Video içeriği dışında her şey var yorumlarda. Fanatikleşmeden adamın fikirlerini tartışamıyor musunuz? tamam sevindin, şimdi adamın dediklerine kulak as, karşı tez üret, adam da sevinsin.
Ayn Rand'dan bir alıntı: "bencil kişi, salt anlamda bakıldığında başkalarını feda eden kişi değildir. başkalarını herhangi bir şekilde kullanma ihtiyacının üstüne çıkmış kişidir. onun işlerliği, diğer insanların kanalıyla değildir. birincil anlamda onlarla ilgilenmemektedir. amacı da, düşüncesi de, arzuları da, enerjisinin kaynağı da, hep onların dışındadır. bir başka kişi için var olmakta değildir, kimseden de kendisi için var olmasını istememektedir. insanlar arasında oluşabilecek tek kardeşlik, tek karşılıklı saygı bu yolla olabilir."
Cemre bu zamana kadar ki videolarının neredeyse tamamında belirlediği konular üzerine düşünce üretmiş felsefecileri referans alarak kendi düşüncelerini aktarıyor. Fakat müslüman olmasını sağlayan kutsal kitap üzerinde çok çok az konuşuyor. Ben arafta bir insan olarak, Cemre'nin fikirlerine saygı duyuyorum ve ilgi ile takip ediyorum. Benim beklentim kutsal kitabı mantık süzgeci ile irdelemesi ve kutsal kitabın hangi ayetleri onu nasıl etkilediğini bize aktarmasıdır. Çünkü ben insanoğlunun bile düşüncelerinden etkilenen biri olarak, yaratıcı tarafından yazıldığı söylenen kitabı okurken büyük beklenti içerisine giriyor ve hayal kırıklığına uğruyorum. Daha öncesinde bu konular üzerinde düşünen biri değildim oruç tutan ve cuma namazlarına giden ortalama bir müslümandım. Sonrasında Cemre'nin blogu olsun, Caner Taslaman ve Emre Dorman gibi hocalar olsun bu isimler sayesinde islamdaki hurafeler konusunda sorgulamalar yaptım. Hurafeyi defettik ama sonrası pek iç açıcı olmadı :D yani aynı kafa ile dine bakınca kafama yatmayan konu çok. Bu isimler hurafe ve tasavvuf konusunda son derece rasyonel sorgulamalar yaparken konu kutsal kitaba geldiğinde tamamen farklı bir tutum sergiliyorlar ve bu durumu bana göre es geçiyorlar. Çoğu zaman konuşmaları yaratıcının varlığı ve yokluğu üzerine ve çoğu argümanları deist argümanları. Konu islam dinine gelince islam dininin yaratıcının dini olduğuna dair tatmin edici bir sorgulama ve sorgulama neticesinde tatmin edici bir sonuç sunduklarını ne okudum ne de dinledim bilen var ise lütfen yorum yazsın. Bana kalırsa bu insanlar da kendilerine yaratıcının varlığı konusunda ikna etmiş ancak din konusunu muğlak bırakmışlar. İşlerine gelen ayetleri referans verip konunun çokta üstünde durmadan felsefe yapıyorlar. Cemre son olarak senden tekrar rica ediyorum kutsal kitabı okumuş biri olarak seni etkileyen ve müslüman olmanı sağlayan nedir ? Bu konu ile ilgili video çekersen çok sevinirim.
Cemre bey, 15.54 te kişisel çıkarlarımın maksimize edilmesi konusunda çok farklı düşünüyoruz. Mesela o cheater dediğin kuş çıkarını maksimize ettiğini sanıyor ama kinci kuş bir kere kandıktan sonra bir daha da kanmiyor. O zaman neymiş cheater kuşun yaptığı kişisel çıkarımı maksimize etmiyor. O yüzden kişisel çıkarının maksimizesi başkalarını düşünüp onlardan sana fayda gelip zarar gelmemesiyle sağlanır yoksa onları kaziklamakla değil. Şahsen birisine iyilik yapıp kötülükten sakınırken karşılık bekliyorum, alamayınca kinci kuş gibi davranıyorum.
Ayn rand karma gibi bir sistemden bahsetmez.. kesinlikle bazı kitaplarında açıkça belirtmiştir " bu felsefeyi benimseyince başarı garanti diye bir kural yoktur" diye objectivist yaşayış olması şart değil.. ama kendi aklını kullandığın , kendine somut nedenlerden dolayı saygı duyduğun bir hayat genel olarak bireyin çıkarınadır. Ahlak ve hayat amaçlarını kendi beynini kullanarak bulursan daha fazla motive olursun hayata karşı. The term “interests” is a wide abstraction that covers the entire field of ethics. It includes the issues of: man’s values, his desires, his goals and their actual achievement in reality. A man’s “interests” depend on the kind of goals he chooses to pursue, his choice of goals depends on his desires, his desires depend on his values-and, for a rational man, his values depend on the judgment of his mind. Desires (or feelings or emotions or wishes or whims) are not tools of cognition; they are not a valid standard of value, nor a valid criterion of man’s interests. The mere fact that a man desires something does not constitute a proof that the object of his desire is good, nor that its achievement is actually to his interest. To claim that a man’s interests are sacrificed whenever a desire of his is frustrated-is to hold a subjectivist view of man’s values and interests. Which means: to believe that it is proper, moral and possible for man to achieve his goals, regardless of whether they contradict the facts of reality or not. Which means: to hold an irrational or mystical view of existence. Which means: to deserve no further consideration. “The ‘Conflicts’ of Men’s Interests,” The Virtue of Selfishness, 50
Bu tür bir anlayış ensest, bestiality, necrophilia, uyuşturucu, polygamy, self harm gibi sorunlara cevap veremez bu yüzdende böyle bir ahlak anlayışı -bence- temellindirilemez. Ayrıca ilk ahlak felsefesi videosunda bahsettiği nedenlerden ötürü bağlayıcılığıda olmaz.
"Zevk ve mutluluk da bir şeyin iyi olduğunun direkt kriteri değildir" .. :) çok doğru.. elindeki sigarayı sallayarak (bilinçli mi bilinç dışı mı..? ) söyleyince daha bir doğru...
Ayn Rand bencilliğin ahlakında kişinin kendi faydasını maksimize etmek için başkalarının hakkını yemesini şöyle kısıtlar:” Sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma” bu yasaya tüm bireylerin saygı gösterip uyması gerekir.Bu şekilde kimse kimsenin hakkını yemez,kimse kimseye kötülük etmez, çünkü ederse yani bu yasadan çıkarsa günün birinde bir başkası da ona kötülük eder ,yasadan çıkar demektir, kişiler bu yasaya uyarak maksimum fayda sağlar.
Fakirim, kendi patatesimi, domatesimi v.s kendim ekiyorum ama adam haklı beyler. Kuyudan içme ve sulama suyumu çıkarttığım motoru/dinamoyu ben icat etseydim burası yerine o üst tabakada olurdum. Suyu kuyudan çıkartabiliyosam motoru yapan adam saolsun :)
Güzel kardeşim haklı olduğun yer var ama sonuçta sende o motora para verip alıyorsun,emek harcıyorsun herkes icat yapamaz ,sen icat yapamadığın diye alt tabakada olma hakkın yok belki senin farklı yeteneklerin vardır. sende motoru icat eden adamın ihtiyaçlarını karşılıyorsun patetes,domates gibi ..
@@sinansaydan5197 Sen patates yapmazsan başkası yapar. Adam gider patatesi başkasından alır. Ama o adam motoru yapmazsa öyle elini kolunu sallayan herhangi birisi yapamaz. Motorsuz kalırsın.
Neden bilimsel gelişmeleri kapitalizmle bir tutuyorsun diye soranları da (dakika 25:16) , Daron Acemoğlu'nun Ulusların Düşüşü isimli kitabı okumaya davet ediyorum. O kitapta bu denkliği çok açık bir şekilde anlatır.
18:30 Cemre abi başkalarını kullanmanın yanlış olduğunu cheater kuşlarla temellendiremez misin? Cheater kuşlar bu dvranışları yüzünden ölüyor ve bu kişisel yararı en üst seviyeye çıkaran bir şey değil. :)) 23:30 Fayda-Çaba ters yazılmış. Grafikte sınırlı olan çaba gibi olmuş fakat sınırlı olan faydadırı savunuyorsun abi.
kendimizi aniden var olmuş ve asla yok olmaya izin verilmeyen bi formda yaşamaya muhtaç şekilde bulmuşken tanrının merhametinden ya da özgür iradeden nasıl bahsedebiliriz ?
bence artık hepimiz şunu az çok anladık; herhangi bir dine dayanmadan ahlakı temellendirmek “imkansızdır” . artık daha farklı konulara gelebilirsin Cemre. Kuran’ın bir ilahi kitap olduğunu kanıtlayabilir misin ? Neden İslam en doğru dinde diğerleri bâtıldır ? Bir insan İslam’a neden inanmalı -ahlakı temellendirmek dışında tabii :) - . Ayrıca Cemre şunu belirtmekte fayda görüyorum; senin gerçek islam dediğin şey , yani dine olan bakışın ne kadar tutarlı kendi içinde , bunu ayrıca tartışmak gerekiyor . Çünkü hadisleri reddediyorsun ve Kuran’ı kendine göre yorumlama işine girişiyorsun-meallerden o da - ( yanlış anlamayın arapçacı değilim ama bu bir gerçek, asıl metini okumak lazım yorumluyorsan bir yazıyı ,çünkü farklı mealler var piyasada - çabalarını çok değerli buluyorum ancak felsefeden teolojiye girip Kuranı ve İslamı da somut ve akılcı gerçekler üzerine “temellendirirsen” güzel olur . Ve konuşmaların bir bütün haline gelir sanıyorum. esenlikler ...
Vaay hatta şöyle bişey aklıma geldi senin bu yazdıklarını okurken Enver 33. Allahı, islamı yada kuranı temellendirmeye çalışmak kaçınılmaz olarak dünyevi şeylerle olacağı için bu da Cemrenin hep söylediği herhangi bir dine dayanmadan ahlakı temellendirmek “imkansızdır” lafı gibi oluyo. Buna göre Allahı islamı temllendirmek imkansız oluyo :D
Nietzche "sonsuz tekrar"a inanmıyor zaten, sadece böyleymiş gibi yaşamanın fayda sağlayacağını söylüyor. Ayrıca bunu izlerken bağdaştırdım, "The Great Crunch" diye bir evren sonu teorisi vardır. Bir makalede -CMB'de birtakım "izler" üzerinden gidilerek- evrenin böyle bitip yeniden önceki evrende olan koşullara göre değişken bir şekilde yeni bir evrenin oluşmuş olabileceğini söylüyor. Tabii oldukça zırva ama eternal reccurence'a uyuyor.
Avrupada kısmi de olsa özel mülkiyet vardı. Çiftçilik ve toprak sahipliği vardı. Büyük toprak sahipleri kont, dük vs. oluyordu. Küçük toprak sahipleri de köylü oluyordu. Braveheart filminde de işlenir bu konu. Toprak sahibi olmayanlara Rusyada serf, Osmanlı'da maraba denirdi. Avrupa ile doğuyu karıştırmayalım.
zevk ve acıyla dolu bir hayat arasında güçlü bir ilişki vardır. ama zevk (hedonism) in ahlakı ve hayat amacı olarak alınmasına karşıdır ayn rand...eğer istedğimiz gibi bir hayat yaşayabilirsek zevkin ve mutluluğun bir yan etki olarak geleceğini savunur. acı ve zevki rehber almaz ama bir gösterge olarak alır. tamamen yanlış anlamışsın. Hedonism ¶ In psychological terms, the issue of man’s survival does not confront his consciousness as an issue of “life or death,” but as an issue of “happiness or suffering.” Happiness is the successful state of life, suffering is the warning signal of failure, of death. Just as the pleasure-pain mechanism of man’s body is an automatic indicator of his body’s welfare or injury, a barometer of its basic alternative, life or death-so the emotional mechanism of man’s consciousness is geared to perform the same function, as a barometer that registers the same alternative by means of two basic emotions: joy or suffering. Emotions are the automatic results of man’s value judgments integrated by his subconscious; emotions are estimates of that which furthers man’s values or threatens them, that which is for him or against him-lightning calculators giving him the sum of his profit or loss. But while the standard of value operating the physical pleasure-pain mechanism of man’s body is automatic and innate, determined by the nature of his body-the standard of value operating his emotional mechanism, is not. Since man has no automatic knowledge, he can have no automatic values; since he has no innate ideas, he can have no innate value judgments. “The Objectivist Ethics,” I am profoundly opposed to the philosophy of hedonism. Hedonism is the doctrine which holds that the good is whatever gives you pleasure and, therefore, pleasure is the standard of morality. Objectivism holds that the good must be defined by a rational standard of value, that pleasure is not a first cause, but only a consequence, that only the pleasure which proceeds from a rational value judgment can be regarded as moral, that pleasure, as such, is not a guide to action nor a standard of morality. To say that pleasure should be the standard of morality simply means that whichever values you happen to have chosen, consciously or subconsciously, rationally or irrationally, are right and moral. This means that you are to be guided by chance feelings, emotions and whims, not by your mind. My philosophy is the opposite of hedonism. I hold that one cannot achieve happiness by random, arbitrary or subjective means. One can achieve happiness only on the basis of rational values. By rational values, I do not mean anything that a man may arbitrarily or blindly declare to be rational. It is the province of morality, of the science of ethics, to define for men what is a rational standard and what are the rational values to pursue. Playboy Interview: Ayn Rand Playboy, March 1964 ¶ This is the fallacy inherent in hedonism-in any variant of ethical hedonism, personal or social, individual or collective. “Happiness” can properly be the purpose of ethics, but not the standard. The task of ethics is to define man’s proper code of values and thus to give him the means of achieving happiness. To declare, as the ethical hedonists do, that “the proper value is whatever gives you pleasure” is to declare that “the proper value is whatever you happen to value”-which is an act of intellectual and philosophical abdication, an act which merely proclaims the futility of ethics and invites all men to play it deuces wild. “The Objectivist Ethics,” The Virtue of Selfishness, 29
Türkiye'de yaşıyor olmanın bir faydası 21:53 civarı bahsedilenlerin sık sık görülebilir olması. Sırf Türkiye'de yaşıyor diye belki Ayn Rand'ın göremediğini gördü adam.
Bunu daha önce düşünmemiş olmana ihtimal bile veremiyorum fakat benim bu konuda bir düşüncem var. Bir soru olarak algılanırsa daha iyi olur. Bunun kendi içinde tutarlı bir sistem olup olmadığını merak ediyorum sadece. Kafam hayli karışık ergenlikte olmamın da katkısıyla. Ya teizm ya nihilizm videosunu izledim. Tanrı inancı olmadan ahlakı temellendiremeyeceğimiz gerçeğini reddedemem. Fakat eğer bu dünya yüzündeki fikirlerden sadece ikisi doğru olabilirse, ki bence nihilizm doğru, günlük yaşamdaki uygulamaları veya kararları nihilizme göre vermek çok zor olacaktır. Nihilistik düşünce sistemimde tanrıya yer yok. Başından beri insanlar komün yaşamı sürerli kılmak amacıyla belirli davranışları daha kârlı bulup bu yönde adapte olmuşlardır. Genler ile aktarılan bu bilgiler, ahlaki eylemler olarak bize miras kalmıştır. Bahsi geçen bebek laboratuvarlarıdaki deneylerin gösterdiği gibi, birine yardım edilmesini içgüdülerimiz daha doğru ve iyi bulur çünkü toplu yaşamda düzeni sağlayacak olan budur. Yine aynı şekilde, bize benzeyenleri kayırma ve bize benzemeyenlere zarar verme eğilimimiz hayatta kalma şansımızı arttırdığı için vardır. Yine Cemre'nin bir videosunda görmüştüm, bu saydıklarım ahlakın "ne için"leri değil, "neden"leridir. Ne için sorusuna yanıt vermemizin tek yolu teizmden geçer. Lakin teizmdeki ahlaki sistemlerin de yine adapte olmak ve birlikte yaşamı çekilir kılmak "için" oluşum gösterdiği göz önünde bulundurulursa "ne için" sorusunun tek yanıtı "toplu yaşamı sürerli kılmak için" olacaktır. Bu kadar. Daha kutsal bir sebebi yok. Nihilizm dışındaki düşüncelerin varlık sebebi ise nihilizmin olaylar karşısındaki vurdumduymaz tavrının türün devamlılığı açısından kârlı olmayacak olmasıdır. Anlam yoktur fakat bunu günlük hayatta uygulayamayız. Çünkü bu, zaten entropi ile sürekli düzensizleşen dünyamızı kaosa sürükler. Tüm sistemlerimiz, ahlaki sistem de dahil; kaostan kaçmaya, delik su bidonunu elimizle bir anlığına da olsa tıkamaya yöneliktir. Kısacası, diğer ahlak felsefelerine bir temellendirme yapamayız fakat uygulanabilirlerdir çünkü öbür türlüsü kaostur.
