Ana dili ingilizce olan adama kendi öz dilini anlatmaya çalışan ve halen kayde değer bir fark olduğunu iddia edenlerin "müthiş" özgüvenli yorumlarının arasından teşekkür ederim bu basitleştirici bilgi için. :D Hangisi diline gelirse söyle kimsede aaa ne demek istedin demez yani. Ok. Konu benim için kapanmıştır 😉
Bizi aydınlattığın için teşekkürler Zack. Yabancıların postlarini okuduğum ve dizi izlediğim zaman ben de will going to arasında pek bir fark görememiştim ve şaşırmıştım,bildiklerimiz yalanmış.
İngilizcede aslında gelecek zaman eki olmadığı, sadece yönelim belirtmek için kullanılan ifadeler olduğuna dair bir yazı okumuştum. “going to”nun, durum bunun yaşanmasına doğru gidiyor veya ilerliyor; “will”in ise niyet/meyil gibi bir noktadan yaklaşarak gelecekte yaşanacakları anlatıyor olduğundan bahsediyordu. Direkt kelime anlamlarıyla ilişkili olarak yani. Beni en çok tatmin eden açıklama buydu. Paylaşmak istedim.
Yazı oldukça yanlış kanka. Mesela "I'm going to be 24 next month" cümlesi hatalı. "I will be 24" olması lazım cümlenin. İngilizcede gelecek zaman eki zaten yok, gelecek zaman, yardımcı fiillerle ifade edilir. (Will ve going to gibi) ama İngilizcede gelecek zaman ifadesinin olmadığını söylemeye çalışıyorsan, yazı baya hatalı evet.
@@elevenlithium normal knk ama gramerde irade dışı gerçekleşen durumlarda Will'i kullanmamız gerekiyormuş. Ama going to kullanmakta sıkıntı yok yine de.
Hiçbir türlü anlayamadığım konulardan birisiydi bu ve en sonra "aman nasıl olsa anlaşılır" deyip, sadece "will" kullanma kararı almıştım. :D Şu an artık bunu çekinmeden yapabilirim. :D
Sevgili Zack, Will aslinda turkcede sadece "ecek" eki degil, daha cok "eyim" eki, ornek: i'll have this ( ben bunu alayim), i'll help you ( sana yardim edeyim). Turkcedeki istek kipidir. Going to ise, Turkcede bizim 'dusunuyorum' kelimesini kullanarak kurdugumuz cumleler icin uygundur, ornek: bu aksam film izlemeyi dusunuyorum = bu aksam film izleyecegim. Bunu going to ile yapabiliriz. Turkce mantikla dusunursek, going to nun hamurunda 'dusunmek' fiilinin oldugunu soyleyebiliriz.
Bizim türkçede kullandığımız gelecek zaman "going to" ya karşılık geliyor. "Akşama kahve yaparım " akşama kahve yapacaktır" gibi ifadeler de "will" e denk geliyor
Arkadaşlar tek bir mantikli soru soruyorum. Madem böyle bir ayrima gerek yok o zaman kim neden böyle bir ayrima gitti? Ya da böyle bir ayrima günlük konuşmada gerek yok da yazili dilde mi gerek var?
Even after a consensus is reached on the total interchangeability of “will” and “be going to”, a complete novice will still/is still going to be stuck with having to decide between either always using only one of them or randomly switching between the two just for the sake of a semblance of a native speaker (but without any actual linguistic intuition). So have you, as a native speaker, ever stopped to think why you uttered “will” instead of “am going to” when you did so, or vice versa, since we’re pretty sure you don’t always use either, nor don’t make a conscious effort to employ both (one at a given moment and another at a later moment, that is) in your speech? I, for example, would personally go with “will” in my first sentence above rather than “going to” because I somehow feel it fits better in this context, despite not being a native speaker, but rather due to having been immersed in the language for quite a long time now. Any thoughts?
Bana güvenin ikisinin arasında fark yok dedin ya beni epeyce güldürdün Zack. Yani native speaker bir Amerikalıya inanmayanda olabilirmi?? Yani sana yanlış biliyor diyen Türk!
