Öğretmenim ,siz insanlığa sunulmuş ,sözcüklerle ifade edilemeyecek kadar büyük bir değer ve bireysiniz.Zahmet edip bu hizmeti verdiğiniz için minnettarım.
Zeynep Hanım, öncelikle aktardığınız bilgiler, okumalar, yorumlar için çok teşekkürler... Sartre bir söyleşisinde : "Kendim için ben, diye bir şey yoktur. Kendim için ben bir ızdıraptır, bir işkencedir. İnsan seçtiği eylemleri sonucunda 'başkaları için bir ben' olarak varolur " der.... Tekrar teşekkürler, "Varlık ile hiçlik" eseri hakkındaki anlatınızda bunu çok açık ve etkileyici anlatabilmişsiniz Zeynep Hanım.... Bu Felsefi eserini tekrar okuyup anlamaya çalışacağım bugünlerde bana umut oldu verdiğiniz bilgiler :)...
Beyaz gibi bazı soyutlukların bir taşıyıcı eşya üzerinde varolabileceğini daha önceden söylemiştik. Söz gelimi : Araba beyaz; arabanın üzeri beyaz. Ev beyaz, aslında evin duvarlarının yüzeyi beyaz . telefonun üzeri beyaz; beyaz renkli telefon" . Bu biçim de , " Bir taşıyıcı üzerinde varolan" derken neyi kastediyoruz ? Söz gelimi " Bir taşıyıcısı olan varlık hangi özelliklere dolayısıyla da tanımlamalara sahip oluyor ? Bir taşıyıcı üzerinde varolan ne demek, neyi kastediyoruz ? Taşıyıcı denen kavramı açıklarsak, söz gelimi : Görünen varlık, taşıyıcı olan varlıkla eşanlamlı. Bir varlık üzerine bir şeyleri, özellikle de soyut şeyleri alabiliyorsa onun görünebilir olması gerekiyor. Soyut şeylerden bahsedebilmemiz için, somut şeyler gerekiyor. söz gelimi : Öfkenin kendisini göremiyoruz; ama bir canlının üzerindeki halini g ö z l e m l e y e b i l i y o r u z öfkeli adamı görmüş olmamız, öfkeyi dolayısıyla da öfkenin kendisini gördügümüz anlamına gelmiyor; böyle olsaydı bazılarının öfkesinden şüphe duymazdık. çünkü: Ortaya konulan varlık mutlaklaşmış, öfkenin kendisi olurdu. Herhangi Bir taşıyı : nasıl tanımlıyoruz? nasıl farkediyoruz? nasıl anlayabiliyoruz? vd sorular.. Bir taşıyıcıdan bahsederken, ondan önce ne olabilir ona bakalım; ilk öncül olan ney ? Öncelikle : Belirgin bir çevresi olmalı, herhangi bir varlığın kurulabilmesi, oluşa bilmesi için. "fizikleri olan'' Sonra nitelikler, nicelikler hücum ediyor varlığa, güzel- çirkin, büyük- ufak gibi ' Nitelikleri, dereceli yapılabilenler'' ve ayrı ayrı tanımlamaları, anlaşılırlığı olanları görünenlere bakarak s ö y l e y e b i l i y o r u z. Ayrı ayrı anlaşılır olan derken ne diyorum: Biz varlıkları bazı nedenlere göre birbirlerinden ayırırız: söz gelimi: Varolanları çevresine göre ayırmak. çoğu varlık için çevre kendisi için ötekilerden belirli bir ayrıcı ; ama çevre nedir ? Varlığın kendi doğası olarak çevre , : İ l k V a r o l a n D o ğ a l o l a r a k v a r o l a n o l m a l ı. " ama ilk varlık için bir çevreden söz edilebilir mi? İlk varlık mı oluşur yoksa onun çevresi mi ? D o ğ a l derken " olması gerektiği için olan varlık olduğunu söylemiştik." Mutlak kutsal olandan bahsetmiyorum, ilk öz, zannedildiği gibi öylece kutsal mutlak olsaydı: D o ğ a l olarak aramız da Bulunurdu, görülürdü. çünkü: ilk olarak varolanın doğal bir çevresi olması gerekli, çünkü ilk varlık, varlıklar içerisin de en doğal varlık, öyleyse en çok görünen olmalı . Söz gelimi : Canlılık, insanlık, taşlık, sulak gibi. ( imge olarak taş, imge olarak su nvar; ama imge olarak kutsal olan yok, o halde kutsal görülebilir yani mutlak varolan bir varlık değil) . Konunun en başına dönüyorum. çevre nedir ? 