Tiktok'ta video çeken insanları araştıran bi' sosyoloji bölümü öğrencisi olarak bu konuya da değinmen beni mutlu etti. Dalga geçmek ve aşağılamak ne kadar faydalı oluyor? Dalga geçtiğimiz zaman "aa! Bizle dalga geçiyorlar. Hadi değişelim." diyorlar mi ki dalga geçiyoruz derdim hep. Geçen gün de bir videoda birisi bi' konuyu kısa bir videoda nasıl anlatırsın? Seklinde sorup o tiktok videolarını siz çekin kolaysa demişti. Bu konuda evet, haklısın. Ki benim araştırma nedenim ise burada birazcık "sorun" görmem. Eğlenmek, komiklik falan bunların yanında o mecrada toplumsal sorunlar da var ve gençler bunları yansıtıyor. Ek olarak, Sosyoloji toplum bilimidir. Sizin söylediğiniz ise Toplum Mühendisliği... İnsanlar nasıl yönetilir? Sorusunu sosyoloji sormaz. Kaldı ki etik olmaz bu. Bu konuda cahil kalmaya devam etmek istemezseniz Gulbenkain Komisyonu adlı kitabı tavsiye ederim. Gecemi yine guzellestirdiniz. Teşekkür ederim video için...
ben en cok instg. dikatimi cekti ordaki sayfalar ve yorumlar tamamen aşalama ve alaya dayali ! kibir ve ego tavanda kendini toplumun eliti sanan hödüklere dolu nebuchun yaklaşimi görüşü yerinde!
yıllardır izliyorum bu kanalı, ilk defa bir yorum yazmaya yeltendim umarım başıma bir iş gelmez. peşin peşin katılmadığım noktayı belirteyim, "ileri yaştaki ya da düşük sosyo ekonomik sınıftaki insanların tiktoktaki varlığını küçümsemek bize yakışmıyor" düşüncesine karşıyım. şöyle ki, insanımızın çok büyük bir "gösteriş" merakı olduğuna inanıyorum, şahsi fikrim bu yönde. instagram başta olmak üzere diğer birçok sosyal mecra da bunun için kullanılıyor daha çok. gösterişi yapılabilecek şeyler de genelde maddi güç, düzgün bir aile yaşantısı, sosyal statü, kısacası mutlu bir hayat. ancak bizim insanımız sosyal medyada kendisini olduğundan daha başarılı daha mutlu göstermeye meyilli. tabii ki hayat şartları vs. durumundan birçok kimse sosyal medyada göründüğü kadar samimi değil, birçok insan kendi sosyal çevresindeki insanların, kendilerini resmettikleri kadar mutlu olmadığını da biliyordur zaten. diğer taraftan tiktok'taki bu çok eğlenen, çok mutlu olan teyzelerin mutluluğu samimi ve daha gerçek görülüyor. bu da önce kariyere sonra paraya sonra dolayısıyla mutluluğa erişmeye çalışan ve bu yolda yıllarını harcamış büyük bir kesim için kabul edilemez olarak görülüyor. basit tabiriyle çekemezlik diyebiliriz belki. bunun reaksiyonunu da o insanları utandıracak ve aslında "sizin mutlu olacak neyiniz var ki" mesajı verebilecek ayıplama eleştirileri ve küçümsemeleriyle dile getiriyorlar. kısacası mutluluk için çok uğraşıp sosyal medyada sahte mutluluk fotoğrafları atmak zorunda olan insanlar, kendileri kadar çabalamamış ya da varlıklı olamamış insanların mutlu olabilmesi fikrine tahammül edemiyorlar. ayrıca bir de zaten bizim toplumdaki gariban ve mazlum seviciliği de göz önüne alındığında düşük sosyo ekonomik sınıftaki insanların mutlu olmasından öte fikir beyan edebilmesi, topluluk olmadan bir ses çıkarabilmesi (ya da kısaca birey olabilmesi) bile garipsenebiliyor. kendi içlerinde bu kadar samimi görünen bir mutluluk da haliyle kabul edilemez oluyor bu kesim için. kısacası hoşgörüden ziyade gösteriş yapmak ve haset daha çok yer etmiş bizim kültürümüzde, bence. ayrıca senelerdir izliyorum, ilk defa bir yorum yazdığım için like atmaktan daha ötesini yapıp samimi bir şekilde teşekkür etmek isterim. birçok video'nda ya yeni şeyler öğrendim ya da olaylara farklı bakış açılarından yaklaşabilmemi sağladın, umarım uzun yıllar devam eder içeriklerin, teşekkürler.
Haklısın mutlularsa bunu kıskanıp laf etmemeliyiz ama tiktok videoları izlediğimde utanıyorum bu yüzden izlemiyorum da kullanmıyorum da ve onların da kullanmamasını isterdim :D
@@noluyolanneleroluyo5298 O yorum şeyi nereden görülüyor ya, bu yorumu yazarken aramıştım bulamamıştır, Nebuch'un tweet'ine konu olmuşuz bu arada :) konuya dönecek olursak, tahammülsüzlük kesinlikle var. "bunlar kim ki yaşlı başlı insanlar tiktok'ta bir şeyler yapıyor, sizin yeriniz burası değil" tavrı çok var. kıskançlık kısmı biraz karışık, ancak Türkiye'de düşük gelirlilerin yıllardır sisteme ya da hükümete tepki göstermemesinin altında dinin bir getirisi olan şükür kavramı yatıyor. ayrıca 40-50 yıldır da sinemamızda hep "onlar zengin ama zaten mutlu değiller" algısı oluşturulmaya çalıştığı için düşük gelirli kesim halinden memnun olduğuna inandırılmaya çalışılıyor. o yüzden bu kesimin kıskandığını çok düşünmüyorum. zaten "sizin bu sosyal medyada ne işiniz var" tavrını sergileyenler de beyaz yakalı nispeten gelir durumu ya da sosyal statüsü daha yüksek olan insanlar. bu konuda sorunlu davranışı gösterenler onlar bence.
youtube türkiyedeki en derinlikli ve entelektüel anlamda en kapsamlı kanalı için teşekkürler. sosyal medyanin hatta tüm internetin manipülatif ereklerinden arınmış bu duru, güzel anlatımınız için de çok teşekkürler.
abi bir filmi veya bir oyunu biraz olsun gerçeklikten uzaklaşmak için kullanıyorum genel olarak bu beni eğlendiriyor. fakat oyunları oynarken onların daha gerçekçi olmasını istiyorum.(vuruş hissiyatı,grafikler vb.) bu kendi içinde bir tezatlık oluşturuyor ve bence bunun sebebi anlamda yatıyor. yani şöyle ki ben onları daha gerçek gördükçe onları daha rahat anlamlandırabiliyor ,bu sayede üzerine kafa patlatmadan eğlenebiliyorum. bir resme bakarken onu gerçekçi olmasını genel olarak umursamıyorum çünkü o zaman amacım estetik bir hazza ulaşmak oluyor. Bu durumda bence amaç,eserin kapsam potansiyelini değiştiriyor.
Belki gerçek olmayan bir şeyin gerçek olmasını istemendendir. Yani şu anki gerçekliği zor olduğu için istemiyor olabilirsin, bu yüzden kolay bir gerçekliğin asıl gerçekliğin olmasını istiyorsundur.
bana göre de fazla realistlik oyunun eğlencesini kaçırıyor. mesela savaşmak; gerçek hayatla birebir bi savaş simülasyonu oldugunu farz edelim. hiç eğlenceli olmazdı çünkü gerçek hayatta savaş kaostan ibaret nerde olduğunu bilmediğin adamlara sıkıyorsun kimse kimseyi göremiyor tam bir curcuna vsvs. gerçek dışı öğeler gerekli bence. bu birçok oyun türü için böyle. tabi benim fikrim
Ben asosyal bir insanım oyundaki en ufak detay dahi gerçekçi olmadığı taktirde oyun bana batmaya başlıyor belkide gerçek bir hayatım olmadığı için hayatımda olması gereken gerçekliği oyunla kapatmak istiyorumdur kim bilir mesela karakterlerin yürüyüşü bile bana çok batıyor(hafif tempolu koşu gibi olduğu için) o bile gerçekçi olmalı benim için
Küsmek fiilini felsefi açıdan yorumlamanı istiyorum. Bana çok garip geliyor bir insanın bir insana küsmesi o sanki yokmus gibi davranması. Bunun altında yatan insanları buna iten içgüdüsel sebep ne?
arabeks rap yapanlar veya tiktokta video çekip bunu paylaşan kişiler genelde toplumun alt ve orta sınıfını oluşturuyor. ben hiçbir zaman yalıda denize karşı viskisiyle tiktok videosu çeken, yatta sevgilisini mıncıklayıp bunu tiktoka atma zahmetine giren veya ferrarisinde arabeks rap yapan kişiye rastlamadım. ezici coğunluk,, işsiz , asgari ücretle geçinen, beyaz / mavi yaka veyahut 3. sınıf memur olan kişi veya onların çocuklarından oluşuyor. Aslında bu olgu bende, ilgi bekleyen ancak bunu gerçek hayatta başaramayan, bundan dolayı çok kızgın olup kendisine ilgi toplamak için kendini dijital olarak pazarlayan ve toplumun büyük kısmını oluşturan sosyal ağ topluluğu düşüncesi gark etti. İnsanlar, zorlaşan hayat şartlarından dolayı veya yalnızlık gibi insanların kötü anlamlar yüklediği şeylerden bunalmaması için sosyal medya evreninde kendilerine böyle bir dünya yaratıyorlar. Aslında bu bir nebze baskıcı devletlerin işine yarayabilir. Çin'e bakarak bunu anlayabiliriz. bunlar 2010'lu yılların sonlarına doğru, artık sosyal medyanın tüm kesimlerine yayıldığını gösteriyor. belki de 2020'li yılların sonuna doğru tüm sosyal becerilerimizi ve ilişkilerimizi artık bu tür mecralar üzerine aktaracağız. 2007 yılında Facebook'a sadece yüzümün fotoğrafını attığım için bana çok şiddetli kızan annem şimdi kendini ve komşularını tiktokta videoya çekip her anısını paylaşıyor.
