Nevzat Hoca'dan tespit : "İlker biz seninle böyle devam edelim konuşmaya, aklıma çok güzel şeyler getiriyorsun :)"👍🏻 Hem İlker hocanın hem de Flu'nun alametifarikası sonsuz merak ve cesaret değil mi zaten...
yalın alpay da aynısını demişti. o kadar doğal bir etki ki bu, ancak olmadığında belli oluyor. mesela flu'ya konuk olan kişileri flu dışında izleyerek çok net anlaşılabiliyor veya ilker hocanın önceden olup sonradan olmadığı yerlere bakınca :D
Çok doğru. İlker Hoca'nın bu denli meraklı ve bilgili olması sayesinde konuklar da rahatça fikirlerini dile getirebiliyorlar. Buna karşılık, ülkemizde merak eden insan gerizekalı ve bilgisiz olarak algılandığı için hocayı cahil gören bir kesim de yok değil; onlara üzülmekten başka bir şey yapamıyoruz.
@@lepreponderant5263 bence bunu referans yoluyla yaptıkları için böyle. kendilerinin cahil olmadıklarına inanıyorlar + cahil olmayanların kendileri gibi olduğunu zannedip indirgeme yapıyorlar. kendileri gibi düşünmeyen birisi de kendilerinden olmayan grup için en belirgin gösterge olduğundan otomatikman "cahil" diyorlar.
@@florentinhonorius613 Tamamen katılıyorum size :) İlker Hoca'nın bir tanıdığı değilim, ifa ve flutv yayınlarını hiç kaçırmadan hakkıyla izleyen ve sadece iki kez söyleşilerinde kendisiyle sohbet edebilme imkanı bulan biri olarak çok net şunu diyebilirim, İlker Hoca muazzam şeffaf, dürüst, sanılanın aksine insancıl ve bir şeyleri dert edinmiş bir kişi :) aslında iyi her izleyicinin görebileceği gibi. Kendisinin başarısını bunlara bağlamak mümkün. Gerçeklik hakkında da hep bahsettiği gibi fake olan bir şekilde saklı kalamaz...
@@kentakorma8423 akli sağlığı veya anlattıklarının ilginçliğine dair aşağılayıcı anlamda söylemedim zaten. Adam ağzını açtığı gibi her saniyede tahayyülün coşuyor ve bütün imajlar akıp giderken nöronların tam gaz seferber oluyor. Çok büyük bir şevk ve enerjiyle tam bir zeka gösterisi ve boş değil kesinlikle
Flutv'nin kuşkusuz en iyi videolarından biri olmuş. Bizi bu videolarla karşılaştıran İlker hocaya teşekkürü borç bilirim. Nevzat hocanın bu coşkulu anlatımı bizi heyecanlandırıyor
O kadar ustalikla ve iyi bir sekilde bagliyor ki hocamiz, dinlerken asla bütunden kopmadım ve kaybolmus hissetmedim. Cok faydalı bir icerik olmus, bunu da tüm seriyi de tekrar tekrar izlemek istiyorum. Aslında ucundan kıyısından kulturel calismalar konusunda birseyler okumaya calisan ve bu konuda graduate study duşunen biri olarak akillara gelen soruları cok güzel acikladi.. Tesekkurler flutv bu imkani verdiginiz icin.
flu tv içerisinde içeriğini anlayamadan dinlediğim tek seri ama Nevzat Hocamın muhteşem kavgası, tüm insanlığa aynı anda kafa tutması harika... Elinize sağlık.
postmodernizmin fransadan çıkışıyla denazifikasyon arasında bağlantı kurmamıştım hiç. hocayı ilk defa izledim. kafamda dağınık bulunan bazı konuları yarım saatte derleyip topladı kendisi. çok iyiydiç
Sayın hocam sizi keşfedeli dört ay oldu benim ayıbım biliyorum sizi, donanımınızı Ve üslubunuzu hayranlıkla İzliyorum. Mit ve edebiyat konularına getirmiş olduğunuz yaklaşım ve yorumlarınız Çok lezzetli . İyi ki sizinle aynı çağda yaşıyoruz. Post modern orta çağımızın katlanılabilir olmasına katkınız çok büyük. Teşekkür ediyorum saygılarımla
Bölüm 3: Pozitivizm tartışmasının sosyolojinin yöntemi ve değer yargılarıyla(Politik eylemler bilimsel olarak temellendirilebilir mi tartışması) ilgili olduğunu söylemiştik. Bu tartışmanın iki cephesindeki düşünürlerden biri, felsefi sosyal teori geleneğinde (Hegel, Marx) yer alan Frankfurt okulu üyelerinden Adorno ötekisi ise eleştirel rasyonalistlerden Karl Popper’dır. Tartışmanın taraflarından Adorno sosyal kuramların temel hareket tarzı olarak bütünlüğü (totalite) savunurken Popper sosyolojik kuramların tikelden hareket etmesi gerektiğini düşünüyordu. Tarafların uzlaştığı noktaysa kuram oluşturmada değer yargılarının daima işe karıştığı düşüncesidir. Totallikten kasıt yapısal bağlardır. Sosyoloji toplumsal yapıları, bu yapılar arasındaki bağları ve toplumsal-yapısal değişimlerin temelindeki dinamiği (değişimi sağlayan güç, bu kimi zaman sınıflar arası mücadele (Karl Marx) kimi zaman toplumsal yapının o anki konstellasyonundan kaynaklanan güç dengeleridir (Norbert Elias). Sosoyolojinin totalden (bütünden) hareket etmesi gerektiğini savunan Frankfurt okuluna göre tikelden hareket edildiği sürece ana sorun ya da sorunların ne olduğu ortaya konamaz ve yalnızca bu sorun ya da sorunların semptomlarıyla beyhude bir uğraşıya yelken açılır. Frankfurtlulara göre ancak totalden hareket eden ve kendi üzerine dönüp düşünen bir sosyoloji bilim olma sıfatını hak eder. Bu sosyal-felsefe ( ya da sosyal olanın felsefesi) elbette kendi alt araştırma alanından ve öteki bilim ve bu bilimlerin alt araştırma alanlarından gelen verileri baz alarak konuşur genel üzerine. Bu önemli tartışmadan bugün genel anlamda Popper’in galip çıktığını söyleyebiliriz. Bunda günümüzde kendini kapitalist sistemin çelişkilerinin çoğu zaman üzerini örtmeye, kimi zaman bunlara geçici çözümler üretmeye adamış Amerikan sosyolojisi ve Amerikan tarzı sosyoloji eğitimi etkilidir. Sosyoloji eğitimi, sistemin işine yarayacak teknik eleman yetiştirme aygıtına dönüşmüş durumdadır. Güncel eğitim reformları ( örneğin Bologna süreci) tam da eğitimin bu yöndeki değişimini standartlaştırıp globalleştirmeye hizmet etmektedir. Hatta artık sosyoloji, felsefe gibi derslerin verilmesi bile gereksizdir bazı İngiliz parlamenterlere göre. Sistemin ihtiyacı olan sistemin işini görecek teknik elemanlardır. Bütünün (totalin) üzerine düşünen, çözümler üreten beyinler sistemin en son isteyeceği sosyolog ve filozof tipidir (68 hareketlerine öncülük edenler tüm ülkelerde genelde sosyoloji öğrencileriydi). Popper’ın dediği gibi tikelden ya da postyapısalcılar gibi dilden hareket etmenin ne manaya geldiğini bir örnekle açıklamaya çalışalım. Bugün kadınların sosyal hayatta erkeklere göre dezavantajlı olması ataerkil toplum yapısına dayandırılır. Ancak kimse bu ataerkil yapının neden değişmediği konusunda düşünmez. Frankfurtlular bu olguyu yani olumsuz olanın bir türlü değişmemesi durumunu kapitalist düzenin pek kutsadığı o burjuva aile yapısını yine kapitalist düzenin kendi bekası için koruması gerektiğiyle açıklarlardı. Bugün feminist hareketler postyapısalcıların da etkisiyle dil üzerinden sürdürülmektedir. Sorunun kökenine inip onu değiştirmek yani politik olarak aktif olmak yerine feminist tartışmalar dil üzerinden sürdürülmektedir: Kadınlara kadın mı yoksa bayan mı diyeceğiz. Sanki kadına bayan değil de kadın dediğimiz de kadın cinayetleri son bulacak, kadınlar toplumsal hayatta hak ettiği statüyü elde edeceklermiş gibi… Frankfurt okulu bir cephede Avusturya pozitivistlerine (Popper) karşı mücadele verirken diğer bir cephede Parisli postyapısalcılara (Lyotard, Derrida vs.) karşı bir mücadele veriyordu. Bu tartışmanın da Frankfurtlular aleyhine sonuçlandığını şimdiden söyleyebiliriz. Bunun da nedeni postyapısalcıların yapısöküm yöntemini ihrac eden Amerika’dır. Marksizme karşı açılan savaşta Amerika bundan daha iyi bir silah bulamazdı. Sadece yapısökümcülerin hakikatin dibine yerleştirdikleri dinamitin fitilini ateşlemek kalıyordu Amerikan kapitalizmine. Bugün sanatta, felsefede yaratıcılığa değil de taklide, eskiye ve popüler olana (eğlenceye-entertaiment) yaslanan Amerikan ruhuna ne kadar da benziyor postmodern ruh. Bu bir tesadüf müdür? Tuhaf olan aynı postmodern düşünürler sanatın, hayatın gayri ciddileşmesini en az postmodern karşıtı düşünürler kadar eleştirirler. Postmodern kendi kuyruğunu ısıran yılan gibidir adeta: kendisinin neden olduğu sonuçları eleştiren ama bunu değiştirmekten aciz bir düşünce gibi. Zira postmodernle özdeşleşen yapısöküm yöntemi gerçekliği değiştirmeyi kendine amaç edinen ve bu nedenle teori pratik birlikteliğini gerekli gören Marksizmin ve onun devamı olan Frankfurt okulunun aksine gerçekliği betimlemek, çelişkileri ortaya çıkarıp bırakmakla yetinir. Foucoult tarihin sıçramalarla ilerlediğini söylerken bu sıçramaların dinamiği hakkında hiçbir söz etmez. Postyapısalcılar özneyi iptal ettiklerinden ortada sanki kendinden menkul bir değişim dönüşüm varmış gibi bir izlenim edinir insan. Sonuç olarak ortada olan bitene neden olan bir özne yok ise o zaman kimseye de kızamaz insan. Olanı olduğu şekliyle kabullenmekten başka bir seçenek kalmaz ona. Lyotard’ın büyük anlatıların sonunu ilan ettiğini bununla da öncelikli olarak Marksizmi kastettiğini söylemiştik. Marksizm tıpkı Platon’un Devlet’i gibi bir sosyal teoriydi. Nasıl ki yapısöküm hayatı (aslında metin) okuma yöntemiyse Marksizm de, Frankfurt okulunun negatif diyalektiği de sosyal olanı okuma yöntemleridirler (sosyal teori). Bunlarda modernin amaçları (daha iyi bir topluma ulaşma hedefi) korunur. Yapısöküm, hermeneutik gibi bir metin okuma (analizi) yöntemidir aslında. Burada kimin ne dediği önemli değildir. Toplum nerede, nereye gidiyor bu sorular önemsizdir. Metin dilin yapılarıyla oluşur, dil düşünceden ayrı değildir. Bu bağlamda yapısökümcüler metni tarihsel gerçekliğinden koparır dolayısıyla onu (dolayısıyla da düşünceyi) kendi içine hapsederler (dil=metin=düşünce kendine referanslıdır). Peki gerçek öyle midir? Platon’un kendi içinde yaşadığı toplumun krizine bir çözüm üretmeye çalıştığını bilmemiz bize onu anlamada hiç mi bir şey söylemez? Postmodernde-postyapısalcılıkta düşünce kendi içine gömülür. Gerçeklik-tarih tukaka edilir. Postmodernistler aydınlanma aklının vardığı noktadan (1. ve 2. Dünya Savaşları) hareketle aydınlanmanın ve aklının iflasını ilan ederlerken Adorno ve Horkheimer aydınlanmayı çok daha gerilere (Homeros’un Odyssee’sine) kadar götürürler. Onlara göre aydınlanma bitmemiş bir projedir ve postyapısalcılar böyle yaparak aydınlanma sürecinin temeline dinamit yerleştirmektedirler. 1. ve 2. Dünya savaşları aydınlanmanın amaç edindiği aklın değil aydınlanma ideallerine ihanet eden burjuva sınıfının eseriydi. Buradan bakıldığında Habermas’ın sırf bu nedenle bu ideallerden vazgeçen postyapısalcıları neden tutucu ilan ettiği daha iyi anlaşılır. Postyapısalcılara göre de hala bu iflas etmiş ideallere tutunmaktır aslında tutuculuk. Bu içinden çıkılmaz zaten de çıkılamamış bir tartışmadır. Eleştirel teorinin (Frankfurt okulu) melankolik bilimiyle yapısökümcülerin metinle oynamaktan zevk alan biliminden söz edilir kimi metinlerde. Konuyla alakalı değil ama bu konuya değinmek istiyorum. Bu melankolik tavrı acaba Spinoza felsefesiyle açıklayabilir miyiz? Erich Fromm, Spinoza’nın Ethica kitabının bir psikoloji kitabı olduğunu söyler. Spinoza aklı kullanarak, süreçleri nedenleriyle birlikte kavramaya ve bu şekilde de daha iyi hayatın imkânına işaret etmektedir. Şimdi, etkileri nedenleri ile birlikte kavradığında insan, nasıl davranacağını da bilecektir. Kötülüğün ne olduğunu açıkça söylemese de kötünün ne olduğunu söyler bize Spinoza. Kötü olan, kötü karışımdır. Neyin neyle karışımının kötü sonuçlar doğuracağını önceden bilirsek, bununla ilgili mefhumlarımız varsa, kötü karışımlara engel olabiliriz. Zira kötünün nedenlerini bilmek müdahalenin önünü açacaktır. Bu bağlamda müdahalenin önünü açma meselesi oldukça önemlidir. Bu noktaya birilerinin değinip değinmediğini bilmiyorum ama bu nokta Spinoza felsefesi açısından çok önemlidir. Nedenleri bilinen olgular, teoride müdahaleye açılır. Ve işte tam da bu durum ayrı bir kedere sürükler insanı. Nedenleri bilindiği halde bazı şeyleri değiştirmeye insanın gücünün yetmemesi onu kederlendirecektir. Birçok Marxist’in melankolik oluşunu açıklar mı bu acaba? Bu ödev için yaptığım kısıtlı okumalarda şunu gördüm. Postmodernle ilgili konuşmalarda sanki bir yerlerde tüm maddi koşullardan, ekonomik-politik ilişkilerden bağımsız bir postmodernizm varmış gibi davranılıyor. Adorno, kapitalist- postmodern dönemde yazarın ölümüyle ilgili olarak şu soruyu sorardı herhalde. Kendi istediğini değil de popüler olanı, sermayenin istediğini, yüksek kar sağlayan ürünleri yazmak zorunda bırakılmış bir yazar, yazar ve (onurlu bir) insan olarak acaba ne kadar yaşıyordur?
Bu dilsel fetişizmi biliyordum, modern felsefenin de sorundan çok sorunun söylenişinde kendini kaybettiğini görüyordum ama bu hissi en güzel şekilde açıklayan Nevzat Bey olmuş. Celâl Şengör bu yüzden seviliyor, semantikle zaman kaybetmiyor, insan yaratımını ve cafcaflı kavramları açıklamakla değil, doğayı (ve insan doğasını) açıklamakla uğraşıyor: Tüm bilimin ve felsefenin gerektirdiği gibi!
çok güzel bir yayındı emeğinize sağlık. felsefe veya edebiyat tandanslı kanallar birebir anlatıyor çoğu konuyu. bu program ise karşılaştırarak bir düşünme eylemi sağlıyor o yüzden değerli. seviliyorsunuz
@@miraygulsoy32 ne diyoruz ne anlıyoruz programını öneririm. belli bir kanalı yok fakat videolarını bulabilirsiniz youtube'da. bu yayına göre daha hafif tabi ama çok hoştur o program da
Mükemmel izah ettiniz... Age of Mythology aklıma geldi. Hatta şu resim gibi karşılıklı durmalılar: upload.wikimedia.org/wikipedia/tr/8/8e/The_Titans.jpg
Hocam dünyanın bir ucundan, Türkiye'de takip ettiğim nadir programlardan bir tanesi :) bir öğretmen olarak, ders niteliğinde izliyorum ve daha iyi anlamak için tekrar tekrar izleyeceğim. İlker hocama nacizane bir tavsiye; Nevzat hoca zaten hızlı ve ağır konuşuyor, videodaki kesim/geçişler çok hızlı olduğu için cümleden cümleye atlama oluyor ve takibi zorlaştırıyor. Bu program 3 saat olsa da izleriz biz, siz rahat olun... Tayland'dan büyük saygılar ve selamlar!
