Devam 1 Siyah gösterişli kapının önünde adımlarımı Durdurduğumda Stresten Kalp atışlarım hızlanmıştı. Derin derin nefesler alarak kendimi sakinleştiemeye çalışarak Kapıya doğru ilerlemeye başladım. "Evet Arya Sakin ol. İçeriye geçecek dosyayı verecek hemen geri çıkacaksın. Sadece bu. Sonra koşarak hatta uçarak buradan çıkacağız." Kendi kendime konuşarak teşvik etmemle son kez derin bir nefes alıp verdim. "Evet. Hazırım." Daha fazla beklemeden ani bir cesaretle kapıyı iki kez tıklatarak geri çekildim. Beklemeye başlamıştım ki Hemen gelen sesle Göz devirmem bir oldu. Bir insan bu kadar mı dakik olurdu? "Gir." Keskin sesi kulaklarımı doldururken Heyecandan adeta titreyen elimi kapının kulpuna uzatarak indirdim. Kapıyı yavaşça aralayarak İçeriye adım atmamla anında bakışları beni bulduğunda beklemiyormuş gibi kaşları havalandı. Bende kendimi burada beklemiyordum ama işte şartlar. "Merhaba Jungkook Bey." Dedim içeriye girip kapıyı tamamiyle kapatarak. Kaçacağım dedim ama merhaba dememem görgüsüzlük olurdu. "Sizede merhaba Arya Hanım." Dedi şaşkınlığının yerini gülümseme alırken. "Kardeşim Dosyayı Sizin odanıza bırakmamı belirtti." Hemen konuşmaya girerek masasına doğru ilerlemeye başladım. Evet bıraktıktan hemen sonra çıkabilirdim. Masasının tam önüne gelerek masaya bırakarak Kendimi tebessüm etmeye zorladım. Şuan bu heyecandan tebessüm etmem çok zordu. Sonunda zorda olsa bunu başardığımda tebessüm ederek başımı kaldırıp gözlerimi gözlerine diktim. "Buyrun dosyanız." Geri çekilerek arkamı döndüm ki Çıkan erkeksi sesiyle olduğum yerde dönerek ona baktım. "Hemen gidiyor musunuz?" Sırıtması heyecanlandığımın anlamasının en büyük göstergesiydi. Bilerek yapıyordu. "Ah evet." Dedim Bozuntuya vermeyerek. Ve devam ettim. Ondan kaçtığımı anlamamalıydı. "Akşama yetiştirmem gereken siparişler varda." Açıklama yapmamla Sırıtışı genişledi. Hayır Böyle sırıtması hayra alamet değildi. "Akşama Hala çok var. Kahve saatime eşlik eder misiniz?" Beni daha da zor duruma bırakarak Ukala bir şekilde konuşmayı sürdürdüğünde Gülümsemeye devam ettim. "Ben-" İtiraz edecektim ki beni dinlemeden şirket Telefonunu eline almasıyla gözlerimin içine bakarak araladı dudaklarını. "Odama iki kahve lütfen." Dedi. Bu adam ne ara bu kadar nazik olmuştu? Telefonu kulağından çekerek yerine bırakmasıyla Eliyle önündeki koltuğu işaret etti. "Şöyle lütfen." Bıyık altından güldüğünü biliyordum. İtiraz edemeyeceğim için Çekinerek oturdum karşısındaki koltuğa. "Oturayım Madem." Dedim Tepkisizce. Bakışlarımı yüzüne çıkardığımda keyifli yüzüyle İçimden onlarca küfür savurdum Mina'ya. Şuan ne işim vardı benim burada? ... Önümedeki kahve fincanından bir yudum alarak masaya bıraktığımda üzerimde hissettiğim bakışlarla gerilmemeye çalışıyordum. Bu kadar yoğun ve delici bakması beni korkutmuyor değildi. Acaba hemen tüm kahveyi başıma dikip çıksam çok mu ayıp etmiş olurdum? "Görmeyeli nasılsınız?" Diyerek Konuyu açmasıyla Başımı Zorlukla kaldırarak yüzüne baktım. Şimdi