Hepinize merhaba , aydınlatıcı bilgiler vermeye devam ediyorsunuz . Şahsen ben sizleri ilk tanıdığımdan beri istifade ettim. Dünya imtihanını yaradanımızın hoşnutluğunu kazanarak tamamlamanızı temenni ederim. Emekleriniz için teşekkürler. ( Ümraniye - İstanbul )
Zevkle okunan kitaplar, Biyografi, Hatıralar yada Öykü, Hikaya, Romanlardir. Olayları bizzat yaşayanların anlatması, bu kitapların tadını veriyor ve daha etkili oluyor.
Arkadaşlar yaşayın hayatınızı, brakn cemaati..hizmet edin gonlumuzce...Burada da yaptigniz hizmet lerden bahsedin.. Herkesin aklı var.kimse koyun degil....Her kes bu saatten sonra 1 şekilde başının çaresine bakar
Münferitçi arkadaşları çok dertli gördüm. Umarım bu bilge arkadaşlar kısa zamanda cemaati arzu ettikleri mualla makama taşırlar. Sabırsızlıkla çalışmalarının sonuçlarını bekliyorum.
Güzel muhabbet. Gece yarısı ayinlerini devam ettirin. Akademik ve felsefi konuları uzman kişilerle konuşabilirsiniz. Kemiyet değil keyfiyet önemli değil mi :))
Kişiler üzerinden gitmek yerine, daha çok olgular ve kavramlar üzerinden konuşulması sohbetinizin kalitesini yükseltmiş. Genel olarak beğenmekle birlikte katılmadığım veya olumsuz eleştiride bulunduğum birkaç noktayı paylaşmak istiyorum:
1) Cemaat, çok boyutlu ve "sosyal hareket, dini cemaat, kült, sosyal kapital, gizli siyasi hareket" gibi kavramlardan sadece biri ile tanımlanamaz olmakla birlikte hepsinden bir parça içeriyor. Dolayısıyla cemaat ile kült kelimelerini birbirinin yerine kullanarak yapılan bir konuşma bence doğru değil ve bu söylem cemaat tabanına da geçmez. Bir veri görselleştirme çalışması yapılsa, örneğin mahrem yapıda kült özelliklerinin yoğunlaştığı, esnaflarda ise azaldığı görülebilir. Özetle Gülen hareketi denilmesi daha doğru diye düşünüyorum.
2) İnsan cemaatin sosyal hareket boyutunda yaşarken, kült kokan insanlara, organizasyonlara ve durumlara mesafe koyabilir. Çıkın demek yerine, düşündürtmek, tehlikeli noktalara karşı uyarmak çok daha hoş diye düşünüyorum. "Çıkın demiyorum ama çıkın" mesajı alıyorum konuşmalarda :) Bence doğru değil
3) Cemaatten kopmuş insanlarda inanç pratikleri noktasında ciddi değişim, kopuş veya "sekülerleşme" gözlemliyorum. Tamamen seküler yaşam benimseyen ve inançsız denilecek seviyeye gelen tanıdıklarım oldu. Ancak cemaatten kopan ve İslam'a daha sıkı sarılan sayısı benim gözlemlerime göre çok az. Katılıyor musunuz? Yoksa hayır, eskisine göre daha bağlı, veya aynı seviyede, inançlı bir insanım diyebiliyor musunuz?
4) Sizlerin de bahsettiği birçok sosyolojik gerçek sebebiyle cemaatten bir insanın cemaatin dışına çıkması oldukça zor, ve birçok insan için kötünün iyisi. Kültür, dil, din, yaş ve ötekileştirilme bariyeri vb. Cemaatin dışında bir insanım. Hiçbir bağım olmamakla birlikte çok yakın bir arkadaşım hala içlerinde. Görüyorum ki, onun için cemaatin dışı çok da aydınlık değil. İçerisi de bence problemli ama bazı insanlar için, onların bünyesi için belki de daha sağlıklı. Sadece cemaat içi tavsiye edilen kaynakları okuyor diye eleştirdiğimiz insanların ekseriyetinin kitap okuma alışkanlığı yok. Yani bir kısmı cemaatin dışında olsa onu da okumayacak.
5) "Emotional convergence between people over time, C. Anderson et al., 2003" insanların birlikte zaman geçirdiği insanlar ile duygusal olarak birbirine benzediğini anlatan güzel bir makale. İslâmî kaynaklarda da farklı şekillerde aynı şey ifade ediliyor. Bu durum herkes için geçerli, sizin için de. Etrafınızda yalnızca cemaatin dışına çıkmış, duygusal olarak da öfkeli insanlar olursa aynı duruma siz de düşersiniz. Bence herkes kendisini bu noktada sorgulamalı.
cemaat eleştirileri genel olarak dar çerçevede ve sığ olarak yapılmış. ortadoğu ülkesi olan türkiye'nin birtakım gerçeklikleri gözardı edilmiş. bazı eleştiriler objektiflikten uzak kötü niyetli.