Hep söylerim, sahnen iyi olacak, eğitim öğretim ya da akademide isen... Hoca'yı kızdıran, heyecanlandıran ve bildiği konuları anlattığı o kadar belli ki. Kendini parlatma çabası taşımadan, taşı da gediğine koyarak hem kompakt hem tertemiz anlatıyor. Teşekkürler FLU TV. Teşekkürler Nevzat Hoca. 🙏
Bir kültür öğrencisi olarak Nevzat hocayı 35 dakika boyunca dinledim, sonuç olarak aklımda "bu videoda şu anlatılmıştır" diyebileceğim bir şey kalmadı. Konular arasındaki geçiş bu kadar hızlı olmasaydı çok daha iyi olurdu :/
Bu konuşmaların ruh sağlığını koruyucu bir yanı var. Ayrıca sinemanın geleceğinin parlak olduğu ve insanın her zaman aktif bir katılımcı olmak istemediğini ve pasif olarak ta büyük zevk aldığını Bu sohbetlerinizde de deneyimliyorum. Ancak kusurlu bir eserin de değerini azımsamıyorum. O kusuru değiştirme arzusu dayanılmaz olduğunda ortaya icatlar ve çok çeşitlilik çıkıyor ki bu çok eğlenceli. İyi ki varsınız.
Her zamanki gibi harika bir program. Birkaç kere daha izlemek gerekiyor bir yandan konuşulanları anlamaya çalışırken bir yandan google' da o ne bu ne diye bakıp duruyorum.
Video aklımdaki sorularla birleşince aklımda şöyle bir şey kaldı. 8milyar insanın sonsuz konfor içerisinde iletişim kurması, mahallelerdeki dünya çapında parlayabilecek insanların daha kolay farkedilmesini ve parlamasını sağladı. Bu şekilde de insanlığın gelişiminde bilimsel anlamda bir ivme oluştu. Lakin iletişimin daha kısıtlı olduğu zamanlarda insanlar kendilerini mahalle arkadaşlarıyla kıyaslayıp yaptıkları şeylerin daha değerli olduğunu düşünüyorlardı. Böylece herkesin birşeyler üretecek şevki oluyordu. Bu 8milyar insanın bu korkunç konforlu iletişimi dünya çapında iş yapabilecek insanların daha kolay farkedilmesini sağlarken ortalama insanın şevkini elinden almış oldu. Çünkü dünyadaki herkesle kendimizi kıyaslar olduk. İşte bu noktada hocamızın da bahsettiği sen bir damla değilsin okyanussun bakış açısı patladı, toplum kendini bir çöküşten kurtarsın diye. Ee hal böyle olunca da gereksiz, yalan yanlış özgüvenli insanlar saçma sapanlıklarını iyice coşturdu. Ozaman soru geliyor, iyi de hocam ne yapalım?
bu cağın vasat insanın üretim aşkını elinden almak yerine ona itici güç sağladığını düşünüyorum. Sizin savınızın aksine yaratici üretim yapmak insanın içten motive bir eylem olduğunu ve bir şeyler yapmak isteyen insanın dünyaca ünlü örnekleri görüp ben bu adamlara yetişemem boş ver dediğini sanmıyorum. Mesela elektrik konusunda meraklı bir insan "ben tesla olamam o yüzden boş ver" demek yerine teslanin ortaya koyduğu fikirlerden alabildiğini alıp geçmiş zaman elektrikcisinden daha iyi bir bilişsel konuma ulaşıyor. Mahalleliden alınan aferin geçmişte ne kadar dopamin sağlıyorsa hala o kadar dopamin sağlıyor. tek fark şu ki geçmişte aferin almak için 3 birim uzmanlık gerekirken belki bugün 5 birim uzmanlık gerekiyor ama günümüz şartlarında 5 birim uzmanlık kazanmak, geçmişte 3 birim uzmanlık kazanmaktan daha basit ve ulaşılabilir.
Flu TV TH-cam'tan beklentilerimi Nirvanaya taşıdı diyebilirim Ilker Hocam, gerçekten çok başarılı içerikler. Zevk ve merak izliyorum ve kendi adıma teşekkür ederim
Bir bilgisayar Mühendisliği öğrencisi olarak sosyal bilimler konusunda en azından temel düzeyde bilgim var ve yorum yapabiliyorum diye düşünürdüm her zaman. sonra bu programı izlemeye başladım...
gorseli edit edip aradaki bosluklari kirparak sureyi azaltma fikri guzel. bazi videolarda cok basarili uygulanmis, hatta degisik bir tad da veriyor ama bazilarinda izleyiciyi cok yoruyor. bu video oyle olmus
Harika bir bölüm hocam bağımlılık yaptınız İlker bey sizede çok teşekkürler devam videolarını sabırsızlıkla bekliyorum konuşulacak dinlenecek çok şey var zaman kısa biraz daha kısa aralıklarla vidolarınız çekilse çok memnun oluruz.
Postmodern zırvaların gayet güzel bir röntgeni çekilmiş. Böyle bir videoyu ben kendim hazırlayıp youtube koymak istiyordum. Ancak uslanmaz bir tembel oldugum için tüm diğer isteklerim gibi bunu da es geçtim. Ama sokal vakasının arka planıyla harika bir özeti olmuş. Tek kelimeyle bayıldım. 2 binli yılların başında ben bunları ünşversitede hocalarıma söylediğimde faşistlikle suçlanıyordum. Evet özel üniversitede okudum. Bu saçmalıkları matah şeyler gibi tekrarlayan sığırlar zeki öğrenci sıfatıyla taltif edilirdi. Biz bunca laf kalabalığının özünde sadece zırvaya tekabül ettiğini söylediğimizde “sen zaten kemalistsin, kafan basmaz” şeklinde ad hominem ile yıldırılmak istenirdik. Özellikle muğlak ve anlaşılmaz konuşmak zekaya yorulurdu. Ağzımız açık adeta bir tımarhane tecrübesi yaşar gibi yaşadık o yılları. Bilim mi? Ne bilimi? Bilim dediğin sadece hakim “paradigmadan” ibarettir. Yalnız bu akıldışı akım asla kendi başına evrilmedi. Arka planında bu papağanları eğiten bir düzen ve siyasal gerekçeler vardı. O gerekçeleri idrak etmeden sadece papağanlara bakarak konu tam olarak anlaşılamaz.
Hocam alınmasın ama gerçekten Burhan Altıntop çocukluğunda Tokat'tan çıkıp Almancı gitmiş, sonra gelip açık öğretim kamu yönetimi okumak yerine edebiyat profesörü olmuş gibi hissediyorum izlerken😁 çok keyifle izletiyor❤
İlker Canikligil: Sinemanın geleceği? Nevzat Hoca: Son derece bütün duyulara hitap etmeye başlayacak Yine Nevzat Hoca’dan ilham alarak ben: It’s a Brave New World yani😎 Var olasın hocam; yine bütün dertlerden uzaklaştırdın o güzel enerjinle ve muazzam dimağınla sarsarak🙏 ps: Eğlencelik bir kitap okuyorum şu an: Tom Robbins’in Ağaçkakan’ı. The Architecture of Belief’i sıraya koydum ama sizi dinledikten sonra. Nokta atışı için teşekkürler 🙏
ya şuan videonun yarısındayım ama sonunu bekleyemeden şunu söylemek istiyorum; bugüne kadar flu'da yapılan en derli toplu postmodernizm eleştrisini izliyorum, teşekkürler :)
Eğer iç ve dış tutarlıliga sahip örüntüler geliştirmek mümkün olursa gerçekliğin sonsuz sayıda izah biçimi olabilir, üstelik bunların ölçülebilir olduğu da gösterilebilir, yani bir aciklama türünü diğerinden üstün gösteren şey kusursuz veya tamir edilebilir, gecislilik içeren örüntüler kurulmuş olmasıdır, fakat bu tek değildir, tek olduğu kanitlanamaz
Çaycı olarak girmek isteyenlerin sayısı o kadar yükseldi ki çaycı enflasyonu oluştu ve bu yüzden yönetmen statüsünde eğitiminiz olması gerekiyor. Gerekli bilgi için... bana yazmayın, iyi günler.
