İmam-ı Azam'a Atfedilen “Hayatımın Son 2 Yılı Olmasa Helak Olmuştum” Sözünün Aslı Yoktur
ฝัง
- เผยแพร่เมื่อ 5 ก.พ. 2025
- Ebubekir Sifil: İmam Ebû Hanîfe'nin, İmam Cafer es-Sâdık'ın öğrencisi, üvey oğlu ve müridi olduğu bilgisinin de, kendisine atfedilen, “Hayatımın son 2 yılı olmasa helak olmuştum” şeklindeki sözün de aslı yoktur.
👉 x.com/Ebubekir...
✧❃✧
Ebû Hanîfe ve Ca’fer es-Sâdık
Cafer es-Sâdık ile Ebû Hanîfe arasında Medine ve Irak’ta ilmî müzakere, müşavere ve münakaşaların cereyan ettiği, bir ilim meclisinde bazı müşkil meselelere cevap veren Ca’fer es-Sâdık hakkında Ebû Hanîfe’nin, “Ben ondan daha fakih birisini görmedim.” 38 dediği bilinir.
Akran bir âlim olarak Ca’fer es-Sâdık’ın da Ebû Hanîfe hakkında benzer bir takdir cümlesi sarf etmesi gayet tabiidir.
M. Ebû Zehra diyor ki: “İmam Ebû Hanîfe, İmam Ca’fer’den birçok rivâyette bulunmuştur. Ebû Yûsuf ve Muhammed’in el-Âsâr isimli eserlerini okuduğumuz zaman Ebû Hanîfe’nin Ca’fer Sâdık’tan hiç de az olmayan birçok yerde rivayetlerde bulunduğunu görürüz.39 Oysaki akademik araştırmalar, Ebû Hanîfe’nin Cafer’den gelen rivayetlerinin sayısının nihayet üçe çıkabildiğini 40 tesbit etmiştir.
Kezâ Ebû Zehra diyor ki: “İmâmiyye mezhebinin kitaplarına göre Ebû Hanîfe ondan 2 yıl hiç ayrılmamıştır. Ebû Hanîfe’nin bu iki yılı işaret ederek ‘Şayet o iki yıl olmasaydı, Numan helâk olurdu’ dediğini rivâyet ederler.”41
Görüldüğü gibi Ebû Zehra’nın yorum ve değerlendirmesi, “İmâmiyye mezhebinin kitaplarına göre” diye ifade edip başka bir kaynak vermeksizin yaptığı nakil üzerine gerçekleşmektedir.
Görünen odur ki, Ebû Hanîfe ile Ca’fer es-Sâdık arasındaki sevgi-saygı merkezli bu münasebet, Ca’fer es-Sâdık lehine abartılarak Ebû Hanîfe’nin hocası diye tanıtılmış, 42 hatta bazı tali kitaplarda sağlam bir mesnedi olmamasına rağmen Ebû Hanîfe’nin annesinin Ca’fer es-Sâdık ile evlendiği 43 iddia edilerek adeta algı, olgunun önüne geçirilmiştir.
Ayrıca Ebû Hanîfe’ye atfedilen “İki yıl olmasaydı Nu’mân helâk olurdu” sözünün, özellikle İmâmiyye Şîası ve bazı tasavvuf erbâbı tarafından adeta bir istismar malzemesi olarak tedavülde tutulduğu ve yaygın biçimde dile getirildiği görülür.
Oysaki her şeyden önce bu sözün Ebû Hanîfe’ye nispet edilmesi doğru değildir. İlk dönem Ehl-i sünnet ve İmâmiyye Şîası’nın temel kaynaklarında yer almayan bu söz, muahhar dönemin bazı tali kitaplarında 45 yer almaktadır.
Hâlbuki Zâhid el-Kevserî, “İki yıl olmasaydı Numân helâk olurdu” diye nakledilen sözün güvenilir hiçbir âlimin kelâmı, görüş ve tespitleri arasında yer aldığına muttali olmadım” 46 diyerek bu meseleyi vuzuha kavuşturmuştur.
Rivayet tekniği bakımından ilmî bir değeri olmayan bu menkibevî sözün, muâsır Şiî yazar Muhammed Rızâ el-Hakîmî tarafından Levle’s-Senetân Leheleke’n-Nu’mân adıyla 424 sayfalık bir kitap çalışması yapıldığı görülür. Bu kitabında el-Hakîmî diyor ki:... Medine’de iki yıllık zaman zarfında Ebû Hanîfe, İmam Sâdık’ın (a.s.) emrini tuttu, onun vasiyet ve tavsiyesinden faydalandı. Bundan dolayı ‘İki yıl olmasaydı Numân helâk olurdu’ sözüyle de bunu ilan etti.” 47
Aynı şekilde Abdülhalîm el-Cündî ise “Ebû Hanîfe’nin diri kalıp helâk olmaktan kurtulduğu iki yılın, Şîa fıkhını tahsil ettiği, geçmiş yılların ikmal ve telafi niteliğini taşıdığı” 48 şeklinde yorumlar doğrusu bu yorumun, Ebû Hanîfe’nin hayatıyla bağdaşması mümkün değildir.
