Martin Heidegger "Düşünmek Ne Demektir" (2/20)

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 5 ต.ค. 2024
  • Prof. Dr. Ahmet İnam ile felsefe metin okumalarına katılmak için Yıldız Işık ile yildizisik42@gmail.com e-posta adresinden iletişime geçebilirsiniz.

ความคิดเห็น • 20

  •  4 ปีที่แล้ว +4

    1:28:00 "Benim için söylediğin ben değilim. Benim için söylediğin sensin." Buddha. Psikolojide Perception bağlamında; "Akıl gördüklerini, bildikleri, düşündükleri ile ilişkilendirerek anlamlandırır." diye düşünüyorum.

  • @Viricanus
    @Viricanus 4 ปีที่แล้ว +6

    18:32 kaydetmek yüzleşmeyi sağlıyor. Harika!👍

    • @alihoca8505
      @alihoca8505 3 ปีที่แล้ว +1

      Kaybetmekte yuzlesmeyi sağlar ☺

    • @Viricanus
      @Viricanus ปีที่แล้ว

      ​@@alihoca8505tekerleme için teşekkür ederim

  • @sadiyekaradeniz997
    @sadiyekaradeniz997 4 ปีที่แล้ว +6

    Yıldız hanım paylaştığınız anlamlı videolarınız için sağ olun.

  • @habibeyalcn1843
    @habibeyalcn1843 ปีที่แล้ว

    Programlarınızı, hocamın okumalarını çok beğenerek,keyif alarak dinliyorum. Bu programlarınızı spotyf da da yayınlamanız bizler açısından çok iyi olacak. Sizler için sakıncası yoksa bunu lütfen gerçekleştirin. Sizden rica ediyorum. Çok teşekkür ediyorum. Hocamın canına diline beynine sağlık.

  • @serdarusta8347
    @serdarusta8347 2 ปีที่แล้ว +2

    Sevgili hocamın antidepresanlardan çok daha etkili olduğu kanaatindeyim :)

  • @kasvadba7421
    @kasvadba7421 ปีที่แล้ว

    Aylak Adam = Yusuf Atılgan ♡ ❤️ 🩶

  •  4 ปีที่แล้ว +1

    Hakikatı kendi dilinde aramak konusunda, Türkçemizin, diğer bazı dillerin eşyada bile cinsiyet ayrımcılığı yapmaları bağlamında çok daha avantajlı olduğunu düşünüyorum uzun zamandır. 30:40

    • @trashygit
      @trashygit 4 ปีที่แล้ว +2

      Kendi dilinde aradigin hakikat yine kendi dilinin actigi kadar, izin verdigi kadardir. Heidegger'in "Dil insanin evidir, insan orada yasar" lafinda tasvir ettigi sekliyle, tipki evler gibi dillerin de kendilerine gore pozisyonlari, odalari, boyutlari ve izin verdigi manzaralari vardir. Hakikate bir dilden bakmak olsa olsa hakikate bir acidan bakmaktir. Ancak hangi hakikate? Isin tuhaf tarafi sudur ki dilin gosterdigi hakikat ayni zamanda - ve zaten - dilin kendi yarattigi hakikat oldugu icin bir dilden cikip baska bir dile, yani bir evden ayrilip baska bir eve gidince sadece hakikat pencerelerini degistirmis olmuyoruz; var edilmis boyutu da degistirmis oluyoruz. Ve tipki ayni anda iki evde birden olunamayacagi gibi, ayni anda iki dil ortaminda da olunmaz. Yani bir dilde dusunurken diger dilde dusunmeye baslamak bir evi birakip diger eve gitmek gibidir. Elbette bir evde iken diger evde gorduklerinizi anlatabilirsiniz, ya da bir evdeki tecrubeleriniz ile diger evi de sekillendirebilirsiniz, o evlerdeki "esyalari" mukayese edebilirsiniz; tipki dil cevirilerinde oldugu gibi kelimeler, deyisler, dilbilgisi veya tasvir oyunlari yapilabilir.
      Bir dil tarafindan yaratilmis bir hakikatin ozunu, ya da perspektifini baska bir dilden yakalamak mumkun degildir. Buna baska bir ornek de su olabilir: Sen de insansin, cevrendeki herhangi birisi de. Ama bir insanin hakikatini, ozunu anlamak icin empati vs. bir yere kadar ise yarar: nihayetinde o varolusun hakikatini anlamak icin ille de o insan olmak gerekir. Belki sizin "anadil gibisi yok" demekten kastiniz budur; ama unutmamak gerekir ki, kendi icine veya kendi icinden bakmak kadar, kendine distan veya disardan bakmak da ayni olcude ogretici olur, olabilir.
      Misal: Almanca'da iki cesit "var olmak" hadisesi var; birisi "sein", yani onumuzde duran ve yasanan varolus, digeri de "es gibt" diye bir kalipta kullanilan "tahayyul" ya da "tasavvur" edilen, ama mutlaka onumuzde durmayan seylerin varligindan bahsetmek. Simdi tek bir varolus bicimi kullanan Ingilizce ve Turkce dillerinden bakarak Almanca ile ortaya konan bu farkli varolus bicimlerinin yarattigi o hakikati kestirmek mumkun degildir. Ama benzer seyler sadece Turkce, sadece Ingilizce, sadece Japonca vs. ile yaratilan hakikatler icin de dogrudur. Bir dil sayesinde ulasilan hakikate baska bir dilden ulasilmaz, olsa olsa baska bir dil ile "tarif edilmeye" calisilir. Cunku dusunsel hakikatler zaten ve ancak bu diller tarafindan, bu dillerin izin verdigi dusunsel imkanlar ve aletler ile yaratilmistir.
      Elinin sicaktan yanacagi hakikati ya da acikmani yemek ile bastirmak hakikatleri icin dil'e ihtiyac yok zaten. Ama bu hakikatler insani degil, fiziksel ya da biyolojik, yani mekanik ya da hayvani hakikatleridir. Insani olan hakikatler ise ancak dil ile var edilir. Hatta fiziksel ve biyolojik hakikatler bile dile transfer edildiginde, dil ile yeniden tanimlandiginda artik baska bir hakikate donusuverir. "Aci", "acikmak" ve "acimak" kelimeleri ile yaratilan dil boyutu hem baska dillere tam olarak cevrilemez, hem de bu kelimelerin tekabul ettirilmeye calisildigi fiziki/biyolojik sebeplerin otesinde baska bir hakikat dinamigine isaret eder...

