Boşluk Boş mudur? : Hiçlikten Varoluş!

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 3 พ.ย. 2016
  • Felsefede bu güne kadar metafizik kavramlarla tanımlanmaya çalışılan "Varlık" ve "Hiçlik" kavramları; "madde nedir, nasıl ortaya çıkmıştır?" sorusuna yanıt şeklinde ilk kez 4 Temmuz 2012'de CERN'deki “Higgs Bozonu” (Tanrı parçacığı) ile ilgili yapılan fizik deneyi ile bilimsel olarak tanımlanmış oldu. Maddenin direkt varoluş ve yokluk kavramıyla ilintili olarak, aslında yokluğun bir versiyonu şeklinde yorumlanmasına imkan veren bu deney bulgularına dayanarak, Bilge Demirköz ilk önce yokluk nedir ve daha sonra da yokluktan madde nasıl ortaya çıkıyor bu videoda anlatıyor.
    Videoda bazen bilimsel bir dil kullansa da daha çok felsefi bir dille konuyu anlatan Demirköz yokluktan (bir anlamda hiçlikten) varoluşun ortaya çıktığını, bununda kanıtlandığını açıklıyor. Ama bu bilimsel kanıtın Tanrı yoktur sonucuna insanları götürmemesi gerektiğini, Tanrı kavramını maddeyi yaratan olarak değil de daha çok maddeyi (varlığı) ortaya çıkartan fizik yasalarının koyucusu olarak değerlendirmenin daha doğru olabileceğini kendi kişisel görüşü olarak söylüyor. Yani maddenin (bir anlamda varlığın) yokluktan ortaya çıkmak için Tanrıya ihtiyacı olmadığını, bunun artık kanıtlandığını, ama inançlı insanların bu bulgu tarafından taciz edilmemesi içinde en azından maddeyi ortaya çıkartan fizik yasalarının Tanrı tarafından konulmuş olabileceği fikrinin kabul edilebilir olduğunu dile getiriyor. Çünkü bu son bağlamda maddeyi yokluk ortaya çıkartmasına rağmen, bunun bağlı olduğu fizik yasalarının nasıl oluştuğu hala bir bilinmez olduğunu, içinde bulunduğumuz evrendeki fizik yasaları yüzünden de bilinmesininde mümkün olamayacağını belirtiyor. Demirköz ayrıca yasaların farklı olduğu başka evrenler de olabileceğini vurguluyor. Bu yüzden kesin olarak Tanrı yoktur ya da vardır denilmesinin çok mümkün olamayabileceği sonucu ortaya çıkıyor.
    Demirköz’ün bu konuşmasını Sartre dizimizden sonra yayımlamamızın nedeni Sartre’ın hiçlik kavramını en detaylı ele alan filozof olmasından dolayıdır. Sartre’ın hiçlik kavramı bu videodaki bilimsel görüşlerle daha derinlikli bir anlama kavuşmuş oluyor.
    Yaratılış görüşünü dile getiren çevreler tarafından CERN’deki deneyin Tanrının kanıtı olduğu şeklindeki yorumlandığı bir çok videoya internette rastlayabileceğiniz. Bu videolarda çoğunlukla bilim insanlarının görüşleri değil de teologların görüşleri yer alıyor. İlk defa bu video ile bir Türk bilim insanı bu konuya hem bilimsel hem de felsefi bir açıklık getirmiş oluyor. CERN’deki deneyde konu olan “Higgs Bozonu” denen parçacığa “Tanrı Parçacığı” ismi verilmesi aslında yanlış anlaşılan bir kavram. Önceden bir türlü bulunamadığı için araştırmacılar tarafından "Lanet Olası Parçacık" (God Damn Particle) olarak isimlendirilen; fakat daha sonra argo içerikli olmasından dolayı ve “Tanrı parçacığı” tanımı mistik anlamda daha fazla merak uyandırdığı için, gazetelerde ve televizyonlarda bu isimle anılmaya başlandı. Medyanın popüler kültürde ilgi uyandırması için taktığı bu isim daha sonra yaratılışçılar tarafından ciddi, bilimsel bir terim olarak kullanılmaya başlandı. Konun işin uzmanı olmayanlarca diğer yanlış anlaşılan tarafı da “Higgs Bozonu” ismi aslında tam olarak bir parçacık için değilde daha çok bir alanı tarif etmek için kullanılıyor olması. Aynı elektrik alanı veya çekim alanı gibi bir boşluk, bir alan kastediliyor. Tabi bu alan Demirköz’ün videoda da açıkladığı gibi bizim bildiğimiz anlamda boşluk olarak algılamanın doğru olmadığı, boşluk kavramının kendisinin de hem bilimsel olarak hem de felsefi olarak yeniden ele alınması gereken bir kavram olduğu ortaya çıkıyor. Çünkü boşluk; aynı bir vakum alanı gibi bir alan oluşturup içinde varlığı (nesneyi) ortaya çıkartan bir şey. Yani boşluk olması demek aynı zamanda bir çekim merkezi, bir cazibe merkezinin ortaya çıkması demek. Bir vakum alanı ortaya çıkması da bu alanın içine bir anlamda varlığı çekip “Varoluş”u ortaya çıkartması demek şeklinde açıklanabilecek bir durum. ( Higgs Bozonuyla ilgili daha detaylı bilgi: onedio.com/haber/-biz-kimiz-b... )
    BİLGE DEMİRKÖZ KİMDİR:
    www.tubitak.gov.tr/sites/defau...
    .
    .