38 Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, 6: 25.dv 7
39 Muhammed Ebû Zehra, İmam Ca’fer Sâdık, 41.
40 Bkz. Ünal, İsmail Hakkı, İmam Ebû Hanîfe’nin Hadis Anlayışı 19 dn.;
41 Ebû Zehra, İmam Ca’fer Sâdık, 41.
42 Muhammed Ebû Zehra (bkz. Ebû Hanîfe, 72), aralarında geçen sorulu-cevaplı müzakereden sonra Ebû Hanîfe’nin Ca’fer-i Sâdık’ı kastederek söylediği “İnsanların en âlimi, onların ihtilaflarını en iyi bilenidir.” sözünü nakleder ve “Ulemâ, akranı da olsa Ca’fer’i Ebû Hanîfe’nin hocaları arasında saydı.” der. Ne var ki İbn Teymiyye’nin de belirttiği gibi, ikisi arasında hocalık-talebelik ilişkisinin yaşanmadığı ve Ca’fer Sâdık’ın babası Muhammed el-Bâkır hayatta iken Ebû Hanîfe’nin fetva verdiği bilinir. İbn Teymiyye şunu da ekler: “Ebû Hanîfe’nin ne Ca’fer es-Sâdık’tan ne de babasından tek bir mesele aldığı bilinmemektedir.” Bahis konusu bilgi ve müzakere için bkz. İbn Teymiyye, Minhâcü’s-sünne, 4: 143; Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, 6: 260. Zehebî (bkz. A.g.e., 6: 256) Ca’fer es-Sâdık’tan hadis rivayet edenler arasında Ebû Hanîfe’yi sayar.
43 Ebû Hanîfe’nin annesinin kocası Sâbit’in vefatından sonra Ca‘fer es-Sâdık ile evlendiği bilgisinin temel kaynaklarda yer almayıp iki adet tali eser (İbn Şehrâşûb, Menâkıb, 4: 269; Taşköprizâde, Mevzûâtü’l-ulûm, 594.) dışında hiçbir yerde rastlanmadı
45 Mesela onlardan birisi: el-Âlûsî, Ebû’l-Meâlî Cemalüddîn Mahmûd Şükrî, Muhtasaru’t-Tuhfeti’l İsnâaşeriyye, ..
46 Kevserî, İrgâmu’l-merîd, 41.
47 Hakîmî, Levle’s-Senetân Leheleke’n-Nu’mân, 88, 152.
48 Cündî, el-İmâm Ca’fer es-Sâdık, 145-146.
İMÂM EBÛ HANÎFE’NİN EHL-İ BEYT MENSUPLARIYLA MÜNASEBETLERİ, Zekeriya Güler
👉 dergipark.org....
devamı sabit yorumda
DİA, EBU HANİFE
Onun zühd ve takvâ sahibi olması ve tarikat silsilelerinde önemli bir yeri olan Ca‘fer es-Sâdık’la ilmî görüşmelerde bulunması, Ebû Hanîfe’nin hayatının son iki yılında tasavvufa yöneldiği ve bu dönemi kastederek, “İki yıl olmasaydı Nu‘mân helâk olmuştu” dediği şeklinde bazı iddiaların ileri sürülmesine zemin hazırlamıştır. Ancak yaşadığı yılların zühd ve takvâ dönemi olduğu ve tasavvufun ayrı bir disiplin halinde henüz ortaya çıkmadığı düşünülünce bu iddianın doğruluğunu kabul etmek mümkün görünmemektedir. İslâm âleminde tarikatlar ortaya çıkıp kurucuları büyük saygı görmeye başlayınca bazı mezhep imamları ve büyük âlimler tarikat kurucuları veya büyükleri gibi telakki edilmeye başlanmıştır.
Nitekim Sülemî ve Ebû Nuaym gibi evliya tabakatına dair ilk eserleri yazan mutasavvıflar onları kitaplarına almadıkları halde daha sonraları Hücvîrî, Attâr, Şa‘rânî, Münâvî gibi mutasavvıf yazarlar bu âlimleri velîler arasında zikrederler. Sûfî tabakatına dair ikinci dönem eserlerinde Ebû Hanîfe’nin de bulunması, ilmine, zühd ve takvâsına dair pek çok menkıbenin yer alması ve kendisine nisbetle Âzamiyye tarikatından söz edilmesi bu telakkinin sonucudur. Halbuki böyle bir tarikat hiçbir zaman teşekkül etmemiştir. Önce kelâmla, ömrünün son iki yılında ise fıkıhla ilgisini keserek tasavvufa intisap ettiği yolundaki iddianın, sonraki asırlarda halkın tarikatlara güvenini arttırmak amacıyla ortaya atıldığını söylemek mümkündür.
👉 islamansiklopedisi.org.tr/ebu-hanife#1
Ca‘fer es-Sâdık ve Ebû Hanîfe Arasındaki Hoca-Talebe İlişkisi, Zafer Korkmaz, Hayati Yılmaz
2.2. Hadis İlmi Açısından Hoca-Talebe İlişkisi
...
Ebû Hanîfe’nin, Ca‘fer’den sadece tek bir tane hadis rivayet ettiği; bunun da, Hanefî hadis eserlerinden olan Ebû Yûsuf’un Kitâbü’l-âsâr’ında yer aldığı tespit edilebilmiştir.
105
Hadis rivayetinde titiz davranan Ebû Hanîfe’nin, 106 Ca‘fer’den tek bir rivayette bulunmasının sebepleri arasında akran rivayeti zikredilebileceği gibi Ebû Hanîfe ile Ca‘fer’in ortak hocalardan ders almaları 107 veyahut Ca‘fer adına çok sayıda uydurulan rivayetlerin Ebû Hanîfe’nin yaşadığı şehir olan Kûfe’de fazlasıyla bulunmasının etkili olduğu da zikredilebilir.108
Çünkü Ca‘fer her ne kadar Medine’de yaşıyor olsa da takipçilerinin Kûfelilerden oluşması onlarla doğrudan görüşme imkânını pek sağlayamamıştır.109 Bu durum Ca‘fer adına hadis uyduran kimseler tarafından suiistimal edilmiştir.
