Bir şey elde edilmiyor diye bütün bütün terk edilmez. Ümidimiz var hoca. Hiç mümkün mü bu alem sahipsiz olsun her şey abesiyete inkılab etsin. Netice küfrün bir hakikati olamaz. İman asıl olandır.
canlı benliğinde imanla ilgili herhangi bir birim yoktur. o yüzden iman, olmayana veya yalan olana olmak zorundadır. öte yandan, alemlerin yaratıcısı dinleri hiç sevmedi. sebebi de din kurucularının manevi vahiy yapamamış olmasıdır. hiç bir tane bile manevi vahiy yoktur. manevi gibi görünen bazı basit kusursuz vahiyler vardır. onlar 5 yaş çocuk ayarındadır ve manevi değil ahlak vahiyleridir. senin anlayacağın, manevi vahiy olmadığı gibi çoğunluğu kusurludur da.
32. Dakikaya kadar adeta bosalarak dinledim. İstediğim sevan modu bu. Zihnin karanlıklarında zarifce süzülen bir cimnastikciymissin gibi seyrettim. Haz aldım. Keşke şöyle koskoca 1 saat boyunca sadece ve sadece soyut konuşsan, bizi söyle derinlerde bir dolaştırıp gezdirsen
TKP konusunda Nişanya nın tespiti partinin yaptıkları açıklama ile teyit olmuş oldu - TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan: “Kürt siyasi hareketinden kopamayan Türkiye solu ile ilişkimizi kesiyoruz.”
üstada buradan bir soru sorayım, dikkate değer bulursa cevaplar, bundan iki ay önce Yunanistan'ın Drama (Hydrama) kentinin Agias Varvaras şelalerinin orada bir parkın içinde (çok güzel bir parktır, suları güzeldir görmenizi dilerim) banklarda oturan siyah renk giysileriyle yaşlı teyzeler ve amcalar birbirleri arasında Türkçe konuşuyorlardı, gayrı ihtiyari dönüp sordum Gürcistan'dan geldiklerini, Rumcayı sonradan öğrendiklerini, SSCB'nin yıkılması ile bundan 30 küsür sene önce geldiklerini ifade ettiler, evde hep Türkçe konuştuklarını ve babasının Kars taraflarından Gürcistan'a göçtüklerini ve - bilin bakalım hangi millet - Ermeni olduklarını ifade ettiler. Şimdi Drama'da yaşayan ve Rumca'yı sonradan öğrenen, babasından-evden Türkçe öğrenen eskiden Gürcü olan Ermeniler, üstad bu çok ilginç değil mi? Nasıl oluyor da oluyor?
Bu konuya daha önce deginmisti. Erzurum ve kars tan 1820lerde göc eden Türkce konusan Rumlar,. Gürcistana yasayan. Duvar yikildan sonra Yunan. göctüler.
Newtonian fiziğin hala geçerli olduğunu düşünmeniz ilginç. Din ile ilgili daha farklı düşünmek mümkün. Ateizm gibi bir şeyin aslında ne olduğunu anlamaya çalıştığımızı sanmıyorum. Iain McGilchrist'in Matter with Things kitabını tavsiye ederim, veya Alan Watts, David Bohm falan da olur.
Dini sadece bilinmeyeni açıklamak için kullanılan bir araç olarak görmek eksiktir. Bu bakış açısı, dinin derin boyutlarını gözardı eder. Din aslında yaratılışın amacını ve insanın varoluş gayesini anlamak için de vardır. Bazı düşünürler, kainatın canlılara hizmet eden bir sergi ve ziyafet alanı olarak yaratıldığını söyler. Bu görüş, dini varlığın özünü anlamaya yönelik kapsamlı bir sistem olarak sunar. Dini eleştirirken bu çok boyutlu yapısını unutmamak gerekir Artık seçim özgür iradenin sağ yol, sol yol istediğini seçmekte hür herkes... Bu arada hocanın "Ben" anlatımı etkileyici idi. Selamlar.
@@cultondiase Sol ve sağ yolu biraz açmaya çalışınca: 1. Evren mekanik bir sistem mi, yoksa "Hàlık-ı Kâinât"ın eseri mi? 2. Hayat anlamsız mı, yoksa "makàsıd-ı Rabbâniye" ile mi dolu? 3. Ölüm son mu, yoksa "terhistir, bir tebdil-i mekân" mı? 4. Sadece akıl mı önemli, yoksa "akıl ve hikmetten, felsefe ve ilimden ümit yok" deyip imana mı yönelmeli? 5. Ahlak toplumsal uzlaşı mı, yoksa "ubûdiyetkârâne" bir temele mi dayanmalı? 6. İnsan sadece maddi bir varlık mı, yoksa "rûh ve akıl" sahibi manevi bir varlık mı? 7. Bilgi kaynağı sadece bilim mi, yoksa "Kur'ân'ın güneşinden iktibas" da gerekli mi? 8. İnsan determinist bir varlık mı, yoksa "elimi istersem sağa, istersem sola sallarım" diyebilen özgür iradeli bir varlık mı? 9. Varoluşsal kaygılar görmezden mi gelinmeli, yoksa "firak-ı ebediye" gibi kavramlarla mı ele alınmalı? 10. Yaşamın amacı maddi hedefler mi, yoksa "âhiret âlemlerine... hazırlanmak" mı?
@@hakanalbayrak6951 Bunların her birinin şahane cevapları var tabi ki. Fakat sen bu cevapları anlayacak biri değilsin. Şuradan belli oluyor: Bu kadar geri seviyede karmaşa içeren çok sayıda soru sorabiliyorsun. Tekrar edeyim hepsinin berrak cevapları var. Sen bu cevapları duyacak biri değil, karmaşada kalmaya mahkum olan, anlamın karmaşada olduğunu varsayan birisisin.