ความคิดเห็น • 39

  • @ufukkaraca772
    @ufukkaraca772 6 ปีที่แล้ว +7

    Boşluk, ilk baş olandır. Yokluk, ilk ayaktır.Sizin varlık zannettiğiniz elementler(ateş,hava ,su ve madde) görünmeyen en alt boyut olan ışığın soğuyarak, donarak sıkıştığı geçici görünen gölge boyutudur.Asıl varlığın ana boyutu olan ışık dahi 114 element sırrının(sırasının) temeli olarak 114 ışık katıdır. Bu da semanın katlarını oluşturur.Rasuller bu hakikatı ezelde bildirmişler ama hala bu bildirilmiş olandan haberi olmayanlar alim kılığında felsefe satmaya çalışıyorlar.

    • @PANDORAFELSEFE
      @PANDORAFELSEFE  5 ปีที่แล้ว +14

      Buradaki yorumunuzun farkına varmamışım. Felsefe Yolcusu'nun kanalındaki yazışmamızda size en son yazdığımın bir kopyasını aşağıya yapıştırdım.
      ...............................
      Ufuk Karaca + Dostum senle aslında benzer şeyleri söylüyoruz ama sen konuya dinsel bir pencereden bakıyorsun ve Tanrı’yı bir varlık olarak tasavvur etme eğilimindesin. Ben ise Tanrı’yı bir varlık olarak değil, bir varoluş hali olarak yani “tanrısallık” kavramı çerçevesinde ele alıyorum. Sen aslında özünde Kuantum fiziğini anlatıyorsun, daha edebi bir dille. Ve hem fizikte hem felsefede yer alan *“potansiyelite”* kavramına bir adım önünden bakarak, potansiyel olanın potansiyel olmaktan çıkıp varoluşundan sonra (varlığın ortaya çıkışından sonra) evreni değerlendiriyorsun. Ama düşünürken tam tersini düşündüğün belli. Yani aslında düşünürken “potansiyelite” kavramına bir adım geriden bakıyorsun. Bu yazdıklarından belli oluyor; _“…biz yalanları yaşıyor ve yalanları (gölgeleri) oynuyoruz…”_ demenden belli. En basit mantıkla bile bunları söyleyen biri Tanrı’nın da bir yalan olduğunu, bir gölge olduğunu bilmesi lazım. Tanrıyı senin önermen dışında tutarsan, önermen doğruluğunu yitirir.
      Yani potansiyel olanı, yani olasılığı, yani kuantum fiziğindeki istatistiksel olanı, yani sürekli olan akışı, yani sürekli olan varoluş halini dondurmuş oluyorsun. Potansiyelite potansiyel olmayı işaret etmekten çıkıyor varoluşun gerçekleşmesine dönüşmüş oluyor. Varlığı işaret etmeye başlıyor. Şimdi ya sürekli potansiyel olmayı işaret etmen lazım ya da varlıksal olanı.
      Yani düşüncelerinde belireni kelimelere dökünce, aslında zihninde “tanrısallık” olarak beliren kavramsallaştırma dilin kısıtlayıcı unsurları yüzünden “Tanrı” varmış gibi algılamana neden oluyor. Kendi zihninin oyununa geliyorsun. Zihninde, senden bağımsız olarak, işin içine “ben”in (egon) daha katılmadan doğal olarak “potansiyelite” olarak beliren hakikat, yani yalanın kendisi (gölge) olarak beliren ilk düşünce filizleri, korteksinde kelimelere (dile) dönüşürken, yani kavramsallaşırken mecburen bir varlık anlayışı algısına dönüşüyor. “Ben”in varoluşu da bu süreçle aynı anda olduğu için bu kaçınılmaz bir son. Kendi “ben” (benlik) algınla aynı anda olan bir şey bu durum.