internetten biraz araştırayım dedim, will ve be going to bazen birbiri yerine kullanılsa da gene de farklı bağlamlarda ayrı ayrı kullanılması gerekiyor sanırım. kafam karıştı vallahi bilen yazsın
Sevgili Zack, öğrencilerime önermek üzere bir native speaker araştırırken kanalına denk geldim. Kalkıştığın şey gerçekten faydalı olabilirdi. Yalnız biz "Türk öğretmenler" öğrencilerimize bir dil öğrenirken konuşulduğu ülkenin kültürü ile birlikte öğrenmelerini tavsiye ediyor ve okullar dil öğrenmek için doğal ortamlar olmasa dahi bunu sağlamak için mümkün olan her imkanı kullanıyoruz. Belli ki sen henüz Türk kültürüne aşina olamamışsın, meslektaşlarımızı eleştirebiliriz ancak kültürümüzde uzmanlıklara saygı duyarız, "yalan söylüyor" tarzı çirkin ifadeler hele bir uzman için, hele ki bir öğretmen için hele de geçerli bir dayanağı olmayan biri tarafından sallanıyorsa hiç hoş karşılanmaz. Öğrencilerin senden de öğreneceği çok şey olabilir, fakat belli ki kendi anadilinin dilbilgisi kurallarına pek hakim değilsin (ki bunda bir sorun yok, Türkiye'de de Türkçe kurallarını bilmeyen çok Türk var, umarım senin ülkende Türkçe öğretmeye kalkışmıyorlardır). Sorun, senin bu öğretilenleri kendi eksik bilginle eleştirme ve öğretmenlere "yalancı" deme hadsizliğini (IPA ile ilgili videonda diyordun, zaten bu izlediğim ikinci ve son videondu.) ben size gerçek İngilizce'yi öğretiyorum iddiası ile public bir kanala taşımanda başlıyor. Bu çocuklar Türkiye'de hayatları için önemli sınavlardan geçiyor. Dilbilgisi konusunda eksik bilginle kafalarını karıştırmamanı, konuşmaya odaklanmanı (biri yurt dışından Fransızca ve İngilizce 2 dilde lisans diploması olan ve Türkiye'de eğitimin geliştirilmesini çok önemseyen bir öğretmen olarak) rica ediyorum. Aksi takdirde yapmaya çalıştığın şey izleyicilerine faydadan çok zarar verecektir. "will" ve "going to" formlarını da eğer Türk kaynaklara güvenemediysen British Council'den öğrenebilirsin: learnenglishteens.britishcouncil.org/grammar/b1-b2-grammar/future-forms anlamadığın başka gramer konusu olursa Cambridge, Oxford gibi üniversitelerin pek çok dilbilimci akademisyen ortak çalışması ile hazırladığı yayınları tavsiye ederim. Biz okullarımızda bu yayınları takip ediyoruz. Veya lisanslı bir Türk öğretmene de sorabilirsin, eminim seve seve yardımcı olacaklardır. Selamlar,
Saygısızlık etmek ve sinirlenmek istemem ama Türkiye'deki dil öğrenimi ve öğretimi ya da öğretmenlerimizin, okullarımızın bu konuda ne kadar özenli oldukları ortada! Sadece dilbilgisine dayalı konuşmaya, öğrenmeye çalışanın utandırıldığı bir sistem ve 20 yaşlarında insanlar hangi kursa gitsem nasıl çalışsam diye yırtınırken ne kadar umursandıkları da ortada. Eğitim sistemleri bizden kat kat kötü olan ülkelerdeki kişiler bile bizden çok daha güzel konuşup kullanıyorlar dili. Bir insanın dilbilgisinin mükemmel olması onun konuşmasını o kadar da etkilemiyor. Türkçe'deki bütün kip eklerini, yapım eklerini, cümlenin ögelerini biliyorum ama bilmeden önceki halimle aramda fark edilir bir değişim yok. Dilbilgisi aşıkları önce temelini öğrenip, konuşup, dinlediğine de geri bildirim versinler sonra be going to ve will arasındaki fark, didn't need to ile needn't have done arasındaki farkı ya da must have done ile ilgili detayları makalelerden okuyarak, araştırarak tartışabilirler. Benim dilbilgim günlük hayatımda neredeyse hiç işime yaramıyor, gidip cümleleri ögelerine ayırmıyorum etken çatılı mı edilgen çatılı mı umursamıyorum. Derdim karşımdaki ile iletişim kurabilmek. İngilizceden de fazlasını beklemiyorlar insanlar. Yabancı birini görünce donup kalmadan cevap vermek istiyorlar. Sınav konusunda yabancı dil sınavına girmiş biri olarak söylemek istiyorum ki Saçma sapan sınavlardan baştan aşağı yazılmış hatta belirli bile olmayan kurallardan, kafamızın karıştırılmasından bıktık! O sınavlarda başarılı olmak için hayatımızı ertelemekten de bıktık Günlük hayat ve sınav için bilinmesi gerekenler arasındaki ayrımı yapabiliyor olmanız gerekiyor. Burada adamın kimseye "Sizi ingilizce dilbilimcisi yapacağım." diye vaatlerde bulunmuyor. Normal sokakta konuşabilmeyi hedefleyenler için. YDT, YDS, YÖKDİL bu sınavlara hazırlanan birisi gidip de bu kanalı takip etmez o kişilerin dinlemelerinin veya konuşmalarının da mükemmel olması gerekmez. Tek ihtiyaçları ÖSYM'nin kabul ettiği kurallardır. Bunların farklılıklarını benden bile iyi biliyor olmanız gerekiyor ama siz sınav öğrencilerinin buradaki videodan "Ya fark yokmuş" diyip dil sınavlarında bunu yapacağını düşünüyorsunuz. Ben sınavda aynrn öğretilen gibi yapıyorum ama arkadaşımla mesajlaşırken ya da konuşurken dinlediğim, tükettiğim kişilerin de etkisiyle içgüdüyle yapıyorum. Cümle kurarken ya ben bunu planladım mı yoksa anlık mı dedim diye düşünmektense direkt söylüyorum daha resmi bir şey yazacaksam ya da ders olarak bunu görüyorsam en ayrıntısına kadar kullanımlarını öğrenip tartışırım. Ancak herkes mükemmel grammar bilmek zorunda değil herkes dilbilimci olmak zorunda değil. Sadece karşısındakiyle konuşsa yeter, sonradan öğrenip geliştirecek. Her neyse eğitimimiz böyle insanlara ve tüm tenseleri, causative öğrenip sonra iki kelimeyi bir araya getiremeyen insanlar yetiştirmek istiyor ve siz de bunu destekliyorsunuz ki bu sınavların saçmalıklarına değil samimiyetle "Biz böyle konuşmuyoruz." diyen birine nefret kusuyorsunuz!