Gök Böri Hayır aslında gayet uygulanabilir, ki uygulanıyor da. İnsanların vurdumduymaz nihilist yaşaması dünyayı kaosa sürükler demişsin, doğru ama banane. Eğer benim faydamı maksimize etmem için kötülük yapmam gerekiyosa neden yapmıyayım, dünyaya ne olursa olsun eğer bu dünyada oluşacak kaos beni etkilemediği sürece banane. (Ayrkca bu kaosun beni etkilemesi de gerekmiyor. Dünya üzerinde bu tarz bir karmaya inanmak pek mantıklı değil Cemre de bu konudan bahsediyo bu videoda. Kaç tane diktatör yaptığı kötülüklerin cezasını çekti? Eğer insanların aklındaki bütün kötülğkleri yapan salt bir kötüysen ve elinde insanlarj bastırabileceğin gücün yoksa belki bu oluşan kaos seni de etkileyebilir. Ama eğer insanları manipüle etmeyi bilen, elinde güç olan, salt bir kötüden ziyade faydanı maksimize etmek için gerektiğinde iyi gerektiğinde kötü takılan bir insan bu baksettiğin oluşabilecek kaostan etkilenmez.)
Gök Böri Ayrıca işin içine teizm gidince evrimsel sürecin kontrolünün de tanrının elinde olduğunu farketmek gerekir. Yani teizmde tanrı kendi tanımladığı iyi ve kötüyü evrimsel süreç yoluyla insanların vicdanında yaratmıştır. Bu durumda teizmde ahlak yopluma adapte olmak "için" değil Allah istediği "için" vardır.
Ayberk UZUN Evet teizmi doğru kabul edersek tanrının insanların içine fıtrat diye tanımlanan bazı güdüleri koyduğu doğru olur fakat ben teizmi doğru kabul etmediğimi belirtmiştim dolayısıyla bu sistem kendi içinde tutarlı olsa da bana teizm tümden mantıksız geliyor. Benim kastetmek istediğim şey şuydu. Nihilizm doğrudur ve bazı ahlaki sistemeleri uygulamamız doğaldır. UygulaMALIyız demiyorum, uygulanması doğal bir süreçtir diyorum. Çünkü nedeni ve anlamı olmasa da, tüm canlılar kendi türlerinin yok oluşa sürüklenmesini önlemek için birtakım adaptasyonlar geliştirir. Ahlak da bunlardan biridir. Ve ahlaki sistemlerin hiçbiri mutlak ve sabit değildir elbette, çünkü iyi ve kötü mutlak gerçeklikler değil, davranışların insan türünün faydasını maksimize edecek şekilde sınıflandırılmasıdır. Eğer senin faydan maksimize oluyorsa kötülük yapmaman için hiçbir sebep yok. Yapmamalısın diye bir cümle de kurulamaz zaten. Sadece, ahlaki bazı sistemlerin uygulanması için temellendirme şartı aranmamalıdır çünkü temellendirme yapılamayacaktır, tek temel insanın varlığını sürdürme çabasıdır ve ahlak da tıpkı beslenme gibi, üreme gibi doğaldır demeye çalışıyorum.
Gök Böri Anladım. Buna kesinlikle katılıyorum. Tabiki temellendirme yapmadan ahlaki sistemler uygulanabilir. Dediğin gibi birilerine "-meli, -malı" kavramlarını kullanmadığımız sürece yapılabilecek en rasyonel tutum da zaten bu olacaktır. 👍
Müslüman birisinin var olmamış olmayı iyi bir şekilde yaşamaya tercih etmesini mantıklı buluyorum; zira, cennetten kovulan günahkar ikilinin kavminden birisi olmak arzu edilmeyen bir durum olurdu
Merhaba Cemre Abi. Felsefenin her dalı ile ilgili fazlasıyla kitap okudum ve okumaya çalışıyorum. Tüm dallarıyla ilgilenmeye çalışıyorum. Tabii ki de felsefenin bitmeyeceğini biliyorum. İlk sevdiğim filozof Albert Camus'un başkaldırı düşüncesi hakkında ne düşünüyorsun? Ayrıca, psikoloji ile ilgili herhangi bir video gelecek mi?
Hacı sen bu ayn rand aşkına rağmen nasıl hiç bioshocktan bahsetmedin nasıl kaçırdın bu şaheseri bu oyunun senden daha fazla hitap edeceği biri yoktur herhalde
Aa ne kadar üst düzey bir hız aa. Ben bilseydim böyle hızlı olacağını youtubeyi kapatmaz beklerdim. Sanırsın sen bekletmedin de ben beklettim su içtiğim için, aa. Işık , hızını görse utanır ışık hızından . Yok yani böyle bir hız. Tdk ya gitsek hızın tanımı değilir yani o derece bir hız.
Etik bir hayvan popülasyonunun birlikte daha iyi bir yaşam gütmesi için birbirlerine karşılıklı göstermiş oldukları yardımdır. Mutualizm gibi bir şeydir, hatta direkt olarak odur. Bunu temellendirmek için insanın bir hayvan olduğunu kabul etmek, bağlayıcı kılmak için gelecek nesillere gen aktarmayı bir hayvanın çıkarı bulmak gereklidir. Buna ne dersin Cemre
kar maksimizasyonu için ''teatral'' yaşamak şart gibi bir şeydir veya kaçınılmazdır diyim cemrenin dediklerinden ben bunu anladım özetle dışardan baktım yeşil türbe içine girdim yarabbi tövbe kıps;)
yapay zeka için konuşursak bu konuyu aslında gelecekte bizi kötü şeyler bekliyor olabilir gerçekten de çok yetenekli bir makinenin veya yazılımın ahlaken dosdoğru olması beklenemez heralde?
Melih yooo doğru. Olay şu; çabam aynı kalsın, hatta daha az çaba sağlayayım. Ama fayda devamlı artsın. Fayda yatay eksende artıyor. Çaba dikey eksende.
Sanırım kaygın; ahlakın ne olup olmadığı, iyi ve kötünün ne olup olmadığından daha çok, ahlaksal iyinin ödüllendirilip ödüllendirilemeyeceği ya da ahlaksal kötünün cezalandırılıp cezalandırılamayacağı. Bilmiyorum, ben öyle anladım en azından. Ömrün yetmeyeceği düşüncesiyle ahlaklılığa karşı motivasyonumuzu kaybederiz düşüncesi belki.
ideolojilerde dert, aşk, eylem üçlüsü olmak mecburiyetindedir. ben bunu Ali Şeriati'nin İkbmuhtaçtır ve Kendisi Olmayan İnsan kitaplarında okumuştum. oradan alıntılayarak devam edyorum. ideolojilerde dert, aşk, eylem üçlüsü olmak mecburiyetindedir. zira olmazlarsa başarı elde edemezler. kalıcılık yakalayamazlar. dert insanın veya ideolojinin aklına takılan herhangi bir sorun, yeryüzündeki bir bozukluktur. aşk ise bu sorunu ve bozukluğu gidermek için insanın yapıştığı ideoloji veya felsefe akımıdır veya ideolojinin bunu gidermek için ortaya attığı düzeltme teklifidir. eylem ise senin bu ideolojiye yapışarak o bozukluğu gidermek için harekete geçmek "ben" kavramını "biz" kavramına feda etmen veya ideolojinin insanı buna itmesi, insanı gönüllü olarak kendini fedaya davet etmesidir. dinin dışında hiçbir ideoloji eylemi gerçekleştiremez ve eylem olmadan dert ve aşk aynı kalpte huzur ve uyum içinde yaşayamaz, bulunamaz. neden din? çünkü din dışı ideolojilerde gaye zevktir, ana hedeftir. dinlerde ise kutsal ideye erişmek için çekilen acı ve ızdırap zevktir. dinlerde kutsal bir ideye erişmek için ızdıraba tahammül eden bir kimse zevk alıyor; bu ızdırap dine inanan kimse için bir hedefe varma yolunda zevk veya lezzetttir. oysa diğer akımlarda zevkin bizatihi kendisi hedeftir. bu ise "biz" kavramını "ben" kavramına feda eder ve işin sonunda sartre çıkıp der ki "özgürlükten kastım bu değildir" ölümden sonrasını, ahireti vaat eden tanrı veya tanrılar olmadan ahlakı temellendiremezsiniz. ahlak kuralları getirebilirsiniz fakat bunları kitlesel bir hale sokamazsınız. bundan dolayıdır ki tarihin hiçbir döneminde dini, herhangi bir tanrısı ve ölümden sonraki hayatı olmayan bir toplum var olamamıştır. tanrı ve ahireti devreden çıkartırsanız akıl ile ahlak çatışır. ancak teist ahlak geçerliyse her zaman rasyonel ahlak geçerlidir. bu yönüyle insan herhangi bir dine inanmasa bile dine muhtaçtır.
6 ปีที่แล้ว +2
24:00 çaba - fayda*zaman grafikleri aslında onlar. ek yapmış olayım
Anlattıklarından anladığım kadarıyla Ayn Rand'ın hipergamisi oldukça yüksekmiş(Üstün-İnsan övgüsü vb.) ve komünizmden kaçıp gelmiş biri olarak böyle olması, bir dereceye kadar anlaşılabilir tabii
"bir çıkarı yoksa insanların çoğunluğu niye ahlaklı olsun. ahlaklı olmayacakları için de o söz konusu ahlak kuralları temelsizdir " demek yanlış ve bu konuda sabit fikirlisin. bu konuda sabit fikirli olunca da sıçıyorsun. bir şeyin temeli ona uyulup uyulmamasından bağımsızdır. senin dediğin senaryoda uyulmayan ahlak kurallarının bir yanlışı yok ki, "ahlak"sızların sorunu var. dini sebeplerden takıntılı hale gelmişsin buna. e sen böyle saçmalarsan insanlar tabi de 19:14 deki gibi cevap verir. sen onların random gülüşüyle takındığını iddia ettiğin tavrı takınmış oldun. bu da komik.
Sayın Cemre Demirel Din Felsefesi ve Dinler Tarihiyle İlgili video çekebilirmisiz?? Hatta Kuran ayetleriyle mutabık olan verileride paylaşırsınız.O zaman yapacağınız bu çalışma daha bir etkileyici olur. Ben sadece bir tavsiyede bulundum.Yapacağınız diğer çalışmalarınızdada başarılar dilerim. Birde Cemre kardeş böyle monolog bir konuşma yapmasanda başka anti-tez sunabilecek bir arkadaşla karşılıklı konuşabileceğiniz canlı yayın yapsanız daha verimli olmaz mı?? Hem Canlıyı yayını izleyen insanlarda sizleri dinlerler rasyonel olandan yana tercihini yaparlar.Böyle daha bir hoş olur. İyi günleriniz olsun.....
aynen,empati ile oluşturulan kurallara "allahın kuralları" deyince dayanağınız hazır olmuş oluyor.öteki türlü kimse kabul etmez valla,yanlış yaparsınız
35.56 da ayn rand a şunu diyor 'anladın mı?' skdfjna. böyel bir videonun altına bu yorumu yazdığm için herkesten özür dilerim sadece tebessümümü sizle paylaşmak istedim.
Merhaba, sürekli ateistlerin ya da dinlere inanmayanlarin ahlaklarini temellendiremediklerini soyluyosun. Fakat temellendirme derken neyi kastettigini acikca söylemen gerekir. Örnegin sana göre bir hristiyan, bir müslüman, bir yahudi ya da baska bir dine mensup kisi , ahlakini temellendirebilir ama bir ateist kesinlikle seyler hakkinda "iyi" ya da "kötü" diyemez. Peki sorum su : Bir hristiyanla, bir yahudinin ya da bir müslümanla bir budistin ahlak anlayislari tamamen farkli, hic biri ahlakini ayni sekilde temellendirmiyor. Yani en iyi olasilikla bu dinlerden biri haric diger din mensuplarinin hepsi ahlaklarini yanlis ve hatali temellendiriyorlar. Peki neden her videonda ballandira ballandira ahlaki sadece dine inanalar temellendirir diyorsun? Birakalimda insanlar ahlaklarini temellendirmeyiversinler, yanlis temellendireceklerine. Görüldügü gibi MUTLAK bir ahlak anlayisi mevcut degil. Ahlak bireysel ve öznel bir kavram olmakla birlikte insan dedigimiz canli sosyal bir varlik oldugu icin , AHLAK kavramini; gelenekten, görenekten, kültürden, medeniyetten ayri düsünemeyiz. BIr seyin iyi ya da kötü olduguna ancak ve ancak bireyin kendisi karar verir. Ahlakin temellendirmesini insanlar en saglikli sekilde ancak AKIL yoluyla yaparlar DIN yoluyla degil. Hicbir otoritenin ( Siyasi ya da Dini ) onayina ihtiyacimiz yok. Aklin kilavuzlugunda yasamayi basarabilen her insan bunu farkeder. Umarim okuyup cevap verirsin. Saygilar.
Ceyhun Köroglu Cemre videoda özellikle bundan bahsetti zaten. Ahlâkı temellendirmek ile ahlakın bağlayıcı olması farklı şeylerdir. Bir din yanlış olsa bile ahlakı, "kadiri mutlak tanrı" adı altında temellendirebilir. Ancak bu ahlak, söz konusu din dışındakileri bağlamayabilir. Şöyle ki; bir dinin tanrısı yüzmenin kötü olduğunu, dolayısıyla insanların yüzmekten uzak durması gerektiğini söyleyebilir. Aynı tanrı yoğurt yemenin ise iyi olduğunu ve insanlara yoğurt yemesi gerektiğini de söyleyebilir. Gücü her şeye yeten ve kainatı yaratan bir tanrının koymuş olduğu bu kurallar, o dine inanan insanlar için bir ahlakın temelini oluşturur. Çünkü insanları da yaratan o'dur ve yaratan, yarattiklariyla ilgili iyi veya kötüyü en iyi bilendir. Ya da yarattiklari için iyi ve kötü ayrımını yapabilecek güce sahip tek mutlak kişidir. Bu açıdan ahlakın temellendirilmesi için felsefi olarak bir sorun yok. Ancak ateizmde subjektif görüşler ön plana çıkar ve ateizmi savunan insanlar arasında, ahlaki temellendirmek adına ortak bir payda bulamaz. Mesela ateist birine göre inek yemek kötü olmayabilir. Çünkü karnı doyar ve ihtiyacı olan besinleri ondan sağlar. Ancak başka bir ateiste göre her can kutsal sayılması gerektiğinden, inek yemek kötü olabilir. Ateizmde iyi ve kötü sınırı kişiden kişiye değişebildiği için (insanların duygularına, tecrübelerine, arzularına vs bağlı olarak) ahlakın temellendirilmesinden söz edilemez. Dinle temellendirilen ahlâkların bağlayıcı olması konusuna gelirsek, bu din yanlış veya doğru, hangisi olursa olsun farketmez, herkesi bağlamak zorunda değil. Yüzmenin kötü olduğuna inanan bir dinin ahlaki, sadece ona inanan kişileri bağlayabilir. Bir müslümanı ya da budisti bağlamak zorunda değil.
