@maksutbabadergahirufaiziki4953 sence Allah'ın emretmedigi peygamberinde yol olarak bize bırakmadığı bir ameli ibadet olarak yapmak sakıncalı değil mi?
@@maksutbabadergahirufaiziki4953 «Her kim bizim şu işimizde ondan olmayan bir şeyi ihdas ederse o merduttur.» Müttefekun aleyh. Müslim'deki rivayette: «Kim bizim dinimizde olmayan bir şey yaparsa o merduttur, makbul değildir. İbadetler Kur'an ve sünnette belirtilenlere göre yapılır. Biz, Allah Teâlâ'ya bidat ve uydurulan şeyler ile değil, O'nun din olarak belirlediği şeyler ile ibadet ederiz. Din; görüş ve güzel görülen şeyler ile değil, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e tabi olmak ile yaşanır. Bu hadis dinin mükemmelliğine delildir. Bidat, Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- ve ashabının yaşadığı zamanda akide, söz ve amellerden olmayan din adına uydurulan her şeydir. Bu hadis İslam'ın asıllarından birisidir. Amellerin terazisi hükmündedir. Nasıl ki Allah Teâlâ'nın rızası gözetilmeyen ameli işleyen kimse bir ecir alamıyorsa, aynı şekilde Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetine uygun olmayan amel de sahibinden kabul edilmez. Yasaklanan bidatler dünyevi olan meseleler ile alakalı değil, din ile alakalı olanlardır
@@maksutbabadergahirufaiziki4953 peygamber neden geldi insanlığa ALLAH azze ve celleye nasıl ibadet edeceğimizi göstermek için ozaman herkes Allah için toplasın bağırsın çağırsın, Allah Allah diye zıplasın ben bunu Allah için yapıyorum desin ne gerek vardı peygambere. İbni mesud'tan bize aktarılanı size atayımda okuyun. Amr b. Yahya’dan: “Babamı, babasından (naklen) şöyle rivayet ederkenduydum: (Babam) dedi ki sabah namazından önce Abdullah b. Mes’ûd’un kapısının önünde otururduk. Çıktığında, onunla beraber mescide giderdik. Neyse (bir gün) Ebû Musa el Eş’arî yanımıza geldi ve Ebû Abdirrahman (yani Abdullah b. Mesûd) şimdiye kadar yanınıza çıktımı? dedi.”Hayır”dedik.O da bizimle beraber oturdu. Nihayet Abdullah çıktı. Çıkınca toptan ona ayağa kalktık. Sonra Ebû Musa ona şöyle dedi: “Ey Ebû Abdirrahman! Biraz önce mescitte yadırgadığın bir durum gördüm. Ama yine de Allah’a şükür, hayırdan başka bir şey görmüş değilim. Abdullah: “Nedir o?” diye sordu.O da “Yaşarsan birazdan göreceksin” dedi (ve) şöyle devam etti: “Mescitte halkalar hâlinde, oturmuş, namazı bekleyen bir topluluk gördüm. Her halkada (idareci) bir adam, (halkadakilerin)ellerinde de çakıl taşları var. (idareci):”Yüz defa Allahuekber deyin!” diyor, onlar da yüz defa “Allahu Ekber” diyorlar. Sonra, yüz defa “La İlahe İllAllah, deyin” diyor, onlar da yüz defa “La ilahe İllAllah” diyorlar. “Yüz defa Subhanallah deyin!” diyor, onlar da yüz defa “Subhanallah” diyorlar. Abdullah b. Mes’ûd: “Peki onlara ne dedin?” dedi.”Senin görüşünü bekleyerek” veya “senin emrini bekleyerek onlara bir şey söylemedim.” dedi. Dedi ki: “Onlara kötülüklerini hesap etmelerini emredip (bununla) iyiliklerinden hiçbir şeyin de zayi edilmeyeceğine dair onlara güvence verseydin ya!” dedi. Sonra gitti, biz de onunla beraber gittik. Nihayet o, bu halkalardan birine geldi, başlarında durdu ve şöyle dedi: “Bu, yaptığınızı gördüğüm nedir? “Dediler ki: “Ey Ebû Abdirrahman! Bunlar çakıl taşları. Onlarla Allahu Ekber, La ilahe İllallah ve Subhanallah deyişleri sayıyoruz.”Bunun üzerine Abdullah b. Mes’ûd dedi ki: “Artık kötülüklerinizi sayıp (hesap edin)! Ben, iyiliklerinizden hiçbir şeyin zayi edilmeyeceğine kefilim. Yazıklar olsun size! Ey ümmet-i Muhammed, ne çabuk helak oldunuz! Peygamberinizin Sallahu Aleyhi ve Sellem şu Sahabesi içinizde hâlâ bolca bulunmakta. İşte onun elbiseleri, henüz eskimemiş; kapları, (henüz) kırılmamış. Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki sizler kesinlikle ya Muhammed’in dininden daha doğru yolda olan bir din üzerindesiniz (ki bu imkânsızdır) veya bir sapıklık kapısı açmaktasınız.”Onlar: “Vallahi, ey Ebû Abdirrahman, biz, başka bir şey değil, sadece hayrı (elde etmeyi) İstedik” dediler. O da şöyle karşılık verdi: “Hayrı (elde etmek) isteyen niceleri vardır ki onu hiç elde edemeyeceklerdir. Rasulullah SallahuAleyhi ve Sellem bize haber vermişti ki Kur’an’ı okuyacak olan bir topluluğun bu okuyuşları sadece dilde kalacak, onların köprücük kemiklerini ileriye geçmeyecek. Vallahi, bilmiyorum, belki onların çoğu sizdendir.”Sonra Abdullah onlardan yüz çevirdi. Amr b. Yahya’nın dedesi: Amr b. Selime, bundan sonra şöyle dedi: Bu halkalardaki (insanların) tamamını, en Nehrevân olayında, haricîlerin yanında bize karşı vuruşurken gördük.”[Dârimi, Mukaddime , 1 / 23, 210 , 206; Taberâni , 9/125; Mecmau’zZevâ’id, 1/181.Taberani bunu hasen bir isnad ile rivayet etmiştir.Hadisin merfû kısmı için: Muslim, Musafirin, 275 - 1/663; İbnMâce, Mukaddime, 12 - 1/59; Ahmed b. Hanbel, 1/380, 404]
Masaallah peygamberin ahsabının tabiin tebeuttabiinin yolundan daha hayirli bir yol bulmuşsunuz.dönerken günahlarınızı saymayi unutmayin.
Allah deyip dönmenin ne sakıncası var.
@maksutbabadergahirufaiziki4953 sence Allah'ın emretmedigi peygamberinde yol olarak bize bırakmadığı bir ameli ibadet olarak yapmak sakıncalı değil mi?
@@maksutbabadergahirufaiziki4953
«Her kim bizim şu işimizde ondan olmayan bir şeyi ihdas ederse o merduttur.» Müttefekun aleyh. Müslim'deki rivayette: «Kim bizim dinimizde olmayan bir şey yaparsa o merduttur, makbul değildir.
İbadetler Kur'an ve sünnette belirtilenlere göre yapılır. Biz, Allah Teâlâ'ya bidat ve uydurulan şeyler ile değil, O'nun din olarak belirlediği şeyler ile ibadet ederiz.
Din; görüş ve güzel görülen şeyler ile değil, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e tabi olmak ile yaşanır.
Bu hadis dinin mükemmelliğine delildir.
Bidat, Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- ve ashabının yaşadığı zamanda akide, söz ve amellerden olmayan din adına uydurulan her şeydir.
Bu hadis İslam'ın asıllarından birisidir. Amellerin terazisi hükmündedir. Nasıl ki Allah Teâlâ'nın rızası gözetilmeyen ameli işleyen kimse bir ecir alamıyorsa, aynı şekilde Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetine uygun olmayan amel de sahibinden kabul edilmez.
Yasaklanan bidatler dünyevi olan meseleler ile alakalı değil, din ile alakalı olanlardır
@@maksutbabadergahirufaiziki4953 peygamber neden geldi insanlığa ALLAH azze ve celleye nasıl ibadet edeceğimizi göstermek için ozaman herkes Allah için toplasın bağırsın çağırsın, Allah Allah diye zıplasın ben bunu Allah için yapıyorum desin ne gerek vardı peygambere. İbni mesud'tan bize aktarılanı size atayımda okuyun.