@@canpirtici7658 valla sorum çok iyiydi, görse muhakkak vakit ayırırdı diyorsan haftaya tekrar sor. Ben de bu hafta bana göre ilgi çekici ve pek çok kişi için keşfedilmemiş bir konuda soru sormuştum ama sohbette yer alamadı. Haftaya daha düzgün ve odaklı halini sormayı düşünüyorum. Chat konusunda da haklısın, ira hanım banlamada daha cömert davranmalı.
Sevan bey 1. Dünya savaşının neticelenmesindeki itici güç 2. Dünya savaşındaki gibi direk olmasada dolaylı olarak Amerika’nın müdahil olması mıdır, bahsi edilen tez üzerine cephelerin bir ileri gidip bir geri gitmesini Amerikan desteği mi yarmıştır?
Her iki vakada Amerika son anda müdahale ederek parsayı topladı. İlkinde müdahalesi belirleyicidir. Rusya çökünce Almanya'nın zaferi kazanması güçlü olasılıktı. İkincisinde Almanya'nın yenileceği belli olduktan sonra dahil oldular.
Evren ve tanrı hakkında insanın, bunca yıldır bilemediği bulamadığı sorularının olması bile başlı başına insanı aşan bir şeyin VAR olduğunu göstermiyor mu
Evet, bir bakıma. Fakat o şeyin ilkel inançlarda tarif edilen, gören, duyan, yargılayan, yöneten, yasa koyan, kitap yazdıran masal kahramanı olmadığı kesin.
tanrı'nın şuuraltı olması, çok verimli bir sonuçtur. (şuuraltı demek,bir bakıma, ömür süresince bilecek olduğun şimdiki bilinmeyenlerin demektir.) fakat, uzakta (kendi dışında) konumlandırlan bir tanrı, seni kendi şuuraltından da uzaklaştıracaktır. bu bile, oluşacak bilinçlenmenin bastırılması demektir, suça yatkınlık oluştu demektir. gerçek tanrı konuşulamaz da, var olan dinamizmadan bahsediyorum.
İnsanın bütün yapısı ve bu yapıyla algıladıkları turseldir fevkalâde subjektiftir ama kafama düşen yağmur damlasını da ben yaratmış olamam. Burada arzum ve isteğim dışında seyreden bir dış dünya var bu net. Ama benim gördüğüm şekliyle mi ?
iç dünya dış dünya diye bir şey yok. ilkel inanla kendimizi kıyaslasak bile yok. ilkel insan zamanında eşya yoktu. bu yüzden ilkel insan hüzünlü ve donuktu. al sana dış dünya.
yani anlaşamadığı eşini 2. 3. denemelerinde öldüren erkekler evden uzaklaştırma kararı yüzünden mi öldürüyor? evden uzaklaştırma kararı zaten bir şiddetten sonra alınmıyor mu? hiç anlamadım..
Erkek denen cinsin güdüsel davranışları var bunun üzerine bunu besleyen ahlaki normlar ekleniyor benim Sevan Hoca'dan anladığım şu: kadın tursel ve haklar anlamında bu kadar revaçta iken erkekler bir olgu olarak incelenip davranışlarının sebebi üzerinde durulmuyor. Ya zaten erkek kabadir tü kakadir ataerkilllik elinden gitti çıldırdı gibi yuzeysel bir bakış açısıyla meseleye yaklaşılıyor. Eni sonu buldukları çözüm bunu yumuşatır gay, biseksuel vs yaparsak saldırganlığından kurtuluruz bu da ayrı bir sorunlar yumağı yarattı
@@chahuncoller Spesifik olarak "6" parça olduğunu düşünmüyorum. Benlik algı alanıdır ve birbirine indirgenemeyen her bir duyu, benliğin birer bileşenidir. Acı duyusu, uyku duyusu, zaman duyusu, mekan duyusu, temas duyusu, ses duyusu, koku duyusu, tat duyusu vs. bunların sayısı sınırlı değil tam aksine sayılamayacak kadar çoktur. Ayrıca ilişki, yapboz parçaları gibi toplamsal değil, bir küpün hacminin 3 adet kenarının uzunluklarının çarpımıyla hesaplanması gibi çarpımsaldır. Bir parça veya bileşeni benliğin içinden çıkartamazsın veya yeniden takamazsın. Örneğin acı duyusu bileşenini çıkartamazsın, yalnızca seviyesini değiştirebilirsin (acısızlık/haz olarak sayıldığı bir seviyeye veya nötr olduğu getirebilirsin). Duyular da kendi içinde daha fazla bileşenlerin çarpımıdır. Örneğin ses duyusu, sesin inceliği ve sesin yüksekliği gibi bileşenlere ayrılır. Örneğin renk duyusu, kırmızılık, mavilik, yeşillik gibi anarenk bileşenlerine ve koyuluk, canlılık gibi diğer bileşenlere ayrılır. Sonuç olarak bunlar sayısı belirli bir kaç parçaya indirgenemez, benlik algı alanıdır ve algı alanında varlık gösteren şey duyusal bileşenlerin seviyelerinin artıp azalmasıdır. Bir koordinat sistemi düşünün, ancak iki boyutlu olmak yerine X, Y, Z ... olarak devam eden sayısız eksen var. Benlik bu sistemin ta kendisidir. X,Y,Z gibi eksenler duyulardır, eksenlerdeki koordinatların değişimi duyu seviyelerinin değişimidir, hepsinin kesişimi olan nihai koordinat ise benliğin o zaman aralığına ait durumudur.
@@chahuncoller Benliği benlik yapan tek şey, algı alanı olmasıdır. Çünkü benliği diğer benliklerden ayıran şey de, bunların birbiriyle kesişmeyen, birbirinin evrenlerinde varlık göstermeyen algı alanları olmalarıdır. Geriye kalan her şey, algı alanında varlık gösteren bileşenlerdir. Mesela bilinç, eklenip çıkartılabilecsk bir parça değil, yalnızca belli başlı duyuların deneyimlenmesini ifade eden kavramdır. Veya zaman, yalnızca diğerleri gibi bir duyudan ibarettir. Sayabileceğiniz her şey birer duyudur.