Büşra Türedi Hımm anladım, demek bir yahudinin bir müslümanın ahlakı kritik etmeye ehliyeti var, ama bir ateist bu konularda kelam edemez öylemi? Ve bu durumun sebebi yalan da olsa yanlis da olsa ilahi bir dayanak noktasına sahip olmaları. Tekrar soruyorum yeri gelmisken; bir yahudiyi ele alalım. Ya din diye yaşadığı hayat tamamen hatalıysa, yanlışsa, hikayeyse; bu durumda nasıl olurda herhangi bir ahlaki konuda bu yahudinin " IYI ya da KÖTÜ " kanaatine; " Ahlak Temellendirme " diyebiliriz? Buna uygun tanım, Minareyi kılıfına uydurmak olabilir. Adam binlerce yıl öncesinin masallarına dayanarak ona iyi buna kötü diyebilecek. Ama ne hikmetse aklın kılavuzluğunda yaşayan, rasyonel, bilimsel yönteme önem veren bir ateistin bu konularda bir yargıya varması mümkün değil. Cemrenin ve onun gibi düşünenlerin hatalı olduğu konu şu, insanın bir düzen ve uyum icinde yasayabilmesi ve tutarlı bir ahlak anlayışına sahip olması için " AHLAKLI YAŞAM KURALLARI " diye yazılı , sözlü bir listeye ihtiyac duydugumuzu düsünmeniz. Temellendirme dediğiniz şeyin altı boş, hic bir islevi , fonksiyonu yok! Ahlak EVRENSEL değildir. Mutlak bir ahlak olmamistir, olmayacaktir. Her bir bireyin ahlaki konulara bakisi kendine özgüdür. Cevabımı bir örnekle bitireyim, avrupada yasayan biri olarak yaziyorum, avrupada ateistlerin oranı azımsanmayacak kadar fazla, artı inançlı insanlarda gündelik yaşamlarında hicde dine referans vermezler, gayet seküler bir gündelik yasamdan sözediyorum. Ama yinede bu insanlar uyum icinde harika sartlarda yasiyorlar ve bir ateist yaya yolunda saygili davranarak yayalara yol veriyor, ya da cevre hassasiyeti inanilmaz gelismis olabiliyor. Bunlari devlet baskisiyla yapmiyor. Peki nasıl ve neden yapiyor? Iste sizin "ahlaki temellendirme" dediginiz yere herhangi bir Dini koymadan, BiLiNÇ ile yapiyor. Yani Akılla. Son söz: "Doğada iyi ya da kötü diyebileceğimiz hiçbirsey yoktur" Spinoza.
Ceyhun Köroglu Sorduğun soruya müsadenle bir soruyla karşılık vermek istiyorum. Iyi ve kötü nedir? Örnek olarak verdiğin yahudi birinin dini inancı veya yasadigi hayatı ve hatta iyi-kötü tanımı yanlış olsa bile yine de bunu "kadiri mutlak güç" ile temellendirebilir. Bir şeyin dogru/yanlış olması ayrı, temellendirilebilmesi ayrı. Mantıksal açıdan düşünürsek "her şeyi yaratan" birinin koyduğu kurallar mutlak olabilir, çünkü zaten en basta her şeyi o yaratmıştır ve iyi ile kötünün ayrımını da yapabilecek güce sahiptir. (Bahsettiğimiz din ya da tanrı ister yanlış olsun, ister doğru) Kavramsal açıdan baktığımızda tanrı denilen şey, yani gücü her şeye yeten şey iyi-kötü ayrımını yapmada dayanağı olan bir temel olabilir. Ancak tanrı dışına çıktığımızda, ahlakı temellendirme işini kime emanet edebiliriz? Her yanıyla subjektif olan bireylere mi? Zaman geçtikçe yanlışlanabilme payı olan bilime mi? Gözlemlediğimiz doğaya mı? Yoksa rasyonel olduğunu düşündüğümüz ama belki de bunun, kendi içimizde yaşadığımız bir paradoks olabilme ihtimalini barındıran aklımıza mı? Temel olarak karmaşık bir beyine ve duygu yapısına sahip olan insan aklı, her konuda ve objektif kalmak koşuluyla ne kadar süreyle rasyonel olabilir? Yanlış anlaşılmasın, aklı küçümsediğimden değil aksine, insan aklı öylesine karmaşık olduğundan ve onu etkileyen belirli parametrelere sahip olduğundan dolayı rasyonelliginden ve objektifliginden şüphe duymakta haklı olduğuma inanıyorum. Özetlemem gerekirse, tanrı kavramı dışında herhangi bir kavramın ahlakı, tam olarak temellendirebilmesi bana pek mümkün gözükmüyor. Elbette ki bu ateistlerin ahlaksız eylemler yaptığı anlamına gelmiyor. Aksine, dine inanan birçok insandan daha ahlaklı eylemler yapan ateistler olabilir. Ama niçin? Niçin ateistler tanrının olmadığı, hiçlikten meydana gelen ve hiçliğe gidecek olan şu kısacık dünyada iyi-kötü ayrımını umursamalı? Niçin kendi zevkine göre yaşamak varken ve hayatının kuralını kendisi koyabilecekken, belli başlı normlara uysun? Kaldı ki uyduğu bu normlar en başta nasıl belirlendi? Burada yatan asıl soru, ateistlerin ahlaklı olup olamayacağı değil. Asıl soru, ateistlerin yaptığı ahlaklı eylemleri niçin yaptıkları ve neye dayandırarak yaptıkları. Yorumunda ateistlerin ahlaklı davranmasıyla ilgili sordugun iki sorudan birine cevap vermişsin ama ya diğeri? Ateistlerin bunu yapma sebebi(nasıl sorusu) bilinç ise yapma nedeni (amaci) ne? Zannediyorum ahlakı temellendirme konusunun ana problemi de burada başlıyor. Ahlakın temellendirilme ihtiyacına yani toplumların yaşamak için bir düzene sahip olması gerektiğine gelirsek, bunun aksini düşünmenin sebebi nedir? Neden insanların ahlaka ihtiyacı yok? Ya da neden toplumların huzur içinde yasamak için belirli kurallara ihtiyacı yok? Eğer öyleyse şu an benim gidip birini öldürüp, ardından ormana kaçıp orada yaşamıma huzurlu bir şekilde devam etmemem için hiçbir engel yok. Eğer bahsettigin şekilde toplumların yaşamak için düzene ihtiyacı yoksa ve temeli olan bir iyi-kötü ayrımına da gerek yoksa benim şu an hitler gibi olmamın önünde de hiçbir engel yok demektir. Gidip istediğim gibi soykırım yapabilirim ya da bankaları soyabilirim veyahut hayvanlara işkence edebilirim. Bunları yaparken de herhangi bir suçluluk duygusu duymam çünkü, suçluluk duymamı gerektiren kötü bir eylem yaptığımı iddia edemem. Eğer doğada iyi ya da kötü diyebileceğimiz bir şey yoksa şu an beni, saydıklarımı yapmaktan alıkoyan bir şey de yok demektir.
Büşra Türedi Şöyle açıklayayım; doğada bir yılan fareyi yuttuğunda ya da bir arslan bir ceylanı avladığında: yaw ne kötü niyetli bir yılan ya da ne merhametsiz bir arslanmış bu yaa demeyiz. Bunun sebebi çok açık; var olan her tekil varlık kendi varlığını sürdürme çabasındadır ki bu kavrama spinoza " Conatus" der. Bu örnekler fare ve ceylan için ancak kötü karşılaşmalardır. Olayın kendisine " KÖTÜ " diyemeyiz. Farkındaysan iş insana gelince değisiyor. Burda düşünmeni istiyorum. Neden insan söz konusu olunca olayların kendisine doğrudan, genel geçer kavramlarmış gibi, evrensel hükümlermiş gibi " IYI , KÖTÜ " diyebiliyoruz? Bunun sebebi insan denen canlının, evreni sadece ve sadece kendi algılarından duygularından ve yapısından yola çıkarak açıklamaya çalışmasıdır. Bir seyler yaşıyoruz ve bunları kendimize göre yorumluyoruz. Peki bu vardıgımız sonucların hakikat oldugunu nasıl bilebiliriz? Ben senin gibi dogru olsada olmasada farketmez diyemiyorum çünkü kisisel olarak hakikati aramamız gerektigini düsünüyorum. Bu arada kime sorsan aklını kullandığını söyler Ama biraz dikkat edersen insanların sürekli akıl dışı davandığını hatta cogu zaman sacmaladığını farkedersin. Çünkü bizler duygularımızın ve tutkularımızın esareti altında yaşayan, özgür olmayan hatta özgür iradesi bile olmayan varlıklarız. Sürekli pasif bir alıcı konumunda bir takım dış etkilerin altında oradan oraya sürükleniriz. Iste bu esaretten kurtulusumuzun yolu AKIL dır. Şimdi bir örnek verecegim, uluslararası bir dinler konferansı verilecegini düsün, ya da milliyetcilik ile ilgili bir konferans. Dünyanın her ülkesinden temsilcilerin katıldığı bir konferans. Mesela pakistanlı bir müslüman, sıkı katolik bir amerikalı ya da ari ırkı savunan bir alman ve en şanlı tarihin kendi milletine ait oldugunu düsünen bir Türk milliyetcisi. Şimdi soruyorum; bu konferansta uyumdan, ahenkten, barıstan söz edebilirmiyiz? Birbirlerini yemekten baska bir sey yapmayacaklardır. Şimdi; insan oglunun saf aklıyla ulastıgı iki disiplinden bahsetmek istiyorum. Geometri ve Mathematik. Her ikisinede insanlık aklıyla ulastı, deney ve gözleme ihtiyac duymadan, aklın disinda bir arac gerece gerek olmadan ulastı. Iste sirf bu sebeple fizik, kimya ya da diger dsiplinler degilde Geometri ve matematik "KESiNBiLiMLER" olarak adlandırılır. Şimdi o konferansın uluslararası bir Geometri konferansı oldugunu düsün. Objektif olarak yorumlarsan bunu farketmen daha kolay olur. Mutlak bir uyum ve harmoni icinde, kavgasiz gurultusuz bir konferans olur degilmi? Demek istedigim, gercekten aklın klavuzlugunda yasyabilseydi insanlik, kendiliginden bir duzen ve uyum olurdu. Buradan cikan sonuc ise basta söyledigim gibi, Akılın oldugu yerde ahlaki anlamda baska hicbir otoriteye ( siyasi, Dini) ihtiyacimiz yok. Yanlis anlama lütfen Ama aklak temellendirmek icin baska seylere ihtiyac duymak, akla bir hakarettir. Bu arada ilk soruna kısa bir cevap vermek istiyorum. Bir şey iyi oldugu icin onu sevmeyiz , o sey bize kisisel olarak iyi gelir ve bize iyi geldigi icin onu arzularız ve sonucta sadece bizim icin o sey "IYI" olur. Böylece kisisel, öznel ya da bireysel bir ahlaki yargıya nasıl varilabilecegininde bir ornegini vermis oldum. Tahmin edersinki bu yazdiklarimin muciti Ben degilim. Filozofum, Spinoza Yine bir sözüyle bitireyim; Mutluluk, erdemli yaşamanın yani aklın klavuzluğunda yaşamanın bir ödülü değil erdemin ta kendisidir.
Haklısın, bir aslanın veya yılanın diğer hayvanları avlaması kötü bir eylemden ziyade, içgüdüsel bir davranış olarak açıklanabilir. Ancak insana gelince işler değişiyor. İnsanlar sadece hayatta kalma içgüdüsüne değil, aynı zamanda hayvanlarda görülenden daha karmaşık bir bilince/duygu yapısına sahipler. İnsanlar da hayatta kalmak için hayvan avlayabilir ve bu o eylemi kötü kılmaz. Ancak aynı insan, sırf canı istediği için sebepsizce bir hayvanı öldürürse bunun adını ne koyabiliriz? Eğer bir insan, hayatta kalma içgüdüsünden bağımsız olarak, bazı "aykırı" davranışlar sergilerse bunu "conatus" kavramı içerisinde nereye yerleştirebiliriz? İnsanların sahip olduğu, iyi-kötü gibi kapsayıcı kurallar arama ihtiyacı hakkındaki dediklerine şu açıdan katılıyorum: Bir hayvan kalkıp da iyi-kötüyü sorgulama çabasına gir(e)mez. Bizim koskoca evreni algılayış biçimimiz, onu tecrübe edişimiz ve sınırlı algılarımızla onu anlamaya çalışmamız, bizi hayvanlardan çok daha farklı bir noktaya getiriyor. Evreni daha iyi anlayabilmemiz ve anlamaya çalıştığımız bu evrende daha tutarlı hayatlara (hayatta kalmaktan ziyade hayatı yaşamak) sahip olmamız için kapsayıcı belli başlı kurallara (iyi-kötü ayrımı) ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bahsettiğin konferansla ilgili olarak; eğer farklı dine, farklı milliyete ve farklı ideolojilere sahip insanlar, barış sağlamak için bir araya gelseydi bana göre, hepsinin buluşacağı ortak nokta "iyi insan olmaya çalışmak" olurdu. Çünkü konferansta olmaları, "iyi" olan barışa ihtiyaçları var anlamına gelir ve çıkarlarını korumak uğruna, herkesin kabul ettiği bir kural olan "iyi eylem"lerden birini ya da birkaçını uygulayarak barışı sağlama almaya çalışırlardı. Elbette birbirlerini yemeleri de olası. Sonuç her nasıl olursa olsun, nasıl davranacaklarına ilişkin tek bir ihtimal olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bana göre insan oldukça karmaşık bir canlı ve hangi durumda, hangi konuya, nasıl tepki vereceğini kestirmek oldukça güç. Sırf bu açıdan düşününce bile ortak noktası fazla bulunmayan bireylerin, daha iyi yaşam standartlarına sahip olabilmesi adına, uyması gereken kuralları temellendirebilmesi için geneli kapsayabilecek bir mutlak güce ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Matematik ve geometri konusunda kendi açımdan ikilemde kalmış bulunmaktayım. Evrende geometri ve matematik olduğu için mi biz bu bilgiye ulaştık, yoksa evreni anlayabilmek için geometri ve matematiği biz mi ahenkli bir biçimde yarattık, açıkcası bilemiyorum. Geometri konferansına gelirsek, bu bilim dalının kendi tutarlılığı içerisinde sakin bir ortama sahip olabileceğine ben de katılıyorum. Ancak aralarında oldukça büyük bir fark var. Biri bilim konferansı, diğeri ise insanların sosyal yaşantılarını önemli ölçüde ilgilendiren ve etkileyen barış konferansı. Bilim konferansında iyiye/kötüye ihtiyaç duyulmazken, barış konferansına katılan insanlar için iyi-kötü kavramı oldukça fazla önem arz edecektir. Ve eğer insanlık aklın kılavuzluğunda yaşayabilseydi, bir düzene sahip olamazdı zannımca. Çünkü hiçbir insan kusursuz değil ve çoğu zaman ihtiraslarına yenik düşebileceğinden, her insan aklın gerektirdiği ölçüde yaşamayabilirdi. Bahsettiğin bireysel ahlak çıkarımın için ise şu örneği vermek istiyorum; bir insan uyuşturucu kullanmaktan haz alıyorsa(arzuluyorsa) ve aldığı bu haz, ileride karşılaşacağı sağlık sorunlarını da es geçebilecek türdense ya da bu kişi hayattan bir beklentisi olmadığı için sağlığını umursamıyorsa, bu durum uyuşturucuyu o kişi için iyi mi yapar? Ya da kanser hastası bir kadın, saç dökülmesi tarzı yan etkilerinden dolayı kemoterapiden nefret edebilir ve onu almak istemeyebilir. Öyleyse bu, kemoterapinin o kadın için kötü olduğu anlamına mı gelir? Bireysel ahlak kişiden kişiye göre değişebilir ve birinin iyisi başkasının kötüsü olabilir. Ya da tam tersi... Çocuk öldürmek bir genç için iyi bir eylem olabilirken (stres atma, yaşadığı olaylara karşı hınç alma vs kaynaklı), aynı durum öldürülen çocuğun babası için geçerli olmaz. Haliyle toplumda düzen sağlanamaz. Düzenin sağlanabilmesi için ise ortak paydayı kapsayıcı mutlak bir gücün kuralları koyması gerekli. Konuyu fazla uzattığım için kusura bakma. Kısacası insanların kaliteli bir hayata sahip olabilmesi için genel ahlak kurallarına ihtiyacı olduğunu, bu ahlak kurallarının ise daha tutarlı bir hayat adına temellendirilmesi gerektiğini, bu temellendirilme işleminin ise ortak paydayı kapsayan mutlak bir güç tarafından yapıldığı zaman mümkün olacağını düşünüyorum. Vaktini ayırdığın için teşekkür ederim.
