2. BÖLÜM Kahvaltıdan sonra Dusit, eşi Apinya ve dokuz yaşındaki oğulları Prasong ile yola çıktık. İki saat sonra köydeydik. Kolonlarda cempedak ağacının bir bütün olarak gövdesi kullanılmış, tamamı ahşaptan ve iki katlı olan bu evleri ayıran ve çevreleyen duvarlar yoktu. Köylülerin elli yılı aşkın süredir devam eden komşuluk ilişkisi, bir şehirli ailenin üyeleri arasındaki ilişkiden çok daha güçlüydü. Hazırlanması zahmetli yemekler, bir evde pişti mi diğer komşuların bundan mutlaka haberi olur ve teklifsiz bir samimiyetle bir sofranın etrafında toplanılırdı. Akıllı telefonlar, fotoğraf çekmenin dışında kabul görmüş araçlar değildi. Bu yüzden sanal dünyanın gündemiyle kuşatılmamış, kendi doğal yaşantılarına özgü diyaloglarının bir parçası olmak, içimi ısıtıyordu. "Yetmiş yaşında olduğuma bakıp da beni yaşlı zannetme." dedi Nopadon. Canlılığını yitirmiş gözleri hesaba katılmadığında, yaşını göstermiyordu. Kızı Hathai söylediklerimi tercüme etti: "Baba! Seni daha genç zannediyormuş." Nopadon tek hamleyle oturduğu sandalyeden ayağa kalktı: "Sağlığıma çok dikkat ederim." dedi ve kollarını yana açıp aynı anda, bir öne bir arkaya hareket ettirmeye başladı. "Sağlığıma çok dikkat ederim." Ne vakit Nopadon ile bakışlarımız buluşsa, bunu söyler ve ardından aynı egzersizi yapmaya başlardı. Belki söylediği şey aynıydı; fakat öznel deneyimlerimizi karşı tarafa aktarmakta kelimelerin yetersiz kaldığı gerçeği ortadayken, her defasında farklı kelimeler seçme çabası boşunaydı. "Sağlığıma çok dikkat ederim." Sanki ilk defa bir ayrıntıdan haberdar oluyormuşçasına ve canlı bir tepkiyle: "Evet, çok sağlıklı görünüyorsun." diye karşılık vermekten yüksünmüyorum. Gülümsüyor. "Sağlığıma çok dikkat ederim." Derinlerde, tekrarlanıp duran bu cümlenin ötesinde, sözcüklere sığmayan dünyalar vardı. Bir gün, kızı Hathai'den fotoğraf albümünü getirmesini istedi. Bir kaç yıl önce çekilmiş fotoğrafları bana uzattı. "Bak." dedi göğsünü gere gere. "Gezmek, sadece sana özgü değil ya! Ben de Vietnam'a gittim." Hathai, babasının sözlerini tercüme ederken katıla katıla gülüyordu. Yaşlanmakta olan yüzünde, tatmin olmamış bir yaşama arzusu vardı. Bir toprağa kök salıp aidiyet duygusu geliştirmenin dışında, bu dünyada övünülecek bir şeyin olmadığını ona anlatabilmeyi ne kadar da çok isterdim. Ona sarıldım. Şimdi üçümüz de gülüyorduk. Bir ikindi sonrası Dusit, eşi Apinya ve ben arabayla köyü dolaşmaya çıktık. Yolun iki tarafında, tek bir sıra halinde uzanan iki yüz kadar haneden ibaret olan köyü, pirinç tarlaları ve orman çevreliyordu. Köy evlerinin bittiği noktada sağa kıvrılan yol, ufukta yükselen ormanlarla kaplı dağlara kadar çırılçıplak uzanıyordu. Dönemeçte, yol üzerinde yalnızca köy tapınağı bulunuyordu. Köylüler, henüz hasat edilmiş pirinçleri, güneşte kurusun diye bahçeye sermişlerdi. Dusit: "Rahip benim çocukluk arkadaşım." dedi. Tapınağa bitişik küçük bir bölmenin kapısını çaldık. Kolları açıkta, turuncu elbisesili, kafası traşlı bir Budist rahip kapıyı açtı. Bizi karşısında görür görmez, önce masum yüzünde iki tane gamze belirdi, sonra da samimi bir vücut hareketiyle bizi içeri aldı. Kanepeden bozma, üzerindeki yorganın yarısı tahta zemine dökülmüş bir yatak, ahşap bir masa ve odanın bir duvarını kaplayan kitaplık... Göğsüme kılıç gibi bir şey saplanmıştı. Modern dünyaya sırtını çevirmiş bu atmosfer; benim de yaşantımın bir dönemini geçirdiğim köyün cami lojmanına ne kadar benziyordu. Sanki birazdan kapı çalınacak ve: "Hucam sana misir getüüdüg." diye Kastamonulu bir köylü içeri girecekti. İçimi büyük bir hüzün kapladı. Karlı bir kış gününde, kitaplarımı ve klima kolisine gizlediğim sazımı yanıma alıp, dönmemek üzere o köyden gizlice ayrılmıştım. İmamlığı bıraktığımı köylülere açıklamanın, kendi açımdan zor olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden, bir sonbahar gününün, aniden bastıran karın, köylüleri evlerine hapsettiği akşamında habersizce köyü terk etmiştim. Bunun etik olmadığına şimdi hak veriyorum, ama o dönemde, çarpık ilişkiler ağında bunalmış on dokuz yaşında bir gencin önceliği, etik davranmak değildi. Bir kaç hafta sonra, yokluğum fark edilir edilmez, müftü beni aramış, istifa dilekçesi yazmamı ve müftülüğe göndermemi istemişti. Oysa devlet memurları kanununa göre, mazeretsiz ve kesintisiz on gün göreve gelmeyen bir memur, kendiliğinden görevden çekilmiş sayılır. Bunu bildiğim için, benden isteneni yerine getirmedim. Hem zaten üniversiteyi yeni kazanmıştım. Lise biter bitmez çocuk yaşta girmek zorunda kaldığım memuriyet hayatına dair hiçbir şey hatırlamak istemiyordum. Ertesi gün, müftü tekrar aradı. Şayet dediğini yapmazsam dosyama not düşmekle beni tehdit ediyor, böylece, ileride tekrar devlet memuru olamayacağımı söylüyordu. İnsanlara gündelik hayatta, mesleklerine göre taltif ve statülerine uygun muamele etmek, özellikle meslekleri dışında yaşam becerisi geliştirmemiş ve kendini yalnızca mesleği üzerinden ifade etmekle tatmin olan bu bireyleri narsistlik boyutuna kadar götürür. Bu bireyler, mesai saatleri içinde yapmakta oldukları görevlerle sokakta sade bir vatandaş olma rollerini karıştırdıkları için, ciddi bir kişilik bozukluğu yaşamaktadırlar. Bir toplumda adliye dışında bir hakim veya hastane dışında bir doktor, meslekleri sayesinde itibar görüyorlarsa, en hafif ifadeyle, o toplum belli bir olgunluk düzeyine ulaşmamış demektir. Dolayısıyla Müftü Efendi de belli bir olgunluk düzeyine ulaşmamış bir toplumun üyesi olmasının yanı sıra, mesleği dışında hayata tutunacak bir becerisinin olmaması, onu tam anlamıyla narsist bir kişilik yapıyordu. Memuriyeti ve memuriyetin getirdiği hakları elinin tersiyle itmiş, maddi imkansızlıklar içinde üniversite okumaya azmetmiş on dokuz yaşındaki bir gence, nezaketen de olsa başarılar dilemek yerine, yalan yanlış gerekçelerle onu tehdit edip huzursuz etmek, sağlıklı bir kişilik geliştirmiş insanın sergileyeceği bir tutum değildi... DEVAMI DİĞER YORUMDA.