@@AntiSpook neden tek şey diyorsun. tek şeyden benlik olmaz. zekanın, zekaya göre, hafızaya, yeteneğe, bünyeye ve çevreye göre oluşturduğu kararlılığa benlik denir.
@@chahuncoller hafızasında anılar biriktirmeyen bir algı alanı da "Ben" olabilir. Bir böcek acı çekerken, ikinci böcek acı çekmiyorsa, iki farklı benlikten söz etmiş oluruz. En özlü tanım bu şekildedir.
Benlik yorumunuzda, bazı rolü muğlak bırakılmış ilişkilendirmelerinizi gördüm. Seçim yapma kapasitesini benliğin tanımına ait bir konsept gibi lanse ediyorsunuz, ancak mantıksal olarak böyle bir zorunluluk yok. Seçim yapamayan bir algı alanı da, "ben" olabilir. Aslında seçim yaptığını sanmak yalnızca bir histir, gerçekten seçimin yapıldığı anlamına gelmez. İki seçenek arasında gidip gelirsiniz ama siz karar vermeden bir süre önce seçenek beyninizde belirlenmiştir, sonradan bu seçim algınıza düşer ve bunun **bir sonucu olarak (kendisi olarak değil)** algınıza düşen seçeneğin daha seçilebilir olduğu hissini tadarsınız. Bu hissi tadan kişi olmanız, bu seçimi sizin yaptığınız anlamına gelmez. Sebepleri, sonuçları karıştırmamalıyız. Mesela bir köpeğin zil çalınca salyasının aktığını düşünün ve daha sonra da önüne et getiriliyor. Köpek belki de şunu düşünecektir, "Benim salyam aktığı için et getiriliyor, ben salyamı akıtmayı seçerek etin getirilmesini sağlıyorum." Ama gerçekte zilin çalması ile etin getirilmesi arasındaki ilişki, köpeğin salyasını akıtmasından bağımsız olarak gerçekleşir. Ve buna benzer olarak, bir insanın seçmek istediği şeyin beyinde öncedsn belirlenmesi ile o seçimi sonradan faaliyete geçirmesi arasındaki ilişki, o seçimi yaptığına inanmasından bağımsız olarak gerçekleşir. Canlılara bakarsak bazılarında bu his bile yoktur, mesela bakteriler bir faaliyeti yapar ve bu faaliyeti yapması önceden belirlenir, ancak bu faaliyeti bir seçim olarak yaptığı hissine kapılmaz. İnsan daha karmaşıktır, ama mekanizma hala bir bakteride olduğunu varsaydığımız mantıkta deterministtir. İki seçim arasında kalmak da, bu seçimi bakterinin yaptığından daha özgür yapmaz. Gördüğünüz çikolatalı ve çilekli iki dondurmadan birini alacaksanız, standart koşullarda hangisini daha çok seviyorsanız onu seçeceksiniz; peki sizin damak zevkinize göre hangisinin daha tatlı geldiğini önceden seçmiş miydiniz? Hayır. Daha öngörülemez seçimlerde bile beyinde iki seçenekten birinin destekçisi olan faktörler birbirine ezici bir baskınlıkla gelmese de, sonuçta biri diğerini sollayıp seçimi yapmanıza neden oluyor Beyninizde birtakım işlemler oluyor, bu işlemlerin ise benliğiniz olarak tanımlanması gerekmez. Benliğinizin ifade ettiği tek anlam, o köpeğin salyasını akıtmasıdır. Seçimi belirleyen siz değilsiniz (sizin beyniniz) ama seçimi belirlediğiniz hissiyatını tadan sizsiniz. Seçimi faaliyete geçiren siz değilsiniz (sizin bedeniniz), ama seçimi faaliyete geçirme hissini/deneyimini tadan sizsiniz. "Benlik", sebep değildir, sonuç değildir, yalnızca sebeplerin ve sonuçların tadına bakan algıdır.
Sizin "ben" dediğiniz şey sizin beyninizdir. Başka da hiçbir şey dèğildir. Ne dalağınız, ne de tırnağınız. Vücut ülkesinde beyin başşehirdir, gerisi periferi/taşradır. Parmaksız beyin olur, ama beyinsiz parmak olmaz. Falan. Yani böyle sanıyorum!
'Ben' a) algının ve b) tepkinin öznesidir. Teorik olarak algı ve tepki ayrılabilir. Fakat insan psikolojisinde ikisi bir ve tek olarak deneyimlenir. 'Ben', algılayan VE tepki veren şeyin adıdır.
@@NisanyanS Eylem ve tepki zaten birdir, iki ya da daha fazla şey olduğunu öne sürmedim. Üçlü Birlik'i düşünün, Tanrı birdir ama bileşenleri üçtür. Bir küpün üç kenarı gibi, aslında küp kenarların toplamı değil, çarpımıdır. Dolayısıyla üç parça değil, tek parçadır. Üç olarak sayılan şey bileşenleridir ve bileşenler bir soyutlamadır, küpün bir kenarını/ bileşenini söküp kendi başına inceleyemezsiniz. Benzer şekilde, neden-sonuç evrenindeki etki/tepki süreçleri de tek bir denklemin sonucudur ve ancak tanımıyla oynadığımızda birden fazla matematiksel sembol ya da birden fazla kelime/cümle kullanarak tek olanın bileşenlerini soyutlamaya çalışırız. Benlik tanımına geri dönersek, evet standart varsayım bunun sizin söylediklerinize uyduğu yönündedir, ancak ben bunun doğru olduğuna inanmıyorum. Beden fiziksel evrenin bir unsurudur, neden-sonuç ilişkilerinin bir nesnesi olarak konumlandırılır ve aslında neden-sonuç ilişkileri benlik/algı alanının korelasyonlarının soyutlanması ve hareketlerinin tahmin edilmesinden ibarettir. Beden benliğin tanımsal olarak dengi değil, benliğin içindeki bir kavram ve soyutlamadır. Bir beden duyumuz ve kavramımız olmayabilirdi, bu durumda bedeni tanımlayamazdık.Sonuç olarak, Ben'in algıladığı şey Ben'in dışında bir şey değil, Ben'in içinde tanımlanan bedenin ve Ben'in içinde tanımlanan nesnenin ortak hareketlerine verilen addır. Ben bir şeyi algılıyorsa, aslında kendi kendisini algılamaktadır ya da bunun yerine yalnızca algının tek bir parça olarak kendi kendine varolduğunu söylemek istiyorum.
kapasite ve dış şartlar ölçüsünde en avantajlıyı yakalama zorunluluğu var. seçim denen şey tam olarak budur. 2. derecedeki avantajlıyı kimse seçmeyecek.
