Sinirlenmeyin sayın hocam, bu aralar herkes bir garip oldu, yanar döner meyve gibi görüş değiştirip duruyor. Keşke tarih bölümü okusaydım da sizin gibi değerli insanlarla çalışabilseydim.
Türkçede fiil yapısı 1. Fiil kalıbı oluşturmak için kullanılan ekler Mak > umak= faaliyet amacı (activity purpose / Machine) Mek > emek= çaba süreci (effort process / Mechanism) Tan-umak = Tanımak (Tan vakti işleyiş amacı /şafakta umulacak olan)= bir şeyin Farklılıklarını elde etmek Uç-umak = Uçmak (Uç noktadaki faaliyet amacı)= yukarıya varmak, yukarıda gitmek, yüksekten gitmek) Bag-umak = Bakmak (Gözler yoluyla bağ-alaka kurmak, ilgi-ihtimam göstermek) Gör-umak/Gör-emek = Görmek (Gözlerin faaliyet amacı, görme çaba süreci) Git-emek = Gitmek (Oraya ulaşmanın çaba süreci) 2. Kök fiillerden yeni ve farklı bir fiil oluşturmak için kullanılan ekler Yapmak> yaptırmak/yaptırtmak/yapınmak/yapışmak/yapılmak -der = der-mek,(terkib etmek, temin etmek, sağlamak, vb) Dön-mek > dön-der-mek = döndürmek = biri veya bir şeyin dönmesini sağlamak Çık-mak > çık-tar-mak = çıkarmak= içerden dışarı/ yukarı veya ortaya çıkmasını sağlamak Gel-mek > gel-ter-mek = getirmek = biri veya bir şeyin gelmesini sağlamak Sol-mak > sol-dar-mak = soldurmak = biri veya bir şeyin solmasını sağlamak -kur= kur-mak, (tertib etmek, temin etmek, ayarlamak, vb) (-er/ir/ür-mek/ar/ır/ur-mak) Doğ-mak > doğ-ğur-mak = doğurmak = doğmasını temin etmek Uç-mak > uç-ğur-mak = uçurmak = uçmasını sağlamak Git-mek > git-ğur-mek= götürmek = gitmesini sağlamak Yum-mak > yum-ğur-mak = yumurmak = yumulmasını sağlamak -et =et-mek (kılmak, yapmak) (-t-mek/-t-mak) Dire-mek > dire-et-mek = diretmek =dayatmak, ayakta tutmak, ısrar etmek Yara-mak > yara-et-mak = yaratmak = işe yaramasını sağlamak , yararlı kılmak Koy-mak > koy-et-mak = kayıtmak = tekrar yerine koymak, geri getirmek Yanıl-mak > yanıl-et-mak = yanıltmak = yanılmasını sağlamak -en=kendi çapı > kendi özüyle ilgili , kendisi hakkında (-n/in/ün-mek/ın/un-mak) Tut-mak > tut-en-mak = tutunmak = kendi özünü tutturmak, eklemek Gör-mek > gör-en-mek = görünmek = kendini göstermiş olmak Sev-mek < sev-en-mek = sevinmek = kendince sevgi edinmek -al / el = herhangi bir surette almak / aracılığıyla edinmek Resmi türkçede bazı fiillerde “al/ el” ekleri yerine “en” soneki kullanılır. Sil-mek > sil-el-mek = silinmek = biri veya bir şey tarafından silme almak Kıl-mak > kıl-al-mak = kılınmak = biri veya bir şey aracılığıyla belirli bir hale gelmek Bil-mek > bil-el-mek = bilinmek = herhangi bir suretle veya yolla tanınmış olmak -al / el = tarafından edinmek/ aracılığıyla , yoluyla almak (-il/ül-mek/ıl/ul-mak) Gör-mek > gör-al-mek = görülmek = biri veya bir şey tarafından görü elde etmek Sev-mek > sev-al-mek = sevilmek = biri veya bir şey tarafından sevgi elde etmek Var-mak > var-al-mak = varılmak = herhangi bir surette varış elde etmek Sar-mak > sar-al-mak = sarılmak = herhangi bir surette sarış elde etmek -eş= eş diğeriyle , birbiri hakkında , birlikte beraberce,, tümüyle , tamamen (-ş/iş/üş/ış/uş) Gör-mek > gör-eş-mek = görüşmek = birbirlerini görmek Küre-mek> Küre-eş-mek= güreşmek = eş diğerini küremek, birbirini küremek Uç-mak > uç-eş-mak = uçuşmak = hep birlikte uçmak, beraberce uçmak Kız-mak > kız-eş-mak = kızışmak = tümüyle kızmış olmak Çal-mak > çal-eş-mak = çalışmak = bütünüyle etkileşim almak Yap-mak > yap-eş-mak =yapışmak= üzerine veya yanına tümüyle eklenmiş olmak Dön-mek> dön-eş-mek = dönüşmek = tamamen başka bir şeye dönmüş olmak 3. sıfat ve isim sözcüklerinden yeni bir fiil oluşturmak için kullanılan ekler Bazı fiiller etimolojik anlam dışında çoğunlukla mecazi anlamlar kazanırlar... A. -la / le >(ile)=(ile-mek/ula-mak= arz etmek/sunmak)> ~bu yolla yapmak , bu şekilde arzetmek , bu surette sunmak "fırın" isim sıfatından: fırın-la-mak = fırın aracılığıyla (pişirme) yapmak "yorum" sözcüğünden: yorum-la-mak= yorum yoluyla (açıklama) yapmak “güncel” sözcüğünden güncel-le-mek = belli bir suretle güncel hale getirmek “istif” sözcüğünden istif-le-mek = istifli hale getirmek , belli bir şekilde istif etmek “tırtık” sözcüğünden tırtık-la-mak = pürüzlü hale getirmek, tırtıklı bir şekle sokmak A-1. -let >(ile et) = böyle almasını sağlamak, buna sahip olmasını sağlamak, bu şekilde yaptırmak. "iki" > sayısından: iki-let-mek =ikiletmek= çift haline getirtmek, ikili olmasını sağlamak "iki-le" > ek almış fiilinden: ikile-et-mek =ikiletmek= ikilemesini sağlamak, iki kez yapmasını sağlamak A-2. -len >(ile en) = (bu yolla edinmek), bunun aracılığıyla almak , bu şekilde sahip olmak -len >(ile al) = (bunun aracılığıyla almak), bu şekilde sahip olmak, bu yolla edinmek -len >(ile el) = (bu şekilde sahip olmak), bu yolla edinmek, bunun aracılığıyla almak "güneş" isminden güneş-len-mek=güneşlenmek= güneş edinmek, güneşli olmak "güneş-le" ek almış fiilinden güneşle-en-mek=güneşlenmek= güneş yoluyla edinmek, güneş aracılığıyla almak "güneş-le" ek almış fiilinden güneşle-el-mek>(güneşleyilmek) güneşlenmek=biri veya bir şey aracılığıyla güneş almak veya güneşli olmak. "ateş" isminden ateş-len-mek= ateşli olmak,, ateş edinmek "ateş-le" ek almış fiilinden ateşle-en-mek=ateş yoluyla (alev) almak, ateş aracılığıyla (hararet) edinmek "ateş-le" ek almış fiilinden ateşle-el-mek>(ateşleyilmek) ateşlenmek=biri veya bir şey aracılığıyla ateşleme almak Kapı kilitlendi. >(kapı kilit edindi)>, kapı kilitli hale geldi Kapı kilitlendi. >(kapı kendini kilitledi)> kapı kendi kilidini kapadı Kapı kilitlendi. >(birisi kapıyı kilitledi)> bir şey kilit aracılığıyla kapıyı kapattı Onlar nişanlandı >(Onlar bir emare aldılar) > onlar işaretli oldu Onlar nişanlandı >(kendilerince bir sembol edindiler)> onlar kendilerine (bir evlilik) nişanesi aldı. Onlar nişanlandı >( biri yada birileri onları işaretledi) > onlar belli bir surette (evlilik) alameti gösterdi. A-3. -leş > (ile eş) = ile eşdeğer hale gelmek, ile büsbütün eşit olmak "iyi" sıfat sözcüğünden: iyi-leş-mek= iyileşmek= iyi ile eşdeğer olmak, sağlıklı hale gelmek "kalın" sözcüğünden kalın-laş-mak= kalınlaşmak= kalınla eşdeğer olmak, tümüyle kalın hale gelmek "ot " sözcüğünden ot-la-mak> otlamak= ot aracılığıyla karnını doyurmak. "ot " sözcüğünden: ot-laş-mak> otlaşmak= tümüyle ot haline gelmek. "ot-la-mak " fiilinden otla-eş-mak> otlaşmak= hep birlikte otlamak /birbirinden otlamak. "yardım" sözcüğünden: yardım-la-mak> yardımlamak= yardım yoluyla katkı vermek. "yardım" sözcüğünden: yardım-laş-mak> yardımlaşmak= tamamen yardım haline gelmek. "yardım-la-mak" fiilinden: yardımla-eş-mak> yardımlaşmak= yardım yoluyla birbirine katkı yapmak. "söz" sözcüğünden: söz-leş-mek> sözleşmek= bütünüyle söz haline gelmek. "söz-le-mek" fiilinden: sözle-eş-mek> sözleşmek= belirli bir suretle birbirine vaad etmek. "zıt" sözcüğünden: zıt-leş-mak> zıtlaşmak= tamamıyla zıt hale gelmek. "zıt-la-mak" fiilinden: zıtla-eş-mak> zıtlaşmak= herhangi bir şekilde birbirine karşıt hale gelmek "karşı-la-mak" fiilinden: karşıla-eş-mak> karşılaşmak= (herhangi bir yolla) eş diğerini karşılamak. YAKlaşmak= ? KOKlaşmak= ? SAFlaşmak= ?
Yağ = spilled on/ spread on/has held on to/ kept over it >> oil Yeğ / Yüğ = upper, superior Yeğ-mek > Yemek: "To take over and over, spend on one's own, accept upon one's own" = "To eat" Yeğ-im > Yem: "Provender, fodder" = "Feed" > Yemiş= fruit Yüğ-le-mek > yeğlemek = to keep it on top of others, make it relatively superior = "To prefer" Yüğ-ka-yer-u > yukarı =(which side is the top) = Up Yüğ-ce > yüce : "Superior in level" = "Sublime, exalted" Yüğ-ce-al-mek > yücelmek: "To achieve superiority in level" = "To become elevated" Yüğ-sü-ek > yüksek = high Yüğ-sel > yüksel = exponential , superlative Yüğ-sü-al-mek> yükselmek : "To rise to a high level" = "To ascend" Yüğ-sük > yüzük : "Jewelry worn on the finger top" = "Ring" Yüğ-sü-en-mek > yüksünmek: "To feel slighted, take offense" = "To be offended" Yüğ-ük > yük : "Carried on top, undertaken" = "Load, burden" Yüğ-ün > yün : "The feathers on sheep" = "Wool" Yüğ-üt > yeğ-üt =yiğit =(valiant)> superior in character Yüğ-kut > yeğ-kut = (highly holly)> yakut =ruby Yüğ-en > yeğ-en = "Nephew" "Which is kept superior, held in high esteem, valued, precious"(yüen > yen 元) Yüğ-en-cük > yüğençüğ > yinçi / inci =(precious little thing)> pearl , 珍珠 Yüğengi >yengi> yeni =(new)> what's coming on top of , what comes next Yüğenge > yenge =(brother's wife)> came over marriage, added to the family later (new bride) Yüğ-üne /Yeğ-ine > yine/ gene =again /over and over > yeniden = anew /once more Yüğ-en-mek> yenmek: "To overcome, to cope with, to subdue" = "To win" Yüğ-en-el-mek > yenilmek: "To be overcome, to be subdued, to show weakness" = "To be defeated" Yüğengil > yengil =remains on top of, light, weak Şan= Glory, splendor 單于 > Şan-Yüğ =Exalted glorious Yormak: "To arrive over someone (too many), to go too hard onto something" = "To tire" (Yörmek)> Örmek: "To operate on something, to weave on top, wrap off" = "To weave" (Yör-et-mek)>örütmek> Örtmek= To cover (Yörümek)> Yürümek: "To go on, to reach over something, to get somewhere, to go ahead" = "To walk" Yüzmek"To go by peeling off the surface of something" = "To swim" Yülümek: "To go by rubbing on the surface of something" = "To glide" Yalamak: "To take it away by swiping over something" = "To lick" Yolmak: "To pluck, tear off, pull by snatching over" (~flatten the top) Yılmak: "To throw down from the one's own top (~get bored), to hit the ground from above (yıldırım=lightning…yıldız=star) Yurmak: to pull onto, cover over (yur-ut>yurt=tabernacle) (yur-gan>yorgan=quilt) Yırmak=to bring it on top of, to take it off (yırışmak>yarışmak= to race> to overcome each other) (Yır-et-mak)>Yırtmak= to tear, to take from inside-out or bottom to top (by pulling from both sides) (~tide over, ~get rid of it) Yarmak= to split in, to tear apart, to halve, separate by cutting off Yaratmak= to reveal it, bring it out, to create Yermek=to pull down ,pull to the ground (~to criticize) Germek=to tense> to pull it in all directions > Sermek= to spread it in all directions Yıkmak: "To overthrow, take down from top to bottom, turn upside down" = To demolish Yığmak: "To stack, put on top of each other, dump on top of each other" = To pile up (yığlamak=shed tears over and over, cry over) Yağmak: "To get rained on, to get spilled on" = To rain Yakmak: "To burn out, to purify matter by heating and removing mass, to reduce its volume = To burn Yoğmak: "To make condensed, to tighten and purify, narrow by compressing, ( get rid of one's own mass > ~get dead) Yoğurmak: to tighten and thicken , reduce volume, bring to consistency = to knead (Yogurt=thickened milk product) Yuğmak=to purify squeezing and clean / Yuğamak>yıkamak= To wash Yiv = pointed, sharp, groove (yivlemek= to sharpen the tip) Yuvmak: "To squeeze thin out, narrow" = "To thin" (yuvka>yufka= thin dough) (yuvka>yuka=thin, shallow) (yuvuz>yavuz=thin, weak, delicate) Yuvarlamak=to round off, narrow by turning (yuva= nest (smallest shelter) (yavru= cub (smallest) Yummak: "To shut by squeezing, close tightly" = ~To close Yumurmak: "To make it close inward" = ~To clench (yumruk=fist) (yumurta= egg) Yumuşmak: "To be completely enclosed by oneself" =~To soften (yumuşak=soft )
hocam,siz de kendinize cok iyi bakin,dikkat edin... Bu konuda size kesinlikle katiliyorum,Altay dili tek basina Turkceyi Uralcadan ayri dusunerek,birbirinden bagimsiz dusunulemez...akrabalik derecesi nerede agir basiyorsa orada köken aranmali ve tarih orada aranmali... Saglicakla kalin hocam...