Ekşi sözlükten bir arkadaşın Ayn Randın yazarlığına dair eleştirisi: çevremde adını çok sık duyduğum bir sırada oturup bu 800 sayfalık kitabı okudum ben. üstüne iki kelam etmeden gidersem çok üzülürüm. kitap size şu iki insandan biriymişsiniz gibi hitap ediyor: bir-) "hep başkalarının ağzına bakan, kendine ait bir tutkusu veya zevki veya doğruları olmayan insan." eğer öyleyseniz size daha doğru ve mutlu bir yaşam için içinize dönmenizi tavsiye edip bencilliği yol gösteriyor. iki-) "birinci sınıfa zaten dahil olmayan ve dolayısıyla (bak bak bak) howard roark gibi empati yoksunu bir karakterde kendini bulacak olan insan." eğer bu kategorideyseniz, howard roark'un asosyal tepkileriyle tatmin olup, yazarla da kol kola girip muhteşemliğinizi kutlayarak kendinizden geçebilirsiniz. ben ise kitabı okurken sürekli olarak aptal yerine konduğum hissinden, okuma lambamın üstüne eğilmiş ayn rand hanımın "işte şimdi can evinden vurdum" şeklindeki bakışlarının hayalinden kurtulamadım. sapıkça da bir haz verdi bana bu. her şeyden önce, az önce "karakter" demiş olsam da, kitapta gerçek anlamda bir karakter yok gibi bir şey. üstelik kahramanlarımızın çocukluklarına da gidiyoruz, ama sadece salıncakta sallanırken bile ne kadar asil ve bencil yüz ifadeleri olduğunu görmek için. kişiler değişmiyor, gelişmiyor, tipleme olmaktan kurtulamıyor, sahip oldukları özellikler adeta "kanında var" demeye getiriliyor. tamam, diyelim ki bütün bunların bir sebebi var, amaç edebiyat değil, fantastik olma pahasına, sembollerle felsefe yapmak. öyleyse nasıl olur da howard roark'un karşısına onunla tartışacak donanımda bir karşı karakter koyulmaz? nasıl olur da howard roark'un alternatifi olarak bize sunulanlar, sürüngenler, zavallılar, sinsiler, art niyetliler ve fedakar-mış gibi yapanlardan ibaret olur? nasıl böylesine kaçak dövüşülür? "kendini gerçekleştirmek ve bir parazit olmamak" paketinin içinde; empati özürlülüğü, ancak gelişmemiş bir çocuğun sahip olabileceği gülünçlükte egoistliği ve benmerkezciliği kakalamaya çalıştı bu kitap. sanki birbirinden ayrılamayacak prensiplermiş gibi. bid bid bid: beni endişelendiren kitabın toplumu nasıl etkileyeceği değil de, okuyucuların hayatlarında howard effect geçtiği zamanlarda küçük çaplı dramlar yaşama ihtimalleri oldu. giderayak: kitapta güzel betimlemeler, benzetmeler, hatta kitaptan bağımsız olarak düşünüldüğünde gayet de güzel olabilecek alıntılanası cümleler var. kurtarmaya yetmemiş.
Birisini vurup vurmamanın iyi olup olmadığını din olmadan anlayabilirsin. Eğer birisi tarafından vurulmak hoşuna gidiyorsa veya kulağına iyi bir fikir olarak geliyorsa sende başkasını vurabilirsin. Bu her konu için geçerlidir. Buna da empati denir.
Bu video çok yararlı oldu, emeğinize sağlık. Ayn Rand'in felsefesiyle ilgili kafamı karıştıran noktalara cevap buldum sayenizde Eddie Willers belki de başedemeyeceği bir işe bile bile giriştiği için 'kendini feda etmiş'/'üretemeyeceği bir değeri kazanmak istemiş' (iki yönden de bakılabilir) oldu ve bu Ayn Rand'in felsefesine aykırı olduğu için sonu hazin bitti (en azından ilk okuduğumda böyle düşünmüştüm) Ama forumlarda sizin de dediğiniz gibi Ayn Rand'in Eddie Willers'ı sırf yeteneksiz olduğu için öldürdüğü yazıyor. Ne olursa olsun bence de Hank Rearden'ın şerefsiz kardeşi bile yaşarken Eddie bu sonu hak etmemişti. Videoların devamını bekliyoruz 👍
Yine ekşi sözlükten bir dostumuzun eleştirisi: kendisi için "nietzsche for stupid people" deniyor olsa da bana kalırsa üzerine çıtçıtlanacak "max stirner for stupid people" plakası daha uygundur, bencillik ve bireyciliği bu derece metafizikleştiren en yakın akraba (her ne kadar adını rand'ın yanında zikretmek hakaret olsa da) stirner'dir kanımca. rand'ın bireyi, artık tözcülüğün uç noktalarında gezinen, toplumsalı ve kolektiviteyi inkâr ettikçe gerçekliği daha da mistifiye eden bir ideolojik araca dönüşür. doğrusu deleuze'un* dediği gibi bireysel fantezi bile yok, bireysel fantezi de dahil olmak üzere her şey toplumsaldır (bireysellik göstergesinin dahi toplumsal olduğunu söyleyen ve bunun dil ile tahsis edilişini açıklayan volosinov'ların, bakhtinlerin memleketinden ayn rand'ın çıkıp gelmesi de tarihin ironisi oluyor sanırım.) toplumsalın ve kolektivitenin karşısında bireysel gelişimi koyan zihniyetin devindiricilerindendir, kolektif gelişimi unutarak bir bireysel gelişim söylemi tutturmak için uygun. ha yaşamı boyunca sümer'i aratmayan bir 'yaradılış efsanesi' olarak "sen biriciksin, you are the chosen one!" diyerek yetiştirilen kişiler için kendilerini dünyada özel hissederek herkesin ihtiyaç duyduğu ontolojik güvenliklerini sağlamada işe yarayabilir belki, kişinin olaylara olan etkisinin minimuma indiği bir dönemde birey mitolojisini tavan yaptıran birisinin bir tür fantazmagori içinde kendini önemli hissetmesi sağlanabilir, ama bunu da kişiyi yeniden etkin kılabilecek olan kolektivitenin reddiyle sağlar; ancak donarak ölme aşamasındaki kişinin huzur hissetmesini hatırlatıyor. ama ayn rand'daki asıl sinir bozucu taraf, batı medeniyetinin üzerinde kurulduğu temel karşıtlıklardan birey-kolektivite çatışmasını fazlasıyla abartıyor oluşudur. kolektivitenin en küçük izinin dahi bireyi mutlaka yutacağı konusunda öylesine ikna olmuştur ki, bireyi tanrılaştırır ve aslında bunu yaparak bireyin kaçınılmaz olarak içinden çıktığı toplumsalı gizler. halbuki bana kalırsa temel karşıtlıkları rand'dan çok daha iyi kavramaya muktedir maurice blanchot'dan cemaat olgusunu öğrenmekte fayda var bu konuda: "niçin 'cemaat'? sorusunu bataille için tekrarlıyorum: cevap yeterince açık bir şekilde verilmiştir: 'her varlığın temelinde bir yetersizlik ilkesi vardır..'(eksiklik ilkesi) (...) yetersizlik bilinci, gerçekleşmek için ötekine veya bir ötekine ihtiyaç duyan bilincin kendini sorgulamasından kaynaklanır (…) böylece, her varlığın varoluşu ötekine veya ötekilerin çokluğuna çağrıdır (...) cemaat, kendisini oluşturan unsurları, cemaat olarak yürürlükten kalkarken kendini de ortadan kaldıracak yüksek bir birliğin içinde vecde eriştirmek ya da eritmek zorunda değildir." (blanchot, maurice, 1997, itiraf edilemeyen cemaat, ayrıntı yayınları, istanbul, s:14-15-17) rand'ın ulu manitu'su olan bireyi ise bu koşulları bir kenara atarken insanı tek başına hareket eden bir tür kaplumbağa türüne çeviriyor. kurguladığı 'birey'e de, marx'ın insani özgürleşmesinin tersten okunuşu olarak bakılabilir. ayrıca bir şema ile gösterilirse, kendisini "sağ liberter" olarak vasıflandırmak ne kadar doğru olur bilemem ama, sol liberterlerden kropotkin'in tam zıt kutbuna yerleşir rand, karşılıklı yardımlaşmanın tam karşısında olarak. edit: weastny sağolsun, ayn rand'ın aslında karşılıklı yardımlaşmanın üçüncü şahıslar ve kurumlar tarafından dikte edilmesine karşı olduğunu ve yardımlaşmanın önemini ihtiyacımız olan felsefe kitabında özellikle vurguladığını belirtti.
Ayn Randın bahsettiği haz-acı ilişkisinde şu açıdan da bir sıkıntı var gibi sanki. Haz ve acı her ne kadar evrensel gibi görünse de bireysel yorumlamalardan azade değil. Bir kişinin haz aldığı bir durum bir başkası için acı verebilir. Bu sefer de hazzı aramak kişi için iyi olmaktan çıkabilir. Bu da kendiliğinden bi keyfilik oluşturuyor. Yani bilemiyorum inşallah mevzuyu götünden anlamamışımdır ama böyle geldi bana.
Ahlaklı olmak için dine ihtiyaç yoktur, vicdan yeterlidir. Merhamet bir duygudur, vicdanlı insanlarda olur. Bu tip insanlar Allah’a inanmasalar bile iyi insan olmaya gayret ederler, sadece ve sadece kendilerini iyi hissetmek için bunu yaparlar, bu da yeterlidir.
Dinler olmazsa insanları kandırmadan ve herkesin uyabiliceği bir ahlak yarstamazsın senin söylediğin ahlak eğer dinleri kabul etmezsen var olmaz yani ateist olcaksan adam gibi nihilist ol tatava yapma
bırak ya ahlakı temellendirirken kendi duygularını katıyosun işin içine veyahut yine kendi çıkarını katıyorsun işte ayn rand tam da bundan söz ediyor bana kalırsa yine kendi çıkarın yine sensin önemli olan iyi kötü için zevk ve acı ölçüt olmayabilir ama katlanılabilir şeyler varsa faydana katlanırsın temellendirme böyle olur
Elden ele yorumu üste taşıyalım. Sürekli okumamızı istiyorsun Cemre bu konuda tavsiye kitaplar istiyoruz senden en azından yeni videolar gelene kadar o kitapları okuyalım. bu konudan herkes muzdarip sürekli kitap tavsiyesi paylaş diye yorumlar gördüğüm için yazıyorum. şöyle sağlam bir kitap tavsiye videosu çok iyi olur paylaşırsan.( blogunda paylaştığı listeyi biliyorum artık yenisi gelmeli bence)
: Mesela ben moğolum anadoluya geldim milleti tavuk gibi kestim zaten bunlar insan değil ciddi travmalar yaşattım daha da bunlardan adam olmaz hepsi köpeğim oldu diyorum : Mevlana da diyor ki bu moğol istilası bizi çok etkilemedi bizde zaten iç huzur var dervişim kardeşim ben Allahla irtibatlıyım hatta ondan bi parçayım bırak moğol istilasını ben hertürlü şartta üst düzey yaşarım o yüzden çilehaneye giriyorum bak bu aptal kutuda 40 gün yaşar iç huzurlu bi şekilde çıkarım diyor zaten imanı elde etmek imkansıza yakın olduğu için bizim görüşümüze göre bizim tek mücadelemiz imandı bu moğollar geldi daha da dine bağlandık iyi oldu iki laf da aslnda birbirinin aynısı gibi
din olmadan toplumu bir arada tutmak pek mümkün gözükmüyor. çünkü, din olmadan insanlar kendi normlarını oluşturamayacak kadar aciz olabilirler. insanlar en basit bir diyet programına bile uymakta zorluk çekebiliyorlar. cemre gibi yetenekli bir insanın bile topluma karışıp müslüman olması ise; bu düşünceyi kanıtlıyor. fakat video içeriğini çok beğensem de müslümanlık işin içine girince içerik bağlamından kopuyor. sanki, güzel bir yemek sonrasında berbat bir tatlı yemişim hissine kapılıyorum. yine de bilgilerini paylaştığı için kendisine teşekkür ederim.
İnsan, yaptığı iyiliklerin ve kötülüklerin karşılığını farkında olmadan kendi kendine veriyor olabilir. İnsanlar bakmakla yükümlü olduğu kişilere, genellikle, kendilerine baktıklarından daha iyi bakıyor. Bir görüşe göre bu durum, insanın kendi yaptığı kötülüklerin tamamını biliyor oluşu.
Cemre abi görmem pek mümkün değil ama yazacağım.Kasimda felsefe olimpiyatları var yarışma umurumda bile değil.Felsefe ile ilgilenmek istiyorum 2 tane felsefeye giriş kitabı okudum bir de alfa yayınların felsefe tarihi kitabını okudum nasıl bir plan önerirsin.
Video içeriği dışında her şey var yorumlarda. Fanatikleşmeden adamın fikirlerini tartışamıyor musunuz? tamam sevindin, şimdi adamın dediklerine kulak as, karşı tez üret, adam da sevinsin.
Ayn Rand'dan bir alıntı:
"bencil kişi, salt anlamda bakıldığında başkalarını feda eden kişi değildir. başkalarını herhangi bir şekilde kullanma ihtiyacının üstüne çıkmış kişidir. onun işlerliği, diğer insanların kanalıyla değildir. birincil anlamda onlarla ilgilenmemektedir. amacı da, düşüncesi de, arzuları da, enerjisinin kaynağı da, hep onların dışındadır. bir başka kişi için var olmakta değildir, kimseden de kendisi için var olmasını istememektedir. insanlar arasında oluşabilecek tek kardeşlik, tek karşılıklı saygı bu yolla olabilir."
Sen simdi ard arda 2 video attin ya bu video 3 ay gider sakin deme .Videosuz birakma cemre bizi .
Öyle oldu kardeşim
Emre (bıraktı)
ne şom ağızlı adammışsın be his mi ettin nettin?
Faruk Keser :/ iyi yanından bakalım inş bilmiştir de 4.ay olmadan yeni video gelir
hala yeni video yok
Cemre bu zamana kadar ki videolarının neredeyse tamamında belirlediği konular üzerine düşünce üretmiş felsefecileri referans alarak kendi düşüncelerini aktarıyor. Fakat müslüman olmasını sağlayan kutsal kitap üzerinde çok çok az konuşuyor. Ben arafta bir insan olarak, Cemre'nin fikirlerine saygı duyuyorum ve ilgi ile takip ediyorum. Benim beklentim kutsal kitabı mantık süzgeci ile irdelemesi ve kutsal kitabın hangi ayetleri onu nasıl etkilediğini bize aktarmasıdır. Çünkü ben insanoğlunun bile düşüncelerinden etkilenen biri olarak, yaratıcı tarafından yazıldığı söylenen kitabı okurken büyük beklenti içerisine giriyor ve hayal kırıklığına uğruyorum. Daha öncesinde bu konular üzerinde düşünen biri değildim oruç tutan ve cuma namazlarına giden ortalama bir müslümandım. Sonrasında Cemre'nin blogu olsun, Caner Taslaman ve Emre Dorman gibi hocalar olsun bu isimler sayesinde islamdaki hurafeler konusunda sorgulamalar yaptım. Hurafeyi defettik ama sonrası pek iç açıcı olmadı :D yani aynı kafa ile dine bakınca kafama yatmayan konu çok. Bu isimler hurafe ve tasavvuf konusunda son derece rasyonel sorgulamalar yaparken konu kutsal kitaba geldiğinde tamamen farklı bir tutum sergiliyorlar ve bu durumu bana göre es geçiyorlar. Çoğu zaman konuşmaları yaratıcının varlığı ve yokluğu üzerine ve çoğu argümanları deist argümanları. Konu islam dinine gelince islam dininin yaratıcının dini olduğuna dair tatmin edici bir sorgulama ve sorgulama neticesinde tatmin edici bir sonuç sunduklarını ne okudum ne de dinledim bilen var ise lütfen yorum yazsın. Bana kalırsa bu insanlar da kendilerine yaratıcının varlığı konusunda ikna etmiş ancak din konusunu muğlak bırakmışlar. İşlerine gelen ayetleri referans verip konunun çokta üstünde durmadan felsefe yapıyorlar. Cemre son olarak senden tekrar rica ediyorum kutsal kitabı okumuş biri olarak seni etkileyen ve müslüman olmanı sağlayan nedir ? Bu konu ile ilgili video çekersen çok sevinirim.
Doru.