@@NisanyanS algı salt akılla olur tabi ki, tepki yetenekle... benlik sahibinin aklı büyük hacimliyse, yeteneklere de büyük miktarlarda taksim olunur. yani yetenekler, var olan akıl kadar kullanılabilir. bu gibi sebeplerden dolayı akıl benliğin amiral gemisidir.
Burada ayrıntılı tarif ve başvuru formu var. Gecikmeyin. docs.google.com/document/d/175GctjOJziGbNlGdWlFGxTBib9cb80zi/edit?usp=drive_link&ouid=105026455623862636265&rtpof=true&sd=true
Bilinç yoksa benlikte yoktur. Bilinç dışı öğeler de benliğin bir parçasıdır ama benlik bilinç varsa kompoze olur. Beyin ölümü gerçekleşmiş biri için benlik söz konusu olamaz bilinç yoktur. Ha bilinç beyin, duyu organları yani vücut olmadan var olabilir mi imkansız
kötüydü. sevanı hiç bu kadar sıçarken görmemiştim. benlik duygusu gibi son derece spesifik olan biyolojik olguyu bu derece evreni bir hakikatmış gibi anlatmasından keyif almadım doğrusu
Beni veya evreni yine benle inceliyoruz adam bunu diyor bundan kaçış yok. Materyalist bakış açısının güzel bir acimlamasiydi. Bilinmeyene kulaç atıyoruz bildiğimiz şeyler vardigimiz sonuçlar tamamen tursel. Ama bunu bizim aklimiz yarattı demiyor burası önemli. Ben doyurucu buldum.
@@Şivanobej ben öyle anlamadım. eğer gerçekten evreni insan olarak nasıl kavradığımızdan bahsettiyse dedikleri doğru ama saf materyalist bir yerden benlik>>evren ve onun varoluşu dediyse hiç katılmıyorum.
@@wannaknowwhenitsover türe özgü bir kavrayış olarak algıladım. Yoksa Marksistler gibi nesnel dünyanın nesnel bilgisi gibi bir söylemi açık söyleyeyim materyalizm için faydasız buluyorum. Bu kadar cüretkar olmamak lazım. Nesnel dünyanın içinde bir primatin macerasidir bizimki ve primatin gözünden kulağından beyninden bağımsız değildir. Bu bence gayet subjektiftir
@@ibrahimkaya2077 insanın bu yeni duruma uyum sağlaması da bir seçenek senin dediğinde. Dinin iktidarlarca pompalanmadigi bir ortamda isteyen istediğine inansın ama evvela dindar ile ateist vatandaşı devlet eşit görüyor mu ikisininde eşit derecede ifade hürriyeti var mı? Yoksa isteyen istediğine inansın kim nasıl anlamlandiriyorsa
Bir şey elde edilmiyor diye bütün bütün terk edilmez. Ümidimiz var hoca. Hiç mümkün mü bu alem sahipsiz olsun her şey abesiyete inkılab etsin. Netice küfrün bir hakikati olamaz. İman asıl olandır.
canlı benliğinde imanla ilgili herhangi bir birim yoktur. o yüzden iman, olmayana veya yalan olana olmak zorundadır. öte yandan, alemlerin yaratıcısı dinleri hiç sevmedi. sebebi de din kurucularının manevi vahiy yapamamış olmasıdır. hiç bir tane bile manevi vahiy yoktur. manevi gibi görünen bazı basit kusursuz vahiyler vardır. onlar 5 yaş çocuk ayarındadır ve manevi değil ahlak vahiyleridir. senin anlayacağın, manevi vahiy olmadığı gibi çoğunluğu kusurludur da.
Hocam cok cok iyi bir bolum olmus. Bence tarihi veya gundem sorulari yerine hep böyle insani konu alan sorulara cevap verseniz tadindan yenmez.
Ağzınıza sağlık
32. Dakikaya kadar adeta bosalarak dinledim. İstediğim sevan modu bu. Zihnin karanlıklarında zarifce süzülen bir cimnastikciymissin gibi seyrettim. Haz aldım. Keşke şöyle koskoca 1 saat boyunca sadece ve sadece soyut konuşsan, bizi söyle derinlerde bir dolaştırıp gezdirsen
boşalarak dinlemek önemli hocam
Yayın için teşekkürler
TKP konusunda Nişanya nın tespiti partinin yaptıkları açıklama ile teyit olmuş oldu - TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan:
“Kürt siyasi hareketinden kopamayan Türkiye solu ile ilişkimizi kesiyoruz.”
Gurcistan turunu yeni yaptım. Mısırı kapsayan bir tur olursa katılırım.