ne gerek vardı konuyu açmaya? "İyiyim Jeon Bey. Siz nasılsınız?" Bey kelimesini bastırarak söylememle yüzünde bir yan sırıtış belirdi. Şuan heyecandan öldüğümü eminim ki titreyen sesimden anlamış olmalıydı. Elindeki fincanı tabağa bırakarak biraz eğildi. "Sizi gördüm daha iyi oldum." Keyifli sesi sinirimi bozsada bozuntuya vermeyerek gülümsedim. Hemen buradan gitmeliydim. Yoksa iyi bir konuya varmayacaktı bu konuşma. "Çok sevindim. Ben artık kalkayım. Müsadenizle." Diyerek oturduğum koltuktan ayaklanarak kırışan üstümü düzelttim. Kapıya doğru ilerlemeye başladım ki hissetiğim adım sesleriyle adımlarımı hızlandırmamla Gelen adım sesleride arttı. Yok artık peşimden mi geliyordu? Elimi kapı kulpuna uzatarak indireceğim sırada ensemde hissettiğim sıcak nefesle kapıyı geri kapatması bir oldu. Burnuma doluşan Kokusuyla kaskatı kesildim. Bu kadar yakınlık çok fazlaydı. "Ne zamana kadar kaçacaksın Benden?" İki Yanıma kollarını koyarak bedenimi sıkıştırmasıyla Kolları arasında ona döndüm. Gözleri gözlerime kenetlendi döndüğüm gibi. Yüzünü yüzüme yaklaştırarak burnunu burnuma değdirmesiyle geriye gitmeye çalıştım fakat kapı buna engel oldu. "Hiç bir şey olmamış gibi benden kaçamazsın." Dedi nefesini yüzüme verirken. Kalbim bu kadar hızlı çarpmamalıydı. "Bizim aramızda bir şey yok Jeon Bey." Buram buram gelen kokusu beni etkisi altına almadan Konuştum ve o bu yaptığıma alayla güldü "Hayır Aramızda bir şey var. Immm...Biz öpüştük değil mi?" Dedikleriyle nefeslerim sıkılaştı. "Sarhoştuk." Dedim olayı toparlamaya çalışarak. "Sarhoştuk yada değildik. Ama biz öpüştük." Birbirine karışan soluğumuzu derince içine çektiğinde bakışları dudaklarıma kaydı. "Evet öpüştük. Ama bu bilinçsizce olan bir şeydi." "Ne o bilinçlice olmasını mı istiyordun?" Dudaklarıma bakarak bu cümleyi söylemesi beni heyecanlandırsada kendimi toparladım. "Bunu demek istemediğimi sizde biliyorsunuz Jeon Bey." Israr etmem hoşuna gitmemiş olacak ki sıkıntılı bir nefes verdi yüzüme doğru. "Belki ben bunu anlamak istiyorum?" Dedikleriyle gözlerim fal taşı gibi açıldığında O devam etti. "Ben Dudaklarının tadını hatırlayacak kadar ayıktım. Ve O gece dün gibi aklımda. O hissettiklerim hala benimle." Şaşkınlık içerisinde Yüzüne baktım. O benim aksime gülümsüyordu. Dudaklarıma biraz daha yaklaşırken kalbim çıkacak gibi atmaya başladı. "İllaki senden hoşlandığımı mı söylemeliyim? Eğer istediğin buysa Senden deli gibi hoşlanıyorum. Sana karşı hissettiklerim artık önüne geçemeyeceğim kadar, kendime engel olamayacağım kadar yoğun." Yaptığı itiraf ile hareketsiz kaldım. "Sende benden hoşlanıyorsun. O zaman şimdi seni doyasıya öpebilirim. O gece ki gibi değil. Doyasıya. Doyumsuzca." Dudaklarımı yaklaştığı sırada Konuşmamla onu böldüm. "Ben...Şey..." Elim ayağım birbirine dolaşmış ki konuşmaya çalışmamla tatlı tatlı gülümsedi. "Seni bu kadar etkilediğim halde Bunu inkar edemezsin. Şimdi..." Dudaklarıma tekrar yaklaştığında Bu sefer izin verdim. Belkide artık izin vermeli kalbimi bu kadar delicesine çarptıran bu bedenin sahibine kendimi bırakmalıydım. Bu yaptığım onu gülümsetirken Dudaklarımızı birleştirmeden önce son kez fısıldadı dudaklarıma odaklanmışken. "Çiçek gibi kokarak beni esir ettiğin yetmezmiş gibi şimdi de dudaklarınla esir ediyorsun." SON