33 dakika dinledim hepsini dinliycem fakat burda birbirine karşı muhalif bir hiç bir düşünce görmedim nüanslarda bile eğer entelektüellikten bahsediyorsak bence yapmacıkta olsa muhalefet olsun. Ekip dışardan şu havayı veriyor cemaat kült dedik nasıl ispatlarız diye çalişma yapıyoruz gibi… Alp aslan doğan beyin programa davet edilmesini teklif ediyorum…
Kuran metni mutlak bilgidir. Kuran metni dışında başka hiçbir mutlak bilgi yoktur. Tarih ve Bilim dahil mevcut tüm bilgi külliyatı göreceli ve yanlışlanabilir bilgidir, mutlak bilgi değildir. Kuran metninin kaynağı ise Allah’ın bizatihi kendisidir. Bütün kitaplar sadece tek bir Kitab’ın (Kuran) daha iyi anlaşılabilmesi için okunur. Kuran metni hariç diğer kaynaklardan gelen tüm bilgiler (Zebur, Tevrat, İncil metinleri dahil, hadis metinleri dahil, sünnet, icma, kıyas, örf, adet, gelenek, siyer/tarih, bilim, felsefe vb. tüm bilgiler) tarihsel ve görecelidir. Çünkü Kuran metni dışındaki tüm bu bilgiler her zaman farklı bakış açılarıyla yanlışlanabilir durumdadır. Bilgi adına tek kaynak ise sadece Kuran metnidir. Kuran metni dışında din de kaynak yoktur. Bugün kaynaklarda bulunan hadisler peygamberin söylediği söylenen sözlerdir. Peygamber Kuran’a aykırı söz söyleyemeyeceğine göre hadis kaynaklarındaki Kuran’a aykırı sözleri Peygamber söyledi demek öncelikle Peygambere büyük iftiradır. Hadisler Kuran’a göre din için kaynak değildir. Peygamberle ilgili gerekli tüm bilgi de Kuran’da mevcuttur. Ancak son peygamberin vefatından sonra; bugün islam diye, aslında hadis, sünnet adı altında oluşturulmuş, örf, adet, gelenek, tarihsel söylentiler, anlatılar, vehimler, uydurulmuş rivayetler, tarihsel varsayımlar, atasözleri, menkibe hikayeleri, kasıtlı yalanlardan oluşturulmuş bir din külliyatı var islam bu zannedilen. Kuran metnini mutlak ve tek kaynak olarak esas alarak tüm kitaplardan, bilimsel ve tarihi bilgilerden, yazılı, sözlü kaynaklardan, hadis diye söylenen sözlerden de yararlanılabilir Kuran metninin önüne geçirmemek kaydıyla ve mutlak olmayan, yanlışlanabilir bilgi anlamında. Ancak dinde tek kaynak sadece Kuran metnidir. Bilinen tüm ihtilaflar ve itirazlar, İslam adı altında dine yamanan örfler ve hurafe uygulamalardır. (recm, nasih-mensuh, sol elle yemek yasağı, sağdan başlama kuralı, sakal, saç örtüsü, üç vakit namazın 5 vakte çıkarılması, 4 aylık hac süresinin 10 güne sıkıştırılması, güneş takvimine uymayıp Ramazan Oruç ayının sürekli değişmesi, mirasta eşitsizlik algısı, cariyecilik, kadınların kötülenmesi, çocuk sünneti vb.) Kuran metni, ahlaki üstünlük vasfına sahiptir ve hiçbir rezilliği onaylamaz. “Hiç kimse bilgiyi ve aklını kullanmadan gerçeği bulamaz ve akıllarını kullanarak düşünmeyenler rezilliğe mahkum olurlar." (Kuran : 10:100) İslam, Muhammed Aleyhisselam ile başlamadı tüm Peygamberler İslam Peygamberiydi. İlk zamandan itibaren hep aynı din (Emirler/Yasaklar) vardı, zaman içinde tahrif edilmişti; güncellenmedi, yenilenmedi, Kuran ile yinelendi. İslam özel bir isim olmayıp Allah’a teslimiyet anlamına gelir. Tüm elçiler ve inananlar islam ve müslüman kelimelerinin kendi dillerindeki karşılıklarını, kendi inançlarını tanımlamak için kullanmışlardır. Tahrif edilmiş olan bugünkü İncil, Tevrat vb kitapların orjinal hali Kuran’dır. Orjinal İncil, Tevrat vb kitap arayanlar Kuran’a bakabilirler. Kuran önceki kitapları kapsayan yeni bir kitap değildir. Önceki kitapların (emir ve yasaklar olarak) bizatihi