      Doğal olarak ta “ben”ini algılamanla, aslında “tanrısallık” şeklinde olan kavramı Tanrı şeklinde algılaman iç içe geçmiş vaziyette. Bence henüz zihnin ikisi arasındaki farkı ayırmakta zorlanıyor. Belki zihnin de henüz buna yapmaya hazır değil. Biraz daha felsefe (gerçek metafizik) ile eğitilmeye ihtiyacı var gibi. Bu nedenle de her türlü felsefi düşünceye din penceresinden bakmaya devam ediyorsun.
      Zihninin ilk katmanında, bilinç dışında doğal olarak beliren hakikat, zihninin üst katmanlarına çıkarken metaformoz geçiriyor ve artık kortekste “Tanrı” kavramına dönüşüyor. İşte o zaman artık bu felsefe olmaz, teoloji olur. Sana bunu anlatmaya çalıyorum. Bu nedenden dolayı Kuantum fiziğini çok iyi anlasan da neticede her şeyi “Tanrı” kavramıyla ilişkilendirerek algılama eğilimindesin. Oysa en basitinden düşünürsen bile; “tanrısal” olan Tanrı’ya dönüşünce zaten iki kavram asla bir birbiriyle bağlantılı olmayacak şekilde bir birinden kopar. Bunları ben senin _“…biz yalanları yaşıyor ve yalanları (gölgeleri) oynuyoruz…”_ sözüne dayanarak, düz mantıkla söylüyorum. Bu önermendeki “biz”i yalanlardan (gölgelerden) ayıramazsın. Yani “biz” (ben) bu önermeden ayrı tutulamaz. O da bir yalan (gölge) olması lazım. Eğer “biz”in de (benlik, ben, ego, ruh v.b.) bir gölge (yalan) olduğunu kavrayabilirsen ve kendi önermenden ayrı düşünemeyeceğini görebilirsen zaten o zaman “Tanrı” diye bir şeyin olmasının mümkün olamayacağını, “tanrısallık” diye bir durumun olabileceğini de net biçimde görmeye başlarsın.
      Senin içine düştüğün felsefi yanılgı doğal bir durumdur. İnsan beyni böyle çalışır. Beyinin en üst katmanı kortekste düşünce son haline bu şekilde gelir: Düşünce, düşünce paketine (kavrama) dönüşmeden algılanamaz. Yani kendi ürettiğin düşünceyi ancak kavramsallaştığında dilsel olarak algılayabilirsin. Aksi taktirde o düşünce düşünce olmaz, sezgi olur. Paketlenmiş düşünce kavramdır, felsefi açıdan varlıktır. Bu yüzden örneğin Heidegger “varlık” dilde belirir der. Düşüncenin pakete dönüşüp, algılanabilen düşünce olması varoluşun varlığa dönüştüğü andır. Bu aynı zamanda dogma dediğimiz şeydir. Düşünce aslında dogma ile var olabilir. Dogmalaşmamış bir düşünce düşünce olamaz. Bu ancak sezgi olur. Henüz paketlenmemiş düşünceye (bağlanmamış, düğüm atılmamış, form verilmemiş düşünce) biz sezgi simini veriyoruz. Kavramsallaşan şey dogmalaşan şeydir. Senin Ana Dil (Ledün) dediğin temel (kök) gramer aslında budur. Yani daha düşünceye ve dile dönüşmemiş sezginin kendini kast ediyorsun. Bende sana bunun insana ait bir şey olmadığını, doğanın (fiziğin) bizzat kendisinin (Logosun) insan biyolojisi (DNA) üstünden dile gelmesidir diye sana anlatmaya çalışıyorum. Logosun DNA vasıtasıyla, aynı bir aynada olduğu gibi kendi kendini görmesidir. Bunun Tanrı ile bir alakası yok. Ama sen buna Tanrı diyorsun. Potansiyeliteyi potansiyel olmaktan işte bu noktada çıkarıp, bir algı yanılsamasına düşüyorsun. Senin yalan (gölge) dediğin aynadaki bu yansıma zaten. Ve sen bu yansımaya Tanrı demekle de aslında bir gölgeye, bir yalana Tanrı demiş oluyorsun. Senin Ana Dil (Ledün) dediğin temel (kök) gramere 2500 yıl önce Yunanlı filozoflar zaten "Logos" demişler. Bu öyle Kuranda gizli, şifreli bir şey değil ki zaten. 2500 yıldır bilenen bir şey.