1 - Varlığın doğası gereği özünde de muhtaç olduğu görülebilen halleri : söz gelimi , insan vücudu, kuşun kanatları arabanın direksiyonu, çekyatın ayakları. Çünkü: Bu ayırt edilebilirlikleriyle b i l i n e b i l e n varolanlar saydıklarım. Bunlar Özellikler değil, varlığın kendisini oluşturan kendiliği. özellik, bura da kendilik anlamında. Varlığın, öteki varolanları gördüğü, etkileşime geçtiği kendi kendisinin de içerisin de bulunduğu çevre. Dışla bağlantığı kurduğu yapıp etmelerinin , etkileşim kazandığı do ğ a : çünkü: Varolan, cansız dahi olsa belirli bir dış enerjiyle oluşmaya ihtiyaç duyar, yine kutsal mutlak olandan bahsetmiyorum: Sözün gelişiyle , Diyorum ki : Doğa da birbirine yabancı her varlığın en evrensel hali özdür, her varlık kendı özü olunca yeni bir yaratımdır. ap ayrı bir varlıkdır. Sözlerimin gelişine uygun olacak bir örnek vereceğim: Duygu denen şey bir özdür. çünkü : Tüm duyumları içerisin de barındırır. Insanlık denen şey bir özdür. çünkü: Tüm insanları içinde barındırır. Duygu ve insanlık bir birinden farklı özlerdir dolayısıyla ikisi de ayrı ayrı birer yaratımdır. insanlıkdan daha genel halde canlılık ismin de bir kavram var; ama onun içerisine hayvanlar, bitkiler gibi insandan farklı şekil de cana sahip olan varolanlar da girebiliyor . Hayvanlarla, bitkiler dolayısıyla da insanlar ayrı ayrı canlara " Hayatlara sahip" çünkü : Hayvan, insan, bitki d o ğ a l öz içeriyor, bundan dolayı onlar tek tek yaratım. Sonuç olarak: Bir varlığın kendi kendini ortaya koyarak o varlık olmasını yapıp eden şeylerin derecelerine göre : çevre, geniş, dar, güzel, iyi, hareketli, durağan, çok, az, ışıklı, vd özellikleri belirten kavramları yüklüyoruz. Varolanların , kendiliğimize yabancı varlıklar olmalarını nasıl belirliyoruz: sözünü ettigimiz yabancı kavram, edinimlerimizle tanımlayamadığımız şekilde bir araya gelince yabancımsılık oluşuyor. Ögrenince bu yüzden her şeyi anlayıveriyoruz. Edinlenmiş oluyor, ögrendiğimiz her şey tanıdıklarımızdır. Bir şey biliyorum o da hiçbir şey bilmediğim: Her şeyi kadar tanıyorsun ki ?
Çok güzel bir yazı:) Benim de özellikle odaklandığım konu; taşıyıcıyı ilk ortaya çıkaranın çevresi olduğu ve de bu ortaya çıkışla birlikte çevrenin hangi durumu taşıyıcıya, "taşıyıcı olma" görevini yüklediği... Buna görev dedim ama verili bir görev değil. Taşıyıcı ortaya "taşıyıcı olarak" çıktığı an bu görevi zaten kendi kendine üstlenmiş oluyor. Yani kısaca varlığın onu var eden, çevrenin yüklediği özelliklerden biri değilde (özelliğin bizatihi kendisi değilde), özellikleri üzerinde barındıran bir taşıyıcı olmaya iten unsur nedir?