Teşekkürler hocam
Destek yorumu
Gordy Gordion Gordyene Gordiyoros
26:55 eğitim şart!
bu süper bomba sorular üst üste gelmiş
üstada buradan bir soru sorayım, dikkate değer bulursa cevaplar, bundan iki ay önce Yunanistan'ın Drama (Hydrama) kentinin Agias Varvaras şelalerinin orada bir parkın içinde (çok güzel bir parktır, suları güzeldir görmenizi dilerim) banklarda oturan siyah renk giysileriyle yaşlı teyzeler ve amcalar birbirleri arasında Türkçe konuşuyorlardı, gayrı ihtiyari dönüp sordum Gürcistan'dan geldiklerini, Rumcayı sonradan öğrendiklerini, SSCB'nin yıkılması ile bundan 30 küsür sene önce geldiklerini ifade ettiler, evde hep Türkçe konuştuklarını ve babasının Kars taraflarından Gürcistan'a göçtüklerini ve - bilin bakalım hangi millet - Ermeni olduklarını ifade ettiler. Şimdi Drama'da yaşayan ve Rumca'yı sonradan öğrenen, babasından-evden Türkçe öğrenen eskiden Gürcü olan Ermeniler, üstad bu çok ilginç değil mi? Nasıl oluyor da oluyor?
nisanyan.substack.com/p/nyasl-bizm-urumlux-gyaldi-buralara-21-05-04
Bu konuya daha önce deginmisti. Erzurum ve kars tan 1820lerde göc eden Türkce konusan Rumlar,. Gürcistana yasayan. Duvar yikildan sonra Yunan. göctüler.
Sevan hocam 1:06:01 tarihte Bitlis te rumlar yaşamış
duygular yönlendirmez hocam. duygu, yönlenme başladıktan sonra oluşan bir aksesuvardır.
Bence pisuvardir
@@erenyilmaz9262 çok güzel konuştunuz. 10 puan.
Newtonian fiziğin hala geçerli olduğunu düşünmeniz ilginç. Din ile ilgili daha farklı düşünmek mümkün. Ateizm gibi bir şeyin aslında ne olduğunu anlamaya çalıştığımızı sanmıyorum.
Iain McGilchrist'in Matter with Things kitabını tavsiye ederim, veya Alan Watts, David Bohm falan da olur.
Dini sadece bilinmeyeni açıklamak için kullanılan bir araç olarak görmek eksiktir. Bu bakış açısı, dinin derin boyutlarını gözardı eder.
Din aslında yaratılışın amacını ve insanın varoluş gayesini anlamak için de vardır. Bazı düşünürler, kainatın canlılara hizmet eden bir sergi ve ziyafet alanı olarak yaratıldığını söyler.
Bu görüş, dini varlığın özünü anlamaya yönelik kapsamlı bir sistem olarak sunar.
Dini eleştirirken bu çok boyutlu yapısını unutmamak gerekir
Artık seçim özgür iradenin sağ yol, sol yol istediğini seçmekte hür herkes...
Bu arada hocanın "Ben" anlatımı etkileyici idi. Selamlar.
einstein olmayı isteyecek kadar özgürsün.
@@cultondiase
Sol ve sağ yolu biraz açmaya çalışınca:
1. Evren mekanik bir sistem mi, yoksa "Hàlık-ı Kâinât"ın eseri mi?
2. Hayat anlamsız mı, yoksa "makàsıd-ı Rabbâniye" ile mi dolu?
3. Ölüm son mu, yoksa "terhistir, bir tebdil-i mekân" mı?
4. Sadece akıl mı önemli, yoksa "akıl ve hikmetten, felsefe ve ilimden ümit yok" deyip imana mı yönelmeli?
5. Ahlak toplumsal uzlaşı mı, yoksa "ubûdiyetkârâne" bir temele mi dayanmalı?
6. İnsan sadece maddi bir varlık mı, yoksa "rûh ve akıl" sahibi manevi bir varlık mı?
7. Bilgi kaynağı sadece bilim mi, yoksa "Kur'ân'ın güneşinden iktibas" da gerekli mi?
8. İnsan determinist bir varlık mı, yoksa "elimi istersem sağa, istersem sola sallarım" diyebilen özgür iradeli bir varlık mı?
9. Varoluşsal kaygılar görmezden mi gelinmeli, yoksa "firak-ı ebediye" gibi kavramlarla mı ele alınmalı?
10. Yaşamın amacı maddi hedefler mi, yoksa "âhiret âlemlerine... hazırlanmak" mı?
@@hakanalbayrak6951 Bunların her birinin şahane cevapları var tabi ki. Fakat sen bu cevapları anlayacak biri değilsin. Şuradan belli oluyor: Bu kadar geri seviyede karmaşa içeren çok sayıda soru sorabiliyorsun. Tekrar edeyim hepsinin berrak cevapları var. Sen bu cevapları duyacak biri değil, karmaşada kalmaya mahkum olan, anlamın karmaşada olduğunu varsayan birisisin.
Hocam Gordion ile Galatya aynı kökene sahip. buradan hareket edilebilir
Hocam 1070 öncesi Anadolu haritasında Malatya ve baskili rum göstermiştiniz kaynağınız nedir bu bölgede rumlar gerçekten yaşadımı
Cins ayrımcılığina kesinlikle karsi cikmak gerekiyor. Ama kadin kendinde iyi bir sey gibi de algilanmamali.
sorular çok tekrara sardı. hiç ilginç soru yok.
Hoca soruları okuyor, haftaya siz de sorun isterseniz
@@fifofuko1864 sorduk cevaplamıyor ya da aptal sorulardan görünmüyor. millet Google'dan açıp öğreneceği seyleri soruyor. bize ne gördes'in tarihinden.
@@canpirtici7658 valla sorum çok iyiydi, görse muhakkak vakit ayırırdı diyorsan haftaya tekrar sor. Ben de bu hafta bana göre ilgi çekici ve pek çok kişi için keşfedilmemiş bir konuda soru sormuştum ama sohbette yer alamadı. Haftaya daha düzgün ve odaklı halini sormayı düşünüyorum.
Chat konusunda da haklısın, ira hanım banlamada daha cömert davranmalı.
yakarsa dunyayi Kalvinistler yakar diyebiliriz yani
13:11
Sevan bey 1. Dünya savaşının neticelenmesindeki itici güç 2. Dünya savaşındaki gibi direk olmasada dolaylı olarak Amerika’nın müdahil olması mıdır, bahsi edilen tez üzerine cephelerin bir ileri gidip bir geri gitmesini Amerikan desteği mi yarmıştır?