Bizzat Ca‘fer tarafından tenkit edilen hatta lanetlenen bu kişiler 110 Kûfe’de Ca‘fer’i mucizevî güçlere sahip bir kimse olarak tanıtmış 111 ve ona nispet ettikleri çok sayıda uydurma hadis rivayet etmişlerdir.112
Bu durum hadis rivayetinde titizliğiyle bilinen Ebû Hanîfe’yi, 113 uydurma rivayetlerin merkezi konumunda olan Kûfe gibi bir yerde Ca‘fer’in rivayetlerini almada ihtiyatlı davranmaya sevk etmiş olabilir.
Muhammed Ebû Zehra, Ebû Hanîfe’nin Ca‘fer’den çok fazla rivayette bulunduğunu ve bu rivayetlerin Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’in “Kitâbu’l-âsâr” adlı eserlerinde bolca geçtiğini söylemektedir.114
Ancak İsmail Hakkı Ünal, Ebû Hanîfe’nin Ca‘fer’den sadece bir rivayette bulunduğu bilgisini teyit etmektedir.115 Bunun dışında Ebû Yûsuf’un Kitâbü’l-harâc adlı eserinde “bize bir hocamız, Ca‘fer es-Sâdık’tan, o da babasından rivayet etti…” şeklinde gelen hadislerde zikredilen “bir hocamız” ifadesindeki hoca Ebû Hanîfe 116 ise rivayet sayısı toplamda üçe yükselir.
Ebû Hanîfe’nin, Ca‘fer’den rivayet ettiği tek hadis şöyledir:
قال: حدثنا یوسف عن أبیھ عن أبي حنیفة، عن جعفر بن محمد، عن سعید بن جبیر، عن ابن عمر رضي لله
فاقض ما بقي ”عنھما قال: جاءه رجل فقال: إني قضیت المناسك كلھا غیر الطواف بالبیت، ثم واقعت أھلي، قال:
.مثل قولھ ، قال: فعاد علیھ فقال: إني جئت من شقة بعیدة، قال: فقال لھ“علیك وأھرق دما، وعلیك الحج من قابل
Bize Yûsuf, babasından babası da Ebû Hanîfe’den, o Ca‘fer b. Muhammed’den, o Saîd b. Cübeyr’den, o da İbn Ömer’den rivayetle dedi ki: Ona bir adam geldi ve: “Kâbe’yi tavaf etmeksizin bütün menâsiki yerine getirdim son-ra eşimle cinsel ilişkiye girdim” diye sorduğunda İbn Ömer: “kalan menâsiki yerine getir, bir kurban kes ve gelecek yıl haccını kaza et” dedi. Adam ona geri gelip: “ben uzak bir yoldan zorluklarla geldim” dediğinde İbn Ömer, ona aynı sözünü yineledi.117
Ebû Hanîfe’nin Ca‘fer’den rivayet ettiği bu tek hadiste, İbn Ömer’in hac döneminde sorulan bir meseleye verdiği fetva zikredilmekte olup bu rivayetin İbn Ömer’den gelen mevkuf bir hadis olduğu görülmektedir. Dolayısıyla Ebû Hanîfe’nin Ca’fer’den merfû hadis rivayetinde bulunmadığı ortaya çıkmaktadır.
105 Ebû Yûsuf Ya‘kub b. İbrâhîm el-Kûfî, Kitâbü’l-âsâr, tsh. Ebû’l-Vefâ el-Efgânî, 1. Baskı (Kâhire: Matbaatü’l-istikâme, 1355), 124-125.
106 Zehebî, Siyer, VI, 392-393, 395, 401; Ebû Hanîfe’nin hadis ilmindeki yeri için ayrıca bkz. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebû Hanîfe’nin Hadis Anlayışı ve Hanefî Mezhebinin Hadis Metodu, 5. Baskı (Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2018), 62-75.
107 Mizzî, Tehzîb, 29, 419; Zehebî, Siyer, VI, 392.
108 Bk. Buckley, “İlk Dönem Şiî Gulatı”, çev. Mehmet Atalan, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 10/2 (2005), 155; “Şiî Hadislerin Kaynağı Olarak Ca‘fer es-Sâdık”, 51.
109 Buckley, “Şiî Hadislerin Kaynağı Olarak Ca‘fer es-Sâdık”, 50.
110 Bk. Buckley, “Şiî Hadislerin Kaynağı Olarak Ca‘fer es-Sâdık”, 52-63.
111 Bk. Buckley, “İlk Dönem Şiî Gulatı”, 155-159; “Şiî Hadislerin Kaynağı Olarak Ca‘fer es-Sâdık”, 55.
112 Buckley, “Şiî Hadislerin Kaynağı Olarak Ca‘fer es-Sâdık”, 50-65.
113 Bk. Zehebî, Siyer, VI, 392, 395.
114 Muhammed Ebû Zehra, İmam Ca‘fer, 41.
115 Bk. Ünal, İmam Ebû Hanîfe’nin Hadis Anlayışı ve Hanefî Mezhebinin Hadis Metodu, 25 numaralı dipnot, 20.
116 Bu iki rivayet şunlardır: Bize bir hocamız, Ca‘fer b. Muhammed’den, o da babasından tahdis etti; Ömer b. Hattâb’a; Yahudi, Hristiyan veya Ehl-i Kitâb olmayan ama ateşe tapan bir kavimden bahsedildi. Ömer: “Ben onlara ne yapacağımı bilmiyorum” dedi. Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf geldi ve: “Resûlullah’ı şahit ederim ki o, ‘onları Ehl-i Kitâb’tan sayın’ demişti” dedi.