kendisidir. Kutsal metin (Kuran) insanlık tarihi boyunca hiç değişmemiştir. Allah tarihsel süreçte tek bir kitap tek bir din göndermiştir. Bugünkü haliyle Kuran metni hariç tüm diğer kutsal zannedilen metinler de (Zebur, Tevrat, İncil, hadis, sünnet kitapları vb) geçersizdir. Kuran metninde bulunmayan hiç bir bilginin, iyi adet olarak bilinse de hiç farketmez, din açısından bir geçerliliği ve bağlayıcılığı yoktur. Kuran metni açık yeterlidir. İlk melek ve insandan itibaren sürekli “yinelenerek” gönderilmiş olan bu Kuran metninde temel olarak emirler (ibadetler) ve yasaklar (kötülükler) belirtilmiştir. Bu emirler ve yasaklar hiç değişmemiştir. Kuran’da yer alan; namaz kılma, oruç tutma, zekat verme sarhoşluk verenlerden sakınma, faizden sakınma, kumardan sakınma, zinadan sakınma vb. tüm emir ve yasaklar kutsal metinlerde hep vardı. Kuran metni de geçmişten bugüne doğruluk ve uygunluk sağlamasının ve teyidinin yapılabilmesi için matematiksel kodlama sistemi ile eklemelere ve çıkarmalara karşı korunmuştur. İslam, Muhammed Peygamber ile başlamadı, ilk zamandan itibaren hep aynı din (Emirler/Yasaklar) vardı, zaman içinde tahrif edilmişti; güncellenmedi, yenilenmedi, Kuran ile yinelendi. Salt düşünce metinleri zannedilen ve felsefe olarak bilinen bilgi külliyatının kaynağı da temel hatlarıyla meleklere ve insanlığa ilk gönderilen bu Kuran metnidir. Bilinen felsefecilerin birçoğu da aynı zamanda Allah’ın elçileridir. Allah, Elçi ve Peygamber olan Muhammed Aleyhisselam ile Kuran mesajını (Kuran Metni olan mutlak bilgiyi) son kez “yinelemiştir”. Önce gönderilen Tevrat ve İncil gibi tüm kutsal kitaplar da tahrif edilmeden önceki ilk hali itibariyle emir ve yasaklar kapsamında Kuran’dır. Bugün Tevrat ya da İncile uymak isteyenler de Kuran’a uymalıdır. Kuran metni dışında din adına kaynak yoktur. Kurandaki tüm bilginin kaynağı da Allah’ın bizatihi kendisidir. Bu bilgiyi doğrudan elçilerine kutsal kitaplar yoluyla Kuran olarak beyan etmiş ve açığa çıkarmıştır. Tüm yasaklar (haramlar) ve emirler (ibadetler) Kuran metninde bildirilmiştir. Kuran yeni bir kitap değil soy bir kitaptır tüm kitaplarla gelen mutlak bilginin yinelenmiş halidir. “Bu Kuran senden önce gönderdiğimiz elçilerimizin de yasasıdır. Sen bizim yasamızda bir değişiklik bulamazsın." (Kuran : 17:77) “Kuran, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan bir kitaptır; iman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir. (Kuran : 12:111) “Oku, insana yazmayı ve bilgiyi öğreten Rabbin sonsuz iyilik ve ikram sahibidir.” (Kuran : 96:3,4,5)
sohbetinizden sonra aklima takilan sorular; 1) en kötü mahkemede bile zanlıya savunma hakkı verilir. siz bu hakkı nasıl muhafaza ediyorsunuz? 2) cemaatin tüm fertlerini "içine irin karışmış süt" benzetmesiyle zan altına sokuyorsunuz. Bu haliyle masumiyet karinesine ters düşmüyor musunuz? 3) cemaatin cevap vermesi gereken sorular var derken suçun şahsiliği ilkesini atladığınızı düşünüyorum. türk makamlarinin abdye hocaefendi hakkında hiç bir somut delil sunamadiklarini bildiğinizi varsayiyorum. peki modern hukukta delilden suça ve suçluya ulaşilirken siz neden zanlıdan suçsuzluğunu ispat etmesini şart koşuyorsunuz? 4) cemaat savunma yapsın demenin hukuki ve mantıkı karşılığı nedir? cemaat dediğimiz yapinin bir şahıs olmadigi aşikarken, bu talep mantığa aykiri değil mi? 5) mahkemelerde yapılan ve tahliyeyi netice vermesi gereken en sağlam savunmaların bile dikkate alınmadığı bir gerçekken, cemaat özür dilesin o zaman hukuku işletiriz şantajı yapan ikdidarın arabuluculuguna mi soyunuyorsunuz? 