Cemre bey, 15.54 te kişisel çıkarlarımın maksimize edilmesi konusunda çok farklı düşünüyoruz. Mesela o cheater dediğin kuş çıkarını maksimize ettiğini sanıyor ama kinci kuş bir kere kandıktan sonra bir daha da kanmiyor. O zaman neymiş cheater kuşun yaptığı kişisel çıkarımı maksimize etmiyor. O yüzden kişisel çıkarının maksimizesi başkalarını düşünüp onlardan sana fayda gelip zarar gelmemesiyle sağlanır yoksa onları kaziklamakla değil. Şahsen birisine iyilik yapıp kötülükten sakınırken karşılık bekliyorum, alamayınca kinci kuş gibi davranıyorum.
Cipsten iki taso birden çıkmış gibi sevindim lan
Ayn rand karma gibi bir sistemden bahsetmez.. kesinlikle bazı kitaplarında açıkça belirtmiştir " bu felsefeyi benimseyince başarı garanti diye bir kural yoktur" diye objectivist yaşayış olması şart değil.. ama kendi aklını kullandığın , kendine somut nedenlerden dolayı saygı duyduğun bir hayat genel olarak bireyin çıkarınadır. Ahlak ve hayat amaçlarını kendi beynini kullanarak bulursan daha fazla motive olursun hayata karşı.
The term “interests” is a wide abstraction that covers the entire field of ethics. It includes the issues of: man’s values, his desires, his goals and their actual achievement in reality. A man’s “interests” depend on the kind of goals he chooses to pursue, his choice of goals depends on his desires, his desires depend on his values-and, for a rational man, his values depend on the judgment of his mind.
Desires (or feelings or emotions or wishes or whims) are not tools of cognition; they are not a valid standard of value, nor a valid criterion of man’s interests. The mere fact that a man desires something does not constitute a proof that the object of his desire is good, nor that its achievement is actually to his interest.
To claim that a man’s interests are sacrificed whenever a desire of his is frustrated-is to hold a subjectivist view of man’s values and interests. Which means: to believe that it is proper, moral and possible for man to achieve his goals, regardless of whether they contradict the facts of reality or not. Which means: to hold an irrational or mystical view of existence. Which means: to deserve no further consideration.
“The ‘Conflicts’ of Men’s Interests,”
The Virtue of Selfishness, 50
Cemre tüm videolarını izledim gerçekten yararlı ve çok güzel bilgiler bizimle paylaştığın için saol
hiç mi sıkılmaz lan adam birini izlerken valla bak ben böyle bişey yaşamadım.
Aynen !...
Açıp porno izleyeceğime bunu izlerim diyorum artık ...
😂🤣
Başkasına yapıcağımız iyiliğin o kişide oluşturduğu mutluluğa karşı hissettiğimiz zevk ahlaka temellendirilebilir mi veya bağlıyıcılığı
Bu tür bir anlayış ensest, bestiality, necrophilia, uyuşturucu, polygamy, self harm gibi sorunlara cevap veremez bu yüzdende böyle bir ahlak anlayışı -bence- temellindirilemez.
Ayrıca ilk ahlak felsefesi videosunda bahsettiği nedenlerden ötürü bağlayıcılığıda olmaz.
"Zevk ve mutluluk da bir şeyin iyi olduğunun direkt kriteri değildir" .. :) çok doğru.. elindeki sigarayı sallayarak (bilinçli mi bilinç dışı mı..? ) söyleyince daha bir doğru...
Ayn Rand bencilliğin ahlakında kişinin kendi faydasını maksimize etmek için başkalarının hakkını yemesini şöyle kısıtlar:” Sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma” bu yasaya tüm bireylerin saygı gösterip uyması gerekir.Bu şekilde kimse kimsenin hakkını yemez,kimse kimseye kötülük etmez, çünkü ederse yani bu yasadan çıkarsa günün birinde bir başkası da ona kötülük eder ,yasadan çıkar demektir, kişiler bu yasaya uyarak maksimum fayda sağlar.
Dinden daha az saçma oldugu kesin o zaman da adam cehenneme gitmek ister acıdan zevk alıyor
Sherlock senden daha hızlı yeni bölüm çıkarıyor lan
Fakirim, kendi patatesimi, domatesimi v.s kendim ekiyorum ama adam haklı beyler. Kuyudan içme ve sulama suyumu çıkarttığım motoru/dinamoyu ben icat etseydim burası yerine o üst tabakada olurdum. Suyu kuyudan çıkartabiliyosam motoru yapan adam saolsun :)
Güzel kardeşim haklı olduğun yer var ama sonuçta sende o motora para verip alıyorsun,emek harcıyorsun herkes icat yapamaz ,sen icat yapamadığın diye alt tabakada olma hakkın yok belki senin farklı yeteneklerin vardır. sende motoru icat eden adamın ihtiyaçlarını karşılıyorsun patetes,domates gibi ..
@@sinansaydan5197
Sen patates yapmazsan başkası yapar.
Adam gider patatesi başkasından alır.
Ama o adam motoru yapmazsa öyle elini kolunu sallayan herhangi birisi yapamaz. Motorsuz kalırsın.
emek transferi oluyor kendini o kadar hor görme. Kendi paranla alıyorsun
Neden bilimsel gelişmeleri kapitalizmle bir tutuyorsun diye soranları da (dakika 25:16) , Daron Acemoğlu'nun Ulusların Düşüşü isimli kitabı okumaya davet ediyorum. O kitapta bu denkliği çok açık bir şekilde anlatır.
T shirt bile değişmemiş
18:30 Cemre abi başkalarını kullanmanın yanlış olduğunu cheater kuşlarla temellendiremez misin? Cheater kuşlar bu dvranışları yüzünden ölüyor ve bu kişisel yararı en üst seviyeye çıkaran bir şey değil. :))
23:30 Fayda-Çaba ters yazılmış. Grafikte sınırlı olan çaba gibi olmuş fakat sınırlı olan faydadırı savunuyorsun abi.
kendimizi aniden var olmuş ve asla yok olmaya izin verilmeyen bi formda yaşamaya muhtaç şekilde bulmuşken tanrının merhametinden ya da özgür iradeden nasıl bahsedebiliriz ?
İki gün iki video, umarım diğer videoyu 3 ay sonra atmazsın reis.
bu baglamda Nahl 71 i nasil yorumluyorsun?
bence artık hepimiz şunu az çok anladık; herhangi bir dine dayanmadan ahlakı temellendirmek “imkansızdır” . artık daha farklı konulara gelebilirsin Cemre. Kuran’ın bir ilahi kitap olduğunu kanıtlayabilir misin ? Neden İslam en doğru dinde diğerleri bâtıldır ? Bir insan İslam’a neden inanmalı -ahlakı temellendirmek dışında tabii :) - . Ayrıca Cemre şunu belirtmekte fayda görüyorum; senin gerçek islam dediğin şey , yani dine olan bakışın ne kadar tutarlı kendi içinde , bunu ayrıca tartışmak gerekiyor . Çünkü hadisleri reddediyorsun ve Kuran’ı kendine göre yorumlama işine girişiyorsun-meallerden o da - ( yanlış anlamayın arapçacı değilim ama bu bir gerçek, asıl metini okumak lazım yorumluyorsan bir yazıyı ,çünkü farklı mealler var piyasada - çabalarını çok değerli buluyorum ancak felsefeden teolojiye girip Kuranı ve İslamı da somut ve akılcı gerçekler üzerine “temellendirirsen” güzel olur . Ve konuşmaların bir bütün haline gelir sanıyorum. esenlikler ...
imzamı atıyorum. bekliyoruz cemre bey, allah var mı? var ise hak dini neden islam?
Vaay hatta şöyle bişey aklıma geldi senin bu yazdıklarını okurken Enver 33. Allahı, islamı yada kuranı temellendirmeye çalışmak kaçınılmaz olarak dünyevi şeylerle olacağı için bu da Cemrenin hep söylediği herhangi bir dine dayanmadan ahlakı temellendirmek “imkansızdır” lafı gibi oluyo. Buna göre Allahı islamı temllendirmek imkansız oluyo :D
"ahlakı" tanımlamak herhangi bir bağlamda imkansız değildir. Çünkü ahlak soyut bir kavramdır ve yaşanılan kültür dairesine göre bir anlam kazanır.
Muad Dib evet baktım . öneriniz için teşekkürler . ancak sorduklarımla ne gibi bir ilişkisi var ?
Muad Dib tamam onu biliyorum . ben sizin kastınızın ne olduğunu anlamadım. neyi anlatıyorsunuz yani hud suresiyle vs ??
bu çocuğun neyini seviyorum biliyo musunuz. "aa yeni bişey öğrendim hemen hep biliyo muşum gibi anlatayım" tavrını sdfd.
Cemre bir günde reenkarnasyonu anlat. Neden yanlıştır? Reenkarnasyon un sorunu nedir?
Nietzche "sonsuz tekrar"a inanmıyor zaten, sadece böyleymiş gibi yaşamanın fayda sağlayacağını söylüyor. Ayrıca bunu izlerken bağdaştırdım, "The Great Crunch" diye bir evren sonu teorisi vardır. Bir makalede -CMB'de birtakım "izler" üzerinden gidilerek- evrenin böyle bitip yeniden önceki evrende olan koşullara göre değişken bir şekilde yeni bir evrenin oluşmuş olabileceğini söylüyor. Tabii oldukça zırva ama eternal reccurence'a uyuyor.
27:30 Siyonist Cemre Demirel 2020 deki planını açıklıyor.
Avrupada kısmi de olsa özel mülkiyet vardı. Çiftçilik ve toprak sahipliği vardı. Büyük toprak sahipleri kont, dük vs. oluyordu. Küçük toprak sahipleri de köylü oluyordu. Braveheart filminde de işlenir bu konu. Toprak sahibi olmayanlara Rusyada serf, Osmanlı'da maraba denirdi. Avrupa ile doğuyu karıştırmayalım.
zevk ve acıyla dolu bir hayat arasında güçlü bir ilişki vardır. ama zevk (hedonism) in ahlakı ve hayat amacı olarak alınmasına karşıdır ayn rand...eğer istedğimiz gibi bir hayat yaşayabilirsek zevkin ve mutluluğun bir yan etki olarak geleceğini savunur. acı ve zevki rehber almaz ama bir gösterge olarak alır. tamamen yanlış anlamışsın.
Hedonism
¶
In psychological terms, the issue of man’s survival does not confront his consciousness as an issue of “life or death,” but as an issue of “happiness or suffering.” Happiness is the successful state of life, suffering is the warning signal of failure, of death. Just as the pleasure-pain mechanism of man’s body is an automatic indicator of his body’s welfare or injury, a barometer of its basic alternative, life or death-so the emotional mechanism of man’s consciousness is geared to perform the same function, as a barometer that registers the same alternative by means of two basic emotions: joy or suffering. Emotions are the automatic results of man’s value judgments integrated by his subconscious; emotions are estimates of that which furthers man’s values or threatens them, that which is for him or against him-lightning calculators giving him the sum of his profit or loss.
But while the standard of value operating the physical pleasure-pain mechanism of man’s body is automatic and innate, determined by the nature of his body-the standard of value operating his emotional mechanism, is not. Since man has no automatic knowledge, he can have no automatic values; since he has no innate ideas, he can have no innate value judgments.
“The Objectivist Ethics,”
I am profoundly opposed to the philosophy of hedonism. Hedonism is the doctrine which holds that the good is whatever gives you pleasure and, therefore, pleasure is the standard of morality. Objectivism holds that the good must be defined by a rational standard of value, that pleasure is not a first cause, but only a consequence, that only the pleasure which proceeds from a rational value judgment can be regarded as moral, that pleasure, as such, is not a guide to action nor a standard of morality. To say that pleasure should be the standard of morality simply means that whichever values you happen to have chosen, consciously or subconsciously, rationally or irrationally, are right and moral. This means that you are to be guided by chance feelings, emotions and whims, not by your mind. My philosophy is the opposite of hedonism. I hold that one cannot achieve happiness by random, arbitrary or subjective means. One can achieve happiness only on the basis of rational values. By rational values, I do not mean anything that a man may arbitrarily or blindly declare to be rational. It is the province of morality, of the science of ethics, to define for men what is a rational standard and what are the rational values to pursue.
Playboy Interview: Ayn Rand
Playboy, March 1964
¶
This is the fallacy inherent in hedonism-in any variant of ethical hedonism, personal or social, individual or collective. “Happiness” can properly be the purpose of ethics, but not the standard. The task of ethics is to define man’s proper code of values and thus to give him the means of achieving happiness. To declare, as the ethical hedonists do, that “the proper value is whatever gives you pleasure” is to declare that “the proper value is whatever you happen to value”-which is an act of intellectual and philosophical abdication, an act which merely proclaims the futility of ethics and invites all men to play it deuces wild.
“The Objectivist Ethics,”
The Virtue of Selfishness, 29
Türkiye'de yaşıyor olmanın bir faydası 21:53 civarı bahsedilenlerin sık sık görülebilir olması. Sırf Türkiye'de yaşıyor diye belki Ayn Rand'ın göremediğini gördü adam.
olum 3:47 ye doğru dedin insan egosunun dışında karar alamadığına göre özgür iradenin olmaması lazım yanlışmı
bu arada videolarına belgesel muamelesi yapan çok galiba bi açıklama yap istersen
üni tercihi ile ilgili video yap desem ana avrat söver misin
Ely bence yapmalı
Niye sövsün lan) adam
Siktir git laaaaan
Ozan Çakır ne sövüyorsun
Ely yapsın da kendine hayrı yok ipne'nin ama şaka maka yararı olabilir
Cemre iki günde iki video atman ne kadar iyi geldi bilemezsin. Arayı çok açma özlettirme kendini :)
kanka çaba fayda grafiklerinde alttakini grafiği logaritmik yapman gerekiyordu anlattığınla uymuyor.
23:30 çaba fayda grafiğinde eksenlerin yanlışmış ama anlatmak istediğin şey açık sayılır
Bunu daha önce düşünmemiş olmana ihtimal bile veremiyorum fakat benim bu konuda bir düşüncem var. Bir soru olarak algılanırsa daha iyi olur.
Bunun kendi içinde tutarlı bir sistem olup olmadığını merak ediyorum sadece. Kafam hayli karışık ergenlikte olmamın da katkısıyla.
Ya teizm ya nihilizm videosunu izledim. Tanrı inancı olmadan ahlakı temellendiremeyeceğimiz gerçeğini reddedemem. Fakat eğer bu dünya yüzündeki fikirlerden sadece ikisi doğru olabilirse, ki bence nihilizm doğru, günlük yaşamdaki uygulamaları veya kararları nihilizme göre vermek çok zor olacaktır.
Nihilistik düşünce sistemimde tanrıya yer yok. Başından beri insanlar komün yaşamı sürerli kılmak amacıyla belirli davranışları daha kârlı bulup bu yönde adapte olmuşlardır. Genler ile aktarılan bu bilgiler, ahlaki eylemler olarak bize miras kalmıştır. Bahsi geçen bebek laboratuvarlarıdaki deneylerin gösterdiği gibi, birine yardım edilmesini içgüdülerimiz daha doğru ve iyi bulur çünkü toplu yaşamda düzeni sağlayacak olan budur. Yine aynı şekilde, bize benzeyenleri kayırma ve bize benzemeyenlere zarar verme eğilimimiz hayatta kalma şansımızı arttırdığı için vardır. Yine Cemre'nin bir videosunda görmüştüm, bu saydıklarım ahlakın "ne için"leri değil, "neden"leridir. Ne için sorusuna yanıt vermemizin tek yolu teizmden geçer. Lakin teizmdeki ahlaki sistemlerin de yine adapte olmak ve birlikte yaşamı çekilir kılmak "için" oluşum gösterdiği göz önünde bulundurulursa "ne için" sorusunun tek yanıtı "toplu yaşamı sürerli kılmak için" olacaktır. Bu kadar. Daha kutsal bir sebebi yok. Nihilizm dışındaki düşüncelerin varlık sebebi ise nihilizmin olaylar karşısındaki vurdumduymaz tavrının türün devamlılığı açısından kârlı olmayacak olmasıdır. Anlam yoktur fakat bunu günlük hayatta uygulayamayız. Çünkü bu, zaten entropi ile sürekli düzensizleşen dünyamızı kaosa sürükler. Tüm sistemlerimiz, ahlaki sistem de dahil; kaostan kaçmaya, delik su bidonunu elimizle bir anlığına da olsa tıkamaya yöneliktir. Kısacası, diğer ahlak felsefelerine bir temellendirme yapamayız fakat
uygulanabilirlerdir çünkü öbür türlüsü kaostur.