💐JJK ile hayal et | Kız kardeşinin asistan olarak yanında çalıştığı Ceo sana olan aşkını itiraf eder | 💐 Jeon Jungkook & Kim Arya 💐 İstek kurgudur 💐 Aurora'nın kaleminden 💐Şarkıyla okumanızı tavsiye ederim 💐Keyifli okumalar! ' "Yiaaa Unnie lütfennn! " Telefonun ucundan kulağımı delecek şekilde bağıran Mina ile sıkıntılı bir nefes alarak sabır çektim. "Mina Gelmeyeceğim." Dedim kararlı bir şekilde. Şuan gidemeyecek kadar yorgun bir o kadar da isteksizdim çünkü. "Ya Arya Lütfen Bay Jeon çok kızacak bana. Şirketten de çıkmama izin vermiyor ki. Çok yakın senin çiçekçi dükkanına. Lütfen. Kovulmak istemiyorum." Yalvararak konuşmasıyla elimle başımı avuşturdum. Tanrım Bu kadar yorgun bir şekilde hiç bir yere adım atamazdım. Hem Neden bu kadar unutkandı ki? Özellikle önemli bir dosyayken. "Bak cidden Bay Jeon beni kovmak üzere. Lütfen kız kardeşine acı. Yalvarırım." Dedi tekrardan. Gözlerimi açıp kapayarak İç çektim. "Neden bu kadar unutkansın ki?" Sitem ederek konuştum telefona doğru. "Geleceksin değil mi?" Masum rolüne büründüğünde Oturduğum yerden ayaklarımı yere vurarak ayaklandım. Bu kızı öldürmek istiyordum. "Geleceğim başımın belası. Geleceğim." Yorgunluktan ağlayacak duruma gelmiştim. Benim çok akıllı kız kardeşim Çok önemli olan o dosyayı Evde unutmuştu ve benim deli gibi yorgun olduğumu bildiği halde benden istemesi sinirlendirmişti beni. Dakikalardır ikna etmeye çalışıyordu beni ve başarmıştıda "Seni çok seviyorum. Hemen gel." Diyerek telefonu kapattığında masanın üzerindeki çantamı sinirle elime alarak dükkanımın dinlenme odasından çıktım. Tabiiki çok severdi Beni. Sonuçta her işine koşan bir ablası vardı. Hızlı bir o kadar da sert adımlarla Odadan çıkmamla Yapılı bir bedenle çarpışmam bir oldu. Başımı tutarak yavaşça geri çekilmemle Han'ın hemen kendini toparlaması bir oldu. "Aish!" Diyerek çığlık atmamla irkilirken yerinden sıçramasıyla gülmeme engel olamadım. "Bu sefer kim sinirlendirdi seni? Az sakin ol biraz." Dediğinde Saçlarımı düzelterek Ters ters baktım ona. Şuan benimle uğraşmak istemezdi. "Hiçte bile. Hep sakinim Ben. Sadece şu kardeşim bir gün ciddî anlamda delirtecek beni." Demem yüzünde tebessüm oluştururken Saçımdaki çiçeği alarak araladı dudaklarını. "Bu sefer ne Yaptı?" Diye keyifle sordu. Artık başka ne yapabilirdi ki? Tamam bir dosya için olayları bu kadar büyütmem abartıydı. Ama Şuanki yorgunluğum yüzünden katliam bile çıkartırdım. "Çok önemli olan dosyasını evde unutmuş. Onu götürmemi istiyor ve ben yorgunluktan adeta ölüyorum." Dedim ağlamaklı sesle. Kıkırdamasıyla Elimdeki çantayı daha sıkı kavrayarak dükkanımın çıkışına doğru yürümeye başladım. "Dükkana sahip çık." Çıkışa doğru ilerlerken