Orijinal fikirler. İnsanın günlük hayattaki karşılaştığı yüzeysel konulara böyle sade bir derinlikle yaklaşmasını beğeniyorum. Kendi gidişatıma etkileri açısından da oldukça umut verici, pozitif.
Sanal gerçeklik ile ilgili fikirlerin Dan Brown'un Başlangıç kitabına benziyor. Sinemayla ilgili görüşlerine katılıyorum ve baya benimsedim. Arabesk rap varlığını devam ettirme konusunda inatçı değildi çünkü bence asimile olma konusunda hevesliydiler
Dinlerken küçük çaplı bir şok gecirdim.. bu şok dayatılmış ve kaniksatilmis fikirlerin bu denli yikilabilir olmasi uzerine.. tiktok konusunda ki okumaların fikir asamasinda desen bile muazzam derecede sağlam altyapılı bence. Mutevazi kalmak istesen de oplum okumalarin sok edici derecede. Nebuch sen iyi ki varsin.. iyi ki...
arkada ezan mı okunuyor müziğin mi parçası çözmeye çalışırken konuyu kaçırdım. döndüm tekrar dinleyeyim dedim, tekrar aynı yere takıldım geri zekalı gibi. üçüncü kez dinledim sonra. anladık çok şükür.
Arabesk rap üzerinden tutarlı bir kültür gözlemlemesi olmuş. Aslında arabesk müziğin kendisi de bu kültürel sıkışmanın/bastırılmanın bir temsilidir. Dönemsel olarak türk ve arap (mısır) müziğinin 30'larda( evet 'larda' ) yasaklanması ve batı kültürünün hegemonik kabulü ; zaman içerisinde , Anadolu'da hal-i hazır da yaşayan fakat temsil edilmeyen bir kültürün , kendi duygu terminolojisiyle ortaya çıkmasını sağladı. Tabi yazdıklarımda ki tutarlılık bunun rasyonel bir şekilde olduğuna vurgu değil , kültürün geçmişle bağını realist bir tutumdan çıkarıp , onun bileşik gelişimine/yönelimine vurgu yapmak için. Aynı zaman da bu durum , özellikle kültürel farklılıklar söz konusu olduğunda , deli deşik edilmiş su şişesin de suyun akışını tek parmağınla kapatmaya çalışmak gibidir. Bahsettiğin gibi , toplum içerisinde ki 'kurumsallaşmamış' , yani rasyonel kalıpların/ambalajların içerisinde bulunmayan farklı sosyokültürel eğilimler , bulundukları yerlere/mekanlara ( örnek verdiğin tic-toc vs ) dolaysız sosyallik kazandırırlar. Bahsettiğin utanma ve ayıplama mevzusuna gelince , burada aslında güçlü politik bir gerilim de var.(devlet pratiği vs) İmparatorlukta bir arada yaşayan bu kültürlerin , imparatorluktan kurtuldukların da , homojenleştiklerini düşünme eğilimi devlet aklının dayattığı bir durum dolayısıyla politik ve dolaysıyla bir o kadar sosyallik kazanmış bir düşünce. Ufuk açıcıydı teşekkürler.
Belki ilk sinemalardaki filmlerden önce Netflix gibi yerler yapar 360 derece filmleri, hem sadece gözlüğü olanlar kullanabileceği hem de herkesin kendi evinde olacağı için hafif ve güvenli bir başlangıç olur sanki.
Her ne kadar bir film izlerken aslında onun içinde olmayı dilesek de, bence filmi film yapan zaten bizim irademizin olmayışı. Farklı bir dünyaya gitmeyi seviyoruz, ama orası farklı bir dünya olarak kalmaya devam ediyor çünkü içinde biz yokuz. Nereye bakacağımıza bile biz karar vermek zorunda değiliz, bir sahnenin hangi duyguyu içerdiğine de arkadaki müzik karar veriyor. Eğer Sanal Gerçeklikle film yapılabilirse o zaman yönetmenin kendi gözünden olması yerine herkesin kendi filmini çıkartması gibi bir şey olabilir gibi geliyor. Belki de sadece görüş alanını rahatlatmasından bahsetmişsinizdir, emin değilim. Yine de ihtimaller beni çok heyecanlandırıyor. Zira bununla birlikte sanatın genelde biz de uyandırdığı yaşıyormuş hissini bırakıp gerçekten yaşayabiliriz. - Legolas' ın o filin üzerine çıkışını hala unutamıyorum... - Ama bunun sanatı bitireceğine daha da körükleyeceğine inanıyorum. Çünkü eğer yapamadıklarımızı ve asla yapamayacaklarımızı fiziken hissetme gücüne sahip olsaydık, yine de önce bunun nasıl hissettireceğini hayal edebilmemiz gerekirdi. O zaman da "his tasarımı" gibi bir şey başlardı belki. Aslında sanatı gerçekliğin yorumu olarak düşünürsek, artık o yorumu yaşamaya başlayabilirdik. Mesela atıyorum, ressam içindeki hissi bir kuyruklu yıldız tutmaya benzetsin, yakan ama öldürmeyen, ya da o kadar güzel bir hismiş ki avuçlarını yaktığını fark etmemiş. Artık içte yaşanan bir hissi hissettirmek için imgelere başvurmak yerine, o imgeleri direkt yaşayarak içteki hislere ulaşmayı düşleyebilirdik. Ama bence bu biraz fazla yoruma açık olabilirdi, bu yüzden bunun yerine direkt "Acaba kurbağa gibi zıplayabilsem, maymunlar gibi ağaçtan ağaca gidebilsem nasıl olurdu? " gibi direkt duyu ve algıya hitap eden hayalleri gerçekleştirmek daha mümkün sanırım. Bunun da bizi gerçeklikten koparmak yerine daha da şevklendireceğini ummak durumundayım. Aya gittiğini hissedebilirsin, o zaman belki daha da çok gitmek istersin. Ya da tüm hayallerini yaşayabiliyorsan, yeni bir hayal aramak için bu sefer keşfetmen gerekir. Ama yukarıdaki dediğim gibi soyut anlamları ilk elden yaşamamızın zor olduğunu düşünme sebebim, insanların duygusal şeyleri hissetmek için bir hikayeye ihtiyaç duyması. Filmlerin insanlarla alakalı olması da sinemayla değil, sanatla alakalı. Sanatın kendisi yapay ama bizim için doğal bir şey. Bu yüzden edebiyatın en ham sanat dalı olabileceğini düşünüyorum. Çünkü malzemesi hiç değişmedi. Ve çoğu sanat dalı hisleri dışa aktarmaya çalışırken edebiyat genelde direkt sizin içinize sızmaya çalışır. Kelimelere dokunamazsınız, hatta gerçek manada göremezsiniz bile. Vaadettiği ve elimizden hiç gitmeyeceğini umduğum tek bir şey var, hayal etmek ve düşünmek. Bu yüzden distopyalarda o son umut hep kitaplarda bulunuyor sanırım. Ama Sanal Gerçeklik belki sanatın bu yapısını değiştirebilir. Belki daha da ham ve doğal bir hale getirebilir. Sonuç olarak ne kadar gerçekten korksam da, bütün ihtimaller beni çok heyecanlandırıyor. Sadece sanat için değil, her türlü... O yüzden kolay gelsin! ^^ 💪
Selam Nebuch. Arabesk rap hakkında şöyle bir şey eklemek istiyorum sözlerine: Arabesk rap çok büyük oranda Türkiye'nin doğusunda görülmüştür, Batı şehirlerinde ise büyük oranda doğudan göçmüş insanlar tarafından gerçekleştirilmiştir. O vakit Japon ve Çin kaynaklı avatarların sohbet veya tartışma forumlarında çok kullanılması, emo(tional) karakterleri; Shu SheqiLde yaZmaKk vesaire, dilin yozlaşmasını sağladı; gördüğünü taklit eden insanlar (genellikle 87-96 doğumlu kullanıcılar) tarafından. Normalde Rap müziğin Amerika'da olduğu gibi, ezilen veya azınlık tabaka tarafından icra edilmesi beklenirdi fakat Türkiye'de genellikle genellemeler aksi halinde boy gösterir ve o dönem Almanya'da yaşayan Türkler tarafından, İstanbul'daki, plak ve kasetçiliğe yakın bir güruha getirilip ilk ürünleri sunulmuştur. Doğuda, söylediğin gibi, internet kafeler yaygınlaştıkça, zaten arabesk kültürüyle çok haşır neşir olan insanlar tarafından, gayet popüler arabesk şarkılardan sample'lar kesilmiş ve zaten nakaratlarda kendi yazdıkları dörtlükleri arabesk bir yapıda okuyan Türkiye'nin azınlık ve ezilen halklarından biri, neredeyse 10 yıl dinledikleri 16 satır x 2 ve +4 +4 nakarat formunu kendi ürettikleri (ki yine Hiphop'taki sample kültürüne uyarak) altyapılar üzerine uygulamışlar ve ancak o zaman, bu 'sesini yükseltenlerin müziği' tam anlamıyla, bize özgü bir yapıda vuku bulmuştur.
