Hıfzı Topuz'un Kitaplarını Neden Okumalıyız?

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 25 ม.ค. 2025

ความคิดเห็น • 11

  • @muhammetgokdemir7891
    @muhammetgokdemir7891 11 หลายเดือนก่อน

    Gazi ve Fikriye romanını okudum. Çok beğendim.

  • @user-vb5sg7ul2l
    @user-vb5sg7ul2l 11 หลายเดือนก่อน

    Meyyaleyi okumuştum çok güzel, şimdi elbet sabah olucak kitabını okuyorum tavsiye ederim.

  • @attilaberk9594
    @attilaberk9594 5 ปีที่แล้ว +2

    Hocam okuduğum kitapları unutuyorum ne yapmalıyım lütfen yardım edin...

    • @RemzziCetin
      @RemzziCetin  5 ปีที่แล้ว

      Merhaba, mesela örnek verir misiniz? Hangi kitabı?

  • @kennyreis1590
    @kennyreis1590 3 ปีที่แล้ว

    Afedersiniz bir sorum var.hıfzı topuzun şanlı kanlı yıllar kitabında 1576 vadiüsseyl savaşı ve 1578 portekiz-ispanyol savaşına karşı Osmanlı donanmasının kazandığı zafer anlatılıyormu?lütfen cevap verin.

  • @myvslr-kisiselblog
    @myvslr-kisiselblog 5 ปีที่แล้ว +2

    Hocam selamlar.Bu gün sosyal medyada gündem olan 10 yaşındaki Atakan için bir video çekip yorumlayabilirmisiniz hocam :)

    • @RemzziCetin
      @RemzziCetin  5 ปีที่แล้ว +2

      Evet çok tatlı :) her öğrencime ve herkese örnek olsun😊

  • @ceydadeniz4268
    @ceydadeniz4268 4 ปีที่แล้ว +1

    Hocam ben arkeoloji okumak istiyorum ve bu alanda akedemisyen olmak istiyorum bana herkes özellikle ailem boşa okuyacaksın iş imkanı yok diyip baskı yapıyor zaten bir sene ara vermiştim okumamı istemedikleri için ama onlar için hayatımdan vazgeçmek istemiyorum araştırdım ne yapmam gerektiğini felan ama biraz korkuyorum arkamda bir destek olmadığı için bu manevi anlamda değil sadece maddi anlamda da (çalışıyorum bir markette müdür yardımcısıyım ama maaşımı ı aileme veriyorum) korkuyorum çok zorlanıyorum ne yapmam gerektiğini bilmiyorum size yazdım çünkü önemseyip cevap veriyorsunuz şimdi bunları anlattıktan sonra sorum şu gerçekten akademisyen olmak çok zor mu ???sizin yaşadığınız zorluklar nelerdir bu zorlukları nasıl aştınız evet çok çalışmam lazım bunun farkındayım hayatımı boşa çabalayıp harcamaktan da korkuyorum çokkkk karışık şuan kafam ne yapacağımı bilmiyorum biraz olsun dışardan bir düşünceye ihtiyacim var ve bilen bir birinden bu yüzden yazdım umarım okursunuz siizn düşüncenizi merakla bekliyorum

    • @RemzziCetin
      @RemzziCetin  4 ปีที่แล้ว +1

      Merhaba, öncelikle şunu belirtmek isterim ki düşünceleriniz çok değerli. Bu hayatta ne istiyorsanız ve neyi hayal ediyorsanız her şeyi göze alarak onun peşinden gidin. Arkeoloji gibi çok güzel ve ülkemiz için değerli olacağına her zaman inandığım bir bilim dalını okumanızı elbette öneririm. Akademisyenlik zorlu yolları olan bir kariyer ve ben dahil birçok akademisyen o zorlu yolları aşarak bugünlere ulaştılar. Ve siz Arkeoloji gibi hem çok iddialı hem de ne yazık ki ülkemizde kıymeti pek bilinmemiş bir disiplini seçeceksiniz, sizin daha güçlü ve daha istekli, inatçı olmanız gerekir bu konuda. Sakın pes etmeyin ve etraftaki insanların movivasyonunuzu düşürmenize izin vermeyin. Arkeolojiyle ilgili çok okuyun ve benim bu kanalımdaki "Neden Uluslararası Ilişkiler Okumalısınız?" başlığındaki Ekim ayında yüklediğim videoyu da izleyin. Orada neden Arkeoloji okumamız gerektiğinden de bahsetmiştim. 2050 yılında da Arkeolojiden ekmek yenecek. Lütfen moralinizi bozmayın. Çok istetin ve çok çalışın, bu yeterli. Çok başarılar size bu yolda😊

    • @larelx
      @larelx ปีที่แล้ว

      Durumun Nedir özel olmazsa? Arkeoloji mi seçtin?