PANDORA - FELSEFE Pek Teşekkürler. Varlıklar birbirlerine hiç benzemeselerdi, taşınamazlardı da ya da bunu biz göremezdik çünkü : Benzemezlikle, her varlık için , söz edilen ayrı ayrı tek tek yaratımlar oluşurdu. Her varolan kendi başına özgür bir yaratım olurdu. Neden, ilk yaratım değil de taşıyıcı olarak varoluyor bazı varlıklar : Bu Fizikle alakalı. Çevrenin verdiği değil de, varlığın kendi doğasın da taşıdığı fizikle alakalı. Gök yüzü bir taşıyıcı olamaz, göğün yüzü kendi fiziği içerisin de doğası gereği yeni bir yaratım olmak zorun da. Yer de böyle. Nedene gelince, neden biricik bir şey gibi gözükmüyor. Varlıkları bu yüzden Kavram olarak açıklıyoruz. Varlıklar sadece birbirlerinden farklı oldukları için kavramlarla adlandırılmıyor. Varlıklar, oluşumlarına birden fazla şey etki ettiği için kavramlarla açıklanıyor. "ilk El'ce" Tanrı yaptı her şeyi diyemiyoruz. Deseydik bütün kavramların karşılığı diktatörce tanrı olurdu. TEK NEDEN, MUTLAK OLAN, Bir cevap elbette de var olmalı; Ama bu tümel bir cevap olmalı : Uzun uzun nedenselliği olmalı, sebep ve sonuçları tanrı gibi tekil değil, tümel olmalı.
O zaman şöyle diyebilir miyiz ?: Özelliklerin bir araya geliş yoğunluğunun şiddeti (yeğinliği) ortaya bir karakteristik çıkarıyor (örüntü, kompozisyon, frekans v.b.). Bu karakteristik, bir araya gelen özelliklerin çerçevelenmesi, bir sınırla çevrilmesi demek. Bu sınır, özelliklerin belirlediği bir sınır değil, çevrelenme ötekinin ortaya çıkan yoğunluktan etkilenmesiyle oluyor. Yani öteki, bir araya gelip oluşan yoğunluğa tepki verdiği için (ötekinde bir algı oluştuğu için) bu yoğunluk bir karakteristik kazanmış oluyor (varlık ortaya çıkıyor). Algı aynı zamanda öteki için sınırın kabuğa dönüşmesini, varlığın görünür hale gelmesini sağlamış oluyor. Not: Burada yoğunluk, karakteristik, sınır, kabuk kavramları sadece dilsel isimler. Bir varlığa tekabül gelmiyor. İçi boş, sadece dildeki isimler olarak kullanılmıştır. Yeniden bu kavramlar üstünden dallanmaya gitmek felsefede yapılan en büyük hatanın tekrarından başka bir şey olmaz. Beynin işleyişinde, Kant'ın tarif ettiği saf aklın çalışma mekanizmasının bir sonucu olarak, kategoriler bazında bu kavramların üzerinde yeniden dallanmalar olabilir ama bu sadece boş kümelerdir ve beyin mekanizmasının aparatlarının mekanik hareketlerinden başka bir şey değildir.
PANDORA - FELSEFE Dost, dili güzel kullanıyorsun , sanırım sen de şiir yazıyorsun . Aristotelesi " Saffet babürden az az yardım alarak." özümsüyorum, kavramlara onların ne olduğunu soruyorum : Buna da "düşünmek' diyorum. Düşünce yani felsefe benim için, isimlendirdiğimiz şeylere( varlık diye gördüklerime) , nedir vb. sorular sorarak o kavram hakkın da bilinçli olmak. Aristotelesi hızlı geçmek istemiyorum, tatlı geliyor. Önerin, önerilerin varsa açığım . Nasıl oluyor da, varlıkların, böyle bir yöntemle , ne olduklarına, sorular sormak , boşluk oluyor ?