bağırmamla Cevapladı beni. "Tamamdır. Hemen gel Kahverlerimizi Yapıyorum." Daha fazla beklemeden Dükkandan çıkarak kaldırıma ayak basmamla sakinleşmek adına derin bir nefes çektim. Bu kadar yorgunken ve akşama 2 saat kalmışken Olacak iş değildi bu. Akşam siparişleri hazırlayacaktım Han ile birlikte. Onunda yardımı bana dokunsada Yine zorlayıcı bir işti. "Tanrım Şu temiz havayı ciğerlerime sabır namına doldur. Dedim Gökyüzüne bakıp derin bir nefes çekerek. Hızlı bir o kadar da yorgun adımlarla ilerlediğim sırada Yanlış yolda olduğumu yeni farketmemle sabırla tekrar arkamı dönerek ters yöne doğru yürümeye başladım bu seferde. " Delirmek üzereyim." ... Üstü başımı düzelterek Şirkete giriş yapmamla Bakışlarım Anında insanlarda gezinmeye başladı Herkes Beni fark etmeyecek kadar kendi işiyle ilgileniyordu. Harıl harıl çalışmalarıyla yüzümü buruşturdum. "Bu kadar çalışarak hayatınıza maddiyattan başka bir şey katmıyorsunuz." Dedim kendi kendime. Bu kadar çalışmaları kimisine göre kariyer olsada bana çok aptalca geliyordu. Her şey para değildi. Kariyer değildi. Maddiyat değildi. Hayat kısaydı. Biraz kendimize zaman ayırmalı mutlu olmaya bakmalıydık. Maddi zenginlik değilde manevi zenginlik edinmeliydik. Sonuçta bu para gelip geçiciydi. Ama Maneviyat hep bizim için varolacaktı değil mi. Daha fazla beklemek istemediğimden İçeriye doğru ilerlemeye başladım. Mina'nın odasının nerde olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Bu şirkete bir kez gelmiştim sadece. Bu gayette normaldı. Yavaş yavaş ilerlememle Çalışanlardan birine soracaktım ki çalan telefonum ile duraksadım. Elimde titreyen telefonu kaldırarak arayana baktığımda hemen onayladım. "Mina?" "Unnie Şuan şirketteyim fakat hemen toplantıya geçmem lazım. Sen eğer geldiysen dosyayı Bay Jeon'un odasına bırakır mısın?" Hızlı hızlı konuşmasıyla Acelesi olduğu çok belliydi. "İkinci kat Sondaki oda. Büyük harflerle Jeon Jungkook yazıyor girişte. Hemen geçmem lazım. " Ama-" "Çok teşekkür ederim. Ben kapattım." Konuşmama bile izin vermeden kapatmasıyla Sinirden solumaya başladım. O odaya değil girmek Jeon Jungkook'u görmeye bile hazır değildim. Son yaşadığımız o olaydan sonra utançtan yüzüne bile bakacağımı sanmıyordum ki bunu hayatta yapamazdım. Bakışlarım elimdeki dosyaya gittiğinde başka çarem olmadığını anlamamla Sıkıntıyla ofladım. "Seni öldüreceğim Mina." Kendi kendime sinirle konuşarak hemen bu şirketten ayrılmak istediğim için Yürümeye başladım. Sadece İçeriye girip Dosyayı bırakarak geri çıkacaktım. Evet sadece bu. Yapabilirdim. ...
Devam 1
Siyah gösterişli kapının önünde adımlarımı Durdurduğumda Stresten Kalp atışlarım hızlanmıştı. Derin derin nefesler alarak kendimi sakinleştiemeye çalışarak Kapıya doğru ilerlemeye başladım.
"Evet Arya Sakin ol. İçeriye geçecek dosyayı verecek hemen geri çıkacaksın. Sadece bu. Sonra koşarak hatta uçarak buradan çıkacağız."
Kendi kendime konuşarak teşvik etmemle son kez derin bir nefes alıp verdim.
"Evet. Hazırım."
