Oo hocam. Bu sohbeti dinlerken sürekli aklıma geldiniz. Dinleyici koltuğunda sizle beraber oturmak ne güzel. Üniversitesini okuduğum Eskişehir e selamlar olsun.
Flu tv yı çok severek takip ediyorum. Ama bugün içim yandı. Çünkü benzer bir hikayeyi bizde yaşadık. Eşim GATA kalp damar cerrahisi asistanlığını bitirdikten sonra Amerika da Çocuk Kalp Damar Cerrahi asistanlığına kabul aldı. Ki bu kabul süreci tamamen kendi çabasıyla ve dehasıyla kazanmış olduğu hatta takdir edilmesi gereken bir süreç. Doktor olanlar bilir USMLE zor bir sınavdır. 4 basamaklı bir sınav. Amerika’daki hocası ise Çocuk Kalp Damar Cerrahisinde duayen Dünya Çocuk Kalp Damar Cerrahisi başkanlığı yaptı. Eşim böyle bir hocanın 3 yıl asistanlığını yaptı ve asistanlığı bitince Amerika’da kalmasını istediler. Ama eşim ne dedi bu ameliyatlar Türkiye de yapılmıyor ülkeme döneceğim dedi. Ve bizim hikayemiz Türkiye de başladı.GATA tarihinde bu eğitimi alan TEK kişi... Peki bu adama ne yaptılar. Ameliyat yaptırmadılar. Çocuklar ameliyat için geliyor ama hoca imza atmadığı için malzeme alınmadı. O bebek hocanın kıskançlığı yüzünden öldü. Başka bir bebeğin babası çok dişli çıktı ameliyat için Bakana ulaştı ameliyat oldu. Peki sonra ne oldu biliyor musunuz? Eşim ameliyattan sonra 2 ay Şırnak’a sürüldü. Çocuğumun 4 aylıkken sütü kesildi çünkü mobingi ben kaldıramadım ve stresten sütüm kesildi. Daha hikayenin devamı var ama benim anlatacak gücüm yok. Ben Bu ülke için çok üzülüyorum. Sanırım bu yaz artık gidiyoruz. Ve O1 vizesi ile gidiyoruz. Olağanüstü yetenek vizesi
doktorlar bu ülkede neden kendilerini abartıyor? "Amerika da Çocuk Kalp Damar Cerrahi asistanlığına kabul aldı. Ki bu kabul süreci tamamen kendi çabasıyla ve dehasıyla kazanmış olduğu hatta takdir edilmesi gereken bir süreç. " dehayla alakalı bir durum yok. zaten torpil mi olması gerekiyordu? orada asistanlık yapan herkes gibi olağan bir süreçten geçip asistanlığa başlamış. " Doktor olanlar bilir USMLE zor bir sınavdır." oradaki her asistanın girdiği bir sınav ve olağan bir sürecin bir parçası. ekstra bir zorluğu yok. "asistanlığı bitince Amerika’da kalmasını istediler. " sanmıyorum ki yalvarmış olsunlar. öyle lanse ediliyor. büyük ihtimalle oradaki birçok asistana teklif edildi. sonraki engeller için bir şey diyemem ancak benzerinin birçok insanın yaptığı olağan bir işi bile neden bire bin katarak anlatıyorlar anlamak güç.
Hocam Twitter'dan görüp geldim. Bunu yapan kimse dava açalım meslek hayatını bitirelim, size ne gerekiyorsa destek olalım. Bakın samimiyetle söylüyorum, ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. Davaysa dava, örgütlenmeyse gazetecilere, haber kanallarına ulaşıp konuşalım. Bu öyle görmezden gelinip yabana atılacak bir konu değil. Lütfen gitmeyin, eşiniz hem ameliyat yapacak hemde arkasından tecrübe doktorlar yetiştirecek. Ülkemizin sizin gibilere ihtiyacı var.
Ben bir müzik öğretmeniyim cv'mi dolu dolu düzenli ve şık bir şekilde düzenleyip iş başvurularına gittim başvuru yaptığım bir kurum hocam size çok samimi birşey söyleyeceğim bu cv nizi içeriğini daraltın yoksa kimse sizi biz bu adama yetemeyiz bu çok fazla deyip değerlendirmeye bile almazlar demişti tokat gibi gelmişti...
Akademik hikayemi ilk ağızdan dinlemiş gibi oldum. Ağzınıza sağlık 🙏 51 yaşında emekli olup kırsala yerleştim. Şimdi köyün, çift doktoralı, columbia üniversitesi postdoc’lu kök hücreci bi profesörü var 😅 yolunu açmış, yılmamışsın Sinan. Türk takipçin çok olsun 👍bol şans ve huzur dilerim.
Merhaba. Ben de 40 yasindayim. 10 yil sonra esimle benim planim da boyle birsey. Bir tane Columbia masterli biri daha koy ahalisine eklenebilir. :) Umarim huzuru bulmussunuzdur.
Üniversite hocalarını çok büyütmemek lazım. Ezici çoğunluğu iş dünyasında barınamayacağı için torpille kadrolaşmış, para ile doktora tezi yazdırmış kişiler. İlk 500 de 0 üniversite olması tesadüf değil
@@essymatex4950 haber kanallarında akşam 8-12 arası tartışan ve isimlerin önlerinde Dr, doç, yar doç, akademisyen yazan ve bir bok bilmeyen insanları gördükçe s.ktiret boş ver diyorum kendi kendime
Bazı meslekleri gereksiz kutsallaştırdığımız için oluyor sanırım. Çöpçü diye küçümseme bilmem ne gibi söylemler var mesela ama öğretmen diye de bi beklenti büyüyor gereksiz. Bu da ön yargı aslında. Meslek ırkçılığı diyorum ben
Konuşmasını, kendini ifade etmeyi bilen; idealleri olup çevresindeki - hak eden - insanlara fayda sağlamaya çalışan, üretken insanlara bayılıyorum. Teşekkürler Sinan Bey. Programınıza konuk olarak kabul ettiğiniz için sizlere de teşekkür ederim İlker Bey ve FLU TV ekibi.
Klinik psikoloğum. Tezimi çok özenerek yazdım; yüzlerce makale, tez taradım. Sinan Hoca o kadar haklı ki.. Sosyal Bilimlerde yayınların %99’u çöp. Sanki oyun oynuyormuşuz gibi hissediyorum. Başka yerde yazan alınıp üsten alttan değiştirilip, birazcık istatistik ekleyip yayın yapılıyor.. pratikte işe yarayacak bir şeyr derman olacak yönü SIFIR!
zaten sosyal bilimler çok hafife alnıyor bence. herkesin tarihtir psikolojidir her şey hakkında en iyisini biliyormuş gibi konuşması, araştırmadan söylemesi felan deli ediyor beni.
Sırf bu sebepten lisansı bitirir bitirmez psikolojiyi bıraktım. Ne okudum diye düşünmeden tamamen alakasız bir alana geçtim. Şu an akademide devam etsem olacağımdan 10 kat daha mutlu ve zenginim. Aklı olan ne sosyal bilim okur, ne de akademide kalır.
@@MeryemTekin Kesinlikle hayır. Vizyon genişleten ama asla hayatını kurtarmayan bir bölüm. Okuyacaksan bunu bilerek oku ve okurken mutlaka başka bir meslek edin.
şu anda japonya'da doktora yapıyorum. lisanstan beri ilerde ülkeme dönerim bir anadolu üniversitesinde labımı açarım bilimi biraz ilerletiriz diye düşünüyordum da şimdi böyle bir şeyin akademik intihar olacağını düşünmeye başladım. tabi sen dönmezsen ben dönmezsem nasıl çıkar bu karanlıklar aydınlığa ama international journal of çay bardağı dergisinde sucuklu yumurtanın kansere etkisi minvalinde makale basan insanın bana yönelteceği haset ve üreteceği dramadan da uzak durmak istiyorum.
Eskiden herkes okumadığı için üniversiteyi gözünde büyütüyordu insanlar. Şimdi eğitim enflasyonu var. Artık daha çok insan üniversite okuyor ve çok da matah bir şey olmadığını görüyorlar. Şu anda ben de üniversite öğrencisiyim. Sisteme ayak uydurmak için ve başka çarem olmadığı için devam ediyorum. Akademisyenlerinden tutun öğrenci kalitesine her şey paçavradan ibaret
Özgür Turhan'dan alıntı: 'Kötü bir film için 3 şey gereklidir: 1- Aklayacak kara parası olan yapımcı 2- Borç harç içinde saçma şeyler giyip sağa sola koşturacak komedi oyuncusu 3- Lümpen seyirci ' Şimdi bunu kafanızda akademiye uyarlayın 😂
Cok guzeldi... Ben de 1980den beri Kanada'dadayim, ODTU Endustri Muhendisligi ve MBA. Akademisyen degilim ama cok benzer deneyimlerim oldu.. 90'larin basindaTurkiyeye donmek istedim, bunda gel burada cok lazimsin gibi dolduruslarin da etkisi olmustu. 4 ay bircok kisiyle caylar ictikten sonra Kanadaya geri dondum. Dondukten 6 hafta sonra burada ki buyuk telekom sirketlerinden birinde Turkiyedeki buyuk bir NATO Telekom projesi icin o sirketteki tek Turk kidemli muhendisin itirazina ragmen :)) Director of Business Development olarak ise baslayip 4 sene Turkiyede is takip etmistim. Sinan'in anlattigi her turlu burokrasiyle bogusarak... Disarda yasamak baslangicta zordu ama zamanla havaya giriyorsun.
Hocam 8 yıldır büyük bir üniversitenin bahsettiğiniz büroktarik birimlerinden birinde teknik personel/danışman olarak çalışıyorum. Söylediklerinize çok büyük oranda imzamı atarım. Özellikle belirtmem lazım "yedirmen lazım" anektodunda yarıldım. Bok çukuru resmen. Bir de ekleme yapayım hocam siz mühendislik alanındaydınız, ona olsun şükredin. Sağlık veya tıp alanında olsaydınız bu yaşadıklarınızı 5 ile çarpın. Şakam yok intihar ederdiniz :D
Efsane bölüm olmuş, filtresizce gerçekler konuşulmuş, benim gibi bir çok insanın düşündüğü şeyleri söylemiş Sinan. Çektirdikleri çilelere üzülmekle beraber en azından sisteminden atmış Türkiye'de bir şeyler başarma hayallerini, bir meslektaşı olarak ben de sevgiyle uğurluyorum onu İngiltere'ye.
Bir zamanlar ESG anlatmıştı eskiden yüksek lisans/doktora için MEB ve YÖK bursu varmış. YÖK'ten burs alanlar kendi bursları daha düşük diye yıllarca şikayetçi olup MEB bursunun miktarının da düşmesine neden olmuşlar. Türkiye de her alanda bir Crab Mentality hakim akademi de bundan nasibini alıyor.
Türkiye de ki durumu çok güzel özetlemişsiniz. 2000 li yıllarda aynı anda hem YTU hem GYTE de 2 Yüksek Lisans Programında öğrenciydim. GYTE de tüm dersleri verip 3.7 /4 not ortalamam var iken kredisiz sunum derslerinden kasıtlı olarak F verilerek asistan olarak maaş aldığım okuldan atıldım. Bunu yapan kişi Prof oldu, bizim gibi kaç kişinin önün bu zihniyette insanlar kesiyor acaba.
Daha "Turkiye'deki" yazmayi bilmeyen birini okuldan atmalari suclanan kisiye arti puan yazar. Dilbigisi fasisti degilim yalniz tek kelimede 2 hata yapman, aradaki farki anlayamanan cok komik.
Dilbilgisi üzerine bir idaaam yada çalışmam olmadı ama o dönem yayınlanan makalelerimi google scholar dan bulabilirsin. Onlarda ki imla hatalarını da düzeltebilirsiniz.
Ben Londra'da yaşıyorum Birkbeck üniversitede . Cognitive Neuroscience üzerinde master yaptım Sinan hoca gerçekten çok haklı. Elektrik mühendisi olsaydım peşinden ayrılmazdim :)
@@aleynaoz2568 Araştırmak gerek, muhakkak uygun bir alan bulunacaktır. Yine de üniversiteye gitmeyi öneriyorum, bence insana kendi başına kaldığında nasıl davranması gerektiği ve sosyal ilişkileri nasıl yönetebileceği hakkında beceriler kazandırıyor
üniversitede integral alamayıp saçmalayan fizik profesörü vardı. bir sürü makalesi vardı, o zamalar bu adam nasıl profesör olmuş, nasıl bu kadar makale yazmış diye merak ediyordum şuan aydınlandım cidden.
