#NasipOlsaGineGitsemYaylaya * Nasip olsa gine gitsem yaylaya Doya doya baksam suna boyluya Senin için yalvarayım Mevla’ya Belki seni bana yazar yaradan * Seni gördüm evvel bahar yaz iken O güzellik sende ilvan naz iken Güller taze iken teller saz iken Belki seni bana yazar yaradan * Yüce dağ başında pınar gözüsün Sürüden seçilmiş körpe kuzusun Güzeller güzeli yayla kızısın Belki seni bana yazar yaradan * Ela göz üstüne eğmedir kaşı Başına bağlamış telli bir poşu Talibi coşkun der bulunmaz eşi Belki seni bana yazar yaradan * Aşık Talibi Coşkun *
Âşık Talibî 20 Haziran 1898 yılında Sivas’ın Altınyayla (Tonus) ilçesinde dünyaya gelmiştir. Asıl adı Hacı Bektaş’tır. Talibî’nin babasının adı Mustafa, annesinin adı Meryem’dir. Talibî, henüz 7 yaşında iken babası tifo hastalığından vefat eder. Talibî, dört kardeşiyle birlikte yetim kalır. Talibî’nin gerçek manada halk aşığı olup dillere destan şiirlerini söylemesi, onu diyar diyar gezdiren Keklik Emine’ye olan aşkı olmuştur. Türkiye’nin hemen hemen her ilini gezmiştir. Hatta yazarlar Talibî’ye “Asrın Evliya Çelebisi” lakabını takmışlardır. Konuşmalarında 5000 kaza, 10000 köy ve nahiye gezdiğini söylermiş. Talibî, hayatının çoğunu Ankara’da geçirmiştir. Bir rivayete göre, bir şairler bayramında “Coşkun” soyadını bizzat M. Kemal ATATÜRK vermiştir. Âşık, şair, ozan her ne derseniz deyin ama ona bir gönül adamı, bir fikir adamı ve aydın da diyebilirsiniz. O, her gittiği yerde ilk olarak okulları, üniversiteleri ziyaret etmiştir. Yavuz Bülent BAKİLER, üniversitede öğrenci iken Talibî’nin sık sık okullarını ziyaret ettiğinden bahseder. Talibî ile ilgili yüzlerce makale yazılmıştır. Önemli araştırmacılardan İbrahim Aslanoğlu, Vehbi Cem Aşkun, Kutlu Özen ve Doğan Kaya gibi yazarlar bir çok makale kaleme almıştır. C.Ü. Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Dr. Doğan Kaya Talibî için şunları söylemiştir: “Sivas’ta yüzlerce halk şairi yetişmiştir. Bunlardan ilk üçünü söyle deseler Aşık Veysel, Talibî Coşkun ve Ruhsatî diye sayabilirim.” Günümüzde de değişik gazete ve dergilerde sürekli hakkında yazılar kaleme alınmaktadır. Bir çok antolojide ismi geçmektedir. Edebiyat dergilerinde Türk şairlerinin önemli isimleri arasında sayılmaktadır. Talibî Coşkun’un o zamanın önemli şairlerinden birisi olduğunun belgesi vardır. Sivas Folkloru Dergisi Ağustos 1976’da Talibî Coşkun özel sayısı çıkarmıştır. Bu sayıda Talibî’ye, Ankara Ü. Dil Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin Prof. Faruk Sümer, Prof. Afet İnan, Prof. Edip Uysal gibi önemli bilim adamlarının da imzasının bulunduğu, 10 profesör tarafından onaylı bir belge verilmiştir. Talibî gittiği her yerde resmi kurumlara bu belgeyi sunarak çeşitli programlar yapmıştır. Bu belgede şu ifadeler yer alıyor: “Talibî Coşkun çok yönlü, içli ve felsefi görüşleri olan bir şairimizdir. Çok seyahat eden ve ilhamlarını memleketin çeşitli konularından alan bu halk ozanımızın zengin bir dili ve kuvvetli bir ifade tarzı vardır. Hayat görüşü orijinal ve ince mizah ve hiciv kabiliyeti, hazırlıksız manalı şiirler söylemekteki mahareti pek şayanı dikkattir. Bugün 