sufilere ve oradan da türklere vahdet-i vücut nazariyesinin aslında yeni eflatunculuğun kurucusu plotinus ve philon gibi mistik filozoflardan geçtiğine dair birtakım savları okumuştum geçtiğimiz günlerde. bu nedenle hegel descartes gibi filozofların türk düşüncesinden etkilenme olasılığından ziyade bu gibi filozofların seyrinde ilerlediklerini düşünüyorum.. yine de iktibaslar hiç olmamıştır diyemem tabii. oldukça faydalı bir sohbetti, teşekkür ediyorum.
Batılılar 19.yy da ve sonrasında tarih yazımı üzerine "Bugünü meşrulaştırmak için geçmişi değiştirmek gerekir." düşüncesini benimsemişler ve dünya tarihini kendilerini merkeze alan bir tarih oluşturmuşlar. Mesela bir Avrupalı Anadolu'da çömlekçilik sanatını incelerken Roma'yı merkeze alır. 13-14e kadar vardı. Türkler bu bölgeye gelince Roma'dan tevarüs eden çömlekçiliği kullandılar. (Eğer motifler Roma'dan izler taşıyorsa) Türkler bu sanatı daha çok geliştirdiler. 15-16.yyda Roma yerine kendine özgü değerlerin merkeze alındığı bir çömlekçilik sanatı geliştirdilerse, bunu bu şekliyle söylemek yerine "Anadolu'da çömlekçilik sanatı kaybolmaya başladı." şeklinde değerlendirmede bulunuyor. Bu durum psikolojik olarak her milleti kendini tanımlamak için her konuda batıya başvurma ve bağlanma, kendine ait olup batıya uygun olmayan şeylerden uzaklaşmasına sebep oluyor. Felsefede de bu durum buna benzer şekilde yaşanıyor
Vahdedi Vucudun Plotinus gibi yeni eflatuncularla cok alakasi yok. Onlardan etkilenenler Al Kindi, Farabi, Ibni Sina gibi filozoflardir. Ibni Arabi ile sekillenen vahdedi vucut dusuncesi (isim aslinda ona ait degil. Onu elestirmek icin Ibni Teymiyenin kullandigi bir tabir) ve ardindan gelen Konevinin, Molla Fenarinin vs yeni eflatunculuk ile cok bir alakasi yok.
1:17:40 Henry Jones'tan alıntı yaparak "Şairin hakikati kısa yoldan giderek ifade ettiğini" ve "Hume, Locke gibi isimlerin hiçbirinin sistem ortaya koymadığını" ifade ediyor. Felsefe seminerinde bunları işitmek üzücü. Locke ve Hume duysa gülerdi eminim.
hakikatin ifadesi ve bir sistemin inşasından bahsettiğin zaman; anlam değer dünyası inşa etmek ve varoluşa dair bir şeyler söyleyebilmek gerekir. locke da bir anlam değer dünyası inşasından veya varoluşa dair bir incelemeden bahsedilemez. yapılmış olan alıntının saiklerinde de bahsedildiği üzere pratik siyasi bir sistemin inşası söz konusudur. humeda da varlıkdan bahsedilebilecekken nihai bir çözümlemeden ve bir sistem inşasından bahsedilemez.
yav he yavrucum he. ingilizce,fransızca,arapça,klasik türkçe bilen, almanyada felsefe doktorası vermiş felsefe hocası tahsin görgünden daha iyi biliyon he. bence elindeki klavyeyi yavaşça yere bırak ve biraz gökyüzünü seyret. iyi gelir.
Kayit icin cok tesekkur ederim. Gidemedigim icin uzulmustum. Fakat sorular uğultudan anlaşılmıyor pek.
Bu topraklarda kurulan bağımsız Türk devleti Türklüğü alınmış bir devlettir
sufilere ve oradan da türklere vahdet-i vücut nazariyesinin aslında yeni eflatunculuğun kurucusu plotinus ve philon gibi mistik filozoflardan geçtiğine dair birtakım savları okumuştum geçtiğimiz günlerde. bu nedenle hegel descartes gibi filozofların türk düşüncesinden etkilenme olasılığından ziyade bu gibi filozofların seyrinde ilerlediklerini düşünüyorum.. yine de iktibaslar hiç olmamıştır diyemem tabii. oldukça faydalı bir sohbetti, teşekkür ediyorum.
