I resisted as long as I could
    Gözlerim gördüğünce ufka daldım = I dived into the horizon as much as my eyes saw
    Dı-ka-ça = now on-which-as / for how long times> -dıkça > -dukça
    Di-ka-çe = now on-which-as / for how many times> -dikçe > -dükçe
    Bunu gördükçe eski günleri hatırlarım =(whenever) as I see this, I remember the old days
    Onu kullandıkça daha fazla deneyim kazanırsınız = The more you use it, the more experience you gain
    Bardaktaki su bittikçe tekrar doldurmalıyım= As the water in the glass runs out, I have to refill it.

  • @Abeturk
    @Abeturk 4 หลายเดือนก่อน +2

    The language of 𐱅𐰇𐰼𐰰 people
    (Ou)=U= it's / that
    (here it's) >Më’u >Mu =Bu= this
    (there it’s) >Thë’u >Tsu =Şu= that (şu=~xiou)
    (yes it’s) >Hë’u >Hau =O= it (he /she)
    (Al /ël)=(bearer/carrier)
    Thenk> Denk =sync ( a-thank> Ahenk =Denk-e )> denge=balance
    tenger=değer=~sync level/ worth/ same level of compliance
    Ou-ël-tenğer>Ol diğer = Alter > other
    Der/Dar=(der > diger = other) ...(dar=narrow> nearest to the other)
    (Ler/Lar)= plural suffixes > Ol diğer>older/ uldar> ler /lar
    (Iz- uz) = S (plural suffix - doubling)
    Ön>eun>une>fore>first-one>front
    Bir>ber>per>pri>pre>pro>fore>first one
    Baş>beş>pesh>front>fifth-finger>first one>ahead
    (önce=~firstly)-(önünde/öncesi=~before)-(öncü=pioneer)
    Ka=(Qua)= which
    Ka-u> Ki =(Qui)=which that
    (Eun-de-ka-u) >Öndeki >(anterior)= which one’s in front / which one’s ahead
    (Ka-eun-de-u) >Kendi >(own)= which one’s the fore / which one’s the first
    (euz=öz= self) (Kendisi= "himself/herself/itself" or "oneself)/kendi özü=own self)
    our language
    (this one)= Mu-eun > (Men)> Ben = I / me (eun-weu)
    (that one)= Tsu-eun > (xien/thien)> Sen = You (eun-thu)
    (the one) = Hë’u -eun > (an /on) > O = it (he /she) (eun-hëu)
    El=~bearer /courier/ hand
    (the bearer) = Hë’u -el > (al /ol) > O = it (he /she)
    (these ones)= Mu-eun-iz>(miŋiz)> Biz = We (eun-weu-s)
    (those ones)=Tsu-eun-iz>(siŋiz)> Siz = You (eun-thu-s) (plural)
    Hau-ël> Ol =O= it (he /she)
    El=someone else (~bearer /carrier/ hand)
    (El-der)= Eller= other people (different persons)
    Hau-ël-dar= (Ouldar) =Ullar (The bearer and other-s nearest to it/him)
    Hau-eun-dar= (Andar)=Onlar= They
    Mu-ël-dar=(Mouldar>Boullar) =(This bearer and other-s nearest to this)
    Mu-eun-dar= (Moundar>Bounnar)=Bunlar= These
    Tsu-ël-dar=(Xiouldar>Shoullar) =(That bearer and other-s nearest to that)
    Tsu-eun-dar=(Xioundar>Shounnar)=Şunlar= Those
    Dayı=(maternal) uncle
    Dayım=my uncle
    Dayımlar=my uncle and other ones closest to him=(~my uncle and his family) or (~my uncle and his close friends)
    Dayılarım=my uncles
    ikiz=(two similar ones) =twin
    ikiler =two and other dual ones
    üçüz=(three similar ones)=triplet
    üçler = three and other triple ones
    her = every
    eş biri/her biri-si /heresi = each one
    eş diğeri/bir diğeri/ birbiri = each other
    her-bir-u = her biri = every one of/ each one
    bir-u-her =birer = single each