6) cemaatte istişare kültürünün olduğunu ve hocaefendinin heyetin aldığı kararlara bizzat uyduğunu ve uyguladığını bildiğiniz halde hizmeti bağnaz yapılarla ve kültlerle eş tutmanız haksız bir eleştiri değil mi? 7) Cemaat içinde kalan insanların hayatın zevklerinden mahrum kalacağını ifade ediyorsunuz, helaller ve haramların amacı da insan-ı kamil olma yolunda nefsi arzularımızdan arınmamız değil midir? dini hayat ilahi iradeyi kendi cüzi irademize tercih ederek şahsi arzularımızdan, yerine göre malımızdan ya da emeğimizden fedakarlıkta bulunmak değil midir? 8) Vaktimizi ve enerjimizi bir zamanlar beraber oturup kalktığımız, yiyip içtiğimiz madur ve masum kardeşlerimizin ve onların evlatlarının yaralarını sarmak için harcamak daha insaflı ve vicdani bir tutum değil midir? suçlu olanlar elbet cezasını çekmeli ama biz nasreddin hoca misali evin bodrumunda kaybettiğimiz yüzüğü neden avluda arıyoruz? Darbe varsa bunun komuta kademesi nerede, siyasi ayağı nerde? cemaat bağı olduğu iddia edilerek ihraç edilen 100lerce kurmay zekayı kenarda bekleterek 10 günlük erlerle ve askeri öğrencilerle darbe yapıldığına mı inanalım istiyorsunuz? Son olarak sizlerden ricam, lütfen vicdanınızın sesiyle hareket edin. haksızlıkları bile olsa düşene tekme atmak insafsızlıktır. özeleştiri istiyorsunuz ama unuttuğunuz bir şey var. hocaefendi ömrü boyunca en ağır iftiralar, acımasız eleştiriler ve cana kast eden saldırılar altında kahırlı bir ömür sürdü. yani hayatının her anında eleştiriye zaten muhataptı. ve en ağır sorgulamaları her zaman kendi nefsiyle yaparak bir nevi bedenini ve hayat enerjisini acımasızca tüketti. Bundan sonra da kalmışsa hesabını Allaha verecek demek daha insaflı ve insani bir tutum olacaktır. Bildiğiniz gibi ölüm Hak ve asıl hesap da bundan sonra başlıyor. "Ölmüşlerimizin arkasından hayır konuşun" hadisinin inceliği de bunda saklı. Rabbim kalbimizi hakka ve hakikate uyarsın. bizi hesap gününde utanacagimiz amel ve sözlerden muhafaza eylesin.🤲
Cemaati bilmem ama sizlerin bir kült olduğunun farkına vardım. Münferitler grubu demişsiniz ama aslında Müfteriler grubu deseniz daha iyi olur . İsteyen istediği gruba girer çıkar katılır . Benim anlamadığım CEMAAT olmasaydı siz ne konuşacaktınız cemaatin içinde bulunmuş münferitler….
aman ne yaratıcı bir eleştiri. cemaatlik vs münferitlik.... türkçesiyle söyleyelim topluluk ya da bireycilik. bunun gündemini kim yapacağıdı pardon. deniz baykalın kızı mı? en tipik topluluk örneği öyle ki cemaat deyince herkes bunları anlıyor. bunlara nazire olarak bir fikir heralde ittihat ve terakkinin içinden çıkmayacaktı. cemaat zihniyetini yaşamış insdanlar bireyliğin kıymetini anlayıp bir karşı ses oluyor bunun nesi garip mk!?
Hepinize merhaba , aydınlatıcı bilgiler vermeye devam ediyorsunuz . Şahsen ben sizleri ilk tanıdığımdan beri istifade ettim. Dünya imtihanını yaradanımızın hoşnutluğunu kazanarak tamamlamanızı temenni ederim. Emekleriniz için teşekkürler. ( Ümraniye - İstanbul )
Gece yarisi ayini😂 dogru bulmadigim gurubu normallestiremem. Atesle oynamak Enes hocama katiliyorum
Zevkle okunan kitaplar, Biyografi, Hatıralar yada Öykü, Hikaya, Romanlardir. Olayları bizzat yaşayanların anlatması, bu kitapların tadını veriyor ve daha etkili oluyor.
Çok güzel bir, Gece Yarısı Aini oldu. Devamını bekliyorum.