Konuyla bağlantısız olacak ama video boyunca dikkatimi çeken şey kişiliğindeki değişimdi. Gerçekten tebrik ederim. Umarım birgün ben de bu cesareti gösterip bi’ pislik olmayı bırakabilirim.
Yaşanan çoğu şey ilerlemenin parçası aslında.Resimde,Müzikte,fotoğraf sinema ya da diğer sanat dallarında da günümüzde mevcut olan bu.Eserlerin içi boşaltılıyor anlamını yitiriyorlar .Ama bu da bir anlam sanırım.
Tik tok hakkındaki fikirlerine bayıldım. Bir şeyleri övmeyi, faydalı yanlarını görmeyi öğrenmeliyiz. Arabesk kültürü gibi güçlü ve daha yıkıcı eleştiri kültürü içindeyiz, yetişkinler tarafından kendi dönemindeki yaşantıya sahip olmadığı için eleştirilen çocuklar şimdi kendinden 5 yaş küçükleri onlarla aynı müzikleri dinlemediği için eleştiriyor. Kuru eleştirinin azalması toplumu nasıl değiştirirdi merak ediyorum. Sinema konusunda mevzunun teknik değil hikaye anlatmanın özü olduğunu düşünüyorum. İnsanların başka insanları eğlendirmek yaptığı herhangi eserde insansılığa değinmemenin bir yolunu tahayyül edebiliyorsak gerçekleştirme imkanı da olabilir. Senin öyle bir tahayyülün varsa duymak isterim.
konularla direkt bağlantılı olmayan ama videoyu izlerken aklıma gelen bir mevzu var. şöyle ki; insanların nasıl yönetilmesi gerektiğinin faşistçe olması da aslında faşistçe bir düşünce olabilir (burada faşizmin ahlaki iyiliğinden veya kötülüğünden bahsetmeyeceğim). bu konuda benim yorumum şöyle aslında; bir düşünce veya özellikle yorum zihnimizde belirdiği anda bir noktaya düşmekte ve bu nokta herkesin muhtemelen geniş bir kesimle paylaştığı bir spektrumda bulunmakta. bu bakımdan faşizm karşıtı konumlanma, kendini bir şeylerin ortasında, ılımlı ve de dışsal görmek anlamına gelmekte. bu dışsal görüş o konuda her şeyin olmasa bile çoğu şeyin sırrına vakıf olunduğu anlamına gelmekte ve aslında bu da spektrumda bir dilime denk düşmekte. bu denk düşme de onu diğer başka noktalara yakın veya uzak kılmakta. işte bu yakınlık veya uzaklık bir süre sonra kendi faşizmini de üretmekte çünkü kendini bir karar alıcı ve yargılayıcı bir pozisyonda doğal olarak bulmakta çünkü dışsallık iddiası faşizmin özünde durmakta. bu bağlamda faşizm aslında benim içini pek dolduramadığım ve kullanımında sorun gördüğüm bir kavram çünkü bir yerlerde faşizm varsa ya herkes için vardır ya da hiç kimse için yoktur gibi geliyor.
Sosyal medya gerçek dünya da kendini ifade edemeyen insanların başka karakterlere bürünerek yeni bir imaj yaratmasıdır, bu durum hastalıklıdır sebebi ise farkına varma anıdır, videoda senin görüşüne katılmıyorum çünkü kendimizi başka yollarlada ifade edebiliriz okudumuz kitap, yürüyüş şeklimiz, aksanımız veya güneşin doğmasına bakış açımız gibi.. Bişeyler yaratmak için abartı olması onu sadece daha gülünç ve çabuk sönen bir oluşum haline getirir
Resim, insana görsel; Müzik insana işitsel; Edebiyat insana anlatısal zevkler sunar. Sinema bu üçünü aynı anda yapıyor. Bunu reddedemezsiniz. Fakat önemli olan şey şu ki: Sinema bu zevkleri bize aynı anda sunarken bu üç sanatı birleştirmiş olmuyor. Çünkü birleştirmek hepsini birbirine eklemek demektir. Sinemanın yapabildiği şey ise üçünün de kesişen kısımlarını alıp ortaya koymak. Bu ise kapsayıcılık değil ortak paydacılık. Bu yüzden Sinema; resim, müzik ve edebiyatın tekil sınırlarını kaynaştırıp sanatın sınırlarını genişletmiyor, aksine sınırları sadece ortaklıklara koyarak sınırları daraltıyor. Fakat sınırlarının dar olması sinemayı çığır açan ve yenilikçi bir sanat olmaktan alıkoyamaz. Bu yüzden sinemanın yüceltilmesi kapsayıcılıkla alakalı değildir. Sinema kapsayıcı olmasa dahi diğer sanatlardan güçlü ve etkilidir.
Arabesk Rap İcra Edicileri Aslında Arabesk Rap'i İçinde Bulundukları Halde Çok Uzak Kaldıkları Şehir Yaşamında Kabul Görmek Amacıyla Yaptılar Bence. İnsanlar Onları Arabesk Rap Yaptıkları Belli Olduğu İçin Tanıdılar Ve Böylece Onlar Şehir Hayatının Bir Parçası Oldular.
Ben tiktok videoları çeken kişilerin giyim ,kuşam, şive yahut kadrajda dikkat çeken objelerle asla dalga geçmem.Yalnızca bize sunmuş olduğu seneryonun ülkemizin zeka ya da mizah seviyesine yakışmadığının kanatindeyim.
rapin dinamikleri ile sosyal medyanın dinamikleri birbirini çok iyi tamamlıyor. bu yüzden arabesk müzik icra etmek isteyenlerin ya da arabeskin tıkanan damarlarını açmak isteyenlerin rapten başka bir şansı yoktu. beleş yazılımlarda rap beatlerinin var olmasından ziyade bence sosyal medyanın gelişimi ve rapin bu mecraya çok iyi adepte olması arasında daha yoğun bir ilişki var.
Aslında bir bakıma animasyon filmlerinin içerisindeki hayvanlar, bitkiler veya cansız varlıkların hepsinin insani duyguları, hareketleri ve davranışları var. Bunun nedeni insanların kendilerinden herhangi bir varlığı tasvir edememesi olabilir mi?
Sinema filmleri için bir olay yaşanırken "başka yerlere de bakıyoruz" argümanını sinemanın içinde de uyguluyorlar mesela diyalog esnasında arkada diyalog devam ederken kamera dikkatinizi çekmek istediği yeri çekiyor. Zaten sinemanın olayı bu, dikkatini çekmek istediği yere odaklıyor, gösteriyor. Bu şekilde anlatıcı istediklerini anlatabiliyor. VR ile anlatılan hikayelerin çok vurucu olmayacağını ( en azından yeni bir fikir ortaya çıkana kadar) düşünüyorum. ::::Şimdi videoyu devam ettirdim tam olarak dediğiniz şeye cevap değil ama kenarda dursun.
Yaydığın samimiyet nereden geliyor hâlâ bir anlam veremiyorum. Twitter'daki Nebuch'u buraya koysak bu samimiyeti yakalamasına imkan yok. Kameraya mı sevgiyle yaklaşıyorsun veya bir yöntemin mi var gerçekten sormak isterim.
Sinemadaki dik bakma olayı verilmek istenen anlama odaklamak için olduğunu düşünüyorum tıpkı milli marşın güftesinin marşın kendi anlamını zaman geçtikçe koruması gibi o zaman bütün sanat dallarının bir amacı da verilmek istenen anlamı zaman geçtikçe koruması mıdır abi?