    •  4 ปีที่แล้ว

      @@trashygit Katılıyorum. Ancak küçük bir hususu tekrar belirtmek ihtiyacı duyuyorum; "diğer bazı dillerin, eşyada bile cinsiyet ayrımcılığı yapmaları" bağlamında Türkçe den bahsettim. Yoksa "Anadil" bağlamında değil. Örnek vermeye gerek olmadığını zannediyorum. Zamanınıza ve ilginize çok teşekkür ederim.

    • @trashygit
      @trashygit 4 ปีที่แล้ว +2

      Hakikat denen seyin perspektif ile alakasina guzel bir ornek bu. Siz "cinsiyet ayrimciligi" diyorsunuz, o diller ise bunu "cinsiyet farkindaligi" ya da daha notr bir ifadeyle "cinsiyet belirtilmesi" diye algilayip ustune bir de bunu "normal" olarak gorebiliyorlar. Hatta daha otesi, sadece insanlar tarafindan uretilen ve kullanilan bir dilin nasil olur da insanlar ve esyalar arasindaki zamir farkini ortadan kaldirabildigini kestiremiyorlar. "Peki nasil anlasiyorsunuz?" diye hayretle soranlara bile denk geldim.
      Ingilizce konusan bir kisi ayni anda hem Turkce gibi insanlarin cinsiyetlerinden muaf olarak esyalarla ayni kategoride degerlendirilmesini garipser, diger tarafta ayni Ingiliz kisisi Fransizca'nin nesneleri disi ve erkek olarak tasnif etmesini garip bulur. Neden? Cunku Ingiliz dilini konusanin "dogal hissettigi" veya "dogal algiladigi" kendi konustugu dil ve o dilin var ettigi hakikattir, bir komedyenleri bununla alay etmek icin "Tanri ve uzaylilar Ingilizce konusur, bu yuzden baska dil ogrenmemize gerek yok" demistir mesela.
      Oysa ki dil dogal degil; tam aksine, dogal olanin disi, otesi, baskaligi, uyumsuzlugu vs.. Yoksa hadi bir an icin sosyal statu konusu olan cinsiyet betimlemeleri hadisesini bir tarafa birakalim; peki ama en azindan dogal olarak cok farkli iki kategoride olan ve bilim tarafindan da oyle degerlendirilen "canli" ve "cansiz" varoluslari nasil olur da hep birden "o/onlar" diye ayni zamirle tarif edilir? Edilir, cunku dil'in dogal olmak gibi bir dogasi yok...

    •  4 ปีที่แล้ว

      @@trashygit Teşekkür ederim. Bu sefer cinsiyet konusunu ile ilgilenmişsiniz, oysa ki, "eşyada BİLE cinsiyet ayrımcılığı" derken, özünde "AYRIMCILIK" konusuna vurgu yapmak istemiştim. Kelimelerin dizilimi konusunda başarılı olamadığımı sizin cevaplarınız sayesinde anladım. Özür diler, teşekkür ederim.

    • @trashygit
      @trashygit 4 ปีที่แล้ว +1

      Estagfurullah, kelime dizilimi konusunda herhangi bir basarisizliginiz soz konusu degil. Zaten bu nedenle sizin bahsettiginiz o esyalarin bile cinsellestirilmesi hadisesine Fransizca ornegiyle deginmeye calistim. Cinsel ayrim meselesini biraz genisletme ihtiyaci duymamin sebebi Turkce. Ben tesekkur ederim.

  • @Viricanus
    @Viricanus 4 ปีที่แล้ว

    21:03🤣

  • @hepsivehersey3888
    @hepsivehersey3888 3 ปีที่แล้ว +1

    Düşünmememizde "Düşün-me" kelimesinin de etkisi olabilir mi? (olumsuzluk eki -me)

    • @alihoca8505
      @alihoca8505 2 ปีที่แล้ว

      alakası yok biz toplum olarak düşünemeyiz çünkü çalışmak zorundayız düşünmeye zaman bulamayız 12 saat bir insan mesai yaparsa sence düşünmeye fırsat bulabilirmi ...zaten 1 gün 24 saat :D