Mekanın Hafızası-Antakya / Mehmet Semercioğlu / Ekim-Aralık 2019
ฝัง
- เผยแพร่เมื่อ 18 พ.ย. 2024
- Eskiden matbaa olarak kullanılan bu dükkân, sonraları Şapkacı Osman olarak tanınan göçmen Osman Beçin tarafından fotör şapka temizliği, ütüsü ve kalıba alınması için kullanılmış. 1993 yılından itibaren ise “terzihane” olarak kullanılıyor.
Baba mesleğini 50 yıldır Eski Antakya sokaklarında sürdüren Mehmet Semercioğlu’nun anlatımıyla, “Eski Antakya Sokaklarında Birlikte Yaşam Hikayesi”:
“Hayatımın 55 yılı bu evlerde geçti. Eşimle evlendiğimizde, Musevi komşularımızdan Azur Bey ile Rahul Hanım’a ait, mahalle arasında küçük bir ev kiraladık. Ev sahiplerimiz Azur Bey ve Rahul Hanım bizi çok sevdi. Rahul hanım bir Musevi geleneği olarak cumartesileri ateş yakmaz, iş yapmazdı. Ama illaki ateşin yakılması, işin yapılması gerekiyorsa eşimi çağırırdı. Eşim onların ev işlerini yapar ateşlerini yakardı. Anne kız şeklinde diyalogları vardı... O evden sonra Hristiyan bir ailenin, Halepli Aryet ablanın evine taşındık. Onlar alt katta biz üst katta kalıyorduk. Bizim evimizde banyo yoktu. Alt katta vardı. Aryet abla kendi banyo yapmadan evvel bizi çağırır ve banyo yapmamıza fırsat tanırdı. Böyle ilişkilerimiz vardı. Birbirimizin evine rahat rahat girer çıkardık...
Bir gün bu dükkânda Müslüman ve Musevi iki arkadaş ile oturuyorduk. Sohbetimizin bir yerinde“biz kardeşiz” dediler. Bende “nasıl kardeşsiniz biriniz Müslüman,biriniz Musevi?” dedim.“Biz komşuyduk” dediler. “Annelerimiz bir yere gideceği zaman çocuklarını birbirine bırakırdı. Hal böyle olunca onun annesi beni, benim annem onu emzirmiş, acıktığımız zamanlarda. Süt kardeşiyiz biz.” dediler.Buralar böyleydi.Böyle güzellikler vardı. Kimse kimseyi dininden, inancından dolayı yargılamazdı...
Affan mahallesinde bir cenaze varsa, papazın bir dostluğu varsa papaz cenazeye gider, hocayla birlikte yürür arabaya kadar, arkada cenaze önde papaz. Kilisedeki bir cenazeye de bizim hocamız gider. Yeri gelir oda bir dua okur mezar başında, ona da müsaade edilir. Bizde mevlit okutulur mesela cenazenin 40. gününde, papaz gelir camiye mevliti dinler, lokumunu alır gider. Antakya böyledir. Bunlar bizim doğallığımız, üstün şeyler değil. Şimdilerde bu dostlarımızın nüfusları azaldı. Ama keşke buralarda daha çok kalabilselerdi.
Çünkü bu bizim mozaiğimiz, olmazsa olmaz renklerimiz!”
*Bu çalışma Avrupa Birliği Sivil Düşün Programının desteği ile Zenginler Atölyesi Kültür ve Sanat Derneği tarafından, Eski Antakya evlerinden yola çıkarak Hatay'da var olan kültürel çoğulcu yapıyı açığa çıkarmak ve bu yapının kaydını tutmak üzere yapılmıştır.