Hocam verdiğiniz tarifi uyguladım. Efsane bir film çıktı sanırım. Ama bir sorum var filmi oscara mail ile mi göndereyim yoksa whatsapptan mı atayım? Acil dönüş yapın lütfen.
Köpek Dişi izlediğim tüm filmler arasında beğendiğim 3-5 filmeden biridir. Yine de hunharca yerden yere vuruluşunu eğlenerek izledim. Olmaz Öyle Saçma Şey hiç bitmesin.
Asistanım olarak sürekli çalıştığım bir astımın anlattığını kısaca anlatayım; Bu arkadaş maltepe'de ki özel bir üniversitede okumakta ve radyo televizyon bölümü için bir sempozyuma katılmış bulunmakta. Bu sempozyuma da bir kısa film yönetmeni geliyor mamafih ilk önce kısa film izletiliyor sonrasında interaktif bir söyleşiye geçiliyor. Akedemisyenlerden birisi filmin okumasını yaptığını inanarak atılıyor ve diyor ki "Sondaki o kapı kapama sahnesi mükemmel bir metafor olmuş aslında şunu şunu anlatmak istediniz değil mi" diye soruyor yönetmen arkadaşa. Yönetmen arkadaşta "Öncelikle filmi bu kadar derin olduğunu düşündüğünüz için teşekkür ederim ama ben orada sadece kapıyı kapadım, bahsettiğiniz şeylerden hiç birisini yapmadım" diyerek olayı noktalıyor. that's the point.
Poor things sonrası tekrar izledim bu bölümü. Ne kadar iyi tespitleriniz. Sunum dediniz ya, kesinlikle katılıyorum, rengarenk dünyalar, 15 yaşa hitap eden komik argümanlar. Ah canım hocam siz bu dünyaya fazlasınız. Kalp ile izleyen yok artık, çükümü kıpırdatsın, içimi kıpraştırsın, içinde de ortalama IQ için sunulan politik argümanlar artık yeterli.
Bak sıtenli iyi bir kardesimizsin ve sinamaya cok katkin var ama artislik yapma serefsiz..bir kere senin film yaptigin zamanda tup kuyrugu vardi simdi herseyimiz var cok sukur..ah olmeyecektin ki bu millet sana cevabini verirdi..ismini ali yapmasini bilirdi bu millet..Türkün sabrini zorlama efendi efendi ölü olmaya devam et Vesselam
yorgos beyin filmlerini çok seviyorum ama bu sevgim "abi metafor"cu tayfadan bağımsız bir şekilde o anlattığı gerçekçi olmayan hikayeleri izlemeyi sevdiğimden ve sinematografisini beğendiğimden. Tabi ki herkesin sevmemeye hakkı var ama ben popüler sinema çerçevesinde bu tarz farklı hikayelerin anlatılabilmesini de değerli buluyorum.
Aşırı güldüğüm bir son oldu İlker bey:) Teşekkürler. Yorgos'u izleyen sevmekle sevmemek arasında kalıp, yahu neyi içime sinmiyor derken duygularımı kelimelere döktünüz. Gene de sevmiyorum demiyorum ama zamanımı vermem diyip dogtoothu izlemeye gidiyorum:D İşte tam olarak bende uyandırdığı davranış bu:)
Mutlu durduguna degindiginiz detay cok yerinde bir gozlem. Sanatcinin kendi durusu ile isleri arasinda fark olunca ben de ictenliginden suphe ile duyuyorum. Stratejik geliyor bu abinin kariyer cizgisi vizyondan cok.
Hocam bir gün Jim Jarmusch adına da bir Olmaz Öyle Saçma Şey bölümü çekmenizi bekliyoruz. Bu mecrada sinema adına sizin kadar kaliteli sözler söyleyen başka hiçkimse yok cidden.