4 ปีที่แล้ว +180
3. BÖLÜM Dusit ve rahip kendi aralarında konuşuyorlar, bense kitaplığın yanına sokulmuş, tümü Tay alfabesiyle yazılmış kitapların, ne hakkında olduklarını sayfalardaki resimlere bakarak anlamaya çalışıyordum. Rahibin odasında ne kadar durmuştuk bilmiyorum. Az sonra, tapınaktaki heykelleri ve duvarlardaki eski çizimleri bana göstermek istediğini söyleyen rahibi takip edip odadan çıktık. Rahiple vedalaşıp tapınaktan ayrıldık. Büyük göletler içinde yetişen lotus çiçeği tarlaları üzerine kurulmuş iskelelerde, alacakaranlığa kadar yürüdük. Sonra da köy pazarına uğradık. Eve döndüğümüzde, hava iyice kararmıştı. Eve girmeden, doğrudan komşulara geçtik. Komşular, loş bir ortamda, akşam yemeği için yer sofrasına henüz oturmuşlardı. Sofrada bize de yer açtılar. Oturduk. Gün boyu pirinç tarlalarında güneşte kavrulmuş soluk tenler, köy evinin ahşap dekoru ve şehirde konuşulan aksandan farklı, içten, hararetli ve sık sık kahkahalarla bölünen konuşmalar... Loş ışığın gölgelediği yüzler, yabancı olduğu ölçüde tanıdıktı. Bir an, yaşamın bir derinliği ve değeri olmalı, diye düşündüm. Yeni deneyimlere karşı son zamanlarda duyarsızlaşmaya başlamış ruhum, odanın dört bir yanında kanat çırpıyordu. Şeffaf poşetler içinde, lapa halindeki pirinci ellerimizle koparıyor, ortadaki salçalı sulu yemeğe banıp yiyorduk. Yemeğin içindeki parçaları tavuk zannedip afiyetle yerken, Dusit'in, tezgahtaki yılanların başını ve derisini göstererek, yemekteki etin yılan eti olduğunu söylemesiyle mideme krampların girmesi bir oldu. Sofradan geri çekilmeye yeltendiysem de bundan hemen vazgeçtim; çünkü yılan eti olduğunu bilmezden evvel, önümdekilerden afiyetle yiyordum. Dolayısıyla mideme giren krampın nedeni, yılan eti değildi; ön kabullerimin, kültürümün ve inançlarımın eldiveniyle hayata dokunmamdı. Dusit'e döndüm ve deneyimli bir gurme edasıyla: "Tavuk göğsü tadı var sanki, ama çok lezzetli." dedim. Akşam yemeğinden sonra eve döndük. Uyumak için herkes kendi odasına çekildi. Uyuyacağım odaya gitmek için salondan geçiyorum. Modern yaşantıda artık görmeye alışık olmadığım ev eşyalarını görünce, onları incelemeye koyuluyorum. Sarı ışığın altında, üzerlerine sinmiş yaşanmışlıkların keskin kokusu etrafa saçılıyor. Budizm konulu tablolar, külleri dibine düşmüş tütsüler, ahşap işlemeli dolaplar, aile büyüklerinin gençliğini dondurmuş süslemeli çerçeveler... İşte orada, utangaç bakışların doğduğu, buğulu yorgun gözleriyle Hathai'nin annesi Lawan... Dusit ve Hathai'nin mezuniyet fotoğrafları... Hathai'nin kocasının askerlik fotoğrafları... Sahi, kocası nerelerdeydi? Hiç ortalıkta görünmüyordu. Yaşamını mı yitirmişti, yoksa boşanmışlar mıydı? En üstte, Hathai'nin anne babasının düğün fotoğrafına gözüm ilişiyor: Gençliğinde ne kadar güzel bir kadınmış, diye içimden geçiriyorum. İlerlemiş yaşına rağmen her işe koşturuyor. Özellikle bugün, büyük bir sacı, üzerindeki etleri öğlen güneşinde kurutmak üzere, tek başına dışarı çıkarırken nefes nefese kalışı gözümün önüne geliyor. Çocuklarına sık sık sarılırken tattığı haz, ne kadar da insancaydı! Bu evrende merhametin yeşerebildiği tek zemin, şüphesiz anaların yüreğiydi. Demek ki dünyanın her yerinde insanlar yaşlanıyormuş, diye söylendim. Bu aptalca çıkarım karşısında, bir an zekâmdan tiksindim. Hemen sonra, kendime haksızlık ettiğimi düşünüyorum; çünkü bütün insanların yaşlandığını bilmek ile dünyanın her yerinde insanların yaşlandığına tanık olmak, aynı şey değildi. Bilgi, son reddede şaşırtıcıydı; oysa tanık olmak, sarsıcıydı. Ertesi ikindi, bahçede toprağın üzerine odunlar yığılıp ateş yakılmıştı. Dusit ve Lawan ateşin yanı başında hindistan cevizi suyuyla yıkadıkları yapışkan pirinci, muz yaprağına sarıp bambuların içine dolduruyorlar; Apinya, oğlu ile birlikte eşyaları arabanın bagajına yerleştiriyorlardı. Ateşte, iri ızgarada esmerleşen bambuların kokusunun kapladığı bahçeye doluşan komşular, birazdan şehre hareket edecek misafirlerin son anlarına eşlik ediyorlardı. Lawan, ateşin üzerinden aldığı bir bambuyu yarıp, buğusu dışarı sızan yapışkan pirinci bana uzatıyor. Yiyorum. Tadı damağımı sarıyor. Ateşten aldığı bir diğer bambuyu da soğutup çantama koyuyor: "Gittiğin yerde acıktığında yersin." Yüzündeki ifade yapmacıksız ve müşfikti. Annem karşımdaydı sanki. Ruhum durgunluk ve karanlıktan kurtulup ait olduğu özle buluşmuştu. Sarılıp vedalaştık. Dusit arabayı kullanıyor; Hathai, kucağında bebeğiyle ön koltukta oturuyor. Apinya, oğluyla birlikte arka koltukta, sağımda oturuyorlar. Benim alnım camda. Hala köyden çıkmadık. Kimi zaman, evlerin aralarındaki boşluktan görüş alanıma giren uçsuz bucaksız bir bitki örtüsü, durgun bir göğün altında uzanıyor. İşte, son ev. Sağa dönüyoruz. Tapınağı da geçtik. Sık ve kesintisiz bir orman, ufku kızıla boğan akşam güneşiyle arama giriyor. Gözlerimi kapatıyorum: Çantamdaki yapışkan pirincin kokusu, annemin beni yatılı okullara gönderirken fermuarı bozuk, yeşil çantama koyduğu tandır ekmeğinin kokusuna karışıyor. SON
Ama yakıtı da bedelide çok ağır bir özgürlük. Bir yerlerde yerleşmiş gezip dolaşıp türküsünü çağırıp evininde . yada otellerde kalablise daha güzel olur. Bu özgürlük kahreden bir özgürlük çok donanımlı bir gencin sağlığını saatini kaybediş özgürlüğü Gücüm olsa onu bulunduğu yerden çekip alsam diyorum Allah'ım yar ve yardımcısı olsun
Lütfen kendine çok dikkat et be yavrum Allah korusun oralarda hastalanırsan çok kötü be evladım Allah'ım tün milletime yardımcı olsun ama sana daha çok yardımcı olsun gurbet ellerde bu salgın hastalıklarla filan nasıl mücadele ediyorsun evladım senin arkanda Seni düşünen öyle sanıyorum ki yüzbinler var Lütfen onların hatırına bari kendine iyi bak.