Merhabalar, neresinden tutayım bilemedim :) bir kişi sırf anne babası ve yakın çevresinden öğrendiği dilde ustalaşamaz. Eğer öyle olsaydı “bende ankastre bozukluğu var” diyen hemşeriminin de dünyaya Türkçe öğretip, akademisyenler için “bunlar size yalan söylüyor yaa biz böyle bir şey kullanmıyoruz” deme haddi olurdu. Bu videoları çeken kişinin özellikle diller ve yabancı dil eğitimi konusunda eğitimsiz olduğu çok aşikar. İzleyenlere fayda sağlamak istiyorsa bildiği kısma (sokak dili) odaklanmasını bilmedikleri için ise “size yalan söylüyorlar” başlığıyla merak uyandırmak yerine sessiz kalmasını tavsiye ettim. Bunu da her ne maksatla olursa olsun İngilizce öğrenmek isteyen kişiler için yaptım. Türkiye’deki eğitim ve sınav sistemi çok ayrı bir konu, öğrencilik ve öğretmenlik hayatım boyunca özel okullarda bulunduğum için gözlemlerinizin çoğuna katılamayacağım fakat devlet okullarında ders saatlerinin yetersiz olduğu kesin. Bir dil öğrenmek için okuma, yazma, dinleme, konuşma, kelime ve dil bilgisi.. çoklu becerilerin geliştirilmesi gerekir ki ben eğitim ve öğretmenlik hayatım boyunca hepsine birden odaklanan kurumlarda bulundum. Bu Zack gibi native öğretmenlerden de konuşma klüpleri veya konuşma derslerinde faydalanırız. Eğitimsiz oldukları için dilbilgisi öğretmelerini beklemeyiz. Ve Türkçe kurallarını bilmeniz sandığınızın aksine kendinizi çok ideal şekilde ifade etmenizi sağlamış. Ben sınav odaklı düşünen kişilerden hiç olmadım. Sevgiler
Ana dili ingilizce olan bir amerikalıya "lisanslı bir türk öğretmene de sorabilirsin" demek... İyiymiş. Bir (ne bileyim işte) oxford dilbilimciye sorabilirsin değil de... 15 16 yıldır maruz kalmama rağmen şu eziklik psikolokisiyle karışık özgüvenli türk öğretmeni kafasını halen kavrayabilmiş değilim. Uzmanlıklara saygı duyarmışız. Hayır, siz bile kavrayamamışsınız. Kültürümüzde maalesef her hıyarım var diyene tuzlukla koşan misali, unvanı her uzman olana saygımız var. Aradaki fark önemli.
Native olan hocalar da fark olduğunu söylüyor. Hadi anadili İngilizce olmayanlar söylese sadece neyse. Hoca Amerikalı ve fark var diyor. Birbirinin yerine kullansanız tabiki anlaşılırsınız ama kulağı tırmalar, tuhaf gelir diyor Amerikalı bir hoca da 🤔 Yani bilemedim.
@@zehra4974 😂 biliyorum. Ben Amerika da yaşıyorum. Dil öğrenme çabalarımdan edindiğim tecrübeleri söyledim sadece.. sonuna da çelişkide kaldığımı belirten bilemedim 🤔 i koydum. Yani eleştirel bir tavırla değil çelişki de kalarak “ kimin dediği doğru yani şimdi” demek istedim 😊
sanki cümledeki sözel akışa vurguya yakışanı seçiyorlar anlık olarak. 🤔 politikacısı şunu tercih ediyor, akademisyen bilim insanı bunu sık kullanıyor diye incelemek lazım belkide, ama ne gerek var değil mi 😁
"will" de geniş zaman anlamida vardir gençler aklinizda olsun...örnek vermek gerekirse; "i will open the door" cümlesi "kapıyı açacağım" olarak değil "kapıyı açarım" veya "kapıyı açayım..." olarak çevrilir mesela... veya "ok i will come tonight" cümlesi "tamam bu akşam geleceğim" olarak değil de " tamam gelirim bu akşam" olarak çevrilir...ingilizcede çok fazla mantık aranmaz...johnny,rebecca,george nasil konuşuyorsa dinleyin öyle konuşun götünüzden mantik uydurmaya çalışmayin lan işte...niyese bi sinirlendim bak sonlara doğru...( johnny diyince aklima geldi burdan johnny sins abimize saygilar hürmetler, seviliyorsun johnny başgan...johnny lerden sins olanı izleyerek te fazla kelime öğrenemezsiniz,onun videolarindaki konuşmalar genelde sabittir, "oh yea,camoon,harder harder, right there right there" bunların dışına çıkmaz pek)
İkisi de yanlış sayılmaz, ama anlamları farklı diye düşünüyorum: 1- Evime gittiğini görmek istiyorum. 2- Seni (sen) evime giderken görmek istiyorum. Türkçede bu iki cümle de kulağa nasıl biraz yapay geliyorsa, İngilizcede de biraz öyle. Ana dili İngilizce olan varsa düzeltebilir.