Gök Böri güzel bir yazı olmuş eline sağlık
Gök Böri Hayır aslında gayet uygulanabilir, ki uygulanıyor da. İnsanların vurdumduymaz nihilist yaşaması dünyayı kaosa sürükler demişsin, doğru ama banane. Eğer benim faydamı maksimize etmem için kötülük yapmam gerekiyosa neden yapmıyayım, dünyaya ne olursa olsun eğer bu dünyada oluşacak kaos beni etkilemediği sürece banane. (Ayrkca bu kaosun beni etkilemesi de gerekmiyor. Dünya üzerinde bu tarz bir karmaya inanmak pek mantıklı değil Cemre de bu konudan bahsediyo bu videoda. Kaç tane diktatör yaptığı kötülüklerin cezasını çekti? Eğer insanların aklındaki bütün kötülğkleri yapan salt bir kötüysen ve elinde insanlarj bastırabileceğin gücün yoksa belki bu oluşan kaos seni de etkileyebilir. Ama eğer insanları manipüle etmeyi bilen, elinde güç olan, salt bir kötüden ziyade faydanı maksimize etmek için gerektiğinde iyi gerektiğinde kötü takılan bir insan bu baksettiğin oluşabilecek kaostan etkilenmez.)
Gök Böri Ayrıca işin içine teizm gidince evrimsel sürecin kontrolünün de tanrının elinde olduğunu farketmek gerekir. Yani teizmde tanrı kendi tanımladığı iyi ve kötüyü evrimsel süreç yoluyla insanların vicdanında yaratmıştır. Bu durumda teizmde ahlak yopluma adapte olmak "için" değil Allah istediği "için" vardır.
Ayberk UZUN Evet teizmi doğru kabul edersek tanrının insanların içine fıtrat diye tanımlanan bazı güdüleri koyduğu doğru olur fakat ben teizmi doğru kabul etmediğimi belirtmiştim dolayısıyla bu sistem kendi içinde tutarlı olsa da bana teizm tümden mantıksız geliyor. Benim kastetmek istediğim şey şuydu. Nihilizm doğrudur ve bazı ahlaki sistemeleri uygulamamız doğaldır. UygulaMALIyız demiyorum, uygulanması doğal bir süreçtir diyorum. Çünkü nedeni ve anlamı olmasa da, tüm canlılar kendi türlerinin yok oluşa sürüklenmesini önlemek için birtakım adaptasyonlar geliştirir. Ahlak da bunlardan biridir. Ve ahlaki sistemlerin hiçbiri mutlak ve sabit değildir elbette, çünkü iyi ve kötü mutlak gerçeklikler değil, davranışların insan türünün faydasını maksimize edecek şekilde sınıflandırılmasıdır.
Eğer senin faydan maksimize oluyorsa kötülük yapmaman için hiçbir sebep yok. Yapmamalısın diye bir cümle de kurulamaz zaten. Sadece, ahlaki bazı sistemlerin uygulanması için temellendirme şartı aranmamalıdır çünkü temellendirme yapılamayacaktır, tek temel insanın varlığını sürdürme çabasıdır ve ahlak da tıpkı beslenme gibi, üreme gibi doğaldır demeye çalışıyorum.
Gök Böri Anladım. Buna kesinlikle katılıyorum. Tabiki temellendirme yapmadan ahlaki sistemler uygulanabilir. Dediğin gibi birilerine "-meli, -malı" kavramlarını kullanmadığımız sürece yapılabilecek en rasyonel tutum da zaten bu olacaktır. 👍
Müslüman birisinin var olmamış olmayı iyi bir şekilde yaşamaya tercih etmesini mantıklı buluyorum; zira, cennetten kovulan günahkar ikilinin kavminden birisi olmak arzu edilmeyen bir durum olurdu
User Dterminal vaftiz ol istersen adem ve havvanın günahından arınırsın:!)
Öldün mü cemre ses ver
Merhaba Cemre Abi. Felsefenin her dalı ile ilgili fazlasıyla kitap okudum ve okumaya çalışıyorum. Tüm dallarıyla ilgilenmeye çalışıyorum. Tabii ki de felsefenin bitmeyeceğini biliyorum. İlk sevdiğim filozof Albert Camus'un başkaldırı düşüncesi hakkında ne düşünüyorsun? Ayrıca, psikoloji ile ilgili herhangi bir video gelecek mi?
yok abisi gelmez artık bireycilerin kanalı burası
Tamam.
5 yıl geçmiş yorumunun üstünden.Neler yapıyorsun felsefede ne alemdesin ? Merak ettim
17.55 😆😆😆 Aziz Allah
Cemre ölmediysen bi işaret birak
2 video mu ulan sabah izleyip bunun devamı gelmez diye üzülmüştüm ne kadar muhteşem oldu öyle
Hacı sen bu ayn rand aşkına rağmen nasıl hiç bioshocktan bahsetmedin nasıl kaçırdın bu şaheseri bu oyunun senden daha fazla hitap edeceği biri yoktur herhalde
Aa ne kadar üst düzey bir hız aa. Ben bilseydim böyle hızlı olacağını youtubeyi kapatmaz beklerdim. Sanırsın sen bekletmedin de ben beklettim su içtiğim için, aa. Işık , hızını görse utanır ışık hızından . Yok yani böyle bir hız. Tdk ya gitsek hızın tanımı değilir yani o derece bir hız.
Etik bir hayvan popülasyonunun birlikte daha iyi bir yaşam gütmesi için birbirlerine karşılıklı göstermiş oldukları yardımdır. Mutualizm gibi bir şeydir, hatta direkt olarak odur. Bunu temellendirmek için insanın bir hayvan olduğunu kabul etmek, bağlayıcı kılmak için gelecek nesillere gen aktarmayı bir hayvanın çıkarı bulmak gereklidir. Buna ne dersin Cemre
Banane derim
kar maksimizasyonu için ''teatral'' yaşamak şart gibi bir şeydir veya kaçınılmazdır diyim cemrenin dediklerinden ben bunu anladım özetle dışardan baktım yeşil türbe içine girdim yarabbi tövbe kıps;)
7:00 ... Eyvallah.
Özledik iki gözüm , dön artık.
yapay zeka için konuşursak bu konuyu aslında gelecekte bizi kötü şeyler bekliyor olabilir gerçekten de çok yetenekli bir makinenin veya yazılımın ahlaken dosdoğru olması beklenemez heralde?
hocam çaba fayda 2. grafiğinde parametreleri eksenlere ters mi yerleştirdin kafam çok karıştı
Melih yooo doğru. Olay şu; çabam aynı kalsın, hatta daha az çaba sağlayayım. Ama fayda devamlı artsın. Fayda yatay eksende artıyor. Çaba dikey eksende.
Bir şaşırdim ya ama sevindim🍉🍉
Sanırım kaygın; ahlakın ne olup olmadığı, iyi ve kötünün ne olup olmadığından daha çok, ahlaksal iyinin ödüllendirilip ödüllendirilemeyeceği ya da ahlaksal kötünün cezalandırılıp cezalandırılamayacağı. Bilmiyorum, ben öyle anladım en azından. Ömrün yetmeyeceği düşüncesiyle ahlaklılığa karşı motivasyonumuzu kaybederiz düşüncesi belki.
ideolojilerde dert, aşk, eylem üçlüsü olmak mecburiyetindedir. ben bunu Ali Şeriati'nin İkbmuhtaçtır ve Kendisi Olmayan İnsan kitaplarında okumuştum. oradan alıntılayarak devam edyorum. ideolojilerde dert, aşk, eylem üçlüsü olmak mecburiyetindedir. zira olmazlarsa başarı elde edemezler. kalıcılık yakalayamazlar.
dert insanın veya ideolojinin aklına takılan herhangi bir sorun, yeryüzündeki bir bozukluktur.
aşk ise bu sorunu ve bozukluğu gidermek için insanın yapıştığı ideoloji veya felsefe akımıdır veya ideolojinin bunu gidermek için ortaya attığı düzeltme teklifidir.
eylem ise senin bu ideolojiye yapışarak o bozukluğu gidermek için harekete geçmek "ben" kavramını "biz" kavramına feda etmen veya ideolojinin insanı buna itmesi, insanı gönüllü olarak kendini fedaya davet etmesidir.
dinin dışında hiçbir ideoloji eylemi gerçekleştiremez ve eylem olmadan dert ve aşk aynı kalpte huzur ve uyum içinde yaşayamaz, bulunamaz.
neden din?
çünkü din dışı ideolojilerde gaye zevktir, ana hedeftir. dinlerde ise kutsal ideye erişmek için çekilen acı ve ızdırap zevktir. dinlerde kutsal bir ideye erişmek için ızdıraba tahammül eden bir kimse zevk alıyor; bu ızdırap dine inanan kimse için bir hedefe varma yolunda zevk veya lezzetttir. oysa diğer akımlarda zevkin bizatihi kendisi hedeftir. bu ise "biz" kavramını "ben" kavramına feda eder ve işin sonunda sartre çıkıp der ki
"özgürlükten kastım bu değildir"
ölümden sonrasını, ahireti vaat eden tanrı veya tanrılar olmadan ahlakı temellendiremezsiniz.
ahlak kuralları getirebilirsiniz fakat bunları kitlesel bir hale sokamazsınız.
bundan dolayıdır ki tarihin hiçbir döneminde dini, herhangi bir tanrısı ve ölümden sonraki hayatı olmayan bir toplum var olamamıştır.
tanrı ve ahireti devreden çıkartırsanız akıl ile ahlak çatışır. ancak teist ahlak geçerliyse her zaman rasyonel ahlak geçerlidir.
bu yönüyle insan herhangi bir dine inanmasa bile dine muhtaçtır.
24:00 çaba - fayda*zaman grafikleri aslında onlar. ek yapmış olayım
muazzam bir video, teşşekürler cemre.
Bu kanala benzer başka kanallar da önerir misiniz
Anlattıklarından anladığım kadarıyla Ayn Rand'ın hipergamisi oldukça yüksekmiş(Üstün-İnsan övgüsü vb.) ve komünizmden kaçıp gelmiş biri olarak böyle olması, bir dereceye kadar anlaşılabilir tabii
Nerdesin ?? Umarım 🤞 herşey yolundadır.
"Duyuların idrak konusunda insan bilincinin ilk adımları olduğu gibi" cümlesini biri bana açıklayabilir mi ? Aradaki bağlantıyı bulamadım.
Oha 2 video üst üste aman aman aman nereye geldik biz
Niye video atmıyorsunuz Cemre Beyy? Ayıp ama yani şimdi.
"bir çıkarı yoksa insanların çoğunluğu niye ahlaklı olsun. ahlaklı olmayacakları için de o söz konusu ahlak kuralları temelsizdir " demek yanlış ve bu konuda sabit fikirlisin. bu konuda sabit fikirli olunca da sıçıyorsun. bir şeyin temeli ona uyulup uyulmamasından bağımsızdır. senin dediğin senaryoda uyulmayan ahlak kurallarının bir yanlışı yok ki, "ahlak"sızların sorunu var. dini sebeplerden takıntılı hale gelmişsin buna. e sen böyle saçmalarsan insanlar tabi de 19:14 deki gibi cevap verir. sen onların random gülüşüyle takındığını iddia ettiğin tavrı takınmış oldun. bu da komik.
Sayın Cemre Demirel Din Felsefesi ve Dinler Tarihiyle İlgili video çekebilirmisiz??
Hatta Kuran ayetleriyle mutabık olan verileride paylaşırsınız.O zaman yapacağınız bu çalışma daha bir etkileyici olur.
Ben sadece bir tavsiyede bulundum.Yapacağınız diğer çalışmalarınızdada başarılar dilerim.
Birde Cemre kardeş böyle monolog bir konuşma yapmasanda başka anti-tez sunabilecek bir arkadaşla karşılıklı konuşabileceğiniz canlı yayın yapsanız daha verimli olmaz mı??
Hem Canlıyı yayını izleyen insanlarda sizleri dinlerler rasyonel olandan yana tercihini yaparlar.Böyle daha bir hoş olur.
İyi günleriniz olsun.....
aynen,empati ile oluşturulan kurallara "allahın kuralları" deyince dayanağınız hazır olmuş oluyor.öteki türlü kimse kabul etmez valla,yanlış yaparsınız
Böyle her gün bir video gelse, hayat bayram olsa, insanlar el ele tutuşsa, birlik olsa falan filan...
35.56 da ayn rand a şunu diyor 'anladın mı?' skdfjna.
böyel bir videonun altına bu yorumu yazdığm için herkesten özür dilerim sadece tebessümümü sizle paylaşmak istedim.
atlas silkindi kitabı falan hangi yayınevinden bilgilendirebilecek var mı
Sagopa gibi olacak sonun :) ama böyle de mutlusun, öyle görünüyorsun kardeşim cemre
Sagoyu yakan edip yüksel oldu
Merhaba,
sürekli ateistlerin ya da dinlere inanmayanlarin ahlaklarini temellendiremediklerini soyluyosun. Fakat temellendirme derken neyi kastettigini acikca söylemen gerekir. Örnegin sana göre bir hristiyan, bir müslüman, bir yahudi ya da baska bir dine mensup kisi , ahlakini temellendirebilir ama bir ateist kesinlikle seyler hakkinda "iyi" ya da "kötü" diyemez. Peki sorum su : Bir hristiyanla, bir yahudinin ya da bir müslümanla bir budistin ahlak anlayislari tamamen farkli, hic biri ahlakini ayni sekilde temellendirmiyor. Yani en iyi olasilikla bu dinlerden biri haric diger din mensuplarinin hepsi ahlaklarini yanlis ve hatali temellendiriyorlar. Peki neden her videonda ballandira ballandira ahlaki sadece dine inanalar temellendirir diyorsun? Birakalimda insanlar ahlaklarini temellendirmeyiversinler, yanlis temellendireceklerine. Görüldügü gibi MUTLAK bir ahlak anlayisi mevcut degil. Ahlak bireysel ve öznel bir kavram olmakla birlikte insan dedigimiz canli sosyal bir varlik oldugu icin , AHLAK kavramini; gelenekten, görenekten, kültürden, medeniyetten ayri düsünemeyiz. BIr seyin iyi ya da kötü olduguna ancak ve ancak bireyin kendisi karar verir. Ahlakin temellendirmesini insanlar en saglikli sekilde ancak AKIL yoluyla yaparlar DIN yoluyla degil. Hicbir otoritenin ( Siyasi ya da Dini ) onayina ihtiyacimiz yok. Aklin kilavuzlugunda yasamayi basarabilen her insan bunu farkeder.
Umarim okuyup cevap verirsin.
Saygilar.
Ceyhun Köroglu Cemre videoda özellikle bundan bahsetti zaten. Ahlâkı temellendirmek ile ahlakın bağlayıcı olması farklı şeylerdir. Bir din yanlış olsa bile ahlakı, "kadiri mutlak tanrı" adı altında temellendirebilir. Ancak bu ahlak, söz konusu din dışındakileri bağlamayabilir. Şöyle ki; bir dinin tanrısı yüzmenin kötü olduğunu, dolayısıyla insanların yüzmekten uzak durması gerektiğini söyleyebilir. Aynı tanrı yoğurt yemenin ise iyi olduğunu ve insanlara yoğurt yemesi gerektiğini de söyleyebilir. Gücü her şeye yeten ve kainatı yaratan bir tanrının koymuş olduğu bu kurallar, o dine inanan insanlar için bir ahlakın temelini oluşturur. Çünkü insanları da yaratan o'dur ve yaratan, yarattiklariyla ilgili iyi veya kötüyü en iyi bilendir. Ya da yarattiklari için iyi ve kötü ayrımını yapabilecek güce sahip tek mutlak kişidir. Bu açıdan ahlakın temellendirilmesi için felsefi olarak bir sorun yok. Ancak ateizmde subjektif görüşler ön plana çıkar ve ateizmi savunan insanlar arasında, ahlaki temellendirmek adına ortak bir payda bulamaz. Mesela ateist birine göre inek yemek kötü olmayabilir. Çünkü karnı doyar ve ihtiyacı olan besinleri ondan sağlar. Ancak başka bir ateiste göre her can kutsal sayılması gerektiğinden, inek yemek kötü olabilir. Ateizmde iyi ve kötü sınırı kişiden kişiye değişebildiği için (insanların duygularına, tecrübelerine, arzularına vs bağlı olarak) ahlakın temellendirilmesinden söz edilemez.