Seni dinlerken ağlamak geliyor içimden. Söylediğin türkülerin duygusallığından değil, benim böyle bir yeteneğim olmadığından. Biz yaşadığımızı sanıyoruz. 4 duvar arasına 5 kuruş maaşa kendimizi hapsetmişiz. Daha kaç yıl yaşayacağımız meçhul. Yine de bi şeylere sahip olmak için çabalıyoruz. Sanki ölünce bizimle gelecek. Yaşayan biz değiliz sensin. Belki cesaret gelir arkasında el yazması olan bi kartpostalını isterim kardeşim. Sevgi saygıyla.
Ülkemde ne güzel değerler varmış ✌🏻☺️gurur duydum seninle, uluslara türkülerimizi götürüp orda o güzel samimi duruşunla bizi temsil etmen kelimelerle ifade edilmeyecek nitelikte 🙏
Slm sana gönlü güzel insan,senin için cimere,kültür bakanlığına devlet tarafından desteklenmen için rica da bulundum seyehetlerinde veya konaklamalarında sana destek olunmasını istedim.Sen bizim güzel türkülerini her ülkede rahatça söyleyesin diye.senin gibi gönül elçilerine çok ihtiyacımız var
Bu yavrumun hayatını anlattığı bölümler ve de türküleri Benim yüreğimi dağılıyor kendime dinleme izleme Ümmü diyorum çünkü yemin ediyorum Abartısız kalbimde ağrılar olmaya başladı Ben bu çocuğu çok seviyorum Keşke türkiye'mize else herkes misafir eder sesin zaten insanı öldürüyor ve yaban ellerde çektiği sıkıntılar Sanki benim Canımdan can kanımdan kan biriymişsin gibi acı çekiyorum
Yeni rastladım bu hesaba, rastlantıların en güzeli belki de. Hiç bıkmadığım türküler,çok isteyipte gidemediğim ülkelerde çalıyor. Çok güzel ve çok umutlu..... ☁🎈🍃
slm kardeşim 42 devleti gezdim, dünyanın tadına doyamadım, senin gibi olmayı çok istedim ama tek engelim, dünyayı tanımadan evlenmiş olmam di, seni canı gönülden Tebrik ederim devam kardeşim👏👏👏
Müziği açıyorum aynı zamanda yorumu okuyorum. @loudingirra Özdemir yorumlarını kaleminden çıkanları okurken herşeyi unutmuş yeni bi hayatta buluyorum kendimi. Yazmaya devam et güzel insan...
Sevgili Loudingirra, öncelikle sağlık, esenlikler ve güzellikler diliyor, sevgilerimi sunuyorum. Seni keşfettim edeli seni takip ediyor ve paylaşıyorum. Kamil İnsanın gerçek temsilcisi sensin dostum. Anadolu Aşık ve Ozanlarımızın Barış, Dostluk, Özlem dolu düşlerini, Sevdalarını Evrensel ölçekte İnsanlığa taşıyor, onların gönüllerine dokunuyor, iyiden, güzelliklerden, barıştan, dostluktan, aşktan yana olanlarla paylaşıyorsun. Gönlüm seninledir Dostum. Düşlediklerimi sen gerçekleştiriyorsun. Sana Aşk Olsun Arkadaş, Aşk Olsun Diyorum.🌺❤️💜🦋🍇🌈🌍🌝
Merhaba yüreği güzel insan.anadolunun avazı asyada yankılanıyor.aşık veysellerin da dadal oğlunun mahsuni babanın avazı sazının tınısı nede yakışmış.Ne dil nede ırkı sadece insana doğaya hitap ediyor türkülerimiz.nasılda oturmuş dinliyorlar..
Özdemır seni çok tebrik ediyorum türkü söylediğin için değil duvarları yıktığı için böyle insanların olması bu dünyaya umudumu bir kez daha arttırdı bakış açım değişti ayağına taş değmesin canım kardeşim
Ortamın güzelliğine bakar mısınız??bu teli bu dili anlamayan insanlar ancak bir hayli hissedenler...bu teli bu dili anlayan insanlara nazaran ben ce çok güzel ve anlamlı..
Kültürler farklı olsada diller ayrı olsada bedenleriyle dem tutmaları beni bir kez daha aldı benden. Siz ne güzel insanlarsınız az önce bir güzelliğin parçası oldunuz. Dert görmeyin...
Guzel KARDESiM Yuregi kocaman Aslan sadece Allah Yar ve Yardimcin Ali yoldasin Hizir Gardasin olsun ayagina gelecek daslar belalar huu yolun acik aydinlik olsun
Sözlerini anlamayanlarin bile yüreğinde kanlı bir yaraya dokunan sesin bende garip bir tezahür ile çıkıyor ortaya yüreğim eksilip tamamlanıyor kanıyor ahh ahh var ol ne deyim 🙏💜🌺
Benim yolum nere düştü bilemedim ben beni hangi seherin mavisine soram bem seni beyaz kefen olam saram yar seni yine bulamadım ben seni 😔 yüreğine sağlık kardeşim allahıma emanet ol
Senin türkülerini böyle huşu içinde dinleyen başka dünyaların insanlarını gördükçe, bütün dünyanın bizim türkülerimize ihtiyacı olduğunu idrak ediyorum. Eline, emeğine ve yüreğine sağlık.