    her-iki-tsu= her ikisi= both of
    iki-tsu-her =ikişer =two each (each one’s a dual)
    üç-u-her = üçer =three each ( each one’s a triple)
    yedi-tsu-her = yedişer = each one's a septet
    Niŋ= (owner >< source>< origin)
    (Mu-ëun-niŋ)=Meniŋ=Benim=My
    (Tsu-ëun-niŋ)=Seniŋ=Senin=Your
    (Ou-ël-ëun-niŋ)=Olniŋ=Onun=His/her/its
    (Mu-ëun-iz-niŋ)=Miŋizniŋ=Bizim=Our
    (Tsu-ëun-iz-niŋ)=Siŋizniŋ=Sizin=Your (Plural)
    (Ou-ël-ëun-dar-niŋ)=Olndarıŋ=Onların=Their
    Ka-u=Ki=(Qui)=which that
    (Meniŋ-ka-u):=which that my...= benimki=mine
    (Seniŋ-ka-u):=which that your = seninki=yours
    (Olniŋ-ka-u):=which that his/her/its= onunki= his/hers/its
    Çün=(chiun)=factor
    Ka=(Qua)= (which)
    U=(ou)= it's (that)
    (Ka-u)= Ki=(Qui)=which that
    (Çün-ka-u)=(factor-which-that) =Çünki =(c'est-pour-quoi)=(that's why)=(therefore)= Because
    U-Çün = the factor İçün=it's for= için=for
    Mak/Mek...(umak/emek)= process/ exertion (machine/ mechanism)
    Gel-mek= to come (the process of coming)
    Gel-mek için = for come =(as the factor in the arrival process)
    Görmek için= for seeing
    Bakmak için= for looking
    for deriving new adjectives from verbs
    A/e=to Çün=factor ( Jiu= intermediate factor /agent of)
    suffixes..(Icı-ici-ucu-ücü) (the pronunciation is like ~uji)
    ...A/e +U+Çü =It's an intermediary factor To ..
    (geç-e-u-çü) =has an intermediary factor to pass =Geçici = transient /temporary
    (uç-a-u-çü) =has an intermediary factor to fly = Uçucu = volatile
    (kal-a-u-çü) =has an intermediary factor to remain = Kalıcı = permanent
    (yan-a-u-çü) =has an intermediary factor to burn out = Yanıcı = flammable (yanıcı madde=flammable material)
    (bağla-y-a-u-çü) =has an intermediary factor to bind = Bağlayıcı = binding/connective
    for deriving new adjectives from nouns and adjectives
    Çün=factor ( Jiu= intermediary factor /agent of)
    suffixes.. (Cı-ci-cu-cü) or (Çı-çi-çu-çü) =busyness (mostly about mission and profession)
    (jaban-çü) Yabancı = (outsider)=foreign-er
    (ish-jiu> İşçi= work-er
    kapıcı=doorman
    demirci=ironsmith
    gemici=sailor
    deŋizci=seaman
    for deriving adjectives from the numbers
    U-Ne-Çün =that-what-factor
    suffixes..(Ncı-ncu-nci-ncü)
    (Bir-u-ne-çü)=Birinci= ~first (initial)
    (İki-u-ne-çü)= İkinci= second
    (Üç-u-ne-çü)= Üçüncü=third
    (Miŋ-u-ne-çü)=Bininci=thousandth
    Annemiŋ pişirdiği tavuk çorbası =(Anne-m-iŋ Biş-ğur-di-qa-u Tavğuk Churba-tsu)= the chicken soup (belongs to that) my mom cook-ed...
    Arkadaşımdan bana gelğen mektubu okudum= (Arkadaş-ım-daen meŋ-a (gel-qa-eun) mektup-u oku-du-m)= I've read the-letter that (which-one) came from my friend to me
    Sen eve giderken = (Sen Ev-e Git-e-er u-ka-en) = (which-the-time You get-to-Go to-Home)= While you're going home
    Seni gördüğüm yer = (Sen-u Gör-dü-qa-u-m yer) = (which-the-place I Saw You) = The place where I saw you
    İşe başlayacağı gün= iş-e başla-y'a-çak(qa)-u gün (Ki o gün işe başlayacak)=(which) the day s-he's gonna start to work