      Yani sözün özü ya “tanrısallık” olur ya da “Tanrı” olur. İkisi aynı anda olamaz. Tanrısallık kavramı sonuçta ortaya Tanrıyı çıkarıyor diye bir düşünce yürütmek aklın oynadığı bir oyun. Bir algı yanılması. Kuranda geçen Tanrının sıfatları ortaya Tanrıyı çıkarıyor gibi düşünmek bir akıl oyunu. Ya tanrı olur ya tanrının sıfatları. İkisinden birini seçmek zorundasın. Yoksa yanlış bir algılama içindesin demektir. Dostum senin yukarıda yazdığın tüm yazılar özünde tanrısallığı (kuantum fiziğini) anlatıyor. Ama sanırım sen bunu sonradan Tanrı şeklinde algılıyorsun.
      Bu problem sadece sana özgü değil. Bu durum felsefenin ana problemlerinden biri zaten. Ve şimdinin konusu değil, daha Platon bile milattan önce 360 yıllarında Timaios diyaloğunda bu durumu dile getirmeye çalışmıştı. Mitolojik tanrılar (doğa/fizik kudretleri) üzerinden *“Khora”* kavramından bahseder. Tanrıları yoktan var eden şeklinde tahayyül etmez, onları kurucu unsurlar (kudretler, kuvvetler) olarak görür. Neyin kurulacağı yani ortaya çıkarılacağını da (var edileceğini) khora belirler. Yaratıcı tanrı evreni khora'da yapar. Khora yuva, kap, rahim anlamındadır. Yani varlığa şekil veren, varlığın ortaya çıkmasını sağlayan bir tür kalıp gibi düşünmek lazım. Varlık donmuş olan, dogma olan, artık katılaşmış olandır. Oysa hakikat khora’dır. Khora doğa (fizik) kudretlerinin varlığı ne şekilde ortaya çıkacağının bilgisini barındırır (potansiyelite). Khora’dan ortaya çıkanlar yalanlardır (gölgeler). Hakikat ise khora’nın kendisidir. Ama o bir varlık değildir. Doğa (fizik) kuvvetleri de değildir. Yani bir bakıma ne varlıktır ne de varoluş. Üçüncü bir türdür. Khora potansiyel olanı barındırır. Yani bugün ismine potansiyelite kavramı dediğimiz şeydir. Kuantum fiziğinde de olasılıklar değimiz durumdur.
      Daha sonra felsefedeki bu problemi bilimsel olarak ele alan Husserl oldu. Fenomonolojik yöntem ismi verilen yöntemle, varlığı parantez içine alarak düşünce üretilebileceğini göstermeye çalıştı. Bu konu üstüne binlerce sayfa el yazması var. Fakat henüz bunların çok ufak bir bölümü basılabildi. Nazi döneminde bu el yazmaları güç bela Almanya’dan kaçırıldı. Şimdi koruma altında ve adım, adım yeniden ele alınıp, derlenerek basılacak hale getirilmeye çalışılıyor.
      *“Khora”* kavramını daha iyi anlaman için Jacques Derrida’nın Khora isimli kitabını okumanı tavsiye ederim. Kitabın arka kapağından bir alıntı:
      _“…Khora, tıpkı ismin (dilin) ortaya çıkıp, ötekini söylemesi gibi, varlığa mahal veren bir ötekiliğe işaret eder. Derrida’ya göre platonun Timaios’ta sözünü ettiği khora evet ve hayır mantığına, ikilik mantığına (dikotomi) meydan okur gözükür. Khora ne duyumsanabilir ne de kavranabilir olandır, üçüncü bir türe aittir…”_
      Dostum, soracağım sorular ve bundan sonra yazacaklarım burada çok tepkiye nedene olabilir. Bu yüzden eğer benle yazışmaya devam etmek istersen, bana medyanet22@yahoo.com adresinden ulaşabilirsin. Özellikle DNA ve Işık hakkında sormak istediklerim var.
      .