29+ tenses in turkish language Anatolian Turkish verb conjugations A= To (towards /~for) (for words with a thick vowel in the last syllable) E= To (towards /~for) (for words with a thin vowel in the last syllable) Okul=School U (ou)=it’s that/ it’s about Mak/Mek (umak/emek)= aim /exertion (machine/mechanism)(activity purpose / effort process) Git-mek=(verb)= to Go /the effort of going> getmek =to get there 1 .present continuous tense (right now or soon, currently or nowadays) Used to describe the current actions or planned events -for designated times YOR-mak =to tire ( to try ,engage in) >Yor=~go (too much) onto (yorgunum=I’m tired) A/E Yormak=(to arrive at any idea of what it is) I/U Yormak=(to deal completely with) used as the suffix=” ı/u - i/ü + Yor" positive Okula gidiyorsun ( you are going to school)= Okul-a Git-i-Yor-u-Sen >School-to Go-to-Try that-You < (please read backwards) Evden geliyorum ( I'm coming from home) = Ev-de-en Gel-i-yor-u-Men >(from Home I’ try to Come) =Come-to-try that-Me Home-at-then< negative A) Mã= Not B) Değil= Un-equivalent examples A: Okula gitmiyorsun ( you’re not going to school)= Okul-a Git-Mã-i-yor-u-Sen >You don't try to Go to school B: Okula gidiyor değilsin ( you aren’t going to school)=Okul-a Git-i-yor değil-sen >You aren't try..to Go to School Question sentence: Mã-u =Not-it> is not it? Used as the suffixes =" Mı / Mu / Mi / Mü “ Okula mı gidiyorsun? ( Are you going to school )= Okul-a Mã-u Git-i-yor-u-sen (To-school/ Not-it / You-try-to-go)>Are you going to school or somewhere else? Okula gidiyor musun? ( Do you go to school )= Okul-a Git-i-yor Mã-u-sen (To school /Try-to-go /Not-it-you)>~do You (try to) go to school (at specific times) or not ? Okula sen mi gidiyorsun ?= Are you the (only) one going to school? 2 .simple extensive tense ( used to explain our own thoughts about the topic) (always, since long , for a long time, sometimes, currently, sooner or later/ inşallah) positive VAR-mak = to arrive at /to attain (var= ~being there) used as the suffixes >"Ar-ır-ur" (for thick vowel) ER-mek= to get at /to reach (er= ~achieve ) used as the suffixes >"Er-ir-ür" (for thin vowel) examples Okula gidersin (You get to go to school)= Okul-a Git-e-er-sen= You get (a chance) to go to school Kuşlar gökyüzünde uçarlar=(~ Birds fly in the sky )=Kuş-lar gökyüzü-n’de uç-a-var(u-lar)= Birds have (likelihood) to fly in the sky = ~ Birds arrive by flying in the sky Bunu görebilirler (They can see this) = Bu-n’u Gör-e-Bil-e-er-ler =~They get to be able to see what this is Question sentence: In interrogative sentences it means: isn't it so /what do you think about this topic? Okula gider misin? (Do you get to go to school) Okul-a Git-e-er Mã-u-Sen =You get to Go to School -is Not it?=~What about you getting to go to school? Okula mı gidersin? =Do you get to go to school or somewhere else? negative Mã= Not Bas-mak =to tread on/ dwell on/ stand on (bas git=get out of here > pas geç= pass by> vazgeç=give up Ez-mek = to crush/ to run over (ez geç= think nothing about > es geç= stop thinking about) Mã-bas=(No-pass/ Na pas) > (give up on/not to dwell on) >the suffix "MAZ" (for thick vowel) Mã-ez=(Don’t/ Doesn’t)> (to skip/ avoid) >the suffix "MEZ" (for thin vowel) for the 1st person singular and 1st plural is only used the suffix “Mã” ,except for questions examples Okula gitmezsin (you don't/won't go to school)= Okul-a Git-mã-ez-sen > You skip going to school Babam bunu yapmaz (my dad doesn't do this)= Baba-m bu-n’u yap-ma-bas > My dad doesn't dwell on doing this Bugün okula gitmem (I won't go to school today)> Okul-a Git-mã-men =I don't (have to) go to school Bugün okula gidemem (I can’t go to school today)= Okul-a Git-e-er-mã-men >I don't get (a chance) to go to school Bir bardak su almaz mısınız (Don't you get a glass of water)> Bir fincan çay al-ma-bas ma-u-sen-iz > Do you (really) give up on getting a cup of tea? Kimse senden (daha) hızlı koşamaz (Nobody can run faster than you)=Kimse sen-den daha hızlı kaş-a-al-ma-bas 3.simple future tense (soon or later) Used to describe events that we are aiming for or think are in the future Çak-mak =~to tack ,~fasten,~keep in mind ,~hit them together (for thick vowel) Çek-mek=~to pull, ~take time, ~feel it inside, ~attract , ~to will (for thin vowel) positive.. Okula gideceksin ( you'll go to school)= Okul-a Git-e-çek-sen = You fetch-keep (in mind) to-Go to school Ali bu kapıyı açacak ( Ali’s gonna open this door)= Ali Kapı-y-ı Aç-a-çak = Ali takes (on his mind) to open the door negative A. Okula gitmeyeceksin (you won't go to school)= Okul-a Git-mã-e-çek-sen =You don't take (time) to go to school B. Okula gidecek değilsin (you aren't gonna go to school)= Okul-a Git-e-çek değil-sen =~you won't go to school and nobody is demanding that you 4 . simple past tense (currently or before) Used to explain the completed events we're sure about Edû = done / Di = anymore Used as the suffixes= (Dı /Di /Du/ Dü - Tı /Ti /Tu /Tü) positive Okula gittin = You went to school = Okul-a Git-di-N Dün İstanbul'da kaldım= I stayed in Istanbul yesterday Okula mı gittin ? (Did you go to school)= Okul-a Mã-u Git-di-n> You went to school or somewhere else? Okula gittin mi ? (~Have you gone to school)= Okul-a Git-di-n Mã-u> You went to school or not? negative Okula gitmedin =You didn't go to school / Okul-a Git-mã-di-N Bugün pazara gitmediler mi? =Didn't they go to the (open public) market today? Dün çarşıya mı gittiniz? = where Did you go yesterday, to the (covered public) bazaar? Akşamleyin bakkala (markete) gittik mi?= Did we go to the grocery store in the evening? 5 .narrative/reported past tense (just now or before) Used to describe the completed events that we're unsure of MUŞ-mak = ~to inform (muşu=perceive/notice muştu>müjde=evangel) that means > I've been informed/ I heard/ I found out/ I noticed /I learned used as the suffixes= (Mış/ Muş - Miş/ Müş) positive Okula gitmişsin= I heard you went to school> Okul-a Git-muş-u-sen Yanlış birşey yapmışım=~I realized I did something wrong negative A. Okula gitmemişsin (I learned- you didn't go to school)= Okul-a Git-mã-miş-sen (I heard you haven't gone to school) B. Okula gitmiş değilsin =(Apparently you haven't been to school) Okul-a Git--miş değil-sen In a question sentence it means: Do you have any inform about- have you heard- are you aware -does it look like it? İbrahim bugün okula gitmiş mi? =~Did you heard that Abraham has gone to school today? İbrahim bugün okula mı gitmiş? =~Are you sure Abraham went to school today? 6.Okula varmak üzeresin =You're about to arrive at school 7.Okula gitmektesin (You're in (process of) going to school)= ~you’ve been going to school 8.Okula gitmekteydin =~You had been going to school =Okula gidiyor olmaktaydın 9.Okula gitmekteymişsin =I found out you've been going to school 10.Okula gidiyordun (Okula git-i-yor er-di-n) = You were going to school 11.Okula gidiyormuşsun (Okula git-i-yor er-miş-sen)=I noticed you were going to school (at the time/ now on) 12.Okula gidiyor olacaksın (Okula git-i-yor ol-a-çak-sen)= You’ll be going to school 13.Okula gitmekte olacaksın (Okula git-mek-de ol-a-çak-sen)= You’ll have been going to school 14.Okula gitmiş olacaksın (Okula git-miş ol-a-çak-sen)= You’ll have gone to school 15.Okula gidecektin (Okula git-e-çek er-di-n)=You were gonna go to school > I had thought you'd be going to school 16.Okula gidecekmişsin (Okula git-e-çek ermişsen)=I found out you're gonna go to school>~I hear you wanna go to school. 17.Okula giderdin ( Okula git-e-er erdin)=You used to go to school >~You'd have had a chance to go to school 18.Okula gidermişsin ( Okula git-e-er ermişsen)=I heard you used to go to school> I realized that you’d get to go to school 19.Okula gittiydin ( Okula git-di erdin)= I had seen you went to school >I remember you had gone to school 20.Okula gittiymişsin = I heard you went to school -but if what I heard is true 21.Okula gitmişmişsin = I heard you've been to school -but what I heard didn't sound very convincing 22.Okula gitmiştin (Okula git-miş er-di-n)= you had gone to school 23.Okula gitmiş oldun (Okula git-miş ol-du-n)= you have been to school Dur-mak=to remain in the same way/order/layout Durur=remains to exist / keeps being / seems such used as the suffixes=(Dır- dir- dur- dür / Tır- tir-tur-tür) (in official speeches these suffixes are used only for the 3rd singular and 3rd plural person) its meaning in formal speeches> it has been and goes on like that Bu Bir Elma = This is an apple Bu bir elmadır= (bu bir elma-durur)= This is an apple (and keeps being) Bu Bir Kitap = This is a book Bu bir kitaptır= (bu bir kitap-durur)= This is a book (and keeps being) informal meaning in everyday speech>it seems/ likely that/ remained so in my mind Bu bir elmadır= (bu bir elma-durur)=It seems like- this is an apple Bu bir kitaptır= (bu bir kitap-durur)=It's likely that -this is a book Bu bir elma gibi duruyor=(looks like an apple this is )>This looks like an apple Bu bir kitap gibi duruyor=This looks like a book 24.Okula gidiyordursun =(guess>likely-You were going to school 25.Okula gidiyorsundur =(I think> you are going to school 26.Okula gidecektirsin =(guess>likely- You would (gonna) go to school 27.Okula gideceksindir=(I think> You'll go to school 28.Okula gitmiştirsin =(guess >likely- You had gone to school 29.Okula gitmişsindir =(I think> You've been to school
Bal = (Honey) Bal >Mel >Mer >Mil >Meli > Melit > Melis =(yumuşak, melul, balsam, hoş kokulu, tatlı / yummy, mellow, balmy, malleable, dessert, sweet) Al-Bal (red-sweet) =Alpal (Apple) >Afal >Almelo> >Alma > Elma (the dessert) > Alba> halba > halvah > helva Mel-ak (sweet-white)>(Mela >Mal >Mar >Milo >Melon >Melam) Melak>>>Milk >>>Lak (sweetie) > Balak > bala >>> bella ? >> well ? Almıla / Melah >> Elma = Apple (Ma-hoş-mela)> Moş-mela > Muşmula = Medlar ( not so pleasant but yummy) Meltem= mellow wind = breeze Mel-melat > marmelat = marmellata, marmalade Melisa = balm / jam / rosin Melamine = a type of chemical resin (Mel-hem)> merhem=(almost-balm) > ointment (Mel-sumac) merşumak> mercimek = lentil Mel-audio = melody (Dağ = mountain) (tow/toğ/tao/tai/tav/tag)>> high/ 塔 / 高 /ضيقة /ضيق dev/deva/devasa/diva/dheu/theo/theus/zeus/大>> huge (dar /tar /dai /tay /tav /dae /too /toi) = narrow / nearest /stuck / compressed / solid / hard / durable Phone / Phoon/ Fun / Wajan / Wehen = (Esen/ Esinti / Rüzgar/ Ses ) - Wind / Breeze / Sound / Voice Dae-vane /tai-fun / tao-wen/ too-phone/ typhoon/ 大风 = (loud sound) >> hard-strong wind Dağ= litosferik tabakaların sıkışarak yükselmesi / compression and rise of lithospheric layers Dar-lık= to rise upwards by squeezed, feeling of height, feeling of being squeezed Dar = narrow / nearest /stuck / compressed / solid / hard / durable Dar = birbirine yaklaşmış / sıkışık / sıkışmış / sıkıştırılmış / sağlam / sert / dayanıklı Darlık= sıkışarak yükselmek, yükseklik hissi, sıkışma duygusu Dar = yakın olmak , alakalı olmak, ilgilenmek / to be close, to be involved, to be interested Hüküm-dar = Hükümle ilgilenen , hüküm veren = Sovereign Mihman-dar = Misafire yakın olan , misafire alaka gösteren = ~hostess Darülaceze =(diyar-u-el-aceze) Acizerle ilgilenilen yer = ~hospice Dai-u > nearest he's = Dayı = (materal) uncle Toy = meeting /ceremony/feast/ immature-game boy Kurula-toy > Kurultay = scheduled meeting / council (Dai-emek)> Dayamak =to base on /make it support/fasten down / get it closer well to (Dai-en-mak)> Dayanmak= to recline upon / stay strong /be close literally (Dai-et-mak)>Dayatmak = to impose / insist / keep it completely nearest to Yanardağ ile ilgili / pertaining to a volcano Dağ-et-mak >Dağıtmak = to distribute /to deal out / to deploy Dağ-al-mak >Dağılmak = to get dispersed / to go to pieces Dağ-la-mak = krater şekline çevirmek / cauterize (Doğ-umak) = Doğmak = to come up / rising up / come into the world > to born Doğ-ğur-mak= Doğurmak= to make this come up > bring this into the world > to give birth Doğu=the direction where the sun comes up > East / 东方 (Doy-umak) = Doymak = to rise to the top / to be full Doy-ğur-mak= Doyurmak=to satiate > to make it full > to feed Tok= has peaked, satiate, full (Tik) Dik= direct to endpoint / ~upright Dikey= vertical Dik-uğru =Doğru = right direction = true Diken= thorn Dik-mek =to make directly them overlap each other at the endpoints > sew / sow Doğa= upper surface structure of the earth > nature Doku = surface structure, texture Doku-mak=to weave (on the surface) (Toku-en-mak) Dokunmak=to touch / to contact the surface of..