Hepinizi dinlemek güzel ama İlhan hocamı dinlemek ayrı bir keyif gerçekten. İlhan hocamın gazeteci kimliğinden kaynaklanıyor olabilir :)
Arkadaşlar yaşayın hayatınızı, brakn cemaati..hizmet edin gonlumuzce...Burada da yaptigniz hizmet lerden bahsedin..
Herkesin aklı var.kimse koyun degil....Her kes bu saatten sonra 1 şekilde başının çaresine bakar
Emekleriniz icin teşekkürler
Din'e, diyanet'e hizmet ederek dünya barışı ve sevgisine yaymaya çalışan tüm insanlar özeldir ve seçilmişlerdir Kemal bey, 38. Dk
Münferitçi arkadaşları çok dertli gördüm. Umarım bu bilge arkadaşlar kısa zamanda cemaati arzu ettikleri mualla makama taşırlar. Sabırsızlıkla çalışmalarının sonuçlarını bekliyorum.
Midnight ayini..:) Dilinize sağlık ...
Güzel muhabbet. Gece yarısı ayinlerini devam ettirin. Akademik ve felsefi konuları uzman kişilerle konuşabilirsiniz. Kemiyet değil keyfiyet önemli değil mi :))
Gece yarısı ayini...👍
Selamlar,ebu selemenin ifsatlari dogrumu, bu konuda bir program yaparmisinz
👍🙏
Kişiler üzerinden gitmek yerine, daha çok olgular ve kavramlar üzerinden konuşulması sohbetinizin kalitesini yükseltmiş. Genel olarak beğenmekle birlikte katılmadığım veya olumsuz eleştiride bulunduğum birkaç noktayı paylaşmak istiyorum:
1) Cemaat, çok boyutlu ve "sosyal hareket, dini cemaat, kült, sosyal kapital, gizli siyasi hareket" gibi kavramlardan sadece biri ile tanımlanamaz olmakla birlikte hepsinden bir parça içeriyor. Dolayısıyla cemaat ile kült kelimelerini birbirinin yerine kullanarak yapılan bir konuşma bence doğru değil ve bu söylem cemaat tabanına da geçmez. Bir veri görselleştirme çalışması yapılsa, örneğin mahrem yapıda kült özelliklerinin yoğunlaştığı, esnaflarda ise azaldığı görülebilir. Özetle Gülen hareketi denilmesi daha doğru diye düşünüyorum.
2) İnsan cemaatin sosyal hareket boyutunda yaşarken, kült kokan insanlara, organizasyonlara ve durumlara mesafe koyabilir. Çıkın demek yerine, düşündürtmek, tehlikeli noktalara karşı uyarmak çok daha hoş diye düşünüyorum. "Çıkın demiyorum ama çıkın" mesajı alıyorum konuşmalarda :) Bence doğru değil
3) Cemaatten kopmuş insanlarda inanç pratikleri noktasında ciddi değişim, kopuş veya "sekülerleşme" gözlemliyorum. Tamamen seküler yaşam benimseyen ve inançsız denilecek seviyeye gelen tanıdıklarım oldu. Ancak cemaatten kopan ve İslam'a daha sıkı sarılan sayısı benim gözlemlerime göre çok az. Katılıyor musunuz? Yoksa hayır, eskisine göre daha bağlı, veya aynı seviyede, inançlı bir insanım diyebiliyor musunuz?
4) Sizlerin de bahsettiği birçok sosyolojik gerçek sebebiyle cemaatten bir insanın cemaatin dışına çıkması oldukça zor, ve birçok insan için kötünün iyisi. Kültür, dil, din, yaş ve ötekileştirilme bariyeri vb. Cemaatin dışında bir insanım. Hiçbir bağım olmamakla birlikte çok yakın bir arkadaşım hala içlerinde. Görüyorum ki, onun için cemaatin dışı çok da aydınlık değil. İçerisi de bence problemli ama bazı insanlar için, onların bünyesi için belki de daha sağlıklı. Sadece cemaat içi tavsiye edilen kaynakları okuyor diye eleştirdiğimiz insanların ekseriyetinin kitap okuma alışkanlığı yok. Yani bir kısmı cemaatin dışında olsa onu da okumayacak.
5) "Emotional convergence between people over time, C. Anderson et al., 2003" insanların birlikte zaman geçirdiği insanlar ile duygusal olarak birbirine benzediğini anlatan güzel bir makale. İslâmî kaynaklarda da farklı şekillerde aynı şey ifade ediliyor. Bu durum herkes için geçerli, sizin için de. Etrafınızda yalnızca cemaatin dışına çıkmış, duygusal olarak da öfkeli insanlar olursa aynı duruma siz de düşersiniz. Bence herkes kendisini bu noktada sorgulamalı.
cemaat eleştirileri genel olarak dar çerçevede ve sığ olarak yapılmış. ortadoğu ülkesi olan türkiye'nin birtakım gerçeklikleri gözardı edilmiş. bazı eleştiriler objektiflikten uzak kötü niyetli.