75 yaşında olmasına rağmen on binlerce mısra tutan şiirinin büyük bir kısmını halâ hafızasında tutabilmektedir. Bu bakımdan belki dünyada eşine az rastlanır bir kabiliyettir.” Talibi Coşkun hakkında cumhuriyet döneminde onlarca yüzlerce aydın tarafından makaleler yazılmıştır. Türkiye’nin en önemli kaynak ilim adamlarından prof. Fuat Köprülü de Talibi Coşkun’a yer vermiştir. Talibî Coşkun’un hayatının son yılları Vehbi cem Aşkun’un deyimi ile çile ve sefaletle geçmiştir. “Talibi der ki nolurum, Mekanı nerede bulurum, Korkarım garip ölürüm, Mezarımı bulan olmaz.” Bu beytinde söyledikleri aslında şairin hissettikleridir ve gerçekten de kalp krizi geçirerek bir kahvehanede 12 Mart 1976 yılında Ankara’da vefat etmiştir. Şu an mezarının yeri tam net olarak bilinmemektedir. Talibî, hayatının büyük bir kısmını bir gezgin derviş edasıyla gezerek, söyleyerek, neşe, hüzün, acı, keder hepsini bir arada yaşayarak geçirmiştir. Kendi yaşam seyrini ve zaman zaman içine düştüğü karamsarlığı ve bedbinliği şu beyitlerde ifade etmiştir: Bir zaman göl oldum bir zaman aktım, Bir zaman kör oldum bir zaman baktım, Bir zaman da bülbül gibi şakıdım, Vefasız çiçekten gülden usandım Bir zaman Talibî bir zaman Coşkun, Bir zaman akıllı bir zaman şaşkın, Bir zaman yüksek bir zaman düşkün, Bir zaman yalancı kuldan usandım. Türk Edebiyatı ve kültürüne bu kadar uzun süre hizmet etmiş, büyük emekleri geçmiş, Sivas’ı ve Sivas’ın tarihi, sosyal ve kültürel değerlerini tüm Türkiye’yi karış karış gezerek tanıtma imkanı sağlamış bir halk ozanına şimdiye kadar gereken önemin verilmemiş olması bizleri derinden üzmektedir. Bu büyük halk şairine devlet tarafından gereken ilgini gösterilmediğini düşünüyorum.. M. Kemal ATATÜRK tarafından takdirname ile ödüllendirilmiş tek ozandır diyebiliriz. Türkiye’de en çok beğenilen ve okunan “Bir Ay Doğar” türküsünün sözlerinin Âşık Talibi Coşkun’a ait olması kanaatimizce çok önemlidır. Türkünün hikayesi de şöyledir; Âşık Talibi COŞKUN bu şiiri, Sivas’ın Altınyayla ilçesinin Kürkçüyurt köyünden hocanın Döndü isminde güzel bir köylü kızına yazmıştır. Talibi Döndü’yü ilk olarak pencerenin önünden bakarken görmüştür. Ne acı ki diğer eserlerinde olduğu gibi bu esere de maalesef Arguvanlılar sahiplenmektedir. Bu türküyü alan araştırmasında Kürkçüyurt köyünde yaptığımız derlemede orijinalini aşağıdaki şekilde tespit ettik. -Bir Ay Doğar Bir ay doğar ilk akşamdan geceden Şavkı vurur pencereden pacadan Uykusuz mu kaldın dünkü geceden Uyan uyan yar derdine yandığım Uyan uyan yar sinene sar beni Yücedağ başından aşırdın beni Bilinmez dertlere düşürdün beni Niye doğru yoldan şaşırdın beni Uyan uyan yar sinene sar beni Ne bahıyan penceren pacadan Yârim şahin olmuş uçar yüceden Uykusuz mu kaldın dünkü geceden Uyan uyan yar derdine yandığım Uyan uyan yar sinene sar beni Aşağıdan gelir eli boş değil Söylerim söylerim göynüm hoş değil Bir güzeli bir çirkine vermişler Baş yastığı gendisine eş değil Uyan uyan yar derdine yandığım Uyan uyan yar sinene sar beni Sivas’ı ozanlar diyarı ve âşıklar memlekete yapan Âşık Veysel, Âşık Talibi Coşkun gibi güçlü ozanlara sahip