yav senin zaten vatanın orası değilmi sen neden bidaha gidip ingilizce kanallardan bişey öğrenmeye çalışıyosun sen ne konuşuyosan o senin dilindir zaten
Az önce gittim cambridge'in yayınlamış olduğu bir ingilizce gramer kitabını açtım ve farkına bakayım dedim. İngilizce'nin ana vatanı olan ingiltere'deki en iyi üniversitelerden biri olan, hatta dünyadaki en iyi üniversitelerden biri olan cambridge'in ingilizce dil profesörleri veya öğretmenleri, going to ve will arasındaki farkı going to = önceden karar verilen ve gelecekte yapacağımız will = şu an karar verip gelecekte yapacağımız şeyler için tanımlamış. Yani ingilizcenin doğru olan hali aslında bu. Bizim hocalarımız da bu kitapları referans alarak ders veriyorlar. Sıradan bir amerikalının veya ingilizin günlük hayatta kullandığı dile göre eğitim vermiyorlar. Ama dil yaşayan bir varlık olduğu için sürekli değişebiliyor. Biz nasıl günlük hayatımızda yanlış cümleler kurabiliyorsak, mantık hataları yapabiliyorsak aynısı ana dili ingilizce olanlar için de geçerli.
Sevgili Zack, planlanmış eylem derken, aslında bahsedilen şey cümlemize kanıt sunabileceğiniz herhengi birşeyin olmasıdır. Biletinizi almışsanız, "Ben Abd'ye gideceğim" derken o bilet be going to için bir kanıttır. Yani objective ve subjective olmasına göre bir ayrım yapılabilir. Ayrıca koşul cümlelerini ayrı değerlendirmek lazım. Okuduğunuz tanımlardan farklıdır koşul cümleleri. Orada ispat delil aranmaz. Yanılıyor muyum? Çok rencide etmeden cevap verirsen sevinirim 😉
@@gme9628 Adam dil bilimci değil ki, iş araken ana dili İngilizce olduğu için dil eğitimi vermeye başlamış. Dil eğitimi almamış ki. Senin ana dilin Türkçe, Türkçe öğretmeyi seçmiş olsan kusursuz bilgi verebileceğine inanıyor musun?
sen kendin ne olarak kullanıyon onu anlat ne ingilizce kanallarda geziyon sokakta nasıl kullanıyon kendin amerikada nasıl kullanıyon onu anlat boşver kanalları sen bilmiyonmu kendi dilini
Ana dili ingilizce olan adama kendi öz dilini anlatmaya çalışan ve halen kayde değer bir fark olduğunu iddia edenlerin "müthiş" özgüvenli yorumlarının arasından teşekkür ederim bu basitleştirici bilgi için. :D Hangisi diline gelirse söyle kimsede aaa ne demek istedin demez yani. Ok. Konu benim için kapanmıştır 😉
Sonunda biri farkları olmadığını söyledi. Hiç fark göremiyordum ama ne kullanacağım diye kendimi kasıp duruyordum. Çoook sağol.
Nasıl biri sallama fercan hoca fk language 10 yıl önce bile söylüyordu
Teşekkürler iyi kalpli Zack. Zorlaştırmıyor kolaylaştırıyorsun hep. İyiki varsın...
Bizi aydınlattığın için teşekkürler Zack. Yabancıların postlarini okuduğum ve dizi izlediğim zaman ben de will going to arasında pek bir fark görememiştim ve şaşırmıştım,bildiklerimiz yalanmış.
İngilizcede aslında gelecek zaman eki olmadığı, sadece yönelim belirtmek için kullanılan ifadeler olduğuna dair bir yazı okumuştum.
“going to”nun, durum bunun yaşanmasına doğru gidiyor veya ilerliyor;
“will”in ise niyet/meyil gibi bir noktadan yaklaşarak gelecekte yaşanacakları anlatıyor olduğundan bahsediyordu.
Direkt kelime anlamlarıyla ilişkili olarak yani.
Beni en çok tatmin eden açıklama buydu. Paylaşmak istedim.