"Writers are liars, my dear, surely you know that by now? And yet, things need not have happened to be true. Tales and dreams are the shadow-truths that will endure when mere facts are dust and ashes, and forgot." - Neil Gaiman
Hayatımda herhangi bir şey eleştirilirken bu kadar keyif almamıştım. Hayatımda herhangi bir şey bu kadar güzel eleştirilmemişti. Filmi izledikten sonra yaptığım çoğu yorumun videoda anlattıklarınızla uyuşuyor olduğunu görmek de keyif verdi. Bu arada GoT yorumlarınızın neredeyse hiçbirine da katılmıyorum, orası ayrı.
İlker Bey'in sinema anlayışı ziyadesiyle gerçekçi bir yansıtma içeriyor. Kendi sinema görüşüne göre beğenmediğini anlatmakla beraber ayrıca sinema kültürüne özgü yorum yapıyor. Bu yüzden eleştirisini eleştirmeye lüzum yok. Filmi eğer bir sanat yorumu olarak görmüyorsak, bu konuda eleştiriye karşı eleştiri getirmek gereksiz kaçıyor. Bir godfather derinlik olarak ya da iyi, kötü be çirkin filmi 'sinemadır.' Sinema olan haricinde sinema üzerinde görsel denemelerle bir film oluşturmak gününü kurtaran bir çalışma oluyor.
Hocam siz peygamber olabilir misiniz? Allah'ın kelamını konuşuyorsunuz adeta. Bu videoda söylediklerinizin hepsi içime dert olmuştu ve sizin gibi bir insanın bunları söylemesi beni aşır mutlu etti.
Delilerin arkasından o delilerin kolpaları, karikatürleri olan "akıllı" adamlar gelir, bu hep böyledir. Yol olmayan bir yerde kendisi yol açmaya çalışan adamın deliliği mutsuzluğu taklit edilemez. Onlara selam olsun. Samimiyet arayışı çok onurlu bir duruş. Fikirle film olmaz teziniz tam olarak anlaşılmış oldu bu videoda.
İlker hocadan anladığım: bir film hakkında spoiler verdiğinde ilk kez izleyecek kişi için gazı kaçıyorsa dandik film. ama spoiler verildiği halde gazı kaçmıyorsa efsanedir. Bak ikidir climax hakkında konuşuyorsunuz o kadar detay verdiniz hala izlemedim ama bu haftasonu kesin izleyeceğim. O kadar anlattığınız halde izleyeceğim. Ama şöyle de bi şey var ben tarantino nun pulp fiction ın da tarkovsky nin stalker ının da filmlerini spolier verilse de izlenmesi gerek derim. roma fenaydı ya. bi ara dayanamdım kapattım. bi kaç gün sonra açıp bitirdim. gına geldi afakanlar bastı.
Hocam bugün kanyonda sizi çok tutmak istemedim fotoğraf çekilip kaçmış gibi oldum. Fotoğraf için teşekkürler. Bunca bölüm anlattıklarınız için teşekkür yetmez zaten. Sevgiler...