olmasıdır. Sivas’ın kültür ve sanat alanında marka bir şehri olmasını istiyorsak, âşıklarımıza, ozanlarımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Talibî, bahar mevsiminde Taşlıhüyük köyüne giderken, tarlalarda yemlik toplayan kızları görür. Bir su kaynağının başında onlarla bir araya gelir. Kızlar, ondan bir türkü söylemesini isterler. İçlerinde maşukası Emine de vardır. Talibî, kızları kırmaz ve şunları söyler: Yüce dağ başında pınar gözüsün Sürüden seçilmiş emlik kuzusun Güzellerin başı yayla kızısın Belki seni bana yazar Yaradan Seni gördüm evvel bahar yaz iken O güzellik sende cilve naz iken Güller gonca iken teller saz iken Belki seni bana yazar Yaradan Elâ göz üstüne eğmedir kaşı Aklımı alıyor gerdan kırışı Yaylanın çiçeği bülbülün eşi Belki seni bana yazar Yaradan Nasip olsa yine gitsem yaylaya Doya doya baksam suna boyluya Senin için yalvarırım Mevlâ’ya Belki seni bana yazar Yaradan Yarim gider kızlar ile düğüne Gerdanının şevki düşer önüne Bilmiyorum bu güzelin sonu ne Belki seni bana yazar Yaradan Talibî derdine derman bulmuyor Âşıklar dünyada murat almıyor Bu zamanda dilek kabul olmuyor Belki seni bana yazar Yaradan
#NasipOlsaGineGitsemYaylaya
*
Nasip olsa gine gitsem yaylaya
Doya doya baksam suna boyluya
Senin için yalvarayım Mevla’ya
Belki seni bana yazar yaradan
*
Seni gördüm evvel bahar yaz iken
O güzellik sende ilvan naz iken
Güller taze iken teller saz iken
Belki seni bana yazar yaradan
*
Yüce dağ başında pınar gözüsün
Sürüden seçilmiş körpe kuzusun
Güzeller güzeli yayla kızısın
Belki seni bana yazar yaradan
*
Ela göz üstüne eğmedir kaşı
Başına bağlamış telli bir poşu
Talibi coşkun der bulunmaz eşi
Belki seni bana yazar yaradan
*
Aşık Talibi Coşkun
*
Agzına yüreyine sağlık büyük usta Allah razı olsun çok güzel yorumladın ve benıde aglattın😭😭😭😭👍
Agzina yüregine saglik .Bizi bizden aldin yine büyülü sesinle 🙏
EYVALLAH BACIM NE YAYLA NE DE KÖYÜMÜZE GİDEBİLİYORUZ. GURBET BİZLERİ SAVURDU. HERKESE SELAM OLSUN
Muhteşem bir ses
Yuryine sağlık vay be vayyyyyyyyyy
Harika böylesi sanatçılar kalmadı maalesef
Âşık Talibî 20 Haziran 1898 yılında Sivas’ın Altınyayla (Tonus) ilçesinde dünyaya gelmiştir. Asıl adı Hacı Bektaş’tır. Talibî’nin babasının adı Mustafa, annesinin adı Meryem’dir. Talibî, henüz 7 yaşında iken babası tifo hastalığından vefat eder. Talibî, dört kardeşiyle birlikte yetim kalır. Talibî’nin gerçek manada halk aşığı olup dillere destan şiirlerini söylemesi, onu diyar diyar gezdiren Keklik Emine’ye olan aşkı olmuştur. Türkiye’nin hemen hemen her ilini gezmiştir. Hatta yazarlar Talibî’ye “Asrın Evliya Çelebisi” lakabını takmışlardır. Konuşmalarında 5000 kaza, 10000 köy ve nahiye gezdiğini söylermiş. Talibî, hayatının çoğunu Ankara’da geçirmiştir. Bir rivayete göre, bir şairler bayramında “Coşkun” soyadını bizzat M. Kemal ATATÜRK vermiştir.
Âşık, şair, ozan her ne derseniz deyin ama ona bir gönül adamı, bir fikir adamı ve aydın da diyebilirsiniz. O, her gittiği yerde ilk olarak okulları, üniversiteleri ziyaret etmiştir. Yavuz Bülent BAKİLER, üniversitede öğrenci iken Talibî’nin sık sık okullarını ziyaret ettiğinden bahseder.