Daha fazla beklemeden ani bir cesaretle kapıyı iki kez tıklatarak geri çekildim. Beklemeye başlamıştım ki Hemen gelen sesle Göz devirmem bir oldu. Bir insan bu kadar mı dakik olurdu?
"Gir."
Keskin sesi kulaklarımı doldururken Heyecandan adeta titreyen elimi kapının kulpuna uzatarak indirdim. Kapıyı yavaşça aralayarak İçeriye adım atmamla anında bakışları beni bulduğunda beklemiyormuş gibi kaşları havalandı. Bende kendimi burada beklemiyordum ama işte şartlar.
"Merhaba Jungkook Bey."
Dedim içeriye girip kapıyı tamamiyle kapatarak. Kaçacağım dedim ama merhaba dememem görgüsüzlük olurdu.
"Sizede merhaba Arya Hanım."
Dedi şaşkınlığının yerini gülümseme alırken.
"Kardeşim Dosyayı Sizin odanıza bırakmamı belirtti."
Hemen konuşmaya girerek masasına doğru ilerlemeye başladım. Evet bıraktıktan hemen sonra çıkabilirdim. Masasının tam önüne gelerek masaya bırakarak Kendimi tebessüm etmeye zorladım. Şuan bu heyecandan tebessüm etmem çok zordu. Sonunda zorda olsa bunu başardığımda tebessüm ederek başımı kaldırıp gözlerimi gözlerine diktim.
"Buyrun dosyanız."
Geri çekilerek arkamı döndüm ki Çıkan erkeksi sesiyle olduğum yerde dönerek ona baktım.
"Hemen gidiyor musunuz?"
Sırıtması heyecanlandığımın anlamasının en büyük göstergesiydi. Bilerek yapıyordu.
"Ah evet."
Dedim Bozuntuya vermeyerek. Ve devam ettim. Ondan kaçtığımı anlamamalıydı.
"Akşama yetiştirmem gereken siparişler varda."
Açıklama yapmamla Sırıtışı genişledi. Hayır Böyle sırıtması hayra alamet değildi.
"Akşama Hala çok var. Kahve saatime eşlik eder misiniz?"
Beni daha da zor duruma bırakarak Ukala bir şekilde konuşmayı sürdürdüğünde Gülümsemeye devam ettim.
"Ben-"
İtiraz edecektim ki beni dinlemeden şirket Telefonunu eline almasıyla gözlerimin içine bakarak araladı dudaklarını.
"Odama iki kahve lütfen."
Dedi. Bu adam ne ara bu kadar nazik olmuştu? Telefonu kulağından çekerek yerine bırakmasıyla Eliyle önündeki koltuğu işaret etti.
"Şöyle lütfen."
Bıyık altından güldüğünü biliyordum. İtiraz edemeyeceğim için Çekinerek oturdum karşısındaki koltuğa.
"Oturayım Madem."
Dedim Tepkisizce. Bakışlarımı yüzüne çıkardığımda keyifli yüzüyle İçimden onlarca küfür savurdum Mina'ya. Şuan ne işim vardı benim burada?
...
Önümedeki kahve fincanından bir yudum alarak masaya bıraktığımda üzerimde hissettiğim bakışlarla gerilmemeye çalışıyordum. Bu kadar yoğun ve delici bakması beni korkutmuyor değildi. Acaba hemen tüm kahveyi başıma dikip çıksam çok mu ayıp etmiş olurdum?
"Görmeyeli nasılsınız?"
Diyerek Konuyu açmasıyla Başımı Zorlukla kaldırarak yüzüne baktım. Şimdi ne gerek vardı konuyu açmaya?
"İyiyim Jeon Bey. Siz nasılsınız?"
Bey kelimesini bastırarak söylememle yüzünde bir yan sırıtış belirdi. Şuan heyecandan öldüğümü eminim ki titreyen sesimden anlamış olmalıydı. Elindeki fincanı tabağa bırakarak biraz eğildi.
"Sizi gördüm daha iyi oldum."