Yazı oldukça yanlış kanka. Mesela "I'm going to be 24 next month" cümlesi hatalı. "I will be 24" olması lazım cümlenin. İngilizcede gelecek zaman eki zaten yok, gelecek zaman, yardımcı fiillerle ifade edilir. (Will ve going to gibi) ama İngilizcede gelecek zaman ifadesinin olmadığını söylemeye çalışıyorsan, yazı baya hatalı evet.
@@muratalev2234 I'm going to be 24 next month cümlesi neden hatalı? kulağıma çok normal geliyor.
Hatalı değil
@@elevenlithium normal knk ama gramerde irade dışı gerçekleşen durumlarda Will'i kullanmamız gerekiyormuş. Ama going to kullanmakta sıkıntı yok yine de.
@@muratalev2234 ZORT
Bu video ve diğer ingilizceyle alakalı olan bütün videoların için teşekkür ederim. Gerçekten çok yardımı oldu. Eyv kral.
Aynen baslikta ki gibi ogrendik ani kararlar da will planlanmis seyler de going to bole öğrendik. Tesekkurler aydinlatma icin
Zack Hocam, it is more than helpful for sure, but we want to see you more and more on TH-cam.
Hiçbir türlü anlayamadığım konulardan birisiydi bu ve en sonra "aman nasıl olsa anlaşılır" deyip, sadece "will" kullanma kararı almıştım. :D Şu an artık bunu çekinmeden yapabilirim. :D
İyi ki varsın seninle ing. Çalışmak çok güzel ve net
Sevgili Zack, Will aslinda turkcede sadece "ecek" eki degil, daha cok "eyim" eki, ornek: i'll have this ( ben bunu alayim), i'll help you ( sana yardim edeyim). Turkcedeki istek kipidir. Going to ise, Turkcede bizim 'dusunuyorum' kelimesini kullanarak kurdugumuz cumleler icin uygundur, ornek: bu aksam film izlemeyi dusunuyorum = bu aksam film izleyecegim. Bunu going to ile yapabiliriz. Turkce mantikla dusunursek, going to nun hamurunda 'dusunmek' fiilinin oldugunu soyleyebiliriz.
zack lütfen hiç bilmeyenlere yönelik de ders yap 0 dan öğreniyorum yardım et ingilizce çok seviyorum ❤
"Sabahın köründe" kalkmış 😂
Yaw tam Türk olmuş bu Hoca😍😍
Bizim türkçede kullandığımız gelecek zaman "going to" ya karşılık geliyor. "Akşama kahve yaparım " akşama kahve yapacaktır" gibi ifadeler de "will" e denk geliyor
Olay keşke bu kadar basit olsa 😂
Türkçe iyi bilmesem de Türkçe uzerinden ingilisce öyreniyorum😶
kolay gelsin
@@EnglishWithZack1 teşekkürler)
Zack online özel ders vermiyor musun? Bilen birisi cevap versin lütfen
Will'i hangi alanlarda kullanırız detaylı olarak yazabilecek var mı?
Arkadaşlar tek bir mantikli soru soruyorum. Madem böyle bir ayrima gerek yok o zaman kim neden böyle bir ayrima gitti? Ya da böyle bir ayrima günlük konuşmada gerek yok da yazili dilde mi gerek var?
İnan ki bu soru benim de aklıma geldi. Keşke Zack Hoca @English With Zack buna kısa da olsa bir yanıt bıraksaymış
Even after a consensus is reached on the total interchangeability of “will” and “be going to”, a complete novice will still/is still going to be stuck with having to decide between either always using only one of them or randomly switching between the two just for the sake of a semblance of a native speaker (but without any actual linguistic intuition). So have you, as a native speaker, ever stopped to think why you uttered “will” instead of “am going to” when you did so, or vice versa, since we’re pretty sure you don’t always use either, nor don’t make a conscious effort to employ both (one at a given moment and another at a later moment, that is) in your speech? I, for example, would personally go with “will” in my first sentence above rather than “going to” because I somehow feel it fits better in this context, despite not being a native speaker, but rather due to having been immersed in the language for quite a long time now. Any thoughts?
Bu konuyu laptoplu gezgin de epey vurgulamıştı.
Birebir ders veriyor musunuz?
İlaç gibisin zack thank you
Have you ever translated a book ? Have you ever thought about it?
Absolutely not haha
Allah razı olsun Zack. Bekle beni "will", bekle beni " be going to". I will speak english But i ask you. Why are not you come you at discord channel?
Bana güvenin ikisinin arasında fark yok dedin ya beni epeyce güldürdün Zack. Yani native speaker bir Amerikalıya inanmayanda olabilirmi?? Yani sana yanlış biliyor diyen Türk!
internetten biraz araştırayım dedim, will ve be going to bazen birbiri yerine kullanılsa da gene de farklı bağlamlarda ayrı ayrı kullanılması gerekiyor sanırım. kafam karıştı vallahi bilen yazsın
Amerikan aksanı nasıl kolayca öğrenebilirim ?