Talibî ile ilgili yüzlerce makale yazılmıştır. Önemli araştırmacılardan İbrahim Aslanoğlu, Vehbi Cem Aşkun, Kutlu Özen ve Doğan Kaya gibi yazarlar bir çok makale kaleme almıştır. C.Ü. Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Dr. Doğan Kaya Talibî için şunları söylemiştir: “Sivas’ta yüzlerce halk şairi yetişmiştir. Bunlardan ilk üçünü söyle deseler Aşık Veysel, Talibî Coşkun ve Ruhsatî diye sayabilirim.” Günümüzde de değişik gazete ve dergilerde sürekli hakkında yazılar kaleme alınmaktadır. Bir çok antolojide ismi geçmektedir. Edebiyat dergilerinde Türk şairlerinin önemli isimleri arasında sayılmaktadır.
Talibî Coşkun’un o zamanın önemli şairlerinden birisi olduğunun belgesi vardır. Sivas Folkloru Dergisi Ağustos 1976’da Talibî Coşkun özel sayısı çıkarmıştır. Bu sayıda Talibî’ye, Ankara Ü. Dil Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin Prof. Faruk Sümer, Prof. Afet İnan, Prof. Edip Uysal gibi önemli bilim adamlarının da imzasının bulunduğu, 10 profesör tarafından onaylı bir belge verilmiştir. Talibî gittiği her yerde resmi kurumlara bu belgeyi sunarak çeşitli programlar yapmıştır. Bu belgede şu ifadeler yer alıyor: “Talibî Coşkun çok yönlü, içli ve felsefi görüşleri olan bir şairimizdir. Çok seyahat eden ve ilhamlarını memleketin çeşitli konularından alan bu halk ozanımızın zengin bir dili ve kuvvetli bir ifade tarzı vardır. Hayat görüşü orijinal ve ince mizah ve hiciv kabiliyeti, hazırlıksız manalı şiirler söylemekteki mahareti pek şayanı dikkattir. Bugün 75 yaşında olmasına rağmen on binlerce mısra tutan şiirinin büyük bir kısmını halâ hafızasında tutabilmektedir. Bu bakımdan belki dünyada eşine az rastlanır bir kabiliyettir.”
Talibi Coşkun hakkında cumhuriyet döneminde onlarca yüzlerce aydın tarafından makaleler yazılmıştır. Türkiye’nin en önemli kaynak ilim adamlarından prof. Fuat Köprülü de Talibi Coşkun’a yer vermiştir. Talibî Coşkun’un hayatının son yılları Vehbi cem Aşkun’un deyimi ile çile ve sefaletle geçmiştir.
“Talibi der ki nolurum,
Mekanı nerede bulurum,
Korkarım garip ölürüm,
Mezarımı bulan olmaz.”
Bu beytinde söyledikleri aslında şairin hissettikleridir ve gerçekten de kalp krizi geçirerek bir kahvehanede 12 Mart 1976 yılında Ankara’da vefat etmiştir. Şu an mezarının yeri tam net olarak bilinmemektedir. Talibî, hayatının büyük bir kısmını bir gezgin derviş edasıyla gezerek, söyleyerek, neşe, hüzün, acı, keder hepsini bir arada yaşayarak geçirmiştir. Kendi yaşam seyrini ve zaman zaman içine düştüğü karamsarlığı ve bedbinliği şu beyitlerde ifade etmiştir:
Bir zaman göl oldum bir zaman aktım,
Bir zaman kör oldum bir zaman baktım,
Bir zaman da bülbül gibi şakıdım,
Vefasız çiçekten gülden usandım
Bir zaman Talibî bir zaman Coşkun,
Bir zaman akıllı bir zaman şaşkın,
Bir zaman yüksek bir zaman düşkün,
Bir zaman yalancı kuldan usandım.
