İnsan yalnızca rüyada,, uykuda göründüğü gibi olur ve olduğu gibi görünür. Yaşamda bunun olması olanaksız ve gerek de yok. Mevlanaya aftedilen bu sözün kaynağını ben Mevlanada bulamadım. Mevlana "Binde binlerce ben var" derken böyle bir söylemde bulunması da inandırıcı görünmemektedir. Belki mevlanayı yanlış tercüme etmiş olabilirler.
“İnsan düşünen bir varlıktır.” denilir. Yıllardır bize telkin edilir “insanı diğer canlılardan ayıran özelliktir düşünmek…” düşünmek… düşünmek… Yiyoruz, içiyoruz, seviyoruz, âşık oluyoruz, sevişiyoruz, tuvalete gidiyoruz, kendi menfaatimize düşünüyoruz… hayvanlar da. Peki insan! olarak ne düşünmemiz gerekli ki hayvandan farklı olarak İNSAN OLALIM? İşte o arada ki farkın adıdır “tarikat”. Düşünen insan olmak araştırmak, bazen kafanın karışması, hatta düşünmekten beyninin sünger gibi olduğunu fark etmektir (ki beyninin çalıştığını anlayabilesin). Çünkü tarikat “düşünmektir.” İsterseniz şimdi biraz düşünmeye başlayalım. Nasıl düşünmemiz gerektiğini düşünelim. Çünkü tarikat budur. Kendi düşünce dünyamızda o işin ehli olduğunu düşündüğümüz kişileri karşınıza alalım ve sorularımızı onlara soralım! Onları tanıdığınız kadar. Acaba o kişi olsa bu soruya nasıl yanıt verirdi diye düşünerek soralım (düşünelim)… işte size ipin ucu… Şimdi konumuzla ilgili sorumuzu da diğer zatlardan çok onu bildiğimiz için, Hz. Muhammed Aleyyiselam’ a tanıdığımız kadar, duyduğumuz, okuduğumuz kadar onun huzuruna çıkarak (düşünelim) ve İslam’ın kaynağı olan o muhteşem beyine soralım. “sizin tarikatınız ne?”, “sizin meshebiniz ne?” ve diğer sorular. Birçok kişi aldığı yanıtları beğenmeyip “Ama…” diyecektir… Bunu da o kişinin kendi vicdanına bırakıyorum… “ Salâvat ve ayna nöronlar ” konuyla ilgilidir, okumanızı tavsiye ederim. Burada şeriat, tarikat, marifet, hakikat yada hakikat marifet gibi kavramlar yok demeye çalışMIyorum. Yalnızca İslam’ da birçok şeyin düşünMEmekten dolayı yanlış algılandığı ve bu kelimelerin de işaret ettiği anlamların dışında algılandığını söylemeye çalışıyorum. Peki, nedir bu kavramlar ve nereden gelmiştir. İnsanı, eşyanın hakikatini görmekten perdeleyen 3 şey vardır. Bunlar; izafi benlik duygusunun (ben en iyisini bilirim, yaparımın…), tabiatının (yeme, içme, uyku, seksin…) ve toplumun değer yargılarının (bu değerlidir onu ele geçirmelisinin) etkisi altında kalarak karar vermesidir. Zaman içinde “veli” adını verdiğimiz zatlar hakikate ermemin yollarını aramışlar ve bunları ellerinden geldiği kadar. Halk ile paylaşmaya çalışmışlardır. Kimi yaptığı çalışmalarla izafi benliğinin etkisini azaltarak, kimi de tabiatının etkisini azaltarak (zaten toplumun değer yargıları ilk önce gidendir.) eşyanın hakikatini görmeye çalışmışlardır. Bu uğurda yapmaya! çalıştıkları da, şimdi ki toplum tarafından tarikat olarak algılanmıştır. Oysa işin yapma kısmı, fiil kısmı şeraittir… Allah sistemini nasıl algılamamız gerektiğini bize öğreten bu beyin kapasitesi yüksek kişilerin (Velilerin, resullerin) yaptıkları çalışmalar ve öğretileri çok değerlidir. Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Ama gitmeden önce de nedir? Ne değildir? Nasıl yapılır? Acaba bize uygun mudur? diye araştırmak gereklidir.
7:27 Tutarlılık avam içindir.
Dogru tespitler....., cok guzel! tabii felsefi olarak anlatilinca bir baska guzel.....!