وحَدثَّنََا بعض المشیخة عن جعفر بن محمد عن أبیھ قاَلَ: ذكر لعمر بن الخطاب رَضِيَ لله تعَاَلَى عَنْھ قوم یعبدون النار لیسوا یھودا ولا نصارى ولا أھل كتاب. فقاَلَ عُمَرُ : ما أدري ما أصنع بھؤلاء ؟ فقام عبد الرحمن بن عوف رَضِيَ لله تعَاَلىَ عنَھْ فقاَل:َ أشھد عَلَى رَسُوْل لله صَلىَّ لله عُلَیَھْ وسَلَمَّ أنھ قاَل:َ سنوا بھم سنة أھل الكتاب.
Bize bir hocamız, Ca‘fer b. Muhammed’den, o da babasından tahdis etti; Hz. Ali, Basra günü (harbinde) bir münadiye şöyle nida etmesini emretti: “Kaçanı takip etmeyin/kovalamayın, yaralıları itlaf etmeyin, esirleri öldürmeyin, kapısını kapatan emniyettedir, silahını atan emniyettedir.” Dedi ki: “Onların metalarından bir şey alma!”
وحَدثَّنََا بعض المشیخة عن جعفر بن محمد عن أبیھ أن علیا رَضِيَ لله عَ نْھ أمر منادیھ فنادى یوم البصرلا یتبع مدبر ولا یذفف عَلَى جریح و من أغلق بابھ فھو آمن, ومن ألقى سلاحھ فھو آمن قاَلَ: ولم یأخذ من متاعھم شیئا. ولا یقتل أسیر
Bk. Ebû Yûsuf Ya‘kub b. İbrâhîm el-Kûfî, Kitâbu’l-harâc, nşr. Muhibbüddîn el-Hatîb, 5. Baskı (Kâhire: el-Matbaatü’s-Selefîyye, 1396), 140, 233.
117 Ebû Yûsuf, Kitâbü’l-âsâr, 124-125.
2.3. Fıkıh İlmi Açısından Hoca-Talebe İlişkisi
Hem Ehl-i Sünnet'e ait 118 hem de Şîa’ya ait erken dönem kaynaklarında 119 Ebû Hanîfe ile Ca‘fer arasındaki ilmî ilişkinin detaylarına yer verilmediği görülmektedir.
Dolayısıyla Ebû Hanîfe’nin, Ca‘fer’den fıkıh ilmini aldığına dair sarih bir bilgi bu kaynaklarda zikredilmemektedir. Buna rağmen Şîa’ya ait muahhar ve tali kaynaklarda Ebû Hanîfe’nin, Ca‘fer’den fıkıh ilmini aldığı iddiası zikredilmiştir.120
Bu iddiaların erken dönem eserlerinde geçen bilgilerin abartılı bir şekilde yorumlanması sonucu ileri sürüldüğü düşünülmektedir. Çünkü bu kaynaklarda Ebû Hanîfe’nin, Ca‘fer’den fıkıh ilmini aldığı iddialarının; ikili arasında gerçekleşen konuşmaların içeriğinin fıkıh eksenli olmasına, Ca‘fer’in Ebû Hanîfe’yi kıyas yapması konusundaki eleştirilerine, Ebû Hanîfe’nin gördüğü en fakih kimsenin Ca‘fer olduğunu söylemesine ve Ebû Hanîfe’ye nispet edilen meşhur “ لولا السنتان لھلك النعمان / Şayet iki sene olmasaydı Nu‘mân helak olurdu” sözüne dayandırdıkları görülmektedir.121
Ebû Hanîfe ve Ca‘fer birbirinden farklı fıkıh anlayışlarına sahip iki âlimdir, bu farklılığı en açık ortaya koyan husus ise her ikisinin de “Kıyas” metoduna yaklaşımıdır. Çünkü Ebû Hanîfe kıyasın imamı olarak bilinirken 122 Ca‘fer es-Sâdık’ın ise kıyasa karşı çıktığı bilinmektedir. 123
Şîa’ya göre imamlar ilmini ilham yoluyla aldıkları için onların herhangi bir konuda söyledikleri hüccet kabul edilmektedir.124 Bu sebeple her türlü söz ve davranışları sünnet kabul edilen imamların, hüküm istinbatında Kuran ve Sünnet dışında kıyas vb. herhangi bir şer‘î delile ihtiyaç duymadıkları 125 gibi başkalarını da kıyasın bidat ya da dini ortadan kaldıran bir tehlike olduğunu söyleyerek uyardıkları bilinmektedir.126
Bu sebeple Şîa’nın usûl-i fıkıh anlayışında “Kıyas” reddedilmiş, imamların hayatta olmadığı dönemlerde ise hüküm elde etmede Kuran, Sünnet, Akıl ve İcmâ sıralaması esas alınarak çözüm üretilmiştir.127
Kıyas metoduna karşı olan Ca‘fer es-Sâdık’ın Kûfe’de kendisini ziyarete gelen ve kıyas metodunu kullanmasıyla meşhur Ebû Hanîfe’ye “Allah’tan kork ve kendi reyinle dinde kıyas yapma; çünkü kıyas yapanların ilki İblis’tir. Zira ona Âdem’e secde etmesi emredildiğinde İblis, ben ondan daha hayırlıyım, beni ateşten onu ise topraktan yarattın diyerek karşı çıktığını” ifa-de eden sözleriyle onu uyardığı zikredilmektedir.128
Bir başka rivayette anlatıldığına göre Ca‘fer, Ebû Hanîfe’nin metodunun isabetsizliğini ortaya koymak için ona namaz ve oruçtan hangisinin daha büyük olduğunu sormuştur. Ca‘fer “namazdır” cevabını veren Ebû Hanîfe’ye “o halde neden hayızlı kadın tutamadığı oruçları kaza ederken kılmadığı namazları kaza etmez; çünkü Allah’ın dininde kıyas yoktur ona ittiba vardır”129 diyerek dinî meselelerin kıyasla izah edilemeyeceğini göstermiştir.