Bir makale okudum, sahibi 300 kelimeye karışlaştırma yapmış, 14 ortak kelime bulmuş, ve bu kelimeler Leipzig-Jakarta ve Swadesh listelerinden, yani Altai ailesi yoktur, makalenin adı "There is no Altaic Linguistic family"
The names of some organs it's used as the suffix for nouns, “Ak”= ~each of both (Yan= side) Yan-ak= each of both sides (of the face) >Yanak= cheek (Gül= rose) Kül-ak = each of both the roses >Kulak= Ear (Şek=facet) Şek-ak = each of both sides (of forehead) >Şakak= temple (Dal=subsection, branch) Dal-ak=dalak= Spleen (Böbür=scarlet fleck) Böbür-ak=böbrek= Kidney = each of both red-spots / blodfleck Bağça-ak>(Paça-ak)>bacak= Leg (ankle) (Pati = paw) Batı-ak>pathiak>phatyak>hadyak>adyak)=Ayak= the foot > each of the feet (Taş=stone) Taş-ak=testicle Akciğer=~(each of) both lungs Bacı-yan-ak > Bacanak= each of the husbands of the sisters of your wife >> just for men TÜL-KARN-AK =that obscures/ shadowing each of both dark/ covert periods= Karanlık (batıni) çağların her birini örten tül ZHU'L-KARN-EYN=the (shader) owner of each of both times DU’AL-CHORN-EIN=double-horned-one=(the horned hunter)Herne the hunter> Cernunnos> Karneios it's used as the suffix for verbs, “Ak /ek“=a-qa ~which thing to / what’s to… Er-mek = to get / to reach Bar-mak (Varmak)= to arrive / to achieve Er-en-mek > erinmek / Bar-an-mak > barınmak =to arrive on one's own Erin-ek / barın-ak = what’s there to arrive at oneself Ernek / Barnak > Parmak = Finger Çiğ=uncooked, raw Çiğne-mek =to chew Çiğne-ek>Çiğneh> Çene = Chin Tut-mak = to hold / to keep Tut-ak=Dudak= Lip Tara-mak = to comb/ ~to rake Tara-ak > Tarak =(what’s there to comb)> the comb Tara-en-mak > taranmak = to comb oneself Taran-ak > Tırnak =(what’s there to comb oneself)> fingernail
NATURAL TERMS AND CONDITIONS (akar-eser / eser-eger) (su AKAR- yel ESER) = water flows - wind blows AKAR- ESER >> AGER - İSER EĞER / ISE = (EVEN / IF) (yel ESER- ekin EGER)= the wind blows and bows the crops ESER- EGER >> İSER - EĞER ISE / EĞER = (IF / EVER) EĞER / İSE and İSE / EĞER constructs are used to specify "conditions" and are often used interchangeably. ISE EĞER: means "If ever" and indicates a condition that is more likely to occur. "If ever you need any help, just let me know." (Yardıma ihtiyacın olursa eğer, sadece haberim olsun) or (Herhangi bir yardıma ihtiyaç duyarsan, bana haber vermen yeterli) “If I'm not tired, we can visit them in the evening.” = “Yorgun değilsem eğer, akşamleyin onları ziyaret edebiliriz” EĞER ISE: means "Even if" and indicates a condition that is less likely to occur. "Even if it rains tomorrow, I will go for a walk." (Yarın yürüyüşe çıkacağım, eğer yağmur yağıyor olsa da ) or (Yarın yağmur yağsa bile yürüyüşe çıkacağım.) “Why should i go to work, (even) if I'm not getting my salary” = (Eğer) maaşımı alamıyorsam, neden işe gideyim ki. DOĞAL KOŞULLAR ve ŞARTLAR (akar-eser / eser-eger) EĞER-ISE = (EVEN-IF) (su AKAR- yel ESER) = water flows - wind blows İSE-EĞER = (IF-EVER) (yel ESER- ekin EĞER)= the wind blows and bows the crops EĞER-ISE ve İSE-EĞER yapıları "koşul" belirtmek için kullanılır ve çoğunlukla birbirinin yerine kullanılabilirler. İSE-EĞER: "If ever" anlamına gelir ve gerçekleşme olasılığı daha yüksek olan bir koşulu ifade eder. "If ever you need any help, just let me know." (Yardıma ihtiyacın olursa eğer, haberim olsun) or (Herhangi bir yardıma ihtiyaç duyarsan, bana haber vermen yeterli) “If I'm not tired, we can visit them in the evening.” = “Yorgun değilsem eğer, akşamleyin onları ziyaret edebiliriz” EĞER-ISE: "Even if" anlamına gelir ve gerçekleşme olasılığı daha düşük olan bir koşulu ifade eder ve da, dahi, bile vb eklerle birlikte kullanılır. "Even if it rains tomorrow, I will go for a walk." (Yarın yürüyüşe çıkacağım, eğer yağmur yağıyor olsa dahi ) or (Yarın yağmur yağsa bile yürüyüşe çıkacağım) “Why should i go to work, (even) if I'm not getting my salary” = Eğer maaşımı alamıyorsam, neden işe gideyim ki. "EĞER-ISE": kalıbı, isim ve sıfatlar sonrasında herhangi bir fiil eklenmeksizin de kullanılabilir. Fiiller için kullanıldığında, devamında bir soru cümlesi varsa (açık veya gizli), bu fiillerde çekim eki genellikle kullanılmaz.. (Yarın tatil er-eser> Yarın tatil erser) = Yarın tatil ise > Yarın tatilse, sinemaya gidelim mi? (Yağmur yağaçak bol-eser > (Yağmur yağacak volsar ) = Yağmur yağacak olsa, hepimiz ıslanırdık. >> Yağmur yağsa, hepimiz ıslanırdık ( öyle değil mi? ) ( Bugün evde kağıl-eser er-dim> (Bugün evde kalsar edim) = Bugün evde kalsay idim > Bugün evde kalsaydım, iyice dinlenmiş olurdum. (Eğer mutfakta erdi-eser-sen) >Mutfakta idiysen > Mutfaktaysan çayı demler misin lütfen "Ama Yani Eğer / ise" kalıbı, eklendiği fiilde çekim eki almaksızın kullanılır “mevzu- konu- mesele-vakıa- hadise- olay- hal- durum vb” belirten cümlelede kullanılır ki tercih, kıyaslama veya bir tespit anlatır. Sadece "ise" eki kullanılarak cümle oluşturulabileceği gibi, cümleye kalıp ek sözcüklerinden biri veya birkaçı eklenerek cümleler daha vurgulu bir hale getirilebilir. Ali uzun boyludur, (ama-yani-mevzu-eğer) Ahmet ise, o kısa boyludur = Ali uzun boylu, Ahmet'se kısa boyludur. Babam işe gitti, (ama-yani-konu-eğer kendim ise), ben okula gittim= Babam işe gitti, bense okula. Sanırım bugün hava yağmurlu, (ama-yani-durum-eğer) öyleyse şemsiyemi almalıyım. Fiil yapısı ile kullanıldığında mastar fiile “den/dan” eki getirilir ve bazen cümleyi kısaltmak için bu sonekler isim ve sıfatlara eklenmiş olabilmektedir. (ama yani eğer konu oyun oynamak ise) Ahmet oyun oynamaktansa, kitap okumayı tercih eder. (ama yani eğer mesele benim gitme(ği)m ise) Oraya benim gitmemdense, senin gitmen daha uygun olur > Bendense, oraya senin gitmen daha uygun. "KEŞ Kİ-ISE": kalıbı, eklendiği fiilde zaman çekim eki almaksızın kullanılır Bazen bir dilek ve temenni, bazense bir pişmanlık ve geç kalmışlık hissi anlatır. Sadece "ise" eki kullanılarak cümle oluşturulabileceği gibi cümleye (keşki) "keşke" eki eklenerek. cümleler daha vurgulu bir hale getirilebilir. (Keş ki) Akşam biz’e gel-eser-sen-iz) > Akşam bize gelseniz (keşke) (Keş ki olnu kör-eser er-di-n) > (Keşki anu körser edin) = (Keşke) onu şimdi görse idin > Onu şimdi görseydin (keşke) (Keşki) daha önce bulsa idiler / Daha önce bulsaydılar keşke / Daha önce bulsalardı keşke Yarın kampanya olacakmış, keşke bunu yarın alsaydık. (Ma-eger eser)>MEĞER İSE > meğerse Bilgi ve irademiz dışında istisnası olmaksızın gelişen durum ve koşulları açıklamak için kullanılır. Düşündüğümden farklı olarak veya düşündüğümün aksine anlamına gelir. "ise" eki kullanılmaksızın sadece "meğer" eki kullanılarak ta cümle oluşturulabilir. Sevilay bugün okula gelmedi, meğerse hastaymış = Sevilay bugün okula gelmedi, hastaymış meğer. Elimi yıkamak için musluğu açtım, meğer ki sular kesilmiş. Birer kahve içeriz diye düşünmüştüm, meğerse kahve içmekten pek hoşlanmıyormuş.
@@husnuertekin3765 Teşekkürler.. Yağ = spilled on/ spread on/has held on to/ kept over it >> oil Yeğ / Yüğ = upper, superior Yeğ-mek > Yemek: "To take over and over, spend on one's own, accept upon one's own" = "To eat" Yeğ-im > Yem: "Provender, fodder" = "Feed" > Yemiş= fruit Yüğ-le-mek > yeğlemek = to keep it on top of others, make it relatively superior = "To prefer" Yüğ-ka-yer-u > yukarı =(which side is the top) = Up Yüğ-ce > yüce : "Superior in level" = "Sublime, exalted" Yüğ-ce-al-mek > yücelmek: "To achieve superiority in level" = "To become elevated" Yüğ-sü-ek > yüksek = high Yüğ-sel > yüksel = exponential , superlative Yüğ-sü-al-mek> yükselmek : "To rise to a high level" = "To ascend" Yüğ-sük > yüzük : "Jewelry worn on the finger top" = "Ring" Yüğ-sü-en-mek > yüksünmek: "To feel slighted, take offense" = "To be offended" Yüğ-ük > yük : "Carried on top, undertaken" = "Load, burden" Yüğ-ün > yün : "The feathers on sheep" = "Wool" Yüğ-üt > yeğ-üt =yiğit =(valiant)> superior in character Yüğ-kut > yeğ-kut = (highly holly)> yakut =ruby Yüğ-en > yeğ-en = "Nephew" "Which is kept superior, held in high esteem, valued, precious"(yüen > yen 元) Yüğ-en-cük > yüğençüğ > yinçi / inci =(precious little thing)> pearl , 珍珠 Yüğengi >yengi> yeni =(new)> what's coming on top of , what comes next Yüğenge > yenge =(brother's wife)> came over marriage, added to the family later (new bride) Yüğ-üne /Yeğ-ine > yine/ gene =again /over and over > yeniden = anew /once more Yüğ-en-mek> yenmek: "To overcome, to cope with, to subdue" = "To win" Yüğ-en-el-mek > yenilmek: "To be overcome, to be subdued, to show weakness" = "To be defeated" Yüğengil > yengil =remains on top of, light, weak Şan= Glory, splendor 單于 > Şan-Yüğ =Exalted glorious Yormak: "To arrive over someone (too many), to go onto it too much" = "To tire" (Yörmek)> Örmek: "To operate on something, to weave on top, wrap off" = "To weave" (Yör-et-mek)>örütmek> Örtmek= To cover (Yörümek)> Yürümek: "To go on, to reach over something, to get somewhere, to go ahead" = "To walk" Yüzmek"To go by peeling off the surface of something" = "To swim" Yülümek: "To go by rubbing on the surface of something" = "To glide" Yalamak: "To take it away by swiping over something" = "To lick" Yolmak: "To pluck, tear off, pull by snatching over" (~flatten the top) Yılmak: "To throw down from the one's own top (~get bored), to hit the ground from above (yıldırım=lightning…yıldız=star) Yurmak: to pull onto, cover over (yur-ut>yurt=tabernacle) (yur-gan>yorgan=quilt) Yırmak=to bring it on top of, to take it off (yırışmak>yarışmak= to race> to overcome each other) (Yır-et-mak)>Yırtmak= to tear, to take from inside-out or bottom to top (by pulling from both sides) (~tide over, ~get rid of it) Yarmak= to split in, to tear apart, to halve, separate by cutting off Yaratmak= to reveal it, bring it out, to create Yermek=to pull down ,pull to the ground (~to criticize) Germek=to tense> to pull it in all directions > Sermek= to spread it in all directions Yıkmak: "To overthrow, take down from top to bottom, turn upside down" = To demolish Yığmak: "To stack, put on top of each other, dump on top of each other" = To pile up (yığlamak=shed tears over and over, cry over) Yağmak: "To get rained on, to get spilled on" = To rain Yakmak: "To burn out, to purify matter by heating and removing mass, to reduce its volume = To burn Yoğmak: "To make condensed, to tighten and purify, narrow by compressing, ( get rid of one's own mass > ~get dead) Yoğurmak: to tighten and thicken , reduce volume, bring to consistency = to knead (Yogurt=thickened milk product) Yuğmak=to purify squeezing and clean / Yuğamak>yıkamak= To wash Yiv = pointed, sharp, groove (yivlemek= to sharpen the tip) Yuvmak: "To squeeze thin out, narrow" = "To thin" (yuvka>yufka= thin dough) (yuvka>yuka=thin, shallow) (yuvuz>yavuz=thin, weak, delicate) Yuvarlamak=to round off, narrow by turning (yuva= nest (smallest shelter) (yavru= cub (smallest) Yummak: "To shut by squeezing, close tightly" = ~To close Yumurmak: "To make it close inward" = ~To clench (yumruk=fist) (yumurta= egg) Yumuşmak: "To be completely enclosed by oneself" =~To soften (yumuşak=soft )
Od >> hot Odun >> wooden >> wood Oğuz kağan>> oğuzhan>> owodhan>> wuothan>> wõden>> Odin Wõdhen’s day >> Wednesday (Mwudh)>> Buz= dihydrogen monoxid CRYSTAL = Ice (Thwudh)>> Tuz = sodium chloride CRYSTAL = Salt TH > T / D TH > TS > S / Ş / Z Tsuith >Thuits > Tuiss > Tuish / Diş = tooth (dental) Tsuıth > Thuıts > Tuıss > Tuısh / Dış = out ( outer) Thuıth >Tsuıts >> - Suz = (- Less) >> without it / free from it / has got rid of it Tış-yer-i > Dışarı / Dış taraf = outside Dışsal = external Dışı = out of… / de- / dis- Suz > sız/siz & suz/süz = without / -less Kanat = Wing Kanat-sız = Wing-less Su= water Su-suz = water-less / anhydrous Suç =crime Suçsuz=innocent (freed from blame) Şeker= Sugar Şekersiz= without sugar / sugar free Kitap= book Kitapsız = without books / free from books Ücret = fee ücretsiz =~free / exempt from fee >> ücret dışı =out of fee Gerek / lazım / ihtiyaç = necessary >> Gerekli = needful Gereksiz = needless >> İhtiyaç dışı / lüzumsuzca =unnecessary Kanunsuz / Hukuksuz = unlawful >> Kanun dışı = outside the law Hukuk / Yasa =law > Yasal =legal Yasadışı = illegal Görüş = sight Görüş dışı = out of sight Sadık / vefalı / vefakar= loyal Sadakatsiz / vefasız= disloyal Beğeni = like Beğeni dışı= dislike Bağlantı = connect Bağlantı dışı=disconnect Evirmek= to make it to turn around itself or transform into another shape over time İç = inside > ÇE Çe-evir-mek =(içe evirmek) = çevirmek = (turn-into) / encircle / convert / slew round Dış =outside > DE De-evirmek =(dışa evirmek) = devirmek =(turn-outer) / overturn / overthrow De-monte=démonté= dis-assembled (Dış- Thuıss) Siz-Sız-Suz-Süz ekleri “Dışında olmak” ,“İçermemek” , "sahip olmamak" , “ondan azade olmak” veya "mahrumiyet" anlamına gelen bu ekler, bir şeyin dahilinde olmayışı ifade eder. (Have no)( ~without) (...less) (LIĞ-LUĞ) (aluk=has got) LI- Li-Lu-Lü ekleri sahiplik ve dahiliyet ekleridir... (Have)(~With) >> ~..-ful O benim sevgi-li-m = (~s/he has my love)= s/he is my lover İki çocuk-lu kadın= (which one) the woman has two children > woman with two children Çocuksuz adam = (which one) the man has no child > childless man Şekerli =(it has sugar) = with sugar Şekersiz= (it has no sugar) = without sugar = ~sugar free= şekerden azade Tuzlu =it has salt =salty Tuzsuz= it has no salt = without salt = saltless Gitmelisin (get-mek-liğ-sen)= you have to go Gitmen gerekli (get-meg-in gerek-liğ) = you have need to go Gitmen gerekir (get-meg-in gerek-e-er) = you (getta) need to go Toluk>> doluğ=fulled (has stuffed) Renk= color (Renk-dolu) > Renk-li = colorful > (has color) Keder=sorrow (Keder-dolu) > Kederli = sorrowful > (has sorrow) Zarar=harm (Zarar-dolu) > Zararlı = harmful > (has harm)