türkülerımızı dünyanın en uzak köşelerınde şöylemek nasıl bir duygu!bu delikanlı'ya binlercepravo,bu arada rahmetli beyhani bu içli dizelerın dünyanın en uzak köşelerınde çalınacağını düşünebiliyormıydı acaba
Bir bildirim düşün, telefonuna düştüğünde müthiş karışık duygular yaşatan.. Sevinç, coşku.. Ve türküyle birlikte, altındaki deneyimsel yazıyı okurken yaşanan hüzün.. Kalpte iz bırakan buğulu sızı...💜
*_geçen gün aklıma geldin, öldü mü kaldı mı diye.. her ne kadar bunca birikimine rağmen müslümanlıktan günümüz insanlarının düşünce ve davranışları dolayısıyla soğuduğundan sana kırgın olsam da birikimlerini analizlerini büyük bi hayranlıkla okuyorum.. yazıda kendini ifade eden güçlü kaleminden dolayı takipteyim.. içindeki düşünce savaşını çok güzel yansıtıyorsun yazıya. sesine emeğine yüreğini sağlık.. bir sonraki maceranda görüşmek dileğiyle.._*
Pirim çok güzel türkülerimizi çok güzel yerlerde okuyorsun ALLAHyolunu daim açık etsin ama bi tanede aşıkların ve türküleri diyarı sivas da okumazsan ihanet etmiş olursun bu türkülere :)
Özdemir kardeşim kuş sesleri eşliğinde güzel bir yorum olmuş. Ayrıca Türkülerimizi evrensel olarak sevdirmeye ve tanıtımına katkıda bulunduğunuz için size çok teşekkür ederim sağlıklı günler iyi çalışmalar dilerim .
ruh ikizim gibisin gönül gözümüz acık , sorgular ve kendini arar farkında olan, hiç birseye aldırış etmeden, rüzgarın ugultusu neler anlatır anlamak için kulak kabartıp gittigi yere gıtmek gibi
Çok merak ettik seni dostum. Kendine dikkat et. Bizleri de habersiz koma. Çok güzel okuyorsun. Okuduğun her türküyü defalarca dinliyoruz eşimle çocuğumla. Yüreğimize dokunuyorsun. Seviyoruz seni.
Merhaba, o güzel sesini ve türkülerimizi dinlerken, etrafı biraz daha fazla göstere bilir misin, kamera hızlı biçimde değil yavaş yavaş etrafı gösterir sen çok sevinirim. yüreğine sağlık
Allah ın adamı kalbi gönlü güzel insan !tanımam etmem seni ancak ;çıkmış olduğun bu yerleşik olmayan yaşamında rabim seni korusun kardeşim ,bimiyorum nedendir bir yakınım gibi gördüm seni ;
2. BÖLÜM
Kahvaltıdan sonra Dusit, eşi Apinya ve dokuz yaşındaki oğulları Prasong ile yola çıktık. İki saat sonra köydeydik.
Kolonlarda cempedak ağacının bir bütün olarak gövdesi kullanılmış, tamamı ahşaptan ve iki katlı olan bu evleri ayıran ve çevreleyen duvarlar yoktu. Köylülerin elli yılı aşkın süredir devam eden komşuluk ilişkisi, bir şehirli ailenin üyeleri arasındaki ilişkiden çok daha güçlüydü. Hazırlanması zahmetli yemekler, bir evde pişti mi diğer komşuların bundan mutlaka haberi olur ve teklifsiz bir samimiyetle bir sofranın etrafında toplanılırdı. Akıllı telefonlar, fotoğraf çekmenin dışında kabul görmüş araçlar değildi. Bu yüzden sanal dünyanın gündemiyle kuşatılmamış, kendi doğal yaşantılarına özgü diyaloglarının bir parçası olmak, içimi ısıtıyordu.
"Yetmiş yaşında olduğuma bakıp da beni yaşlı zannetme." dedi Nopadon.
Canlılığını yitirmiş gözleri hesaba katılmadığında, yaşını göstermiyordu. Kızı Hathai söylediklerimi tercüme etti:
"Baba! Seni daha genç zannediyormuş."
Nopadon tek hamleyle oturduğu sandalyeden ayağa kalktı:
"Sağlığıma çok dikkat ederim." dedi ve kollarını yana açıp aynı anda, bir öne bir arkaya hareket ettirmeye başladı.
"Sağlığıma çok dikkat ederim."
Ne vakit Nopadon ile bakışlarımız buluşsa, bunu söyler ve ardından aynı egzersizi yapmaya başlardı. Belki söylediği şey aynıydı; fakat öznel deneyimlerimizi karşı tarafa aktarmakta kelimelerin yetersiz kaldığı gerçeği ortadayken, her defasında farklı kelimeler seçme çabası boşunaydı.
"Sağlığıma çok dikkat ederim."
Sanki ilk defa bir ayrıntıdan haberdar oluyormuşçasına ve canlı bir tepkiyle:
"Evet, çok sağlıklı görünüyorsun." diye karşılık vermekten yüksünmüyorum.
Gülümsüyor.
"Sağlığıma çok dikkat ederim."
Derinlerde, tekrarlanıp duran bu cümlenin ötesinde, sözcüklere sığmayan dünyalar vardı. Bir gün, kızı Hathai'den fotoğraf albümünü getirmesini istedi. Bir kaç yıl önce çekilmiş fotoğrafları bana uzattı.
"Bak." dedi göğsünü gere gere.
"Gezmek, sadece sana özgü değil ya! Ben de Vietnam'a gittim."
Hathai, babasının sözlerini tercüme ederken katıla katıla gülüyordu. Yaşlanmakta olan yüzünde, tatmin olmamış bir yaşama arzusu vardı. Bir toprağa kök salıp aidiyet duygusu geliştirmenin dışında, bu dünyada övünülecek bir şeyin olmadığını ona anlatabilmeyi ne kadar da çok isterdim. Ona sarıldım. Şimdi üçümüz de gülüyorduk.
Bir ikindi sonrası Dusit, eşi Apinya ve ben arabayla köyü dolaşmaya çıktık. Yolun iki tarafında, tek bir sıra halinde uzanan iki yüz kadar haneden ibaret olan köyü, pirinç tarlaları ve orman çevreliyordu. Köy evlerinin bittiği noktada sağa kıvrılan yol, ufukta yükselen ormanlarla kaplı dağlara kadar çırılçıplak uzanıyordu. Dönemeçte, yol üzerinde yalnızca köy tapınağı bulunuyordu. Köylüler, henüz hasat edilmiş pirinçleri, güneşte kurusun diye bahçeye sermişlerdi.
Dusit:
"Rahip benim çocukluk arkadaşım." dedi.
Tapınağa bitişik küçük bir bölmenin kapısını çaldık. Kolları açıkta, turuncu elbisesili, kafası traşlı bir Budist rahip kapıyı açtı. Bizi karşısında görür görmez, önce masum yüzünde iki tane gamze belirdi, sonra da samimi bir vücut hareketiyle bizi içeri aldı. Kanepeden bozma, üzerindeki yorganın yarısı tahta zemine dökülmüş bir yatak, ahşap bir masa ve odanın bir duvarını kaplayan kitaplık... Göğsüme kılıç gibi bir şey saplanmıştı. Modern dünyaya sırtını çevirmiş bu atmosfer; benim de yaşantımın bir dönemini geçirdiğim köyün cami lojmanına ne kadar benziyordu. Sanki birazdan kapı çalınacak ve:
"Hucam sana misir getüüdüg." diye Kastamonulu bir köylü içeri girecekti. İçimi büyük bir hüzün kapladı. Karlı bir kış gününde, kitaplarımı ve klima kolisine gizlediğim sazımı yanıma alıp, dönmemek üzere o köyden gizlice ayrılmıştım. İmamlığı bıraktığımı köylülere açıklamanın, kendi açımdan zor olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden, bir sonbahar gününün, aniden bastıran karın, köylüleri evlerine hapsettiği akşamında habersizce köyü terk etmiştim. Bunun etik olmadığına şimdi hak veriyorum, ama o dönemde, çarpık ilişkiler ağında bunalmış on dokuz yaşında bir gencin önceliği, etik davranmak değildi.