Benzer şekilde Ca‘fer’in babası Muhammed el-Bâkır’ın da Medine’ye gelen Ebû Hanîfe’yi “dedemin dinini ve hadislerini kıyasla değiştiren sen misin” şeklinde eleştirip uyardığı rivayet edilmektedir.130
Ehl-i re’y imamı olarak bilinen Ebû Hanîfe’nin ise 131 az hadis rivayet etmesi 132 ve hüküm istinbatında kıyas metodunu 133 kullanmasından dolayı çeşitli ithamlara maruz kaldığı bilinmektedir.134
Oysa Ebû Hanîfe, fıkhî metodolojisinde öncelikle Kuran’ı ardından kendi sıhhat şartlarına uygun olan hadisleri, sonra varsa sahabe kavlini esas almış, bunun dışında ise kıyas ve istihsan gibi şer‘î delilleri kullanmak suretiyle ictihadda bulunmuştur.135
Ebû Hanîfe bu yöntemini “Resûlullah’tan gelen şeyler başım gözüm üzerine, sahabeden gelen şeyleri ise seçeriz, bunlar dışındaki kişilerden gelen şeylerde onlar da ilim adamı biz de ilim adamıyız”136 sözüyle beyan etmiştir.
Ebû Hanîfe bir konuda hüküm verirken sünnet ve hadis yerine sırf kendi re’yiyle hüküm verdiğini iddia edenlere karşı137 Kuran, Sünnet ve sahabe icmâı bulunan bir konuda şahsi görüş ileri sürmenin caiz olmadığını ve kendi-sinin hadise dayanarak fetva verdiğini söylemiştir.138
Ebû Hanîfe, her konuda kıyasın olamayacağını “Mescide bevletmek, kıyasın bazısından daha iyi”139 sözleriyle dile getirmiştir. Ayrıca onun, sahih ve sağlam bir hadis ya da saha-be fetvası söylendiğinde kendi rey ve kıyasıyla ulaştığı bir görüşten döndüğü de rivayet edilmektedir.140 Tüm bunlar, Ebû Hanîfe’nin reyi ve kıyası belli kıstaslara göre kullandığını göstermektedir.
Ebû Hanîfe’nin, Ca‘fer es-Sâdık’tan ilim aldığını ve diğer mezhep imamlarının da Ebû Hanîfe’nin ilmini almaları yoluyla Ehl-i sünnet mezheplerinin Ehl-i beyt fıkhına dayandığı yönündeki Şiî iddiayı reddeden İbn Teymiyye (ö. 728/1328), bunun ilmî seviyesi en düşük birinin bile anlayacağı bir yalan olduğunu söylemiştir. Bu görüşü, Ebû Hanîfe ve Ca‘fer’in akran olduklarını, Ebû Hanîfe’nin, Ca‘fer’in babası Muhammed el-Bâkır zamanında bile fetva verdiğini, Ebû Hanîfe’nin o ikisinden herhangi bir meselede ilim almadığını ve Ca‘fer’in Medine’de bulunduğunu delil getirerek reddetmiştir. Ayrıca İbn Teymiyye, dört Ehl-i sünnet imamının Ca‘fer’den fıkha dair bir şey almadıklarını; başkalarından olduğu gibi Ca‘fer’den de yalnızca hadis rivayet ettiklerini dile getirmiştir.141
Muahhar Şiî kaynaklar, Ca‘fer’in Ebû Hanîfe’yi kıyas konusunda uyardığı rivayetlerden hareketle Ebû Hanîfe’nin, Ca‘fer’den fıkıh öğrendiğini iddia etmişlerdir. Ancak sırf bu uyarılardan hareketle Ebû Hanîfe’nin Ca‘fer’den fıkıh ilmini aldığı iddiasının mantıklı olmadığı ortaya çıkmaktadır. Çünkü Ca‘fer’in bu uyarılarını, hoca-talebe ilişkisi bağlamında değil de yanlış olduğunu düşündüğü bir yöntemi kullanan Ebû Hanîfe’yi uyarmak niyetiyle söylediği anlaşılmaktadır.