Çok değerli bir hoca ama çok yükselerek ve biraz da daldan dala anlatınca, İlker hoca da her zamanki gibi durduramayınca tam istenilen gibi bir konuşma olmuyor sanırım, teşekkür ederim kendi adıma
Hocamızın entellektüel derinlik ve seriliğine sanırım teknik bir yöntemle müdahale ile konuşması hızlandırılarak manipüle ediliyoruz! Kutluyorum hocamızı ve FluTV’yi.🌹📚
Kronik bir sayısalcı olarak bu tarzı içerikleri çok faydalı buluyorum. O kadar ki felsefe/sanat/sosyoloji/edebiyat/kültür ile ilgili videolarınızı izlerken insanın parası yerine zamanını heba ettiği TH-cam denen bu pavyonda olduğumu unutuyorum :D Belki hala para kazanamadınız ama beni kazandınız.
Nevzat hocam çok tatlı enerjisine hayranım zaten ama İlker hocamın moderatörlüğüne de şapkalar çıksın,nasıl bir birikim 💛 ve her bölüm sonunda suratıma çarpan 'ne kadar cahilim,okumam öğrenmem gereken çok şey var' hissi 😊
3 ปีที่แล้ว +9
Yine nevzat hocanın odasının-kafasının içindeyiz 😁
Bilimin kutsallaştırılma saçmalığını, edebiyatın da bilimselleştirilmeye çalışılmasına içimden yapmak zorunda kaldığım zihinsel tepkimi bu seri ve hocamız sayesinde artık açık açık dile getiriyorum
3 ปีที่แล้ว +4
Sonunda birinin Fransız entellektüellerinin laf salatasını eleştirdiğini duymak çok güzel! Teşekkürler Nevzat Kaya! Ayrıca Almanlıktan aldığım tadı hiçbir şeyden almadım =)
Meraktan bir tane Nietzsche kitabı okumuşluğum vardır ama ilgimi çekmemişti bu konular. İtiraf ediyorum anlattığı çoğu şeyi anlamadım ama videoyu kapatamıyorum :) Hocamız süper.
Nevzat Hocamıza bize kendimizi postmodern moronlar olduğumuzu hissettirdiği için bir kez daha tebrik, saygı, sevgi, ceket ilikleme :)) Seviliyosunuz hocam!
izlerken düşündüren ve tam düşüncelerinizin içinde kaybolurken adeta içeriği kaçırmamanız adına :) Nevzat hocanın ani gürlemeleri ile sizi yeniden videoya çeken hoş düşünceli program. Nevzat hocanın dersinde uyuyakalmak aman düşman başına.
İlker beyin sorularının ilker beyin soruları değil bunu anlayarak izlemek daha görüş açıcı olur, İlker bey sorulan saçma soruları bilir kişiye sorup soruların ne kadar saçma olduğunu gösteriyor bu bakış açısıyla izlersek daha faydalı olur.
Bir tarih öğrencisi olarak okuduğumuz, gördüğümüz, duyduğumuz şeylerin political correct olmadan açıkça en toplu ve güzel anlatımı olmuş çok teşekkürler. Kendi kanalınızda böyle daha fazla program yapar mısınız kendi kendinize konuşur gibi ?
Nevzat Hoca'yı yeniden izleme şansımız var mı? Sosyal bilimci olarak çok rica etsek, doyamadık mitoloji yorumlarına.. Mesela canlı kitap klübü yapsak, biz de önceden okusak beraber yorumlasak. Parfüm'ü ne güzel anlatmıştı..
Flu tv, Türkiye’nin en ciddi “açık” üniversitesidir ve İlker Canikligil bu güzide kurumun “seçilmiş ve hak etmiş” rektörüdür.
Diktatörüdür desek daha doğru olur :D Severiz kendisini o ayrı..
Kendini atayan kayyum İlker Canikligil
@@tahaismetsevgili1801 hahaha dahi diktatör ilker canikligil
ötk başkanı
Seçilmiş olduğunu sanmıyorum xs
Nevzat Hoca'dan tespit : "İlker biz seninle böyle devam edelim konuşmaya, aklıma çok güzel şeyler getiriyorsun :)"👍🏻
Hem İlker hocanın hem de Flu'nun alametifarikası sonsuz merak ve cesaret değil mi zaten...
yalın alpay da aynısını demişti. o kadar doğal bir etki ki bu, ancak olmadığında belli oluyor. mesela flu'ya konuk olan kişileri flu dışında izleyerek çok net anlaşılabiliyor veya ilker hocanın önceden olup sonradan olmadığı yerlere bakınca :D
Çok doğru. İlker Hoca'nın bu denli meraklı ve bilgili olması sayesinde konuklar da rahatça fikirlerini dile getirebiliyorlar. Buna karşılık, ülkemizde merak eden insan gerizekalı ve bilgisiz olarak algılandığı için hocayı cahil gören bir kesim de yok değil; onlara üzülmekten başka bir şey yapamıyoruz.
@@lepreponderant5263 bence bunu referans yoluyla yaptıkları için böyle. kendilerinin cahil olmadıklarına inanıyorlar + cahil olmayanların kendileri gibi olduğunu zannedip indirgeme yapıyorlar. kendileri gibi düşünmeyen birisi de kendilerinden olmayan grup için en belirgin gösterge olduğundan otomatikman "cahil" diyorlar.
@@florentinhonorius613 Tamamen katılıyorum size :) İlker Hoca'nın bir tanıdığı değilim, ifa ve flutv yayınlarını hiç kaçırmadan hakkıyla izleyen ve sadece iki kez söyleşilerinde kendisiyle sohbet edebilme imkanı bulan biri olarak çok net şunu diyebilirim, İlker Hoca muazzam şeffaf, dürüst, sanılanın aksine insancıl ve bir şeyleri dert edinmiş bir kişi :) aslında iyi her izleyicinin görebileceği gibi. Kendisinin başarısını bunlara bağlamak mümkün. Gerçeklik hakkında da hep bahsettiği gibi fake olan bir şekilde saklı kalamaz...
@@florentinhonorius613 kesinlikle, ayrica gecen gun yalin alpay'in baska konusmalarina denk geldim ve flu tv'deki gibi akmadigini farkettim. ilker hoca maestro gibi konusmayi yonlendiriyor.
Nevzat hoca gerçek bi manyak açık ara kanaldaki favorim
Hiç de manyak gelmedi bana. Karmakarışık olaylar hakkında fikirleri olan ve bu fikirleri anlatan biri sadece
@@kentakorma8423 akli sağlığı veya anlattıklarının ilginçliğine dair aşağılayıcı anlamda söylemedim zaten. Adam ağzını açtığı gibi her saniyede tahayyülün coşuyor ve bütün imajlar akıp giderken nöronların tam gaz seferber oluyor. Çok büyük bir şevk ve enerjiyle tam bir zeka gösterisi ve boş değil kesinlikle
gercek bir dahi, benimde bu kanalda ki acik ara favorim :)
Bayılıyorum böyle manyaklara... Hatta yaşama sebebim falan... 🖤
Hocam hazır olda bekliyorduk, resmen yeni bağımlılığım oldu bu seri !!
Hayatımda izlediğim en güzel TH-cam videosu, mesele bu kadar kompakt anlatılabilir
29:56 Skriptosantrizm: Yazınsallık.
29:57 Pictosantrizm: Resimsellik. Google da araştırdığımızda sadece bu video çıkıyor 🌼
Flutv'nin kuşkusuz en iyi videolarından biri olmuş. Bizi bu videolarla karşılaştıran İlker hocaya teşekkürü borç bilirim. Nevzat hocanın bu coşkulu anlatımı bizi heyecanlandırıyor
Emek çekip dakikaları yazmışsınız Allah razı olsun Sayın Canikligil ve FLU TV.