Bir kaç hafta sonra, yokluğum fark edilir edilmez, müftü beni aramış, istifa dilekçesi yazmamı ve müftülüğe göndermemi istemişti. Oysa devlet memurları kanununa göre, mazeretsiz ve kesintisiz on gün göreve gelmeyen bir memur, kendiliğinden görevden çekilmiş sayılır. Bunu bildiğim için, benden isteneni yerine getirmedim. Hem zaten üniversiteyi yeni kazanmıştım. Lise biter bitmez çocuk yaşta girmek zorunda kaldığım memuriyet hayatına dair hiçbir şey hatırlamak istemiyordum. Ertesi gün, müftü tekrar aradı. Şayet dediğini yapmazsam dosyama not düşmekle beni tehdit ediyor, böylece, ileride tekrar devlet memuru olamayacağımı söylüyordu.
İnsanlara gündelik hayatta, mesleklerine göre taltif ve statülerine uygun muamele etmek, özellikle meslekleri dışında yaşam becerisi geliştirmemiş ve kendini yalnızca mesleği üzerinden ifade etmekle tatmin olan bu bireyleri narsistlik boyutuna kadar götürür. Bu bireyler, mesai saatleri içinde yapmakta oldukları görevlerle sokakta sade bir vatandaş olma rollerini karıştırdıkları için, ciddi bir kişilik bozukluğu yaşamaktadırlar. Bir toplumda adliye dışında bir hakim veya hastane dışında bir doktor, meslekleri sayesinde itibar görüyorlarsa, en hafif ifadeyle, o toplum belli bir olgunluk düzeyine ulaşmamış demektir.
Dolayısıyla Müftü Efendi de belli bir olgunluk düzeyine ulaşmamış bir toplumun üyesi olmasının yanı sıra, mesleği dışında hayata tutunacak bir becerisinin olmaması, onu tam anlamıyla narsist bir kişilik yapıyordu. Memuriyeti ve memuriyetin getirdiği hakları elinin tersiyle itmiş, maddi imkansızlıklar içinde üniversite okumaya azmetmiş on dokuz yaşındaki bir gence, nezaketen de olsa başarılar dilemek yerine, yalan yanlış gerekçelerle onu tehdit edip huzursuz etmek, sağlıklı bir kişilik geliştirmiş insanın sergileyeceği bir tutum değildi... DEVAMI DİĞER YORUMDA.
3. BÖLÜM
Dusit ve rahip kendi aralarında konuşuyorlar, bense kitaplığın yanına sokulmuş, tümü Tay alfabesiyle yazılmış kitapların, ne hakkında olduklarını sayfalardaki resimlere bakarak anlamaya çalışıyordum. Rahibin odasında ne kadar durmuştuk bilmiyorum. Az sonra, tapınaktaki heykelleri ve duvarlardaki eski çizimleri bana göstermek istediğini söyleyen rahibi takip edip odadan çıktık.
Rahiple vedalaşıp tapınaktan ayrıldık. Büyük göletler içinde yetişen lotus çiçeği tarlaları üzerine kurulmuş iskelelerde, alacakaranlığa kadar yürüdük. Sonra da köy pazarına uğradık. Eve döndüğümüzde, hava iyice kararmıştı. Eve girmeden, doğrudan komşulara geçtik. Komşular, loş bir ortamda, akşam yemeği için yer sofrasına henüz oturmuşlardı. Sofrada bize de yer açtılar. Oturduk. Gün boyu pirinç tarlalarında güneşte kavrulmuş soluk tenler, köy evinin ahşap dekoru ve şehirde konuşulan aksandan farklı, içten, hararetli ve sık sık kahkahalarla bölünen konuşmalar... Loş ışığın gölgelediği yüzler, yabancı olduğu ölçüde tanıdıktı. Bir an, yaşamın bir derinliği ve değeri olmalı, diye düşündüm. Yeni deneyimlere karşı son zamanlarda duyarsızlaşmaya başlamış ruhum, odanın dört bir yanında kanat çırpıyordu.
Şeffaf poşetler içinde, lapa halindeki pirinci ellerimizle koparıyor, ortadaki salçalı sulu yemeğe banıp yiyorduk. Yemeğin içindeki parçaları tavuk zannedip afiyetle yerken, Dusit'in, tezgahtaki yılanların başını ve derisini göstererek, yemekteki etin yılan eti olduğunu söylemesiyle mideme krampların girmesi bir oldu. Sofradan geri çekilmeye yeltendiysem de bundan hemen vazgeçtim; çünkü yılan eti olduğunu bilmezden evvel, önümdekilerden afiyetle yiyordum. Dolayısıyla mideme giren krampın nedeni, yılan eti değildi; ön kabullerimin, kültürümün ve inançlarımın eldiveniyle hayata dokunmamdı. Dusit'e döndüm ve deneyimli bir gurme edasıyla:
"Tavuk göğsü tadı var sanki, ama çok lezzetli." dedim.
Akşam yemeğinden sonra eve döndük. Uyumak için herkes kendi odasına çekildi. Uyuyacağım odaya gitmek için salondan geçiyorum. Modern yaşantıda artık görmeye alışık olmadığım ev eşyalarını görünce, onları incelemeye koyuluyorum. Sarı ışığın altında, üzerlerine sinmiş yaşanmışlıkların keskin kokusu etrafa saçılıyor. Budizm konulu tablolar, külleri dibine düşmüş tütsüler, ahşap işlemeli dolaplar, aile büyüklerinin gençliğini dondurmuş süslemeli çerçeveler... İşte orada, utangaç bakışların doğduğu, buğulu yorgun gözleriyle Hathai'nin annesi Lawan... Dusit ve Hathai'nin mezuniyet fotoğrafları... Hathai'nin kocasının askerlik fotoğrafları... Sahi, kocası nerelerdeydi? Hiç ortalıkta görünmüyordu. Yaşamını mı yitirmişti, yoksa boşanmışlar mıydı? En üstte, Hathai'nin anne babasının düğün fotoğrafına gözüm ilişiyor: Gençliğinde ne kadar güzel bir kadınmış, diye içimden geçiriyorum. İlerlemiş yaşına rağmen her işe koşturuyor. Özellikle bugün, büyük bir sacı, üzerindeki etleri öğlen güneşinde kurutmak üzere, tek başına dışarı çıkarırken nefes nefese kalışı gözümün önüne geliyor. Çocuklarına sık sık sarılırken tattığı haz, ne kadar da insancaydı! Bu evrende merhametin yeşerebildiği tek zemin, şüphesiz anaların yüreğiydi.