Batılılar 19.yy da ve sonrasında tarih yazımı üzerine "Bugünü meşrulaştırmak için geçmişi değiştirmek gerekir." düşüncesini benimsemişler ve dünya tarihini kendilerini merkeze alan bir tarih oluşturmuşlar.
Mesela bir Avrupalı Anadolu'da çömlekçilik sanatını incelerken Roma'yı merkeze alır. 13-14e kadar vardı. Türkler bu bölgeye gelince Roma'dan tevarüs eden çömlekçiliği kullandılar. (Eğer motifler Roma'dan izler taşıyorsa) Türkler bu sanatı daha çok geliştirdiler. 15-16.yyda Roma yerine kendine özgü değerlerin merkeze alındığı bir çömlekçilik sanatı geliştirdilerse, bunu bu şekliyle söylemek yerine "Anadolu'da çömlekçilik sanatı kaybolmaya başladı." şeklinde değerlendirmede bulunuyor.
Bu durum psikolojik olarak her milleti kendini tanımlamak için her konuda batıya başvurma ve bağlanma, kendine ait olup batıya uygun olmayan şeylerden uzaklaşmasına sebep oluyor.
Felsefede de bu durum buna benzer şekilde yaşanıyor
@@burakt.8465 çok teşekkür ederim açıklamanız için, bakış açıma yeni bir pencere açtınız.
@@janeyre. Rica ederim :)
Vahdedi Vucudun Plotinus gibi yeni eflatuncularla cok alakasi yok. Onlardan etkilenenler Al Kindi, Farabi, Ibni Sina gibi filozoflardir. Ibni Arabi ile sekillenen vahdedi vucut dusuncesi (isim aslinda ona ait degil. Onu elestirmek icin Ibni Teymiyenin kullandigi bir tabir) ve ardindan gelen Konevinin, Molla Fenarinin vs yeni eflatunculuk ile cok bir alakasi yok.
süper
Çok faydalı oldu.
1:34'deki soru çok iyi
Sulu limonla limonlu su aynı şey değil efendi.
Anadolu aydınla ma ne demektir???
Evet aynı şeyi düşündüm sizinle Anadolu zaten aydındı...Bir de aydınlanma ne demek yaaa... Diğerleri ne o zaman???😮
51:00
Türk düşüncesi olmazmi koskoca Kemalizm nasıl unutulur
Türk düşüncesinden bahsediyor hoca. türk'e giydirilmiş deli gömleğinden değil!
1:17:40 Henry Jones'tan alıntı yaparak "Şairin hakikati kısa yoldan giderek ifade ettiğini" ve "Hume, Locke gibi isimlerin hiçbirinin sistem ortaya koymadığını" ifade ediyor. Felsefe seminerinde bunları işitmek üzücü. Locke ve Hume duysa gülerdi eminim.
hakikatin ifadesi ve bir sistemin inşasından bahsettiğin zaman; anlam değer dünyası inşa etmek ve varoluşa dair bir şeyler söyleyebilmek gerekir. locke da bir anlam değer dünyası inşasından veya varoluşa dair bir incelemeden bahsedilemez. yapılmış olan alıntının saiklerinde de bahsedildiği üzere pratik siyasi bir sistemin inşası söz konusudur. humeda da varlıkdan bahsedilebilecekken nihai bir çözümlemeden ve bir sistem inşasından bahsedilemez.
Hegelden sonra sistem kuran olmadi zaten
yav he yavrucum he. ingilizce,fransızca,arapça,klasik türkçe bilen, almanyada felsefe doktorası vermiş felsefe hocası tahsin görgünden daha iyi biliyon he. bence elindeki klavyeyi yavaşça yere bırak ve biraz gökyüzünü seyret. iyi gelir.