The question words in turkish .. (Me-u> Mu)=Bu= this (The-u> Tsu)=Şu= that Ka=(Qua)= (which) U=(ou)= it’s / that (Ka-u)= Ki=(Qui)=which that Ne = what (Ça -çe / Ca -ce)= As An (en) = time (moment) Dem= time (demurrage) Vakit= (time) while Saat=hour (the time indication - o'clock) (Tsu-dem-ân)=(the-time-moment)=- Zaman =the time (Dem-u-en)= Demin= Just now Di= now on (Tsu-hem-di)>(Şu-hem-di)> Şimdi=(at this time)= now Tsu-ân=Şu an= this moment (now) Tsu-ân-da =Şu anda= right now (currently / at present) Hal= situation (status) Hal-en =Hâlen= currently Hâlã= still Henüz=yet Hazır=ready (Hal-i hazır-da)=hâli hazırda= at present Kamu= all of > kam = all > ham > hem = exactly Hem-di =Emdi=İmdi=Now Hem-ân =Hemen=(all the same-as moment)(exactly the same time)=in no time (Hem-mã)=(not exactly the same) / not really ...(amma) Ama= but (An-ça)= Anca =as-moment= (just) for the present =it’s just (for now)=(barely) (An-ça-ka-u)= Ancak =(it's only for that moment) / insomuch =all but=( but is it just ?) Denk=(deng)=equal Denge=balance (equilibrium) ....(deŋer) değer=value diğer= other Dar= nearest to the other- (narrow) Dara=specific weight (Ka-dara)= which specific weight.. (Ka-değer)= which value.. (Ka-dar)= which proximate Kader=~potential (specified extent) Kadar=extent / which that-what measure of value (Ka-u)=Ki=(Qui)=which that=(such that)= so that (Ka-u-mu)=(Ki-mu)=Kim=(which that so this)= Who? (Ki-mu= which that such this)=kimi=gibi=like) Ki-mu-tsu-ne=(kimesne)= kimse=any-one (whosoever) Çün= factor (U-çün)= İçün=için= (that factor)= For.. (that's for) (Ne-u-çün)=Niçün>Niçin=(what-that-factor)= Why.. (what-for) (Çün-ka-u) =Çünki =(c'est-pour-quoi/parce que)=(that's why))=(therefore)= Because Ne-’e = Neye=(what to) what-where toward = ~for what Ne-u-’e=Niye =(what that to )= Why Ne-çe =Neçe/nece=(like what)-(as what)= How (how much/ how long) (Ne-u-çe) =Niçe/nice=what as that= how long as/ how much as... (how too much) (Ka-ne-çe)=Kança =(which-what-as) (Ka-çe)=(which-as)= Kaç..=how many /how much /which number Ka-u-ne-çe=which-that-as-what >kança > kaç = how much / how many Ka-çe-an=which-as-moment >Kaçen > haçan = when O Bunu Yaptığınca=Bu'nu yap-tı-ka-u-ne-çe= (how much/long (through a specific time) s/he did this)=as much as s/he does this O Bunu Yaptıkça=Bu'nu yap-tı-ka-çe= how much/many (in each once) s/he did this=whenever he/she does it (Ka-u-ne-çe)=Kança ............(Ka-çe)=Kaç........ =How many (as a numerical quantity)/ which number (does it have) (Ne-ka-dar)= Ne kadar =(what extent)= what-which-nearest= How much (as the attribute) Ne-’e ka-dar= Neye kadar =what-which closest to >to what extent Ne-yir-e ka-dar=Nereye kadar =where-which nearest to >extent to which / where up to Ne zaman=When ......Ka-çe-an= Haçan= when.... Ne vakit= when Ne zamana kadar=(closest to which time)= when up to Ne-yir-e-denğ = Nereye dek=(where is the touch-point)= where till Ne-yir-e denğ-u-en= Nereye değin=(where is the touch time)= where until Ne-zaman-a denğ-u-en= Ne zamana değin=(when is it time to touch)= when until (Ka-en)= Ken=which time/moment=~(When) (U-ka-en)= İken = (that-which-time)=when it's (that when...) (Ka-ne-u) =Hani =which-what-that Ka-u-tsu= Kaysı.... Ka-ne-tsu=Hansı.....Ka-ne-ki > Hangi =which one Ka-ne-ki-tsu=Hangisi =which one of Ka-yir= which place.... Ne-yir= what place Ka-yir-de= Kayda=harda= where / Ne-yir-de= Nerde=nerede= where Ka-ile-u=Kalay / Ne-u-ile=Neyle / Ka-ne-deng =kanday / Ne-asıl=Nasıl= How Ne-de-en=Neden=thereat what (then for what reason)= why Ne-yir-de-en=Nereden (nerden)=thereat where =(where from)=where, how and when Dã-en=(Dan-Den) =from (at.. then) (than) (thereat) (there then) (while there is)
Ka (Qua) = which U (ou) =it's /that Ka-u > Ki (qui) = which that (Da-en/De-an)> Dan/Den = from > (~then-at )( ~there at that moment) (Bu-yer-u) Beri =(it's this place) > here / this side=bu yan / bu taraf (~this moment / now) Dan beri / Den beri = since then / from then until now / there to here,, Dan/Den bu yana Dan/Den bu tarafa = since then / from then until now / there to here -Dığından beri / -Diğinden beri -Dı-qa-u-ne-da-en beri / -Di-qa-u-ne-de-an beri Ahmet geldi = Ahmet came Ahmet geldiği an =(which its moment) when Ahmet came = Ahmet gel-di qa-u an > Ki o an Ahmet geldi. Ahmet geldiğinde = (at which moment) Ahmet came then = Ahmet gel-di qa-u ne-an-da > Ki ne anda Ahmet geldi. Ahmet geldiğinden = (then what's it) that’s why Ahmet came =Ahmet gel-di qa-u ne-de-an > Ki nedeni Ahmet geldi Ahmet geldiğinden beri = since (the moment) Ahmet came > Since Ahmet has come / Since Ahmet arrived here Ahmet geldiğinden beri = Ki neden beri (Ne andan beri) Ahmet geldi Ahmet('in) eve geldiği saatten beri = Since the hour (of) Ahmet came home =Ahmet'in ev-e gel-di qa-u saat-de-en beri
(Aluğ =have got) > alı /eli > (lı /li /lu /lü) ….-alı-dan beri /…. -eli-den beri (Ahmet eve gel-eli-den beri >> Ahmet eve gel-eli beri) = Ahmet eve geleli (since Ahmet has come home) Ahmet eve geleli iki saat oldu = it’s been two hours since Ahmet came home (ğenden/ğandan) -Enden beri / -Andan beri -qa-en-da-en beri / -qa-an-de-an beri
(Ahmet eve get-qa-en-den beri >> Ahmet eve gitğenden beri) = Ahmet eve gidenden beri (since Ahmet's gone home) İken U-qa-en (which moment is it)> that when Erken > eken > iken > -ken Er-u-qa-en (which moment get that)> when it's so Ahmet eve gider iken >(Ahmet ev-e get-e-er-u-qa-en)> Ahmet eve giderken =(when Ahmet gets to go home)= while Ahmet goes home Ali eve gidiyorken > (Ali ev-e get-i-yor-u-qa-en)> While Ali is going home Ka-u-an-ça = which - the moment- as> qança > -ınca / -unca Ka-u-en-çe = which - the moment- as> qençe > -ince / -ünce Ali eve gelince = Ali ev-e gel-ğa-u-en-çe = When Ali comes home Ali işe gidince = Ali iş-e git-ğa-u-en-çe = When Ali goes to work Den/Dan Dolayı= as a result of / because of…/duo to.. Ahmet geldiği için = Because Ahmet came Ahmetin gelmesi(gelişi) dolayısıyla çok mutlu olduk= We were very happy because of Ahmet’s arrival Ahmetin gelmemesi (gelmeyişi) dolayısıyla partiye gidemedik. = We couldn’t go to the party because of Ahmet’s not coming. Dolamak = Etrafını dönerek aynı noktada bağlamak (Dolayığ> Sebeb= Ağaca veya direğe çıkmak için bele bağlanan halat ) Dolayı = Bağlı, bağlantılı ,bağlanmış, sebep Dolayısıyla = Bağlantısıyla , bağı nedeniyle ,sebebiyle Dolaylı = Çevresinde dönüşle bağlı, etrafından dolanmış, dolambaçlı Dolayları = Etrafı, bağlı civarı, bağlantılı çevresi U-ne-çe =that-what-as / that how as= nca / nce Bir gün boyunca =(bir gün boy-u-ne-çe/ that how long’s a day)= During a day Ka-u-ne-ça = which-that-what-as / how much / how long > qança >Kaç Ka-u-ne-çe = which-that-what-as / what such as / how many > qançe >Kaç Bu kaç para? = how much (money) is this? = Bu ürün ne kadar? = how much is this product? Bu duvar kaç metrekare? = How many square meters is this wall? Bu yolculuk kaç zaman sürecek? = How long time will this trip take? Şu an saat kaç (-ı gösteriyor)? = What time is it right now? Bunu kaç kez (daha) söylemeliyim? = How many (more) times do I have to say this? Buraya kaç kişi gelecek = How many people will come here? Kaç gündür bu kargoyu beklemekteyim = I've been waiting for this cargo for days how much. Dı-ka-u-ne-ça =-now on-which-that-what-as/ how long time> -dığınca > -duğunca Di-ka-u-ne-çe = now on-which-that-what-as/ how much more> -diğiince > -düğünce Gücüm yet-ti-ka-u-ne-çe direndim / Gücüm yettiğince direndim = I resisted as long as I could Gözlerim gördüğünce ufka daldım = I dived into the horizon as much as my eyes saw Dı-ka-ça = now on-which-as / for how long times> -dıkça > -dukça Di-ka-çe = now on-which-as / for how many times> -dikçe > -dükçe Bunu gördükçe eski günleri hatırlarım =(whenever) as I see this, I remember the old days Onu kullandıkça daha fazla deneyim kazanırsınız = The more you use it, the more experience you gain Bardaktaki su bittikçe tekrar doldurmalıyım= As the water in the glass runs out, I have to refill it.
The language of 𐱅𐰇𐰼𐰰 people (Ou)=U= it's / that (here it's) >Më’u >Mu =Bu= this (there it’s) >Thë’u >Tsu =Şu= that (şu=~xiou) (yes it’s) >Hë’u >Hau =O= it (he /she) (Al /ël)=(bearer/carrier) Thenk> Denk =sync ( a-thank> Ahenk =Denk-e )> denge=balance tenger=değer=~sync level/ worth/ same level of compliance Ou-ël-tenğer>Ol diğer = Alter > other Der/Dar=(der > diger = other) ...(dar=narrow> nearest to the other) (Ler/Lar)= plural suffixes > Ol diğer>older/ uldar> ler /lar (Iz- uz) = S (plural suffix - doubling) Ön>eun>une>fore>first-one>front Bir>ber>per>pri>pre>pro>fore>first one Baş>beş>pesh>front>fifth-finger>first one>ahead (önce=~firstly)-(önünde/öncesi=~before)-(öncü=pioneer) Ka=(Qua)= which Ka-u> Ki =(Qui)=which that (Eun-de-ka-u) >Öndeki >(anterior)= which one’s in front / which one’s ahead (Ka-eun-de-u) >Kendi >(own)= which one’s the fore / which one’s the first (euz=öz= self) (Kendisi= "himself/herself/itself" or "oneself)/kendi özü=own self) our language (this one)= Mu-eun > (Men)> Ben = I / me (eun-weu) (that one)= Tsu-eun > (xien/thien)> Sen = You (eun-thu) (the one) = Hë’u -eun > (an /on) > O = it (he /she) (eun-hëu) El=~bearer /courier/ hand (the bearer) = Hë’u -el > (al /ol) > O = it (he /she) (these ones)= Mu-eun-iz>(miŋiz)> Biz = We (eun-weu-s) (those ones)=Tsu-eun-iz>(siŋiz)> Siz = You (eun-thu-s) (plural) Hau-ël> Ol =O= it (he /she) El=someone else (~bearer /carrier/ hand) (El-der)= Eller= other people (different persons) Hau-ël-dar= (Ouldar) =Ullar (The bearer and other-s nearest to it/him) Hau-eun-dar= (Andar)=Onlar= They Mu-ël-dar=(Mouldar>Boullar) =(This bearer and other-s nearest to this) Mu-eun-dar= (Moundar>Bounnar)=Bunlar= These Tsu-ël-dar=(Xiouldar>Shoullar) =(That bearer and other-s nearest to that) Tsu-eun-dar=(Xioundar>Shounnar)=Şunlar= Those Dayı=(maternal) uncle Dayım=my uncle Dayımlar=my uncle and other ones closest to him=(~my uncle and his family) or (~my uncle and his close friends) Dayılarım=my uncles ikiz=(two similar ones) =twin ikiler =two and other dual ones üçüz=(three similar ones)=triplet üçler = three and other triple ones her = every eş biri/her biri-si /heresi = each one eş diğeri/bir diğeri/ birbiri = each other her-bir-u = her biri = every one of/ each one bir-u-her =birer = single each her-iki-tsu= her ikisi= both of iki-tsu-her =ikişer =two each (each one’s a dual) üç-u-her = üçer =three each ( each one’s a triple) yedi-tsu-her = yedişer = each one's a septet Niŋ= (owner >< source>< origin) (Mu-ëun-niŋ)=Meniŋ=Benim=My (Tsu-ëun-niŋ)=Seniŋ=Senin=Your (Ou-ël-ëun-niŋ)=Olniŋ=Onun=His/her/its (Mu-ëun-iz-niŋ)=Miŋizniŋ=Bizim=Our (Tsu-ëun-iz-niŋ)=Siŋizniŋ=Sizin=Your (Plural) (Ou-ël-ëun-dar-niŋ)=Olndarıŋ=Onların=Their Ka-u=Ki=(Qui)=which that (Meniŋ-ka-u):=which that my...= benimki=mine (Seniŋ-ka-u):=which that your = seninki=yours (Olniŋ-ka-u):=which that his/her/its= onunki= his/hers/its Çün=(chiun)=factor Ka=(Qua)= (which) U=(ou)= it's (that) (Ka-u)= Ki=(Qui)=which that (Çün-ka-u)=(factor-which-that) =Çünki =(c'est-pour-quoi)=(that's why)=(therefore)= Because U-Çün = the factor İçün=it's for= için=for Mak/Mek...(umak/emek)= process/ exertion (machine/ mechanism) Gel-mek= to come (the process of coming) Gel-mek için = for come =(as the factor in the arrival process) Görmek için= for seeing Bakmak için= for looking for deriving new adjectives from verbs A/e=to Çün=factor ( Jiu= intermediate factor /agent of) suffixes..(Icı-ici-ucu-ücü) (the pronunciation is like ~uji) ...A/e +U+Çü =It's an intermediary factor To .. (geç-e-u-çü) =has an intermediary factor to pass =Geçici = transient /temporary (uç-a-u-çü) =has an intermediary factor to fly = Uçucu = volatile (kal-a-u-çü) =has an intermediary factor to remain = Kalıcı = permanent (yan-a-u-çü) =has an intermediary factor to burn out = Yanıcı = flammable (yanıcı madde=flammable material) (bağla-y-a-u-çü) =has an intermediary factor to bind = Bağlayıcı = binding/connective for deriving new adjectives from nouns and adjectives Çün=factor ( Jiu= intermediary factor /agent of) suffixes.. (Cı-ci-cu-cü) or (Çı-çi-çu-çü) =busyness (mostly about mission and profession) (jaban-çü) Yabancı = (outsider)=foreign-er (ish-jiu> İşçi= work-er kapıcı=doorman demirci=ironsmith gemici=sailor deŋizci=seaman for deriving adjectives from the numbers U-Ne-Çün =that-what-factor suffixes..(Ncı-ncu-nci-ncü) (Bir-u-ne-çü)=Birinci= ~first (initial) (İki-u-ne-çü)= İkinci= second (Üç-u-ne-çü)= Üçüncü=third (Miŋ-u-ne-çü)=Bininci=thousandth Annemiŋ pişirdiği tavuk çorbası =(Anne-m-iŋ Biş-ğur-di-qa-u Tavğuk Churba-tsu)= the chicken soup (belongs to that) my mom cook-ed... Arkadaşımdan bana gelğen mektubu okudum= (Arkadaş-ım-daen meŋ-a (gel-qa-eun) mektup-u oku-du-m)= I've read the-letter that (which-one) came from my friend to me Sen eve giderken = (Sen Ev-e Git-e-er u-ka-en) = (which-the-time You get-to-Go to-Home)= While you're going home Seni gördüğüm yer = (Sen-u Gör-dü-qa-u-m yer) = (which-the-place I Saw You) = The place where I saw you İşe başlayacağı gün= iş-e başla-y'a-çak(qa)-u gün (Ki o gün işe başlayacak)=(which) the day s-he's gonna start to work
TH-camda daha aktif olmanız dileğiyle hocam.
Sinirlenmeyin sayın hocam, bu aralar herkes bir garip oldu, yanar döner meyve gibi görüş değiştirip duruyor. Keşke tarih bölümü okusaydım da sizin gibi değerli insanlarla çalışabilseydim.
