Küçük Prens - Antoine de Saint Exupery // konuk Mahir Ünsal Eriş / Deniz Yüce Başarır ile Ben Okurum

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 24 พ.ย. 2024
  • Aranızda Küçük Prens’le yolu kesişmemiş olan var mı? Hayır ciddi soruyorum, yani diyelim ki direndiniz, popüler kültürün bir parçası haline geldiği için okumadınız, hani olur ya bir şekilde kaçtınız, ama eminim en azından, Küçük Prens’in kendisini, yani yazarı Antoine de Saint Exupery’nin o altın saçlı çocuk çizimini görmüşsünüzdür bir yerlerde. Ya da şu fil yutmuş boa yılanı görseli hafızanızda bir yerlerde durmaktadır. Yani uzaktan şöyle bir görseniz bile, aklınıza hemen Küçük Prens geliverir. Hatta sadece çizimlerle de sınırlı kalmaz bu ilişki. Küçük Prens’in maceraları da bir metinde, bir sohbette, bir tiyatro oyununda ya da filmde, ne bileyim işte bir yerlerde çıkmıştır karşınıza. Kelimesi kelimesine olmasa bile hatırlarsınız, Exupery’nin bu küçük dostu aracılığıyla insanlığa söylemek istediklerinden birkaçını. Ya da ana fikrini bilirsiniz. Sezen Aksu’nun söylediği, sözleri Meral Okay’a ait "Masum Değiliz" adlı şarkıda olduğu gibi, Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan / İçindeki çocuğa sarıl / Sana insanı anlatır / dizelerinden bile yola çıkıp, Küçük Prens’in öğretisine varabilirsiniz.
    Peki aranızda Küçük Prens’in büyük hayranı olanı var mı? Satır satır ezberlemiş olan ta 1943’de yazılmış o satırları? Dünya dillerinde basılmış Küçük Prensleri koleksiyonuna katma tutkusuna kapılmış olan birileri? Hayatımın kitabıdır diyen? Bazı satırlarda gözleri yaşaran, kalbinin atışları hızlanan? Ne bileyim görsellerini beynine, hatta birini ya da birkaçını tenine kazıyan? Öğretisini kendine düstur edinmiş olan?
    Bu iki yaklaşımın tam ortasında duran birileri zaten vardır sanırım. Küçük Prens’i okumuş, etkilenmiş ve ama hayatının tam da ortasına koymamış olanlar yani. Hem bizim için edebiyat bir bütün olarak tüm azametiyle duruyor değil mi ya? Hayatımızın tam ortasında. Neyse biz en iyisi ‘kim olursan ol gel’ diye bir çağrıda bulunalım her zamanki "Ben Okurum" tavrıyla. Dünyanın dört bir yanındaki okurları bu denli etkilemiş bir kitap hakkında konuşurken her görüşten dostun kendine yakın bulacağı cümleler çıkar ağzımızdan nasıl olsa. Ve eminim tersi de olur. Maksat, hepimizin hayatında yeri olan bir kitabı birlikte hatırlamak. Yazarına bir selam çakmak…! Biz sevgili yazar ve çevirmen arkadaşım Mahir Ünsal Eriş’le öyle yaptık. Birlikte hatırladık… 2012 yılında çıkan ilk öykü kitabı "Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde"den beri yazdıklarını hayranlıkla takip ettiğim Mahir’e gel Küçük Prens konuşalım dediğimde hiç ikiletmedi sağ olsun. Buyurun efendim Mahirce ve Denizce bir Küçük Prens muhabbeti size…