Türk Edebiyatı ve kültürüne bu kadar uzun süre hizmet etmiş, büyük emekleri geçmiş, Sivas’ı ve Sivas’ın tarihi, sosyal ve kültürel değerlerini tüm Türkiye’yi karış karış gezerek tanıtma imkanı sağlamış bir halk ozanına şimdiye kadar gereken önemin verilmemiş olması bizleri derinden üzmektedir. Bu büyük halk şairine devlet tarafından gereken ilgini gösterilmediğini düşünüyorum.. M. Kemal ATATÜRK tarafından takdirname ile ödüllendirilmiş tek ozandır diyebiliriz.
Türkiye’de en çok beğenilen ve okunan “Bir Ay Doğar” türküsünün sözlerinin Âşık Talibi Coşkun’a ait olması kanaatimizce çok önemlidır. Türkünün hikayesi de şöyledir; Âşık Talibi COŞKUN bu şiiri, Sivas’ın Altınyayla ilçesinin Kürkçüyurt köyünden hocanın Döndü isminde güzel bir köylü kızına yazmıştır. Talibi Döndü’yü ilk olarak pencerenin önünden bakarken görmüştür. Ne acı ki diğer eserlerinde olduğu gibi bu esere de maalesef Arguvanlılar sahiplenmektedir. Bu türküyü alan araştırmasında Kürkçüyurt köyünde yaptığımız derlemede orijinalini aşağıdaki şekilde tespit ettik.
-Bir Ay Doğar
Bir ay doğar ilk akşamdan geceden
Şavkı vurur pencereden pacadan
Uykusuz mu kaldın dünkü geceden
Uyan uyan yar derdine yandığım
Uyan uyan yar sinene sar beni
Yücedağ başından aşırdın beni
Bilinmez dertlere düşürdün beni
Niye doğru yoldan şaşırdın beni
Uyan uyan yar sinene sar beni
Ne bahıyan penceren pacadan
Yârim şahin olmuş uçar yüceden
Uykusuz mu kaldın dünkü geceden
Uyan uyan yar derdine yandığım
Uyan uyan yar sinene sar beni
Aşağıdan gelir eli boş değil
Söylerim söylerim göynüm hoş değil
Bir güzeli bir çirkine vermişler
Baş yastığı gendisine eş değil
Uyan uyan yar derdine yandığım
Uyan uyan yar sinene sar beni
Sivas’ı ozanlar diyarı ve âşıklar memlekete yapan Âşık Veysel, Âşık Talibi Coşkun gibi güçlü ozanlara sahip olmasıdır. Sivas’ın kültür ve sanat alanında marka bir şehri olmasını istiyorsak, âşıklarımıza, ozanlarımıza sahip çıkmamız gerekiyor.
Talibî, bahar mevsiminde Taşlıhüyük köyüne giderken, tarlalarda yemlik toplayan kızları görür. Bir su kaynağının başında onlarla bir araya gelir. Kızlar, ondan bir türkü söylemesini isterler. İçlerinde maşukası Emine de vardır. Talibî, kızları kırmaz ve şunları söyler:
Yüce dağ başında pınar gözüsün
Sürüden seçilmiş emlik kuzusun
Güzellerin başı yayla kızısın
Belki seni bana yazar Yaradan
Seni gördüm evvel bahar yaz iken
O güzellik sende cilve naz iken
Güller gonca iken teller saz iken
Belki seni bana yazar Yaradan
Elâ göz üstüne eğmedir kaşı
Aklımı alıyor gerdan kırışı
Yaylanın çiçeği bülbülün eşi
Belki seni bana yazar Yaradan
Nasip olsa yine gitsem yaylaya
Doya doya baksam suna boyluya
Senin için yalvarırım Mevlâ’ya
Belki seni bana yazar Yaradan
Yarim gider kızlar ile düğüne
Gerdanının şevki düşer önüne
Bilmiyorum bu güzelin sonu ne
Belki seni bana yazar Yaradan
Talibî derdine derman bulmuyor
Âşıklar dünyada murat almıyor
Bu zamanda dilek kabul olmuyor
Belki seni bana yazar Yaradan
Teşekkür ederim...
Türkü tadında kalın...
Belki seni bana yazar Yaradan
sivas Altınyayla yöresine ait eser.
😢😢😢😢😢
Başta çalan türküyü bilen var mı?
Neşet Ertaş Ustamız'ın Kurusa Fidanın türküsü başta çalan...
Kuruşa yaprağın güllerin solsa