O kadar ustalikla ve iyi bir sekilde bagliyor ki hocamiz, dinlerken asla bütunden kopmadım ve kaybolmus hissetmedim. Cok faydalı bir icerik olmus, bunu da tüm seriyi de tekrar tekrar izlemek istiyorum. Aslında ucundan kıyısından kulturel calismalar konusunda birseyler okumaya calisan ve bu konuda graduate study duşunen biri olarak akillara gelen soruları cok güzel acikladi.. Tesekkurler flutv bu imkani verdiginiz icin.
flu tv içerisinde içeriğini anlayamadan dinlediğim tek seri ama Nevzat Hocamın muhteşem kavgası, tüm insanlığa aynı anda kafa tutması harika... Elinize sağlık.
Arkasında Fransızlar var.
-İlker Canikligil
FluTV'ye en yakışan konuk.
postmodernizmin fransadan çıkışıyla denazifikasyon arasında bağlantı kurmamıştım hiç. hocayı ilk defa izledim. kafamda dağınık bulunan bazı konuları yarım saatte derleyip topladı kendisi. çok iyiydiç
Internetteki en iyi video olabilir ya. Muhteşem, tek kelimeyle muhteşem!
Nevzat hocamın enerjisi ve anlatma şevki kesinlikle ilgiyi kendisinde topluyor. Elinize sağlık yine çok keyifli bir program oldu.
Sayın hocam sizi keşfedeli dört ay oldu benim ayıbım biliyorum sizi, donanımınızı Ve üslubunuzu hayranlıkla İzliyorum. Mit ve edebiyat konularına getirmiş olduğunuz yaklaşım ve yorumlarınız Çok lezzetli . İyi ki sizinle aynı çağda yaşıyoruz. Post modern orta çağımızın katlanılabilir olmasına katkınız çok büyük. Teşekkür ediyorum saygılarımla
Bölüm 3:
Pozitivizm tartışmasının sosyolojinin yöntemi ve değer yargılarıyla(Politik eylemler bilimsel olarak temellendirilebilir mi tartışması) ilgili olduğunu söylemiştik. Bu tartışmanın iki cephesindeki düşünürlerden biri, felsefi sosyal teori geleneğinde (Hegel, Marx) yer alan Frankfurt okulu üyelerinden Adorno ötekisi ise eleştirel rasyonalistlerden Karl Popper’dır. Tartışmanın taraflarından Adorno sosyal kuramların temel hareket tarzı olarak bütünlüğü (totalite) savunurken Popper sosyolojik kuramların tikelden hareket etmesi gerektiğini düşünüyordu. Tarafların uzlaştığı noktaysa kuram oluşturmada değer yargılarının daima işe karıştığı düşüncesidir. Totallikten kasıt yapısal bağlardır. Sosyoloji toplumsal yapıları, bu yapılar arasındaki bağları ve toplumsal-yapısal değişimlerin temelindeki dinamiği (değişimi sağlayan güç, bu kimi zaman sınıflar arası mücadele (Karl Marx) kimi zaman toplumsal yapının o anki konstellasyonundan kaynaklanan güç dengeleridir (Norbert Elias). Sosoyolojinin totalden (bütünden) hareket etmesi gerektiğini savunan Frankfurt okuluna göre tikelden hareket edildiği sürece ana sorun ya da sorunların ne olduğu ortaya konamaz ve yalnızca bu sorun ya da sorunların semptomlarıyla beyhude bir uğraşıya yelken açılır. Frankfurtlulara göre ancak totalden hareket eden ve kendi üzerine dönüp düşünen bir sosyoloji bilim olma sıfatını hak eder. Bu sosyal-felsefe ( ya da sosyal olanın felsefesi) elbette kendi alt araştırma alanından ve öteki bilim ve bu bilimlerin alt araştırma alanlarından gelen verileri baz alarak konuşur genel üzerine. Bu önemli tartışmadan bugün genel anlamda Popper’in galip çıktığını söyleyebiliriz. Bunda günümüzde kendini kapitalist sistemin çelişkilerinin çoğu zaman üzerini örtmeye, kimi zaman bunlara geçici çözümler üretmeye adamış Amerikan sosyolojisi ve Amerikan tarzı sosyoloji eğitimi etkilidir. Sosyoloji eğitimi, sistemin işine yarayacak teknik eleman yetiştirme aygıtına dönüşmüş durumdadır. Güncel eğitim reformları ( örneğin Bologna süreci) tam da eğitimin bu yöndeki değişimini standartlaştırıp globalleştirmeye hizmet etmektedir. Hatta artık sosyoloji, felsefe gibi derslerin verilmesi bile gereksizdir bazı İngiliz parlamenterlere göre. Sistemin ihtiyacı olan sistemin işini görecek teknik elemanlardır. Bütünün (totalin) üzerine düşünen, çözümler üreten beyinler sistemin en son isteyeceği sosyolog ve filozof tipidir (68 hareketlerine öncülük edenler tüm ülkelerde genelde sosyoloji öğrencileriydi).
Popper’ın dediği gibi tikelden ya da postyapısalcılar gibi dilden hareket etmenin ne manaya geldiğini bir örnekle açıklamaya çalışalım. Bugün kadınların sosyal hayatta erkeklere göre dezavantajlı olması ataerkil toplum yapısına dayandırılır. Ancak kimse bu ataerkil yapının neden değişmediği konusunda düşünmez. Frankfurtlular bu olguyu yani olumsuz olanın bir türlü değişmemesi durumunu kapitalist düzenin pek kutsadığı o burjuva aile yapısını yine kapitalist düzenin kendi bekası için koruması gerektiğiyle açıklarlardı. Bugün feminist hareketler postyapısalcıların da etkisiyle dil üzerinden sürdürülmektedir. Sorunun kökenine inip onu değiştirmek yani politik olarak aktif olmak yerine feminist tartışmalar dil üzerinden sürdürülmektedir: Kadınlara kadın mı yoksa bayan mı diyeceğiz. Sanki kadına bayan değil de kadın dediğimiz de kadın cinayetleri son bulacak, kadınlar toplumsal hayatta hak ettiği statüyü elde edeceklermiş gibi…
Frankfurt okulu bir cephede Avusturya pozitivistlerine (Popper) karşı mücadele verirken diğer bir cephede Parisli postyapısalcılara (Lyotard, Derrida vs.) karşı bir mücadele veriyordu. Bu tartışmanın da Frankfurtlular aleyhine sonuçlandığını şimdiden söyleyebiliriz. Bunun da nedeni postyapısalcıların yapısöküm yöntemini ihrac eden Amerika’dır. Marksizme karşı açılan savaşta Amerika bundan daha iyi bir silah bulamazdı. Sadece yapısökümcülerin hakikatin dibine yerleştirdikleri dinamitin fitilini ateşlemek kalıyordu Amerikan kapitalizmine. Bugün sanatta, felsefede yaratıcılığa değil de taklide, eskiye ve popüler olana (eğlenceye-entertaiment) yaslanan Amerikan ruhuna ne kadar da benziyor postmodern ruh. Bu bir tesadüf müdür? Tuhaf olan aynı postmodern düşünürler sanatın, hayatın gayri ciddileşmesini en az postmodern karşıtı düşünürler kadar eleştirirler. Postmodern kendi kuyruğunu ısıran yılan gibidir adeta: kendisinin neden olduğu sonuçları eleştiren ama bunu değiştirmekten aciz bir düşünce gibi. Zira postmodernle özdeşleşen yapısöküm yöntemi gerçekliği değiştirmeyi kendine amaç edinen ve bu nedenle teori pratik birlikteliğini gerekli gören Marksizmin ve onun devamı olan Frankfurt okulunun aksine gerçekliği betimlemek, çelişkileri ortaya çıkarıp bırakmakla yetinir. Foucoult tarihin sıçramalarla ilerlediğini söylerken bu sıçramaların dinamiği hakkında hiçbir söz etmez. Postyapısalcılar özneyi iptal ettiklerinden ortada sanki kendinden menkul bir değişim dönüşüm varmış gibi bir izlenim edinir insan. Sonuç olarak ortada olan bitene neden olan bir özne yok ise o zaman kimseye de kızamaz insan. Olanı olduğu şekliyle kabullenmekten başka bir seçenek kalmaz ona.