Bence sanat sanatçının kendi anlamını saklayıp herkesin kendi anlamına sahip olması demek de olabilir ama iş sanata gelince genelleme pek gerek yok. Sadece sanatın kendi saf anlamının korunmasının gizeminden gelebildiğini ama anlam değişimine uğramasından korkmadığını düşünüyorum. Yoksapaylaşılmazdı gibime geliyor.
Bu sosyal medyada da her ne kadar saçma sapan olarak gördüğümüz videolar insanımızın internetle, yapay zeka, teknoloji ile tanışmak için daha fazla içiçe olmamız için çok önemli bir temeldir bence. Yaşlısı ile çocuğu genci her yaştan artık insanlar eğleniyorlar! havalı yada gösterişli şeyler yok! Herkes olumlu tarafından bakarsa bence artıları daha ağır. Yeni çağ için elzemdir.😁
Felsefi anlamda konu varoluşçuluk ve anlam arayışı dışındaki bütün konularda düşündüğüm bir noktada nasıl daha iyi yönetilir şeklinde bir politik siyasi oluşuma çıkıyor ozaman da bende kendimi faşist hissediyorum bende hayat boyu varoluşçu ve anlam arayan bir çizgide gitmek istiyorum diğer türlü yaşamak bana göre değil
sanal gerçeklik teknolojisi hakkında söylediklerine birkaç şey eklemek istiyorum. hani dedin ya sinema dünyasında gelecek yıllarda artık bizi 2 boyutlu ekranlara ve film sahnelerinde yönetmenin istediği yere bakan insanlar olmayacak. 360 ekranın bize sunduğu geniş yelpaze ile artık gerçek hayattaki gibi farklı yerlere de bakabileceğiz. Bu teknoloji acaba çok ileride sanal gerçekliğin iyice gelişmesinden sonra filme izleyicilerin de katkıda bulunup hikayeyi değiştirebilmesini mümkün kılabilir mi?Atıyorum belki de yönetmen 6 farklı final hazırladı ve bu finaller izleyicinin aktif olarak filmde rol oynamasıyla birlikte alacağı final sahnesi de değişecek ve böylece filmden sonra izleyicilerin diğer izleyicilerle konuşup tartışması sağlanacak. Ayrıca farklı bir konu olarak pornografiye değinmek istiyorum. Bildiğiniz üzere pornografi şu anda siber dünyada iyi bir yüzdeyi içermekte. Benim fikrimce, Pornografi sektörü siber dünyada bulunduğumuz yıl içerisinde atıyorum yüzde 10 yer kaplıyorsa, bu oran sanal gerçekliğin gelişmesiyle beraber yüzde 30 hatta 40'lara kadar ulaşabilecek. Neden? Çünkü şöyle bir şey hayal edin; o an istediğin kadınla beraber olmanı sağlayan bir teknoloji. hatta ve hatta o kadının gerçek olmasına bile gerek yok. Bir karakter seçim ekranı yaparsın saçının renginden bacak boyuna kadar her şeyini kendi zevkine göre ayarladıktan sonra filme geçersin ve o kadınla yüksek gerçeklik oranıyla birlikte beraber olursun. (bu beraber olma şeklini sanal gerçekliğin gelişerek geleceği noktayı hayal ederek düşünün)
sinema tabii ki evreni açıklamak için bir gereç değildir ancak kendisini evrenin merkezine koymuş bir canlıyı anlamamıza olanak sağlayabilir sinema insanın davranışları üzerine tartışmamız için bizlere bir kapı aralayabilir çünkü bir dizge için de insanlar neden-sonuç ilişkisine bağlı olarak devinimlerde bulunurlar ve her defasında neden bunu yaptı sorusunu sorarız, sonrasında da "bu yüzden" bunu yapmış cevabını veririz, perde de gördüğümüz bu devinimlerimizi günlük yaşantımızda gerçekleştirdiğimiz zaman bu neden-sonucu fazla irdelemeyiz, bu alanda düşünmemizi sağlayan sinema evreni değil ama kendi evrenimizi anlamaya yardımcı olabilir
İyi ama insansı bir özelliği bulunmayan bir şeyi izler mi insan sinema konusunda bilmiyorum aklındaki şey çok farklı ancak bence pek izlenmeyecek gibi oluyor
öncelikle buralara yorum yapmayı kendi kafamdaki konu ile video içerisindeki konu arasında kurduğum bağlamı güçlendirme açısından çok seviyorum. Tik tok hakkında söylediklerin ise benim tezim hatta daha doğrusu sergi raporum ile paralel bence. Zenofobi teması ile bitirme sergisi açacağım. Bu konu hakkında düşündükçe ve geniş bir bakış açısı ile bakmaya çalıştığım zaman sürekli olarak insanların kendinden uzaklaştırması gereken bir öteki yaratması gerekiyormuş gibi yaşadıklarını fark ettim. Kısaca tik tok ile dalga geçilecek çünkü geçmediği anda aynı olduğumuzu fark edecekler.
Sinema merkezinde insan olması bir sorun mu? Bence değil bence gayet normal bir durum ve üzerine düşünmeye değmeyecek bir konu.Ancak microcosmos örneği ilginçti.
Yapay zekaya yaptırıyordun müzikleri doğru hatırlıyorsam. Ama ben arkada sürekli ruiner soundtrack (susumu hirasawa - island door/paranesian circle) çalıyor gibi hissediyorum. Bir türlü aşamadım bu hissiyatı. Sanki beyinde aynı klasöre gidiyor bu müzikler.
kitapların çok önemli olduğunu düşünmekle birlikte bir yerden sonra fazla abartıldıklarını düşünüyorum / bir şeylerin üzerine kendi kendine kafa yormak çok daha aydınlatıcı oluyor ayrıca kitaplardan öğrendiğin bilgide şöyle bir dezavantaj da olabilir mesela oradan bilgiyi kaptın o bilgi seni bir yönde düşünmeye itiyor ve bir yandan da bu özgünlüğünü yitirmene sebep oluyor aslında şöyle düşünebiliriz yaratıcı bir çalışma gerektiren bir ödev aldığını düşünelim ve tesadüfen arkadaşının o ödevini bitirdiğini gördün ayrıca o ödevi de nasıl yaptığını gördün muhtemelen bundan sonrasında aklına gelen çözüm yöntemleri hep o arkadaşınınkine benzer olacaktır bu ve benzeri dezavantajlarının farkında olmak gerektiğini düşünüyorum ben
Tiktok kitlesi ile dalga geçilmesi geri kalan her topluluk ile dalga geçilmesinden biraz farklı. Hala insanları sığ bir şekilde sınıflandırmak ve yanlış bir şey. Ama Tiktok'a yapılan ayrımcılığın bazı ayrımcılıklardan ayrıldığı konu şu. Biz nasıl Ricky Gervais ya da Chappelle'nin trans şakalarına gülüyorsak Twitterda birinin yaptığı Tiktok'çu şakalarına da gülüyoruz. Yani bu bir internet içeriği ve Enes Batur'la dalga geçmekten farkı yok. Bu yüzden bu aslında bir bakıma ayrımcılık değil sadece şaka konusu ve nasıl translar hakkında ya da redneckler hakkında şaka yapabiliyorsak bu da şaka yapılması olası bir konu.
Ama o şakalar da kötü etkilenebilir zaten... Joker o şakarlardan birinden doğdu biraz da... Gerçi ne olduğundan hala emin olamasam da TikTok taksilerin amacı kmik olmakmış gibi geliyor ama bilemedim.
Tiktok'ta video çeken insanları araştıran bi' sosyoloji bölümü öğrencisi olarak bu konuya da değinmen beni mutlu etti. Dalga geçmek ve aşağılamak ne kadar faydalı oluyor? Dalga geçtiğimiz zaman "aa! Bizle dalga geçiyorlar. Hadi değişelim." diyorlar mi ki dalga geçiyoruz derdim hep. Geçen gün de bir videoda birisi bi' konuyu kısa bir videoda nasıl anlatırsın? Seklinde sorup o tiktok videolarını siz çekin kolaysa demişti. Bu konuda evet, haklısın. Ki benim araştırma nedenim ise burada birazcık "sorun" görmem. Eğlenmek, komiklik falan bunların yanında o mecrada toplumsal sorunlar da var ve gençler bunları yansıtıyor.
Ek olarak, Sosyoloji toplum bilimidir. Sizin söylediğiniz ise Toplum Mühendisliği...
İnsanlar nasıl yönetilir? Sorusunu sosyoloji sormaz. Kaldı ki etik olmaz bu.
Bu konuda cahil kalmaya devam etmek istemezseniz Gulbenkain Komisyonu adlı kitabı tavsiye ederim.