Teşekkürler
Sevgili Zack, öğrencilerime önermek üzere bir native speaker araştırırken kanalına denk geldim. Kalkıştığın şey gerçekten faydalı olabilirdi. Yalnız biz "Türk öğretmenler" öğrencilerimize bir dil öğrenirken konuşulduğu ülkenin kültürü ile birlikte öğrenmelerini tavsiye ediyor ve okullar dil öğrenmek için doğal ortamlar olmasa dahi bunu sağlamak için mümkün olan her imkanı kullanıyoruz. Belli ki sen henüz Türk kültürüne aşina olamamışsın, meslektaşlarımızı eleştirebiliriz ancak kültürümüzde uzmanlıklara saygı duyarız, "yalan söylüyor" tarzı çirkin ifadeler hele bir uzman için, hele ki bir öğretmen için hele de geçerli bir dayanağı olmayan biri tarafından sallanıyorsa hiç hoş karşılanmaz.
Öğrencilerin senden de öğreneceği çok şey olabilir, fakat belli ki kendi anadilinin dilbilgisi kurallarına pek hakim değilsin (ki bunda bir sorun yok, Türkiye'de de Türkçe kurallarını bilmeyen çok Türk var, umarım senin ülkende Türkçe öğretmeye kalkışmıyorlardır). Sorun, senin bu öğretilenleri kendi eksik bilginle eleştirme ve öğretmenlere "yalancı" deme hadsizliğini (IPA ile ilgili videonda diyordun, zaten bu izlediğim ikinci ve son videondu.) ben size gerçek İngilizce'yi öğretiyorum iddiası ile public bir kanala taşımanda başlıyor.
Bu çocuklar Türkiye'de hayatları için önemli sınavlardan geçiyor. Dilbilgisi konusunda eksik bilginle kafalarını karıştırmamanı, konuşmaya odaklanmanı (biri yurt dışından Fransızca ve İngilizce 2 dilde lisans diploması olan ve Türkiye'de eğitimin geliştirilmesini çok önemseyen bir öğretmen olarak) rica ediyorum. Aksi takdirde yapmaya çalıştığın şey izleyicilerine faydadan çok zarar verecektir.
"will" ve "going to" formlarını da eğer Türk kaynaklara güvenemediysen British Council'den öğrenebilirsin: learnenglishteens.britishcouncil.org/grammar/b1-b2-grammar/future-forms anlamadığın başka gramer konusu olursa Cambridge, Oxford gibi üniversitelerin pek çok dilbilimci akademisyen ortak çalışması ile hazırladığı yayınları tavsiye ederim. Biz okullarımızda bu yayınları takip ediyoruz. Veya lisanslı bir Türk öğretmene de sorabilirsin, eminim seve seve yardımcı olacaklardır.
Selamlar,
Saygısızlık etmek ve sinirlenmek istemem ama Türkiye'deki dil öğrenimi ve öğretimi ya da öğretmenlerimizin, okullarımızın bu konuda ne kadar özenli oldukları ortada!
Sadece dilbilgisine dayalı konuşmaya, öğrenmeye çalışanın utandırıldığı bir sistem ve 20 yaşlarında insanlar hangi kursa gitsem nasıl çalışsam diye yırtınırken ne kadar umursandıkları da ortada.
Eğitim sistemleri bizden kat kat kötü olan ülkelerdeki kişiler bile bizden çok daha güzel konuşup kullanıyorlar dili.
Bir insanın dilbilgisinin mükemmel olması onun konuşmasını o kadar da etkilemiyor. Türkçe'deki bütün kip eklerini, yapım eklerini, cümlenin ögelerini biliyorum ama bilmeden önceki halimle aramda fark edilir bir değişim yok. Dilbilgisi aşıkları önce temelini öğrenip, konuşup, dinlediğine de geri bildirim versinler sonra be going to ve will arasındaki fark, didn't need to ile needn't have done arasındaki farkı ya da must have done ile ilgili detayları makalelerden okuyarak, araştırarak tartışabilirler.
Benim dilbilgim günlük hayatımda neredeyse hiç işime yaramıyor, gidip cümleleri ögelerine ayırmıyorum etken çatılı mı edilgen çatılı mı umursamıyorum. Derdim karşımdaki ile iletişim kurabilmek. İngilizceden de fazlasını beklemiyorlar insanlar. Yabancı birini görünce donup kalmadan cevap vermek istiyorlar.
Sınav konusunda yabancı dil sınavına girmiş biri olarak söylemek istiyorum ki
Saçma sapan sınavlardan baştan aşağı yazılmış hatta belirli bile olmayan kurallardan, kafamızın karıştırılmasından bıktık! O sınavlarda başarılı olmak için hayatımızı ertelemekten de bıktık
Günlük hayat ve sınav için bilinmesi gerekenler arasındaki ayrımı yapabiliyor olmanız gerekiyor.