Lanthimos'un Dogtooth filmi, 1967-74 arasındaki Yunanistan askeri cuntası olan nam-ı diğer Albaylar Rejimine göndermeler ile dolu. Ve burayı temel alan genel bir otorite-iktidar eleştirisi. Film, anlatının düzlemi de düşünülürse çift taraflı forma gibi görülebilir. Öyle tahmin ediyorum ki atmosferi gereği Haneke benzetmesi yapılıyor. Yalnız hikayenin düzlemi ebeveynlerin çocuk yetiştirme konusundaki el yordamı yöntemi gibi dursa da aslında kullandığı metafor baştan aşağı alegorik anlatımla gidiyor. Evet, sinemada metafor düzlemin önüne geçtiği zaman izleyici olay örgüsünü takip etmekte sıkılabilir. Mesela, Aronofsky'nin "Mother!" filmi gibi. Ki oradaki metafor yeryüzünde milyarca insanın bildiği hikayeyi kör göze parmak sokarcasına aktarıyordu. Ya da Pasolini'nin Salo filmi de kendi geçmişinden yaşanmışlıklar barındıran bir faşizm eleştirisi. Bittabi oldukça uç: anlaması, sindirilmesi, beğenilmesi hatta gerekli bulunması bile güç ve anlaşılabilir. Burada benzetilen yönetmenlerden biri olan Trier'in "Melancholia" filmi de aynı düzlem-metafor denklemine sahipti. Bu sebeple buradaki kıstas yönetmenin altı dolu bir anlatım ile mi yoksa künyesinin verdiği güç veya farklı üslupla, belki de obskürantik şekilde mi metaforik anlatımı tercih ettiği olmalı. Zira Lanthimos The Lobster filiminde de hikayeyi absürt şekilde işlemişti. Bunu yaparken de çoğunluğun ilişkilerindeki değer yargılarını ve genel kabullerini örtük benlik, ayna nöronları gibi mefhumlar ile bazı ortak sembol örnekleri tekrarlayarak aslında normatif ögeleri, tek tipliliğin ve çift olmanın doğasını, psikolojik aynı zamanda sosyolojik yönden eleştiriyordu. Ayrıca yönetmenin sinemadaki muhteviyatı ile yaşamı arasında özdeşlik aramak safsata değil mi? Sinema, başlangıç noktasından bugüne bir nevi paradigma kayması içindeyken metafor konusundaki bu tutumu tuhaf buluyorum. İyi bir alegori, düzlemini koruyabilen her türlü metafor ya da zekice işlenmiş başarılı foreshadowing anlatımı güçlendiren ögeler olabilir. "Bunların sinemada yeri yok" demek, sinemayı sınırlandırmaktan ibaret.
Bölümü götüyle izleyen arkadaşlara tdk’nin sitesinden şu kelime ve tamlamaların anlamlarına bakmasını öneriyorum : bence, benim fikrime göre, şahsi kanaatimce, benim zevkime göre
Ben de size dilimizdeki ''k'' harfinin kalın (ka) değil,ince (ke) okunduğunu dolayısıyla TDK'nın değil, TDK'nin yazılması gerektiğini öğrenmeniz uğruna ivedilikle bir yazım kılavuzu edinmenizi öneriyorum.
Yazım hatasını düzelttim uyarı için teşekkürler, lakin bir harf hatası yüzünden bir ton şov yapmanız hoş olmamış sanki burda hakemli dergiye makale yazıyoruz. İçeriği bağlamından kopartarak ucuzlaştırmayın
Jim Jarmusch hakkında da konuşur musunuz bir bölümde sayın İlker hocam? Özellikle; Stranger Than Paradise, Down by Law, Mystery Train, Night on Earth, Dead Man ve Paterson filmlerine dair düşüncelerinizi merak ediyorum.
Ağzına sağlık, en sevdiğim birkaç yönetmenden birisi ve özellikle samimiyetten bahsedilmişken; bir yanda Avrupa'dan sözde orijinal fikirlerle ortaya çıkıp niyahetinde apaçık "popülerite" güden ve Hollywood'un kucağına oturan Lanthimos gibi yönetmenler; öteki yandan Amerikalı olmasına rağmen kendi bağımsız çizgisini yakalayabilmiş, Jarmusch gibi samimi yönetmenler. Şanslıyız ki Jarmusch var. Bahsinin mutlaka geçmesi lazım.
Aynen dostum ya. Benim kendi şahsi düşünceme göre Sinema Tarihinin En İyi Yönetmeni Jim Jarmusch’tur. Yani tabii ki objektif anlamda Stanley Kubrick, Martin Scorsese, Francis Ford Coppola ve Andrei Tarkovsky gibi yönetmenlerin daha iyi olduklarını söyleyebiliriz, ancak ben hiç bir yönetmenden alamadığım tadı Jim Jarmusch’tan aldım. Yani tamam Stanley Kubrick bence sinemanın en kusursuz yönetmenidir ama Jim Jarmusch’taki o samimiyet gerçekten çok eşsiz ve biricik bir şey. Kendisinin en sevdiğin filmi hangisi peki dostum? Benim favorim Paterson. Hatta Paterson benim en sevdiğim film izlediğim tüm filmler içerisinde.