Demek ki dünyanın her yerinde insanlar yaşlanıyormuş, diye söylendim. Bu aptalca çıkarım karşısında, bir an zekâmdan tiksindim. Hemen sonra, kendime haksızlık ettiğimi düşünüyorum; çünkü bütün insanların yaşlandığını bilmek ile dünyanın her yerinde insanların yaşlandığına tanık olmak, aynı şey değildi. Bilgi, son reddede şaşırtıcıydı; oysa tanık olmak, sarsıcıydı.
Ertesi ikindi, bahçede toprağın üzerine odunlar yığılıp ateş yakılmıştı. Dusit ve Lawan ateşin yanı başında hindistan cevizi suyuyla yıkadıkları yapışkan pirinci, muz yaprağına sarıp bambuların içine dolduruyorlar; Apinya, oğlu ile birlikte eşyaları arabanın bagajına yerleştiriyorlardı. Ateşte, iri ızgarada esmerleşen bambuların kokusunun kapladığı bahçeye doluşan komşular, birazdan şehre hareket edecek misafirlerin son anlarına eşlik ediyorlardı. Lawan, ateşin üzerinden aldığı bir bambuyu yarıp, buğusu dışarı sızan yapışkan pirinci bana uzatıyor. Yiyorum. Tadı damağımı sarıyor. Ateşten aldığı bir diğer bambuyu da soğutup çantama koyuyor:
"Gittiğin yerde acıktığında yersin."
Yüzündeki ifade yapmacıksız ve müşfikti. Annem karşımdaydı sanki. Ruhum durgunluk ve karanlıktan kurtulup ait olduğu özle buluşmuştu. Sarılıp vedalaştık.
Dusit arabayı kullanıyor; Hathai, kucağında bebeğiyle ön koltukta oturuyor. Apinya, oğluyla birlikte arka koltukta, sağımda oturuyorlar. Benim alnım camda. Hala köyden çıkmadık. Kimi zaman, evlerin aralarındaki boşluktan görüş alanıma giren uçsuz bucaksız bir bitki örtüsü, durgun bir göğün altında uzanıyor. İşte, son ev. Sağa dönüyoruz. Tapınağı da geçtik. Sık ve kesintisiz bir orman, ufku kızıla boğan akşam güneşiyle arama giriyor. Gözlerimi kapatıyorum: Çantamdaki yapışkan pirincin kokusu, annemin beni yatılı okullara gönderirken fermuarı bozuk, yeşil çantama koyduğu tandır ekmeğinin kokusuna karışıyor.
SON
👏👏👏
Allah herkez in kalbine göre versin
Öyle içten söylüyon ki
Kardeşim yolun acık olsun🙏
@ jahšy 👍👍👍
Yolun açık olsun.. Almanya da hala seni bekliyoruz... 😊
Özgürlük denen bir şey varsa, yakıtı yalnızlık olmalıydı.
harika....
evet müthiş bir açıklama,
mükemmel..
Ama yakıtı da bedelide çok ağır bir özgürlük. Bir yerlerde yerleşmiş gezip dolaşıp türküsünü çağırıp evininde . yada otellerde kalablise daha güzel olur. Bu özgürlük kahreden bir özgürlük çok donanımlı bir gencin sağlığını saatini kaybediş özgürlüğü Gücüm olsa onu bulunduğu yerden çekip alsam diyorum Allah'ım yar ve yardımcısı olsun
@@ummuozgur2701 o mutlu, KESINLIKLE mutlu
Bunu hissediyorum.
tebrikler kardeşim
01.16.2021 anneannemle (75) oturduk hem dinliyoruz hem çay içiyoruz. Çok güzel insansın be ağzına yüreğine sağlık!! Koca çınarı duygulandırdın..
YAŞADIĞIMIZ ÇAĞIN MODERN OZAN'I SAĞOL VAROL YOLUN BAHTIN AÇIK OLSUN....
bin yaşayın! bu kültürel yolculuğunuz tüylerimizi diken diken etmeye devam ediyor. çoğalsın güzelliklerimiz..
Lütfen kendine çok dikkat et be yavrum Allah korusun oralarda hastalanırsan çok kötü be evladım Allah'ım tün milletime yardımcı olsun ama sana daha çok yardımcı olsun gurbet ellerde bu salgın hastalıklarla filan nasıl mücadele ediyorsun evladım senin arkanda Seni düşünen öyle sanıyorum ki yüzbinler var Lütfen onların hatırına bari kendine iyi bak.
Ne diken olacak sende abartma.dinle keyfine bak
Gurban senin sazin tonu nasılda dokunuyor yüreğime bir bilsen. Nasıl güzel tok bir sestir... hızır yoldaşın olsun
Seni dinlerken ağlamak geliyor içimden. Söylediğin türkülerin duygusallığından değil, benim böyle bir yeteneğim olmadığından. Biz yaşadığımızı sanıyoruz. 4 duvar arasına 5 kuruş maaşa kendimizi hapsetmişiz. Daha kaç yıl yaşayacağımız meçhul. Yine de bi şeylere sahip olmak için çabalıyoruz. Sanki ölünce bizimle gelecek. Yaşayan biz değiliz sensin. Belki cesaret gelir arkasında el yazması olan bi kartpostalını isterim kardeşim. Sevgi saygıyla.
Ülkemde ne güzel değerler varmış ✌🏻☺️gurur duydum seninle, uluslara türkülerimizi götürüp orda o güzel samimi duruşunla bizi temsil etmen kelimelerle ifade edilmeyecek nitelikte 🙏
Ne güzel duygular böyle ... Dili , dini ayrı insanlarla paylaşacak bir yüreğe sese sahip olmak Hakkari den selamlar ❤💜💛💙💚👍👍
Slm sana gönlü güzel insan,senin için cimere,kültür bakanlığına devlet tarafından desteklenmen için rica da bulundum seyehetlerinde veya konaklamalarında sana destek olunmasını istedim.Sen bizim güzel türkülerini her ülkede rahatça söyleyesin diye.senin gibi gönül elçilerine çok ihtiyacımız var
Dönüp dolaşıp geleceğimiz yer türküler değil mi zaten? 👏
Bu yavrumun hayatını anlattığı bölümler ve de türküleri Benim yüreğimi dağılıyor kendime dinleme izleme Ümmü diyorum çünkü yemin ediyorum Abartısız kalbimde ağrılar olmaya başladı Ben bu çocuğu çok seviyorum Keşke türkiye'mize else herkes misafir eder sesin zaten insanı öldürüyor ve yaban ellerde çektiği sıkıntılar Sanki benim Canımdan can kanımdan kan biriymişsin gibi acı çekiyorum
Babacan ne güzel yerlerde ne güzel söylemişsin,helal olsun
Yeni rastladım bu hesaba, rastlantıların en güzeli belki de. Hiç bıkmadığım türküler,çok isteyipte gidemediğim ülkelerde çalıyor. Çok güzel ve çok umutlu..... ☁🎈🍃
slm kardeşim 42 devleti gezdim, dünyanın tadına doyamadım, senin gibi olmayı çok istedim ama tek engelim, dünyayı tanımadan evlenmiş olmam di, seni canı gönülden Tebrik ederim devam kardeşim👏👏👏
:)
Vallahi çok merak ettim aramıza döndüğün için çok mutlu oldum hoşgeldin
Yüreğimize dokunan türküler..eline yüreğine sağlık..