  • @omeryasar6385
    @omeryasar6385 25 วันที่ผ่านมา

    Meyyale kitabını incelememdir.
    👇👇👇
    Dünyada ve ülkemizde kitap okuma oranları hakkında bir bilginiz var mı?
    Ülkemizin neden bu kadar geri kaldığı hakkında bir bilginiz var mı?
    Almanya’da yılda ortalama 16 kitap, Fransa’da yılda ortalama 18 kitap, Japonya’da yılda ortalama 24 kitap okunmaktadır.
    Ülkemizde ise yılda ortalama 6 kişi bir kitap okumaktadır. Dikkat edin bir kişi altı kitap değil, altı kişi bir kitap okuyabilmekte.
    Biz ne çektiysek ve ne çekiyorsak bilgisizliğimiz, cahilliğimiz, araştırmayışımız ve öğrenmeye değil, kulaktan duyma bilgilerle hareket ediyor oluşumuzdan çekmişizdir.
    Geçenlerde bir haber izledim ve şok oldum. Trafikte iki araç durmuş, birbirlerinden yol vermesini bekliyor. Sonra iki aracın sürücüsü de çıkıp yol üstünde kavga etmeye başlıyor. Bir müddet sonra sürücülerden birisi aracına giriyor ve tabanca alıp kavga etmeye devam ediyor ve kavga sırasında tabancayı ateşliyor ve hısmını oracıkta öldürüyor.
    Şimdi soruyorum sizlere. Bu insanlar kitap okuyor olsaydılar bu kavga olur muydu ve ve sonucu ölümle sonuçlanır mıydı?
    İstisnalar olmakla birlikte okuyan insanların muhakeme gücü daha yüksektir, daha entelektüeldir ve daha çözüm odaklı hareket ederler. Çünkü okumak sadece bilginizi değil, hayata bakış açınızı da geliştirir, değiştirir.
    O yüzden geçmişten bu yana kitap ve kütüphanelere insanlık tarihi boyunca çok önem verilmiştir.
    Bizler de kültürel olarak ne zaman ki okumaya ve öğrenmeye meraklı olduysak güçlü ve lider toplum olmuşuz ama ne zaman ki elimizden diviti, kalemi bırakmışsak gerilemeye ve çökmeye başlamışız.
    Şu anda benzer durumla karşı karşıyayız.
    Şimdi ben neden bu girizgahı yaptım. Bizim toplumumuzda bazı kesim Osmanlı İmparatorluğu’nu çok yüceltip, kusursuz bir yapıymış gibi lanse etme çabası içindeler. Oysa ki Osmanlı İmparatorluğu kusursuz olsaydı batmazdı. Net yani. Osmanlı’nın elbette iyi ve güçlü dönemleri olmuştur ama bu kitapla da birlikte öğrendiğimiz üzere (-Hıfzı topuz Meyyale Hanım’ın torunudur ve gün yüzüne çıkmamış arşiv ve günlüklerden elde ettiği bilgileri de katarak bu tarihi romanı kaleme almıştır.) Abdülmecit, Abdülaziz, V. Murat ve Abdülhamit dönemi zamanında haremde yüzlerce kadın, cariye vesaire yaşarmış. İçki çok tüketilirmiş. Eğlenceye önem verirlermiş, gösteriş ön plandaymış, halkın ve muhaliflerin fikirleri sürekli, susturma, sürgün ve idam yoluyla kısıtlanırmış. Yani cihatın yerini dünya menfaatleri ve kişisel hırslar almış ve batmaya mahkum olan bir imparatorluk batmış.
    Kitaptaki tüm olaylar Meyyale Hanım’ın çevresinde geçiyor. Eşi Hasan Hilmi Paşa’nın (-ki kendisi devlet adamıdır-) devlet adamı olması sebebiyle çok tayin görüyor ve Tarsus, Adana, Hicaz, Yemen, Mekke, Sivas gibi pek çok şehir de hizmet ediyor. Sürekli tayin görüyor. Yazarın bahsettiğine göre o dönem şartlarında İstanbul'dan Sivas'a 10 günde gidiliyor.
    Ama Meyyale Hanım bu tayinlerden hiç memnun değil, biraz da kaprisli bir kadın. Sürekli eşinin tayin görmesi onu huzursuz ediyor ve son tayini olan Sivas’a gitmiyor.