    • @neogamer2086
      @neogamer2086 5 ปีที่แล้ว +1

      @@PANDORAFELSEFE Siz gerçek değil gibi birşey demizsiniz ben dua okuyorum nasıl gerçek oluyor bir dua var okuyunca esnetiyor pek çok şey var buna felsefe denilmez "ateizm" denir ve nokta

    • @hayalet2090
      @hayalet2090 5 ปีที่แล้ว

      Guzel bilgiler..Yanliz rasuller tarafi dogru degil..Ben bir kelamci olarak.Semanin katlari dedigi kutsal kitaptaki o manada degildir..7 bilme derecesidir..Bunu ilimde derinlesmis olanlar bilir..
      5 duyu+Akil+ vahiydir...Fiziksel olarak tanimlamaniz,dogrudur..harika..Metafizikte boyle degil..

  • @dybbuk.mp4804
    @dybbuk.mp4804 5 ปีที่แล้ว +4

    Uzun zamandır dinlediğim en doyurucu sohbetlerden biriydi. Beni hem doyurdu ve beraberinde bir açlık halini de getirdi. Kafamda birçok sorunun oluşmasına ve var olan bazı kavramları da sorgulamama yardımcı oldu. Teşekkür ederim.

  • @iconsvcs
    @iconsvcs 5 ปีที่แล้ว +5

    Hoca dehşet birşey anlatmış kafamda deli sorular oluştu. Yalnız sanıyorum oradakiler birşey anlamamış kimsede ses yok:D

  • @everesturkey
    @everesturkey 6 ปีที่แล้ว +6

    bir şeyin dışı varsa içi de vardır ve içi olan boşluk olamaz öyleyse boşluk hem dışı hemde içi olmayandır :)

  • @anadoluanatolia8485
    @anadoluanatolia8485 5 ปีที่แล้ว +2

    42:16 ...muhtemel olan mümkün, mümkün olan mutlak olur...

  • @QuasarPulsar
    @QuasarPulsar 4 ปีที่แล้ว +1

    Enerjisi olan her şeyin kütlesi vardır. (E=mc2) Enerji, kütle ve momentum birbiriyle ilişkilidir. Bir elektronun kesiti (Thomson kesiti) ~6,,65e-29m2'dir. Kesiti olduğuna göre oylumu da bulunabilir, değil mi? Elektronun kütlesi ise (1eV/c2=1,782662e-36kg) yaklaşık olarak 9,109e-31kg.dır. Hidrojen atomunun çekirdeğinin yarıçapı 1,7e-15m, atomun çapı ise 1e-10m yani 1 Angström kadardır.
    Eğer bir atomdaki elektron ile çekirdek arası boş olmasaydı, oylumunuz milyonda biri kadar olurdu.