Övgü için teşekkür ederim ama maalesef şiir yazmıyorum :( yıllar önce, çocukken denemiştim, devam etmedim... Burada övgüyü "Deleuze" ve bu kanalın sıkı takipçisi "Özlem Saçaklı" isimli bir kullanıcı hak ediyor. Şuradan faydalandığım söz konusu yazışmalara ulaşabilirsiniz: th-cam.com/video/0jBzRPXb6UE/w-d-xo.html Onlardan esinlendiklerimi yukarıda toparlamıştım. pek tabi ki sizin yukarıda yazdığınız ilk metinden de yararlandım. Bu kanaldaki her videonun altındaki yorum bölümleri benim şu anda beyaz sayfalarım denilebilir. İlk defa bu sayfalara yazmaya başladım, önceden felsefeyle ilgili hiç yazamamıştım. Aslında tüm kanalı boş bir deftere benzetebilirsiniz (sizin deyiminizle "taşıyıcı"). Zaten bu yüzden oluşturdum. Proje tamamlandığında ortaya bir kitap çıkmış olacak. Hep birlikte yazdığımız bir kitap :) ... Bu kitap tek bir kişinin yazabileceğinden çok daha büyük bir kitap, beni aşıyor. O yüzden bu kanaldaki her bir video ve altındaki boş sayfa Deleuze'un deyimiyle bir "kök sap". Sizin deyiminizle de bir "özellik"e tekabül geliyor. Toplandıklarında yoğunluğu oluşturmaya başlayacaklar yada sizin deyiminizle taşıyıcı varlığa dönüşmeye başlayacak... Ya da Özlem Saçakçı'nın deyimiyle "kompozisyon" oluşmaya başlayacak. Her birimiz ne isim verirsek verelim, hepimiz biriz, sadece frekanslarımız farklı. Konu binlerce yıl önce Aristoteles ve dönemdaşları tarafından zaten tanımlanmış: "tikeller ve tümeller" ... Hepimiz aynı yere, aynı şeye bakıyoruz, sadece tanımlarken farklı kelimelerle tanımlıyoruz... Aristoteles, Platon, Descartes, Kant, Hegel, Heidegger, Deleuze... herkes aynı yere bakıyor...
@@mucahitgoren haklısın tabi onu dusunmemistm varolusculuk fikrini benimsemeyen insanlar olabailr ....ama anlatim ve ses kaydi olarak zeynep hocamızı tebrik ediyorum. ..Diğer hoclarin bazi video kayıtlarında sikinti yasiyoruz
Benim anlamadigim Bu adamin ateist olduguna nerden Inaniyorsunuz veya ateist oldugunu neye dayanarak soyluyorsunuz bu sizin Dusuncenizmi veya kendisinin Dusuncesimi konunun geneline baktigimizda bilincin varligindan Soz eden bir insan bu anlamda Bu adam nasit ateist olabiliyor Bunu aciklarsaniz tesekkur ederim
Sartre varolusculugun betimsel acilimini yaparken bu tanrinin yoklugunun getirdigi boşluğu anlatir. Fakat sartre tanrinin bir sekilde varlik veya yoklugunu kanitlamaya calismaz yok der bu da modern dunyanun pozitivist bakis acisinin bireyde etkisi ve entelektuel bunalimin sentezidir
Bütün kanallar böyle şeyler yayımlasa, ülke aklına, fikrine kavuşur.
Öğretmenim ,siz insanlığa sunulmuş ,sözcüklerle ifade edilemeyecek kadar büyük bir değer ve bireysiniz.Zahmet edip bu hizmeti verdiğiniz için minnettarım.
Zeynep Hanım, öncelikle aktardığınız bilgiler, okumalar, yorumlar için çok teşekkürler... Sartre bir söyleşisinde : "Kendim için ben, diye bir şey yoktur. Kendim için ben bir ızdıraptır, bir işkencedir. İnsan seçtiği eylemleri sonucunda 'başkaları için bir ben' olarak varolur " der.... Tekrar teşekkürler, "Varlık ile hiçlik" eseri hakkındaki anlatınızda bunu çok açık ve etkileyici anlatabilmişsiniz Zeynep Hanım.... Bu Felsefi eserini tekrar okuyup anlamaya çalışacağım bugünlerde bana umut oldu verdiğiniz bilgiler :)...
Ne zamandir böyle bir kanal ariyordum cok iyi bir is basarmissiniz devamini diliyorum...
Tüm emeği geçenlere teşekkürler
En ilgimi ceken filozof 😊❤
ses cok dinlendirici çok teşekkürler, emeğinize sağlık.
Pek kimseyi tapıt etmem TED x VS gıbı seyler sizin kanalınızda cok guzel gayet basarılı bir anlatım teprik ederim.
insan, tanrı olmak için savaşan bir varlıktır.
emek verdiğiniz için teşekkürler
Çok teşekkür ederim çok iyi oldu bu kayıt :)
Beyaz gibi bazı soyutlukların bir taşıyıcı eşya üzerinde varolabileceğini daha önceden söylemiştik. Söz gelimi : Araba beyaz; arabanın üzeri beyaz. Ev beyaz, aslında evin duvarlarının yüzeyi beyaz .
telefonun üzeri beyaz; beyaz renkli telefon" .