Ebû Hanîfe’nin fıkhî tedrisinde en etkili hocasının Hammâd b. Ebî Süleyman olduğu ve hocası vefat edinceye dek on sekiz yıl onun meclisinden ayrılmadığı 142 bilgisi göz önüne alındığında Ebû Hanîfe’nin, Ca‘fer ile karşılaştığında fıkıh ilmini iyi derecede bildiği anlaşıl-maktadır. Bu sebeplerle Ca‘fer ile geç yaşlarda karşılaşmış olan Ebû Hanîfe’nin, tüm ilmî birikimini Ca‘fer’den almış olması makul görünmemektedir.
118 Bk. Mizzî, Tehzîb, V, 75; Zehebî, Siyer, VI, 256; İbn Hacer, Tehzîb, I, 574.
119 Bk. Tûsî, Ricâlü’t-Tûsî, 315; İbn Şehrâşûb, Menâkib, IV, 269; Hûî, Mu‘cemü ricâl, XX, 178; Tüsterî, Kâmûsu’r-ricâl, 376.
120 Abdülhalîm el-Cündî, el-İmam Ca‘fer es-Sâdık, 155; Karaşî, Mevsûat, XXVI, 208; Muhammed Rızâ el-Hakîmî, Levlâ senetân le heleke Nu‘mân, 1. Baskı (b.y.: ts., 1985), 89-152.
121 Bk. Abdülhalîm el-Cündî, el-İmam Ca‘fer es-Sâdık, 154-155; Karaşî, Mevsûat, XXVI, 208; Muhammed Rızâ el-Hakîmî, Levlâ senetân le heleke Nu‘mân, 5, 89-152.
122 İbn Hallikan, Vefeyât, V, 409.
123 Muhammed Ebû Zehra, İmam Ca‘fer, 255.
124 Muhammed Ebû Zehra, İmam Ca‘fer, 256; Kuzudişli, Şia ve Hadis, 82.
125 Muhammed Ebû Zehra, İmam Ca‘fer, 242-243; Hayrettin Karaman, “Ca‘feriyye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi, 1993), VII, 4; Hasan Kanaatlı, “Hanefîlik-Caferîlik İlişkisi”, Devirleri Aydınlatan Meş’ale İmâm-ı A’zam Ulusal Sempozyum Tebliğler Kitabı, hzl. Ahmet Kartal, Hilmi Özden (Eskişehir: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Basımevi, 2015), 530
126 Mekkî, Menâkib, 143; Muhammed Ebû Zehra, İmam Ca‘fer, 246.
127 Muhammed Ebû Zehra, İmam Ca‘fer, 246, 250-251; Karaman, “Ca‘feriyye”, VII, 7.
128 Ahmed b. Abdillâh Ebû Nu‘aym el-İsfahânî, Müsned-i İmâm Ebî Hanîfe, thk. Nazar Muhammed el-Fâryâbî, 1. Baskı (Riyâd: Mektebetü’l-kevser, 1994), 66; Hılyetü’l-evliyâ, III, 230; Ebû Ca‘fer Muhammed b. Ya’kûb el-Küleynî, el-Usûl mine’l-Kâfî, thk. Ali Ekber el-Gaffârî, 4. Baskı (Beyrut: Dârü’t-teârüf li’l-matbuûât, 1401), I, 58; İbn Şehrâşûb, Menâkıb, IV, 274.
129 Ebû Nu‘aym el-İsfahânî, Müsned, 66; Hılyetü’l-evliyâ, III, 230; Ca‘fer es-Sâdık’ın, Ebû Hanîfe’nin kıyas metodunu eleştirmesi ve bu konuda ki uzunca sohbetleri için ayrıca bk. İbn Şehrâşûb, Menâkıb, IV, 274-276; Ebû Nu‘aym el-İsfahânî, Hılyetü’l-evliyâ, III, 229.
130 Bk. Mekkî, Menâkib, 143.
131 Hatîb el-Bağdâdî, Târîh, XV, 445.
132 Hatîb el-Bağdâdî, Târîh, XV, 574; Ataullah Şahyar, “Ehl-i Hadis Tarafından Ebû Hanîfe’ye Yöneltilen Tenkitler”, Islamic University of Europa Journal of Islamic Research 6/1 (2013), 15.
133 İbn Hallikan, Vefeyât, V, 409.
134 Bu iddialar için bk. Hatîb el-Bağdâdî, Târîh, XV, 543-582.
135 Ali Pekcan, “İmam Ebû Hanîfe’nin Fıkhî Metodolojisi”, İslâmî Araştırmalar Dergisi 15/1-2 (2002), 141.
136 Zehebî, Siyer, VI, 401.
137 Hatîb el-Bağdâdî, Târîh, XV, 537, 558; Heytemî, el-Hayrâtü’l-hisân, 41-42.
138 Heytemî, el-Hayrâtü’l-hisân, 41-42.
139 Zehebî, Siyer, VI, 401.
140 Muhammed Ebû Zehra, Ebû Hanîfe, 82; Ünal, İmam Ebû Hanîfe’nin Hadis Anlayışı ve Hanefî Mezhebinin Hadis Metodu, 81.
141 İbn Teymiyye Minhâcü’s-Sünne, VII, 531-532, 533.