33 dakika dinledim hepsini dinliycem fakat burda birbirine karşı muhalif bir hiç bir düşünce görmedim nüanslarda bile eğer entelektüellikten bahsediyorsak bence yapmacıkta olsa muhalefet olsun. Ekip dışardan şu havayı veriyor cemaat kült dedik nasıl ispatlarız diye çalişma yapıyoruz gibi… Alp aslan doğan beyin programa davet edilmesini teklif ediyorum…
gece yarısı ayini dediniz cemaatinize dahilmi oldum
"True believers" was the first book which made me take my doubts seriously
Peki İslam ve Hristiyanlık da saydığınız kült olma kriterlerine uymuyor mu?
enes hocam ne güzel bülbül gibi ingilizce meskediyor massallah massalahh...cok entel bir genc,,, süper boy.....
Kuran metni mutlak bilgidir. Kuran metni dışında başka hiçbir mutlak bilgi yoktur. Tarih ve Bilim dahil mevcut tüm bilgi külliyatı göreceli ve yanlışlanabilir bilgidir, mutlak bilgi değildir. Kuran metninin kaynağı ise Allah’ın bizatihi kendisidir. Bütün kitaplar sadece tek bir Kitab’ın (Kuran) daha iyi anlaşılabilmesi için okunur. Kuran metni hariç diğer kaynaklardan gelen tüm bilgiler (Zebur, Tevrat, İncil metinleri dahil, hadis metinleri dahil, sünnet, icma, kıyas, örf, adet, gelenek, siyer/tarih, bilim, felsefe vb. tüm bilgiler) tarihsel ve görecelidir. Çünkü Kuran metni dışındaki tüm bu bilgiler her zaman farklı bakış açılarıyla yanlışlanabilir durumdadır. Bilgi adına tek kaynak ise sadece Kuran metnidir. Kuran metni dışında din de kaynak yoktur. Bugün kaynaklarda bulunan hadisler peygamberin söylediği söylenen sözlerdir. Peygamber Kuran’a aykırı söz söyleyemeyeceğine göre hadis kaynaklarındaki Kuran’a aykırı sözleri Peygamber söyledi demek öncelikle Peygambere büyük iftiradır. Hadisler Kuran’a göre din için kaynak değildir. Peygamberle ilgili gerekli tüm bilgi de Kuran’da mevcuttur. Ancak son peygamberin vefatından sonra; bugün islam diye, aslında hadis, sünnet adı altında oluşturulmuş, örf, adet, gelenek, tarihsel söylentiler, anlatılar, vehimler, uydurulmuş rivayetler, tarihsel varsayımlar, atasözleri, menkibe hikayeleri, kasıtlı yalanlardan oluşturulmuş bir din külliyatı var islam bu zannedilen. Kuran metnini mutlak ve tek kaynak olarak esas alarak tüm kitaplardan, bilimsel ve tarihi bilgilerden, yazılı, sözlü kaynaklardan, hadis diye söylenen sözlerden de yararlanılabilir Kuran metninin önüne geçirmemek kaydıyla ve mutlak olmayan, yanlışlanabilir bilgi anlamında. Ancak dinde tek kaynak sadece Kuran metnidir. Bilinen tüm ihtilaflar ve itirazlar, İslam adı altında dine yamanan örfler ve hurafe uygulamalardır. (recm, nasih-mensuh, sol elle yemek yasağı, sağdan başlama kuralı, sakal, saç örtüsü, üç vakit namazın 5 vakte çıkarılması, 4 aylık hac süresinin 10 güne sıkıştırılması, güneş takvimine uymayıp Ramazan Oruç ayının sürekli değişmesi, mirasta eşitsizlik algısı, cariyecilik, kadınların kötülenmesi, çocuk sünneti vb.) Kuran metni, ahlaki üstünlük vasfına sahiptir ve hiçbir rezilliği onaylamaz.