Gecemi yine guzellestirdiniz. Teşekkür ederim video için...
ben en cok instg. dikatimi cekti ordaki sayfalar ve yorumlar tamamen aşalama ve alaya dayali ! kibir ve ego tavanda kendini toplumun eliti sanan hödüklere dolu nebuchun yaklaşimi görüşü yerinde!
yıllardır izliyorum bu kanalı, ilk defa bir yorum yazmaya yeltendim umarım başıma bir iş gelmez.
peşin peşin katılmadığım noktayı belirteyim, "ileri yaştaki ya da düşük sosyo ekonomik sınıftaki insanların tiktoktaki varlığını küçümsemek bize yakışmıyor" düşüncesine karşıyım. şöyle ki, insanımızın çok büyük bir "gösteriş" merakı olduğuna inanıyorum, şahsi fikrim bu yönde. instagram başta olmak üzere diğer birçok sosyal mecra da bunun için kullanılıyor daha çok. gösterişi yapılabilecek şeyler de genelde maddi güç, düzgün bir aile yaşantısı, sosyal statü, kısacası mutlu bir hayat. ancak bizim insanımız sosyal medyada kendisini olduğundan daha başarılı daha mutlu göstermeye meyilli. tabii ki hayat şartları vs. durumundan birçok kimse sosyal medyada göründüğü kadar samimi değil, birçok insan kendi sosyal çevresindeki insanların, kendilerini resmettikleri kadar mutlu olmadığını da biliyordur zaten. diğer taraftan tiktok'taki bu çok eğlenen, çok mutlu olan teyzelerin mutluluğu samimi ve daha gerçek görülüyor. bu da önce kariyere sonra paraya sonra dolayısıyla mutluluğa erişmeye çalışan ve bu yolda yıllarını harcamış büyük bir kesim için kabul edilemez olarak görülüyor. basit tabiriyle çekemezlik diyebiliriz belki. bunun reaksiyonunu da o insanları utandıracak ve aslında "sizin mutlu olacak neyiniz var ki" mesajı verebilecek ayıplama eleştirileri ve küçümsemeleriyle dile getiriyorlar. kısacası mutluluk için çok uğraşıp sosyal medyada sahte mutluluk fotoğrafları atmak zorunda olan insanlar, kendileri kadar çabalamamış ya da varlıklı olamamış insanların mutlu olabilmesi fikrine tahammül edemiyorlar. ayrıca bir de zaten bizim toplumdaki gariban ve mazlum seviciliği de göz önüne alındığında düşük sosyo ekonomik sınıftaki insanların mutlu olmasından öte fikir beyan edebilmesi, topluluk olmadan bir ses çıkarabilmesi (ya da kısaca birey olabilmesi) bile garipsenebiliyor. kendi içlerinde bu kadar samimi görünen bir mutluluk da haliyle kabul edilemez oluyor bu kesim için. kısacası hoşgörüden ziyade gösteriş yapmak ve haset daha çok yer etmiş bizim kültürümüzde, bence.
ayrıca senelerdir izliyorum, ilk defa bir yorum yazdığım için like atmaktan daha ötesini yapıp samimi bir şekilde teşekkür etmek isterim. birçok video'nda ya yeni şeyler öğrendim ya da olaylara farklı bakış açılarından yaklaşabilmemi sağladın, umarım uzun yıllar devam eder içeriklerin, teşekkürler.
Haklısın mutlularsa bunu kıskanıp laf etmemeliyiz ama tiktok videoları izlediğimde utanıyorum bu yüzden izlemiyorum da kullanmıyorum da ve onların da kullanmamasını isterdim :D
@@noluyolanneleroluyo5298 O yorum şeyi nereden görülüyor ya, bu yorumu yazarken aramıştım bulamamıştır, Nebuch'un tweet'ine konu olmuşuz bu arada :)
konuya dönecek olursak, tahammülsüzlük kesinlikle var. "bunlar kim ki yaşlı başlı insanlar tiktok'ta bir şeyler yapıyor, sizin yeriniz burası değil" tavrı çok var. kıskançlık kısmı biraz karışık, ancak Türkiye'de düşük gelirlilerin yıllardır sisteme ya da hükümete tepki göstermemesinin altında dinin bir getirisi olan şükür kavramı yatıyor. ayrıca 40-50 yıldır da sinemamızda hep "onlar zengin ama zaten mutlu değiller" algısı oluşturulmaya çalıştığı için düşük gelirli kesim halinden memnun olduğuna inandırılmaya çalışılıyor. o yüzden bu kesimin kıskandığını çok düşünmüyorum. zaten "sizin bu sosyal medyada ne işiniz var" tavrını sergileyenler de beyaz yakalı nispeten gelir durumu ya da sosyal statüsü daha yüksek olan insanlar. bu konuda sorunlu davranışı gösterenler onlar bence.
youtube türkiyedeki en derinlikli ve entelektüel anlamda en kapsamlı kanalı için teşekkürler. sosyal medyanin hatta tüm internetin manipülatif ereklerinden arınmış bu duru, güzel anlatımınız için de çok teşekkürler.
abi bir filmi veya bir oyunu biraz olsun gerçeklikten uzaklaşmak için kullanıyorum genel olarak bu beni eğlendiriyor. fakat oyunları oynarken onların daha gerçekçi olmasını istiyorum.(vuruş hissiyatı,grafikler vb.) bu kendi içinde bir tezatlık oluşturuyor ve bence bunun sebebi anlamda yatıyor. yani şöyle ki ben onları daha gerçek gördükçe onları daha rahat anlamlandırabiliyor ,bu sayede üzerine kafa patlatmadan eğlenebiliyorum. bir resme bakarken onu gerçekçi olmasını genel olarak umursamıyorum çünkü o zaman amacım estetik bir hazza ulaşmak oluyor. Bu durumda bence amaç,eserin kapsam potansiyelini değiştiriyor.
Belki gerçek olmayan bir şeyin gerçek olmasını istemendendir. Yani şu anki gerçekliği zor olduğu için istemiyor olabilirsin, bu yüzden kolay bir gerçekliğin asıl gerçekliğin olmasını istiyorsundur.
bana göre de fazla realistlik oyunun eğlencesini kaçırıyor. mesela savaşmak; gerçek hayatla birebir bi savaş simülasyonu oldugunu farz edelim. hiç eğlenceli olmazdı çünkü gerçek hayatta savaş kaostan ibaret nerde olduğunu bilmediğin adamlara sıkıyorsun kimse kimseyi göremiyor tam bir curcuna vsvs. gerçek dışı öğeler gerekli bence. bu birçok oyun türü için böyle. tabi benim fikrim
Ben asosyal bir insanım oyundaki en ufak detay dahi gerçekçi olmadığı taktirde oyun bana batmaya başlıyor belkide gerçek bir hayatım olmadığı için hayatımda olması gereken gerçekliği oyunla kapatmak istiyorumdur kim bilir mesela karakterlerin yürüyüşü bile bana çok batıyor(hafif tempolu koşu gibi olduğu için) o bile gerçekçi olmalı benim için
Küsmek fiilini felsefi açıdan yorumlamanı istiyorum. Bana çok garip geliyor bir insanın bir insana küsmesi o sanki yokmus gibi davranması. Bunun altında yatan insanları buna iten içgüdüsel sebep ne?
arabeks rap yapanlar veya tiktokta video çekip bunu paylaşan kişiler genelde toplumun alt ve orta sınıfını oluşturuyor. ben hiçbir zaman yalıda denize karşı viskisiyle tiktok videosu çeken, yatta sevgilisini mıncıklayıp bunu tiktoka atma zahmetine giren veya ferrarisinde arabeks rap yapan kişiye rastlamadım. ezici coğunluk,, işsiz , asgari ücretle geçinen, beyaz / mavi yaka veyahut 3. sınıf memur olan kişi veya onların çocuklarından oluşuyor. Aslında bu olgu bende, ilgi bekleyen ancak bunu gerçek hayatta başaramayan, bundan dolayı çok kızgın olup kendisine ilgi toplamak için kendini dijital olarak pazarlayan ve toplumun büyük kısmını oluşturan sosyal ağ topluluğu düşüncesi gark etti. İnsanlar, zorlaşan hayat şartlarından dolayı veya yalnızlık gibi insanların kötü anlamlar yüklediği şeylerden bunalmaması için sosyal medya evreninde kendilerine böyle bir dünya yaratıyorlar. Aslında bu bir nebze baskıcı devletlerin işine yarayabilir. Çin'e bakarak bunu anlayabiliriz. bunlar 2010'lu yılların sonlarına doğru, artık sosyal medyanın tüm kesimlerine yayıldığını gösteriyor. belki de 2020'li yılların sonuna doğru tüm sosyal becerilerimizi ve ilişkilerimizi artık bu tür mecralar üzerine aktaracağız. 2007 yılında Facebook'a sadece yüzümün fotoğrafını attığım için bana çok şiddetli kızan annem şimdi kendini ve komşularını tiktokta videoya çekip her anısını paylaşıyor.
Orijinal fikirler. İnsanın günlük hayattaki karşılaştığı yüzeysel konulara böyle sade bir derinlikle yaklaşmasını beğeniyorum. Kendi gidişatıma etkileri açısından da oldukça umut verici, pozitif.