142 Zehebî, Siyer, VI, 391, 397-398.
2.4. Tasavvuf İlmi Açısından Hoca-Talebe İlişkisi
Ebû Hanîfe’nin, tasavvuf ilminin öncülerinden kabul edilen ve adı birçok tarikat silsilesinde geçen Ca‘fer es-Sâdık 143 ile bir araya gelip ilmî görüşmelerde bulunması onun, ömrünün son iki yılında fıkıhla ilgisini kesip Ca‘fer vasıtasıyla tasavvufa yöneldiği iddialarının ileri sürülmesine sebep olmuştur.144
⛔ Ebû Hanîfe’nin, bu “iki yılı” kastederek “Şayet o iki yıl olmasaydı Nu‘mân helak olurdu” dediği iddia edilmiştir.145 Ebû Hanîfe’ye nispet edilen bu meşhur sözün, ilk dönem Şiî ve Sünnî kaynaklarda geçmeyip muahhar ve tali kaynaklarda yer aldığı görülmektedir.
Sünnî kaynaklarda, Ebû Hanîfe’nin bu sözünü Ca‘fer’den tarikat ilmini öğrendiği için övünçle söylediği zikredilmektedir.146
⛔ Ancak Zâhid el-Kevserî (ö. 1952), bu söze güvenilir hiçbir âlimin kelamında denk gelmediğini ifade etmektedir.147 Bu meşhur sözün, sonraki asırlarda halkın tarikatlara olan güvenini arttırmak amacıyla söylenmiş olabileceği; çünkü tarikatların ortaya çıkmasının ardından kurucularının büyük ilgiye mazhar olmasıyla Ebû Hanîfe gibi pek çok âlimin de tarikat kurucusu veya büyüğü olduğu yönünde kanaatler oluşmuştur. Hatta bu kanaatin bir sonucu olarak ilmî kimliğinin yanı sıra takva ve zühdü ile de meşhur olan Ebû Hanîfe’nin, Âzamiyye tarikatının kurucusu olduğu bile iddia edilmiştir. Ancak böyle bir tarikatın hiçbir zaman teşekkül etmediği zikredilmektedir.148
Buna rağmen kaynaklarda bu tarikatın şeceresinde Ca‘fer es-Sâdık’ın, Ebû Hanîfe’nin mürşidi olarak yer aldığı görülmektedir.149
Daha önce de işaret edildiği gibi Şiî kaynaklarda Ebû Hanîfe’nin bu sözü Ca‘fer’den fıkıh ilmini aldığı için söylediği kabul edilmektedir. Hasan Kanaatlı da bu görüşü dile getirdikten sonra bu sözü Ebû Hanîfe’nin tasavvuf ilmini aldığından dolayı söylediğini iddia edenlerin amacının, ikisi arasındaki fıkıh ilişkisini gizlemek olduğunu zira tasavvuf erbabı kimselerin ulaştıkları makamı ifşa etmeyeceklerini dile getirerek reddetmiştir.150
⛔ Ebû Hanîfe’nin bu sözü, farklı bağlamda söylediği; “es-sünnetân/iki sünnet” ya da “es-senedân/iki sened” olmak üzere yorumlamanın yersiz olduğu ve bu sözün Ebû Hanîfe’ye nispet edilemeyecek menkıbevî bir söz olarak ortaya atıldığı da ifade edilmektedir.151
✴ Sonuç
Ehl-i Sünnet'e ve Şîa’ya ait erken dönem rical kaynaklarında birbiriyle akran olan Ebû Hanîfe’nin, Ca‘fer es-Sâdık’ın talebesi olduğundan bahsedilmekle beraber bu kaynaklarda ikisi arasındaki ilmî ilişkinin detaylarına yer verilmediği görülmektedir.
☀Kaynaklardaki güvenilir bilgilere göre Ebû Hanîfe’nin Ca‘fer’den hadis rivayet ettiği ortaya çıkıp ikisi arasındaki hoca-talebe ilişkisinin ise hadis ilmiyle sınırlı kaldığı anlaşılmaktadır.
☀ Ebû Hanîfe’nin, Ca‘fer’den fıkıh ve tasavvuf ilimlerini aldığı iddialarının ise; Ebû Hanîfe’ye nispet edilen ancak muahhar dönem Şiî ve Sünnî kaynaklarında zikredilen meşhur “Şayet o iki yıl olmasaydı Nu‘mân helak olurdu” sözüne dayandırıldığı anlaşılmaktadır.
Çünkü erken dönem Şiî ve Sünnî kaynaklarında Ebû Hanîfe’nin Ca‘fer’den fıkıh ve tasavvuf ilimlerini aldığına dair ipucu verecek bir bilgiye rastlanmamaktadır. Bununla beraber Şîa’ya ait kaynaklar; muhtemelen Ca‘fer’in Ebû Hanîfe’yi “kıyas” konusunda uyardığı ve bu konuda aralarında geçen uzun sohbetlerin zikredildiği rivayetlere dayanarak Ebû Hanîfe’nin, Ca‘fer’den fıkıh ilmini de almış olduğu görüşüne yönelmiş olmalıdır.
Ancak Ca‘fer’in bu uyarılarına karşın Ebû Hanîfe’nin kıyas yapmaktan vazgeçtiği görülmemektedir. Küçük yaşlarda Kûfe’de ilim öğrenmeye başlayan Ebû Hanîfe’nin, uzun yıllar Hammâd b. Ebî Süleyman’dan fıkıh ilmini aldığı bilinmektedir. Dolayısıyla Ca‘fer es-Sâdık ile görüştüğü tahmin edilen yılların ilimde derinleştiği bir zamana tekabül ettiği ve onun bu yaşta tüm ilmî biri-kimini Ca‘fer’den aldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır.