Keyifli sesi sinirimi bozsada bozuntuya vermeyerek gülümsedim. Hemen buradan gitmeliydim. Yoksa iyi bir konuya varmayacaktı bu konuşma.
"Çok sevindim. Ben artık kalkayım. Müsadenizle."
Diyerek oturduğum koltuktan ayaklanarak kırışan üstümü düzelttim. Kapıya doğru ilerlemeye başladım ki hissetiğim adım sesleriyle adımlarımı hızlandırmamla Gelen adım sesleride arttı. Yok artık peşimden mi geliyordu? Elimi kapı kulpuna uzatarak indireceğim sırada ensemde hissettiğim sıcak nefesle kapıyı geri kapatması bir oldu. Burnuma doluşan Kokusuyla kaskatı kesildim. Bu kadar yakınlık çok fazlaydı.
"Ne zamana kadar kaçacaksın Benden?"
İki Yanıma kollarını koyarak bedenimi sıkıştırmasıyla Kolları arasında ona döndüm. Gözleri gözlerime kenetlendi döndüğüm gibi. Yüzünü yüzüme yaklaştırarak burnunu burnuma değdirmesiyle geriye gitmeye çalıştım fakat kapı buna engel oldu.
"Hiç bir şey olmamış gibi benden kaçamazsın."
Dedi nefesini yüzüme verirken. Kalbim bu kadar hızlı çarpmamalıydı.
"Bizim aramızda bir şey yok Jeon Bey."
Buram buram gelen kokusu beni etkisi altına almadan Konuştum ve o bu yaptığıma alayla güldü
"Hayır Aramızda bir şey var. Immm...Biz öpüştük değil mi?"
Dedikleriyle nefeslerim sıkılaştı.
"Sarhoştuk."
Dedim olayı toparlamaya çalışarak.
"Sarhoştuk yada değildik. Ama biz öpüştük."
Birbirine karışan soluğumuzu derince içine çektiğinde bakışları dudaklarıma kaydı.
"Evet öpüştük. Ama bu bilinçsizce olan bir şeydi."
"Ne o bilinçlice olmasını mı istiyordun?"
Dudaklarıma bakarak bu cümleyi söylemesi beni heyecanlandırsada kendimi toparladım.
"Bunu demek istemediğimi sizde biliyorsunuz Jeon Bey."
Israr etmem hoşuna gitmemiş olacak ki sıkıntılı bir nefes verdi yüzüme doğru.
"Belki ben bunu anlamak istiyorum?"
Dedikleriyle gözlerim fal taşı gibi açıldığında O devam etti.
"Ben Dudaklarının tadını hatırlayacak kadar ayıktım. Ve O gece dün gibi aklımda. O hissettiklerim hala benimle."
Şaşkınlık içerisinde Yüzüne baktım. O benim aksime gülümsüyordu. Dudaklarıma biraz daha yaklaşırken kalbim çıkacak gibi atmaya başladı.
"İllaki senden hoşlandığımı mı söylemeliyim? Eğer istediğin buysa Senden deli gibi hoşlanıyorum. Sana karşı hissettiklerim artık önüne geçemeyeceğim kadar, kendime engel olamayacağım kadar yoğun."
Yaptığı itiraf ile hareketsiz kaldım.
"Sende benden hoşlanıyorsun. O zaman şimdi seni doyasıya öpebilirim. O gece ki gibi değil. Doyasıya. Doyumsuzca."
Dudaklarımı yaklaştığı sırada Konuşmamla onu böldüm.
"Ben...Şey..."
Elim ayağım birbirine dolaşmış ki konuşmaya çalışmamla tatlı tatlı gülümsedi.
"Seni bu kadar etkilediğim halde Bunu inkar edemezsin. Şimdi..."
Dudaklarıma tekrar yaklaştığında Bu sefer izin verdim. Belkide artık izin vermeli kalbimi bu kadar delicesine çarptıran bu bedenin sahibine kendimi bırakmalıydım. Bu yaptığım onu gülümsetirken Dudaklarımızı birleştirmeden önce son kez fısıldadı dudaklarıma odaklanmışken.
"Çiçek gibi kokarak beni esir ettiğin yetmezmiş gibi şimdi de dudaklarınla esir ediyorsun."