“Hiç kimse bilgiyi ve aklını kullanmadan gerçeği bulamaz ve akıllarını kullanarak düşünmeyenler rezilliğe mahkum olurlar." (Kuran : 10:100)
İslam, Muhammed Aleyhisselam ile başlamadı tüm Peygamberler İslam Peygamberiydi. İlk zamandan itibaren hep aynı din (Emirler/Yasaklar) vardı, zaman içinde tahrif edilmişti; güncellenmedi, yenilenmedi, Kuran ile yinelendi. İslam özel bir isim olmayıp Allah’a teslimiyet anlamına gelir. Tüm elçiler ve inananlar islam ve müslüman kelimelerinin kendi dillerindeki karşılıklarını, kendi inançlarını tanımlamak için kullanmışlardır. Tahrif edilmiş olan bugünkü İncil, Tevrat vb kitapların orjinal hali Kuran’dır. Orjinal İncil, Tevrat vb kitap arayanlar Kuran’a bakabilirler. Kuran önceki kitapları kapsayan yeni bir kitap değildir. Önceki kitapların (emir ve yasaklar olarak) bizatihi kendisidir. Kutsal metin (Kuran) insanlık tarihi boyunca hiç değişmemiştir. Allah tarihsel süreçte tek bir kitap tek bir din göndermiştir. Bugünkü haliyle Kuran metni hariç tüm diğer kutsal zannedilen metinler de (Zebur, Tevrat, İncil, hadis, sünnet kitapları vb) geçersizdir. Kuran metninde bulunmayan hiç bir bilginin, iyi adet olarak bilinse de hiç farketmez, din açısından bir geçerliliği ve bağlayıcılığı yoktur. Kuran metni açık yeterlidir. İlk melek ve insandan itibaren sürekli “yinelenerek” gönderilmiş olan bu Kuran metninde temel olarak emirler (ibadetler) ve yasaklar (kötülükler) belirtilmiştir. Bu emirler ve yasaklar hiç değişmemiştir. Kuran’da yer alan; namaz kılma, oruç tutma, zekat verme sarhoşluk verenlerden sakınma, faizden sakınma, kumardan sakınma, zinadan sakınma vb. tüm emir ve yasaklar kutsal metinlerde hep vardı. Kuran metni de geçmişten bugüne doğruluk ve uygunluk sağlamasının ve teyidinin yapılabilmesi için matematiksel kodlama sistemi ile eklemelere ve çıkarmalara karşı korunmuştur. İslam, Muhammed Peygamber ile başlamadı, ilk zamandan itibaren hep aynı din (Emirler/Yasaklar) vardı, zaman içinde tahrif edilmişti; güncellenmedi, yenilenmedi, Kuran ile yinelendi.
Salt düşünce metinleri zannedilen ve felsefe olarak bilinen bilgi külliyatının kaynağı da temel hatlarıyla meleklere ve insanlığa ilk gönderilen bu Kuran metnidir. Bilinen felsefecilerin birçoğu da aynı zamanda Allah’ın elçileridir. Allah, Elçi ve Peygamber olan Muhammed Aleyhisselam ile Kuran mesajını (Kuran Metni olan mutlak bilgiyi) son kez “yinelemiştir”. Önce gönderilen Tevrat ve İncil gibi tüm kutsal kitaplar da tahrif edilmeden önceki ilk hali itibariyle emir ve yasaklar kapsamında Kuran’dır. Bugün Tevrat ya da İncile uymak isteyenler de Kuran’a uymalıdır. Kuran metni dışında din adına kaynak yoktur. Kurandaki tüm bilginin kaynağı da Allah’ın bizatihi kendisidir. Bu bilgiyi doğrudan elçilerine kutsal kitaplar yoluyla Kuran olarak beyan etmiş ve açığa çıkarmıştır. Tüm yasaklar (haramlar) ve emirler (ibadetler) Kuran metninde bildirilmiştir. Kuran yeni bir kitap değil soy bir kitaptır tüm kitaplarla gelen mutlak bilginin yinelenmiş halidir.
“Bu Kuran senden önce gönderdiğimiz elçilerimizin de yasasıdır. Sen bizim yasamızda bir değişiklik bulamazsın." (Kuran : 17:77)
“Kuran, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan bir kitaptır; iman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir. (Kuran : 12:111) “Oku, insana yazmayı ve bilgiyi öğreten Rabbin sonsuz iyilik ve ikram sahibidir.” (Kuran : 96:3,4,5)
gece yarısi ayini
Evrim teorisi spatlandı mı yani ????😂😂😂😂 Ya bana bir delil gönderin link var ise.Kült kardeşler😊😊😊😊
Genetik bilimi ve evrim yaz Google Schoolar'a... Senin gibi dinozorlar hâlâ 150 yıl öncesinin argümanlarıyla yaşıyor
@resuleser2377 sağol link at bakayım çok bilen
gece yarısı ayini
sohbetinizden sonra aklima takilan sorular;
1) en kötü mahkemede bile zanlıya savunma hakkı verilir. siz bu hakkı nasıl muhafaza ediyorsunuz?
2) cemaatin tüm fertlerini "içine irin karışmış süt" benzetmesiyle zan altına sokuyorsunuz. Bu haliyle masumiyet karinesine ters düşmüyor musunuz?