Bu biçim de ,
" Bir taşıyıcı üzerinde varolan" derken neyi kastediyoruz ?
Söz gelimi " Bir taşıyıcısı olan varlık hangi özelliklere dolayısıyla da tanımlamalara sahip oluyor ?
Bir taşıyıcı üzerinde varolan ne demek, neyi kastediyoruz ?
Taşıyıcı denen kavramı açıklarsak,
söz gelimi : Görünen varlık, taşıyıcı olan varlıkla
eşanlamlı.
Bir varlık üzerine bir şeyleri, özellikle de soyut şeyleri alabiliyorsa onun görünebilir olması gerekiyor.
Soyut şeylerden bahsedebilmemiz için, somut şeyler gerekiyor. söz gelimi : Öfkenin kendisini göremiyoruz; ama bir canlının üzerindeki halini
g ö z l e m l e y e b i l i y o r u z
öfkeli adamı görmüş olmamız, öfkeyi dolayısıyla da öfkenin kendisini gördügümüz anlamına gelmiyor; böyle olsaydı bazılarının öfkesinden şüphe duymazdık.
çünkü: Ortaya konulan varlık mutlaklaşmış, öfkenin kendisi olurdu.
Herhangi Bir taşıyı :
nasıl tanımlıyoruz?
nasıl farkediyoruz?
nasıl anlayabiliyoruz?
vd sorular..
Bir taşıyıcıdan bahsederken, ondan önce ne olabilir ona bakalım; ilk öncül olan ney ?
Öncelikle :
Belirgin bir çevresi olmalı, herhangi bir varlığın kurulabilmesi, oluşa bilmesi için.
"fizikleri olan''
Sonra nitelikler, nicelikler hücum ediyor varlığa,
güzel- çirkin, büyük- ufak gibi '
Nitelikleri, dereceli yapılabilenler''
ve ayrı ayrı tanımlamaları,
anlaşılırlığı olanları görünenlere bakarak
s ö y l e y e b i l i y o r u z.
Ayrı ayrı anlaşılır olan derken ne diyorum: Biz varlıkları bazı nedenlere göre birbirlerinden ayırırız:
söz gelimi: Varolanları çevresine göre ayırmak.
çoğu varlık için çevre kendisi için ötekilerden belirli bir ayrıcı ; ama
çevre nedir ?
Varlığın kendi doğası olarak çevre ,
: İ l k V a r o l a n
D o ğ a l
o l a r a k
v a r o l a n
o l m a l ı. "
ama ilk varlık için bir çevreden söz edilebilir mi?
İlk varlık mı oluşur yoksa onun çevresi mi ?
D o ğ a l derken " olması gerektiği için olan varlık olduğunu söylemiştik."
Mutlak kutsal olandan bahsetmiyorum,
ilk öz, zannedildiği gibi öylece kutsal mutlak olsaydı:
D o ğ a l olarak aramız da Bulunurdu, görülürdü.
çünkü: ilk olarak varolanın doğal bir çevresi olması gerekli, çünkü ilk varlık, varlıklar içerisin de en doğal varlık, öyleyse en çok görünen olmalı . Söz gelimi : Canlılık, insanlık, taşlık, sulak gibi. ( imge olarak taş, imge olarak su nvar; ama imge olarak kutsal olan yok, o halde kutsal görülebilir yani mutlak varolan bir varlık değil) .
Konunun en başına dönüyorum.
çevre nedir ?
1 - Varlığın doğası gereği özünde de muhtaç olduğu görülebilen halleri : söz gelimi ,
insan vücudu, kuşun kanatları arabanın direksiyonu, çekyatın ayakları.
Çünkü: Bu ayırt edilebilirlikleriyle
b i l i n e b i l e n
varolanlar saydıklarım.
Bunlar Özellikler değil, varlığın kendisini oluşturan kendiliği.
özellik, bura da kendilik anlamında.