SON
Kısa ama kısa yazsan bile neden bu kadar iyi yazıyorsunnn✨✨
😽
kısa ama yinede guzel olmuss
@Stau_Jeongguk Cerezlik kurgu
💐JJK ile hayal et | Kız kardeşinin asistan olarak yanında çalıştığı Ceo sana olan aşkını itiraf eder |
💐 Jeon Jungkook & Kim Arya
💐 İstek kurgudur
💐 Aurora'nın kaleminden
💐Şarkıyla okumanızı tavsiye ederim
💐Keyifli okumalar!
'
"Yiaaa Unnie lütfennn! "
Telefonun ucundan kulağımı delecek şekilde bağıran Mina ile sıkıntılı bir nefes alarak sabır çektim.
"Mina Gelmeyeceğim."
Dedim kararlı bir şekilde. Şuan gidemeyecek kadar yorgun bir o kadar da isteksizdim çünkü.
"Ya Arya Lütfen Bay Jeon çok kızacak bana. Şirketten de çıkmama izin vermiyor ki. Çok yakın senin çiçekçi dükkanına. Lütfen. Kovulmak istemiyorum."
Yalvararak konuşmasıyla elimle başımı avuşturdum. Tanrım Bu kadar yorgun bir şekilde hiç bir yere adım atamazdım. Hem Neden bu kadar unutkandı ki? Özellikle önemli bir dosyayken.
"Bak cidden Bay Jeon beni kovmak üzere. Lütfen kız kardeşine acı. Yalvarırım."
Dedi tekrardan. Gözlerimi açıp kapayarak İç çektim.
"Neden bu kadar unutkansın ki?"
Sitem ederek konuştum telefona doğru.
"Geleceksin değil mi?"
Masum rolüne büründüğünde Oturduğum yerden ayaklarımı yere vurarak ayaklandım. Bu kızı öldürmek istiyordum.
"Geleceğim başımın belası. Geleceğim."
Yorgunluktan ağlayacak duruma gelmiştim. Benim çok akıllı kız kardeşim Çok önemli olan o dosyayı Evde unutmuştu ve benim deli gibi yorgun olduğumu bildiği halde benden istemesi sinirlendirmişti beni. Dakikalardır ikna etmeye çalışıyordu beni ve başarmıştıda
"Seni çok seviyorum. Hemen gel."
Diyerek telefonu kapattığında masanın üzerindeki çantamı sinirle elime alarak dükkanımın dinlenme odasından çıktım. Tabiiki çok severdi Beni. Sonuçta her işine koşan bir ablası vardı. Hızlı bir o kadar da sert adımlarla Odadan çıkmamla Yapılı bir bedenle çarpışmam bir oldu. Başımı tutarak yavaşça geri çekilmemle Han'ın hemen kendini toparlaması bir oldu.
"Aish!"
Diyerek çığlık atmamla irkilirken yerinden sıçramasıyla gülmeme engel olamadım.
"Bu sefer kim sinirlendirdi seni? Az sakin ol biraz."
Dediğinde Saçlarımı düzelterek Ters ters baktım ona. Şuan benimle uğraşmak istemezdi.
"Hiçte bile. Hep sakinim Ben. Sadece şu kardeşim bir gün ciddî anlamda delirtecek beni."
Demem yüzünde tebessüm oluştururken Saçımdaki çiçeği alarak araladı dudaklarını.
"Bu sefer ne Yaptı?"
Diye keyifle sordu. Artık başka ne yapabilirdi ki? Tamam bir dosya için olayları bu kadar büyütmem abartıydı. Ama Şuanki yorgunluğum yüzünden katliam bile çıkartırdım.
"Çok önemli olan dosyasını evde unutmuş. Onu götürmemi istiyor ve ben yorgunluktan adeta ölüyorum."
Dedim ağlamaklı sesle. Kıkırdamasıyla Elimdeki çantayı daha sıkı kavrayarak dükkanımın çıkışına doğru yürümeye başladım.
"Dükkana sahip çık."
Çıkışa doğru ilerlerken bağırmamla Cevapladı beni.