Amr b. Yahya’dan: “Babamı, babasından (naklen) şöyle rivayet ederkenduydum:
(Babam) dedi ki sabah namazından önce Abdullah b. Mes’ûd’un kapısının önünde otururduk. Çıktığında, onunla beraber mescide giderdik. Neyse (bir gün) Ebû Musa el Eş’arî yanımıza geldi ve Ebû Abdirrahman (yani Abdullah b. Mesûd) şimdiye kadar yanınıza çıktımı? dedi.”Hayır”dedik.O da bizimle beraber oturdu. Nihayet Abdullah çıktı. Çıkınca toptan ona ayağa kalktık. Sonra Ebû Musa ona şöyle dedi: “Ey Ebû Abdirrahman! Biraz önce mescitte yadırgadığın bir durum gördüm. Ama yine de Allah’a şükür, hayırdan başka bir şey görmüş değilim. Abdullah: “Nedir o?” diye sordu.O da “Yaşarsan birazdan göreceksin” dedi (ve) şöyle devam etti: “Mescitte halkalar hâlinde, oturmuş, namazı bekleyen bir topluluk gördüm. Her halkada (idareci) bir adam, (halkadakilerin)ellerinde de çakıl taşları var. (idareci):”Yüz defa Allahuekber deyin!” diyor, onlar da yüz defa “Allahu Ekber” diyorlar. Sonra, yüz defa “La İlahe İllAllah, deyin” diyor, onlar da yüz defa “La ilahe İllAllah” diyorlar. “Yüz defa Subhanallah deyin!” diyor, onlar da yüz defa “Subhanallah” diyorlar. Abdullah b. Mes’ûd: “Peki onlara ne dedin?” dedi.”Senin görüşünü bekleyerek” veya “senin emrini bekleyerek onlara bir şey söylemedim.” dedi. Dedi ki: “Onlara kötülüklerini hesap etmelerini emredip (bununla) iyiliklerinden hiçbir şeyin de zayi edilmeyeceğine dair onlara güvence verseydin ya!” dedi. Sonra gitti, biz de onunla beraber gittik. Nihayet o, bu halkalardan birine geldi, başlarında durdu ve şöyle dedi: “Bu, yaptığınızı gördüğüm nedir? “Dediler ki: “Ey Ebû Abdirrahman! Bunlar çakıl taşları. Onlarla Allahu Ekber, La ilahe İllallah ve Subhanallah deyişleri sayıyoruz.”Bunun üzerine Abdullah b. Mes’ûd dedi ki: “Artık kötülüklerinizi sayıp (hesap edin)! Ben, iyiliklerinizden hiçbir şeyin zayi edilmeyeceğine kefilim. Yazıklar olsun size! Ey ümmet-i Muhammed, ne çabuk helak oldunuz! Peygamberinizin Sallahu Aleyhi ve Sellem şu Sahabesi içinizde hâlâ bolca bulunmakta. İşte onun elbiseleri, henüz eskimemiş; kapları, (henüz) kırılmamış. Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki sizler kesinlikle ya Muhammed’in dininden daha doğru yolda olan bir din üzerindesiniz (ki bu imkânsızdır) veya bir sapıklık kapısı açmaktasınız.”Onlar: “Vallahi, ey Ebû Abdirrahman, biz, başka bir şey değil, sadece hayrı (elde etmeyi) İstedik” dediler. O da şöyle karşılık verdi: “Hayrı (elde etmek) isteyen niceleri vardır ki onu hiç elde edemeyeceklerdir. Rasulullah SallahuAleyhi ve Sellem bize haber vermişti ki Kur’an’ı okuyacak olan bir topluluğun bu okuyuşları sadece dilde kalacak, onların köprücük kemiklerini ileriye geçmeyecek. Vallahi, bilmiyorum, belki onların çoğu sizdendir.”Sonra Abdullah onlardan yüz çevirdi. Amr b. Yahya’nın dedesi: Amr b. Selime, bundan sonra şöyle dedi: Bu halkalardaki (insanların) tamamını, en Nehrevân olayında, haricîlerin yanında bize karşı vuruşurken gördük.”[Dârimi, Mukaddime , 1 / 23, 210 , 206; Taberâni , 9/125; Mecmau’zZevâ’id, 1/181.Taberani bunu hasen bir isnad ile rivayet etmiştir.Hadisin merfû kısmı için: Muslim, Musafirin, 275 - 1/663; İbnMâce, Mukaddime, 12 - 1/59; Ahmed b. Hanbel, 1/380, 404]
Allah sizi doğru yola iletsin. Ateş çukurunun kenarındasınız. Bu hal üzerine ölmeyin peygamber in s.a.v ve sahabenin yapmadığı şeyleri yapıyorsunuz.