Nasılda özlemişim türküyü başa sarıp sarıp yazıyla bitirmeye çalışmayı.
Huzurla geldiniz hoşgeldiniz 🍀
Müziği açıyorum aynı zamanda yorumu okuyorum. @loudingirra Özdemir yorumlarını kaleminden çıkanları okurken herşeyi unutmuş yeni bi hayatta buluyorum kendimi. Yazmaya devam et güzel insan...
Sevgili Loudingirra, öncelikle sağlık, esenlikler ve güzellikler diliyor, sevgilerimi sunuyorum. Seni keşfettim edeli seni takip ediyor ve paylaşıyorum. Kamil İnsanın gerçek temsilcisi sensin dostum. Anadolu Aşık ve Ozanlarımızın Barış, Dostluk, Özlem dolu düşlerini, Sevdalarını Evrensel ölçekte İnsanlığa taşıyor, onların gönüllerine dokunuyor, iyiden, güzelliklerden, barıştan, dostluktan, aşktan yana olanlarla paylaşıyorsun. Gönlüm seninledir Dostum. Düşlediklerimi sen gerçekleştiriyorsun. Sana Aşk Olsun Arkadaş, Aşk Olsun Diyorum.🌺❤️💜🦋🍇🌈🌍🌝
Yolun Johannesburg civarına düşerse misafirim ol genç kardeşim, başımın üzerinde yerin var.
Yolun da bahtın da açık ve aydınlık olsun..
Merhaba yüreği güzel insan.anadolunun avazı asyada yankılanıyor.aşık veysellerin da dadal oğlunun mahsuni babanın avazı sazının tınısı nede yakışmış.Ne dil nede ırkı sadece insana doğaya hitap ediyor türkülerimiz.nasılda oturmuş dinliyorlar..
Özdemır seni çok tebrik ediyorum türkü söylediğin için değil duvarları yıktığı için böyle insanların olması bu dünyaya umudumu bir kez daha arttırdı bakış açım değişti ayağına taş değmesin canım kardeşim
Ortamın güzelliğine bakar mısınız??bu teli bu dili anlamayan insanlar ancak bir hayli hissedenler...bu teli bu dili anlayan insanlara nazaran ben ce çok güzel ve anlamlı..
Derviş sen de benim gibi çileli ve yanıksın.yolun açık olsun sesine sazına zeval gelmesin.yoldaş.
Sonun da be bra gözlerim yollarda kaldı.
Harika yorumlanmış ...hissiyatlı okumuşsunuz....👍
Bu turku senin sesinde ayrı bir guzel vede dokunaklı
Sonunda dostum sonunda
Bir haber verdin bize 2 ay oldu nerelerdesin.
Merak içindeydim iyisin ya
Çok şükür.
Ağlamasın da ne yapsın acizliğin mertebesine ulaşmış tek canlı olarak yaşama tutunmaya çalışıyor onca olumsuzluğa göğüs gererek... Yüreğine sağlık
hey Allahına kurban ne güzel söyledin helal olsun
Muhteşemsiniz. Helal olsun size.
Cansın can yüreğine emeğine sağlık...
Kültürler farklı olsada diller ayrı olsada bedenleriyle dem tutmaları beni bir kez daha aldı benden.
Siz ne güzel insanlarsınız az önce bir güzelliğin parçası oldunuz.
Dert görmeyin...
Geldi iki gözümün cicegi😐👏
Sesine,nefesine, yüreğine sağlık gardaşım Allah gönlüne göre versin 👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏
bizi alıp ta nerelere götürdün yürei
ine sağlık türkülerimizi hakkıyla söylüyorsun Hızır yoldaşıın olsun
Guzel KARDESiM Yuregi kocaman Aslan sadece Allah Yar ve Yardimcin Ali yoldasin Hizir Gardasin olsun ayagina gelecek daslar belalar huu yolun acik aydinlik olsun
Helal olsun abim Malatya'dan selamlar
Askerden selamlar .Atarsa 115 🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Hayirli teskereler kardesim
Kaldı 55 gün :)
Sözlerini anlamayanlarin bile yüreğinde kanlı bir yaraya dokunan sesin bende garip bir tezahür ile çıkıyor ortaya yüreğim eksilip tamamlanıyor kanıyor ahh ahh var ol ne deyim 🙏💜🌺
Yeni video gelince anladım ciddi ciddi beklediğimi, derviş sen çok yaşa, dikkat et kendine.
Anlamasalarda dinliyorlar,ülkem de dinliyorlar ama anlamıyorlar, yalnız degilsin bizler yanındayız,canım kardeşim.
Durumun nasıl iyi misin kendine iyi bak dikkat et salıkla kal dostların seninleolsun 🙏🙋
Duygularımın tercümanı, yaşamak istediklerimi deneyimleyen insan, adam gibi adam.
23,5 sene dünyanın birçok ülkesini gezdim, senin yaptığının onda birini yapamadım tebrik ederim, hayallerinin peşinden koşmaya devam et.
YOLUN AÇIK OLSUN TURKULERINI ÇOK SEVEREK DINLIYORUM . HAKIKAT KAPISI HEP AÇIK OLSUN ÖNÜNDE SEVGI VE IŞIKLA KAL
Ağzına sağlık kardeşim
Her türkü bir yaşanmışlıktır aslında kimi sevinci, kimi hasreti, kimi hüznü anlatır...
Bir gurbetci olarak ,aglayarak dinledim .Yeni kesfettim sizi berhüdar olun emi
Aynı duygulara sahip olmuşuz...
Benim yolum nere düştü bilemedim ben beni hangi seherin mavisine soram bem seni beyaz kefen olam saram yar seni yine bulamadım ben seni 😔 yüreğine sağlık kardeşim allahıma emanet ol
Şükürler olsun kardeşim döndün özlettin kendini..
Senin Allah'ına kurban bayran olayım selam İstanbul Türkiye 🌺♥️
Helal Olsun agzina salik
Coksükür saglcakla cikti karsimiza
Özlettin ve endiselendirdin beni
Salvarli cocuk 🙏👍
Geçen arkadaşın yaptığı bir yorum var harbiden kültür bakanlarının senin kadar katkısı olmadı Anadolu kültürüne tebrik ediyorum 👏👏👏👏👍👍
Senin türkülerini böyle huşu içinde dinleyen başka dünyaların insanlarını gördükçe, bütün dünyanın bizim türkülerimize ihtiyacı olduğunu idrak ediyorum. Eline, emeğine ve yüreğine sağlık.
İçimde fırtınalar kopuyor daha 24 yaşındayım halbuki.