"Tamamdır. Hemen gel Kahverlerimizi Yapıyorum."
Daha fazla beklemeden Dükkandan çıkarak kaldırıma ayak basmamla sakinleşmek adına derin bir nefes çektim. Bu kadar yorgunken ve akşama 2 saat kalmışken Olacak iş değildi bu. Akşam siparişleri hazırlayacaktım Han ile birlikte. Onunda yardımı bana dokunsada Yine zorlayıcı bir işti.
"Tanrım Şu temiz havayı ciğerlerime sabır namına doldur.
Dedim Gökyüzüne bakıp derin bir nefes çekerek. Hızlı bir o kadar da yorgun adımlarla ilerlediğim sırada Yanlış yolda olduğumu yeni farketmemle sabırla tekrar arkamı dönerek ters yöne doğru yürümeye başladım bu seferde.
" Delirmek üzereyim."
...
Üstü başımı düzelterek Şirkete giriş yapmamla Bakışlarım Anında insanlarda gezinmeye başladı Herkes Beni fark etmeyecek kadar kendi işiyle ilgileniyordu. Harıl harıl çalışmalarıyla yüzümü buruşturdum.
"Bu kadar çalışarak hayatınıza maddiyattan başka bir şey katmıyorsunuz."
Dedim kendi kendime. Bu kadar çalışmaları kimisine göre kariyer olsada bana çok aptalca geliyordu. Her şey para değildi. Kariyer değildi. Maddiyat değildi. Hayat kısaydı. Biraz kendimize zaman ayırmalı mutlu olmaya bakmalıydık. Maddi zenginlik değilde manevi zenginlik edinmeliydik. Sonuçta bu para gelip geçiciydi. Ama Maneviyat hep bizim için varolacaktı değil mi. Daha fazla beklemek istemediğimden İçeriye doğru ilerlemeye başladım. Mina'nın odasının nerde olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Bu şirkete bir kez gelmiştim sadece. Bu gayette normaldı. Yavaş yavaş ilerlememle Çalışanlardan birine soracaktım ki çalan telefonum ile duraksadım. Elimde titreyen telefonu kaldırarak arayana baktığımda hemen onayladım.
"Mina?"
"Unnie Şuan şirketteyim fakat hemen toplantıya geçmem lazım. Sen eğer geldiysen dosyayı Bay Jeon'un odasına bırakır mısın?"
Hızlı hızlı konuşmasıyla Acelesi olduğu çok belliydi.
"İkinci kat Sondaki oda. Büyük harflerle Jeon Jungkook yazıyor girişte. Hemen geçmem lazım.
" Ama-"
"Çok teşekkür ederim. Ben kapattım."
Konuşmama bile izin vermeden kapatmasıyla Sinirden solumaya başladım. O odaya değil girmek Jeon Jungkook'u görmeye bile hazır değildim. Son yaşadığımız o olaydan sonra utançtan yüzüne bile bakacağımı sanmıyordum ki bunu hayatta yapamazdım. Bakışlarım elimdeki dosyaya gittiğinde başka çarem olmadığını anlamamla Sıkıntıyla ofladım.
"Seni öldüreceğim Mina."
Kendi kendime sinirle konuşarak hemen bu şirketten ayrılmak istediğim için Yürümeye başladım. Sadece İçeriye girip Dosyayı bırakarak geri çıkacaktım. Evet sadece bu. Yapabilirdim.
...
Coookkk iyiii yaziyorsun.HARİKULADE❤❤
Teşekkür ederim güzelim
Ayy bu aşırı romantikti 😍
:))
Wiiii bayildim
Of offf çok güzeldi
😽😽
cok iyisin ya bu iste
Teşekkür ederimmmm
Vayy çok güzel yazmışsın
Mırkemmel
😽😽
Yaaa yeni kurgu gelmişş😍
Kısa oldu ama
@@AurorasssJ1kısa bile olsa çok guzel olmuş❤
Çok iyi teşekkür ederim yazdığın için❤ hatta başların düşündüğum gibi yazmışsın🙃
Rica ederim buna sevındım
🩵