Lyotard’ın büyük anlatıların sonunu ilan ettiğini bununla da öncelikli olarak Marksizmi kastettiğini söylemiştik. Marksizm tıpkı Platon’un Devlet’i gibi bir sosyal teoriydi. Nasıl ki yapısöküm hayatı (aslında metin) okuma yöntemiyse Marksizm de, Frankfurt okulunun negatif diyalektiği de sosyal olanı okuma yöntemleridirler (sosyal teori). Bunlarda modernin amaçları (daha iyi bir topluma ulaşma hedefi) korunur. Yapısöküm, hermeneutik gibi bir metin okuma (analizi) yöntemidir aslında. Burada kimin ne dediği önemli değildir. Toplum nerede, nereye gidiyor bu sorular önemsizdir. Metin dilin yapılarıyla oluşur, dil düşünceden ayrı değildir. Bu bağlamda yapısökümcüler metni tarihsel gerçekliğinden koparır dolayısıyla onu (dolayısıyla da düşünceyi) kendi içine hapsederler (dil=metin=düşünce kendine referanslıdır). Peki gerçek öyle midir? Platon’un kendi içinde yaşadığı toplumun krizine bir çözüm üretmeye çalıştığını bilmemiz bize onu anlamada hiç mi bir şey söylemez? Postmodernde-postyapısalcılıkta düşünce kendi içine gömülür. Gerçeklik-tarih tukaka edilir.
Postmodernistler aydınlanma aklının vardığı noktadan (1. ve 2. Dünya Savaşları) hareketle aydınlanmanın ve aklının iflasını ilan ederlerken Adorno ve Horkheimer aydınlanmayı çok daha gerilere (Homeros’un Odyssee’sine) kadar götürürler. Onlara göre aydınlanma bitmemiş bir projedir ve postyapısalcılar böyle yaparak aydınlanma sürecinin temeline dinamit yerleştirmektedirler. 1. ve 2. Dünya savaşları aydınlanmanın amaç edindiği aklın değil aydınlanma ideallerine ihanet eden burjuva sınıfının eseriydi. Buradan bakıldığında Habermas’ın sırf bu nedenle bu ideallerden vazgeçen postyapısalcıları neden tutucu ilan ettiği daha iyi anlaşılır. Postyapısalcılara göre de hala bu iflas etmiş ideallere tutunmaktır aslında tutuculuk. Bu içinden çıkılmaz zaten de çıkılamamış bir tartışmadır.
Eleştirel teorinin (Frankfurt okulu) melankolik bilimiyle yapısökümcülerin metinle oynamaktan zevk alan biliminden söz edilir kimi metinlerde. Konuyla alakalı değil ama bu konuya değinmek istiyorum. Bu melankolik tavrı acaba Spinoza felsefesiyle açıklayabilir miyiz? Erich Fromm, Spinoza’nın Ethica kitabının bir psikoloji kitabı olduğunu söyler. Spinoza aklı kullanarak, süreçleri nedenleriyle birlikte kavramaya ve bu şekilde de daha iyi hayatın imkânına işaret etmektedir.
Şimdi, etkileri nedenleri ile birlikte kavradığında insan, nasıl davranacağını da bilecektir. Kötülüğün ne olduğunu açıkça söylemese de kötünün ne olduğunu söyler bize Spinoza. Kötü olan, kötü karışımdır. Neyin neyle karışımının kötü sonuçlar doğuracağını önceden bilirsek, bununla ilgili mefhumlarımız varsa, kötü karışımlara engel olabiliriz. Zira kötünün nedenlerini bilmek müdahalenin önünü açacaktır.
Bu bağlamda müdahalenin önünü açma meselesi oldukça önemlidir. Bu noktaya birilerinin değinip değinmediğini bilmiyorum ama bu nokta Spinoza felsefesi açısından çok önemlidir. Nedenleri bilinen olgular, teoride müdahaleye açılır. Ve işte tam da bu durum ayrı bir kedere sürükler insanı. Nedenleri bilindiği halde bazı şeyleri değiştirmeye insanın gücünün yetmemesi onu kederlendirecektir. Birçok Marxist’in melankolik oluşunu açıklar mı bu acaba?
Bu ödev için yaptığım kısıtlı okumalarda şunu gördüm. Postmodernle ilgili konuşmalarda sanki bir yerlerde tüm maddi koşullardan, ekonomik-politik ilişkilerden bağımsız bir postmodernizm varmış gibi davranılıyor. Adorno, kapitalist- postmodern dönemde yazarın ölümüyle ilgili olarak şu soruyu sorardı herhalde. Kendi istediğini değil de popüler olanı, sermayenin istediğini, yüksek kar sağlayan ürünleri yazmak zorunda bırakılmış bir yazar, yazar ve (onurlu bir) insan olarak acaba ne kadar yaşıyordur?
nevzat hoca, omer hoca ve yalin hocayi bir programda beraber gormek ne ilginc olurdu !!
Kavga ederler
Nevzat bey Ömer hocayı döver
Nevzat hocayı ağzım açık dinledim, o kadar önemli noktalara değiniyor ki sabaha kadar dinleyebiliriz.
Cultural studies dendiği anda elim beğen butonuna gitti, sonunda bu konular da konuşuluyor yaşasın 🥳
Bu dilsel fetişizmi biliyordum, modern felsefenin de sorundan çok sorunun söylenişinde kendini kaybettiğini görüyordum ama bu hissi en güzel şekilde açıklayan Nevzat Bey olmuş. Celâl Şengör bu yüzden seviliyor, semantikle zaman kaybetmiyor, insan yaratımını ve cafcaflı kavramları açıklamakla değil, doğayı (ve insan doğasını) açıklamakla uğraşıyor: Tüm bilimin ve felsefenin gerektirdiği gibi!
Ayyy lacan sunu dedi ayyy o bunu dedi adamin enerjisi cok tatli
24 saat dinleyebilirim, nevzat hoca uzun süre sizinle olsun lütfen..
Çok yetersizim.
Ben de.
Takibe devam. Söz konusu Nevzat hoca olunca hepimiz yetersiziz :) bol bol tekrar tavsiye ediyorum :)
Eveeett hoca fevkalade ammaaa İLKER gerçek deha.
Bunu fark edebilmek de çok önemli...
Öyleyse doğru yerdesin ;)
Bu seri hiç bitmese keşke
Nevzat Kaya, anlatırken yaşıyorsunuz; gerçekten yüreğinizden çıkıyor sözler. Harikasınız.
çok güzel bir yayındı emeğinize sağlık. felsefe veya edebiyat tandanslı kanallar birebir anlatıyor çoğu konuyu. bu program ise karşılaştırarak bir düşünme eylemi sağlıyor o yüzden değerli.
seviliyorsunuz
Benzer konularda önerebileceğiniz kanallar var mı acaba?
@@miraygulsoy32 ne diyoruz ne anlıyoruz programını öneririm. belli bir kanalı yok fakat videolarını bulabilirsiniz youtube'da. bu yayına göre daha hafif tabi ama çok hoştur o program da
@@akdenizkultur çok teşekkürler
@@miraygulsoy32 rica ederim
hocamız cidden çok değerli bir insan, kıymetini bilelim
Allah'ım ne kadar ufuk açıcı bir yayın! Nevzat hoca ile bu yayınlara devam edin lütfen. Dinlemeye doyamıyorum.
Anne, kızın bir Flu tv bağımlısı♥️
Merve kızım yemeğini yedin mi?
@@abrodolphlincoler499 😁
Kalk kız soğan doğra!
Neden her videoda bu yorum sırası var haberim yok biri aydınlatsın beni
İlker Canikligil, bize bu adamları tanıttığın ve dinleme fırsatı verdiğin için sana teşekkür ediyorum.
Apollon Yalın vs Dionysos Nevzat bölümü gelsin!!1!!bir!!!
Kesinlikle👍
+1
Üstaz apollonik Yalın eyne ent
@@neuroticarab1783 ustaz nevzat tafaddal kursi
Mükemmel izah ettiniz... Age of Mythology aklıma geldi. Hatta şu resim gibi karşılıklı durmalılar: upload.wikimedia.org/wikipedia/tr/8/8e/The_Titans.jpg
Nevzat Hoca ile olan programınız favorim oldu, zevkle izliyorum ♡
Hocam dünyanın bir ucundan, Türkiye'de takip ettiğim nadir programlardan bir tanesi :) bir öğretmen olarak, ders niteliğinde izliyorum ve daha iyi anlamak için tekrar tekrar izleyeceğim.