Hem ÖSS`ye girmis, hem Münih Teknik`ten mezun olmus birisi olarak Sinan Küfeoglu`nun her sözünün altina imzami atarim. Güzel bir sohbet olmus. Keyifle dinledim. Ellerinize saglik
size itü maceramı anlatacağım, ancak boşluklar kalmaması için hikayeye sıfırdan başlayacağım, 43 yaşında doğuştan cp engelli, 3. evliliğimi 20 sene önce abd ye gitmiş ortaokul arkadaşımla yaptım, göçmen vizemi bekleyen biriyim, mecburi işsizim şu an... Fizik tutkum ortaokula dayanıyor, Saint Benoit kütüphanesindeki eski Tübitak dergilerine dalmamla başladı hikaye, sonradan hiç bulamadığım badur soyadlı kütüphane sorumlusu kadın en yakın arkadaşlarımdan biriydi, neyse uzatmayayım, fizik derslerinde Ercüment Yücel ve Bahar Balkan hocalarımızı sarkastik sorularımla çok bunalttım, haklarını helal etsinler:) bir de Henry isimli bir hoca vardı, dahi görünümlü boş beleş bi adamdı:) Üniversite sınavında 8 tercihimin hepsi fizikti, ilk tercihim İtü'yü kazanamayıp Yıldız'a girdim, büyük bir hayalkırıklığıydı benim için, eğitim alamadığımı farkedip yüksek lisansta İtü'ye girdim, o zamanlar İtü nün İTÜ olduğu dönemlerdi, bölüm başkanı MIT mezunu Nihat Berker'di, Ayşe Erzan vardı, beni çok zorlasa da fiziği itü de öğrendim. 2. denememde 22 kişinin girdiği 2 kişinin alındığı araş gör sınavında açık ara 1. olarak kadroya girdim. Resmi işlemler için herkesin üniversite içinde bulunan mediko dan basitçe aldığı sağlık raporu için benden heyet raporu istendi:) Aldım. Ancak bu süreçte şimdilerde doç ya da prof olan Tolga Birkandan'ın hocası olan Mahmut Hortaçsu, laboratuar hizmeti yapamayacağım için kadroya girmemi hoş karşılamadı:) Kaboratuar hizmeti vermedim ancak itü nün tamamının aldığı, senede 3000 öğrencinin girdiği temel fizik derslerinin ve ödevlerinin sorumluluğunu aldım, otomatize sistemler geliştirdim, bölümün web sitesini yönettim vs... Bu sırada yüksek lisans tezimi karadelikler üzerine yazdığım tezle bitirdim, aynı dönemlerde sonradan kapatılan kandillideki Feza Gürsey Enstitüsü'nde dersler aldım, Erdal İnönü gibi büyük hocaları tanıdım, aynı masada tabldot yemeği bile yedim:) Bütün bu yıllarda demin bahsettiğim Tolga Birkandan'ı arabamla taşıdım yıllarca, sadece arkadaşım olduğu için...Doktorada hoca değiştirip parçacık fiziğine yöneldim, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na hocam Kerem Cankoçak'ın verdiği proje sayesinde 2011 yılında İsviçre'deki CERN'e gittim. kiralar pahalı harcırah az olduğu için tek başına eve çıkmam imkansızdı, mecburen ev arkadaşı olduğum çömez öğrenci Özlem Özçelik manyak çıktı, bonzai denilen çakma esrar içiyordu:) Bu haldeyken cern de çalışıp makalelerde ismimin geçmesini sağladım, h indexi 30 üstünde 250 küsür makalede adım geçiyor hala. Bu arada 2. evliliğimi, eskiden tanıdığım Almanya'da doktora yapan eski eşimle yaptım. Şansa bakın ki eski eşim o zamanlar cern de çalışan, sonradan itü de kadroya girebilmek için benden tüyo alan Altan Çakır çıkmasın mı?:) Daha yeni başladı hikaye, biraz sabır:) Benim cern de olduğum dönemlerde itüq'ye paraşüt kadroyla abd den insanlar girdi, bunlardan biri Emre Onur Kahya'dır, modern görünümlü fetö cülerden bu adam, oda kapısına Atatürk'ü Hitler'le sarkastik bir şekilde birlikte gösteren bir fotoğraf astı , ben de pek sessiz bi adam olmadığımdan takıştım bu itle afedersiniz:) Olay bu itin eski adnan hocacı caner taslaman itini itü fizik müh bölümünde seminere davet etmesiyle koptu, ben bütün bölüme yazdığım mail ile döşendim bu işin sorumlularına, hatta bizzat seminere gidip dalga geçtim özellikle, bütün yazdıklarım kayıtlıdır, resmi kaynaklardan sorulabilir. Bu olaydan sonra işler tersine döndü, lojman sürem uzatılmadı, çıkmazsam polis zoruyla çıkarılacağım bildirildi. itüdeki yaptığım iş fiziksel olarak orada bulunmamı gerektirmiyordu, o zamanlar pandemi yoktu, bir kaç kez sağlık durumumdan dolayı evden çalışmak için dilekçe verdim, çok uzatmayayım, o sıralar bölüm başkan yardımcısı yıllardır taşıdığım Tolga Birkandan 'dı, Eski eşimin babası alzeimer hastası olduğu için zorunluluktan izmire gidip geliyordum, işleri internet üzerinden yaptığım için ofise gitmem gereksizdi. Tam dönem ortası, 2017 şubatında Tolga'ya söyleyerek izmire gittim, komşuları eski kayınpederimi çöp evde yaşadığı gerekçesiyle belediyeye şikayet etmişti, ofisim laptop um olduğu için gittim resmi izin almadan, zaten okul da boştu. Tam o hafta Tolga Birkandan'ın da imzasının olduğu 5 günlük tutanakla istifa ettiğimi kanıtlayarak bölümden atıldım nisan 2017 itibariyle:) Şansa bakın ki aynı ay eşimden ayrıldım, kedim öldü, İzmir'e dönüşte hafriyat kamyonu o zamanki minnoş arabama arkadan çarpıp pert etti:) bitti:) verdiğim isimleri kontrol edebilirsiniz. Akademik çöplükte yaşamaya çalışan arkadaşlarımız için yazdım, verdiğim rahatsızlıktan ötürü özür dilerim:)Başka bir yazıda CERN'deki türklerin pisliklerini görüp nasıl kaçtığımı anlatırım isterseniz:) Sevgi ve saygılarımla, Fuat ilkehan Vardarlı. İlker Bey bana ulaşırsanız sevinirim.
aynı kişiyle 2 kez evlenmeniz ve boşanmanız çok ilginç. sevgili olarak da kalabilirdiniz illa niye evleniyorsunuz ki. (adam o kadar şey anlatmış takıldığım yere bak ama)
Hangi sorunun küresel hangisinin kendimize özgü olduğunu görmek için böyle söyleşiler çok güzel fırsatlar sunuyorlar. Teşekkür ederim. Bazı hastalıklar tüm dünyada var, bunun böyle olduğunu bilmek önemli. Bu sayede kendi hastalıklarımızı ayrıca teşhis edebiliriz
Bu sorunların büyük çoğunluğu ego, yök ve bilim kurumları yüzünden. En büyük engel akademik ego... Bizimkiler memurluğu seviyor. Cahil egosu zor yıkılır.
İlker Bey Sinan Bey merhaba, Ben bu 2232'nin o yıl karar veren hakemlerinden biriyim. Panelde ben de vardım (2 ayrı panel vardı, Sinan beyin projesi benim bulunduğumda mıydı hatırlamıyorum ama olumlu karar verilmesine katkım da olmuş olabilir). Kim olduğuma TH-cam kanalımdan ya da linkedinden açıp bakabilirsiniz. Bu konuşmada bazı sorunlar gördüm. Biraz da baktım hangi üniversiteymiş gittiği yer diye göremedim. Açıkça söyleyin hangi üniversite olduğunu, böyle yapınca sanki ne kadar akademik yönetici/profesör varsa laf onlara da gitmiş oluyor. 1. TÜBİTAK (devlet) bu programı insanlar geri dönsünler ve burada kalsınlar diye yaptı. Ben bu konuşma sırasında "zaten 3 yıllığına geldim, kalmaya niyetim yoktu" düşüncesini buram buram alıyorum. Bu dürüst bir yaklaşım değildir. 2 senelik bir deneyimden sonra "Türk vatandaşlığını bırakırım zaten" diyecek düzeyde memleketini seven birisine bu 2232'nin verilmesi yanlış olmuş. Vatanı satmak bu kadar ucuza olabilir mi? 2. Ben TOBB ETÜ Bilgisayar Mühendisliği bölüm başkanıyım. ODTÜ EEE mezunuyum. Bizim elektrik-elektronik mühendisliği bölüm başkanı Tolga Girici de ODTÜ EEE mezunudur (aynı dönemdeniz, Sinan'ın ağabeyleriyiz). Her nedense bu arkadaş TOBB ETÜ'ye başvurmamış hiç. O kadar bölüm ve okul arasından EEE ÖSYS sıralaması en üstteki okullardan birisi hiç aklına gelmemiş. 3. Benim başkanı olduğum bölüme bu süreçte 2 tane 2232 ile "lider araştırmacı" aldık. Geçen yıl açılan çağrıda da 1 kişiye sponsor olduk ve onun projesi de kabul edildi. Hem A türünden hem de B türünden benim başkanı olduğum bölüme gelen oldu. Hiç öyle konferansta bizi bir yerlerde gezdirmeleri gerekmedi. Ayrıca mevzuat gereği sen bu parayla kendin ve proje öğrencilerin dışında kimseyi konferansa götüremezsin. 4. Bu programla gelen çoğu kişinin başına aynı şey geldi diyorsun. Böyle genellemeler yaparak, kendi hatalarını aklama, vicdanını rahatlatma çabası hissediyorum ben. Bu bir safsatadır. İlker Bey safsata işini bilir. 5. "Doçentliğimi vermezseniz gelmiyorum dedim" gibi yiğitliklere gerek yok. Türkiye'de herkesin nasıl doçent olduğu bellidir. YÖK'ten alırsın, sonra kendi üniversitenin koşullarını sağlarsın (bunlar öznel ya da nesnel olabilir). Atanırsın. Öyle al sana verdim doçentliği diye bir şey hem yoktur hem de verilmiyorsa tek neden "beni kıskandılar" olmayabilir. Belki yayınlarda sayıya değil niteliğe bakıyorlardır, belki bu yanıtları verenler de boş adamlar değillerdir. Çok bilinmeyenli konuşunca bu olasılıklar da akla gelebilir elbette. 6. "Araya birileri girdi geldim" - bizim bölüme gelenlerde araya kimsenin girmesi gerekmedi (3 kişi oldu benim başkanı olduğum bölümde şu ana kadar). Sanki araya birileri girmeden bu işler olmuyor havası yaratmak da yanlış. 7. Bu alınan aylık 22 bin TL maaşın geri ödemesi var. Proje başarıyla tamamlanmazsa (ki bana buradan bakınca tamamlanmamış gibi görünüyor) kabahatin kimde olduğuna bakarak TÜBİTAK parayı geri istiyor. Artık aranızda anlaşırsınız herhalde. 8. "Ne olacak ki makale yazmak 5 günlük bir şey". Herhalde ders projesi raporu gibi bir şey o 5 günde yazıldığına göre. Bir de videonun başka bir yerinde de yayın yapmanın öyle kolay bir iş olmadığını söyleyince bende "bu ne yaman çelişki böyle" diye bir düşünce oluştu. Kolay mı değil mi bu yayın işi bir karar vermek gerek. Ben emeğe saygısızlık yapmak istemem elbette, Scholar'da yapılan yayınlara bakınca bir şeyler görünüyor. Sanki biraz sosyal bilimler alanına daha yakın gibi yapılan işler. 9. Boğaziçi dahil hepsi aynı demek, devlet üniversitelerini eleştiren bende bile "bu kadar da olmaz" etkisi bıraktı. 10. Bu nasıl bir uzmanlık ki hem enerji hem akıllı binalar (ve yapay zeka uygulamaları) hem blok zinciri hepsi bir arada diye düşünmüş olabilir ret kararı veren arkadaşlar. 11. Denklik işi Türkiye'de bir şekilde yapılıyor. Hepimiz aldık, gidip al. Mekanizmayı değiştirin nedir? Ben bu mekanizmanın doğruluğunu savunacak değilim ama yeni gelen birinin değiştirin yapmıyorum demesiyle işler değişecek değil herhalde. 12. "Akademisyen kesinlikle olmasınlar" nedir? Parası değmez nedir? Başkasına böyle yön vermek nedir? 13. "Yazılımcı olmak için üniversite okumaya gerek" yok lafı çok sığ bir laftır. Bunu söyleyen kişinin alanla ilgili bilgisi sınırlıdır/yoktur. Üniversite okumadan Google'a girme olasılığı olması, herkese boşverin üniversiteyi zaten hepsi çok köhne/eski demek, safsatadır. İlker Bey, yeniden, siz bilirsiniz bu safsata işini. Benim kanalımı izleyenler bilir, ben 16 yıldan fazla zamandır memlekette bu işleri yapmış, uğraşmış, sorunlarla ilgili da son zamanlarda youtube üzerinden konuşmuş, 2232 başlarken TÜBİTAK başkanına olası sorunlardan bahsetmiş birisi olarak, bu video benim içime sinmedi. Şimdi bağlantı koymak istemem (yorum silinmesin diye), benim bu konularla ilgili söylediklerimi kanalımdan görebilirsiniz. Türkiye'de akademide sorunlar var, bu videoda bazı doğrular var ama usul ve üslup bu tartışmaya yarardan çok zarar getirecek endişesindeyim. Sonuç olarak bu videoda anlatılan hikayelerde doğruluk payı olsa da videoda bir tekinsizlik, her şeyin açık olarak söylenmemesi yöntemiyle kendini aklama çabası, safsatalarla konuşarak tribüne oynama amacı var diye düşünüyorum. Böyle altı boş savlarla konuşunca da gerçek sorunlarımızın çözülmeme olasılığını artırıyoruz. Bunun bir örneği de buraya yorum yazan AkademikLinkçi "doçent osman"dır herhalde. Aile çiftliği neymiş, Bilkent mi aile çiftliği? Doğramacı ailesinin çiftliği mi Bilkent? Gülünç olmayın böyle genellemeler yapmayın. Böyle yapınca doğruluk payını da ciddiye alamıyor insanlar. Son söz: samimiyetsizlik, safsatalar ve tekinsizlik doğruları gölgeliyor.
Denkliği almamak da kasıtlı, kadro çıkaramasınlar, ders verdiremesinler, öğrenci yetiştirmek zorunda kalmayayım diye kasten yapılmış, adam kurdun kurdu. Projeye meğerse bu akıllı bina araştırma merkezinin yapımını dahil etmemiş, laf arasında anlaşılıyor. Devletin parasını alıp, o sürede Avrupa’da pozisyon bulabilmek için makale yazmış.
Üslup hatası yapmış olabilir ama bahsettiği şeylerin çoğu, özellikle perifer üniversitelerinde her an yaşanan rutin ahlaksızlıklar. Kişiselleştirmeden sistem eleştirisi yapabilmek, buna tahammül edebilmek lazım hocam. Sevgiler.
@@AhmetMuhsin34 Şimdi ben bunları yazdığım için tahammülsüz mü oldum? Ortadaki sorunları konuşacaksak böyle doğruları eğip bükerek mi yapmak gerekir mutlaka? Yukarıda yazdım ben somut olarak hangi yanlışların olduğunu. Bak benim yaptığım bir sistem eleştirisini dinle bir de: th-cam.com/video/p4IOrhNqvIc/w-d-xo.html Safsatayla konuşmayalım.
Sevgili Ozgur Hocam, Yaziniz icin size minnettarim. Bir doktora ogrencisi olarak ve gelecekte Turkiye’de hizmet yapmak isteyen bir genc olarak, videoyu izledikten sonraki hissettigim karamsarligi bir nebze olsun hafiflettiniz. Sizin gibi degerli hocalarimizla eminim ki Turkiye hak ettigi yeri bulacaktir. Saygilarimla,
Türkiye'de üniversitelerdeki akademik personelin %95'i adam kayırmayla oralara "yerleştirilmiş" insanlardır. Bu işin içerisinde olmayanlara şaşırtıcı gelebilir ama böyle. Bunlar partinin adamları veya üniversitede şurada burada tanıdığı olanlardan ibarettir. Şunu da not edeyim belki merak eden olmuştur: Sinan Bey'in anlatıp başta adını vermediği üniversite İTÜ'dür.