Burada adamın kimseye "Sizi ingilizce dilbilimcisi yapacağım." diye vaatlerde bulunmuyor. Normal sokakta konuşabilmeyi hedefleyenler için. YDT, YDS, YÖKDİL bu sınavlara hazırlanan birisi gidip de bu kanalı takip etmez o kişilerin dinlemelerinin veya konuşmalarının da mükemmel olması gerekmez. Tek ihtiyaçları ÖSYM'nin kabul ettiği kurallardır.
Bunların farklılıklarını benden bile iyi biliyor olmanız gerekiyor ama siz sınav öğrencilerinin buradaki videodan "Ya fark yokmuş" diyip dil sınavlarında bunu yapacağını düşünüyorsunuz. Ben sınavda aynrn öğretilen gibi yapıyorum ama arkadaşımla mesajlaşırken ya da konuşurken dinlediğim, tükettiğim kişilerin de etkisiyle içgüdüyle yapıyorum. Cümle kurarken ya ben bunu planladım mı yoksa anlık mı dedim diye düşünmektense direkt söylüyorum daha resmi bir şey yazacaksam ya da ders olarak bunu görüyorsam en ayrıntısına kadar kullanımlarını öğrenip tartışırım. Ancak herkes mükemmel grammar bilmek zorunda değil herkes dilbilimci olmak zorunda değil. Sadece karşısındakiyle konuşsa yeter, sonradan öğrenip geliştirecek.
Her neyse eğitimimiz böyle insanlara ve tüm tenseleri, causative öğrenip sonra iki kelimeyi bir araya getiremeyen insanlar yetiştirmek istiyor ve siz de bunu destekliyorsunuz ki bu sınavların saçmalıklarına değil samimiyetle "Biz böyle konuşmuyoruz." diyen birine nefret kusuyorsunuz!
Merhabalar, neresinden tutayım bilemedim :) bir kişi sırf anne babası ve yakın çevresinden öğrendiği dilde ustalaşamaz. Eğer öyle olsaydı “bende ankastre bozukluğu var” diyen hemşeriminin de dünyaya Türkçe öğretip, akademisyenler için “bunlar size yalan söylüyor yaa biz böyle bir şey kullanmıyoruz” deme haddi olurdu. Bu videoları çeken kişinin özellikle diller ve yabancı dil eğitimi konusunda eğitimsiz olduğu çok aşikar. İzleyenlere fayda sağlamak istiyorsa bildiği kısma (sokak dili) odaklanmasını bilmedikleri için ise “size yalan söylüyorlar” başlığıyla merak uyandırmak yerine sessiz kalmasını tavsiye ettim. Bunu da her ne maksatla olursa olsun İngilizce öğrenmek isteyen kişiler için yaptım. Türkiye’deki eğitim ve sınav sistemi çok ayrı bir konu, öğrencilik ve öğretmenlik hayatım boyunca özel okullarda bulunduğum için gözlemlerinizin çoğuna katılamayacağım fakat devlet okullarında ders saatlerinin yetersiz olduğu kesin. Bir dil öğrenmek için okuma, yazma, dinleme, konuşma, kelime ve dil bilgisi.. çoklu becerilerin geliştirilmesi gerekir ki ben eğitim ve öğretmenlik hayatım boyunca hepsine birden odaklanan kurumlarda bulundum. Bu Zack gibi native öğretmenlerden de konuşma klüpleri veya konuşma derslerinde faydalanırız. Eğitimsiz oldukları için dilbilgisi öğretmelerini beklemeyiz.
Ve Türkçe kurallarını bilmeniz sandığınızın aksine kendinizi çok ideal şekilde ifade etmenizi sağlamış. Ben sınav odaklı düşünen kişilerden hiç olmadım. Sevgiler
Ana dili ingilizce olan bir amerikalıya "lisanslı bir türk öğretmene de sorabilirsin" demek... İyiymiş. Bir (ne bileyim işte) oxford dilbilimciye sorabilirsin değil de... 15 16 yıldır maruz kalmama rağmen şu eziklik psikolokisiyle karışık özgüvenli türk öğretmeni kafasını halen kavrayabilmiş değilim. Uzmanlıklara saygı duyarmışız. Hayır, siz bile kavrayamamışsınız. Kültürümüzde maalesef her hıyarım var diyene tuzlukla koşan misali, unvanı her uzman olana saygımız var. Aradaki fark önemli.
@@vante7875 katılıyorum 👏👏🙋♀️
Eyw
Thank you
Native olan hocalar da fark olduğunu söylüyor. Hadi anadili İngilizce olmayanlar söylese sadece neyse. Hoca Amerikalı ve fark var diyor. Birbirinin yerine kullansanız tabiki anlaşılırsınız ama kulağı tırmalar, tuhaf gelir diyor Amerikalı bir hoca da 🤔 Yani bilemedim.