İlker hocama nacizane bir tavsiye; Nevzat hoca zaten hızlı ve ağır konuşuyor, videodaki kesim/geçişler çok hızlı olduğu için cümleden cümleye atlama oluyor ve takibi zorlaştırıyor. Bu program 3 saat olsa da izleriz biz, siz rahat olun...
Tayland'dan büyük saygılar ve selamlar!
Hep söylerim, sahnen iyi olacak, eğitim öğretim ya da akademide isen... Hoca'yı kızdıran, heyecanlandıran ve bildiği konuları anlattığı o kadar belli ki. Kendini parlatma çabası taşımadan, taşı da gediğine koyarak hem kompakt hem tertemiz anlatıyor. Teşekkürler FLU TV. Teşekkürler Nevzat Hoca. 🙏
Böyle güzel bir söyleşiyi 2 yıl sonra dinlemiş olduğum için çok üzgünüm yine de hiç dinlememiş olmaktan iyidir❤
Kahvesinden bir yudum alıp "vay anasını" diyen yeniçeri karikatürü gibi oldum adeta
Nevzat Hocam, sizi dinlemek çok güzel sabahlara kadar anlatsanız dinlerim.
Bir kültür öğrencisi olarak Nevzat hocayı 35 dakika boyunca dinledim, sonuç olarak aklımda "bu videoda şu anlatılmıştır" diyebileceğim bir şey kalmadı. Konular arasındaki geçiş bu kadar hızlı olmasaydı çok daha iyi olurdu :/
Bu konuşmaların ruh sağlığını koruyucu bir yanı var. Ayrıca sinemanın geleceğinin parlak olduğu ve insanın her zaman aktif bir katılımcı olmak istemediğini ve pasif olarak ta büyük zevk aldığını Bu sohbetlerinizde de deneyimliyorum. Ancak kusurlu bir eserin de değerini azımsamıyorum. O kusuru değiştirme arzusu dayanılmaz olduğunda ortaya icatlar ve çok çeşitlilik çıkıyor ki bu çok eğlenceli. İyi ki varsınız.
Her zamanki gibi harika bir program. Birkaç kere daha izlemek gerekiyor bir yandan konuşulanları anlamaya çalışırken bir yandan google' da o ne bu ne diye bakıp duruyorum.
Video aklımdaki sorularla birleşince aklımda şöyle bir şey kaldı. 8milyar insanın sonsuz konfor içerisinde iletişim
kurması, mahallelerdeki dünya çapında parlayabilecek insanların daha kolay farkedilmesini ve parlamasını sağladı. Bu şekilde de
insanlığın gelişiminde bilimsel anlamda bir ivme oluştu.
Lakin iletişimin daha kısıtlı olduğu zamanlarda insanlar kendilerini mahalle arkadaşlarıyla kıyaslayıp yaptıkları şeylerin daha değerli
olduğunu düşünüyorlardı. Böylece herkesin birşeyler üretecek şevki oluyordu.
Bu 8milyar insanın bu korkunç konforlu iletişimi dünya çapında iş yapabilecek insanların daha kolay farkedilmesini sağlarken
ortalama insanın şevkini elinden almış oldu. Çünkü dünyadaki herkesle kendimizi kıyaslar olduk.
İşte bu noktada hocamızın da bahsettiği sen bir damla değilsin okyanussun bakış açısı patladı, toplum kendini bir çöküşten kurtarsın diye.
Ee hal böyle olunca da gereksiz, yalan yanlış özgüvenli insanlar saçma sapanlıklarını iyice coşturdu.
Ozaman soru geliyor, iyi de hocam ne yapalım?
Medyadan uzak duralım en iyisi :)
bu cağın vasat insanın üretim aşkını elinden almak yerine ona itici güç sağladığını düşünüyorum. Sizin savınızın aksine yaratici üretim yapmak insanın içten motive bir eylem olduğunu ve bir şeyler yapmak isteyen insanın dünyaca ünlü örnekleri görüp ben bu adamlara yetişemem boş ver dediğini sanmıyorum. Mesela elektrik konusunda meraklı bir insan "ben tesla olamam o yüzden boş ver" demek yerine teslanin ortaya koyduğu fikirlerden alabildiğini alıp geçmiş zaman elektrikcisinden daha iyi bir bilişsel konuma ulaşıyor. Mahalleliden alınan aferin geçmişte ne kadar dopamin sağlıyorsa hala o kadar dopamin sağlıyor. tek fark şu ki geçmişte aferin almak için 3 birim uzmanlık gerekirken belki bugün 5 birim uzmanlık gerekiyor ama günümüz şartlarında 5 birim uzmanlık kazanmak, geçmişte 3 birim uzmanlık kazanmaktan daha basit ve ulaşılabilir.
Flu TV TH-cam'tan beklentilerimi Nirvanaya taşıdı diyebilirim Ilker Hocam, gerçekten çok başarılı içerikler. Zevk ve merak izliyorum ve kendi adıma teşekkür ederim
İlker sen soruların ile hoca da sunumu ile MÜTHİŞ. AMMAAA SEN her konuda konuşman ve soru sorman. 👍👍👍
Merak bir devrimcinin hazırlığıdır..
Nevzat hocam tamam çok faydalanıyoruz programlar süper de şu gömlekleri nereden alıyorsun bir link falan ver vallahi içimizde kalıyor.
Hocam ne yapalım diye sorulmayan bir program olmuş ilk defa
Bir bilgisayar Mühendisliği öğrencisi olarak sosyal bilimler konusunda en azından temel düzeyde bilgim var ve yorum yapabiliyorum diye düşünürdüm her zaman. sonra bu programı izlemeye başladım...
Stüdyoda da çekim yapmalısınız
Gömleğinize bayıldım sayın Nevzat hocam. Muhteşem anlatı için teşekkürler. Bağlamdan kopmadan bu kadar derin anlatmanız takdire şayan.
Nevzat hocam konuştukça her hücremde hissediyorum.Mükemmel
Yeni bağımlılığım = İlker Canikligil moderatörlüğünde Nevzat Kaya dinlemek. Yok böyle bir şey 😀
Ayy niçe...hiiöö :) Nevzat hocam sizi seviyorum..
gorseli edit edip aradaki bosluklari kirparak sureyi azaltma fikri guzel. bazi videolarda cok basarili uygulanmis, hatta degisik bir tad da veriyor ama bazilarinda izleyiciyi cok yoruyor. bu video oyle olmus
Harika bir bölüm hocam bağımlılık yaptınız İlker bey sizede çok teşekkürler devam videolarını sabırsızlıkla bekliyorum konuşulacak dinlenecek çok şey var zaman kısa biraz daha kısa aralıklarla vidolarınız çekilse çok memnun oluruz.
Postmodern zırvaların gayet güzel bir röntgeni çekilmiş. Böyle bir videoyu ben kendim hazırlayıp youtube koymak istiyordum. Ancak uslanmaz bir tembel oldugum için tüm diğer isteklerim gibi bunu da es geçtim. Ama sokal vakasının arka planıyla harika bir özeti olmuş. Tek kelimeyle bayıldım. 2 binli yılların başında ben bunları ünşversitede hocalarıma söylediğimde faşistlikle suçlanıyordum. Evet özel üniversitede okudum. Bu saçmalıkları matah şeyler gibi tekrarlayan sığırlar zeki öğrenci sıfatıyla taltif edilirdi. Biz bunca laf kalabalığının özünde sadece zırvaya tekabül ettiğini söylediğimizde “sen zaten kemalistsin, kafan basmaz” şeklinde ad hominem ile yıldırılmak istenirdik. Özellikle muğlak ve anlaşılmaz konuşmak zekaya yorulurdu. Ağzımız açık adeta bir tımarhane tecrübesi yaşar gibi yaşadık o yılları. Bilim mi? Ne bilimi? Bilim dediğin sadece hakim “paradigmadan” ibarettir. Yalnız bu akıldışı akım asla kendi başına evrilmedi. Arka planında bu papağanları eğiten bir düzen ve siyasal gerekçeler vardı. O gerekçeleri idrak etmeden sadece papağanlara bakarak konu tam olarak anlaşılamaz.