Görece iyi bir lisede ve alanında kurulmuş en eski fakültede tahsilimi tamamladım. Lise ve üniversite eğitimini beraber aldığımız arkadaşlarımla mezuniyet ile birlikte yol ayrımına geldik. Ben askere gittim, onlar tahsil hayatına devam ettiler. Arkadaşlarımın birçoğu taşradan gelen, ortalama üstü bir ahlaka ve zekaya sahip insanlar. Bir yere geldiklerinde veya bir işi üstlendiklerinde bunu layıkıyla yapabileceklerini düşünüyorum. Hemen hemen hepsinin hülyası "hoca" olmak. Ancak idealize ettikleri bu isteklerinin ülkemizde bir karşılığı yok. Çoğu, kalitesine bakmadan "kapağı attıkları" üniversitelerde yüksek lisans eğitimine başladı. Yabancı lisanları, birkaçı hariç, sadece YDS testi çözebilecek seviyede. Dünyadaki emsallerinin donanımında değiller. Hocalık saygın bir titr gibi geliyor onlara ve galiba "kaşe"si de yüksek. Ancak onların anlattıklarından bildiğim kadarıyla asistan olabilmek bile çok zor. Bunu bile bile hala yüksek tahsile devam edenleri anlayamıyorum. Bilim yapmak desek mesele o da değil. Böyle giderse ülkemizde atanamayan öğretmenler sorunu gibi bir sorun da akademide olacak. Atanamayan asistanlar.
hocam ben türkiye'de moleküler biyoloji ve genetik öğrencisiyim. henüz lisansa başlamadım. 1 sene tıp okuduktan sonra tıpın bana uygun olmadığı ve daha çok temel bilim araştırmaları yapmak istediğim için bu bölüme geçiş yaptım. türkiye'de akademide ilerlemenin sıkıntılı olduğunu duyduğum için master ve doktorama yurt dışında devam etmek vardı kafamda. hayatıma devam edebildiğim sürece büyük paralarda da gözüm yok ve sadece bilim yapmak istiyorum. hatta biyoloji bilimi bana yetmiyor, fizik üzerine de (atom altı, kuantum özellikle) çalışmalar yapmak istiyorum. benim akademiden tek istediğim bana sadece istediğim konuyu çalışabilmem için alan açmasıydı ve bilim camiasına güveniyordum. ama siz 40 dk da benim bütün ufkumu daralttınız. gerçekleri söylüyorsunuz eyvallah ama ben bu tarz olaylardan çok ürküyorum. özel sektöre de girmek istemememin sebebi esasında kapitalizm karşıtlığım. ama siz bunun da tam aksini söylüyorsunuz. doktora için abd en iyi seçenek dediniz. bütün bu dedikleriniz artı bu konuyu daha da araştırıp bir de kendim deneyim kazandıktan sonra ben de sanırım abd yolunu tutacağım. çünkü kendi hayallerimin peşinden koşmak istiyorum.
merebalar. benim de hedeflerim size çok yakın. hem fizik okuyup bilim insanı olmak istiyorum hem de tıp okumak istiyorum. belki çoğu insan gibi erkenden para kazanamıcaz ya da çok zorluk çekicez ama yine de yapmalıyız bence. sizi yine biyoloji ve fizik olduğu için birbiriylr bağlantı kurabileceğiniz bölümler aslında. ben fizik ve tıp okuduktan sonra aralarında nasıl bir bağlantı kurucağımı bilemiyorum. hem psikyatrist olup boş zamanlarımdada fizikle ilgilensem nobel alabilir miyim acaba kscn. bu arada siz bence amerikaya lisans için gidebilirsiniz. toefl ve sat den çok iyi puan almış bi tanıdığım mıt ye tam burslu girmişti. harvard felan da tam burslu alıyor bence bi şansınızı deniyin (harvard fizik için bende başvurucam)
@@aleynaoz2568 fiziğin tıptaki varlığı çok da dar değil aslında. biyofizik ve fizyoloji fiziğin tıptaki temel bilim tarafı. biyoteknoloji ve biyomühendislik de daha çok fiziğin tıpta uygulama alanı olabilecek disiplinler. tıp mühendisliği diye bi bölüm de gördüm bazı üniversitelerde ama ülkemizde geleceği nasıl olur bilemiyorum. psikiyatrist olup fizikle yine ilgilenilebilir sanıyorum. nörobilim veyahut davranışbilim çalışmaları bu iki alanı (tıp-fizik) birleştirebilir diye düşünüyorum. benim de insan biyolojisine ilgim var fakat ben hekim olmak istemediğim için tıpı bıraktım. fakat ilerleyen dönemlerde insan üzerine çalışmak istiyorum. aynı zamanda benim psikolojiye de ilgim var ki bununla ilgili psikolojik gerilim filmleri izlemek dışında yaptığım bişey yok. bu ilgimden dolayı ben de ileride yukarıda dediğim nörobilim davranış bilim çalışabilirim. aynı zamanda kuantum ve biyoloji ilişkisi de çok merak ettiğim konulardan ve bu konuda da çalışma yapmak istiyorum. kısacası hayatımı bilime adamak istiyorum fakat endişelerim var. alanımda bir seviyeye kadar geldikten sonra kendi enstitülerimi açmak düşüncesi çok mu hayalci bilmiyorum. umulur ki dünyaya faydalı olmak ideasında olan insanların önüne hayatları boyunca kapitalizm ve nepotizm bariyeri çıkmaz..
Son 20 küsür yıldır, tamamen başka bir sektörde ama yine uluslararası bir ortamda sizin çok güzel özetlediğiniz şeylerden şikayetçi olan insanların çoğu zaman aslında muzdarip oldukları insanlar gibi davrandıklarına şahit oluyorum. Eminim siz onlardan olmayacaksınız. Tebrikler, çok iyi röportaj.
şuan ülkedeki profların %90 ı ölse hiç bir şey kaybetmeyiz. Ne araştırma yaparlar, ne öğrenci kabul ederler ne ders verirler. Bir çoğu bir yerden para bulup okulda kendi işletmesini kurma amacında. Önemli okulların önemli yerlerinde yüksek diplomalı memur olmuşlar.
Ali Şeriati'nin bir sözü var tam olarak hatırlayamayacağım ama şöyle bir şey. ''Bizim solcular bir köyü örgütlemeye gittiklerinde ilk söyledikleri şey 'Allah yok, peygamber yok' olur. Sonra köylülerden dayak yiyip karakola sığınır ve köylülerin cehaletinden bahsederler''. Bu beyefendiyi gördüğüm zaman aklıma bu söz geldi. Söyledikleri önemli şeyler, çoğunda haklılık payı var. Fakat, birazda psikolojiden anlayan biri olarak şunu söyleyebilirim tavırlarınızda insanlara üstten bakan, küçümseyen, en zekisi ve en iyisi benim iması yaratan üslup var. Bu üslup sahibi insanla çalışmak istemeyenleri gayet iyi anlıyorum. Ayrıca bu tavır sahibi insanlar genelde Avrupa'da oldukça ılımlı ve çözüm odaklı iken TR'de bir anda her şeye ve herkese bok atarlar. TR'de çok kaliteli bilim insanları var ve bu bokladığız kurumlarda çalışıyorlar. Bu üslup sahibi insan emin olun özel sektörde de tutunamaz.
3 sene yüksek lisansta kaldım tez öneri formum enstitüde 2 kere kayboldu, tezimin son döneminde bölüm yök kararı ile fakülte değişikliliğine gitti ki tez konum; değişmeden önceki fakülteyle ilgiliydi zaten torpil olayları gırla sonuç olarak tamamlamadan bıraktım. Ne kadar haklı olduğumu bir kez daha anlıyorum, teşekkürler.
Bu videoyu yanlışlıkla açtım dinlerken ilgimi çekti. Kendim de itüde yüksek lisans yaparken fark etmiştim bunları ve doktoraya devam etmemeye karar vermiştim. Bugünlerde kararımı sorgularken bu hocamızı dinledim ve tekrardan emin oldum. Teşekkürler
Sinan Bey konuştukça sinirden saçlarım döküldü. Hem siyaset bilimi öğrencisiyim hem de bir kahve zincirinde Barista olarak çalışıyorum; yurtdışına çok bel bağlamıştım yüksek lisans yapmak için ama bu video hepten hevesimi kırdı. İyi de oldu çünkü artık barista olarak yurtdışına çıkmak istiyorum. Belki o ara yüksek yaparım çünkü şu anki mesleğimde aldığım parayı akademide alamam
İşte Türkiye bu kimse boşuna ümitlenmesin. Burada kalan köşeyi dönmeye çalışsın ( etik değerlerinizi bir süre unutmak zorunda kalabilirsiniz.) ya da yurtdışına çıkmaya çalışsın.
Boğaziçine sığınanlar kitabını okuyun. Celal ve ilber hocanın ; Türk akademisyenlerinin alman hocalara yaptıklarını dinleyin. Sinan beyin anlattıkları 100 sene evvel de bu ülkede oluyordu. Sanmayın ki iktidar değişince Türkiye düzelecek hiç bir halt değişmez. Çok çok biraz daha sekülerleşme olur toplumsal hayatta.
Avrupa'da mühendislik alanında doktora yapan bir araştırmacı olarak bence Tr'den en büyük farkı istediğin konuda çalışabilme ve bulduğun sonuçları rahatça (sansüre takılmadan) yayınlayabilme özgürlüğü. Hala bütün akademik danışmanlarım da yaşlı beyaz erkekler bu arada. En azından mühendislik alanında kadın-erkek akademisyen oranları hala birbirine yakın değil. Güzel video için teşekkürler.
Türkiye’de durum zaten belli. İnsanlar elbette bir noktada geçimlerini kazanmak zorunda, bu da doğru. Ancak akademi en başta insanların ne kadar para kazandıklarını düşündüğü bir yer olmamalı. Akademideki insanın tek kaygısı bilim, düşünce üretmek olmalı. Tek kaygısı bu olmayan insan elbette başka şeyler düşünür. Türkiye’de herkes her şeyi eleştiriyor, ama dönüp de acaba bu soruna ben de ekliyor muyum diye asla düşünmüyor.
16:23 "Karşında bir Ankara Bürokrat İmparotorluğu var. Onlarla bir savaşa tutuşmuşsun. Arkandan da, hakkını savunduğun insanlar seni taşlıyorlar". Teşbihte hata olmaz, filmi bile var bu sahnenin: th-cam.com/video/Lg2dqFCU67Q/w-d-xo.html
Tüm üniversitelerde durum aynı. Edebiyat fakültelerindeki kavgalara ego savaşlarına bir akrabam vesilesiyle. İlahiyat fakültelerindeki ego savaşlarına ise bizzat şahit oldum. Çok şey değişsin diye öncü olmaya çalışsam da hocamızın dediği gibi arkanda kimse olmayınca olmuyor. Bırakın değiştirmek için çabalamayı eleştiriyi bile kaldıramıyor kimse. Bana garip gelen bir şey daha var yorumlarda da gördüğümüz üzere herkes bundan şikayetçi ama değişen hiçbir şey yok. Demek ki şikayetçi olan insanlar olarak bizlerde de birlik olmak ve topluca bu sistemleri bozmak gibi bir gayret yok. Herkes bireysel olarak şikayetçi ama buna toplumsal bir hakeretlenme gerekir.
@@halilcekic6698 Demek ki şikayetçi olanlar da kıskançlıklarından, onlar kadar rahat olamadıkları için şikayet ediyorlar... Olabilir... Bu kadar insan şikayet ediyor ve yine de değişen bir şey olmuyorsa bu söylediğiniz doğru olabilir.
Aynı şey ülkenin her kurumunda mevcut. Biz iş yapanı yetenekli tutkulu insanı sevmeyiz. Uçmak isteyeni yarın bu bizim tepemize konar deyip derdest ederiz. Okuyup koca koca ünvanlar sahip olmamız da bu ilkel güdülerimizi dizginleyemimiştir malasef. Misalen kendim nota okumadan klasik parçaları kulakla çalmaya çalışan amatör bir gitaristim. Bir gün yazlık bir gece pazarında sultanıyegah eserini çalıyorum. Bi baktım başımda uzun sakallı bir ihtiyar beni dinliyor. Dedi ki, gençlerin böyle parçaları çalmaları çok güzel. Neden konservatuvarı düşünmedin. Ben torpilden ve adamcılıktan dolayı giremeyeceğimi bildiğim için hiç denemediğin aktardım. Hatta hiç bir bilgisi olmayan sıfır adanların girdiğini biliyırum Meğer ihtiyar devlet filarmoni orkestrasının kontrbassçısıymış. Zaten ben seni almazdım dedi. Sebep dedim. Bak şimdi sen bazı teknikleri yanlış şekilde öğrenmişsin. Sana bir şey öğretmek için önce eski yanlışları silip sonra öğretmeniyim, sıfır bir öğrenciye daha kolay öğretirim... Sıfır bir öğrenciye 10 performans harcarım sana ise 20 gerekir dedi. Ben de peki tutku ne olacak dedim. Duraksayıp o ne ola ki dedi. Ben bu estrumsnı çözebilmek için saatlerce çaba sarfediyorum, nota kullanmadan parçalsrı kulakla çıkarmışım. ... Bence bir önemi yok dedi. İşte bu yüzden bu ülkede uluslararası sanatçı çıkmıyor. Çingen mahallesinde kemanı kıçıyla çalacak yetenekli çocuklar var ama hor görülüyor. Yazık ülkemin değerlerine
Sinan Hoca'ya teşekkürler. Benim aile Trabzon'un Çaykara ilçesinden. Bence Bayburt fıkrası başka bir ülkeden çeviri olabilir. Ben ona benzer bir fıkrayı Romanya'lı bir Türk'ten duymuştum. O fıkrada Türk köylü kalender, komşusu Romanya'lı hastalık ölçüde kıskanç gösteriliyordu. Ben 1988'den beri A.B.D.'deyim. Burada da hastalık ölçüde kıskanç insan çoktur, maalesef. Bunların bir kısmı da ırkçı oldukları için birbirlerine kapı kaparlar. İdeoloji ve particilik de hastalık düzeyine çıkabilir. Bence kafası çalışan ve hizmet vermeye çabalayan bazı insanlar ulus devletlerine ya da ticari kurumlara yaranmaya çalışmaktan öte çözüm aramalıdırlar. Uluslar ötesi, dünya çapında işbirliği mümkün olabilir. (Ölme eşeğim, ölme!)
cesaretinize sağlık, yıllardır süregelen bu kokuşmuş zihniyeti ifşa ettiğiniz için çok teşekkürler. birçok kişi akademik kadrosundan olmasın diye bu gerçekleri dile getiremiyor. Susa susa bu kokuşmuşluğun bir parçası oluyor ve prof olunca kendi de aynı şeyleri yapıyor.
@@merdovski5858 her şey bana kalsın, güzel hiçbir şey popüler olmasın. aptal aptal olaylarla kendinizi özel hissetmek için ne kafalara giriyorsunuz ya?
2 ปีที่แล้ว +1
@@merdovski5858 herkes bilsin, bu neyin kıskançlığıdır yahu 😑
@ bence kiskancliktan degil..... milyonlarca abone oldumu, mecburen mainstream olacak ve o zaman kanal bozabilir.. mesela, sirf mainstream (ana akim mi deniyor türkce de?) hoslandigi konulari islemek gibi
2 ปีที่แล้ว
@@dasuniversum5875 milyonlarca abonesi olup da çizgisini bozmayan kanallar var, bu kafa yapısını bir türlü anlamıyorum. Flu tv yi bilmeyen tüm arkadaşlarımla paylaşıyorum, sonunda flu tv bozulursa bu takipçilerin hatası olmaz.
İstanbul Üniversitesin Tarih bölümünü akp döneminde Prof olmuş Atatürk düşmanı Şimşirgil hoca gibilerini görünce bıraktım. hocamınızın her dediğine katılıyorum.
Simsirgil Marmara Tarih'te ama. Kendisi hocam! olur. Olmasa daha iyi olabilirdi. Böyle vasat bir üniversite Allah kahretsin hiçbir yerde bu kadar rezaletini göremezsiniz. nepotizm adam kayirmacilik öğrenci seçicilik taciz her bok vardı. Kendime ne kattiysam tek başıma kattım ama 4 yil oldu biteli okul işsız bir sosyal bilimci olduk. Okumadan vaktim boşa gitmezdi en azından.
@@aleynaoz2568 o zamanlar maddi sorunlardan dolayı güç bela üniversiteye gitmiştim. Ailemi ikna etmek de kolay olmadı. O yüzden o zamanlar okumak benim için tek çıkış noktasıydı. Okulu bırakmak gibi bir seçenek aklımın ucundan bile geçmiyordu o yüzden ne olursa olsun bitirmem gerekiyordu, bitirdim de. Sonuç işsizim. Aklım olsa şimdi okumazdim çok da lazım değilmiş hani. Eğer soruyu bana soruyorsanız.