Varlığın, öteki varolanları gördüğü, etkileşime geçtiği kendi kendisinin de içerisin de bulunduğu çevre.
Dışla bağlantığı kurduğu yapıp etmelerinin , etkileşim kazandığı
do ğ a : çünkü: Varolan, cansız dahi olsa belirli bir dış enerjiyle oluşmaya ihtiyaç duyar,
yine kutsal mutlak olandan bahsetmiyorum:
Sözün gelişiyle , Diyorum ki : Doğa da birbirine yabancı her varlığın en evrensel hali özdür, her varlık kendı özü olunca yeni bir yaratımdır. ap ayrı bir varlıkdır.
Sözlerimin gelişine uygun olacak bir örnek vereceğim:
Duygu denen şey bir özdür.
çünkü : Tüm duyumları içerisin de barındırır.
Insanlık denen şey bir özdür.
çünkü: Tüm insanları içinde barındırır.
Duygu ve insanlık bir birinden farklı özlerdir dolayısıyla ikisi de ayrı ayrı birer yaratımdır.
insanlıkdan daha genel halde canlılık ismin de bir kavram var; ama onun içerisine hayvanlar, bitkiler gibi insandan farklı şekil de cana sahip olan varolanlar da girebiliyor . Hayvanlarla, bitkiler dolayısıyla da insanlar ayrı ayrı canlara
" Hayatlara sahip"
çünkü : Hayvan, insan, bitki d o ğ a l öz içeriyor, bundan dolayı onlar tek tek yaratım.
Sonuç olarak: Bir varlığın kendi kendini ortaya koyarak o varlık olmasını yapıp eden şeylerin derecelerine göre : çevre, geniş, dar, güzel, iyi, hareketli, durağan, çok, az, ışıklı, vd özellikleri belirten kavramları yüklüyoruz.
Varolanların , kendiliğimize yabancı varlıklar olmalarını nasıl belirliyoruz: sözünü ettigimiz yabancı kavram,
edinimlerimizle tanımlayamadığımız şekilde bir araya gelince yabancımsılık oluşuyor.
Ögrenince bu yüzden her şeyi anlayıveriyoruz.
Edinlenmiş oluyor, ögrendiğimiz her şey tanıdıklarımızdır. Bir şey biliyorum o da hiçbir şey bilmediğim:
Her şeyi kadar tanıyorsun ki ?
Çok güzel bir yazı:) Benim de özellikle odaklandığım konu; taşıyıcıyı ilk ortaya çıkaranın çevresi olduğu ve de bu ortaya çıkışla birlikte çevrenin hangi durumu taşıyıcıya, "taşıyıcı olma" görevini yüklediği... Buna görev dedim ama verili bir görev değil. Taşıyıcı ortaya "taşıyıcı olarak" çıktığı an bu görevi zaten kendi kendine üstlenmiş oluyor. Yani kısaca varlığın onu var eden, çevrenin yüklediği özelliklerden biri değilde (özelliğin bizatihi kendisi değilde), özellikleri üzerinde barındıran bir taşıyıcı olmaya iten unsur nedir?
PANDORA - FELSEFE Pek Teşekkürler. Varlıklar birbirlerine hiç benzemeselerdi, taşınamazlardı da ya da bunu biz göremezdik çünkü : Benzemezlikle, her varlık için , söz edilen ayrı ayrı tek tek yaratımlar oluşurdu.
Her varolan kendi başına özgür bir yaratım olurdu.
Neden, ilk yaratım değil de taşıyıcı olarak varoluyor bazı varlıklar : Bu Fizikle alakalı. Çevrenin verdiği değil de, varlığın kendi doğasın da taşıdığı fizikle alakalı.
Gök yüzü bir taşıyıcı olamaz, göğün yüzü kendi fiziği içerisin de doğası gereği yeni bir yaratım olmak zorun da. Yer de böyle.
Nedene gelince, neden biricik bir şey gibi gözükmüyor. Varlıkları bu yüzden Kavram olarak açıklıyoruz.
Varlıklar sadece birbirlerinden farklı oldukları için kavramlarla adlandırılmıyor. Varlıklar, oluşumlarına birden fazla şey etki ettiği için kavramlarla açıklanıyor.