Uzun zamandir bu kadar stimule etmiyordu bilgiler. Tesekkurler!
nevzat hocadan ders alan insanlar çok şanslı olmalı. bilgi ezberlenmek için değil, bilgiyi öğrenmek ve düşünmek için alıyorlardır.
ah ah harikasınız online üniversite hizmetidir bu
Burhan Altıntop'un enerjisi var sanki Nevzat Bey'de :D
Hocam alınmasın ama gerçekten Burhan Altıntop çocukluğunda Tokat'tan çıkıp Almancı gitmiş, sonra gelip açık öğretim kamu yönetimi okumak yerine edebiyat profesörü olmuş gibi hissediyorum izlerken😁 çok keyifle izletiyor❤
İlker Canikligil: Sinemanın geleceği? Nevzat Hoca: Son derece bütün duyulara hitap etmeye başlayacak
Yine Nevzat Hoca’dan ilham alarak ben: It’s a Brave New World yani😎
Var olasın hocam; yine bütün dertlerden uzaklaştırdın o güzel enerjinle ve muazzam dimağınla sarsarak🙏
ps: Eğlencelik bir kitap okuyorum şu an: Tom Robbins’in Ağaçkakan’ı. The Architecture of Belief’i sıraya koydum ama sizi dinledikten sonra. Nokta atışı için teşekkürler 🙏
ya şuan videonun yarısındayım ama sonunu bekleyemeden şunu söylemek istiyorum; bugüne kadar flu'da yapılan en derli toplu postmodernizm eleştrisini izliyorum, teşekkürler :)
Eğer iç ve dış tutarlıliga sahip örüntüler geliştirmek mümkün olursa gerçekliğin sonsuz sayıda izah biçimi olabilir, üstelik bunların ölçülebilir olduğu da gösterilebilir, yani bir aciklama türünü diğerinden üstün gösteren şey kusursuz veya tamir edilebilir, gecislilik içeren örüntüler kurulmuş olmasıdır, fakat bu tek değildir, tek olduğu kanitlanamaz
Yine bir entelektüelite banyosu yapmış gibi oldum. Teşekkürler ilker ve nevzat hocam :)
Bu kadar güzel bir eğitim kültür kanalını benim yeni keşfetmem 😔😔
stajyer değil de çaycı olabilir miyim FLU TV'de? hem stajyerler kendi işini yapar hem ben çay kahve getir götürü yaparım
Çaycı olarak girmek isteyenlerin sayısı o kadar yükseldi ki çaycı enflasyonu oluştu ve bu yüzden yönetmen statüsünde eğitiminiz olması gerekiyor. Gerekli bilgi için... bana yazmayın, iyi günler.
Çok değerli bir hoca ama çok yükselerek ve biraz da daldan dala anlatınca, İlker hoca da her zamanki gibi durduramayınca tam istenilen gibi bir konuşma olmuyor sanırım, teşekkür ederim kendi adıma
ESG ile Ömer Aygün'ün birleşimi gibi Nevzat Kaya, müthiş bir adam.
Nevzat hocanın kantın dünya barışı birleşmiş milletler düşüncesinin temeliyle ilgili çıkarımı of öyle bi zihnimi açtı ki çok çok iyi.
Hocamızın entellektüel derinlik ve seriliğine sanırım teknik bir yöntemle müdahale ile konuşması hızlandırılarak manipüle ediliyoruz!
Kutluyorum hocamızı ve FluTV’yi.🌹📚
Kronik bir sayısalcı olarak bu tarzı içerikleri çok faydalı buluyorum. O kadar ki felsefe/sanat/sosyoloji/edebiyat/kültür ile ilgili videolarınızı izlerken insanın parası yerine zamanını heba ettiği TH-cam denen bu pavyonda olduğumu unutuyorum :D Belki hala para kazanamadınız ama beni kazandınız.
Muhteşem bir video. Böyle kaliteli şeyler izlemeye/dinlemeye çok hasretmişim gerçekten
"Global gerizekalilik" pandemisine asi gelistiren kanal... Lutfen devam edin
Hocam sizi çok özledik 🫣lütfen yeni programlarınız gelsin
çok ufuk açıcı. izledikçe bir çok bağlantının farkına varıyor insan. harika bir program. sizi seviyorum !
Çok güzel bir sohbet olmuş, teşekkürler. Yalnız aralardaki kırpmalar rahatsız ediyor sanki video donup donup tekrar başlıyor gibi oluyor.
Nevzat hocam çok tatlı enerjisine hayranım zaten ama İlker hocamın moderatörlüğüne de şapkalar çıksın,nasıl bir birikim 💛 ve her bölüm sonunda suratıma çarpan 'ne kadar cahilim,okumam öğrenmem gereken çok şey var' hissi 😊
Yine nevzat hocanın odasının-kafasının içindeyiz 😁
Nevzat Hocayla bir canlı yayın serisi de yapılmalı bence. Hem interaktif olarak biz bir şeyler sorar ve fikir alırız, hemde sohbetlerinizi dinleriz
Program gerçekten harika.Ben bayılıyorum bu programa fakat çok fazla kesiyorsunuz çoğu kısmı.bunun için konular çok bölünüyor bence.
35:55 işte İlker canikligil in başarısı
Bilimin kutsallaştırılma saçmalığını, edebiyatın da bilimselleştirilmeye çalışılmasına içimden yapmak zorunda kaldığım zihinsel tepkimi bu seri ve hocamız sayesinde artık açık açık dile getiriyorum
Sonunda birinin Fransız entellektüellerinin laf salatasını eleştirdiğini duymak çok güzel! Teşekkürler Nevzat Kaya! Ayrıca Almanlıktan aldığım tadı hiçbir şeyden almadım =)
Dinlediğini anlamıyor musun ? Fhdjdjdh
Çok güzel sohbet, kafa açıyor. Teşekkürler Flu tv
Jean Baudrillard ve simulasyon kuramı hakkında bir bölüm olsa ne kadar şahane olurdu aslında.
Nevzat Hoca için en güzel şeyleri Ahmet Arslan hocamız söylemişti "Nevzat'ın söylediği hiçbir şeye katılmıyorum ama anlatışını çok seviyorum" 😄
😉
Meraktan bir tane Nietzsche kitabı okumuşluğum vardır ama ilgimi çekmemişti bu konular. İtiraf ediyorum anlattığı çoğu şeyi anlamadım ama videoyu kapatamıyorum :) Hocamız süper.
Fikir açıcı bir programdı teşekkürler 🌼
Nevzat hocanın kanalını takip edip izliyorum ancak flu tv de İlker beyin sorularıyla Nevzat hoca yı dinlemek bir başka güzel teşekürler
Kendi kendime muhabbet,bir söyleşi yapıyormuşçasına keyif alıyorum. Teşekkürler Canikligil.
Tüm zamanların en iyi youtube videosu heralde budur.
Nevzat Hocamıza bize kendimizi postmodern moronlar olduğumuzu hissettirdiği için bir kez daha tebrik, saygı, sevgi, ceket ilikleme :)) Seviliyosunuz hocam!
izlerken düşündüren ve tam düşüncelerinizin içinde kaybolurken adeta içeriği kaçırmamanız adına :) Nevzat hocanın ani gürlemeleri ile sizi yeniden videoya çeken hoş düşünceli program.
Nevzat hocanın dersinde uyuyakalmak aman düşman başına.
Nevzat hocayı dinlemek ayrı bir keyif
Nevzat Hocam büyü gibi bir şeysiniz :)
İlker beyin sorularının ilker beyin soruları değil bunu anlayarak izlemek daha görüş açıcı olur, İlker bey sorulan saçma soruları bilir kişiye sorup soruların ne kadar saçma olduğunu gösteriyor bu bakış açısıyla izlersek daha faydalı olur.
Bir tarih öğrencisi olarak okuduğumuz, gördüğümüz, duyduğumuz şeylerin political correct olmadan açıkça en toplu ve güzel anlatımı olmuş çok teşekkürler. Kendi kanalınızda böyle daha fazla program yapar mısınız kendi kendinize konuşur gibi ?
gömlek harika yalnız
Nevzat Hoca'yı yeniden izleme şansımız var mı? Sosyal bilimci olarak çok rica etsek, doyamadık mitoloji yorumlarına..
Mesela canlı kitap klübü yapsak, biz de önceden okusak beraber yorumlasak. Parfüm'ü ne güzel anlatmıştı..
Hocamız zaten çok coşkulu konuşuyor ne olduğunu bilmediğim 🙈ekrandaki kısa donmaları yapmasak mı? Biraz yorucu oluyor.
Her gün 1 bölümü çıksa izlerim