Yüreğine sağlık
türkülerımızı dünyanın en uzak köşelerınde şöylemek nasıl bir duygu!bu delikanlı'ya binlercepravo,bu arada rahmetli beyhani bu içli dizelerın dünyanın en uzak köşelerınde çalınacağını düşünebiliyormıydı acaba
Seni bekliyorduk gardaşım.
Daha bugün aklımdan geçtin... dedim hasta falan olmasın bari çocuk. İyi bari çok şükür. Cansın birader yolun açkk olsun...
Yolun açık olsun arkadaş,ülkemizi tanıtıyorsun,müziğimizi öğretiyorsun,bizi mutlu ediyorsun,her şey için teşekkür ederiz.
Sözde türkü söyleyen ünlüler senden birçok ders alsın. MaşaALLAH. Helal olsun. Yolun açık olsun. Sağol.
Dusundumde bir an ..insanin varligina anlam katabilecegi en guzel yol bu yolda olmak sanirim ,tum zorluklarina ragmen
Hoş geldin aramıza iyi olduğunu bilmek sevindirdi yolun açık olsun iyi yürekli güzel insan, 👍👍❤👏👏
Bir bildirim düşün, telefonuna düştüğünde müthiş karışık duygular yaşatan.. Sevinç, coşku.. Ve türküyle birlikte, altındaki deneyimsel yazıyı okurken yaşanan hüzün.. Kalpte iz bırakan buğulu sızı...💜
*_geçen gün aklıma geldin, öldü mü kaldı mı diye.. her ne kadar bunca birikimine rağmen müslümanlıktan günümüz insanlarının düşünce ve davranışları dolayısıyla soğuduğundan sana kırgın olsam da birikimlerini analizlerini büyük bi hayranlıkla okuyorum.. yazıda kendini ifade eden güçlü kaleminden dolayı takipteyim.. içindeki düşünce savaşını çok güzel yansıtıyorsun yazıya. sesine emeğine yüreğini sağlık.. bir sonraki maceranda görüşmek dileğiyle.._*
Bu şarkıyı en az 10 sanatcidan dinledim senin kadar icten güzel okuyan göremedim abim 🤲🤲❤️❤️❤️ yolun açık olsun inşaallah kral
Türk Halk müziği ni dünyaya tanıtıyorsun helal sana
Harikulade.
Çok güzel söyledin ağzına sağlık arkadaşım
buradaki herkes sende kendini buluyor saol var ol bize degisik dusunceler yasatiyorsun
Pirim çok güzel türkülerimizi çok güzel yerlerde okuyorsun ALLAHyolunu daim açık etsin ama bi tanede aşıkların ve türküleri diyarı sivas da okumazsan ihanet etmiş olursun bu türkülere :)
Ali Karaca artık orda insan yakıyorlar abim
@@erdaldogan9384 çok haklısın kardeşim ne diyebilirim
Yüreğine sağlık güzel insan. Bildiriminle büyük bir mutluluk yaşadım ☺️
Güzel bir düşünce ülke ülke gezip Türkiye'yi ve türkülerimizi dillendiriyorsun ağzına yüreğine sağlık 👍👏👏👏
Nefesin gür olsun ağzına yüreğine sağlık👏👏👏
Özdemir kardeşim kuş sesleri eşliğinde güzel bir yorum olmuş. Ayrıca Türkülerimizi evrensel olarak sevdirmeye ve tanıtımına katkıda bulunduğunuz için size çok teşekkür ederim sağlıklı günler iyi çalışmalar dilerim .
Ağzına sağlık derviş.Allah a emanet ol.Sağlıkla kal.
ruh ikizim gibisin gönül gözümüz acık , sorgular ve kendini arar farkında olan, hiç birseye aldırış etmeden, rüzgarın ugultusu neler anlatır anlamak için kulak kabartıp gittigi yere gıtmek gibi
İyı ki varsın güzel kardeşim. Türkülerimizi saygıyla dinleyen güzel insanlara da selamlar olsun..
Senin türkûler hayranim
Ne güzel insansın be kardesim türkülerin eşliğinde birde yazdiklarini okumak içime su serpiyor. Özledik seni.
Helal olsun adamın dibisin çiçeğisin sen 🤗
Seni dileyince tüylerim diken diken oluyor ağzına yüreğine sağlık yolun açık olsun
Kaç zaman oldu bilmiyorum seni hep beklemek be gardaşım
Gözümüz yollarda kalmıştı ... Hasretlik girmesin aramıza 😊
Çok teşekkür ederim anadolu türkülerimizi her ülkenin insanlarına çalıyorsun gurur verici
Modern Karaca oğlan ..Gurur duydum senin ile yolun bahtın açık olsun..
Selam olsun sana
Çok merak ettik seni dostum. Kendine dikkat et. Bizleri de habersiz koma. Çok güzel okuyorsun. Okuduğun her türküyü defalarca dinliyoruz eşimle çocuğumla. Yüreğimize dokunuyorsun. Seviyoruz seni.
Yolumuz gurbete düştü
Hazin hazin ağlar gönül
Yolumuz gurbete düştü
Hazin hazin ağlar gönül
Araya hasretlik girdi
Dertli dertli ağlar gönül
Garip garip ağlar gönül
Hazin hazin ağlar gönül
Araya hasretlik girdi
Dertli dertli ağlar gönül
Garip garip ağlar gönül
Hazin hazin ağlar gönül
Bu mudur senin eserin?
Sinemi yaktı kederin
Bu mudur senin eserin?
Sinemi yaktı kederin
Ölsem de olmaz haberin
Dertli dertli ağlar gönül
Garip garip ağlar gönül
Hazin hazin ağlar gönül
Ölsem de olmaz haberin
Dertli dertli ağlar gönül
Garip garip ağlar gönül
Hazin hazin ağlar gönül
Beyhani'yem budur halim
Senden ayrı düştü yolum
Beyhani'yem budur halim
Senden ayrı düştü yolum
Bu hasretlik bize zulum
Dertli dertli ağlar gönül
Garip garip ağlar gönül
Hazin hazin ağlar gönül
Bu hasretlik bize zulum
Dertli dertli ağlar gönül
Garip garip ağlar gönül
Hazin hazin ağlar gönül
Teşekkür ederim
çooooooook iyi ağzınıza sağlık
Seni merak ediyoruz lütfen bi açiklama yap
Çok güzel bir iş yapıyorsun kardeşim, gönlüne sağlık.
Gardasim sana Helal olsun vallah almanyadan slm
Tek kelime muhteşem
Merhaba, o güzel sesini ve türkülerimizi dinlerken, etrafı biraz daha fazla göstere bilir misin, kamera hızlı biçimde değil yavaş yavaş etrafı gösterir sen çok sevinirim.
yüreğine sağlık
Allah ın adamı kalbi gönlü güzel insan !tanımam etmem seni ancak ;çıkmış olduğun bu yerleşik olmayan yaşamında rabim seni korusun kardeşim ,bimiyorum nedendir bir yakınım gibi gördüm seni ;
CAART CUURT TV isviçre'den Selam. Başarılı VIDEO`larla Devamını Dilerim.