    Eşi olan Hilmi Paşa o dönemlerde de şimdiki gibi pek alışık olunmayan bu duruma bölge ahalisi anlam veremiyor ve sürekli zevceniz hanımefendilerde bir sorun mu var diye sürekli sıkıştırıyor Hasan Hilmi Paşa’yı.
    O da bu soruna eşinden habersiz gizlice evlenmekte çare buluyor ve Meyyale Hanımdan bu işi saklamaya çalışması etrafında geçen bir dizi olaylar...
    Bu kitapta, kitaba konu olan Meyyale Hanım’ın eşi olan Hasan Hilmi Paşa’nın kardeşleri ile yaptığı tartışmalar da, (-ki bu tartışmalar benim bu kitapın içinde em çok beğendiğim bölümlerdir-) kardeşlerinin kendisine yönetilen eleştirilerin aynısı günümüz için de geçerlidir. O zaman da jurnalcilik (ispiyonculuk) çok modaymış ve muhalif iseniz bir şekilde padişahın kulağına gidiyor sonucu ya sürgün ya da idam oluyor. Bakınız o dönem de yaşamış ve kitap içerisinde çokca bahsedilen Namık Kemal.
    Yani tarih tekerrürden ibaret ediyor. Ders almıyoruz. Okumuyoruz. Ders çıkarmıyoruz. Oysa ki yakın tarihimizi ve neleri yanlış yaptığımızı anlatan tarihi bilgi/belge ve romanlar tüm devlet bürakrasisi içerisinde yer alan herkes okumalı. Hatta bazı yöneticiler için zorunlu bile olmalıdır.
    Devleti yönetmek maaş almak, kasayı, cebi doldurmak anlamına gelmemeli.
    Kitaba dönecek olursak Abdülaziz’in annesi olan kadınefendi, Valide Sultan Pertevniyal Sultan’ın o zamanlarda Ruslar’ın (SSCB) Çerkeslere uygaladığı soykırımdan ötürü ülkemize göç eden Çerkes kızlarından sarayda yetiştirilmek üzere seçtiği ve çocukluktan aldığı küçük bir Çerkes kızıdır Meyyale.
    Meyyale başlangıçta sarayda yaşamış ama Abdülaziz’e yapılan darbe sonucu hal (tahtan indirme) edildikten sonra saray dışında yaşamaya başlar ve Hasan Hilmi Paşa ile evlendirilir. Hasan Hilmi Paşa’da devlet adamı olması sebebiyle hem İstanbul'da hem gittiği şehirlerde pek çok hadiseye şahit olur Meyyale Hanım.
    Ben bu kitabı almadan önce açıkçası çok tereddütlerim vardı. Daha önce Hıfzı Topuz kitabı okumamıştım ama kendisinin bir gazetecilik üstadı olduğunu, derin tarihi bilgisi olduğunu biliyordum. Acaba dili nasıl olacaktı? Ağır mı olur? Rahat okuyabilir miyim diye düşünmüştüm.
    Tüm bu korkularım hepsi daha başlar başlamaz uçup gitti. Harika ve çok akıcı bir üslubu var yazarın.
    Okuyucuyu kendi içine çekiyor ve sizi tarihin içinde o saraylarda, köşler de, saraylarda gezdiriyor. Adete geçmişe dönüş yaşıyorsunuz. İşte bu benim en sevdiğim özelliklerden birisi. Çünkü ben tarihi romanlaştırılmış bir şekilde okumayı çok seviyorum. Hem sıkılmadan roman okuyorsunuz hem de o dönemin şartlarını, çilelerini, sıkıntı ve insanların eğlence ve mutluluklarını nasıl yaşadığını görebiliyorsunuz.
    Ayrıca kitabın sonunda yer alan kitap da geçmiş kişiliklerin portre ve resimleri konulmuş bu beni altın bulmuş gibi sevindirdi.
    Son olarak; Osmanlı İmparatorluğu döneminde 25 Ocak 1923’de hayata gözlerini açan ve uzun sayılabilecek ama bıraktığı eserlerle adından sıkça anılan 26 Eylül 1923’de, tam 100 yaşında, doğduğu şehir olan ve şehirlerin en güzeli olan İstanbul’da hayata gözlerini yuman bu kitabın yazarı Hıfzı Abimize de selamlar olsun. Harikulade, olağanüstü bir eser ortaya çıkarmışsın. Mekanı nur olsun. Allah rahmetiyle muamele etsin.