    “İşte böyle, altı yıl önce, Büyük Çöl üstünde uçağım kazaya uğrayana kadar, içimi dökecek gerçek bir dostum olmadan yapayalnız yaşadım. Motorumun bir parçası kırılmıştı. Uçakta ne makinist ne de yolcu bulunduğundan bu güç onarım işinin üstesinden tek başıma gelmeye hazırlandım. Benim için bir ölüm kalım savaşıydı bu. Yanımda çok çok bir haftalık içme suyu vardı.
    İlk gece, en yakın köyden bin mil uzakta, çölde uyudum. Okyanusun ortasında sal üstünde kalmış bir gemiciden daha yalnızdım. Gün doğup da tuhaf, incecik bir sesle uyandığım zaman nasıl şaşırdığımı varın siz düşünün artık. Ses:
    “Lütfen,” diyordu, “bir koyun çizer misiniz?”
    “Ne?”
    “Bir koyun çizin bana.”
    Beynimden vurulmuşçasına yerimden fırladım. Gözlerimi ovuşturdum iyice. Her yanı gözden geçirdim. Karşımda beni ciddi ciddi süzen, küçük, eşi görülmedik biri duruyordu. İşte sonradan başarabildiğim kadarıyla yaptığım portresini yan sayfada sunuyorum. Kuşkusuz bizim resim sevimlilik yönünden modelinden kat kat aşağıdadır.
    Ama bu benim suçum değil. Büyükler altı yaşımdayken resim sanatına karşı hevesimi kırmışlardı. Boa yılanlarının içten ve dıştan görünüşlerini saymazsak hiçbir şey çizmeyi öğrenmemiştim.
    Gördüklerim karşısında gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Unutmayın ki en yakın köyden bin mil uzakta bulunuyordum. Bizim küçükse ne çölde yolunu şaşırmışa benziyordu ne de yorgunluktan, açlıktan, susuzluktan ya da korkudan bayılacak gibiydi. En yakın yerleşim merkezinden bin mil uzakta, çölün ortasında kalmış bir çocuk izlenimini de uyandırmıyordu hiç. Dilimi toparlayınca:
    “Peki,” dedim, “ne yapıyorsun burada?”
    Alçak sesle ve çok önemli bir şey söylüyormuş gibi aynı sözleri tekrarladı:
    “Lütfen bir koyun çizer misin bana?”
    Bir olaydaki gizlilik payı belirli düzeyi aştıktan sonra eliniz kolunuz bağlanır. İnanmayacaksınız ama en yakın köyden bin mil uzakta ve ölümle her an yüz yüze olduğum halde cebimden bir parça kağıt ve dolmakalem çıkardım. Tam o sırada şimdiye kadar yalnız tarih, coğrafya, aritmetik ve dilbilgisiyle uğraştığım aklıma geldi ve bizim küçüğe (biraz da üzülerek) resim yapmayı beceremediğimi söyledim.
    “Ne zararı var canım,” dedi, “bir koyun çiziver.”
    #denizyücebaşarır #benokurum #küçükprens #antoindesaintexupery #mahirünsaleriş #canyayınları #cançocuk #cemalsüreya #tomrisuyar

ความคิดเห็น • 6

  • @nurayozer6100
    @nurayozer6100 4 หลายเดือนก่อน

    Büyük bir keyifle dinledim iki güzel insan...çok teşekkür ederim.

  • @guldenemrem1925
    @guldenemrem1925 6 หลายเดือนก่อน

    Ağzınıza sağlık ❤teşekkürler 💐

  • @sevgo_60.
    @sevgo_60. 5 หลายเดือนก่อน

    Çok teşekkürler 😊

  • @vatan_sever
    @vatan_sever 6 หลายเดือนก่อน

    Teşekkürler..

  • @hayriyeerdogu684
    @hayriyeerdogu684 6 หลายเดือนก่อน

    Çok yönlü analizleriniz için çok teşekkürler. Bir kitap anlatımı ve analizinizi Töre Sivrioğlu ile yapabilirseniz çok harika olur. Şimdiden teşekkürler.

  • @dnznzlsglm5203
    @dnznzlsglm5203 6 หลายเดือนก่อน

    Sanırım üzerindeki büyük baskı sebebiyle Cezayir'i bombalamış Sevgili Güzel Ruh Antoine :)