Her iki vakada Amerika son anda müdahale ederek parsayı topladı. İlkinde müdahalesi belirleyicidir. Rusya çökünce Almanya'nın zaferi kazanması güçlü olasılıktı. İkincisinde Almanya'nın yenileceği belli olduktan sonra dahil oldular.
@@NisanyanS bir sonraki pazar programında biraz açarak bahsederseniz çok memnun oluruz. Teşekkürler
Polonya üzerine değerlendirmesi sırasında hoca bir ara yalçın küçük e dönüştü.
Evren ve tanrı hakkında insanın, bunca yıldır bilemediği bulamadığı sorularının olması bile başlı başına insanı aşan bir şeyin VAR olduğunu göstermiyor mu
@@talhabozkr719 insan kendi yapısal sinirliliklarini asamiyor belki de aşamayacak yalnız bu dinin gerçek olduğunu iddia eden bir tez olamaz
Evet, bir bakıma. Fakat o şeyin ilkel inançlarda tarif edilen, gören, duyan, yargılayan, yöneten, yasa koyan, kitap yazdıran masal kahramanı olmadığı kesin.
tanrı'nın şuuraltı olması, çok verimli bir sonuçtur. (şuuraltı demek,bir bakıma, ömür süresince bilecek olduğun şimdiki bilinmeyenlerin demektir.) fakat, uzakta (kendi dışında) konumlandırlan bir tanrı, seni kendi şuuraltından da uzaklaştıracaktır. bu bile, oluşacak bilinçlenmenin bastırılması demektir, suça yatkınlık oluştu demektir. gerçek tanrı konuşulamaz da, var olan dinamizmadan bahsediyorum.
@@Şivanobej aşma olmaaz. telaffuz etmek bile suç.
İnsanın bütün yapısı ve bu yapıyla algıladıkları turseldir fevkalâde subjektiftir ama kafama düşen yağmur damlasını da ben yaratmış olamam. Burada arzum ve isteğim dışında seyreden bir dış dünya var bu net. Ama benim gördüğüm şekliyle mi ?
iç dünya dış dünya diye bir şey yok. ilkel inanla kendimizi kıyaslasak bile yok. ilkel insan zamanında eşya yoktu. bu yüzden ilkel insan hüzünlü ve donuktu. al sana dış dünya.
iyiki de isteğin dışında bir dünya var. yoksa gücü aklını aşmış bir insafsızdın!.
yani anlaşamadığı eşini 2. 3. denemelerinde öldüren erkekler evden uzaklaştırma kararı yüzünden mi öldürüyor? evden uzaklaştırma kararı zaten bir şiddetten sonra alınmıyor mu? hiç anlamadım..
Erkek denen cinsin güdüsel davranışları var bunun üzerine bunu besleyen ahlaki normlar ekleniyor benim Sevan Hoca'dan anladığım şu: kadın tursel ve haklar anlamında bu kadar revaçta iken erkekler bir olgu olarak incelenip davranışlarının sebebi üzerinde durulmuyor. Ya zaten erkek kabadir tü kakadir ataerkilllik elinden gitti çıldırdı gibi yuzeysel bir bakış açısıyla meseleye yaklaşılıyor. Eni sonu buldukları çözüm bunu yumuşatır gay, biseksuel vs yaparsak saldırganlığından kurtuluruz bu da ayrı bir sorunlar yumağı yarattı
Hayır, kadın beyanı üzerine alınıyor, zarar verme riski yeterli görülüyor.
Ingilizce kelimenin karsiligini chat'e sordugunda fark ettim ki sevan yayinci olmus 😂
"Chat sunun anlami neydi"
"Chat bos muhabbet yapmayin"
High quality streamer reis
benlik hakkında içerisi ve dışarısı demeye gerek yoktur. dışarısı, benliğin zaten 6 parçasından biridir. hepsi bu kadar.
@@chahuncoller Spesifik olarak "6" parça olduğunu düşünmüyorum. Benlik algı alanıdır ve birbirine indirgenemeyen her bir duyu, benliğin birer bileşenidir. Acı duyusu, uyku duyusu, zaman duyusu, mekan duyusu, temas duyusu, ses duyusu, koku duyusu, tat duyusu vs. bunların sayısı sınırlı değil tam aksine sayılamayacak kadar çoktur. Ayrıca ilişki, yapboz parçaları gibi toplamsal değil, bir küpün hacminin 3 adet kenarının uzunluklarının çarpımıyla hesaplanması gibi çarpımsaldır. Bir parça veya bileşeni benliğin içinden çıkartamazsın veya yeniden takamazsın. Örneğin acı duyusu bileşenini çıkartamazsın, yalnızca seviyesini değiştirebilirsin (acısızlık/haz olarak sayıldığı bir seviyeye veya nötr olduğu getirebilirsin). Duyular da kendi içinde daha fazla bileşenlerin çarpımıdır. Örneğin ses duyusu, sesin inceliği ve sesin yüksekliği gibi bileşenlere ayrılır. Örneğin renk duyusu, kırmızılık, mavilik, yeşillik gibi anarenk bileşenlerine ve koyuluk, canlılık gibi diğer bileşenlere ayrılır. Sonuç olarak bunlar sayısı belirli bir kaç parçaya indirgenemez, benlik algı alanıdır ve algı alanında varlık gösteren şey duyusal bileşenlerin seviyelerinin artıp azalmasıdır. Bir koordinat sistemi düşünün, ancak iki boyutlu olmak yerine X, Y, Z ... olarak devam eden sayısız eksen var. Benlik bu sistemin ta kendisidir. X,Y,Z gibi eksenler duyulardır, eksenlerdeki koordinatların değişimi duyu seviyelerinin değişimidir, hepsinin kesişimi olan nihai koordinat ise benliğin o zaman aralığına ait durumudur.
@@AntiSpook çeşit çeşit duyulardan bahsetmişsin. yetenek tamam benliğin parçası da duygu değil.