Türkçede fiil yapısı
1. Fiil kalıbı oluşturmak için kullanılan ekler
Mak > umak= faaliyet amacı (activity purpose / Machine)
Mek > emek= çaba süreci (effort process / Mechanism)
Tan-umak = Tanımak (Tan vakti işleyiş amacı /şafakta umulacak olan)= bir şeyin Farklılıklarını elde etmek
Uç-umak = Uçmak (Uç noktadaki faaliyet amacı)= yukarıya varmak, yukarıda gitmek, yüksekten gitmek)
Bag-umak = Bakmak (Gözler yoluyla bağ-alaka kurmak, ilgi-ihtimam göstermek)
Gör-umak/Gör-emek = Görmek (Gözlerin faaliyet amacı, görme çaba süreci)
Git-emek = Gitmek (Oraya ulaşmanın çaba süreci)
2. Kök fiillerden yeni ve farklı bir fiil oluşturmak için kullanılan ekler
Yapmak> yaptırmak/yaptırtmak/yapınmak/yapışmak/yapılmak
-der = der-mek,(terkib etmek, temin etmek, sağlamak, vb)
Dön-mek > dön-der-mek = döndürmek = biri veya bir şeyin dönmesini sağlamak
Çık-mak > çık-tar-mak = çıkarmak= içerden dışarı/ yukarı veya ortaya çıkmasını sağlamak
Gel-mek > gel-ter-mek = getirmek = biri veya bir şeyin gelmesini sağlamak
Sol-mak > sol-dar-mak = soldurmak = biri veya bir şeyin solmasını sağlamak
-kur= kur-mak, (tertib etmek, temin etmek, ayarlamak, vb) (-er/ir/ür-mek/ar/ır/ur-mak)
Doğ-mak > doğ-ğur-mak = doğurmak = doğmasını temin etmek
Uç-mak > uç-ğur-mak = uçurmak = uçmasını sağlamak
Git-mek > git-ğur-mek= götürmek = gitmesini sağlamak
Yum-mak > yum-ğur-mak = yumurmak = yumulmasını sağlamak
-et =et-mek (kılmak, yapmak) (-t-mek/-t-mak)
Dire-mek > dire-et-mek = diretmek =dayatmak, ayakta tutmak, ısrar etmek
Yara-mak > yara-et-mak = yaratmak = işe yaramasını sağlamak , yararlı kılmak
Koy-mak > koy-et-mak = kayıtmak = tekrar yerine koymak, geri getirmek
Yanıl-mak > yanıl-et-mak = yanıltmak = yanılmasını sağlamak
-en=kendi çapı > kendi özüyle ilgili , kendisi hakkında (-n/in/ün-mek/ın/un-mak)
Tut-mak > tut-en-mak = tutunmak = kendi özünü tutturmak, eklemek
Gör-mek > gör-en-mek = görünmek = kendini göstermiş olmak
Sev-mek < sev-en-mek = sevinmek = kendince sevgi edinmek
-al / el = herhangi bir surette almak / aracılığıyla edinmek
Resmi türkçede bazı fiillerde “al/ el” ekleri yerine “en” soneki kullanılır.
Sil-mek > sil-el-mek = silinmek = biri veya bir şey tarafından silme almak
Kıl-mak > kıl-al-mak = kılınmak = biri veya bir şey aracılığıyla belirli bir hale gelmek
Bil-mek > bil-el-mek = bilinmek = herhangi bir suretle veya yolla tanınmış olmak
-al / el = tarafından edinmek/ aracılığıyla , yoluyla almak (-il/ül-mek/ıl/ul-mak)
Gör-mek > gör-al-mek = görülmek = biri veya bir şey tarafından görü elde etmek
Sev-mek > sev-al-mek = sevilmek = biri veya bir şey tarafından sevgi elde etmek
Var-mak > var-al-mak = varılmak = herhangi bir surette varış elde etmek
Sar-mak > sar-al-mak = sarılmak = herhangi bir surette sarış elde etmek
-eş= eş diğeriyle , birbiri hakkında , birlikte beraberce,, tümüyle , tamamen (-ş/iş/üş/ış/uş)
Gör-mek > gör-eş-mek = görüşmek = birbirlerini görmek
Küre-mek> Küre-eş-mek= güreşmek = eş diğerini küremek, birbirini küremek
Uç-mak > uç-eş-mak = uçuşmak = hep birlikte uçmak, beraberce uçmak
Kız-mak > kız-eş-mak = kızışmak = tümüyle kızmış olmak
Çal-mak > çal-eş-mak = çalışmak = bütünüyle etkileşim almak
Yap-mak > yap-eş-mak =yapışmak= üzerine veya yanına tümüyle eklenmiş olmak
Dön-mek> dön-eş-mek = dönüşmek = tamamen başka bir şeye dönmüş olmak
3. sıfat ve isim sözcüklerinden yeni bir fiil oluşturmak için kullanılan ekler
Bazı fiiller etimolojik anlam dışında çoğunlukla mecazi anlamlar kazanırlar...
A.
-la / le >(ile)=(ile-mek/ula-mak= arz etmek/sunmak)> ~bu yolla yapmak , bu şekilde arzetmek , bu surette sunmak
"fırın" isim sıfatından: fırın-la-mak = fırın aracılığıyla (pişirme) yapmak
"yorum" sözcüğünden: yorum-la-mak= yorum yoluyla (açıklama) yapmak
“güncel” sözcüğünden güncel-le-mek = belli bir suretle güncel hale getirmek
“istif” sözcüğünden istif-le-mek = istifli hale getirmek , belli bir şekilde istif etmek
“tırtık” sözcüğünden tırtık-la-mak = pürüzlü hale getirmek, tırtıklı bir şekle sokmak
A-1.
-let >(ile et) = böyle almasını sağlamak, buna sahip olmasını sağlamak, bu şekilde yaptırmak.
"iki" > sayısından: iki-let-mek =ikiletmek= çift haline getirtmek, ikili olmasını sağlamak
"iki-le" > ek almış fiilinden: ikile-et-mek =ikiletmek= ikilemesini sağlamak, iki kez yapmasını sağlamak
A-2.
-len >(ile en) = (bu yolla edinmek), bunun aracılığıyla almak , bu şekilde sahip olmak
-len >(ile al) = (bunun aracılığıyla almak), bu şekilde sahip olmak, bu yolla edinmek
-len >(ile el) = (bu şekilde sahip olmak), bu yolla edinmek, bunun aracılığıyla almak
"güneş" isminden güneş-len-mek=güneşlenmek= güneş edinmek, güneşli olmak
"güneş-le" ek almış fiilinden güneşle-en-mek=güneşlenmek= güneş yoluyla edinmek, güneş aracılığıyla almak
"güneş-le" ek almış fiilinden güneşle-el-mek>(güneşleyilmek) güneşlenmek=biri veya bir şey aracılığıyla güneş almak veya güneşli olmak.
"ateş" isminden ateş-len-mek= ateşli olmak,, ateş edinmek
"ateş-le" ek almış fiilinden ateşle-en-mek=ateş yoluyla (alev) almak, ateş aracılığıyla (hararet) edinmek
"ateş-le" ek almış fiilinden ateşle-el-mek>(ateşleyilmek) ateşlenmek=biri veya bir şey aracılığıyla ateşleme almak
Kapı kilitlendi. >(kapı kilit edindi)>, kapı kilitli hale geldi
Kapı kilitlendi. >(kapı kendini kilitledi)> kapı kendi kilidini kapadı
Kapı kilitlendi. >(birisi kapıyı kilitledi)> bir şey kilit aracılığıyla kapıyı kapattı
Onlar nişanlandı >(Onlar bir emare aldılar) > onlar işaretli oldu
Onlar nişanlandı >(kendilerince bir sembol edindiler)> onlar kendilerine (bir evlilik) nişanesi aldı.
Onlar nişanlandı >( biri yada birileri onları işaretledi) > onlar belli bir surette (evlilik) alameti gösterdi.
A-3.
-leş > (ile eş) = ile eşdeğer hale gelmek, ile büsbütün eşit olmak
"iyi" sıfat sözcüğünden: iyi-leş-mek= iyileşmek= iyi ile eşdeğer olmak, sağlıklı hale gelmek
"kalın" sözcüğünden kalın-laş-mak= kalınlaşmak= kalınla eşdeğer olmak, tümüyle kalın hale gelmek
"ot " sözcüğünden ot-la-mak> otlamak= ot aracılığıyla karnını doyurmak.
"ot " sözcüğünden: ot-laş-mak> otlaşmak= tümüyle ot haline gelmek.
"ot-la-mak " fiilinden otla-eş-mak> otlaşmak= hep birlikte otlamak /birbirinden otlamak.
"yardım" sözcüğünden: yardım-la-mak> yardımlamak= yardım yoluyla katkı vermek.
"yardım" sözcüğünden: yardım-laş-mak> yardımlaşmak= tamamen yardım haline gelmek.
"yardım-la-mak" fiilinden: yardımla-eş-mak> yardımlaşmak= yardım yoluyla birbirine katkı yapmak.
"söz" sözcüğünden: söz-leş-mek> sözleşmek= bütünüyle söz haline gelmek.
"söz-le-mek" fiilinden: sözle-eş-mek> sözleşmek= belirli bir suretle birbirine vaad etmek.
"zıt" sözcüğünden: zıt-leş-mak> zıtlaşmak= tamamıyla zıt hale gelmek.
"zıt-la-mak" fiilinden: zıtla-eş-mak> zıtlaşmak= herhangi bir şekilde birbirine karşıt hale gelmek
"karşı-la-mak" fiilinden: karşıla-eş-mak> karşılaşmak= (herhangi bir yolla) eş diğerini karşılamak.
YAKlaşmak= ?
KOKlaşmak= ?
SAFlaşmak= ?
Emeğine sağlık
Yağ = spilled on/ spread on/has held on to/ kept over it >> oil
Yeğ / Yüğ = upper, superior
Yeğ-mek > Yemek: "To take over and over, spend on one's own, accept upon one's own" = "To eat"
Yeğ-im > Yem: "Provender, fodder" = "Feed" > Yemiş= fruit
Yüğ-le-mek > yeğlemek = to keep it on top of others, make it relatively superior = "To prefer"
Yüğ-ka-yer-u > yukarı =(which side is the top) = Up
Yüğ-ce > yüce : "Superior in level" = "Sublime, exalted"
Yüğ-ce-al-mek > yücelmek: "To achieve superiority in level" = "To become elevated"
Yüğ-sü-ek > yüksek = high
Yüğ-sel > yüksel = exponential , superlative
Yüğ-sü-al-mek> yükselmek : "To rise to a high level" = "To ascend"
Yüğ-sük > yüzük : "Jewelry worn on the finger top" = "Ring"
Yüğ-sü-en-mek > yüksünmek: "To feel slighted, take offense" = "To be offended"
Yüğ-ük > yük : "Carried on top, undertaken" = "Load, burden"
Yüğ-ün > yün : "The feathers on sheep" = "Wool"
Yüğ-üt > yeğ-üt =yiğit =(valiant)> superior in character
Yüğ-kut > yeğ-kut = (highly holly)> yakut =ruby
Yüğ-en > yeğ-en = "Nephew" "Which is kept superior, held in high esteem, valued, precious"(yüen > yen 元)
Yüğ-en-cük > yüğençüğ > yinçi / inci =(precious little thing)> pearl , 珍珠
Yüğengi >yengi> yeni =(new)> what's coming on top of , what comes next
Yüğenge > yenge =(brother's wife)> came over marriage, added to the family later (new bride)
Yüğ-üne /Yeğ-ine > yine/ gene =again /over and over > yeniden = anew /once more
Yüğ-en-mek> yenmek: "To overcome, to cope with, to subdue" = "To win"
Yüğ-en-el-mek > yenilmek: "To be overcome, to be subdued, to show weakness" = "To be defeated"
Yüğengil > yengil =remains on top of, light, weak
Şan= Glory, splendor 單于 > Şan-Yüğ =Exalted glorious
Yormak: "To arrive over someone (too many), to go too hard onto something" = "To tire"
(Yörmek)> Örmek: "To operate on something, to weave on top, wrap off" = "To weave"
(Yör-et-mek)>örütmek> Örtmek= To cover
(Yörümek)> Yürümek: "To go on, to reach over something, to get somewhere, to go ahead" = "To walk"
Yüzmek"To go by peeling off the surface of something" = "To swim"
Yülümek: "To go by rubbing on the surface of something" = "To glide"
Yalamak: "To take it away by swiping over something" = "To lick"
Yolmak: "To pluck, tear off, pull by snatching over" (~flatten the top)
Yılmak: "To throw down from the one's own top (~get bored), to hit the ground from above (yıldırım=lightning…yıldız=star)
Yurmak: to pull onto, cover over (yur-ut>yurt=tabernacle) (yur-gan>yorgan=quilt)
Yırmak=to bring it on top of, to take it off (yırışmak>yarışmak= to race> to overcome each other)
(Yır-et-mak)>Yırtmak= to tear, to take from inside-out or bottom to top (by pulling from both sides) (~tide over, ~get rid of it)
Yarmak= to split in, to tear apart, to halve, separate by cutting off
Yaratmak= to reveal it, bring it out, to create
Yermek=to pull down ,pull to the ground (~to criticize)
Germek=to tense> to pull it in all directions > Sermek= to spread it in all directions
Yıkmak: "To overthrow, take down from top to bottom, turn upside down" = To demolish
Yığmak: "To stack, put on top of each other, dump on top of each other" = To pile up (yığlamak=shed tears over and over, cry over)
Yağmak: "To get rained on, to get spilled on" = To rain
Yakmak: "To burn out, to purify matter by heating and removing mass, to reduce its volume = To burn
Yoğmak: "To make condensed, to tighten and purify, narrow by compressing, ( get rid of one's own mass > ~get dead)
Yoğurmak: to tighten and thicken , reduce volume, bring to consistency = to knead
(Yogurt=thickened milk product)
Yuğmak=to purify squeezing and clean / Yuğamak>yıkamak= To wash
Yiv = pointed, sharp, groove (yivlemek= to sharpen the tip)
Yuvmak: "To squeeze thin out, narrow" = "To thin" (yuvka>yufka= thin dough) (yuvka>yuka=thin, shallow) (yuvuz>yavuz=thin, weak, delicate)
Yuvarlamak=to round off, narrow by turning (yuva= nest (smallest shelter) (yavru= cub (smallest)
Yummak: "To shut by squeezing, close tightly" = ~To close
Yumurmak: "To make it close inward" = ~To clench (yumruk=fist) (yumurta= egg)
Yumuşmak: "To be completely enclosed by oneself" =~To soften (yumuşak=soft )
hocam,siz de kendinize cok iyi bakin,dikkat edin... Bu konuda size kesinlikle katiliyorum,Altay dili tek basina Turkceyi Uralcadan ayri dusunerek,birbirinden bagimsiz dusunulemez...akrabalik derecesi nerede agir basiyorsa orada köken aranmali ve tarih orada aranmali... Saglicakla kalin hocam...
Esen kalın bilgem. Canınızı sıkmayın, keyfinize bakın.
29+ tenses in turkish language
Anatolian Turkish verb conjugations
A= To (towards /~for) (for words with a thick vowel in the last syllable)
E= To (towards /~for) (for words with a thin vowel in the last syllable)
Okul=School
U (ou)=it’s that/ it’s about
Mak/Mek (umak/emek)= aim /exertion (machine/mechanism)(activity purpose / effort process)
Git-mek=(verb)= to Go /the effort of going> getmek =to get there
1 .present continuous tense (right now or soon, currently or nowadays)
Used to describe the current actions or planned events -for designated times
YOR-mak =to tire ( to try ,engage in) >Yor=~go (too much) onto (yorgunum=I’m tired)
A/E Yormak=(to arrive at any idea of what it is)
I/U Yormak=(to deal completely with)
used as the suffix=” ı/u - i/ü + Yor"
positive
Okula gidiyorsun ( you are going to school)= Okul-a Git-i-Yor-u-Sen >School-to Go-to-Try that-You < (please read backwards)
Evden geliyorum ( I'm coming from home) = Ev-de-en Gel-i-yor-u-Men >(from Home I’ try to Come) =Come-to-try that-Me Home-at-then<
negative
A) Mã= Not B) Değil= Un-equivalent
examples
A: Okula gitmiyorsun ( you’re not going to school)= Okul-a Git-Mã-i-yor-u-Sen >You don't try to Go to school
B: Okula gidiyor değilsin ( you aren’t going to school)=Okul-a Git-i-yor değil-sen >You aren't try..to Go to School
Question sentence:
Mã-u =Not-it> is not it?
Used as the suffixes =" Mı / Mu / Mi / Mü “
Okula mı gidiyorsun? ( Are you going to school )= Okul-a Mã-u Git-i-yor-u-sen (To-school/ Not-it / You-try-to-go)>Are you going to school or somewhere else?