Dinle temellendirilen ahlâkların bağlayıcı olması konusuna gelirsek, bu din yanlış veya doğru, hangisi olursa olsun farketmez, herkesi bağlamak zorunda değil. Yüzmenin kötü olduğuna inanan bir dinin ahlaki, sadece ona inanan kişileri bağlayabilir. Bir müslümanı ya da budisti bağlamak zorunda değil.
Büşra Türedi
Hımm anladım, demek bir yahudinin bir müslümanın ahlakı kritik etmeye ehliyeti var, ama bir ateist bu konularda kelam edemez öylemi? Ve bu durumun sebebi yalan da olsa yanlis da olsa ilahi bir dayanak noktasına sahip olmaları. Tekrar soruyorum yeri gelmisken; bir yahudiyi ele alalım. Ya din diye yaşadığı hayat tamamen hatalıysa, yanlışsa, hikayeyse; bu durumda nasıl olurda herhangi bir ahlaki konuda bu yahudinin " IYI ya da KÖTÜ " kanaatine; " Ahlak Temellendirme " diyebiliriz? Buna uygun tanım, Minareyi kılıfına uydurmak olabilir. Adam binlerce yıl öncesinin masallarına dayanarak ona iyi buna kötü diyebilecek. Ama ne hikmetse aklın kılavuzluğunda yaşayan, rasyonel, bilimsel yönteme önem veren bir ateistin bu konularda bir yargıya varması mümkün değil. Cemrenin ve onun gibi düşünenlerin hatalı olduğu konu şu, insanın bir düzen ve uyum icinde yasayabilmesi ve tutarlı bir ahlak anlayışına sahip olması için " AHLAKLI YAŞAM KURALLARI " diye yazılı , sözlü bir listeye ihtiyac duydugumuzu düsünmeniz. Temellendirme dediğiniz şeyin altı boş, hic bir islevi , fonksiyonu yok! Ahlak EVRENSEL değildir. Mutlak bir ahlak olmamistir, olmayacaktir. Her bir bireyin ahlaki konulara bakisi kendine özgüdür. Cevabımı bir örnekle bitireyim, avrupada yasayan biri olarak yaziyorum, avrupada ateistlerin oranı azımsanmayacak kadar fazla, artı inançlı insanlarda gündelik yaşamlarında hicde dine referans vermezler, gayet seküler bir gündelik yasamdan sözediyorum. Ama yinede bu insanlar uyum icinde harika sartlarda yasiyorlar ve bir ateist yaya yolunda saygili davranarak yayalara yol veriyor, ya da cevre hassasiyeti inanilmaz gelismis olabiliyor. Bunlari devlet baskisiyla yapmiyor. Peki nasıl ve neden yapiyor? Iste sizin "ahlaki temellendirme" dediginiz yere herhangi bir Dini koymadan, BiLiNÇ ile yapiyor. Yani Akılla. Son söz: "Doğada iyi ya da kötü diyebileceğimiz hiçbirsey yoktur" Spinoza.
Ceyhun Köroglu Sorduğun soruya müsadenle bir soruyla karşılık vermek istiyorum. Iyi ve kötü nedir?
Örnek olarak verdiğin yahudi birinin dini inancı veya yasadigi hayatı ve hatta iyi-kötü tanımı yanlış olsa bile yine de bunu "kadiri mutlak güç" ile temellendirebilir. Bir şeyin dogru/yanlış olması ayrı, temellendirilebilmesi ayrı. Mantıksal açıdan düşünürsek "her şeyi yaratan" birinin koyduğu kurallar mutlak olabilir, çünkü zaten en basta her şeyi o yaratmıştır ve iyi ile kötünün ayrımını da yapabilecek güce sahiptir. (Bahsettiğimiz din ya da tanrı ister yanlış olsun, ister doğru) Kavramsal açıdan baktığımızda tanrı denilen şey, yani gücü her şeye yeten şey iyi-kötü ayrımını yapmada dayanağı olan bir temel olabilir. Ancak tanrı dışına çıktığımızda, ahlakı temellendirme işini kime emanet edebiliriz? Her yanıyla subjektif olan bireylere mi? Zaman geçtikçe yanlışlanabilme payı olan bilime mi? Gözlemlediğimiz doğaya mı? Yoksa rasyonel olduğunu düşündüğümüz ama belki de bunun, kendi içimizde yaşadığımız bir paradoks olabilme ihtimalini barındıran aklımıza mı? Temel olarak karmaşık bir beyine ve duygu yapısına sahip olan insan aklı, her konuda ve objektif kalmak koşuluyla ne kadar süreyle rasyonel olabilir? Yanlış anlaşılmasın, aklı küçümsediğimden değil aksine, insan aklı öylesine karmaşık olduğundan ve onu etkileyen belirli parametrelere sahip olduğundan dolayı rasyonelliginden ve objektifliginden şüphe duymakta haklı olduğuma inanıyorum. Özetlemem gerekirse, tanrı kavramı dışında herhangi bir kavramın ahlakı, tam olarak temellendirebilmesi bana pek mümkün gözükmüyor. Elbette ki bu ateistlerin ahlaksız eylemler yaptığı anlamına gelmiyor. Aksine, dine inanan birçok insandan daha ahlaklı eylemler yapan ateistler olabilir. Ama niçin? Niçin ateistler tanrının olmadığı, hiçlikten meydana gelen ve hiçliğe gidecek olan şu kısacık dünyada iyi-kötü ayrımını umursamalı? Niçin kendi zevkine göre yaşamak varken ve hayatının kuralını kendisi koyabilecekken, belli başlı normlara uysun? Kaldı ki uyduğu bu normlar en başta nasıl belirlendi?
Burada yatan asıl soru, ateistlerin ahlaklı olup olamayacağı değil. Asıl soru, ateistlerin yaptığı ahlaklı eylemleri niçin yaptıkları ve neye dayandırarak yaptıkları. Yorumunda ateistlerin ahlaklı davranmasıyla ilgili sordugun iki sorudan birine cevap vermişsin ama ya diğeri? Ateistlerin bunu yapma sebebi(nasıl sorusu) bilinç ise yapma nedeni (amaci) ne? Zannediyorum ahlakı temellendirme konusunun ana problemi de burada başlıyor.
Ahlakın temellendirilme ihtiyacına yani toplumların yaşamak için bir düzene sahip olması gerektiğine gelirsek, bunun aksini düşünmenin sebebi nedir? Neden insanların ahlaka ihtiyacı yok? Ya da neden toplumların huzur içinde yasamak için belirli kurallara ihtiyacı yok? Eğer öyleyse şu an benim gidip birini öldürüp, ardından ormana kaçıp orada yaşamıma huzurlu bir şekilde devam etmemem için hiçbir engel yok. Eğer bahsettigin şekilde toplumların yaşamak için düzene ihtiyacı yoksa ve temeli olan bir iyi-kötü ayrımına da gerek yoksa benim şu an hitler gibi olmamın önünde de hiçbir engel yok demektir. Gidip istediğim gibi soykırım yapabilirim ya da bankaları soyabilirim veyahut hayvanlara işkence edebilirim. Bunları yaparken de herhangi bir suçluluk duygusu duymam çünkü, suçluluk duymamı gerektiren kötü bir eylem yaptığımı iddia edemem. Eğer doğada iyi ya da kötü diyebileceğimiz bir şey yoksa şu an beni, saydıklarımı yapmaktan alıkoyan bir şey de yok demektir.
Büşra Türedi
Şöyle açıklayayım; doğada bir yılan fareyi yuttuğunda ya da bir arslan bir ceylanı avladığında: yaw ne kötü niyetli bir yılan ya da ne merhametsiz bir arslanmış bu yaa demeyiz. Bunun sebebi çok açık; var olan her tekil varlık kendi varlığını sürdürme çabasındadır ki bu kavrama spinoza " Conatus" der. Bu örnekler fare ve ceylan için ancak kötü karşılaşmalardır. Olayın kendisine " KÖTÜ " diyemeyiz. Farkındaysan iş insana gelince değisiyor. Burda düşünmeni istiyorum. Neden insan söz konusu olunca olayların kendisine doğrudan, genel geçer kavramlarmış gibi, evrensel hükümlermiş gibi " IYI , KÖTÜ " diyebiliyoruz? Bunun sebebi insan denen canlının, evreni sadece ve sadece kendi algılarından duygularından ve yapısından yola çıkarak açıklamaya çalışmasıdır. Bir seyler yaşıyoruz ve bunları kendimize göre yorumluyoruz. Peki bu vardıgımız sonucların hakikat oldugunu nasıl bilebiliriz? Ben senin gibi dogru olsada olmasada farketmez diyemiyorum çünkü kisisel olarak hakikati aramamız gerektigini düsünüyorum. Bu arada kime sorsan aklını kullandığını söyler Ama biraz dikkat edersen insanların sürekli akıl dışı davandığını hatta cogu zaman sacmaladığını farkedersin. Çünkü bizler duygularımızın ve tutkularımızın esareti altında yaşayan, özgür olmayan hatta özgür iradesi bile olmayan varlıklarız. Sürekli pasif bir alıcı konumunda bir takım dış etkilerin altında oradan oraya sürükleniriz. Iste bu esaretten kurtulusumuzun yolu AKIL dır. Şimdi bir örnek verecegim, uluslararası bir dinler konferansı verilecegini düsün, ya da milliyetcilik ile ilgili bir konferans. Dünyanın her ülkesinden temsilcilerin katıldığı bir konferans. Mesela pakistanlı bir müslüman, sıkı katolik bir amerikalı ya da ari ırkı savunan bir alman ve en şanlı tarihin kendi milletine ait oldugunu düsünen bir Türk milliyetcisi. Şimdi soruyorum; bu konferansta uyumdan, ahenkten, barıstan söz edebilirmiyiz? Birbirlerini yemekten baska bir sey yapmayacaklardır. Şimdi; insan oglunun saf aklıyla ulastıgı iki disiplinden bahsetmek istiyorum. Geometri ve Mathematik. Her ikisinede insanlık aklıyla ulastı, deney ve gözleme ihtiyac duymadan, aklın disinda bir arac gerece gerek olmadan ulastı. Iste sirf bu sebeple fizik, kimya ya da diger dsiplinler degilde Geometri ve matematik "KESiNBiLiMLER" olarak adlandırılır. Şimdi o konferansın uluslararası bir Geometri konferansı oldugunu düsün. Objektif olarak yorumlarsan bunu farketmen daha kolay olur. Mutlak bir uyum ve harmoni icinde, kavgasiz gurultusuz bir konferans olur degilmi? Demek istedigim, gercekten aklın klavuzlugunda yasyabilseydi insanlik, kendiliginden bir duzen ve uyum olurdu. Buradan cikan sonuc ise basta söyledigim gibi, Akılın oldugu yerde ahlaki anlamda baska hicbir otoriteye ( siyasi, Dini) ihtiyacimiz yok. Yanlis anlama lütfen Ama aklak temellendirmek icin baska seylere ihtiyac duymak, akla bir hakarettir. Bu arada ilk soruna kısa bir cevap vermek istiyorum. Bir şey iyi oldugu icin onu sevmeyiz , o sey bize kisisel olarak iyi gelir ve bize iyi geldigi icin onu arzularız ve sonucta sadece bizim icin o sey "IYI" olur. Böylece kisisel, öznel ya da bireysel bir ahlaki yargıya nasıl varilabilecegininde bir ornegini vermis oldum. Tahmin edersinki bu yazdiklarimin muciti Ben degilim. Filozofum, Spinoza
Yine bir sözüyle bitireyim;
Mutluluk, erdemli yaşamanın yani aklın klavuzluğunda yaşamanın bir ödülü değil erdemin ta kendisidir.
Haklısın, bir aslanın veya yılanın diğer hayvanları avlaması kötü bir eylemden ziyade, içgüdüsel bir davranış olarak açıklanabilir. Ancak insana gelince işler değişiyor. İnsanlar sadece hayatta kalma içgüdüsüne değil, aynı zamanda hayvanlarda görülenden daha karmaşık bir bilince/duygu yapısına sahipler. İnsanlar da hayatta kalmak için hayvan avlayabilir ve bu o eylemi kötü kılmaz. Ancak aynı insan, sırf canı istediği için sebepsizce bir hayvanı öldürürse bunun adını ne koyabiliriz? Eğer bir insan, hayatta kalma içgüdüsünden bağımsız olarak, bazı "aykırı" davranışlar sergilerse bunu "conatus" kavramı içerisinde nereye yerleştirebiliriz?
İnsanların sahip olduğu, iyi-kötü gibi kapsayıcı kurallar arama ihtiyacı hakkındaki dediklerine şu açıdan katılıyorum: Bir hayvan kalkıp da iyi-kötüyü sorgulama çabasına gir(e)mez. Bizim koskoca evreni algılayış biçimimiz, onu tecrübe edişimiz ve sınırlı algılarımızla onu anlamaya çalışmamız, bizi hayvanlardan çok daha farklı bir noktaya getiriyor. Evreni daha iyi anlayabilmemiz ve anlamaya çalıştığımız bu evrende daha tutarlı hayatlara (hayatta kalmaktan ziyade hayatı yaşamak) sahip olmamız için kapsayıcı belli başlı kurallara (iyi-kötü ayrımı) ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Bahsettiğin konferansla ilgili olarak; eğer farklı dine, farklı milliyete ve farklı ideolojilere sahip insanlar, barış sağlamak için bir araya gelseydi bana göre, hepsinin buluşacağı ortak nokta "iyi insan olmaya çalışmak" olurdu. Çünkü konferansta olmaları, "iyi" olan barışa ihtiyaçları var anlamına gelir ve çıkarlarını korumak uğruna, herkesin kabul ettiği bir kural olan "iyi eylem"lerden birini ya da birkaçını uygulayarak barışı sağlama almaya çalışırlardı. Elbette birbirlerini yemeleri de olası. Sonuç her nasıl olursa olsun, nasıl davranacaklarına ilişkin tek bir ihtimal olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bana göre insan oldukça karmaşık bir canlı ve hangi durumda, hangi konuya, nasıl tepki vereceğini kestirmek oldukça güç. Sırf bu açıdan düşününce bile ortak noktası fazla bulunmayan bireylerin, daha iyi yaşam standartlarına sahip olabilmesi adına, uyması gereken kuralları temellendirebilmesi için geneli kapsayabilecek bir mutlak güce ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Matematik ve geometri konusunda kendi açımdan ikilemde kalmış bulunmaktayım. Evrende geometri ve matematik olduğu için mi biz bu bilgiye ulaştık, yoksa evreni anlayabilmek için geometri ve matematiği biz mi ahenkli bir biçimde yarattık, açıkcası bilemiyorum. Geometri konferansına gelirsek, bu bilim dalının kendi tutarlılığı içerisinde sakin bir ortama sahip olabileceğine ben de katılıyorum. Ancak aralarında oldukça büyük bir fark var. Biri bilim konferansı, diğeri ise insanların sosyal yaşantılarını önemli ölçüde ilgilendiren ve etkileyen barış konferansı. Bilim konferansında iyiye/kötüye ihtiyaç duyulmazken, barış konferansına katılan insanlar için iyi-kötü kavramı oldukça fazla önem arz edecektir. Ve eğer insanlık aklın kılavuzluğunda yaşayabilseydi, bir düzene sahip olamazdı zannımca. Çünkü hiçbir insan kusursuz değil ve çoğu zaman ihtiraslarına yenik düşebileceğinden, her insan aklın gerektirdiği ölçüde yaşamayabilirdi.