Zack de Amerikan
@@zehra4974 😂 biliyorum. Ben Amerika da yaşıyorum. Dil öğrenme çabalarımdan edindiğim tecrübeleri söyledim sadece.. sonuna da çelişkide kaldığımı belirten bilemedim 🤔 i koydum. Yani eleştirel bir tavırla değil çelişki de kalarak “ kimin dediği doğru yani şimdi” demek istedim 😊
eyw reyiz
Türkiye nin sana ihtiyaçı var
sanki cümledeki sözel akışa vurguya yakışanı seçiyorlar anlık olarak. 🤔
politikacısı şunu tercih ediyor, akademisyen bilim insanı bunu sık kullanıyor diye incelemek lazım belkide, ama ne gerek var değil mi 😁
"will" de geniş zaman anlamida vardir gençler aklinizda olsun...örnek vermek gerekirse; "i will open the door" cümlesi "kapıyı açacağım" olarak değil "kapıyı açarım" veya "kapıyı açayım..." olarak çevrilir mesela... veya "ok i will come tonight" cümlesi "tamam bu akşam geleceğim" olarak değil de " tamam gelirim bu akşam" olarak çevrilir...ingilizcede çok fazla mantık aranmaz...johnny,rebecca,george nasil konuşuyorsa dinleyin öyle konuşun götünüzden mantik uydurmaya çalışmayin lan işte...niyese bi sinirlendim bak sonlara doğru...( johnny diyince aklima geldi burdan johnny sins abimize saygilar hürmetler, seviliyorsun johnny başgan...johnny lerden sins olanı izleyerek te fazla kelime öğrenemezsiniz,onun videolarindaki konuşmalar genelde sabittir, "oh yea,camoon,harder harder, right there right there" bunların dışına çıkmaz pek)
Thanks appreciate
Hocam💯💯💯💯💯
zack abi aşağıdaki cümlelerden hangisi doğru cevaplayabilirmisin
I want to see you go to my house
I want to see you going to my house
İkisi de yanlış sayılmaz, ama anlamları farklı diye düşünüyorum:
1- Evime gittiğini görmek istiyorum.
2- Seni (sen) evime giderken görmek istiyorum.
Türkçede bu iki cümle de kulağa nasıl biraz yapay geliyorsa, İngilizcede de biraz öyle. Ana dili İngilizce olan varsa düzeltebilir.
Seni neden cambly istemez ki senden daha iyi hoca ve reklam mı bulucak
16:40 I'm gonna finish my degree next year.
yav senin zaten vatanın orası değilmi sen neden bidaha gidip ingilizce kanallardan bişey öğrenmeye çalışıyosun sen ne konuşuyosan o senin dilindir zaten
Peki bunları neden bize yanliş ögrettiler yıllarca
Çünkü doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar
Bana sorma kanka hahaha
Az önce gittim cambridge'in yayınlamış olduğu bir ingilizce gramer kitabını açtım ve farkına bakayım dedim. İngilizce'nin ana vatanı olan ingiltere'deki en iyi üniversitelerden biri olan, hatta dünyadaki en iyi üniversitelerden biri olan cambridge'in ingilizce dil profesörleri veya öğretmenleri, going to ve will arasındaki farkı
going to = önceden karar verilen ve gelecekte yapacağımız
will = şu an karar verip gelecekte yapacağımız
şeyler için tanımlamış. Yani ingilizcenin doğru olan hali aslında bu. Bizim hocalarımız da bu kitapları referans alarak ders veriyorlar. Sıradan bir amerikalının veya ingilizin günlük hayatta kullandığı dile göre eğitim vermiyorlar.
Ama dil yaşayan bir varlık olduğu için sürekli değişebiliyor. Biz nasıl günlük hayatımızda yanlış cümleler kurabiliyorsak, mantık hataları yapabiliyorsak aynısı ana dili ingilizce olanlar için de geçerli.
Sevgili Zack, planlanmış eylem derken, aslında bahsedilen şey cümlemize kanıt sunabileceğiniz herhengi birşeyin olmasıdır. Biletinizi almışsanız, "Ben Abd'ye gideceğim" derken o bilet be going to için bir kanıttır. Yani objective ve subjective olmasına göre bir ayrım yapılabilir. Ayrıca koşul cümlelerini ayrı değerlendirmek lazım. Okuduğunuz tanımlardan farklıdır koşul cümleleri. Orada ispat delil aranmaz. Yanılıyor muyum? Çok rencide etmeden cevap verirsen sevinirim 😉
adam öyle bişey çok diyor ya işte... öyle bir fark olsa bilet örneğin gibi bi örnek verip söylerdi zaten.
@@gme9628 Adam dil bilimci değil ki, iş araken ana dili İngilizce olduğu için dil eğitimi vermeye başlamış. Dil eğitimi almamış ki. Senin ana dilin Türkçe, Türkçe öğretmeyi seçmiş olsan kusursuz bilgi verebileceğine inanıyor musun?
sen kendin ne olarak kullanıyon onu anlat ne ingilizce kanallarda geziyon sokakta nasıl kullanıyon kendin amerikada nasıl kullanıyon onu anlat boşver kanalları sen bilmiyonmu kendi dilini
God bless you, thanks. Dfdfsfs
ilk :))
Burada da güzel anlatmış th-cam.com/video/WF82pAWKoOY/w-d-xo.html