Phokas Türkiye'yi güzel özetlemiş. Kemalci olmayan bir hocanın sırf varlığı bile bunları delirtmeye yetiyor. İmkanları olsa kendi gibi düşünmeyenlere yaşama hakkı bile tanımazlar.
@@mehmet8971 sorun Kemalci olup olmaması değil. Simsirgilden kaç ders aldınız acaba? Ben aldım. Söyleyeyim. Dersler AKP propagandasi ile geçerdi. Ben oraya herhangi bir Parti'nin propagandasını dinlemeye gitmiyordum oysa ki. Bilimsel bir tarih dersi almak için gidiyordum ama bilimsellik sıfır. Gidin kendiniz araştırın bakalım. Simsirgil in hangi çalışmasına Yurtdışından Yükseliş dönemi Osmanlı çalışan birinden atıf gelmiş! Hangi bilimsel bir dergi ya da yayında adı geçiyor. Kendi dergilerini çıkarıp kendi makalelerini yayınlıyorlar. Bu böyle sadece tek isim üzerinden de giden birşey değil tüm bölüm neredeyse vasatın altında rezil durumdaydı. Slayt okumayı beceremeyen oturduğu yerden bir kez olsun kalkmayan doğru düzgün neredeyse hiçbir öğrencisini tanımayan, slayt okuduğu derse devam zorunluluğu koyan hocam çalışıyoruz malesef her derse katılım saglayamiyoruz dediğimizde de beni ilgilendirmez çalışmayın o zaman diyen ( taş kemirmemizi bekleyen, tüm öğrencileri ailesinden fonlanan ya da para içinde yuzdugunu düşünen eger derse gelmiyorsa kesin kaytariyordur gözüyle bakan ) vasatın altında hocalar olması. Sorun tam olarak bu! Ama Kemalcilik ya da antikemalcilik diye illa tutturuyorsaniz da valla Mustafa Kemal ve dönemi zaten kendisinin uzmanlık alanı değildi ve anlattığı şeyler de ne düzgün tarafsız bir tarihi yansıtıyordu ne doğruydu.
Bende 2019 senesinde bitime projem için manyetik sensorler yardımıyla yoldaki araç yoğunluğu hesaplayarak, kırmızı ışık süresini değiştiren bir sistem tasarlamıştım üniversitemin bulunduğu şehrin belediyesiyle konuşmuştum Sinan hocamın da dediği gibi ilk önce gaza geldiler daha sonra yüzüme bile bakmamışlardı bende mecbur projemi değiştirmiştim.
Türkiye'deki arkadaşların en büyük problemi her şeyi ilk kendilerinin düşündüğünü zannetmiş olmaları bence. İngilterenin en ufak köyünde dahi trafik lambalarında yıllardır uygulanan bir sistem. Trafik lambalarının tepesindeki küçük bir sensör yardımıyla yol boşsa kırmızı ışığı yeşile çeviriyor buradaki lambalar. Biraz dünyayı okursanız ve incelerseniz her şeyi yeniden keşfetmek zorunda kalmazsınız.
@@turgutduru122 Merhaba Turgut Bey yorumumda bunu ilk ben düşündüm demedim farkındaysanız sadece lisans bitirme projem için sistemi tasarladığımı söyledim. Bu sistemi tasarlarken de uluslar arası bir çok makale okudum, zaten yorumumda da belirtmek istediğim Sinan hocamın belirttiği argümana örnek vermekti, kendimi övmek değil. Keşke insanları suçlamak yerine biraz anlamaya çalışsanız.
Sinan bey mükemmel. Enerjisi bana geçti)))) tek bir yanlış ı var bu kadar adam dışarı kaçıyor nasıl bunun tersinden umutlanip başarırım diye hayal edebilmiş...hocam kaç kurtar kendini enerjini er bunlar).
Sinan bey sizi uzun zamandır takip ediyorum gelmemizle gitmeniz bir oldu ağzına sağlık güzel açıklama yapmışsın hakkın ödenemez. Sonlara doğru da nokta atışı sözün (hepimiz biriz yani kimse kimseyi önyargılı bakmamalı herkes kendisini düzeltirse problem ortadan kalkar) çok üzüldüm gerçekten geri gitmenize başarılarınızın devamını dilerim.
Bu amcanın önceki yayınını da izlemiştim. Tesadüfen bu katılımını da izlemiş oldum. Go Sinan Küfeoğlu go! İyi ki senin gibi iyi bir insan var, gurur duydum. Yolun açık olsun.
Okul arkadaşım yüksek lisans, doktorayı amerikada yaptı, amerikadan geldiğinde yolun karşısındayken bile selam verirdi konuşur sarılırdık, türkiyeye geri döndü, şimdi yüz yüze geliyoruz ne selam, ne tanıdıklık veriyor :) tabi o böyle yapınca bende görmezden gelmeye başladım. Merak ettiğim şey, insan olmaktan vazgeçecek ne yaptınız bu insana? Pardon insan dedim, her neyse işte.
Koca koca binalar, garanti maaşlar, bekçisi, ısınması, müdürü osu busu. Oyalanan gençlik. Tam bir israf. Geçen düşündüm, elimde olsa tamamen bi kapatırdım önce hepsini. Sonra gerçek ama gerçek akademisyenlerle az ama öz üniversiteleri tekrar açardım. Belki öğrenci sayısı az olurdu ama "mış gibi" de yapılmazdı. Hele küçücük ilçelerdeki yüksekokullar falan. Hepsini hepsini :)
Ben de 2017'de İTÜ'de yüksek lisansa bu şeyler yüzünden devam etmedim. Bürokrasi cennetinden ağzım yandı. Okul tanıma diye bir belge istiyorlardı. Öğrenci işlerine dedim, dediler ki, YÖK'e mektup yazıp talep etmelisin. YÖK'e mektup yazdım. Cevap verdiler ki, sen değil kurumun bizden talep etmeli. İTÜ'ye sordum, bize böyle şey yapamayız dediler. Ama Denklik belgesini istiyorlardı ısrarla :) Ben de akışına bıraktım :) Ve kaydı sildiler
Türkiye'de her şey pahalanıyor dendiğinde her zaman "diploma ucuzlaşıyor, hatta bedava" diyordum. Onun üzerine çok iyi oturmuş bir video oldu. İlk internete düşen videosundan beri takip ettiğim Sinan Küfeoğlu hocama sevgiler...
30 yıldır duyduğumuz olaylar. Bu ülkenin kıskançlığı medyadan akademi dünyasına eşsiz şekilde devam eder. İnsanlarının okudukça kibirleştiği ülkemiz… Bu arkadaşa da geçmiş olsun.
Eksik/hatalı bilgiler var; 1- Programa başvuru yapabilmek için zaten bir ev sahibi üniversiteden davet yazısı almanız lazım. Yani kabul edildikten sonra ev sahibi kurum aramaya gerek yok. Fakat kabul alan araştırmacı isterse davet yazısı aldığı kurum dışında, yeni ev sahibi kurum arayabilir ve değiştirebilir. 2- İstanbul, Ankara ve İzmir gibi akademik nüfusun yoğun olduğu köklenmiş üniversiteler barındıran şehirlere 2232 ile gelen araştırmacıların çoğu sıkıntı yaşadı. Bildiğim kadarıyla Konya, Kayseri vb. illerde bu bahse konu problemler yaşanmadı. Tercihiniz Anadolu üniversiteleri olsun. 3- Çok bireysel bir konuşma. Hatalı bir çok "genellenmiş" görüş içeriyor. "Covid aşısını firmalar buldu genellemesi", "İngiltere'deki maaşlar ile ilgili genelleme" vb. 4- Hindistan'ın Çin'in bilmem ne üniversitesinden gelenle Oxford'dan gelende teorik olarak doktora mezunu olduğunu iddia ediyor. E haliyle YÖK tarafından bir süreç izlenmesi gerekiyor. Bir şekilde denklik sisteminin olmasını doğru buluyorum. Google'ye fake university india yazarsanız resmi kaynaklar tarafından açıklanmış yüzden fazla adında üniversite geçen kurumla karşılaşırsınız. ince eleyip sık dokumak ve herkese eşit mesafede yaklaşmak lazım. bürokrasi bazı aşamalarda azaltılabilir ama hiç başvurmayacağım demeyi şahsen doğru bulmuyorum. Ukrayna'da tıp eğitimi aldığını iddia eden hücre nedir bilmeyen öğrenciler gördük bu süreçte. Tek haklı olabileceği konu, bu da süreci çok bireyselleştirdiği için göz ardı edilecektir muhtemelen. Evet ülkede ciddi bir akademi problemi var. Genç araştırmacıların araştırma yapma imkanları bir çok kurumda sınırlı, bölüm sekreterlerinin işini yapmaktan araştırmaya zaman kalmıyor. Hocanın lafı bölüm sekterine geçmiyor ama öğrencisine geçiyor. Ek olarak bazı kurumlarda gerçekten çalışanı dövüyorlar ya da sürecin dışına itiyorlar; yurtdışı network problemine girmiyorum bile.
Türkiye'de Akademi aile çiftliklerine dönmüş durumda...başka da söylenecek söz yok...
Oo hocam. Bu sohbeti dinlerken sürekli aklıma geldiniz. Dinleyici koltuğunda sizle beraber oturmak ne güzel. Üniversitesini okuduğum Eskişehir e selamlar olsun.
Babişko Asumanin ülkesinde yaşıyoruz
Behçet hocam Sinan kufeoglu sizinle aynı dili konuşuyor.
.
yalnız sosyal Bilimleri iyi gömdü %99 boş dedi
İşte bu yüzden eğitim de özelleştirilmeli.
İlker Bey, Osman Hocamızla da program yapsın.
Flu tv yı çok severek takip ediyorum. Ama bugün içim yandı. Çünkü benzer bir hikayeyi bizde yaşadık. Eşim GATA kalp damar cerrahisi asistanlığını bitirdikten sonra Amerika da Çocuk Kalp Damar Cerrahi asistanlığına kabul aldı. Ki bu kabul süreci tamamen kendi çabasıyla ve dehasıyla kazanmış olduğu hatta takdir edilmesi gereken bir süreç. Doktor olanlar bilir USMLE zor bir sınavdır. 4 basamaklı bir sınav. Amerika’daki hocası ise Çocuk Kalp Damar Cerrahisinde duayen Dünya Çocuk Kalp Damar Cerrahisi başkanlığı yaptı. Eşim böyle bir hocanın 3 yıl asistanlığını yaptı ve asistanlığı bitince Amerika’da kalmasını istediler. Ama eşim ne dedi bu ameliyatlar Türkiye de yapılmıyor ülkeme döneceğim dedi. Ve bizim hikayemiz Türkiye de başladı.GATA tarihinde bu eğitimi alan TEK kişi... Peki bu adama ne yaptılar. Ameliyat yaptırmadılar. Çocuklar ameliyat için geliyor ama hoca imza atmadığı için malzeme alınmadı. O bebek hocanın kıskançlığı yüzünden öldü. Başka bir bebeğin babası çok dişli çıktı ameliyat için Bakana ulaştı ameliyat oldu. Peki sonra ne oldu biliyor musunuz? Eşim ameliyattan sonra 2 ay Şırnak’a sürüldü. Çocuğumun 4 aylıkken sütü kesildi çünkü mobingi ben kaldıramadım ve stresten sütüm kesildi. Daha hikayenin devamı var ama benim anlatacak gücüm yok. Ben Bu ülke için çok üzülüyorum. Sanırım bu yaz artık gidiyoruz. Ve O1 vizesi ile gidiyoruz. Olağanüstü yetenek vizesi
Gidin hocam, biz de gittik. Hiç kolay değil ama onursuzca muamele görmekten iyidir.
Ay tw gördüm geldim çok üzüldüm ya inşallah değer gördüğünüz bir yere gidersiniz :)
doktorlar bu ülkede neden kendilerini abartıyor?
"Amerika da Çocuk Kalp Damar Cerrahi asistanlığına kabul aldı. Ki bu kabul süreci tamamen kendi çabasıyla ve dehasıyla kazanmış olduğu hatta takdir edilmesi gereken bir süreç. " dehayla alakalı bir durum yok. zaten torpil mi olması gerekiyordu? orada asistanlık yapan herkes gibi olağan bir süreçten geçip asistanlığa başlamış.
" Doktor olanlar bilir USMLE zor bir sınavdır." oradaki her asistanın girdiği bir sınav ve olağan bir sürecin bir parçası. ekstra bir zorluğu yok.
"asistanlığı bitince Amerika’da kalmasını istediler. " sanmıyorum ki yalvarmış olsunlar. öyle lanse ediliyor. büyük ihtimalle oradaki birçok asistana teklif edildi.
sonraki engeller için bir şey diyemem ancak benzerinin birçok insanın yaptığı olağan bir işi bile neden bire bin katarak anlatıyorlar anlamak güç.
Twitter'dan okudum hikayenizi, yolunuz bahtınız açık olsun❤
Hocam Twitter'dan görüp geldim. Bunu yapan kimse dava açalım meslek hayatını bitirelim, size ne gerekiyorsa destek olalım. Bakın samimiyetle söylüyorum, ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. Davaysa dava, örgütlenmeyse gazetecilere, haber kanallarına ulaşıp konuşalım. Bu öyle görmezden gelinip yabana atılacak bir konu değil.
Lütfen gitmeyin, eşiniz hem ameliyat yapacak hemde arkasından tecrübe doktorlar yetiştirecek. Ülkemizin sizin gibilere ihtiyacı var.
"CV ne kadar iyiyse o kadar kötü davranıyorlar" ülkenin girişine yazılmalık bir söz
her gün iş ararken başıma gelen durum
Ben sunu yazardim oraya; "Ne kadar koyu akpli - o kadar iyi" :D
Bu yazıyı alıntılayıp iki tweet atılmış.
Bu ülkede her başarı bir cezadır.
Ben bir müzik öğretmeniyim cv'mi dolu dolu düzenli ve şık bir şekilde düzenleyip iş başvurularına gittim başvuru yaptığım bir kurum hocam size çok samimi birşey söyleyeceğim bu cv nizi içeriğini daraltın yoksa kimse sizi biz bu adama yetemeyiz bu çok fazla deyip değerlendirmeye bile almazlar demişti tokat gibi gelmişti...
Akademik hikayemi ilk ağızdan dinlemiş gibi oldum. Ağzınıza sağlık 🙏 51 yaşında emekli olup kırsala yerleştim. Şimdi köyün, çift doktoralı, columbia üniversitesi postdoc’lu kök hücreci bi profesörü var 😅
yolunu açmış, yılmamışsın Sinan. Türk takipçin çok olsun 👍bol şans ve huzur dilerim.
Merhaba. Ben de 40 yasindayim. 10 yil sonra esimle benim planim da boyle birsey. Bir tane Columbia masterli biri daha koy ahalisine eklenebilir. :) Umarim huzuru bulmussunuzdur.
@@heteroskedasticity toprak çok güzel lakin köylü de akademi gibi “Yaban” (Yakup kadri)
@@SibelYildirimm Daha once okumamistim. Listeme aldim, tahminlerim var ama yasayarak ogrenmek cok farkli oluyor.