  • @antibanal
    @antibanal 5 ปีที่แล้ว +3

    İnsanın kesinlikle ufkunu açıyor, tek kelime ile muazzam.

  • @sedatserefli7014
    @sedatserefli7014 6 ปีที่แล้ว +2

    Bu nedenle çok ilginç

  • @noname-tf2rj
    @noname-tf2rj 7 ปีที่แล้ว +10

    beynim anlamaya yetmedi

  • @korindontrew4394
    @korindontrew4394 4 ปีที่แล้ว

    Dünya, milyonlarca ton taş, toprak, madenler, sular vs. Nasıl yoktan var olabilir? Nasıl abi? Bir şeyin oluşabilmesi için onun farklı bir biçimde olmuş olması lazım..

  • @everesturkey
    @everesturkey 6 ปีที่แล้ว +4

    boşluğu maddenin olmadığı olarak tanımlamak yani bu önerme üzerinden hareket edip boşluğa bir form vermek zaten boşluğu ortadan kaldırmaktır, boşlukta düşünce dahi olmamalı ki boşluk olsun,bak buda işin ironi kısmı zaten.atomun etrafındaki dönen elektron ya da ne bileyim protonlar arasındaki mesafeye boşluk diyemezsiniz çünkü zaten arada çekim kuvveti var. sıkıntı başta da belirttiğim gibi boşluğu maddenin olmadığı yani kütlenin olmadığı olarak tanımlamakta.

    • @thefakefloydian
      @thefakefloydian 6 ปีที่แล้ว +1

      Boşluğu düşündüğümüzde aklımızda canlanan şey videoda hocanın da belirttiği gibi olasılıklar denizi oluyor. Asıl boşluk hakkında felsefi olarak sadece sessiz kalabiliriz. Videonun altındaki açıklamadan "maddenin (bir anlamda varlığın) yokluktan ortaya çıkmak için Tanrıya ihtiyacı olmadığını, bunun artık kanıtlandığı" kısmı da çok enteresan.

  • @merdanadguzelman1560
    @merdanadguzelman1560 4 ปีที่แล้ว

    Çarpışmada elektron etrafındaki boşluk oluşumunda artık beyin error verdi .. peki hocam bosluktaki bu enerji patlamalarinin bosluktaki geliş yerlerinin biliyormusunuz,,,madde dalgaya eşit dalga madde boyu dediniz peki maddeboyu hiz demek degilmi yoksa madde boyu kutlemi?

  • @assoliv
    @assoliv 4 ปีที่แล้ว

    İnsanlar evrenin büyüklüğü karşısında hayran kaldılar. Evrende kendilerini bir toz taneciğinden küçük zannettiler. Ama hiç düşünemediler o kocaman diye düşündükleri evrenin aslında kendi bilinçlerinde şekillenip var oldugunu :)