Okula gidiyor musun? ( Do you go to school )= Okul-a Git-i-yor Mã-u-sen (To school /Try-to-go /Not-it-you)>~do You (try to) go to school (at specific times) or not ?
Okula sen mi gidiyorsun ?= Are you the (only) one going to school?
2 .simple extensive tense ( used to explain our own thoughts about the topic)
(always, since long , for a long time, sometimes, currently, sooner or later/ inşallah)
positive
VAR-mak = to arrive at /to attain
(var= ~being there) used as the suffixes >"Ar-ır-ur" (for thick vowel)
ER-mek= to get at /to reach
(er= ~achieve ) used as the suffixes >"Er-ir-ür" (for thin vowel)
examples
Okula gidersin (You get to go to school)= Okul-a Git-e-er-sen= You get (a chance) to go to school
Kuşlar gökyüzünde uçarlar=(~ Birds fly in the sky )=Kuş-lar gökyüzü-n’de uç-a-var(u-lar)= Birds have (likelihood) to fly in the sky = ~ Birds arrive by flying in the sky
Bunu görebilirler (They can see this) = Bu-n’u Gör-e-Bil-e-er-ler =~They get to be able to see what this is
Question sentence:
In interrogative sentences it means: isn't it so /what do you think about this topic?
Okula gider misin? (Do you get to go to school) Okul-a Git-e-er Mã-u-Sen =You get to Go to School -is Not it?=~What about you getting to go to school?
Okula mı gidersin? =Do you get to go to school or somewhere else?
negative
Mã= Not
Bas-mak =to tread on/ dwell on/ stand on (bas git=get out of here > pas geç= pass by> vazgeç=give up
Ez-mek = to crush/ to run over (ez geç= think nothing about > es geç= stop thinking about)
Mã-bas=(No-pass/ Na pas) > (give up on/not to dwell on) >the suffix "MAZ" (for thick vowel)
Mã-ez=(Don’t/ Doesn’t)> (to skip/ avoid) >the suffix "MEZ" (for thin vowel)
for the 1st person singular and 1st plural is only used the suffix “Mã” ,except for questions
examples
Okula gitmezsin (you don't/won't go to school)= Okul-a Git-mã-ez-sen > You skip going to school
Babam bunu yapmaz (my dad doesn't do this)= Baba-m bu-n’u yap-ma-bas > My dad doesn't dwell on doing this
Bugün okula gitmem (I won't go to school today)> Okul-a Git-mã-men =I don't (have to) go to school
Bugün okula gidemem (I can’t go to school today)= Okul-a Git-e-er-mã-men >I don't get (a chance) to go to school
Bir bardak su almaz mısınız (Don't you get a glass of water)> Bir fincan çay al-ma-bas ma-u-sen-iz > Do you (really) give up on getting a cup of tea?
Kimse senden (daha) hızlı koşamaz (Nobody can run faster than you)=Kimse sen-den daha hızlı kaş-a-al-ma-bas
3.simple future tense (soon or later)
Used to describe events that we are aiming for or think are in the future
Çak-mak =~to tack ,~fasten,~keep in mind ,~hit them together (for thick vowel)
Çek-mek=~to pull, ~take time, ~feel it inside, ~attract , ~to will (for thin vowel)
positive..
Okula gideceksin ( you'll go to school)= Okul-a Git-e-çek-sen = You fetch-keep (in mind) to-Go to school
Ali bu kapıyı açacak ( Ali’s gonna open this door)= Ali Kapı-y-ı Aç-a-çak = Ali takes (on his mind) to open the door
negative
A. Okula gitmeyeceksin (you won't go to school)= Okul-a Git-mã-e-çek-sen =You don't take (time) to go to school
B. Okula gidecek değilsin (you aren't gonna go to school)= Okul-a Git-e-çek değil-sen =~you won't go to school and nobody is demanding that you
4 . simple past tense (currently or before)
Used to explain the completed events we're sure about
Edû = done / Di = anymore
Used as the suffixes= (Dı /Di /Du/ Dü - Tı /Ti /Tu /Tü)
positive
Okula gittin = You went to school = Okul-a Git-di-N
Dün İstanbul'da kaldım= I stayed in Istanbul yesterday
Okula mı gittin ? (Did you go to school)= Okul-a Mã-u Git-di-n> You went to school or somewhere else?
Okula gittin mi ? (~Have you gone to school)= Okul-a Git-di-n Mã-u> You went to school or not?
negative
Okula gitmedin =You didn't go to school / Okul-a Git-mã-di-N
Bugün pazara gitmediler mi? =Didn't they go to the (open public) market today?
Dün çarşıya mı gittiniz? = where Did you go yesterday, to the (covered public) bazaar?
Akşamleyin bakkala (markete) gittik mi?= Did we go to the grocery store in the evening?
5 .narrative/reported past tense (just now or before)
Used to describe the completed events that we're unsure of
MUŞ-mak = ~to inform (muşu=perceive/notice muştu>müjde=evangel)
that means > I've been informed/ I heard/ I found out/ I noticed /I learned
used as the suffixes= (Mış/ Muş - Miş/ Müş)
positive
Okula gitmişsin= I heard you went to school> Okul-a Git-muş-u-sen
Yanlış birşey yapmışım=~I realized I did something wrong
negative
A. Okula gitmemişsin (I learned- you didn't go to school)= Okul-a Git-mã-miş-sen (I heard you haven't gone to school)
B. Okula gitmiş değilsin =(Apparently you haven't been to school) Okul-a Git--miş değil-sen
In a question sentence it means: Do you have any inform about- have you heard- are you aware -does it look like it?
İbrahim bugün okula gitmiş mi? =~Did you heard that Abraham has gone to school today?
İbrahim bugün okula mı gitmiş? =~Are you sure Abraham went to school today?
6.Okula varmak üzeresin =You're about to arrive at school
7.Okula gitmektesin (You're in (process of) going to school)= ~you’ve been going to school
8.Okula gitmekteydin =~You had been going to school =Okula gidiyor olmaktaydın
9.Okula gitmekteymişsin =I found out you've been going to school
10.Okula gidiyordun (Okula git-i-yor er-di-n) = You were going to school
11.Okula gidiyormuşsun (Okula git-i-yor er-miş-sen)=I noticed you were going to school (at the time/ now on)
12.Okula gidiyor olacaksın (Okula git-i-yor ol-a-çak-sen)= You’ll be going to school
13.Okula gitmekte olacaksın (Okula git-mek-de ol-a-çak-sen)= You’ll have been going to school
14.Okula gitmiş olacaksın (Okula git-miş ol-a-çak-sen)= You’ll have gone to school
15.Okula gidecektin (Okula git-e-çek er-di-n)=You were gonna go to school > I had thought you'd be going to school
16.Okula gidecekmişsin (Okula git-e-çek ermişsen)=I found out you're gonna go to school>~I hear you wanna go to school.
17.Okula giderdin ( Okula git-e-er erdin)=You used to go to school >~You'd have had a chance to go to school
18.Okula gidermişsin ( Okula git-e-er ermişsen)=I heard you used to go to school> I realized that you’d get to go to school
19.Okula gittiydin ( Okula git-di erdin)= I had seen you went to school >I remember you had gone to school
20.Okula gittiymişsin = I heard you went to school -but if what I heard is true
21.Okula gitmişmişsin = I heard you've been to school -but what I heard didn't sound very convincing
22.Okula gitmiştin (Okula git-miş er-di-n)= you had gone to school
23.Okula gitmiş oldun (Okula git-miş ol-du-n)= you have been to school
Dur-mak=to remain in the same way/order/layout
Durur=remains to exist / keeps being / seems such
used as the suffixes=(Dır- dir- dur- dür / Tır- tir-tur-tür)
(in official speeches these suffixes are used only for the 3rd singular and 3rd plural person)
its meaning in formal speeches> it has been and goes on like that
Bu Bir Elma = This is an apple
Bu bir elmadır= (bu bir elma-durur)= This is an apple (and keeps being)
Bu Bir Kitap = This is a book
Bu bir kitaptır= (bu bir kitap-durur)= This is a book (and keeps being)
informal meaning in everyday speech>it seems/ likely that/ remained so in my mind
Bu bir elmadır= (bu bir elma-durur)=It seems like- this is an apple
Bu bir kitaptır= (bu bir kitap-durur)=It's likely that -this is a book
Bu bir elma gibi duruyor=(looks like an apple this is )>This looks like an apple
Bu bir kitap gibi duruyor=This looks like a book
24.Okula gidiyordursun =(guess>likely-You were going to school
25.Okula gidiyorsundur =(I think> you are going to school
26.Okula gidecektirsin =(guess>likely- You would (gonna) go to school
27.Okula gideceksindir=(I think> You'll go to school
28.Okula gitmiştirsin =(guess >likely- You had gone to school
29.Okula gitmişsindir =(I think> You've been to school
Sağ olun var olun hocam
👏👏👏👍
Ellerinize saglik
Bal = (Honey)
Bal >Mel >Mer >Mil >Meli > Melit > Melis =(yumuşak, melul, balsam, hoş kokulu, tatlı / yummy, mellow, balmy, malleable, dessert, sweet)
Al-Bal (red-sweet) =Alpal (Apple) >Afal >Almelo> >Alma > Elma
(the dessert) > Alba> halba > halvah > helva
Mel-ak (sweet-white)>(Mela >Mal >Mar >Milo >Melon >Melam) Melak>>>Milk >>>Lak
(sweetie) > Balak > bala >>> bella ? >> well ?
Almıla / Melah >> Elma = Apple
(Ma-hoş-mela)> Moş-mela > Muşmula = Medlar ( not so pleasant but yummy)
Meltem= mellow wind = breeze
Mel-melat > marmelat = marmellata, marmalade
Melisa = balm / jam / rosin
Melamine = a type of chemical resin
(Mel-hem)> merhem=(almost-balm) > ointment
(Mel-sumac) merşumak> mercimek = lentil
Mel-audio = melody
(Dağ = mountain)
(tow/toğ/tao/tai/tav/tag)>> high/ 塔 / 高 /ضيقة /ضيق
dev/deva/devasa/diva/dheu/theo/theus/zeus/大>> huge
(dar /tar /dai /tay /tav /dae /too /toi) = narrow / nearest /stuck / compressed / solid / hard / durable
Phone / Phoon/ Fun / Wajan / Wehen = (Esen/ Esinti / Rüzgar/ Ses ) - Wind / Breeze / Sound / Voice
Dae-vane /tai-fun / tao-wen/ too-phone/ typhoon/ 大风 = (loud sound) >> hard-strong wind
Dağ= litosferik tabakaların sıkışarak yükselmesi / compression and rise of lithospheric layers
Dar-lık= to rise upwards by squeezed, feeling of height, feeling of being squeezed
Dar = narrow / nearest /stuck / compressed / solid / hard / durable
Dar = birbirine yaklaşmış / sıkışık / sıkışmış / sıkıştırılmış / sağlam / sert / dayanıklı
Darlık= sıkışarak yükselmek, yükseklik hissi, sıkışma duygusu
Dar = yakın olmak , alakalı olmak, ilgilenmek / to be close, to be involved, to be interested
Hüküm-dar = Hükümle ilgilenen , hüküm veren = Sovereign
Mihman-dar = Misafire yakın olan , misafire alaka gösteren = ~hostess
Darülaceze =(diyar-u-el-aceze) Acizerle ilgilenilen yer = ~hospice
Dai-u > nearest he's = Dayı = (materal) uncle
Toy = meeting /ceremony/feast/ immature-game boy
Kurula-toy > Kurultay = scheduled meeting / council
(Dai-emek)> Dayamak =to base on /make it support/fasten down / get it closer well to
(Dai-en-mak)> Dayanmak= to recline upon / stay strong /be close literally
(Dai-et-mak)>Dayatmak = to impose / insist / keep it completely nearest to
Yanardağ ile ilgili / pertaining to a volcano
Dağ-et-mak >Dağıtmak = to distribute /to deal out / to deploy
Dağ-al-mak >Dağılmak = to get dispersed / to go to pieces
Dağ-la-mak = krater şekline çevirmek / cauterize
(Doğ-umak) = Doğmak = to come up / rising up / come into the world > to born
Doğ-ğur-mak= Doğurmak= to make this come up > bring this into the world > to give birth
Doğu=the direction where the sun comes up > East / 东方
(Doy-umak) = Doymak = to rise to the top / to be full
Doy-ğur-mak= Doyurmak=to satiate > to make it full > to feed
Tok= has peaked, satiate, full
(Tik) Dik= direct to endpoint / ~upright Dikey= vertical
Dik-uğru =Doğru = right direction = true
Diken= thorn
Dik-mek =to make directly them overlap each other at the endpoints > sew / sow
Doğa= upper surface structure of the earth > nature
Doku = surface structure, texture
Doku-mak=to weave (on the surface)
(Toku-en-mak) Dokunmak=to touch / to contact the surface of..
Teşekkür ederiz hocam.
Bir makale okudum, sahibi 300 kelimeye karışlaştırma yapmış, 14 ortak kelime bulmuş, ve bu kelimeler Leipzig-Jakarta ve Swadesh listelerinden, yani Altai ailesi yoktur, makalenin adı "There is no Altaic Linguistic family"
The names of some organs
it's used as the suffix for nouns, “Ak”= ~each of both
(Yan= side)
Yan-ak= each of both sides (of the face) >Yanak= cheek
(Gül= rose)
Kül-ak = each of both the roses >Kulak= Ear
(Şek=facet)
Şek-ak = each of both sides (of forehead) >Şakak= temple
(Dal=subsection, branch)
Dal-ak=dalak= Spleen
(Böbür=scarlet fleck)
Böbür-ak=böbrek= Kidney = each of both red-spots / blodfleck
Bağça-ak>(Paça-ak)>bacak= Leg (ankle)
(Pati = paw)
Batı-ak>pathiak>phatyak>hadyak>adyak)=Ayak= the foot > each of the feet
(Taş=stone)
Taş-ak=testicle
Akciğer=~(each of) both lungs
Bacı-yan-ak > Bacanak= each of the husbands of the sisters of your wife >> just for men
TÜL-KARN-AK =that obscures/ shadowing each of both dark/ covert periods= Karanlık (batıni) çağların her birini örten tül
ZHU'L-KARN-EYN=the (shader) owner of each of both times
DU’AL-CHORN-EIN=double-horned-one=(the horned hunter)Herne the hunter> Cernunnos> Karneios
it's used as the suffix for verbs, “Ak /ek“=a-qa ~which thing to / what’s to…
Er-mek = to get / to reach
Bar-mak (Varmak)= to arrive / to achieve
Er-en-mek > erinmek / Bar-an-mak > barınmak =to arrive on one's own
Erin-ek / barın-ak = what’s there to arrive at oneself
Ernek / Barnak > Parmak = Finger
Çiğ=uncooked, raw
Çiğne-mek =to chew
Çiğne-ek>Çiğneh> Çene = Chin
Tut-mak = to hold / to keep
Tut-ak=Dudak= Lip
Tara-mak = to comb/ ~to rake
Tara-ak > Tarak =(what’s there to comb)> the comb
Tara-en-mak > taranmak = to comb oneself
Taran-ak > Tırnak =(what’s there to comb oneself)> fingernail
İlginç bilgiler. Emeğinize sağlık.
NATURAL TERMS AND CONDITIONS
(akar-eser / eser-eger)
(su AKAR- yel ESER) = water flows - wind blows
AKAR- ESER >> AGER - İSER
EĞER / ISE = (EVEN / IF)
(yel ESER- ekin EGER)= the wind blows and bows the crops
ESER- EGER >> İSER - EĞER
ISE / EĞER = (IF / EVER)
EĞER / İSE and İSE / EĞER constructs are used to specify "conditions" and are often used interchangeably.
ISE EĞER: means "If ever" and indicates a condition that is more likely to occur.
"If ever you need any help, just let me know." (Yardıma ihtiyacın olursa eğer, sadece haberim olsun) or (Herhangi bir yardıma ihtiyaç duyarsan, bana haber vermen yeterli)
“If I'm not tired, we can visit them in the evening.” = “Yorgun değilsem eğer, akşamleyin onları ziyaret edebiliriz”
EĞER ISE: means "Even if" and indicates a condition that is less likely to occur.