Sanal gerçeklik ile ilgili fikirlerin Dan Brown'un Başlangıç kitabına benziyor. Sinemayla ilgili görüşlerine katılıyorum ve baya benimsedim. Arabesk rap varlığını devam ettirme konusunda inatçı değildi çünkü bence asimile olma konusunda hevesliydiler
Çok iyi tespit tiktok arabesk rap ilişkisi. Cidden düşünürken ön yargıları kaldırmak gerekiyor.
Dinlerken küçük çaplı bir şok gecirdim.. bu şok dayatılmış ve kaniksatilmis fikirlerin bu denli yikilabilir olmasi uzerine.. tiktok konusunda ki okumaların fikir asamasinda desen bile muazzam derecede sağlam altyapılı bence. Mutevazi kalmak istesen de oplum okumalarin sok edici derecede. Nebuch sen iyi ki varsin.. iyi ki...
biraz daha hafif ve anlaşılır konulardayız bu sezon.
arkada ezan mı okunuyor müziğin mi parçası çözmeye çalışırken konuyu kaçırdım. döndüm tekrar dinleyeyim dedim, tekrar aynı yere takıldım geri zekalı gibi. üçüncü kez dinledim sonra. anladık çok şükür.
Arabesk rap üzerinden tutarlı bir kültür gözlemlemesi olmuş. Aslında arabesk müziğin kendisi de bu kültürel sıkışmanın/bastırılmanın bir temsilidir. Dönemsel olarak türk ve arap (mısır) müziğinin 30'larda( evet 'larda' ) yasaklanması ve batı kültürünün hegemonik kabulü ; zaman içerisinde , Anadolu'da hal-i hazır da yaşayan fakat temsil edilmeyen bir kültürün , kendi duygu terminolojisiyle ortaya çıkmasını sağladı. Tabi yazdıklarımda ki tutarlılık bunun rasyonel bir şekilde olduğuna vurgu değil , kültürün geçmişle bağını realist bir tutumdan çıkarıp , onun bileşik gelişimine/yönelimine vurgu yapmak için. Aynı zaman da bu durum , özellikle kültürel farklılıklar söz konusu olduğunda , deli deşik edilmiş su şişesin de suyun akışını tek parmağınla kapatmaya çalışmak gibidir. Bahsettiğin gibi , toplum içerisinde ki 'kurumsallaşmamış' , yani rasyonel kalıpların/ambalajların içerisinde bulunmayan farklı sosyokültürel eğilimler , bulundukları yerlere/mekanlara ( örnek verdiğin tic-toc vs ) dolaysız sosyallik kazandırırlar. Bahsettiğin utanma ve ayıplama mevzusuna gelince , burada aslında güçlü politik bir gerilim de var.(devlet pratiği vs) İmparatorlukta bir arada yaşayan bu kültürlerin , imparatorluktan kurtuldukların da , homojenleştiklerini düşünme eğilimi devlet aklının dayattığı bir durum dolayısıyla politik ve dolaysıyla bir o kadar sosyallik kazanmış bir düşünce. Ufuk açıcıydı teşekkürler.
mandalina soyarken seni izlemek tuhaf bir hismiş
Şeytan'ın Kemancısı'nı burda görmek daha tuhaf bir hismiş
Yemek yerken izliyorum bazen yemeği durdur tuşuna basıp videoyu algılamakla uğraşmam gerekiyor.
Vay Nebuch bey, yıllardır arada uğrayıp bir iki sene unutup sonra tekrar döndüğüm yer resmen burası. Sizin yarınız kadar istikrarlı olabilsek yeter
Ben niye Nebuch yorgun görünüyor diye üzülüyorsam
Belki ilk sinemalardaki filmlerden önce Netflix gibi yerler yapar 360 derece filmleri, hem sadece gözlüğü olanlar kullanabileceği hem de herkesin kendi evinde olacağı için hafif ve güvenli bir başlangıç olur sanki.
Her ne kadar bir film izlerken aslında onun içinde olmayı dilesek de, bence filmi film yapan zaten bizim irademizin olmayışı. Farklı bir dünyaya gitmeyi seviyoruz, ama orası farklı bir dünya olarak kalmaya devam ediyor çünkü içinde biz yokuz. Nereye bakacağımıza bile biz karar vermek zorunda değiliz, bir sahnenin hangi duyguyu içerdiğine de arkadaki müzik karar veriyor.
Eğer Sanal Gerçeklikle film yapılabilirse o zaman yönetmenin kendi gözünden olması yerine herkesin kendi filmini çıkartması gibi bir şey olabilir gibi geliyor. Belki de sadece görüş alanını rahatlatmasından bahsetmişsinizdir, emin değilim. Yine de ihtimaller beni çok heyecanlandırıyor. Zira bununla birlikte sanatın genelde biz de uyandırdığı yaşıyormuş hissini bırakıp gerçekten yaşayabiliriz. - Legolas' ın o filin üzerine çıkışını hala unutamıyorum... -
Ama bunun sanatı bitireceğine daha da körükleyeceğine inanıyorum. Çünkü eğer yapamadıklarımızı ve asla yapamayacaklarımızı fiziken hissetme gücüne sahip olsaydık, yine de önce bunun nasıl hissettireceğini hayal edebilmemiz gerekirdi. O zaman da "his tasarımı" gibi bir şey başlardı belki. Aslında sanatı gerçekliğin yorumu olarak düşünürsek, artık o yorumu yaşamaya başlayabilirdik. Mesela atıyorum, ressam içindeki hissi bir kuyruklu yıldız tutmaya benzetsin, yakan ama öldürmeyen, ya da o kadar güzel bir hismiş ki avuçlarını yaktığını fark etmemiş. Artık içte yaşanan bir hissi hissettirmek için imgelere başvurmak yerine, o imgeleri direkt yaşayarak içteki hislere ulaşmayı düşleyebilirdik. Ama bence bu biraz fazla yoruma açık olabilirdi, bu yüzden bunun yerine direkt "Acaba kurbağa gibi zıplayabilsem, maymunlar gibi ağaçtan ağaca gidebilsem nasıl olurdu? " gibi direkt duyu ve algıya hitap eden hayalleri gerçekleştirmek daha mümkün sanırım.
Bunun da bizi gerçeklikten koparmak yerine daha da şevklendireceğini ummak durumundayım. Aya gittiğini hissedebilirsin, o zaman belki daha da çok gitmek istersin. Ya da tüm hayallerini yaşayabiliyorsan, yeni bir hayal aramak için bu sefer keşfetmen gerekir.
Ama yukarıdaki dediğim gibi soyut anlamları ilk elden yaşamamızın zor olduğunu düşünme sebebim, insanların duygusal şeyleri hissetmek için bir hikayeye ihtiyaç duyması. Filmlerin insanlarla alakalı olması da sinemayla değil, sanatla alakalı. Sanatın kendisi yapay ama bizim için doğal bir şey. Bu yüzden edebiyatın en ham sanat dalı olabileceğini düşünüyorum. Çünkü malzemesi hiç değişmedi. Ve çoğu sanat dalı hisleri dışa aktarmaya çalışırken edebiyat genelde direkt sizin içinize sızmaya çalışır. Kelimelere dokunamazsınız, hatta gerçek manada göremezsiniz bile. Vaadettiği ve elimizden hiç gitmeyeceğini umduğum tek bir şey var, hayal etmek ve düşünmek.
Bu yüzden distopyalarda o son umut hep kitaplarda bulunuyor sanırım.
Ama Sanal Gerçeklik belki sanatın bu yapısını değiştirebilir. Belki daha da ham ve doğal bir hale getirebilir.
Sonuç olarak ne kadar gerçekten korksam da, bütün ihtimaller beni çok heyecanlandırıyor. Sadece sanat için değil, her türlü...
O yüzden kolay gelsin! ^^ 💪
çok hoş bir videoydu ağzına sağlık üstad.
Selam Nebuch. Arabesk rap hakkında şöyle bir şey eklemek istiyorum sözlerine: Arabesk rap çok büyük oranda Türkiye'nin doğusunda görülmüştür, Batı şehirlerinde ise büyük oranda doğudan göçmüş insanlar tarafından gerçekleştirilmiştir. O vakit Japon ve Çin kaynaklı avatarların sohbet veya tartışma forumlarında çok kullanılması, emo(tional) karakterleri; Shu SheqiLde yaZmaKk vesaire, dilin yozlaşmasını sağladı; gördüğünü taklit eden insanlar (genellikle 87-96 doğumlu kullanıcılar) tarafından. Normalde Rap müziğin Amerika'da olduğu gibi, ezilen veya azınlık tabaka tarafından icra edilmesi beklenirdi fakat Türkiye'de genellikle genellemeler aksi halinde boy gösterir ve o dönem Almanya'da yaşayan Türkler tarafından, İstanbul'daki, plak ve kasetçiliğe yakın bir güruha getirilip ilk ürünleri sunulmuştur. Doğuda, söylediğin gibi, internet kafeler yaygınlaştıkça, zaten arabesk kültürüyle çok haşır neşir olan insanlar tarafından, gayet popüler arabesk şarkılardan sample'lar kesilmiş ve zaten nakaratlarda kendi yazdıkları dörtlükleri arabesk bir yapıda okuyan Türkiye'nin azınlık ve ezilen halklarından biri, neredeyse 10 yıl dinledikleri 16 satır x 2 ve +4 +4 nakarat formunu kendi ürettikleri (ki yine Hiphop'taki sample kültürüne uyarak) altyapılar üzerine uygulamışlar ve ancak o zaman, bu 'sesini yükseltenlerin müziği' tam anlamıyla, bize özgü bir yapıda vuku bulmuştur.