3) cemaatin cevap vermesi gereken sorular var derken suçun şahsiliği ilkesini atladığınızı düşünüyorum. türk makamlarinin abdye hocaefendi hakkında hiç bir somut delil sunamadiklarini bildiğinizi varsayiyorum. peki modern hukukta delilden suça ve suçluya ulaşilirken siz neden zanlıdan suçsuzluğunu ispat etmesini şart koşuyorsunuz?
4) cemaat savunma yapsın demenin hukuki ve mantıkı karşılığı nedir? cemaat dediğimiz yapinin bir şahıs olmadigi aşikarken, bu talep mantığa aykiri değil mi?
5) mahkemelerde yapılan ve tahliyeyi netice vermesi gereken en sağlam savunmaların bile dikkate alınmadığı bir gerçekken, cemaat özür dilesin o zaman hukuku işletiriz şantajı yapan ikdidarın arabuluculuguna mi soyunuyorsunuz?
6) cemaatte istişare kültürünün olduğunu ve hocaefendinin heyetin aldığı kararlara bizzat uyduğunu ve uyguladığını bildiğiniz halde hizmeti bağnaz yapılarla ve kültlerle eş tutmanız haksız bir eleştiri değil mi?
7) Cemaat içinde kalan insanların hayatın zevklerinden mahrum kalacağını ifade ediyorsunuz, helaller ve haramların amacı da insan-ı kamil olma yolunda nefsi arzularımızdan arınmamız değil midir? dini hayat ilahi iradeyi kendi cüzi irademize tercih ederek şahsi arzularımızdan, yerine göre malımızdan ya da emeğimizden fedakarlıkta bulunmak değil midir?
8) Vaktimizi ve enerjimizi bir zamanlar beraber oturup kalktığımız, yiyip içtiğimiz madur ve masum kardeşlerimizin ve onların evlatlarının yaralarını sarmak için harcamak daha insaflı ve vicdani bir tutum değil midir? suçlu olanlar elbet cezasını çekmeli ama biz nasreddin hoca misali evin bodrumunda kaybettiğimiz yüzüğü neden avluda arıyoruz? Darbe varsa bunun komuta kademesi nerede, siyasi ayağı nerde? cemaat bağı olduğu iddia edilerek ihraç edilen 100lerce kurmay zekayı kenarda bekleterek 10 günlük erlerle ve askeri öğrencilerle darbe yapıldığına mı inanalım istiyorsunuz?
Son olarak sizlerden ricam, lütfen vicdanınızın sesiyle hareket edin. haksızlıkları bile olsa düşene tekme atmak insafsızlıktır. özeleştiri istiyorsunuz ama unuttuğunuz bir şey var. hocaefendi ömrü boyunca en ağır iftiralar, acımasız eleştiriler ve cana kast eden saldırılar altında kahırlı bir ömür sürdü. yani hayatının her anında eleştiriye zaten muhataptı. ve en ağır sorgulamaları her zaman kendi nefsiyle yaparak bir nevi bedenini ve hayat enerjisini acımasızca tüketti. Bundan sonra da kalmışsa hesabını Allaha verecek demek daha insaflı ve insani bir tutum olacaktır.
Bildiğiniz gibi ölüm Hak ve asıl hesap da bundan sonra başlıyor. "Ölmüşlerimizin arkasından hayır konuşun" hadisinin inceliği de bunda saklı.
Rabbim kalbimizi hakka ve hakikate uyarsın. bizi hesap gününde utanacagimiz amel ve sözlerden muhafaza eylesin.🤲
Cemaati bilmem ama sizlerin bir kült olduğunun farkına vardım. Münferitler grubu demişsiniz ama aslında Müfteriler grubu deseniz daha iyi olur . İsteyen istediği gruba girer çıkar katılır . Benim anlamadığım CEMAAT olmasaydı siz ne konuşacaktınız cemaatin içinde bulunmuş münferitler….
aman ne yaratıcı bir eleştiri. cemaatlik vs münferitlik.... türkçesiyle söyleyelim topluluk ya da bireycilik. bunun gündemini kim yapacağıdı pardon. deniz baykalın kızı mı? en tipik topluluk örneği öyle ki cemaat deyince herkes bunları anlıyor. bunlara nazire olarak bir fikir heralde ittihat ve terakkinin içinden çıkmayacaktı. cemaat zihniyetini yaşamış insdanlar bireyliğin kıymetini anlayıp bir karşı ses oluyor bunun nesi garip mk!?
Düşük IQ yorumu. Arada bir kendi beynini kullan ki abilerinin ezberlettiklerinden farklı bir cümle kurmayı başar
kemal bedak ingilizcen ne güzel lan..cok entelsin ....dark side of the moonn gardas
gece yarısı ayini