"ilk El'ce" Tanrı yaptı her şeyi diyemiyoruz. Deseydik bütün kavramların karşılığı diktatörce tanrı olurdu.
TEK NEDEN, MUTLAK OLAN, Bir cevap elbette de var olmalı; Ama bu tümel bir cevap olmalı : Uzun uzun nedenselliği olmalı, sebep ve sonuçları tanrı gibi tekil değil, tümel olmalı.
O zaman şöyle diyebilir miyiz ?:
Özelliklerin bir araya geliş yoğunluğunun şiddeti (yeğinliği) ortaya bir karakteristik çıkarıyor (örüntü, kompozisyon, frekans v.b.). Bu karakteristik, bir araya gelen özelliklerin çerçevelenmesi, bir sınırla çevrilmesi demek. Bu sınır, özelliklerin belirlediği bir sınır değil, çevrelenme ötekinin ortaya çıkan yoğunluktan etkilenmesiyle oluyor. Yani öteki, bir araya gelip oluşan yoğunluğa tepki verdiği için (ötekinde bir algı oluştuğu için) bu yoğunluk bir karakteristik kazanmış oluyor (varlık ortaya çıkıyor). Algı aynı zamanda öteki için sınırın kabuğa dönüşmesini, varlığın görünür hale gelmesini sağlamış oluyor.
Not: Burada yoğunluk, karakteristik, sınır, kabuk kavramları sadece dilsel isimler. Bir varlığa tekabül gelmiyor. İçi boş, sadece dildeki isimler olarak kullanılmıştır. Yeniden bu kavramlar üstünden dallanmaya gitmek felsefede yapılan en büyük hatanın tekrarından başka bir şey olmaz. Beynin işleyişinde, Kant'ın tarif ettiği saf aklın çalışma mekanizmasının bir sonucu olarak, kategoriler bazında bu kavramların üzerinde yeniden dallanmalar olabilir ama bu sadece boş kümelerdir ve beyin mekanizmasının aparatlarının mekanik hareketlerinden başka bir şey değildir.
PANDORA - FELSEFE Dost, dili güzel kullanıyorsun , sanırım sen de şiir yazıyorsun .
Aristotelesi " Saffet babürden az az yardım alarak." özümsüyorum, kavramlara onların ne olduğunu soruyorum : Buna da "düşünmek' diyorum.
Düşünce yani felsefe benim için, isimlendirdiğimiz şeylere( varlık diye gördüklerime) , nedir vb. sorular sorarak o kavram hakkın da bilinçli olmak.
Aristotelesi hızlı geçmek istemiyorum, tatlı geliyor.
Önerin, önerilerin varsa açığım .
Nasıl oluyor da, varlıkların, böyle bir yöntemle , ne olduklarına, sorular sormak , boşluk oluyor ?
Övgü için teşekkür ederim ama maalesef şiir yazmıyorum :( yıllar önce, çocukken denemiştim, devam etmedim... Burada övgüyü "Deleuze" ve bu kanalın sıkı takipçisi "Özlem Saçaklı" isimli bir kullanıcı hak ediyor. Şuradan faydalandığım söz konusu yazışmalara ulaşabilirsiniz: th-cam.com/video/0jBzRPXb6UE/w-d-xo.html
Onlardan esinlendiklerimi yukarıda toparlamıştım. pek tabi ki sizin yukarıda yazdığınız ilk metinden de yararlandım.
Bu kanaldaki her videonun altındaki yorum bölümleri benim şu anda beyaz sayfalarım denilebilir. İlk defa bu sayfalara yazmaya başladım, önceden felsefeyle ilgili hiç yazamamıştım. Aslında tüm kanalı boş bir deftere benzetebilirsiniz (sizin deyiminizle "taşıyıcı"). Zaten bu yüzden oluşturdum. Proje tamamlandığında ortaya bir kitap çıkmış olacak. Hep birlikte yazdığımız bir kitap :) ...
Bu kitap tek bir kişinin yazabileceğinden çok daha büyük bir kitap, beni aşıyor. O yüzden bu kanaldaki her bir video ve altındaki boş sayfa Deleuze'un deyimiyle bir "kök sap". Sizin deyiminizle de bir "özellik"e tekabül geliyor. Toplandıklarında yoğunluğu oluşturmaya başlayacaklar yada sizin deyiminizle taşıyıcı varlığa dönüşmeye başlayacak... Ya da Özlem Saçakçı'nın deyimiyle "kompozisyon" oluşmaya başlayacak.