Konuyla bağlantısız olacak ama video boyunca dikkatimi çeken şey kişiliğindeki değişimdi. Gerçekten tebrik ederim. Umarım birgün ben de bu cesareti gösterip bi’ pislik olmayı bırakabilirim.
Niye öyle dedin ki şimdi...
Muazzam otesi bir video👏👏👏
Yaşanan çoğu şey ilerlemenin parçası aslında.Resimde,Müzikte,fotoğraf sinema ya da diğer sanat dallarında da günümüzde mevcut olan bu.Eserlerin içi boşaltılıyor anlamını yitiriyorlar .Ama bu da bir anlam sanırım.
Microcosmos muhteşem filmdi. Sanırım biyolog bir çift çekmişti.. Dediğin gibi insana benzetilmişti hep böcekler..
Tik tok hakkındaki fikirlerine bayıldım. Bir şeyleri övmeyi, faydalı yanlarını görmeyi öğrenmeliyiz. Arabesk kültürü gibi güçlü ve daha yıkıcı eleştiri kültürü içindeyiz, yetişkinler tarafından kendi dönemindeki yaşantıya sahip olmadığı için eleştirilen çocuklar şimdi kendinden 5 yaş küçükleri onlarla aynı müzikleri dinlemediği için eleştiriyor. Kuru eleştirinin azalması toplumu nasıl değiştirirdi merak ediyorum.
Sinema konusunda mevzunun teknik değil hikaye anlatmanın özü olduğunu düşünüyorum. İnsanların başka insanları eğlendirmek yaptığı herhangi eserde insansılığa değinmemenin bir yolunu tahayyül edebiliyorsak gerçekleştirme imkanı da olabilir. Senin öyle bir tahayyülün varsa duymak isterim.
konularla direkt bağlantılı olmayan ama videoyu izlerken aklıma gelen bir mevzu var. şöyle ki; insanların nasıl yönetilmesi gerektiğinin faşistçe olması da aslında faşistçe bir düşünce olabilir (burada faşizmin ahlaki iyiliğinden veya kötülüğünden bahsetmeyeceğim). bu konuda benim yorumum şöyle aslında; bir düşünce veya özellikle yorum zihnimizde belirdiği anda bir noktaya düşmekte ve bu nokta herkesin muhtemelen geniş bir kesimle paylaştığı bir spektrumda bulunmakta. bu bakımdan faşizm karşıtı konumlanma, kendini bir şeylerin ortasında, ılımlı ve de dışsal görmek anlamına gelmekte. bu dışsal görüş o konuda her şeyin olmasa bile çoğu şeyin sırrına vakıf olunduğu anlamına gelmekte ve aslında bu da spektrumda bir dilime denk düşmekte. bu denk düşme de onu diğer başka noktalara yakın veya uzak kılmakta. işte bu yakınlık veya uzaklık bir süre sonra kendi faşizmini de üretmekte çünkü kendini bir karar alıcı ve yargılayıcı bir pozisyonda doğal olarak bulmakta çünkü dışsallık iddiası faşizmin özünde durmakta. bu bağlamda faşizm aslında benim içini pek dolduramadığım ve kullanımında sorun gördüğüm bir kavram çünkü bir yerlerde faşizm varsa ya herkes için vardır ya da hiç kimse için yoktur gibi geliyor.
yine ufkumuzu açtınız, teşekkürler
Sosyal medya gerçek dünya da kendini ifade edemeyen insanların başka karakterlere bürünerek yeni bir imaj yaratmasıdır, bu durum hastalıklıdır sebebi ise farkına varma anıdır, videoda senin görüşüne katılmıyorum çünkü kendimizi başka yollarlada ifade edebiliriz okudumuz kitap, yürüyüş şeklimiz, aksanımız veya güneşin doğmasına bakış açımız gibi.. Bişeyler yaratmak için abartı olması onu sadece daha gülünç ve çabuk sönen bir oluşum haline getirir
Resim, insana görsel; Müzik insana işitsel; Edebiyat insana anlatısal zevkler sunar. Sinema bu üçünü aynı anda yapıyor. Bunu reddedemezsiniz. Fakat önemli olan şey şu ki: Sinema bu zevkleri bize aynı anda sunarken bu üç sanatı birleştirmiş olmuyor. Çünkü birleştirmek hepsini birbirine eklemek demektir. Sinemanın yapabildiği şey ise üçünün de kesişen kısımlarını alıp ortaya koymak. Bu ise kapsayıcılık değil ortak paydacılık. Bu yüzden Sinema; resim, müzik ve edebiyatın tekil sınırlarını kaynaştırıp sanatın sınırlarını genişletmiyor, aksine sınırları sadece ortaklıklara koyarak sınırları daraltıyor. Fakat sınırlarının dar olması sinemayı çığır açan ve yenilikçi bir sanat olmaktan alıkoyamaz. Bu yüzden sinemanın yüceltilmesi kapsayıcılıkla alakalı değildir. Sinema kapsayıcı olmasa dahi diğer sanatlardan güçlü ve etkilidir.
Arabesk Rap İcra Edicileri Aslında Arabesk Rap'i İçinde Bulundukları Halde Çok Uzak Kaldıkları Şehir Yaşamında Kabul Görmek Amacıyla Yaptılar Bence. İnsanlar Onları Arabesk Rap Yaptıkları Belli Olduğu İçin Tanıdılar Ve Böylece Onlar Şehir Hayatının Bir Parçası Oldular.
Ben tiktok videoları çeken kişilerin giyim ,kuşam, şive yahut kadrajda dikkat çeken objelerle asla dalga geçmem.Yalnızca bize sunmuş olduğu seneryonun ülkemizin zeka ya da mizah seviyesine yakışmadığının kanatindeyim.
Arabesk rap'in izahını, senin gibi yapamadığımız için mizahını yapmıştık zamanında.
Arka planda çalan fon müziği yine gelsin ya
rapin dinamikleri ile sosyal medyanın dinamikleri birbirini çok iyi tamamlıyor. bu yüzden arabesk müzik icra etmek isteyenlerin ya da arabeskin tıkanan damarlarını açmak isteyenlerin rapten başka bir şansı yoktu. beleş yazılımlarda rap beatlerinin var olmasından ziyade bence sosyal medyanın gelişimi ve rapin bu mecraya çok iyi adepte olması arasında daha yoğun bir ilişki var.
Aslında bir bakıma animasyon filmlerinin içerisindeki hayvanlar, bitkiler veya cansız varlıkların hepsinin insani duyguları, hareketleri ve davranışları var. Bunun nedeni insanların kendilerinden herhangi bir varlığı tasvir edememesi olabilir mi?
Adam yorgun değil, bizle beraber her geçen gün yaşlanıyor.
sonunda dedigin gibi... havada kalmis fikirlerini de paylasman bence de biraz eglenceli ve merak uyandirici oluyor. senin icin de oyledir.
Yaşasın durgunluk! Yaşasın tozlar!
Sinema filmleri için bir olay yaşanırken "başka yerlere de bakıyoruz" argümanını sinemanın içinde de uyguluyorlar mesela diyalog esnasında arkada diyalog devam ederken kamera dikkatinizi çekmek istediği yeri çekiyor. Zaten sinemanın olayı bu, dikkatini çekmek istediği yere odaklıyor, gösteriyor. Bu şekilde anlatıcı istediklerini anlatabiliyor. VR ile anlatılan hikayelerin çok vurucu olmayacağını ( en azından yeni bir fikir ortaya çıkana kadar) düşünüyorum.
::::Şimdi videoyu devam ettirdim tam olarak dediğiniz şeye cevap değil ama kenarda dursun.
Yaydığın samimiyet nereden geliyor hâlâ bir anlam veremiyorum. Twitter'daki Nebuch'u buraya koysak bu samimiyeti yakalamasına imkan yok. Kameraya mı sevgiyle yaklaşıyorsun veya bir yöntemin mi var gerçekten sormak isterim.
Sinemadaki dik bakma olayı verilmek istenen anlama odaklamak için olduğunu düşünüyorum tıpkı milli marşın güftesinin marşın kendi anlamını zaman geçtikçe koruması gibi o zaman bütün sanat dallarının bir amacı da verilmek istenen anlamı zaman geçtikçe koruması mıdır abi?