  • @fatihkayabas4907
    @fatihkayabas4907 4 ปีที่แล้ว

    O zaman hiçlik içinde yüzüyoruz mademki

  • @leylaeliyeva6557
    @leylaeliyeva6557 4 ปีที่แล้ว

    📚👍😊🙋‍♀️🌹

  • @rollykhamuss1718
    @rollykhamuss1718 5 ปีที่แล้ว

    Buradaki yorumlara bakıyorumda hocanın ne ukalalığı ne egoistliği kalmış ve genel değerlendirmem herşeyi bi siz biliyorsunuz demek geliyor içimden ama gördüğünüz gibi demiyorum,bilge hoca gayet güzel anlattı hatta güzelin ötesinde halkın anlayacağı dile indirgeyerek espriler serpiştirip örneklerle daha anlaşılır ve açıklayıcı olmasını sağladı bizler ise böyle değerli düşünen beyinleri takdir etmek yerine onları yerici eleştirilere tabii tutuyoruz kobuyla ilgili bilgin varsa eleştiri hakkına shipsin demektir fakat bizde herşeyi en iyi ben bilirim yaklaşımı olduğundan olaylara bir hacı hoca gibi bakma refleksi gösterdiğimizden eleştiri alanımız bile dinsel oluyor,o yüzden bi arpa boyu yol alamıyoruz o yüzden eğitim siatemimiz yerlerde o yüzden bilim üreten kurumlarımızda imamlar görev yapıyor o yüzden tübitak artık bilim insanı yerine hacamatçı yetiştiriyor konuşacak çok şey var ama konuşulanları anlayan varmı emin değilim,herşeyi biliyorsunuz madem sizde konuşun panellerde sizide dinleyelim.Bilge hocanın akademik olarak uluslararası alanda yayınladığı makakeler var konuya çok hakim biri okumanızı öneririm bulupta.Antimadde enerjinin korunumu yasasını destekliyor bence boşluk kavramı kuantum fiziğini temellendiren bir konu çünkü maddenin olmadığı alan hiçliktir yani bize göre hiçliktir ama bir enerji alanı vardır ve bu alanın kendi içinde bir sabiti ve bu sabitlerinde belirli parametreleri vardır enerji maddeye dönüştüğü zaman ise gözlemleyebildiğimiz bir alan oluşur ve bu alanı kapsayan şey boşluktur peki boşluğu kapsayan birşey varmıdır bu durumda ben bilemiyorum varsada bilen yazsın ltfn.Enerjinin dönüşümü açıklanamayan şeyleri açıklığa kavuşturacaktır bence,kuantum fiziği gelecekte cevapsız sorulara cevap verecek ve yapmayı isteyipte yapamadığımız pek çok şeyi yapmamıza olanak sağlayacak cerndeki deneyleri umut verici olarak görüyorum

  • @cyprusnail
    @cyprusnail 3 ปีที่แล้ว

    Şu unlike yapanları merak ediyorum. Hangi kafayla unlike yaptınız acaba¿ Einstein rüyalarınıza girsin emi

  • @universalbeat7743
    @universalbeat7743 6 ปีที่แล้ว +4

    Boşluğun boş olup olmaması bizim bu boşluğa nasıl baktığımıza bağlıdır boş oldugunu düşünürsek boştur dolu olduğunu düşünürsek doludur.( felsefi yönden bakarsak tabi)

  • @varsaytv
    @varsaytv 5 ปีที่แล้ว +2

    çok egoist

  • @xhypothesis549
    @xhypothesis549 7 ปีที่แล้ว +4

    bazı şeyleri iyi başladı ama ışıkda falan çok hatalar yaptı,hacmı olmayan şey yoktur,boşluk havanın olmadığı,maddenin olmadığı,bir mühitdir ki buna efir denir,vakuum denir,ışık da ne kadar farklı olursa olsun bir boşluk kapsıyo ve hacmı vardır,aksi mümkün deyil

    • @aliustaibrahimoglu492
      @aliustaibrahimoglu492 7 ปีที่แล้ว +14

      cerne başvuruda bulun bence yanlış kişiyi seçmişler.

    • @cagatayekici9225
      @cagatayekici9225 6 ปีที่แล้ว

      boşluk bir ideadır.ona felsefi bir tanım getiremessin.en fazla insanın algısı teknolojisi boşluk dediği yerlerdeki maddeleri seçemiyordur her şeyin 0 limitli de olsa kütlesi ve hacmi vardır 0 limitinde olması onların varlığını inkar etmeni gerektirmez.

  • @oyunevi8317
    @oyunevi8317 5 ปีที่แล้ว +2

    Sosyal Bilimler bir bilim dalı mı o bile tartışılır.Ne alaka şimdi bu video.hiçlik kavramını daha iyi açıklayan insanlar var biraz araştırıp video atın....

    • @secretend676
      @secretend676 5 ปีที่แล้ว +5

      kadın sana burda hiçlik kavramının tanımıni yapmadıki sadece boşlukta olan olayların aslında boşluktan degil hatta neredeyse dengelerın ve düzenin sağlanmasındaki en büyük rolü üstledingini anlatmaya calışmış. Bir de böyle eleştiriler yapma o konuşmayı yaptigo esnada hocaya desene bu yazdıklarını o anda çıkarsa seni gel sen anlat diye... bak kardeşim ya daha iyisini yapmaya çalış yada boş eleştiri yapma yapıcı eleştiriler yap