@@heteroskedasticity Mutlaka okuyun. Eğrisiyle doğrusuyla Anadolu insanını anlatan en gerçekçi roman olabilir.
@@selimozsarac877 tesekkurler, ilk firsatta okuyacagim.
14:20 Sinan Bey ; "Alabildiğim kadar Türk işe alacağım " anlamı "Elimden geldiğince insan kurtaracağım".
Ülkenin üniversite hocaları bile böyleyse, esnafının-iş adamının yaptıklarına hiç şaşırmamak lazım.
Üniversite hocalarını çok büyütmemek lazım. Ezici çoğunluğu iş dünyasında barınamayacağı için torpille kadrolaşmış, para ile doktora tezi yazdırmış kişiler. İlk 500 de 0 üniversite olması tesadüf değil
@@essymatex4950 haber kanallarında akşam 8-12 arası tartışan ve isimlerin önlerinde Dr, doç, yar doç, akademisyen yazan ve bir bok bilmeyen insanları gördükçe s.ktiret boş ver diyorum kendi kendime
Bazı meslekleri gereksiz kutsallaştırdığımız için oluyor sanırım. Çöpçü diye küçümseme bilmem ne gibi söylemler var mesela ama öğretmen diye de bi beklenti büyüyor gereksiz. Bu da ön yargı aslında. Meslek ırkçılığı diyorum ben
Ev sahibi kurum: İTÜ,
projeyi alıp iş ilanı açan kurum: Koç Üniversitesi
…
Koc bile mi calmis, puuuuu.
Bende bunun cevabını arıyordum.
Yuh.
Yazık
oha ya oha
Konuşmasını, kendini ifade etmeyi bilen; idealleri olup çevresindeki - hak eden - insanlara fayda sağlamaya çalışan, üretken insanlara bayılıyorum. Teşekkürler Sinan Bey. Programınıza konuk olarak kabul ettiğiniz için sizlere de teşekkür ederim İlker Bey ve FLU TV ekibi.
Klinik psikoloğum. Tezimi çok özenerek yazdım; yüzlerce makale, tez taradım. Sinan Hoca o kadar haklı ki.. Sosyal Bilimlerde yayınların %99’u çöp. Sanki oyun oynuyormuşuz gibi hissediyorum. Başka yerde yazan alınıp üsten alttan değiştirilip, birazcık istatistik ekleyip yayın yapılıyor.. pratikte işe yarayacak bir şeyr derman olacak yönü SIFIR!
zaten sosyal bilimler çok hafife alnıyor bence. herkesin tarihtir psikolojidir her şey hakkında en iyisini biliyormuş gibi konuşması, araştırmadan söylemesi felan deli ediyor beni.
Makale dediğin nedir ki 5 gün (!)
Merhaba, Türkiye’de psikoloji okumayı tavsiye eder misiniz? Bahsettiğiniz bu sıkıntılara rağmen yine de okumaya değer mi?
Sırf bu sebepten lisansı bitirir bitirmez psikolojiyi bıraktım. Ne okudum diye düşünmeden tamamen alakasız bir alana geçtim. Şu an akademide devam etsem olacağımdan 10 kat daha mutlu ve zenginim. Aklı olan ne sosyal bilim okur, ne de akademide kalır.
@@MeryemTekin Kesinlikle hayır. Vizyon genişleten ama asla hayatını kurtarmayan bir bölüm. Okuyacaksan bunu bilerek oku ve okurken mutlaka başka bir meslek edin.
şu anda japonya'da doktora yapıyorum. lisanstan beri ilerde ülkeme dönerim bir anadolu üniversitesinde labımı açarım bilimi biraz ilerletiriz diye düşünüyordum da şimdi böyle bir şeyin akademik intihar olacağını düşünmeye başladım. tabi sen dönmezsen ben dönmezsem nasıl çıkar bu karanlıklar aydınlığa ama international journal of çay bardağı dergisinde sucuklu yumurtanın kansere etkisi minvalinde makale basan insanın bana yönelteceği haset ve üreteceği dramadan da uzak durmak istiyorum.
Eskiden herkes okumadığı için üniversiteyi gözünde büyütüyordu insanlar. Şimdi eğitim enflasyonu var. Artık daha çok insan üniversite okuyor ve çok da matah bir şey olmadığını görüyorlar. Şu anda ben de üniversite öğrencisiyim. Sisteme ayak uydurmak için ve başka çarem olmadığı için devam ediyorum. Akademisyenlerinden tutun öğrenci kalitesine her şey paçavradan ibaret
Akademik Linkten gördüklerimizin hepsinin bir diğer şahitini bulduk.
Özgür Turhan'dan alıntı:
'Kötü bir film için 3 şey gereklidir:
1- Aklayacak kara parası olan yapımcı
2- Borç harç içinde saçma şeyler giyip sağa sola koşturacak komedi oyuncusu
3- Lümpen seyirci '
Şimdi bunu kafanızda akademiye uyarlayın 😂
Sistemsizliğin, kokuşmuşluğun, adaletsizliğin bu kadar heryere sirayet ettiği bir ülkede şans eseri yaşıyoruz.
Şans eseri demişken, hakkaten şans da en büyük eserlerini *bizim ülkeden çıkarıyor* 😂
"Eger çifte vatandaşlık vermezlerse hangisini tercih edeceğimi az çok biliyorsun." diyen Sinan Hoca. Üzdü. Ama çok çok haklı.
Cok guzeldi... Ben de 1980den beri Kanada'dadayim, ODTU Endustri Muhendisligi ve MBA. Akademisyen degilim ama cok benzer deneyimlerim oldu.. 90'larin basindaTurkiyeye donmek istedim, bunda gel burada cok lazimsin gibi dolduruslarin da etkisi olmustu. 4 ay bircok kisiyle caylar ictikten sonra Kanadaya geri dondum. Dondukten 6 hafta sonra burada ki buyuk telekom sirketlerinden birinde Turkiyedeki buyuk bir NATO Telekom projesi icin o sirketteki tek Turk kidemli muhendisin itirazina ragmen :)) Director of Business Development olarak ise baslayip 4 sene Turkiyede is takip etmistim. Sinan'in anlattigi her turlu burokrasiyle bogusarak... Disarda yasamak baslangicta zordu ama zamanla havaya giriyorsun.
Hocam 8 yıldır büyük bir üniversitenin bahsettiğiniz büroktarik birimlerinden birinde teknik personel/danışman olarak çalışıyorum. Söylediklerinize çok büyük oranda imzamı atarım. Özellikle belirtmem lazım "yedirmen lazım" anektodunda yarıldım. Bok çukuru resmen. Bir de ekleme yapayım hocam siz mühendislik alanındaydınız, ona olsun şükredin. Sağlık veya tıp alanında olsaydınız bu yaşadıklarınızı 5 ile çarpın. Şakam yok intihar ederdiniz :D
Sağlıktayim ve sanırım yaşım gençken sektör değiştirmek daha makul
@@halilcekic6698 Türkiye'de her yer aynı.
@@ecenker açıkçası freelancer calisabilecegim bı kariyere geçmeyi düşünüyorum
@@halilcekic6698 beyefendi, istediğiniz gibi yüzün, aynı suyun içindesiniz.
Kusura bakmayın ama biraz açıklık getirir misiniz? Çıldırtan ne var ki intihar bile ettirir;)
Efsane bölüm olmuş, filtresizce gerçekler konuşulmuş, benim gibi bir çok insanın düşündüğü şeyleri söylemiş Sinan. Çektirdikleri çilelere üzülmekle beraber en azından sisteminden atmış Türkiye'de bir şeyler başarma hayallerini, bir meslektaşı olarak ben de sevgiyle uğurluyorum onu İngiltere'ye.
Bir zamanlar ESG anlatmıştı eskiden yüksek lisans/doktora için MEB ve YÖK bursu varmış. YÖK'ten burs alanlar kendi bursları daha düşük diye yıllarca şikayetçi olup MEB bursunun miktarının da düşmesine neden olmuşlar. Türkiye de her alanda bir Crab Mentality hakim akademi de bundan nasibini alıyor.
"ortalıkta hala aklıselimler mi var" ilker hocanın şu sözü içimi sızlattı 20:34, ne hale düştük be. Muhteşem bir bölümdü teşekkürler.
Türkiye de ki durumu çok güzel özetlemişsiniz. 2000 li yıllarda aynı anda hem YTU hem GYTE de 2 Yüksek Lisans Programında öğrenciydim. GYTE de tüm dersleri verip 3.7 /4 not ortalamam var iken kredisiz sunum derslerinden kasıtlı olarak F verilerek asistan olarak maaş aldığım okuldan atıldım. Bunu yapan kişi Prof oldu, bizim gibi kaç kişinin önün bu zihniyette insanlar kesiyor acaba.
Proflara saygımı sorguluyorum artık
Daha "Turkiye'deki" yazmayi bilmeyen birini okuldan atmalari suclanan kisiye arti puan yazar. Dilbigisi fasisti degilim yalniz tek kelimede 2 hata yapman, aradaki farki anlayamanan cok komik.
Dilbilgisi üzerine bir idaaam yada çalışmam olmadı ama o dönem yayınlanan makalelerimi google scholar dan bulabilirsin. Onlarda ki imla hatalarını da düzeltebilirsiniz.
@@umabeg1034 öyle yazmadığından dolayı bilmediği çıkarımını yapmak komik olmuş.
@@busraa838 ve kolay oldu acikcasi, cevabinda da var aynisindan :)
Ben Londra'da yaşıyorum Birkbeck üniversitede . Cognitive Neuroscience üzerinde master yaptım Sinan hoca gerçekten çok haklı. Elektrik mühendisi olsaydım peşinden ayrılmazdim :)
Bu adama hayranım, onun sayesinde Veri Bilimi çalışıyorum, ikinci işim olacak ve kafam aşırı rahat. Teşekkürler Sinan Küfeoğlu
Dostum, hoca geçen paylaşmıştı;
Finlandiya'da çok fazla veri bilimcisi ilanı vardı eğer duymadıysan aklında olsun.
başka ne tarz alanlar var acaba. üniversite gerektirmeyen
@@gehbilibili18 Sağ ol hocam, yurtdışı düşünmüyorum hiç, buradan dışarıya hizmet vermek de yeterli geliyor şimdilik. Tayyip'i göndermeyi bekliyorum
@@aleynaoz2568 Araştırmak gerek, muhakkak uygun bir alan bulunacaktır. Yine de üniversiteye gitmeyi öneriyorum, bence insana kendi başına kaldığında nasıl davranması gerektiği ve sosyal ilişkileri nasıl yönetebileceği hakkında beceriler kazandırıyor
üniversitede integral alamayıp saçmalayan fizik profesörü vardı. bir sürü makalesi vardı, o zamalar bu adam nasıl profesör olmuş, nasıl bu kadar makale yazmış diye merak ediyordum şuan aydınlandım cidden.
Kim bu İntegral almayı bile bilmeyen?
Maalesef Türk üniversitelerindeki durum aynen bu. Benim de yengem bir devlet üniversitesinde ve insanların garip kaprisleri ile mücadele ediyor 😒
Hem ÖSS`ye girmis, hem Münih Teknik`ten mezun olmus birisi olarak Sinan Küfeoglu`nun her sözünün altina imzami atarim. Güzel bir sohbet olmus. Keyifle dinledim. Ellerinize saglik
Aynı liseden mezun olduğum Sinan ile gurur duyuyorum ancak üzücü tabi yaşadıkları ve ayrılmak zorunda kalması. Gönül rahatlığı ile gidiyor ve gitmiş.
size itü maceramı anlatacağım, ancak boşluklar kalmaması için hikayeye sıfırdan başlayacağım, 43 yaşında doğuştan cp engelli, 3. evliliğimi 20 sene önce abd ye gitmiş ortaokul arkadaşımla yaptım, göçmen vizemi bekleyen biriyim, mecburi işsizim şu an... Fizik tutkum ortaokula dayanıyor, Saint Benoit kütüphanesindeki eski Tübitak dergilerine dalmamla başladı hikaye, sonradan hiç bulamadığım badur soyadlı kütüphane sorumlusu kadın en yakın arkadaşlarımdan biriydi, neyse uzatmayayım, fizik derslerinde Ercüment Yücel ve Bahar Balkan hocalarımızı sarkastik sorularımla çok bunalttım, haklarını helal etsinler:) bir de Henry isimli bir hoca vardı, dahi görünümlü boş beleş bi adamdı:) Üniversite sınavında 8 tercihimin hepsi fizikti, ilk tercihim İtü'yü kazanamayıp Yıldız'a girdim, büyük bir hayalkırıklığıydı benim için, eğitim alamadığımı farkedip yüksek lisansta İtü'ye girdim, o zamanlar İtü nün İTÜ olduğu dönemlerdi, bölüm başkanı MIT mezunu Nihat Berker'di, Ayşe Erzan vardı, beni çok zorlasa da fiziği itü de öğrendim. 2. denememde 22 kişinin girdiği 2 kişinin alındığı araş gör sınavında açık ara 1. olarak kadroya girdim. Resmi işlemler için herkesin üniversite içinde bulunan mediko dan basitçe aldığı sağlık raporu için benden heyet raporu istendi:) Aldım. Ancak bu süreçte şimdilerde doç ya da prof olan Tolga Birkandan'ın hocası olan Mahmut Hortaçsu, laboratuar hizmeti yapamayacağım için kadroya girmemi hoş karşılamadı:) Kaboratuar hizmeti vermedim ancak itü nün tamamının aldığı, senede 3000 öğrencinin girdiği temel fizik derslerinin ve ödevlerinin sorumluluğunu aldım, otomatize sistemler geliştirdim, bölümün web sitesini yönettim vs... Bu sırada yüksek lisans tezimi karadelikler üzerine yazdığım tezle bitirdim, aynı dönemlerde sonradan kapatılan kandillideki Feza Gürsey Enstitüsü'nde dersler aldım, Erdal İnönü gibi büyük hocaları tanıdım, aynı masada tabldot yemeği bile yedim:) Bütün bu yıllarda demin bahsettiğim Tolga Birkandan'ı arabamla taşıdım yıllarca, sadece arkadaşım olduğu için...Doktorada hoca değiştirip parçacık fiziğine yöneldim, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na hocam Kerem Cankoçak'ın verdiği proje sayesinde 2011 yılında İsviçre'deki CERN'e gittim. kiralar pahalı harcırah az olduğu için tek başına eve çıkmam imkansızdı, mecburen ev arkadaşı olduğum çömez öğrenci Özlem Özçelik manyak çıktı, bonzai denilen çakma esrar içiyordu:) Bu haldeyken cern de çalışıp makalelerde ismimin geçmesini sağladım, h indexi 30 üstünde 250 küsür makalede adım geçiyor hala. Bu arada 2. evliliğimi, eskiden tanıdığım Almanya'da doktora yapan eski eşimle yaptım. Şansa bakın ki eski eşim o zamanlar cern de çalışan, sonradan itü de kadroya girebilmek için benden tüyo alan Altan Çakır çıkmasın mı?:) Daha yeni başladı hikaye, biraz sabır:) Benim cern de olduğum dönemlerde itüq'ye paraşüt kadroyla abd den insanlar girdi, bunlardan biri Emre Onur Kahya'dır, modern görünümlü fetö cülerden bu adam, oda kapısına Atatürk'ü Hitler'le sarkastik bir şekilde birlikte gösteren bir fotoğraf astı , ben de pek sessiz bi adam olmadığımdan takıştım bu itle afedersiniz:) Olay bu itin eski adnan hocacı caner taslaman itini itü fizik müh bölümünde seminere davet etmesiyle koptu, ben bütün bölüme yazdığım mail ile döşendim bu işin sorumlularına, hatta bizzat seminere gidip dalga geçtim özellikle, bütün yazdıklarım kayıtlıdır, resmi kaynaklardan sorulabilir. Bu olaydan sonra işler tersine döndü, lojman sürem uzatılmadı, çıkmazsam polis zoruyla çıkarılacağım bildirildi. itüdeki yaptığım iş fiziksel olarak orada bulunmamı gerektirmiyordu, o zamanlar pandemi yoktu, bir kaç kez sağlık durumumdan dolayı evden çalışmak için dilekçe verdim, çok uzatmayayım, o sıralar bölüm başkan yardımcısı yıllardır taşıdığım Tolga Birkandan 'dı, Eski eşimin babası alzeimer hastası olduğu için zorunluluktan izmire gidip geliyordum, işleri internet üzerinden yaptığım için ofise gitmem gereksizdi. Tam dönem ortası, 2017 şubatında Tolga'ya söyleyerek izmire gittim, komşuları eski kayınpederimi çöp evde yaşadığı gerekçesiyle belediyeye şikayet etmişti, ofisim laptop um olduğu için gittim resmi izin almadan, zaten okul da boştu. Tam o hafta Tolga Birkandan'ın da imzasının olduğu 5 günlük tutanakla istifa ettiğimi kanıtlayarak bölümden atıldım nisan 2017 itibariyle:) Şansa bakın ki aynı ay eşimden ayrıldım, kedim öldü, İzmir'e dönüşte hafriyat kamyonu o zamanki minnoş arabama arkadan çarpıp pert etti:) bitti:) verdiğim isimleri kontrol edebilirsiniz. Akademik çöplükte yaşamaya çalışan arkadaşlarımız için yazdım, verdiğim rahatsızlıktan ötürü özür dilerim:)Başka bir yazıda CERN'deki türklerin pisliklerini görüp nasıl kaçtığımı anlatırım isterseniz:) Sevgi ve saygılarımla, Fuat ilkehan Vardarlı. İlker Bey bana ulaşırsanız sevinirim.