@@chahuncoller Benliği benlik yapan tek şey, algı alanı olmasıdır. Çünkü benliği diğer benliklerden ayıran şey de, bunların birbiriyle kesişmeyen, birbirinin evrenlerinde varlık göstermeyen algı alanları olmalarıdır. Geriye kalan her şey, algı alanında varlık gösteren bileşenlerdir. Mesela bilinç, eklenip çıkartılabilecsk bir parça değil, yalnızca belli başlı duyuların deneyimlenmesini ifade eden kavramdır. Veya zaman, yalnızca diğerleri gibi bir duyudan ibarettir. Sayabileceğiniz her şey birer duyudur.
@@AntiSpook neden tek şey diyorsun. tek şeyden benlik olmaz. zekanın, zekaya göre, hafızaya, yeteneğe, bünyeye ve çevreye göre oluşturduğu kararlılığa benlik denir.
@@chahuncoller hafızasında anılar biriktirmeyen bir algı alanı da "Ben" olabilir. Bir böcek acı çekerken, ikinci böcek acı çekmiyorsa, iki farklı benlikten söz etmiş oluruz. En özlü tanım bu şekildedir.
Prusya pro Rusya mı hocam
Hayır Preußen Almanya eski almaya
Benlik yorumunuzda, bazı rolü muğlak bırakılmış ilişkilendirmelerinizi gördüm.
Seçim yapma kapasitesini benliğin tanımına ait bir konsept gibi lanse ediyorsunuz, ancak mantıksal olarak böyle bir zorunluluk yok. Seçim yapamayan bir algı alanı da, "ben" olabilir. Aslında seçim yaptığını sanmak yalnızca bir histir, gerçekten seçimin yapıldığı anlamına gelmez. İki seçenek arasında gidip gelirsiniz ama siz karar vermeden bir süre önce seçenek beyninizde belirlenmiştir, sonradan bu seçim algınıza düşer ve bunun **bir sonucu olarak (kendisi olarak değil)** algınıza düşen seçeneğin daha seçilebilir olduğu hissini tadarsınız. Bu hissi tadan kişi olmanız, bu seçimi sizin yaptığınız anlamına gelmez. Sebepleri, sonuçları karıştırmamalıyız. Mesela bir köpeğin zil çalınca salyasının aktığını düşünün ve daha sonra da önüne et getiriliyor. Köpek belki de şunu düşünecektir, "Benim salyam aktığı için et getiriliyor, ben salyamı akıtmayı seçerek etin getirilmesini sağlıyorum." Ama gerçekte zilin çalması ile etin getirilmesi arasındaki ilişki, köpeğin salyasını akıtmasından bağımsız olarak gerçekleşir. Ve buna benzer olarak, bir insanın seçmek istediği şeyin beyinde öncedsn belirlenmesi ile o seçimi sonradan faaliyete geçirmesi arasındaki ilişki, o seçimi yaptığına inanmasından bağımsız olarak gerçekleşir. Canlılara bakarsak bazılarında bu his bile yoktur, mesela bakteriler bir faaliyeti yapar ve bu faaliyeti yapması önceden belirlenir, ancak bu faaliyeti bir seçim olarak yaptığı hissine kapılmaz. İnsan daha karmaşıktır, ama mekanizma hala bir bakteride olduğunu varsaydığımız mantıkta deterministtir. İki seçim arasında kalmak da, bu seçimi bakterinin yaptığından daha özgür yapmaz. Gördüğünüz çikolatalı ve çilekli iki dondurmadan birini alacaksanız, standart koşullarda hangisini daha çok seviyorsanız onu seçeceksiniz; peki sizin damak zevkinize göre hangisinin daha tatlı geldiğini önceden seçmiş miydiniz? Hayır. Daha öngörülemez seçimlerde bile beyinde iki seçenekten birinin destekçisi olan faktörler birbirine ezici bir baskınlıkla gelmese de, sonuçta biri diğerini sollayıp seçimi yapmanıza neden oluyor Beyninizde birtakım işlemler oluyor, bu işlemlerin ise benliğiniz olarak tanımlanması gerekmez. Benliğinizin ifade ettiği tek anlam, o köpeğin salyasını akıtmasıdır. Seçimi belirleyen siz değilsiniz (sizin beyniniz) ama seçimi belirlediğiniz hissiyatını tadan sizsiniz. Seçimi faaliyete geçiren siz değilsiniz (sizin bedeniniz), ama seçimi faaliyete geçirme hissini/deneyimini tadan sizsiniz. "Benlik", sebep değildir, sonuç değildir, yalnızca sebeplerin ve sonuçların tadına bakan algıdır.
Sizin "ben" dediğiniz şey sizin beyninizdir. Başka da hiçbir şey dèğildir. Ne dalağınız, ne de tırnağınız. Vücut ülkesinde beyin başşehirdir, gerisi periferi/taşradır. Parmaksız beyin olur, ama beyinsiz parmak olmaz. Falan. Yani böyle sanıyorum!
'Ben' a) algının ve b) tepkinin öznesidir. Teorik olarak algı ve tepki ayrılabilir. Fakat insan psikolojisinde ikisi bir ve tek olarak deneyimlenir. 'Ben', algılayan VE tepki veren şeyin adıdır.