"Even if it rains tomorrow, I will go for a walk." (Yarın yürüyüşe çıkacağım, eğer yağmur yağıyor olsa da ) or (Yarın yağmur yağsa bile yürüyüşe çıkacağım.)
“Why should i go to work, (even) if I'm not getting my salary” = (Eğer) maaşımı alamıyorsam, neden işe gideyim ki.
DOĞAL KOŞULLAR ve ŞARTLAR
(akar-eser / eser-eger)
EĞER-ISE = (EVEN-IF) (su AKAR- yel ESER) = water flows - wind blows
İSE-EĞER = (IF-EVER) (yel ESER- ekin EĞER)= the wind blows and bows the crops
EĞER-ISE ve İSE-EĞER yapıları "koşul" belirtmek için kullanılır ve çoğunlukla birbirinin yerine kullanılabilirler.
İSE-EĞER: "If ever" anlamına gelir ve gerçekleşme olasılığı daha yüksek olan bir koşulu ifade eder.
"If ever you need any help, just let me know." (Yardıma ihtiyacın olursa eğer, haberim olsun) or (Herhangi bir yardıma ihtiyaç duyarsan, bana haber vermen yeterli)
“If I'm not tired, we can visit them in the evening.” = “Yorgun değilsem eğer, akşamleyin onları ziyaret edebiliriz”
EĞER-ISE: "Even if" anlamına gelir ve gerçekleşme olasılığı daha düşük olan bir koşulu ifade eder ve da, dahi, bile vb eklerle birlikte kullanılır.
"Even if it rains tomorrow, I will go for a walk." (Yarın yürüyüşe çıkacağım, eğer yağmur yağıyor olsa dahi ) or (Yarın yağmur yağsa bile yürüyüşe çıkacağım)
“Why should i go to work, (even) if I'm not getting my salary” = Eğer maaşımı alamıyorsam, neden işe gideyim ki.
"EĞER-ISE": kalıbı, isim ve sıfatlar sonrasında herhangi bir fiil eklenmeksizin de kullanılabilir. Fiiller için kullanıldığında, devamında bir soru cümlesi varsa (açık veya gizli), bu fiillerde çekim eki genellikle kullanılmaz..
(Yarın tatil er-eser> Yarın tatil erser) = Yarın tatil ise > Yarın tatilse, sinemaya gidelim mi?
(Yağmur yağaçak bol-eser > (Yağmur yağacak volsar ) = Yağmur yağacak olsa, hepimiz ıslanırdık. >> Yağmur yağsa, hepimiz ıslanırdık ( öyle değil mi? )
( Bugün evde kağıl-eser er-dim> (Bugün evde kalsar edim) = Bugün evde kalsay idim > Bugün evde kalsaydım, iyice dinlenmiş olurdum.
(Eğer mutfakta erdi-eser-sen) >Mutfakta idiysen > Mutfaktaysan çayı demler misin lütfen
"Ama Yani Eğer / ise" kalıbı, eklendiği fiilde çekim eki almaksızın kullanılır “mevzu- konu- mesele-vakıa- hadise- olay- hal- durum vb” belirten cümlelede kullanılır ki tercih, kıyaslama veya bir tespit anlatır. Sadece "ise" eki kullanılarak cümle oluşturulabileceği gibi, cümleye kalıp ek sözcüklerinden biri veya birkaçı eklenerek cümleler daha vurgulu bir hale getirilebilir.
Ali uzun boyludur, (ama-yani-mevzu-eğer) Ahmet ise, o kısa boyludur = Ali uzun boylu, Ahmet'se kısa boyludur.
Babam işe gitti, (ama-yani-konu-eğer kendim ise), ben okula gittim= Babam işe gitti, bense okula.
Sanırım bugün hava yağmurlu, (ama-yani-durum-eğer) öyleyse şemsiyemi almalıyım.
Fiil yapısı ile kullanıldığında mastar fiile “den/dan” eki getirilir ve bazen cümleyi kısaltmak için bu sonekler isim ve sıfatlara eklenmiş olabilmektedir.
(ama yani eğer konu oyun oynamak ise) Ahmet oyun oynamaktansa, kitap okumayı tercih eder.
(ama yani eğer mesele benim gitme(ği)m ise) Oraya benim gitmemdense, senin gitmen daha uygun olur > Bendense, oraya senin gitmen daha uygun.
"KEŞ Kİ-ISE": kalıbı, eklendiği fiilde zaman çekim eki almaksızın kullanılır Bazen bir dilek ve temenni, bazense bir pişmanlık ve geç kalmışlık hissi anlatır. Sadece "ise" eki kullanılarak cümle oluşturulabileceği gibi cümleye (keşki) "keşke" eki eklenerek. cümleler daha vurgulu bir hale getirilebilir.
(Keş ki) Akşam biz’e gel-eser-sen-iz) > Akşam bize gelseniz (keşke)
(Keş ki olnu kör-eser er-di-n) > (Keşki anu körser edin) = (Keşke) onu şimdi görse idin > Onu şimdi görseydin (keşke)
(Keşki) daha önce bulsa idiler / Daha önce bulsaydılar keşke / Daha önce bulsalardı keşke
Yarın kampanya olacakmış, keşke bunu yarın alsaydık.
(Ma-eger eser)>MEĞER İSE > meğerse
Bilgi ve irademiz dışında istisnası olmaksızın gelişen durum ve koşulları açıklamak için kullanılır.
Düşündüğümden farklı olarak veya düşündüğümün aksine anlamına gelir.
"ise" eki kullanılmaksızın sadece "meğer" eki kullanılarak ta cümle oluşturulabilir.
Sevilay bugün okula gelmedi, meğerse hastaymış = Sevilay bugün okula gelmedi, hastaymış meğer.
Elimi yıkamak için musluğu açtım, meğer ki sular kesilmiş.
Birer kahve içeriz diye düşünmüştüm, meğerse kahve içmekten pek hoşlanmıyormuş.
@@Abeturk Emeğinize sağlık, verdiğiniz ufuk açıcı bilgiler için. Esenlikler dilerim.
@@husnuertekin3765 Teşekkürler..
Yağ = spilled on/ spread on/has held on to/ kept over it >> oil
Yeğ / Yüğ = upper, superior
Yeğ-mek > Yemek: "To take over and over, spend on one's own, accept upon one's own" = "To eat"
Yeğ-im > Yem: "Provender, fodder" = "Feed" > Yemiş= fruit
Yüğ-le-mek > yeğlemek = to keep it on top of others, make it relatively superior = "To prefer"
Yüğ-ka-yer-u > yukarı =(which side is the top) = Up
Yüğ-ce > yüce : "Superior in level" = "Sublime, exalted"
Yüğ-ce-al-mek > yücelmek: "To achieve superiority in level" = "To become elevated"
Yüğ-sü-ek > yüksek = high
Yüğ-sel > yüksel = exponential , superlative
Yüğ-sü-al-mek> yükselmek : "To rise to a high level" = "To ascend"
Yüğ-sük > yüzük : "Jewelry worn on the finger top" = "Ring"
Yüğ-sü-en-mek > yüksünmek: "To feel slighted, take offense" = "To be offended"
Yüğ-ük > yük : "Carried on top, undertaken" = "Load, burden"
Yüğ-ün > yün : "The feathers on sheep" = "Wool"
Yüğ-üt > yeğ-üt =yiğit =(valiant)> superior in character
Yüğ-kut > yeğ-kut = (highly holly)> yakut =ruby
Yüğ-en > yeğ-en = "Nephew" "Which is kept superior, held in high esteem, valued, precious"(yüen > yen 元)
Yüğ-en-cük > yüğençüğ > yinçi / inci =(precious little thing)> pearl , 珍珠
Yüğengi >yengi> yeni =(new)> what's coming on top of , what comes next
Yüğenge > yenge =(brother's wife)> came over marriage, added to the family later (new bride)
Yüğ-üne /Yeğ-ine > yine/ gene =again /over and over > yeniden = anew /once more
Yüğ-en-mek> yenmek: "To overcome, to cope with, to subdue" = "To win"
Yüğ-en-el-mek > yenilmek: "To be overcome, to be subdued, to show weakness" = "To be defeated"
Yüğengil > yengil =remains on top of, light, weak
Şan= Glory, splendor 單于 > Şan-Yüğ =Exalted glorious
Yormak: "To arrive over someone (too many), to go onto it too much" = "To tire"
(Yörmek)> Örmek: "To operate on something, to weave on top, wrap off" = "To weave"
(Yör-et-mek)>örütmek> Örtmek= To cover
(Yörümek)> Yürümek: "To go on, to reach over something, to get somewhere, to go ahead" = "To walk"
Yüzmek"To go by peeling off the surface of something" = "To swim"
Yülümek: "To go by rubbing on the surface of something" = "To glide"
Yalamak: "To take it away by swiping over something" = "To lick"
Yolmak: "To pluck, tear off, pull by snatching over" (~flatten the top)
Yılmak: "To throw down from the one's own top (~get bored), to hit the ground from above (yıldırım=lightning…yıldız=star)
Yurmak: to pull onto, cover over (yur-ut>yurt=tabernacle) (yur-gan>yorgan=quilt)
Yırmak=to bring it on top of, to take it off (yırışmak>yarışmak= to race> to overcome each other)
(Yır-et-mak)>Yırtmak= to tear, to take from inside-out or bottom to top (by pulling from both sides) (~tide over, ~get rid of it)
Yarmak= to split in, to tear apart, to halve, separate by cutting off
Yaratmak= to reveal it, bring it out, to create
Yermek=to pull down ,pull to the ground (~to criticize)
Germek=to tense> to pull it in all directions > Sermek= to spread it in all directions
Yıkmak: "To overthrow, take down from top to bottom, turn upside down" = To demolish
Yığmak: "To stack, put on top of each other, dump on top of each other" = To pile up (yığlamak=shed tears over and over, cry over)
Yağmak: "To get rained on, to get spilled on" = To rain
Yakmak: "To burn out, to purify matter by heating and removing mass, to reduce its volume = To burn
Yoğmak: "To make condensed, to tighten and purify, narrow by compressing, ( get rid of one's own mass > ~get dead)
Yoğurmak: to tighten and thicken , reduce volume, bring to consistency = to knead
(Yogurt=thickened milk product)
Yuğmak=to purify squeezing and clean / Yuğamak>yıkamak= To wash
Yiv = pointed, sharp, groove (yivlemek= to sharpen the tip)
Yuvmak: "To squeeze thin out, narrow" = "To thin" (yuvka>yufka= thin dough) (yuvka>yuka=thin, shallow) (yuvuz>yavuz=thin, weak, delicate)
Yuvarlamak=to round off, narrow by turning (yuva=
nest (smallest shelter) (yavru= cub (smallest)
Yummak: "To shut by squeezing, close tightly" = ~To close
Yumurmak: "To make it close inward" = ~To clench (yumruk=fist) (yumurta= egg)
Yumuşmak: "To be completely enclosed by oneself" =~To soften (yumuşak=soft )
Od >> hot
Odun >> wooden >> wood
Oğuz kağan>> oğuzhan>> owodhan>> wuothan>> wõden>> Odin
Wõdhen’s day >> Wednesday
(Mwudh)>> Buz= dihydrogen monoxid CRYSTAL = Ice
(Thwudh)>> Tuz = sodium chloride CRYSTAL = Salt
TH > T / D
TH > TS > S / Ş / Z
Tsuith >Thuits > Tuiss > Tuish / Diş = tooth (dental)
Tsuıth > Thuıts > Tuıss > Tuısh / Dış = out ( outer)
Thuıth >Tsuıts >> - Suz = (- Less) >> without it / free from it / has got rid of it
Tış-yer-i > Dışarı / Dış taraf = outside
Dışsal = external
Dışı = out of… / de- / dis-
Suz > sız/siz & suz/süz = without / -less
Kanat = Wing
Kanat-sız = Wing-less
Su= water
Su-suz = water-less / anhydrous
Suç =crime
Suçsuz=innocent (freed from blame)
Şeker= Sugar
Şekersiz= without sugar / sugar free
Kitap= book
Kitapsız = without books / free from books
Ücret = fee
ücretsiz =~free / exempt from fee >> ücret dışı =out of fee
Gerek / lazım / ihtiyaç = necessary >> Gerekli = needful
Gereksiz = needless >> İhtiyaç dışı / lüzumsuzca =unnecessary
Kanunsuz / Hukuksuz = unlawful >> Kanun dışı = outside the law
Hukuk / Yasa =law > Yasal =legal
Yasadışı = illegal
Görüş = sight
Görüş dışı = out of sight
Sadık / vefalı / vefakar= loyal
Sadakatsiz / vefasız= disloyal
Beğeni = like
Beğeni dışı= dislike
Bağlantı = connect
Bağlantı dışı=disconnect
Evirmek= to make it to turn around itself or transform into another shape over time
İç = inside > ÇE
Çe-evir-mek =(içe evirmek) = çevirmek = (turn-into) / encircle / convert / slew round
Dış =outside > DE
De-evirmek =(dışa evirmek) = devirmek =(turn-outer) / overturn / overthrow
De-monte=démonté= dis-assembled
(Dış- Thuıss) Siz-Sız-Suz-Süz ekleri
“Dışında olmak” ,“İçermemek” , "sahip olmamak" , “ondan azade olmak” veya "mahrumiyet" anlamına gelen bu ekler, bir şeyin dahilinde olmayışı ifade eder.
(Have no)( ~without) (...less)
(LIĞ-LUĞ) (aluk=has got)
LI- Li-Lu-Lü ekleri sahiplik ve dahiliyet ekleridir...
(Have)(~With) >> ~..-ful
O benim sevgi-li-m = (~s/he has my love)= s/he is my lover
İki çocuk-lu kadın= (which one) the woman has two children > woman with two children
Çocuksuz adam = (which one) the man has no child > childless man
Şekerli =(it has sugar) = with sugar
Şekersiz= (it has no sugar) = without sugar = ~sugar free= şekerden azade
Tuzlu =it has salt =salty
Tuzsuz= it has no salt = without salt = saltless
Gitmelisin (get-mek-liğ-sen)= you have to go
Gitmen gerekli (get-meg-in gerek-liğ) = you have need to go
Gitmen gerekir (get-meg-in gerek-e-er) = you (getta) need to go
Toluk>> doluğ=fulled (has stuffed)
Renk= color
(Renk-dolu) > Renk-li = colorful > (has color)
Keder=sorrow
(Keder-dolu) > Kederli = sorrowful > (has sorrow)
Zarar=harm
(Zarar-dolu) > Zararlı = harmful > (has harm)
The question words in turkish ..
(Me-u> Mu)=Bu= this
(The-u> Tsu)=Şu= that
Ka=(Qua)= (which)
U=(ou)= it’s / that
(Ka-u)= Ki=(Qui)=which that
Ne = what
(Ça -çe / Ca -ce)= As
An (en) = time (moment)
Dem= time (demurrage)
Vakit= (time) while
Saat=hour (the time indication - o'clock)
(Tsu-dem-ân)=(the-time-moment)=- Zaman =the time
(Dem-u-en)= Demin= Just now
Di= now on
(Tsu-hem-di)>(Şu-hem-di)> Şimdi=(at this time)= now
Tsu-ân=Şu an= this moment (now)
Tsu-ân-da =Şu anda= right now (currently / at present)
Hal= situation (status)
Hal-en =Hâlen= currently
Hâlã= still
Henüz=yet
Hazır=ready
(Hal-i hazır-da)=hâli hazırda= at present
Kamu= all of > kam = all > ham > hem = exactly
Hem-di =Emdi=İmdi=Now
Hem-ân =Hemen=(all the same-as moment)(exactly the same time)=in no time
(Hem-mã)=(not exactly the same) / not really ...(amma) Ama= but
(An-ça)= Anca =as-moment= (just) for the present =it’s just (for now)=(barely)
(An-ça-ka-u)= Ancak =(it's only for that moment) / insomuch =all but=( but is it just ?)