Muahhar dönem Sünnî kaynaklarda Ebû Hanîfe’nin Ca‘fer’den tasavvuf ilmini aldığı bilgisi muhtemelen zühd ve takvası ile meşhur olan Ebû Hanîfe’nin, tarikat silsilelerinde adı geçen Ca‘fer es-Sâdık ile bir araya gelmesine dayanarak ileri sürülmüş bir iddia olmalıdır. Çünkü erken dönem kaynaklarda Ebû Hanîfe’nin Ca‘fer’den tasavvuf ilmini aldığına dair bir bilginin zikredilmediği görülmektedir.
Ehl-i beyt’e daima sevgi ve yakınlık duyan Ebû Hanîfe’nin hem Emevîler hem de Abbasîler döneminde bu aileye yapılan eziyetler karşısında onlara maddi ve manevi olarak destek verdiği bilinmektedir.
Ebû Hanîfe’nin, Ehl-i beyt’e olan sevgisi sebebiyle Ca‘fer’den bir mevkuf hadis rivayet etmekle dahi olsa onun öğrencisi olarak anılmak istemiş olabileceği düşünülebilir. Çünkü araştırmalar Ebû Hanîfe’nin, Ca‘fer’den sadece bir hadis rivayet ettiğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla ikili arasındaki ilmî ilişkinin hadis rivayeti ile sınırlı olduğu ve derin bir hoca-talebe ilişkisinin bulunmadığı ortaya çıkmaktadır.
Ebû Hanîfe ile Ca‘fer arasındaki hoca-talebe ilişkisinin ikilinin; başta Ca‘fer’in babası Muhammed el-Bâkır olmak üzere birçok ortak hocadan ilim alması, aynı yaşıt olup karşılaştıklarında ise ilimde otorite âlimler oldukları göz önünde bulundurulduğunda Ebû Hanîfe’nin, Ca‘fer’in elinde yetişmiş bir öğrenci olmadığı, yalnızca aynı dönemde yaşamış, zaman zaman bir araya gelmiş ve birbirlerini ilmî yönden takdir etmiş iki âlim oldukları ortaya çıkmaktadır.
147 Muhammed Zâhid El-Kevserî, İrgâmü’l-merîd fî şerhi’n-nazmi’l-‘atîd li-tevessüli’l-mürîd, 1. Baskı (Kâhire: el-Mektebetü’l-ezheriyye li’t-türâs, 2000), 33.
148 Uzunpostalcı, “Ebû Hanîfe”, X, 133.
149 Bk. Usta, Tasavvuf, Tarikatlar ve Silsileleri, I, 442.
150 Kanaatlı, “Hanefîlik-Caferîlik İlişkisi”, 534.
151 Zekeriya Güler, “Şayet O İki Yıl Olmasaydı Numan Helak Olurdu Sözünün İmam Ebû Hanîfe’ye Nisbeti ve Mahiyeti”, Rıhle Dergisi 4/14 (2012): 62.
👉 bkz: dergipark.org.tr/tr/download/article-file/907744
İbn Teymiye, el-Münteka;
Râfizî:
“Ebû Hanife, ilmini Ca'fer es-Sâdık'tan almıştır.” diyor. Bu da yalandır.
Ebu Hanife ancak onun muasırıdır. Caferi Sâdık, ondan iki sene önce vefat etmiştir. Fakat aynı yılda doğmuşlardır. Ebû Hanife'nin Ca'fer Sadık ve babasından bir tek meselede dahi ondan bir şey aldığını yeterli olarak bilmiyoruz. Aksine onlardan daha yaşlı olanlardan ilmini almıştır, diyebiliriz.
Ata b. Ebi Rebah ve asıl hocası olan Hammad b. Ebi Süleyman gibi. Cafer b. Muhammed ise Medine'de bulunuyordu.
bkz:www.islamiokul.com/kutuphane/kulliyatlar/ibniteymiyyekitapligi/el_Munteka/3_10_10.htm
ayrıca bkz: İmam Ebû Hanife "İki Yılım Olmasaydı Helak Olurdum" Dedi mi?, Muhammed Emin Yıldırım
th-cam.com/video/xgtSgx_zo2I/w-d-xo.html
İmam Cafer-i Sâdık, İmam Ebû Hanife'nin Annesiyle Evlendi mi?, Muhammed Emin Yıldırım
th-cam.com/video/g3ltlGc-bB8/w-d-xo.html
Allah razı olsun
Allah razı olsun. Benim de kafamı kurcalayan bir konuydu bu
Esselamüaleyküm, vay canına enteresan,
Fark etmez, İmam Caferî Sadık'tan (as) Allah razı olsun.
Ebu Hanife'nin İmam Cafer Sadık'tan ders aldığı kesin ama.
Komikmiş
@RomalıHanefi Komik derken? Büyük İslam kimyageri Cabir bin Hayyan bile İmam Cafer Sadık'ın talebesi
@@mustafasabrii imam Caferi Sadığın nesebine hürmet ederiz, ama ilimde bırak Ebu Hanife onun talebesi olmayı, Caferi Sadık, Ebu Hanifenin 2 talebesi İmam Ebu Yusufla imam Muhammede talebe olur ancak, şia sempatizanı
لو سنتان لهلك النعمان
Bu sözü senetan diye değilde sünnetan diye anlarsak doğru bir anlayış ve yorum olur.
Manası ise;
Peygamber efendimiz ﷺin ve sahabenin sünneti olmasa idi Numan helak olurdu, şeklinde.
Nitekim Hanefi usulünde bu iki sünnet ve uygulamalarda bağlayıcıdır,(diye düşünüyorum)
لا eksik