@@NisanyanS Eylem ve tepki zaten birdir, iki ya da daha fazla şey olduğunu öne sürmedim. Üçlü Birlik'i düşünün, Tanrı birdir ama bileşenleri üçtür. Bir küpün üç kenarı gibi, aslında küp kenarların toplamı değil, çarpımıdır. Dolayısıyla üç parça değil, tek parçadır. Üç olarak sayılan şey bileşenleridir ve bileşenler bir soyutlamadır, küpün bir kenarını/ bileşenini söküp kendi başına inceleyemezsiniz. Benzer şekilde, neden-sonuç evrenindeki etki/tepki süreçleri de tek bir denklemin sonucudur ve ancak tanımıyla oynadığımızda birden fazla matematiksel sembol ya da birden fazla kelime/cümle kullanarak tek olanın bileşenlerini soyutlamaya çalışırız. Benlik tanımına geri dönersek, evet standart varsayım bunun sizin söylediklerinize uyduğu yönündedir, ancak ben bunun doğru olduğuna inanmıyorum. Beden fiziksel evrenin bir unsurudur, neden-sonuç ilişkilerinin bir nesnesi olarak konumlandırılır ve aslında neden-sonuç ilişkileri benlik/algı alanının korelasyonlarının soyutlanması ve hareketlerinin tahmin edilmesinden ibarettir. Beden benliğin tanımsal olarak dengi değil, benliğin içindeki bir kavram ve soyutlamadır. Bir beden duyumuz ve kavramımız olmayabilirdi, bu durumda bedeni tanımlayamazdık.Sonuç olarak, Ben'in algıladığı şey Ben'in dışında bir şey değil, Ben'in içinde tanımlanan bedenin ve Ben'in içinde tanımlanan nesnenin ortak hareketlerine verilen addır. Ben bir şeyi algılıyorsa, aslında kendi kendisini algılamaktadır ya da bunun yerine yalnızca algının tek bir parça olarak kendi kendine varolduğunu söylemek istiyorum.
kapasite ve dış şartlar ölçüsünde en avantajlıyı yakalama zorunluluğu var. seçim denen şey tam olarak budur. 2. derecedeki avantajlıyı kimse seçmeyecek.
@@NisanyanS algı salt akılla olur tabi ki, tepki yetenekle... benlik sahibinin aklı büyük hacimliyse, yeteneklere de büyük miktarlarda taksim olunur. yani yetenekler, var olan akıl kadar kullanılabilir. bu gibi sebeplerden dolayı akıl benliğin amiral gemisidir.
Merhaba! Gezi için nasıl başvuru yapabiliriz?
Burada ayrıntılı tarif ve başvuru formu var. Gecikmeyin.
docs.google.com/document/d/175GctjOJziGbNlGdWlFGxTBib9cb80zi/edit?usp=drive_link&ouid=105026455623862636265&rtpof=true&sd=true
sevan bey, bilinci benlik yerine kullanmak istedin sanki. bilinç, benlikle ilgilidir ama benliğin ana parçası bile değildir.
Bilinç yoksa benlikte yoktur. Bilinç dışı öğeler de benliğin bir parçasıdır ama benlik bilinç varsa kompoze olur. Beyin ölümü gerçekleşmiş biri için benlik söz konusu olamaz bilinç yoktur. Ha bilinç beyin, duyu organları yani vücut olmadan var olabilir mi imkansız
ruh benlik değildir ama ruh (kararlılık) bile deseydin, bundan iyiydi.
kararlılık bu arada, benlik için, aklın kararlılığı oluyor. akıl benliğin 6 parçasından biridir.
Saçma sapan birtakım piskoloji dersleri alınca böyle oluyor.
@@NisanyanSsaçma denir mi denmez mi bilemedim. densin bence.
sevan bey, bazı basit ve faydalı ilaçları kullandırarak bir 25 sene daha yaşatalım sizi.
Zaten sülalesi 100 yaşından önce olmuyorki
Bu gezilere nereden başvuruyoruz?
Ira hanıma mail atabilirsiniz.
docs.google.com/document/d/175GctjOJziGbNlGdWlFGxTBib9cb80zi/edit?usp=drive_link&ouid=105026455623862636265&rtpof=true&sd=true
Ben ve dışındaki evren üzerine konuşma çok doyurucu idi. Kirli bir evdeki bütün tozu silip süpüren bir makine gibi.
kötüydü. sevanı hiç bu kadar sıçarken görmemiştim. benlik duygusu gibi son derece spesifik olan biyolojik olguyu bu derece evreni bir hakikatmış gibi anlatmasından keyif almadım doğrusu
Beni veya evreni yine benle inceliyoruz adam bunu diyor bundan kaçış yok. Materyalist bakış açısının güzel bir acimlamasiydi. Bilinmeyene kulaç atıyoruz bildiğimiz şeyler vardigimiz sonuçlar tamamen tursel. Ama bunu bizim aklimiz yarattı demiyor burası önemli. Ben doyurucu buldum.
@@Şivanobej ben öyle anlamadım. eğer gerçekten evreni insan olarak nasıl kavradığımızdan bahsettiyse dedikleri doğru ama saf materyalist bir yerden benlik>>evren ve onun varoluşu dediyse hiç katılmıyorum.
@@wannaknowwhenitsover saf materyalist ne demek acaba!. maddesiz maneviyat tek başına var değil ki. bu bağlamda, saf materyalist, ne demek olabilir!
@@wannaknowwhenitsover türe özgü bir kavrayış olarak algıladım. Yoksa Marksistler gibi nesnel dünyanın nesnel bilgisi gibi bir söylemi açık söyleyeyim materyalizm için faydasız buluyorum. Bu kadar cüretkar olmamak lazım. Nesnel dünyanın içinde bir primatin macerasidir bizimki ve primatin gözünden kulağından beyninden bağımsız değildir. Bu bence gayet subjektiftir
Din tamamen fantastik bir kurgudur. Bu olgunun isterse 10 milyar inaniri olsun.
güzel bir kurgu değil yalnız. onu belirtmeliydin.
hmm
Din olmadan gerçek bir hayat amacı edinebilmek mümkün müdür? En nihayetinde gözünü kapattığın an hiçliğe karışacaksan dünyaya anlamla bakabilir misin?
@@ibrahimkaya2077 insanın bu yeni duruma uyum sağlaması da bir seçenek senin dediğinde. Dinin iktidarlarca pompalanmadigi bir ortamda isteyen istediğine inansın ama evvela dindar ile ateist vatandaşı devlet eşit görüyor mu ikisininde eşit derecede ifade hürriyeti var mı? Yoksa isteyen istediğine inansın kim nasıl anlamlandiriyorsa
@@ibrahimkaya2077 benim sana tavsiyem, dinsiz ve amaçsız yaşamandır.