yaz hocam yaz da biraz uyansın birileri
abi sen ne yaşamışsın yaa
Diyecek söz yok gerçekten..
aynı kişiyle 2 kez evlenmeniz ve boşanmanız çok ilginç. sevgili olarak da kalabilirdiniz illa niye evleniyorsunuz ki. (adam o kadar şey anlatmış takıldığım yere bak ama)
Bayağı zorluklar yaşamışsınız. Umarım ilker hoca sizle de bir program düzenler, sesli-görüntülü de dinleme imkanımız olur. Teşekkürler.
Hangi sorunun küresel hangisinin kendimize özgü olduğunu görmek için böyle söyleşiler çok güzel fırsatlar sunuyorlar. Teşekkür ederim. Bazı hastalıklar tüm dünyada var, bunun böyle olduğunu bilmek önemli. Bu sayede kendi hastalıklarımızı ayrıca teşhis edebiliriz
6 yıllık akademiden kaçış sebeplerimi hoca çok iyi anlatmış, birgün bir yerlerde anlatmak istediklerimi birer birer benden önce dile getirmiş.
Bu sorunların büyük çoğunluğu ego, yök ve bilim kurumları yüzünden. En büyük engel akademik ego... Bizimkiler memurluğu seviyor. Cahil egosu zor yıkılır.
İlker Bey Sinan Bey merhaba,
Ben bu 2232'nin o yıl karar veren hakemlerinden biriyim. Panelde ben de vardım (2 ayrı panel vardı, Sinan beyin projesi benim bulunduğumda mıydı hatırlamıyorum ama olumlu karar verilmesine katkım da olmuş olabilir). Kim olduğuma TH-cam kanalımdan ya da linkedinden açıp bakabilirsiniz.
Bu konuşmada bazı sorunlar gördüm. Biraz da baktım hangi üniversiteymiş gittiği yer diye göremedim. Açıkça söyleyin hangi üniversite olduğunu, böyle yapınca sanki ne kadar akademik yönetici/profesör varsa laf onlara da gitmiş oluyor.
1. TÜBİTAK (devlet) bu programı insanlar geri dönsünler ve burada kalsınlar diye yaptı. Ben bu konuşma sırasında "zaten 3 yıllığına geldim, kalmaya niyetim yoktu" düşüncesini buram buram alıyorum. Bu dürüst bir yaklaşım değildir. 2 senelik bir deneyimden sonra "Türk vatandaşlığını bırakırım zaten" diyecek düzeyde memleketini seven birisine bu 2232'nin verilmesi yanlış olmuş. Vatanı satmak bu kadar ucuza olabilir mi?
2. Ben TOBB ETÜ Bilgisayar Mühendisliği bölüm başkanıyım. ODTÜ EEE mezunuyum. Bizim elektrik-elektronik mühendisliği bölüm başkanı Tolga Girici de ODTÜ EEE mezunudur (aynı dönemdeniz, Sinan'ın ağabeyleriyiz). Her nedense bu arkadaş TOBB ETÜ'ye başvurmamış hiç. O kadar bölüm ve okul arasından EEE ÖSYS sıralaması en üstteki okullardan birisi hiç aklına gelmemiş.
3. Benim başkanı olduğum bölüme bu süreçte 2 tane 2232 ile "lider araştırmacı" aldık. Geçen yıl açılan çağrıda da 1 kişiye sponsor olduk ve onun projesi de kabul edildi. Hem A türünden hem de B türünden benim başkanı olduğum bölüme gelen oldu. Hiç öyle konferansta bizi bir yerlerde gezdirmeleri gerekmedi. Ayrıca mevzuat gereği sen bu parayla kendin ve proje öğrencilerin dışında kimseyi konferansa götüremezsin.
4. Bu programla gelen çoğu kişinin başına aynı şey geldi diyorsun. Böyle genellemeler yaparak, kendi hatalarını aklama, vicdanını rahatlatma çabası hissediyorum ben. Bu bir safsatadır. İlker Bey safsata işini bilir.
5. "Doçentliğimi vermezseniz gelmiyorum dedim" gibi yiğitliklere gerek yok. Türkiye'de herkesin nasıl doçent olduğu bellidir. YÖK'ten alırsın, sonra kendi üniversitenin koşullarını sağlarsın (bunlar öznel ya da nesnel olabilir). Atanırsın. Öyle al sana verdim doçentliği diye bir şey hem yoktur hem de verilmiyorsa tek neden "beni kıskandılar" olmayabilir. Belki yayınlarda sayıya değil niteliğe bakıyorlardır, belki bu yanıtları verenler de boş adamlar değillerdir. Çok bilinmeyenli konuşunca bu olasılıklar da akla gelebilir elbette.
6. "Araya birileri girdi geldim" - bizim bölüme gelenlerde araya kimsenin girmesi gerekmedi (3 kişi oldu benim başkanı olduğum bölümde şu ana kadar). Sanki araya birileri girmeden bu işler olmuyor havası yaratmak da yanlış.
7. Bu alınan aylık 22 bin TL maaşın geri ödemesi var. Proje başarıyla tamamlanmazsa (ki bana buradan bakınca tamamlanmamış gibi görünüyor) kabahatin kimde olduğuna bakarak TÜBİTAK parayı geri istiyor. Artık aranızda anlaşırsınız herhalde.
8. "Ne olacak ki makale yazmak 5 günlük bir şey". Herhalde ders projesi raporu gibi bir şey o 5 günde yazıldığına göre. Bir de videonun başka bir yerinde de yayın yapmanın öyle kolay bir iş olmadığını söyleyince bende "bu ne yaman çelişki böyle" diye bir düşünce oluştu. Kolay mı değil mi bu yayın işi bir karar vermek gerek. Ben emeğe saygısızlık yapmak istemem elbette, Scholar'da yapılan yayınlara bakınca bir şeyler görünüyor. Sanki biraz sosyal bilimler alanına daha yakın gibi yapılan işler.
9. Boğaziçi dahil hepsi aynı demek, devlet üniversitelerini eleştiren bende bile "bu kadar da olmaz" etkisi bıraktı.
10. Bu nasıl bir uzmanlık ki hem enerji hem akıllı binalar (ve yapay zeka uygulamaları) hem blok zinciri hepsi bir arada diye düşünmüş olabilir ret kararı veren arkadaşlar.
11. Denklik işi Türkiye'de bir şekilde yapılıyor. Hepimiz aldık, gidip al. Mekanizmayı değiştirin nedir? Ben bu mekanizmanın doğruluğunu savunacak değilim ama yeni gelen birinin değiştirin yapmıyorum demesiyle işler değişecek değil herhalde.
12. "Akademisyen kesinlikle olmasınlar" nedir? Parası değmez nedir? Başkasına böyle yön vermek nedir?
13. "Yazılımcı olmak için üniversite okumaya gerek" yok lafı çok sığ bir laftır. Bunu söyleyen kişinin alanla ilgili bilgisi sınırlıdır/yoktur. Üniversite okumadan Google'a girme olasılığı olması, herkese boşverin üniversiteyi zaten hepsi çok köhne/eski demek, safsatadır. İlker Bey, yeniden, siz bilirsiniz bu safsata işini.
Benim kanalımı izleyenler bilir, ben 16 yıldan fazla zamandır memlekette bu işleri yapmış, uğraşmış, sorunlarla ilgili da son zamanlarda youtube üzerinden konuşmuş, 2232 başlarken TÜBİTAK başkanına olası sorunlardan bahsetmiş birisi olarak, bu video benim içime sinmedi. Şimdi bağlantı koymak istemem (yorum silinmesin diye), benim bu konularla ilgili söylediklerimi kanalımdan görebilirsiniz. Türkiye'de akademide sorunlar var, bu videoda bazı doğrular var ama usul ve üslup bu tartışmaya yarardan çok zarar getirecek endişesindeyim.
Sonuç olarak bu videoda anlatılan hikayelerde doğruluk payı olsa da videoda bir tekinsizlik, her şeyin açık olarak söylenmemesi yöntemiyle kendini aklama çabası, safsatalarla konuşarak tribüne oynama amacı var diye düşünüyorum. Böyle altı boş savlarla konuşunca da gerçek sorunlarımızın çözülmeme olasılığını artırıyoruz. Bunun bir örneği de buraya yorum yazan AkademikLinkçi "doçent osman"dır herhalde. Aile çiftliği neymiş, Bilkent mi aile çiftliği? Doğramacı ailesinin çiftliği mi Bilkent? Gülünç olmayın böyle genellemeler yapmayın. Böyle yapınca doğruluk payını da ciddiye alamıyor insanlar.
Son söz: samimiyetsizlik, safsatalar ve tekinsizlik doğruları gölgeliyor.
Denkliği almamak da kasıtlı, kadro çıkaramasınlar, ders verdiremesinler, öğrenci yetiştirmek zorunda kalmayayım diye kasten yapılmış, adam kurdun kurdu. Projeye meğerse bu akıllı bina araştırma merkezinin yapımını dahil etmemiş, laf arasında anlaşılıyor. Devletin parasını alıp, o sürede Avrupa’da pozisyon bulabilmek için makale yazmış.
Üslup hatası yapmış olabilir ama bahsettiği şeylerin çoğu, özellikle perifer üniversitelerinde her an yaşanan rutin ahlaksızlıklar. Kişiselleştirmeden sistem eleştirisi yapabilmek, buna tahammül edebilmek lazım hocam. Sevgiler.
@@AhmetMuhsin34 Şimdi ben bunları yazdığım için tahammülsüz mü oldum? Ortadaki sorunları konuşacaksak böyle doğruları eğip bükerek mi yapmak gerekir mutlaka? Yukarıda yazdım ben somut olarak hangi yanlışların olduğunu.
Bak benim yaptığım bir sistem eleştirisini dinle bir de: th-cam.com/video/p4IOrhNqvIc/w-d-xo.html
Safsatayla konuşmayalım.
Sevgili Ozgur Hocam,
Yaziniz icin size minnettarim. Bir doktora ogrencisi olarak ve gelecekte Turkiye’de hizmet yapmak isteyen bir genc olarak, videoyu izledikten sonraki hissettigim karamsarligi bir nebze olsun hafiflettiniz. Sizin gibi degerli hocalarimizla eminim ki Turkiye hak ettigi yeri bulacaktir.
Saygilarimla,
Tamamen katiliyorum soylediklerinize.
Bu maddelerden bazilari benimde dikkatimi cekmisti, yorum da yazmistim, ama siz daha detayli bulmussunuz.
Bir Gümüşhaneli olarak, gurur duyarak ve keyifle izledim 🙂🙂 Yolun açık olsun Bayburtlu
Hayatımdaki en kaliteli 45 dakikalardan biri oldu bu video. Hiç sıkılmadan nasıl güzel gitti.
Geldiğinizde çok sevinmiştim. Gidişinize bir o kadar üzüldüm. Yolunuz açık olsun.
Ilker'in mantiksizlik durumlarinda mantik aramasi ve kafasinin o karisik hallerine bayiliyorum. "olmaz boyle sacma sey" vucut buluyor :))
Sinan'in yasadiklarini ozel sektorde yazilim, teknoloji sirketlerinde de yasiyoruz. Yasli kafalarindan biktik biz de yurtdisina ciktik.
Atom fiziği de profesörlük de yerin dibine batsın. Bundan sonra başka bi adam olucam
: )
Sesli güldüm
hayır be abartma. sırf böyle bi sistem var diye hayalinden vazgeçme bence. yurt dışına git yine daha iyi
@@aleynaoz2568 bir Yeşilçam repliği
@@elifcakmak3331 hee fykfhvkmhvk
Türkiye'de üniversitelerdeki akademik personelin %95'i adam kayırmayla oralara "yerleştirilmiş" insanlardır. Bu işin içerisinde olmayanlara şaşırtıcı gelebilir ama böyle. Bunlar partinin adamları veya üniversitede şurada burada tanıdığı olanlardan ibarettir. Şunu da not edeyim belki merak eden olmuştur: Sinan Bey'in anlatıp başta adını vermediği üniversite İTÜ'dür.