Bahsettiğin bireysel ahlak çıkarımın için ise şu örneği vermek istiyorum; bir insan uyuşturucu kullanmaktan haz alıyorsa(arzuluyorsa) ve aldığı bu haz, ileride karşılaşacağı sağlık sorunlarını da es geçebilecek türdense ya da bu kişi hayattan bir beklentisi olmadığı için sağlığını umursamıyorsa, bu durum uyuşturucuyu o kişi için iyi mi yapar? Ya da kanser hastası bir kadın, saç dökülmesi tarzı yan etkilerinden dolayı kemoterapiden nefret edebilir ve onu almak istemeyebilir. Öyleyse bu, kemoterapinin o kadın için kötü olduğu anlamına mı gelir? Bireysel ahlak kişiden kişiye göre değişebilir ve birinin iyisi başkasının kötüsü olabilir. Ya da tam tersi... Çocuk öldürmek bir genç için iyi bir eylem olabilirken (stres atma, yaşadığı olaylara karşı hınç alma vs kaynaklı), aynı durum öldürülen çocuğun babası için geçerli olmaz. Haliyle toplumda düzen sağlanamaz. Düzenin sağlanabilmesi için ise ortak paydayı kapsayıcı mutlak bir gücün kuralları koyması gerekli.
Konuyu fazla uzattığım için kusura bakma. Kısacası insanların kaliteli bir hayata sahip olabilmesi için genel ahlak kurallarına ihtiyacı olduğunu, bu ahlak kurallarının ise daha tutarlı bir hayat adına temellendirilmesi gerektiğini, bu temellendirilme işleminin ise ortak paydayı kapsayan mutlak bir güç tarafından yapıldığı zaman mümkün olacağını düşünüyorum.
Vaktini ayırdığın için teşekkür ederim.
Yeni video da Albert Camus' u ve Varoluşcu yaklasimi ele alabilir misin? :)
bu konularla ilgilenen kız arıyordum bende xd
Ekşi sözlükten bir arkadaşın Ayn Randın yazarlığına dair eleştirisi:
çevremde adını çok sık duyduğum bir sırada oturup bu 800 sayfalık kitabı okudum ben. üstüne iki kelam etmeden gidersem çok üzülürüm. kitap size şu iki insandan biriymişsiniz gibi hitap ediyor: bir-) "hep başkalarının ağzına bakan, kendine ait bir tutkusu veya zevki veya doğruları olmayan insan." eğer öyleyseniz size daha doğru ve mutlu bir yaşam için içinize dönmenizi tavsiye edip bencilliği yol gösteriyor. iki-) "birinci sınıfa zaten dahil olmayan ve dolayısıyla (bak bak bak) howard roark gibi empati yoksunu bir karakterde kendini bulacak olan insan." eğer bu kategorideyseniz, howard roark'un asosyal tepkileriyle tatmin olup, yazarla da kol kola girip muhteşemliğinizi kutlayarak kendinizden geçebilirsiniz. ben ise kitabı okurken sürekli olarak aptal yerine konduğum hissinden, okuma lambamın üstüne eğilmiş ayn rand hanımın "işte şimdi can evinden vurdum" şeklindeki bakışlarının hayalinden kurtulamadım. sapıkça da bir haz verdi bana bu. her şeyden önce, az önce "karakter" demiş olsam da, kitapta gerçek anlamda bir karakter yok gibi bir şey. üstelik kahramanlarımızın çocukluklarına da gidiyoruz, ama sadece salıncakta sallanırken bile ne kadar asil ve bencil yüz ifadeleri olduğunu görmek için. kişiler değişmiyor, gelişmiyor, tipleme olmaktan kurtulamıyor, sahip oldukları özellikler adeta "kanında var" demeye getiriliyor. tamam, diyelim ki bütün bunların bir sebebi var, amaç edebiyat değil, fantastik olma pahasına, sembollerle felsefe yapmak. öyleyse nasıl olur da howard roark'un karşısına onunla tartışacak donanımda bir karşı karakter koyulmaz? nasıl olur da howard roark'un alternatifi olarak bize sunulanlar, sürüngenler, zavallılar, sinsiler, art niyetliler ve fedakar-mış gibi yapanlardan ibaret olur? nasıl böylesine kaçak dövüşülür? "kendini gerçekleştirmek ve bir parazit olmamak" paketinin içinde; empati özürlülüğü, ancak gelişmemiş bir çocuğun sahip olabileceği gülünçlükte egoistliği ve benmerkezciliği kakalamaya çalıştı bu kitap. sanki birbirinden ayrılamayacak prensiplermiş gibi. bid bid bid: beni endişelendiren kitabın toplumu nasıl etkileyeceği değil de, okuyucuların hayatlarında howard effect geçtiği zamanlarda küçük çaplı dramlar yaşama ihtimalleri oldu. giderayak: kitapta güzel betimlemeler, benzetmeler, hatta kitaptan bağımsız olarak düşünüldüğünde gayet de güzel olabilecek alıntılanası cümleler var. kurtarmaya yetmemiş.
Birisini vurup vurmamanın iyi olup olmadığını din olmadan anlayabilirsin. Eğer birisi tarafından vurulmak hoşuna gidiyorsa veya kulağına iyi bir fikir olarak geliyorsa sende başkasını vurabilirsin. Bu her konu için geçerlidir. Buna da empati denir.
Bu video çok yararlı oldu, emeğinize sağlık. Ayn Rand'in felsefesiyle ilgili kafamı karıştıran noktalara cevap buldum sayenizde
Eddie Willers belki de başedemeyeceği bir işe bile bile giriştiği için 'kendini feda etmiş'/'üretemeyeceği bir değeri kazanmak istemiş' (iki yönden de bakılabilir) oldu ve bu Ayn Rand'in felsefesine aykırı olduğu için sonu hazin bitti (en azından ilk okuduğumda böyle düşünmüştüm) Ama forumlarda sizin de dediğiniz gibi Ayn Rand'in Eddie Willers'ı sırf yeteneksiz olduğu için öldürdüğü yazıyor. Ne olursa olsun bence de Hank Rearden'ın şerefsiz kardeşi bile yaşarken Eddie bu sonu hak etmemişti.
Videoların devamını bekliyoruz 👍
Albert Camus ile ilgili video yapar mısınız?
İzlemeden beğendim çünkü şaşırtıyorsun iki gün üst üste sikko abi
Kıyamet geliyor galiba bir videonun devamının gelmesi hiç alışıldık bir şey değil.
Bildirim gelince dünkü videonun bildirimi tekrar geldi sandım vay vay vay
reis nerelerdesin yav 9 aydır yazı 3 aydır video 1 aydır tweet atmıyon
Yine ekşi sözlükten bir dostumuzun eleştirisi:
kendisi için "nietzsche for stupid people" deniyor olsa da bana kalırsa üzerine çıtçıtlanacak "max stirner for stupid people" plakası daha uygundur, bencillik ve bireyciliği bu derece metafizikleştiren en yakın akraba (her ne kadar adını rand'ın yanında zikretmek hakaret olsa da) stirner'dir kanımca. rand'ın bireyi, artık tözcülüğün uç noktalarında gezinen, toplumsalı ve kolektiviteyi inkâr ettikçe gerçekliği daha da mistifiye eden bir ideolojik araca dönüşür. doğrusu deleuze'un* dediği gibi bireysel fantezi bile yok, bireysel fantezi de dahil olmak üzere her şey toplumsaldır (bireysellik göstergesinin dahi toplumsal olduğunu söyleyen ve bunun dil ile tahsis edilişini açıklayan volosinov'ların, bakhtinlerin memleketinden ayn rand'ın çıkıp gelmesi de tarihin ironisi oluyor sanırım.) toplumsalın ve kolektivitenin karşısında bireysel gelişimi koyan zihniyetin devindiricilerindendir, kolektif gelişimi unutarak bir bireysel gelişim söylemi tutturmak için uygun. ha yaşamı boyunca sümer'i aratmayan bir 'yaradılış efsanesi' olarak "sen biriciksin, you are the chosen one!" diyerek yetiştirilen kişiler için kendilerini dünyada özel hissederek herkesin ihtiyaç duyduğu ontolojik güvenliklerini sağlamada işe yarayabilir belki, kişinin olaylara olan etkisinin minimuma indiği bir dönemde birey mitolojisini tavan yaptıran birisinin bir tür fantazmagori içinde kendini önemli hissetmesi sağlanabilir, ama bunu da kişiyi yeniden etkin kılabilecek olan kolektivitenin reddiyle sağlar; ancak donarak ölme aşamasındaki kişinin huzur hissetmesini hatırlatıyor. ama ayn rand'daki asıl sinir bozucu taraf, batı medeniyetinin üzerinde kurulduğu temel karşıtlıklardan birey-kolektivite çatışmasını fazlasıyla abartıyor oluşudur. kolektivitenin en küçük izinin dahi bireyi mutlaka yutacağı konusunda öylesine ikna olmuştur ki, bireyi tanrılaştırır ve aslında bunu yaparak bireyin kaçınılmaz olarak içinden çıktığı toplumsalı gizler. halbuki bana kalırsa temel karşıtlıkları rand'dan çok daha iyi kavramaya muktedir maurice blanchot'dan cemaat olgusunu öğrenmekte fayda var bu konuda: "niçin 'cemaat'? sorusunu bataille için tekrarlıyorum: cevap yeterince açık bir şekilde verilmiştir: 'her varlığın temelinde bir yetersizlik ilkesi vardır..'(eksiklik ilkesi) (...) yetersizlik bilinci, gerçekleşmek için ötekine veya bir ötekine ihtiyaç duyan bilincin kendini sorgulamasından kaynaklanır (…) böylece, her varlığın varoluşu ötekine veya ötekilerin çokluğuna çağrıdır (...) cemaat, kendisini oluşturan unsurları, cemaat olarak yürürlükten kalkarken kendini de ortadan kaldıracak yüksek bir birliğin içinde vecde eriştirmek ya da eritmek zorunda değildir." (blanchot, maurice, 1997, itiraf edilemeyen cemaat, ayrıntı yayınları, istanbul, s:14-15-17) rand'ın ulu manitu'su olan bireyi ise bu koşulları bir kenara atarken insanı tek başına hareket eden bir tür kaplumbağa türüne çeviriyor. kurguladığı 'birey'e de, marx'ın insani özgürleşmesinin tersten okunuşu olarak bakılabilir. ayrıca bir şema ile gösterilirse, kendisini "sağ liberter" olarak vasıflandırmak ne kadar doğru olur bilemem ama, sol liberterlerden kropotkin'in tam zıt kutbuna yerleşir rand, karşılıklı yardımlaşmanın tam karşısında olarak. edit: weastny sağolsun, ayn rand'ın aslında karşılıklı yardımlaşmanın üçüncü şahıslar ve kurumlar tarafından dikte edilmesine karşı olduğunu ve yardımlaşmanın önemini ihtiyacımız olan felsefe kitabında özellikle vurguladığını belirtti.
Öncelikle ahlakını tanrı ile temellendiriyorsan, tanrının gerçekten var olduğundan emin olmak gerekir mi?
Ayn Randın bahsettiği haz-acı ilişkisinde şu açıdan da bir sıkıntı var gibi sanki. Haz ve acı her ne kadar evrensel gibi görünse de bireysel yorumlamalardan azade değil. Bir kişinin haz aldığı bir durum bir başkası için acı verebilir. Bu sefer de hazzı aramak kişi için iyi olmaktan çıkabilir. Bu da kendiliğinden bi keyfilik oluşturuyor. Yani bilemiyorum inşallah mevzuyu götünden anlamamışımdır ama böyle geldi bana.
Lan ikide bi ders calisirken video atiyon, irademi tuketiyon, oglen at su videolari😀
Ahlaklı olmak için dine ihtiyaç yoktur, vicdan yeterlidir. Merhamet bir duygudur, vicdanlı insanlarda olur. Bu tip insanlar Allah’a inanmasalar bile iyi insan olmaya gayret ederler, sadece ve sadece kendilerini iyi hissetmek için bunu yaparlar, bu da yeterlidir.
Dinler olmazsa insanları kandırmadan ve herkesin uyabiliceği bir ahlak yarstamazsın senin söylediğin ahlak eğer dinleri kabul etmezsen var olmaz yani ateist olcaksan adam gibi nihilist ol tatava yapma
@@cankutkapuc7842 +1
cemre gözünü seveyim. ben senle nasıl bağlantıya geçerim. allah rızası için lan.
bırak ya ahlakı temellendirirken kendi duygularını katıyosun işin içine veyahut yine kendi çıkarını katıyorsun işte ayn rand tam da bundan söz ediyor bana kalırsa yine kendi çıkarın yine sensin önemli olan iyi kötü için zevk ve acı ölçüt olmayabilir ama katlanılabilir şeyler varsa faydana katlanırsın temellendirme böyle olur
Ya ezan da bi bitmedi arkadan la anaaa 1 saat okundu aq
Elden ele yorumu üste taşıyalım.
Sürekli okumamızı istiyorsun Cemre bu konuda tavsiye kitaplar istiyoruz senden en azından yeni videolar gelene kadar o kitapları okuyalım. bu konudan herkes muzdarip sürekli kitap tavsiyesi paylaş diye yorumlar gördüğüm için yazıyorum. şöyle sağlam bir kitap tavsiye videosu çok iyi olur paylaşırsan.( blogunda paylaştığı listeyi biliyorum artık yenisi gelmeli bence)
Ruh Adam kardeşim bloguna gir sikkonun orada koca 1 liste var. Gir oku. Ve sikkonun bütün blogunu da oku.
Danny Vinyard onu belirtmistim zaten kardesim blogunuda yillardir takip edip okuyorum zaten :) listenin guncellenmesi lazim bence
Ruh Adam anladım kardeş. Benim istediğim ise bahsettiği yabancı kişilerin tam adı :) ve belgeseller.
: Mesela ben moğolum anadoluya geldim milleti tavuk gibi kestim zaten bunlar insan değil ciddi travmalar yaşattım daha da bunlardan adam olmaz hepsi köpeğim oldu diyorum
: Mevlana da diyor ki bu moğol istilası bizi çok etkilemedi bizde zaten iç huzur var dervişim kardeşim ben Allahla irtibatlıyım hatta ondan bi parçayım bırak moğol istilasını ben hertürlü şartta üst düzey yaşarım o yüzden çilehaneye giriyorum bak bu aptal kutuda 40 gün yaşar iç huzurlu bi şekilde çıkarım diyor zaten imanı elde etmek imkansıza yakın olduğu için bizim görüşümüze göre bizim tek mücadelemiz imandı bu moğollar geldi daha da dine bağlandık iyi oldu iki laf da aslnda birbirinin aynısı gibi
hoşgeldin balım
What do you think of Sam Harris's moral landscape?
din olmadan toplumu bir arada tutmak pek mümkün gözükmüyor. çünkü, din olmadan insanlar kendi normlarını oluşturamayacak kadar aciz olabilirler. insanlar en basit bir diyet programına bile uymakta zorluk çekebiliyorlar. cemre gibi yetenekli bir insanın bile topluma karışıp müslüman olması ise; bu düşünceyi kanıtlıyor. fakat video içeriğini çok beğensem de müslümanlık işin içine girince içerik bağlamından kopuyor. sanki, güzel bir yemek sonrasında berbat bir tatlı yemişim hissine kapılıyorum. yine de bilgilerini paylaştığı için kendisine teşekkür ederim.
Cemrei kitap tavsiyeleri listeni bi güncellesen de yeni şeyler okusak :/
Görüşlerim taban tabana zıt olmasına rağmen seni dinlemekten çok zevk aldığımı söylemek isterim. Kaliteli içeriğin için teşekkür ederim
İnsan, yaptığı iyiliklerin ve kötülüklerin karşılığını farkında olmadan kendi kendine veriyor olabilir.
İnsanlar bakmakla yükümlü olduğu kişilere, genellikle, kendilerine baktıklarından daha iyi bakıyor. Bir görüşe göre bu durum, insanın kendi yaptığı kötülüklerin tamamını biliyor oluşu.
Cemre abi biraz daha video atsa 250 bin abone rahat
Cemre seni özledik be. Gel artık olmaz mı?
Blog'un altindaki yorumlar,blogun adinin hakkini veriyor "sikko field"
Ne oldu bizim hadisler videosu yapacaktın hani
Allahu Ekber sayın seyirciler
sarı filtreden dişlerin sararmıyor mu?
Sayfanın Admini Kadın ise ekrandaki kim ikilemini yaşıyorum fnnf
Cemre abi görmem pek mümkün değil ama yazacağım.Kasimda felsefe olimpiyatları var yarışma umurumda bile değil.Felsefe ile ilgilenmek istiyorum 2 tane felsefeye giriş kitabı okudum bir de alfa yayınların felsefe tarihi kitabını okudum nasıl bir plan önerirsin.