Bence sanat sanatçının kendi anlamını saklayıp herkesin kendi anlamına sahip olması demek de olabilir ama iş sanata gelince genelleme pek gerek yok. Sadece sanatın kendi saf anlamının korunmasının gizeminden gelebildiğini ama anlam değişimine uğramasından korkmadığını düşünüyorum. Yoksapaylaşılmazdı gibime geliyor.
Bu sosyal medyada da her ne kadar saçma sapan olarak gördüğümüz videolar insanımızın internetle, yapay zeka, teknoloji ile tanışmak için daha fazla içiçe olmamız için çok önemli bir temeldir bence. Yaşlısı ile çocuğu genci her yaştan artık insanlar eğleniyorlar! havalı yada gösterişli şeyler yok! Herkes olumlu tarafından bakarsa bence artıları daha ağır. Yeni çağ için elzemdir.😁
Felsefi anlamda konu varoluşçuluk ve anlam arayışı dışındaki bütün konularda düşündüğüm bir noktada nasıl daha iyi yönetilir şeklinde bir politik siyasi oluşuma çıkıyor ozaman da bende kendimi faşist hissediyorum bende hayat boyu varoluşçu ve anlam arayan bir çizgide gitmek istiyorum diğer türlü yaşamak bana göre değil
sanal gerçeklik teknolojisi hakkında söylediklerine birkaç şey eklemek istiyorum.
hani dedin ya sinema dünyasında gelecek yıllarda artık bizi 2 boyutlu ekranlara ve film sahnelerinde yönetmenin istediği yere bakan insanlar olmayacak. 360 ekranın bize sunduğu geniş yelpaze ile artık gerçek hayattaki gibi farklı yerlere de bakabileceğiz. Bu teknoloji acaba çok ileride sanal gerçekliğin iyice gelişmesinden sonra filme izleyicilerin de katkıda bulunup hikayeyi değiştirebilmesini mümkün kılabilir mi?Atıyorum belki de yönetmen 6 farklı final hazırladı ve bu finaller izleyicinin aktif olarak filmde rol oynamasıyla birlikte alacağı final sahnesi de değişecek ve böylece filmden sonra izleyicilerin diğer izleyicilerle konuşup tartışması sağlanacak. Ayrıca farklı bir konu olarak pornografiye değinmek istiyorum. Bildiğiniz üzere pornografi şu anda siber dünyada iyi bir yüzdeyi içermekte. Benim fikrimce, Pornografi sektörü siber dünyada bulunduğumuz yıl içerisinde atıyorum yüzde 10 yer kaplıyorsa, bu oran sanal gerçekliğin gelişmesiyle beraber yüzde 30 hatta 40'lara kadar ulaşabilecek. Neden? Çünkü şöyle bir şey hayal edin; o an istediğin kadınla beraber olmanı sağlayan bir teknoloji. hatta ve hatta o kadının gerçek olmasına bile gerek yok. Bir karakter seçim ekranı yaparsın saçının renginden bacak boyuna kadar her şeyini kendi zevkine göre ayarladıktan sonra filme geçersin ve o kadınla yüksek gerçeklik oranıyla birlikte beraber olursun. (bu beraber olma şeklini sanal gerçekliğin gelişerek geleceği noktayı hayal ederek düşünün)
sinema tabii ki evreni açıklamak için bir gereç değildir ancak kendisini evrenin merkezine koymuş bir canlıyı anlamamıza olanak sağlayabilir
sinema insanın davranışları üzerine tartışmamız için bizlere bir kapı aralayabilir çünkü bir dizge için de insanlar neden-sonuç ilişkisine bağlı olarak devinimlerde bulunurlar ve her defasında neden bunu yaptı sorusunu sorarız, sonrasında da "bu yüzden" bunu yapmış cevabını veririz, perde de gördüğümüz bu devinimlerimizi günlük yaşantımızda gerçekleştirdiğimiz zaman bu neden-sonucu fazla irdelemeyiz, bu alanda düşünmemizi sağlayan sinema evreni değil ama kendi evrenimizi anlamaya yardımcı olabilir
Özlem abla bu sezon yok mu ya :D
İyi ama insansı bir özelliği bulunmayan bir şeyi izler mi insan sinema konusunda bilmiyorum aklındaki şey çok farklı ancak bence pek izlenmeyecek gibi oluyor
öncelikle buralara yorum yapmayı kendi kafamdaki konu ile video içerisindeki konu arasında kurduğum bağlamı güçlendirme açısından çok seviyorum. Tik tok hakkında söylediklerin ise benim tezim hatta daha doğrusu sergi raporum ile paralel bence. Zenofobi teması ile bitirme sergisi açacağım. Bu konu hakkında düşündükçe ve geniş bir bakış açısı ile bakmaya çalıştığım zaman sürekli olarak insanların kendinden uzaklaştırması gereken bir öteki yaratması gerekiyormuş gibi yaşadıklarını fark ettim. Kısaca tik tok ile dalga geçilecek çünkü geçmediği anda aynı olduğumuzu fark edecekler.
Duvarda tokat atan dldmdkdldkxkkx
konu milli marştan nerelere nasıl geldi..konu ne
10.24'de durdurdum ve susej dinlemeye döndüm. sakin olmalı bu çocuk biraz.
Doğan abi solgun ve yorgun görünüyorsun sağlık önemli.
Sinema merkezinde insan olması bir sorun mu? Bence değil bence gayet normal bir durum ve üzerine düşünmeye değmeyecek bir konu.Ancak microcosmos örneği ilginçti.
Adam sinema insanı anlatan bir sanat olarak gösterirken bunun aksi nasıl olur diye düşündürüyor. Gayet güzel bence.
Peki oyunları 8.sanat olarak görüyor musunuz?
Seviyom seni sağol
Sinema hareketli çizgi roman gibi
♥️
♠
Sanal gerçeklik Wii'ye benziyor.
12.21 Nolancıları savuşturma hamlesi
Yapay zekaya yaptırıyordun müzikleri doğru hatırlıyorsam. Ama ben arkada sürekli ruiner soundtrack (susumu hirasawa - island door/paranesian circle) çalıyor gibi hissediyorum. Bir türlü aşamadım bu hissiyatı. Sanki beyinde aynı klasöre gidiyor bu müzikler.
Mükemmel bir birikim ama nasıl kitaplardan ise çok çok okumuş olmalısın
kitapların çok önemli olduğunu düşünmekle birlikte bir yerden sonra fazla abartıldıklarını düşünüyorum / bir şeylerin üzerine kendi kendine kafa yormak çok daha aydınlatıcı oluyor ayrıca kitaplardan öğrendiğin bilgide şöyle bir dezavantaj da olabilir mesela oradan bilgiyi kaptın o bilgi seni bir yönde düşünmeye itiyor ve bir yandan da bu özgünlüğünü yitirmene sebep oluyor aslında şöyle düşünebiliriz yaratıcı bir çalışma gerektiren bir ödev aldığını düşünelim ve tesadüfen arkadaşının o ödevini bitirdiğini gördün ayrıca o ödevi de nasıl yaptığını gördün muhtemelen bundan sonrasında aklına gelen çözüm yöntemleri hep o arkadaşınınkine benzer olacaktır bu ve benzeri dezavantajlarının farkında olmak gerektiğini düşünüyorum ben
eyv bro
10:27 neuralink
Bu saatte bu kafa bunları kaldırabilir mi ya Nebuch efendi :')
Tiktok kitlesi ile dalga geçilmesi geri kalan her topluluk ile dalga geçilmesinden biraz farklı. Hala insanları sığ bir şekilde sınıflandırmak ve yanlış bir şey. Ama Tiktok'a yapılan ayrımcılığın bazı ayrımcılıklardan ayrıldığı konu şu. Biz nasıl Ricky Gervais ya da Chappelle'nin trans şakalarına gülüyorsak Twitterda birinin yaptığı Tiktok'çu şakalarına da gülüyoruz. Yani bu bir internet içeriği ve Enes Batur'la dalga geçmekten farkı yok. Bu yüzden bu aslında bir bakıma ayrımcılık değil sadece şaka konusu ve nasıl translar hakkında ya da redneckler hakkında şaka yapabiliyorsak bu da şaka yapılması olası bir konu.
Ama o şakalar da kötü etkilenebilir zaten... Joker o şakarlardan birinden doğdu biraz da... Gerçi ne olduğundan hala emin olamasam da TikTok taksilerin amacı kmik olmakmış gibi geliyor ama bilemedim.
isim koymak için klavyeyi yumruklasaydın
Kanal ve kitap paylaşımı yapar mısın
Tarkovsky
Bergman
Breson
Bunuel
Bu yönetmenlerin filmlerini izledin mi @nebuch ?
Hakan Taşıyan
Azer Bülbül
Müslüm Gürses
Bu müzisyenlerin eserlerini dinledin mi rümeysa ?
sonunda