Her birimiz ne isim verirsek verelim, hepimiz biriz, sadece frekanslarımız farklı. Konu binlerce yıl önce Aristoteles ve dönemdaşları tarafından zaten tanımlanmış: "tikeller ve tümeller" ... Hepimiz aynı yere, aynı şeye bakıyoruz, sadece tanımlarken farklı kelimelerle tanımlıyoruz... Aristoteles, Platon, Descartes, Kant, Hegel, Heidegger, Deleuze... herkes aynı yere bakıyor...
çok güzel sartre ve heidegger'i yayınlarınız sayesinde anladım diyebilirim :)
"Savaş pek çok kurban talep eder, yaratır, fakat bunlardan çok azı masumdur."
çok güzel bir çalışma olmuş teşekkür ediyorum !
Güzel bir kayıt, ders çalışırken arkadan radyo gibi dinliyorum kayıtları, iyi geliyor.
Yavaş konuşulması dışında harika bi çalışma. :) çok yararlı oldu. Teşekkürler.
Oynatma hızını 1.25 e alırsanız verim alabilirsiniz
teşekkür ederim. elinize sağlık
Teşekkürler
Çox sağ olun.📚👍😊🙋♀️🌹
gayet başarılı Zeynep direk'i tebrik ederim
Paylaşımlar harika başarılar. 😁
siz muhteşem bir detaysınız..
Dicle , şu an bunu dinlediğini biliyorum :)
Köpekcik seni seviyor.
Çok iyi anlatıyorsunuz. Çok teşekkürler.
yararlı
Teşekkür ederiz.Podcast yapma gibi bir fikriniz var mı?Yolculuklarda da dinlemeyi isteriz.
Nesnelerin adlarının bilincim için artık bir karşılığının olmaması benim de panik atakvari korkum. Burda da dinleyince ürperdim.
Sesiniz çok hoş
🌹
Hızı 2x yaptım hala yavaş konuşuyor, kafayı yiycem sartre için değer
Videolarınıza altyazı ekler misiniz lütfen
Teşekkürler hocam :)
Cehennem başkalarıdır.
Dünya anlamini kaybettiğinde... 06:16
12:30
o beğenmeyen bir kişiyi kınıyorum)
servet tutulmaz fikirlerden bahsaden videoda fikri beğenmeyen kişiyi kınamak. fikre saygısızlık. Aman ne ironi!!!
@@mucahitgoren haklısın tabi onu dusunmemistm varolusculuk fikrini benimsemeyen insanlar olabailr ....ama anlatim ve ses kaydi olarak zeynep hocamızı tebrik ediyorum. ..Diğer hoclarin bazi video kayıtlarında sikinti yasiyoruz
👏👍🌷🌷🌱🤔🤔.
Neredeyim ben
şey dedikleri ne oluyor ?
Çok es vererek konuşuyorsunuz.
abla okuduğunu önce bi sen dinle sonra yükle. bu nasıl anlatımdır. okumadır. içinde yapay zeka var gibi ve gecikmeli çalışıyor.
Benim anlamadigim
Bu adamin ateist olduguna nerden
Inaniyorsunuz veya ateist oldugunu neye dayanarak soyluyorsunuz bu sizin
Dusuncenizmi veya kendisinin
Dusuncesimi konunun geneline baktigimizda bilincin varligindan
Soz eden bir insan bu anlamda
Bu adam nasit ateist olabiliyor
Bunu aciklarsaniz tesekkur ederim
Sartre varolusculugun betimsel acilimini yaparken bu tanrinin yoklugunun getirdigi boşluğu anlatir. Fakat sartre tanrinin bir sekilde varlik veya yoklugunu kanitlamaya calismaz yok der bu da modern dunyanun pozitivist bakis acisinin bireyde etkisi ve entelektuel bunalimin sentezidir
Emeğiniz icin çok teşekkürler
Tanrıya inanmıyorum; bilim varlığını yalanlıyor ama, toplama kampında insanlara inanmayı öğrendim. Diye sözü var