Her seferinde kendimi buralarda görüyorum
Ben tek başınayım ama allah tan dolayi yanliz degilim elhamdülillah
Devam etse bu tür programlar...
Keşke
İnsan yalnızca rüyada,, uykuda göründüğü gibi olur ve olduğu gibi görünür. Yaşamda bunun olması olanaksız ve gerek de yok. Mevlanaya aftedilen bu sözün kaynağını ben Mevlanada bulamadım. Mevlana "Binde binlerce ben var" derken böyle bir söylemde bulunması da inandırıcı görünmemektedir. Belki mevlanayı yanlış tercüme etmiş olabilirler.
“İnsan düşünen bir varlıktır.”
denilir. Yıllardır bize telkin edilir “insanı diğer canlılardan ayıran özelliktir düşünmek…” düşünmek… düşünmek… Yiyoruz, içiyoruz, seviyoruz, âşık oluyoruz, sevişiyoruz, tuvalete gidiyoruz, kendi menfaatimize düşünüyoruz… hayvanlar da. Peki insan! olarak ne düşünmemiz gerekli ki hayvandan farklı olarak İNSAN OLALIM?
İşte o arada ki farkın adıdır “tarikat”.
Düşünen insan olmak araştırmak, bazen kafanın karışması, hatta düşünmekten beyninin sünger gibi olduğunu fark etmektir (ki beyninin çalıştığını anlayabilesin). Çünkü tarikat “düşünmektir.”
İsterseniz şimdi biraz düşünmeye başlayalım. Nasıl düşünmemiz gerektiğini düşünelim. Çünkü tarikat budur.
Kendi düşünce dünyamızda o işin ehli olduğunu düşündüğümüz kişileri karşınıza alalım ve sorularımızı onlara soralım! Onları tanıdığınız kadar. Acaba o kişi olsa bu soruya nasıl yanıt verirdi diye düşünerek soralım (düşünelim)… işte size ipin ucu…
Şimdi konumuzla ilgili sorumuzu da diğer zatlardan çok onu bildiğimiz için, Hz. Muhammed Aleyyiselam’ a tanıdığımız kadar, duyduğumuz, okuduğumuz kadar onun huzuruna çıkarak (düşünelim) ve İslam’ın kaynağı olan o muhteşem beyine soralım. “sizin tarikatınız ne?”, “sizin meshebiniz ne?” ve diğer sorular.
Birçok kişi aldığı yanıtları beğenmeyip “Ama…” diyecektir… Bunu da o kişinin kendi vicdanına bırakıyorum…
“ Salâvat ve ayna nöronlar ” konuyla ilgilidir, okumanızı tavsiye ederim.
Burada şeriat, tarikat, marifet, hakikat yada hakikat marifet gibi kavramlar yok demeye çalışMIyorum. Yalnızca İslam’ da birçok şeyin düşünMEmekten dolayı yanlış algılandığı ve bu kelimelerin de işaret ettiği anlamların dışında algılandığını söylemeye çalışıyorum.
Peki, nedir bu kavramlar ve nereden gelmiştir.
İnsanı, eşyanın hakikatini görmekten perdeleyen 3 şey vardır. Bunlar; izafi benlik duygusunun (ben en iyisini bilirim, yaparımın…), tabiatının (yeme, içme, uyku, seksin…) ve toplumun değer yargılarının (bu değerlidir onu ele geçirmelisinin) etkisi altında kalarak karar vermesidir.
Zaman içinde “veli” adını verdiğimiz zatlar hakikate ermemin yollarını aramışlar ve bunları ellerinden geldiği kadar. Halk ile paylaşmaya çalışmışlardır. Kimi yaptığı çalışmalarla izafi benliğinin etkisini azaltarak, kimi de tabiatının etkisini azaltarak (zaten toplumun değer yargıları ilk önce gidendir.) eşyanın hakikatini görmeye çalışmışlardır. Bu uğurda yapmaya! çalıştıkları da, şimdi ki toplum tarafından tarikat olarak algılanmıştır. Oysa işin yapma kısmı, fiil kısmı şeraittir…
Allah sistemini nasıl algılamamız gerektiğini bize öğreten bu beyin kapasitesi yüksek kişilerin (Velilerin, resullerin) yaptıkları çalışmalar ve öğretileri çok değerlidir. Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Ama gitmeden önce de nedir? Ne değildir? Nasıl yapılır? Acaba bize uygun mudur? diye araştırmak gereklidir.