Denk=(deng)=equal
Denge=balance (equilibrium) ....(deŋer) değer=value diğer= other
Dar= nearest to the other- (narrow)
Dara=specific weight
(Ka-dara)= which specific weight.. (Ka-değer)= which value..
(Ka-dar)= which proximate Kader=~potential (specified extent)
Kadar=extent / which that-what measure of value
(Ka-u)=Ki=(Qui)=which that=(such that)= so that
(Ka-u-mu)=(Ki-mu)=Kim=(which that so this)= Who? (Ki-mu= which that such this)=kimi=gibi=like)
Ki-mu-tsu-ne=(kimesne)= kimse=any-one (whosoever)
Çün= factor
(U-çün)= İçün=için= (that factor)= For.. (that's for)
(Ne-u-çün)=Niçün>Niçin=(what-that-factor)= Why.. (what-for)
(Çün-ka-u) =Çünki =(c'est-pour-quoi/parce que)=(that's why))=(therefore)= Because
Ne-’e = Neye=(what to) what-where toward = ~for what
Ne-u-’e=Niye =(what that to )= Why
Ne-çe =Neçe/nece=(like what)-(as what)= How (how much/ how long)
(Ne-u-çe) =Niçe/nice=what as that= how long as/ how much as... (how too much)
(Ka-ne-çe)=Kança =(which-what-as) (Ka-çe)=(which-as)= Kaç..=how many /how much /which number
Ka-u-ne-çe=which-that-as-what >kança > kaç = how much / how many
Ka-çe-an=which-as-moment >Kaçen > haçan = when
O Bunu Yaptığınca=Bu'nu yap-tı-ka-u-ne-çe= (how much/long (through a specific time) s/he did this)=as much as s/he does this
O Bunu Yaptıkça=Bu'nu yap-tı-ka-çe= how much/many (in each once) s/he did this=whenever he/she does it
(Ka-u-ne-çe)=Kança ............(Ka-çe)=Kaç........ =How many (as a numerical quantity)/ which number (does it have)
(Ne-ka-dar)= Ne kadar =(what extent)= what-which-nearest= How much (as the attribute)
Ne-’e ka-dar= Neye kadar =what-which closest to >to what extent
Ne-yir-e ka-dar=Nereye kadar =where-which nearest to >extent to which / where up to
Ne zaman=When ......Ka-çe-an= Haçan= when.... Ne vakit= when
Ne zamana kadar=(closest to which time)= when up to
Ne-yir-e-denğ = Nereye dek=(where is the touch-point)= where till
Ne-yir-e denğ-u-en= Nereye değin=(where is the touch time)= where until
Ne-zaman-a denğ-u-en= Ne zamana değin=(when is it time to touch)= when until
(Ka-en)= Ken=which time/moment=~(When)
(U-ka-en)= İken = (that-which-time)=when it's (that when...)
(Ka-ne-u) =Hani =which-what-that
Ka-u-tsu= Kaysı.... Ka-ne-tsu=Hansı.....Ka-ne-ki > Hangi =which one
Ka-ne-ki-tsu=Hangisi =which one of
Ka-yir= which place.... Ne-yir= what place
Ka-yir-de= Kayda=harda= where / Ne-yir-de= Nerde=nerede= where
Ka-ile-u=Kalay / Ne-u-ile=Neyle / Ka-ne-deng =kanday / Ne-asıl=Nasıl= How
Ne-de-en=Neden=thereat what (then for what reason)= why
Ne-yir-de-en=Nereden (nerden)=thereat where =(where from)=where, how and when
Dã-en=(Dan-Den) =from (at.. then) (than) (thereat) (there then) (while there is)
Ses çok az hocam
Ka (Qua) = which
U (ou) =it's /that
Ka-u > Ki (qui) = which that
(Da-en/De-an)> Dan/Den = from > (~then-at )( ~there at that moment)
(Bu-yer-u) Beri =(it's this place) > here / this side=bu yan / bu taraf (~this moment / now)
Dan beri / Den beri = since then / from then until now / there to here,,
Dan/Den bu yana Dan/Den bu tarafa = since then / from then until now / there to here
-Dığından beri / -Diğinden beri
-Dı-qa-u-ne-da-en beri / -Di-qa-u-ne-de-an beri
Ahmet geldi = Ahmet came
Ahmet geldiği an =(which its moment) when Ahmet came = Ahmet gel-di qa-u an > Ki o an Ahmet geldi.
Ahmet geldiğinde = (at which moment) Ahmet came then = Ahmet gel-di qa-u ne-an-da > Ki ne anda Ahmet geldi.
Ahmet geldiğinden = (then what's it) that’s why Ahmet came =Ahmet gel-di qa-u ne-de-an > Ki nedeni Ahmet geldi
Ahmet geldiğinden beri = since (the moment) Ahmet came > Since Ahmet has come / Since Ahmet arrived here
Ahmet geldiğinden beri = Ki neden beri (Ne andan beri) Ahmet geldi
Ahmet('in) eve geldiği saatten beri = Since the hour (of) Ahmet came home =Ahmet'in ev-e gel-di qa-u saat-de-en beri
(Aluğ =have got) > alı /eli > (lı /li /lu /lü)
….-alı-dan beri /…. -eli-den beri
(Ahmet eve gel-eli-den beri >> Ahmet eve gel-eli beri) = Ahmet eve geleli (since Ahmet has come home)
Ahmet eve geleli iki saat oldu = it’s been two hours since Ahmet came home
(ğenden/ğandan) -Enden beri / -Andan beri
-qa-en-da-en beri / -qa-an-de-an beri
(Ahmet eve get-qa-en-den beri >> Ahmet eve gitğenden beri) = Ahmet eve gidenden beri (since Ahmet's gone home)
İken
U-qa-en (which moment is it)> that when
Erken > eken > iken > -ken
Er-u-qa-en (which moment get that)> when it's so
Ahmet eve gider iken >(Ahmet ev-e get-e-er-u-qa-en)> Ahmet eve giderken =(when Ahmet gets to go home)= while Ahmet goes home
Ali eve gidiyorken > (Ali ev-e get-i-yor-u-qa-en)> While Ali is going home
Ka-u-an-ça = which - the moment- as> qança > -ınca / -unca
Ka-u-en-çe = which - the moment- as> qençe > -ince / -ünce
Ali eve gelince = Ali ev-e gel-ğa-u-en-çe = When Ali comes home
Ali işe gidince = Ali iş-e git-ğa-u-en-çe = When Ali goes to work
Den/Dan Dolayı= as a result of / because of…/duo to..
Ahmet geldiği için = Because Ahmet came
Ahmetin gelmesi(gelişi) dolayısıyla çok mutlu olduk= We were very happy because of Ahmet’s arrival
Ahmetin gelmemesi (gelmeyişi) dolayısıyla partiye gidemedik. = We couldn’t go to the party because of Ahmet’s not coming.
Dolamak = Etrafını dönerek aynı noktada bağlamak
(Dolayığ> Sebeb= Ağaca veya direğe çıkmak için bele bağlanan halat )
Dolayı = Bağlı, bağlantılı ,bağlanmış, sebep
Dolayısıyla = Bağlantısıyla , bağı nedeniyle ,sebebiyle
Dolaylı = Çevresinde dönüşle bağlı, etrafından dolanmış, dolambaçlı
Dolayları = Etrafı, bağlı civarı, bağlantılı çevresi
U-ne-çe =that-what-as / that how as= nca / nce
Bir gün boyunca =(bir gün boy-u-ne-çe/ that how long’s a day)= During a day
Ka-u-ne-ça = which-that-what-as / how much / how long > qança >Kaç
Ka-u-ne-çe = which-that-what-as / what such as / how many > qançe >Kaç
Bu kaç para? = how much (money) is this? = Bu ürün ne kadar? = how much is this product?
Bu duvar kaç metrekare? = How many square meters is this wall?
Bu yolculuk kaç zaman sürecek? = How long time will this trip take?
Şu an saat kaç (-ı gösteriyor)? = What time is it right now?
Bunu kaç kez (daha) söylemeliyim? = How many (more) times do I have to say this?
Buraya kaç kişi gelecek = How many people will come here?
Kaç gündür bu kargoyu beklemekteyim = I've been waiting for this cargo for days how much.
Dı-ka-u-ne-ça =-now on-which-that-what-as/ how long time> -dığınca > -duğunca
Di-ka-u-ne-çe = now on-which-that-what-as/ how much more> -diğiince > -düğünce
Gücüm yet-ti-ka-u-ne-çe direndim / Gücüm yettiğince direndim = I resisted as long as I could
Gözlerim gördüğünce ufka daldım = I dived into the horizon as much as my eyes saw
Dı-ka-ça = now on-which-as / for how long times> -dıkça > -dukça
Di-ka-çe = now on-which-as / for how many times> -dikçe > -dükçe
Bunu gördükçe eski günleri hatırlarım =(whenever) as I see this, I remember the old days
Onu kullandıkça daha fazla deneyim kazanırsınız = The more you use it, the more experience you gain
Bardaktaki su bittikçe tekrar doldurmalıyım= As the water in the glass runs out, I have to refill it.
The language of 𐱅𐰇𐰼𐰰 people
(Ou)=U= it's / that
(here it's) >Më’u >Mu =Bu= this
(there it’s) >Thë’u >Tsu =Şu= that (şu=~xiou)
(yes it’s) >Hë’u >Hau =O= it (he /she)
(Al /ël)=(bearer/carrier)
Thenk> Denk =sync ( a-thank> Ahenk =Denk-e )> denge=balance
tenger=değer=~sync level/ worth/ same level of compliance
Ou-ël-tenğer>Ol diğer = Alter > other
Der/Dar=(der > diger = other) ...(dar=narrow> nearest to the other)
(Ler/Lar)= plural suffixes > Ol diğer>older/ uldar> ler /lar
(Iz- uz) = S (plural suffix - doubling)
Ön>eun>une>fore>first-one>front
Bir>ber>per>pri>pre>pro>fore>first one
Baş>beş>pesh>front>fifth-finger>first one>ahead
(önce=~firstly)-(önünde/öncesi=~before)-(öncü=pioneer)
Ka=(Qua)= which
Ka-u> Ki =(Qui)=which that
(Eun-de-ka-u) >Öndeki >(anterior)= which one’s in front / which one’s ahead
(Ka-eun-de-u) >Kendi >(own)= which one’s the fore / which one’s the first
(euz=öz= self) (Kendisi= "himself/herself/itself" or "oneself)/kendi özü=own self)
our language
(this one)= Mu-eun > (Men)> Ben = I / me (eun-weu)
(that one)= Tsu-eun > (xien/thien)> Sen = You (eun-thu)
(the one) = Hë’u -eun > (an /on) > O = it (he /she) (eun-hëu)
El=~bearer /courier/ hand
(the bearer) = Hë’u -el > (al /ol) > O = it (he /she)
(these ones)= Mu-eun-iz>(miŋiz)> Biz = We (eun-weu-s)
(those ones)=Tsu-eun-iz>(siŋiz)> Siz = You (eun-thu-s) (plural)
Hau-ël> Ol =O= it (he /she)
El=someone else (~bearer /carrier/ hand)
(El-der)= Eller= other people (different persons)
Hau-ël-dar= (Ouldar) =Ullar (The bearer and other-s nearest to it/him)
Hau-eun-dar= (Andar)=Onlar= They
Mu-ël-dar=(Mouldar>Boullar) =(This bearer and other-s nearest to this)
Mu-eun-dar= (Moundar>Bounnar)=Bunlar= These
Tsu-ël-dar=(Xiouldar>Shoullar) =(That bearer and other-s nearest to that)
Tsu-eun-dar=(Xioundar>Shounnar)=Şunlar= Those
Dayı=(maternal) uncle
Dayım=my uncle
Dayımlar=my uncle and other ones closest to him=(~my uncle and his family) or (~my uncle and his close friends)
Dayılarım=my uncles
ikiz=(two similar ones) =twin
ikiler =two and other dual ones
üçüz=(three similar ones)=triplet
üçler = three and other triple ones
her = every
eş biri/her biri-si /heresi = each one
eş diğeri/bir diğeri/ birbiri = each other
her-bir-u = her biri = every one of/ each one
bir-u-her =birer = single each
her-iki-tsu= her ikisi= both of
iki-tsu-her =ikişer =two each (each one’s a dual)
üç-u-her = üçer =three each ( each one’s a triple)
yedi-tsu-her = yedişer = each one's a septet
Niŋ= (owner >< source>< origin)
(Mu-ëun-niŋ)=Meniŋ=Benim=My
(Tsu-ëun-niŋ)=Seniŋ=Senin=Your
(Ou-ël-ëun-niŋ)=Olniŋ=Onun=His/her/its
(Mu-ëun-iz-niŋ)=Miŋizniŋ=Bizim=Our
(Tsu-ëun-iz-niŋ)=Siŋizniŋ=Sizin=Your (Plural)
(Ou-ël-ëun-dar-niŋ)=Olndarıŋ=Onların=Their
Ka-u=Ki=(Qui)=which that
(Meniŋ-ka-u):=which that my...= benimki=mine
(Seniŋ-ka-u):=which that your = seninki=yours
(Olniŋ-ka-u):=which that his/her/its= onunki= his/hers/its
Çün=(chiun)=factor
Ka=(Qua)= (which)
U=(ou)= it's (that)
(Ka-u)= Ki=(Qui)=which that
(Çün-ka-u)=(factor-which-that) =Çünki =(c'est-pour-quoi)=(that's why)=(therefore)= Because
U-Çün = the factor İçün=it's for= için=for
Mak/Mek...(umak/emek)= process/ exertion (machine/ mechanism)
Gel-mek= to come (the process of coming)
Gel-mek için = for come =(as the factor in the arrival process)
Görmek için= for seeing
Bakmak için= for looking
for deriving new adjectives from verbs
A/e=to Çün=factor ( Jiu= intermediate factor /agent of)
suffixes..(Icı-ici-ucu-ücü) (the pronunciation is like ~uji)
...A/e +U+Çü =It's an intermediary factor To ..
(geç-e-u-çü) =has an intermediary factor to pass =Geçici = transient /temporary
(uç-a-u-çü) =has an intermediary factor to fly = Uçucu = volatile
(kal-a-u-çü) =has an intermediary factor to remain = Kalıcı = permanent
(yan-a-u-çü) =has an intermediary factor to burn out = Yanıcı = flammable (yanıcı madde=flammable material)
(bağla-y-a-u-çü) =has an intermediary factor to bind = Bağlayıcı = binding/connective
for deriving new adjectives from nouns and adjectives
Çün=factor ( Jiu= intermediary factor /agent of)
suffixes.. (Cı-ci-cu-cü) or (Çı-çi-çu-çü) =busyness (mostly about mission and profession)
(jaban-çü) Yabancı = (outsider)=foreign-er
(ish-jiu> İşçi= work-er
kapıcı=doorman
demirci=ironsmith
gemici=sailor
deŋizci=seaman
for deriving adjectives from the numbers
U-Ne-Çün =that-what-factor
suffixes..(Ncı-ncu-nci-ncü)
(Bir-u-ne-çü)=Birinci= ~first (initial)
(İki-u-ne-çü)= İkinci= second
(Üç-u-ne-çü)= Üçüncü=third
(Miŋ-u-ne-çü)=Bininci=thousandth
Annemiŋ pişirdiği tavuk çorbası =(Anne-m-iŋ Biş-ğur-di-qa-u Tavğuk Churba-tsu)= the chicken soup (belongs to that) my mom cook-ed...
Arkadaşımdan bana gelğen mektubu okudum= (Arkadaş-ım-daen meŋ-a (gel-qa-eun) mektup-u oku-du-m)= I've read the-letter that (which-one) came from my friend to me
Sen eve giderken = (Sen Ev-e Git-e-er u-ka-en) = (which-the-time You get-to-Go to-Home)= While you're going home
Seni gördüğüm yer = (Sen-u Gör-dü-qa-u-m yer) = (which-the-place I Saw You) = The place where I saw you
İşe başlayacağı gün= iş-e başla-y'a-çak(qa)-u gün (Ki o gün işe başlayacak)=(which) the day s-he's gonna start to work