Sinan beyi yurtdışından döndüğüne pişman etmişler resmen adam haklı bu ülkede başarı cezasız bırakmıyorlar
Görece iyi bir lisede ve alanında kurulmuş en eski fakültede tahsilimi tamamladım. Lise ve üniversite eğitimini beraber aldığımız arkadaşlarımla mezuniyet ile birlikte yol ayrımına geldik. Ben askere gittim, onlar tahsil hayatına devam ettiler. Arkadaşlarımın birçoğu taşradan gelen, ortalama üstü bir ahlaka ve zekaya sahip insanlar. Bir yere geldiklerinde veya bir işi üstlendiklerinde bunu layıkıyla yapabileceklerini düşünüyorum. Hemen hemen hepsinin hülyası "hoca" olmak. Ancak idealize ettikleri bu isteklerinin ülkemizde bir karşılığı yok. Çoğu, kalitesine bakmadan "kapağı attıkları" üniversitelerde yüksek lisans eğitimine başladı. Yabancı lisanları, birkaçı hariç, sadece YDS testi çözebilecek seviyede. Dünyadaki emsallerinin donanımında değiller. Hocalık saygın bir titr gibi geliyor onlara ve galiba "kaşe"si de yüksek. Ancak onların anlattıklarından bildiğim kadarıyla asistan olabilmek bile çok zor. Bunu bile bile hala yüksek tahsile devam edenleri anlayamıyorum. Bilim yapmak desek mesele o da değil. Böyle giderse ülkemizde atanamayan öğretmenler sorunu gibi bir sorun da akademide olacak. Atanamayan asistanlar.
hocam ben türkiye'de moleküler biyoloji ve genetik öğrencisiyim. henüz lisansa başlamadım. 1 sene tıp okuduktan sonra tıpın bana uygun olmadığı ve daha çok temel bilim araştırmaları yapmak istediğim için bu bölüme geçiş yaptım. türkiye'de akademide ilerlemenin sıkıntılı olduğunu duyduğum için master ve doktorama yurt dışında devam etmek vardı kafamda. hayatıma devam edebildiğim sürece büyük paralarda da gözüm yok ve sadece bilim yapmak istiyorum. hatta biyoloji bilimi bana yetmiyor, fizik üzerine de (atom altı, kuantum özellikle) çalışmalar yapmak istiyorum. benim akademiden tek istediğim bana sadece istediğim konuyu çalışabilmem için alan açmasıydı ve bilim camiasına güveniyordum. ama siz 40 dk da benim bütün ufkumu daralttınız. gerçekleri söylüyorsunuz eyvallah ama ben bu tarz olaylardan çok ürküyorum. özel sektöre de girmek istemememin sebebi esasında kapitalizm karşıtlığım. ama siz bunun da tam aksini söylüyorsunuz. doktora için abd en iyi seçenek dediniz. bütün bu dedikleriniz artı bu konuyu daha da araştırıp bir de kendim deneyim kazandıktan sonra ben de sanırım abd yolunu tutacağım. çünkü kendi hayallerimin peşinden koşmak istiyorum.
merebalar. benim de hedeflerim size çok yakın. hem fizik okuyup bilim insanı olmak istiyorum hem de tıp okumak istiyorum. belki çoğu insan gibi erkenden para kazanamıcaz ya da çok zorluk çekicez ama yine de yapmalıyız bence. sizi yine biyoloji ve fizik olduğu için birbiriylr bağlantı kurabileceğiniz bölümler aslında. ben fizik ve tıp okuduktan sonra aralarında nasıl bir bağlantı kurucağımı bilemiyorum. hem psikyatrist olup boş zamanlarımdada fizikle ilgilensem nobel alabilir miyim acaba kscn.
bu arada siz bence amerikaya lisans için gidebilirsiniz. toefl ve sat den çok iyi puan almış bi tanıdığım mıt ye tam burslu girmişti. harvard felan da tam burslu alıyor bence bi şansınızı deniyin (harvard fizik için bende başvurucam)
@@aleynaoz2568 fiziğin tıptaki varlığı çok da dar değil aslında. biyofizik ve fizyoloji fiziğin tıptaki temel bilim tarafı. biyoteknoloji ve biyomühendislik de daha çok fiziğin tıpta uygulama alanı olabilecek disiplinler. tıp mühendisliği diye bi bölüm de gördüm bazı üniversitelerde ama ülkemizde geleceği nasıl olur bilemiyorum. psikiyatrist olup fizikle yine ilgilenilebilir sanıyorum. nörobilim veyahut davranışbilim çalışmaları bu iki alanı (tıp-fizik) birleştirebilir diye düşünüyorum. benim de insan biyolojisine ilgim var fakat ben hekim olmak istemediğim için tıpı bıraktım. fakat ilerleyen dönemlerde insan üzerine çalışmak istiyorum. aynı zamanda benim psikolojiye de ilgim var ki bununla ilgili psikolojik gerilim filmleri izlemek dışında yaptığım bişey yok. bu ilgimden dolayı ben de ileride yukarıda dediğim nörobilim davranış bilim çalışabilirim. aynı zamanda kuantum ve biyoloji ilişkisi de çok merak ettiğim konulardan ve bu konuda da çalışma yapmak istiyorum. kısacası hayatımı bilime adamak istiyorum fakat endişelerim var. alanımda bir seviyeye kadar geldikten sonra kendi enstitülerimi açmak düşüncesi çok mu hayalci bilmiyorum. umulur ki dünyaya faydalı olmak ideasında olan insanların önüne hayatları boyunca kapitalizm ve nepotizm bariyeri çıkmaz..
@@ahmetozkan384 kapitalizm değil karşınıza genelde devletçilik ve nepotizm çıkacak.Tabi başarılı olursanız
merhaba ben de aynı sebepten ötürü bölüm değiştirmek istiyorum. Hangi üniversiteleri önerirsiniz? Yurt dışı imkanım varsa sizce değerlendirmeli miyim?
Moleküler biyoloji ve genetik için
Son 20 küsür yıldır, tamamen başka bir sektörde ama yine uluslararası bir ortamda sizin çok güzel özetlediğiniz şeylerden şikayetçi olan insanların çoğu zaman aslında muzdarip oldukları insanlar gibi davrandıklarına şahit oluyorum. Eminim siz onlardan olmayacaksınız. Tebrikler, çok iyi röportaj.
tam aksine, böyle konuşuyor hepsi ama nasıl davrandıklarına gelince bişey değişmediğini görüyorsun. abartmaya da bayılıyorlar.
şuan ülkedeki profların %90 ı ölse hiç bir şey kaybetmeyiz. Ne araştırma yaparlar, ne öğrenci kabul ederler ne ders verirler. Bir çoğu bir yerden para bulup okulda kendi işletmesini kurma amacında. Önemli okulların önemli yerlerinde yüksek diplomalı memur olmuşlar.
Ali Şeriati'nin bir sözü var tam olarak hatırlayamayacağım ama şöyle bir şey. ''Bizim solcular bir köyü örgütlemeye gittiklerinde ilk söyledikleri şey 'Allah yok, peygamber yok' olur. Sonra köylülerden dayak yiyip karakola sığınır ve köylülerin cehaletinden bahsederler''. Bu beyefendiyi gördüğüm zaman aklıma bu söz geldi.
Söyledikleri önemli şeyler, çoğunda haklılık payı var. Fakat, birazda psikolojiden anlayan biri olarak şunu söyleyebilirim tavırlarınızda insanlara üstten bakan, küçümseyen, en zekisi ve en iyisi benim iması yaratan üslup var. Bu üslup sahibi insanla çalışmak istemeyenleri gayet iyi anlıyorum.
Ayrıca bu tavır sahibi insanlar genelde Avrupa'da oldukça ılımlı ve çözüm odaklı iken TR'de bir anda her şeye ve herkese bok atarlar. TR'de çok kaliteli bilim insanları var ve bu bokladığız kurumlarda çalışıyorlar. Bu üslup sahibi insan emin olun özel sektörde de tutunamaz.
Akademisyen olarak çok severek ve altını çizerek seyrettim. Harika bir söyleşi olmuş. Çok teşekkür ederim.
3 sene yüksek lisansta kaldım tez öneri formum enstitüde 2 kere kayboldu, tezimin son döneminde bölüm yök kararı ile fakülte değişikliliğine gitti ki tez konum; değişmeden önceki fakülteyle ilgiliydi zaten torpil olayları gırla sonuç olarak tamamlamadan bıraktım. Ne kadar haklı olduğumu bir kez daha anlıyorum, teşekkürler.
Bu videoyu yanlışlıkla açtım dinlerken ilgimi çekti. Kendim de itüde yüksek lisans yaparken fark etmiştim bunları ve doktoraya devam etmemeye karar vermiştim. Bugünlerde kararımı sorgularken bu hocamızı dinledim ve tekrardan emin oldum. Teşekkürler
Sinan Bey konuştukça sinirden saçlarım döküldü. Hem siyaset bilimi öğrencisiyim hem de bir kahve zincirinde Barista olarak çalışıyorum; yurtdışına çok bel bağlamıştım yüksek lisans yapmak için ama bu video hepten hevesimi kırdı. İyi de oldu çünkü artık barista olarak yurtdışına çıkmak istiyorum. Belki o ara yüksek yaparım çünkü şu anki mesleğimde aldığım parayı akademide alamam
O kadar hocam oldu. İşini seven, hakkını veren bir elin 5 parmağını geçmez. O zamandan bu zamana hiç bir şey değişmedi demek.🥺
Türkiye: Vasatlığın en değerli olduğu ülke
"Vasatın bile fazla iyi sayıldığı bir ülke." olma hedefiyle hızla ilerliyoruz. Ortalamayi aşağıya çekmek için herşey yapılıyor.
İşte Türkiye bu kimse boşuna ümitlenmesin. Burada kalan köşeyi dönmeye çalışsın ( etik değerlerinizi bir süre unutmak zorunda kalabilirsiniz.) ya da yurtdışına çıkmaya çalışsın.
Boğaziçine sığınanlar kitabını okuyun. Celal ve ilber hocanın ; Türk akademisyenlerinin alman hocalara yaptıklarını dinleyin. Sinan beyin anlattıkları 100 sene evvel de bu ülkede oluyordu. Sanmayın ki iktidar değişince Türkiye düzelecek hiç bir halt değişmez. Çok çok biraz daha sekülerleşme olur toplumsal hayatta.
muazzam bir sohbet. türkiyenin neden başarısız olduğunu özetleyen bir video olmuş. harikasınız.
Avrupa'da mühendislik alanında doktora yapan bir araştırmacı olarak bence Tr'den en büyük farkı istediğin konuda çalışabilme ve bulduğun sonuçları rahatça (sansüre takılmadan) yayınlayabilme özgürlüğü. Hala bütün akademik danışmanlarım da yaşlı beyaz erkekler bu arada. En azından mühendislik alanında kadın-erkek akademisyen oranları hala birbirine yakın değil. Güzel video için teşekkürler.
Hocam sizin gibi insanlar ülkemiz için milli servettir. Ne yazık ki kıymetini bilemiyoruz. Yazık oluyor, ülke kaybediyor...
Türkiye’de durum zaten belli. İnsanlar elbette bir noktada geçimlerini kazanmak zorunda, bu da doğru. Ancak akademi en başta insanların ne kadar para kazandıklarını düşündüğü bir yer olmamalı. Akademideki insanın tek kaygısı bilim, düşünce üretmek olmalı. Tek kaygısı bu olmayan insan elbette başka şeyler düşünür. Türkiye’de herkes her şeyi eleştiriyor, ama dönüp de acaba bu soruna ben de ekliyor muyum diye asla düşünmüyor.
Söylediklerinde samimi olduğuna inanıyorum. Umarım hayatı gönlünce ilerler.
Bu video okullarda, resmi kurumlarda, ulusal kanallarda zorunlu-kamu spotu olarak izletilmeli:))) Mükemmel özet
45 dakikalık akademik lağım belgeseli için çok teşekkür ederiz. daha iyi anlatılamazdı...
Yine çok aydınlandık. Teşekkür ederiz Flu TV 👍
Çok keyif aldım ve bilgim olmayan pek çok konuda aydınlandım. Sinan hocaya ve Flu TV ekibine teşekkürler. Harika bir sohbet olmuş.
şu video 3 saat olsaydı 3 saat başından kalkmadan izlerdim
16:23 "Karşında bir Ankara Bürokrat İmparotorluğu var. Onlarla bir savaşa tutuşmuşsun. Arkandan da, hakkını savunduğun insanlar seni taşlıyorlar".
Teşbihte hata olmaz, filmi bile var bu sahnenin: th-cam.com/video/Lg2dqFCU67Q/w-d-xo.html
Ağzına sağlık. Cesurca gerçekleri dile getirdiniz. Sinan beyle yeni bölümler yapılabilse.Teşekkürler Flutv.
Ufkum genişledi.. Çok teşekkür ederim kendi adıma gözüm açıldı.. Kedinin bir oraya bir buraya geçişi sizin onu her geldiğinde sevmeniz çok tatliss 😍
Anlattığı bütün konuları büyük resim, geniş açı ile anlatmış, bize lazım olan analiz tekniği tam olarak budur.
Tüm üniversitelerde durum aynı. Edebiyat fakültelerindeki kavgalara ego savaşlarına bir akrabam vesilesiyle. İlahiyat fakültelerindeki ego savaşlarına ise bizzat şahit oldum. Çok şey değişsin diye öncü olmaya çalışsam da hocamızın dediği gibi arkanda kimse olmayınca olmuyor. Bırakın değiştirmek için çabalamayı eleştiriyi bile kaldıramıyor kimse. Bana garip gelen bir şey daha var yorumlarda da gördüğümüz üzere herkes bundan şikayetçi ama değişen hiçbir şey yok. Demek ki şikayetçi olan insanlar olarak bizlerde de birlik olmak ve topluca bu sistemleri bozmak gibi bir gayret yok. Herkes bireysel olarak şikayetçi ama buna toplumsal bir hakeretlenme gerekir.
Dua ettin mi tamamdır bir şey yapmana gerek yok.
Şikayet edenlerin çoğu o mevkilere gelince aynı naneye dönüşüyor,herkes çuvaldızı başkasına batirip kurban rolünü oynuyor
@@halilcekic6698 Demek ki şikayetçi olanlar da kıskançlıklarından, onlar kadar rahat olamadıkları için şikayet ediyorlar... Olabilir... Bu kadar insan şikayet ediyor ve yine de değişen bir şey olmuyorsa bu söylediğiniz doğru olabilir.
Peki şuan neredesiniz sorması ayıp
Merak ettim
@@canbozkurtozen2769 Ev hanımıyım. Başka bir işle uğraşmıyorum...
Sinan beyle yaptığınız sohbetleri kesintisiz izliyorum. Flu tv yeni sohbetleri bekliyorum.
Çok güzeldi, Bayburtlu olarak bi gururlandım :)
Aynı şey ülkenin her kurumunda mevcut. Biz iş yapanı yetenekli tutkulu insanı sevmeyiz. Uçmak isteyeni yarın bu bizim tepemize konar deyip derdest ederiz. Okuyup koca koca ünvanlar sahip olmamız da bu ilkel güdülerimizi dizginleyemimiştir malasef. Misalen kendim nota okumadan klasik parçaları kulakla çalmaya çalışan amatör bir gitaristim. Bir gün yazlık bir gece pazarında sultanıyegah eserini çalıyorum. Bi baktım başımda uzun sakallı bir ihtiyar beni dinliyor. Dedi ki, gençlerin böyle parçaları çalmaları çok güzel. Neden konservatuvarı düşünmedin. Ben torpilden ve adamcılıktan dolayı giremeyeceğimi bildiğim için hiç denemediğin aktardım. Hatta hiç bir bilgisi olmayan sıfır adanların girdiğini biliyırum Meğer ihtiyar devlet filarmoni orkestrasının kontrbassçısıymış. Zaten ben seni almazdım dedi. Sebep dedim. Bak şimdi sen bazı teknikleri yanlış şekilde öğrenmişsin. Sana bir şey öğretmek için önce eski yanlışları silip sonra öğretmeniyim, sıfır bir öğrenciye daha kolay öğretirim... Sıfır bir öğrenciye 10 performans harcarım sana ise 20 gerekir dedi. Ben de peki tutku ne olacak dedim. Duraksayıp o ne ola ki dedi. Ben bu estrumsnı çözebilmek için saatlerce çaba sarfediyorum, nota kullanmadan parçalsrı kulakla çıkarmışım. ... Bence bir önemi yok dedi. İşte bu yüzden bu ülkede uluslararası sanatçı çıkmıyor. Çingen mahallesinde kemanı kıçıyla çalacak yetenekli çocuklar var ama hor görülüyor. Yazık ülkemin değerlerine
Adam gelmiş ya adam. Sinan hocayı özlemişiz.
aydınlandım. sağlam konuk. şöyle dobra adamlar lazım.
Efsane bir yayın olmuş insan dinlerken sinirleniyor, özellikle son kısımda ortaya koyduğunuz fotoğraf gerçeği bam telinden yakalamış
Sinan Hoca'ya teşekkürler. Benim aile Trabzon'un Çaykara ilçesinden. Bence Bayburt fıkrası başka bir ülkeden çeviri olabilir. Ben ona benzer bir fıkrayı Romanya'lı bir Türk'ten duymuştum. O fıkrada Türk köylü kalender, komşusu Romanya'lı hastalık ölçüde kıskanç gösteriliyordu. Ben 1988'den beri A.B.D.'deyim. Burada da hastalık ölçüde kıskanç insan çoktur, maalesef. Bunların bir kısmı da ırkçı oldukları için birbirlerine kapı kaparlar. İdeoloji ve particilik de hastalık düzeyine çıkabilir. Bence kafası çalışan ve hizmet vermeye çabalayan bazı insanlar ulus devletlerine ya da ticari kurumlara yaranmaya çalışmaktan öte çözüm aramalıdırlar. Uluslar ötesi, dünya çapında işbirliği mümkün olabilir. (Ölme eşeğim, ölme!)
Tekrar olay yaratacak bir video. Birincisi de müthişti.
Akademik ortamda kişilerin egolarıyla uğraşmak bilimle uğraşmaktan daha zor.Harika bir sohbet 👍
Muhteşem bir insan, program 3 saat olsa kesintisiz izlerdim.
cesaretinize sağlık, yıllardır süregelen bu kokuşmuş zihniyeti ifşa ettiğiniz için çok teşekkürler. birçok kişi akademik kadrosundan olmasın diye bu gerçekleri dile getiremiyor. Susa susa bu kokuşmuşluğun bir parçası oluyor ve prof olunca kendi de aynı şeyleri yapıyor.
Flu TV gerçekten inanılmaz bir kanal. Yurtdışında olsa sanırım milyonlarca abonesi olurdu.
Ben çok da artmasını istemiyorum. Az bilinse daha iyi.
@@merdovski5858 her şey bana kalsın, güzel hiçbir şey popüler olmasın. aptal aptal olaylarla kendinizi özel hissetmek için ne kafalara giriyorsunuz ya?
@@merdovski5858 herkes bilsin, bu neyin kıskançlığıdır yahu 😑
@ bence kiskancliktan degil..... milyonlarca abone oldumu, mecburen mainstream olacak ve
o zaman kanal bozabilir.. mesela, sirf mainstream (ana akim mi deniyor türkce de?) hoslandigi konulari islemek gibi
@@dasuniversum5875 milyonlarca abonesi olup da çizgisini bozmayan kanallar var, bu kafa yapısını bir türlü anlamıyorum. Flu tv yi bilmeyen tüm arkadaşlarımla paylaşıyorum, sonunda flu tv bozulursa bu takipçilerin hatası olmaz.
Açık sözlülüğü, dürüstlüğü için Sinan Bey'e çok teşekkürler. Herkese tavsiye edilecek bir içerik olmuş.
Şimdiden teşekkür ederim 🙏 Bir akademisyen olarak bu konu ele alınsa ne iyi olur demiştim 🌺 En kısa zamanda izleyeceğim 🤩
Cok keyifli ve bir o kadar da gercekci bir program olmus. Sinan Hoca muthis...
İstanbul Üniversitesin Tarih bölümünü akp döneminde Prof olmuş Atatürk düşmanı Şimşirgil hoca gibilerini görünce bıraktım. hocamınızın her dediğine katılıyorum.
Simsirgil Marmara Tarih'te ama. Kendisi hocam! olur. Olmasa daha iyi olabilirdi. Böyle vasat bir üniversite Allah kahretsin hiçbir yerde bu kadar rezaletini göremezsiniz. nepotizm adam kayirmacilik öğrenci seçicilik taciz her bok vardı. Kendime ne kattiysam tek başıma kattım ama 4 yil oldu biteli okul işsız bir sosyal bilimci olduk. Okumadan vaktim boşa gitmezdi en azından.
sonra hangi bölüme girdiniz acaba
@@aleynaoz2568 o zamanlar maddi sorunlardan dolayı güç bela üniversiteye gitmiştim. Ailemi ikna etmek de kolay olmadı. O yüzden o zamanlar okumak benim için tek çıkış noktasıydı. Okulu bırakmak gibi bir seçenek aklımın ucundan bile geçmiyordu o yüzden ne olursa olsun bitirmem gerekiyordu, bitirdim de. Sonuç işsizim. Aklım olsa şimdi okumazdim çok da lazım değilmiş hani. Eğer soruyu bana soruyorsanız.
Phokas Türkiye'yi güzel özetlemiş. Kemalci olmayan bir hocanın sırf varlığı bile bunları delirtmeye yetiyor. İmkanları olsa kendi gibi düşünmeyenlere yaşama hakkı bile tanımazlar.
@@mehmet8971 sorun Kemalci olup olmaması değil. Simsirgilden kaç ders aldınız acaba? Ben aldım. Söyleyeyim. Dersler AKP propagandasi ile geçerdi. Ben oraya herhangi bir Parti'nin propagandasını dinlemeye gitmiyordum oysa ki. Bilimsel bir tarih dersi almak için gidiyordum ama bilimsellik sıfır. Gidin kendiniz araştırın bakalım. Simsirgil in hangi çalışmasına Yurtdışından Yükseliş dönemi Osmanlı çalışan birinden atıf gelmiş! Hangi bilimsel bir dergi ya da yayında adı geçiyor. Kendi dergilerini çıkarıp kendi makalelerini yayınlıyorlar. Bu böyle sadece tek isim üzerinden de giden birşey değil tüm bölüm neredeyse vasatın altında rezil durumdaydı. Slayt okumayı beceremeyen oturduğu yerden bir kez olsun kalkmayan doğru düzgün neredeyse hiçbir öğrencisini tanımayan, slayt okuduğu derse devam zorunluluğu koyan hocam çalışıyoruz malesef her derse katılım saglayamiyoruz dediğimizde de beni ilgilendirmez çalışmayın o zaman diyen ( taş kemirmemizi bekleyen, tüm öğrencileri ailesinden fonlanan ya da para içinde yuzdugunu düşünen eger derse gelmiyorsa kesin kaytariyordur gözüyle bakan ) vasatın altında hocalar olması. Sorun tam olarak bu! Ama Kemalcilik ya da antikemalcilik diye illa tutturuyorsaniz da valla Mustafa Kemal ve dönemi zaten kendisinin uzmanlık alanı değildi ve anlattığı şeyler de ne düzgün tarafsız bir tarihi yansıtıyordu ne doğruydu.
Mükemmel bir sohbetti bu 3. okuduğum bölüm bu bahisten haberdar değildim, ağzınız bal yesin.
Bende 2019 senesinde bitime projem için manyetik sensorler yardımıyla yoldaki araç yoğunluğu hesaplayarak, kırmızı ışık süresini değiştiren bir sistem tasarlamıştım üniversitemin bulunduğu şehrin belediyesiyle konuşmuştum Sinan hocamın da dediği gibi ilk önce gaza geldiler daha sonra yüzüme bile bakmamışlardı bende mecbur projemi değiştirmiştim.
Türkiye'deki arkadaşların en büyük problemi her şeyi ilk kendilerinin düşündüğünü zannetmiş olmaları bence. İngilterenin en ufak köyünde dahi trafik lambalarında yıllardır uygulanan bir sistem. Trafik lambalarının tepesindeki küçük bir sensör yardımıyla yol boşsa kırmızı ışığı yeşile çeviriyor buradaki lambalar. Biraz dünyayı okursanız ve incelerseniz her şeyi yeniden keşfetmek zorunda kalmazsınız.
@@turgutduru122 Merhaba Turgut Bey yorumumda bunu ilk ben düşündüm demedim farkındaysanız sadece lisans bitirme projem için sistemi tasarladığımı söyledim. Bu sistemi tasarlarken de uluslar arası bir çok makale okudum, zaten yorumumda da belirtmek istediğim Sinan hocamın belirttiği argümana örnek vermekti, kendimi övmek değil. Keşke insanları suçlamak yerine biraz anlamaya çalışsanız.
Sinan bey mükemmel. Enerjisi bana geçti)))) tek bir yanlış ı var bu kadar adam dışarı kaçıyor nasıl bunun tersinden umutlanip başarırım diye hayal edebilmiş...hocam kaç kurtar kendini enerjini er bunlar).
Sinan bey sizi uzun zamandır takip ediyorum gelmemizle gitmeniz bir oldu ağzına sağlık güzel açıklama yapmışsın hakkın ödenemez. Sonlara doğru da nokta atışı sözün (hepimiz biriz yani kimse kimseyi önyargılı bakmamalı herkes kendisini düzeltirse problem ortadan kalkar) çok üzüldüm gerçekten geri gitmenize başarılarınızın devamını dilerim.
Bu amcanın önceki yayınını da izlemiştim. Tesadüfen bu katılımını da izlemiş oldum. Go Sinan Küfeoğlu go! İyi ki senin gibi iyi bir insan var, gurur duydum. Yolun açık olsun.
Okul arkadaşım yüksek lisans, doktorayı amerikada yaptı, amerikadan geldiğinde yolun karşısındayken bile selam verirdi konuşur sarılırdık, türkiyeye geri döndü, şimdi yüz yüze geliyoruz ne selam, ne tanıdıklık veriyor :) tabi o böyle yapınca bende görmezden gelmeye başladım. Merak ettiğim şey, insan olmaktan vazgeçecek ne yaptınız bu insana? Pardon insan dedim, her neyse işte.
Koca koca binalar, garanti maaşlar, bekçisi, ısınması, müdürü osu busu. Oyalanan gençlik. Tam bir israf. Geçen düşündüm, elimde olsa tamamen bi kapatırdım önce hepsini. Sonra gerçek ama gerçek akademisyenlerle az ama öz üniversiteleri tekrar açardım. Belki öğrenci sayısı az olurdu ama "mış gibi" de yapılmazdı. Hele küçücük ilçelerdeki yüksekokullar falan. Hepsini hepsini :)
Sinan bey seviyoruz sizi var olun
Ağzına sağlık Sinan hocam an itibari ile içinde olduğumuz iğrençlikleri ne de güzel dile getirmişsiniz…
Her röportajını zevkle izlediğim insan. Anlattıklarınızın ve ülkenin "akademi"sinin vasatlığını ise zaten biliyorduk, gerçekten içler acısı.
Herkesin bildiği...Türkiye'de akademi, akademi gibi değil zaten. Ağzınıza sağlık. Başarılar👏
inanç, ideoloji değil zihniyet meselesi...bu herşeyi özetliyor Sayın Hocam.
Ben de 2017'de İTÜ'de yüksek lisansa bu şeyler yüzünden devam etmedim. Bürokrasi cennetinden ağzım yandı. Okul tanıma diye bir belge istiyorlardı. Öğrenci işlerine dedim, dediler ki, YÖK'e mektup yazıp talep etmelisin. YÖK'e mektup yazdım. Cevap verdiler ki, sen değil kurumun bizden talep etmeli. İTÜ'ye sordum, bize böyle şey yapamayız dediler. Ama Denklik belgesini istiyorlardı ısrarla :)
Ben de akışına bıraktım :) Ve kaydı sildiler
Türkiye'de her şey pahalanıyor dendiğinde her zaman "diploma ucuzlaşıyor, hatta bedava" diyordum. Onun üzerine çok iyi oturmuş bir video oldu. İlk internete düşen videosundan beri takip ettiğim Sinan Küfeoğlu hocama sevgiler...
Tarihi bir program. Bizim milletin gerçek yüzü
Hocam ben oösş'yi çok özledim, eski bölümleri döndüm bugün. Artık devam etse keşke :)
30 yıldır duyduğumuz olaylar. Bu ülkenin kıskançlığı medyadan akademi dünyasına eşsiz şekilde devam eder. İnsanlarının okudukça kibirleştiği ülkemiz… Bu arkadaşa da geçmiş olsun.
Aydınlandım mı dünyam mı karardı???Kafsm karıştı!!!
Çok haklısınız
Sağlık ve esenlikler diliyorum
Eksik/hatalı bilgiler var;
1- Programa başvuru yapabilmek için zaten bir ev sahibi üniversiteden davet yazısı almanız lazım. Yani kabul edildikten sonra ev sahibi kurum aramaya gerek yok. Fakat kabul alan araştırmacı isterse davet yazısı aldığı kurum dışında, yeni ev sahibi kurum arayabilir ve değiştirebilir.
2- İstanbul, Ankara ve İzmir gibi akademik nüfusun yoğun olduğu köklenmiş üniversiteler barındıran şehirlere 2232 ile gelen araştırmacıların çoğu sıkıntı yaşadı. Bildiğim kadarıyla Konya, Kayseri vb. illerde bu bahse konu problemler yaşanmadı. Tercihiniz Anadolu üniversiteleri olsun.
3- Çok bireysel bir konuşma. Hatalı bir çok "genellenmiş" görüş içeriyor. "Covid aşısını firmalar buldu genellemesi", "İngiltere'deki maaşlar ile ilgili genelleme" vb.
4- Hindistan'ın Çin'in bilmem ne üniversitesinden gelenle Oxford'dan gelende teorik olarak doktora mezunu olduğunu iddia ediyor. E haliyle YÖK tarafından bir süreç izlenmesi gerekiyor. Bir şekilde denklik sisteminin olmasını doğru buluyorum. Google'ye fake university india yazarsanız resmi kaynaklar tarafından açıklanmış yüzden fazla adında üniversite geçen kurumla karşılaşırsınız. ince eleyip sık dokumak ve herkese eşit mesafede yaklaşmak lazım. bürokrasi bazı aşamalarda azaltılabilir ama hiç başvurmayacağım demeyi şahsen doğru bulmuyorum. Ukrayna'da tıp eğitimi aldığını iddia eden hücre nedir bilmeyen öğrenciler gördük bu süreçte.
Tek haklı olabileceği konu, bu da süreci çok bireyselleştirdiği için göz ardı edilecektir muhtemelen. Evet ülkede ciddi bir akademi problemi var. Genç araştırmacıların araştırma yapma imkanları bir çok kurumda sınırlı, bölüm sekreterlerinin işini yapmaktan araştırmaya zaman kalmıyor. Hocanın lafı bölüm sekterine geçmiyor ama öğrencisine geçiyor. Ek olarak bazı kurumlarda gerçekten çalışanı dövüyorlar ya da sürecin dışına itiyorlar; yurtdışı network problemine girmiyorum bile.