Jarmusch söz konusuysa fikirlerinin abartı olduğunu kesinlikle söyleyemem dostum. Hatta yüzde yüz katılıyorum bile. Saydığın yönetmenlerin her biri sinemayı sinema yapan ana kolonlar olsa da, Jarmusch, "film" yapmanın aslında hiç öyle sırf karmaşık fikirlere ya da teknik mükemmeliyetçiliğe dayanmadığını ispatlayan yönetmenlerden hatta belki de en önemlisi olması açısından çok çok özel birisi. Bu yüzden, evet, subjektif olarak beğenebiliriz ama objektif olarak da Jarmusch isminin bu yönetmenlerle anılması şaşırtıcı olmamalı. Filmografisini tamamlamış biri olarak hepsinin birbirinden özel ve güzel olduğunu düşünsem de, kişisel favorim defalarca izlediğim ve her seferinde bir kez daha hayran bırakan Night on Earth. Down by Law'a ve Roberto Benigni'nin sahnelerine de bayılıyorum ayrıca.
Hak veriyorum dostum. Esasında benim Paterson filmine izlediğim en iyi film dememin sebebi de bu esasında. Bir filmin beni etkilemesi için çok karmaşık olmasına veya epikliğin sınırlarını zorlamasına gerek yok gerçekten. Şiir yazan bir otobüs şoförünün hayatının bir haftalık bir parçasını izlemek bile insanı sinemasal anlamda doyurabiliyor. Gerçekten Paterson gibi film milyonda hatta milyarda birliktir. Bu denli muazzam bir filmi izlediğim için seviniyorum. Ben de Night on Earth filmine aşırı hayranımdır bu arada. Hatta Paterson filminden sonraki favori Jarmusch filmim diyebilirim. 5 hikâyenin 5’i de mi mükemmel olur arkadaş? Los Angeles hikâyesinde Jarmusch gene Jarmusch’luğunu yapıp insana sahip olduklarının yetebileceğini hatırlatırken, New York bölümünde de Jarmusch gene Jarmusch’luğunu yapıyor ve gene birbirlerinden farklı kültürlere sahip olan iki insanın etkileşimini seyrediyoruz. Paris bölümü biraz duraklama noktası gibi olsa da, Rome bölümünde Roberto Benigni’nin monoloğu ile gülme krizi geçirirken, Helsinki bölümünde de şoförümüzün anlattığı açıklı hikâye ile içimiz burkuluyor. Gerçekten muazzam bir film ya Night on Earth. Böyle filmleri yapmıyorlar artık.
Neden böyle hissediyoruz peki? Nasıl bir bölümde katıla katıla güldürürken, öteki bölümde ağlatacak duruma getirebiliyor? Çünkü adamın filmleri samimi ve doğal. Fakat bu samimiyet ve doğallık bazı filmlerdeki duygu manipülasyonu için oluşturulan o vıcık vıcık samimiyet değil, en doğalından olanı. Dolayısıyla Jarmusch filmleri, Hollywood zehirlenmesi geçiren bünyelerimizde bir nevi panzehir etkisi yaratıyor. Üzücü olan kısım ise nice insanın bu adamın filmlerinden bihaber olması.
42 yaşında bir sinefil olarak neler neler seyrettik. Ama bitince keşke seyretmemiş olsaydım dediğim film "Kutsal geyiğin ölümü" oldu. Belki de bu kadar etkili olduğu için iyi diyebiliriz ama ben kolay kolay bir daha Yorgos filmi seyretmem. İlker hocama katılıyorum.
Yönetmenin "the lopster" filmini izledim ve gerçekten çok beğendim. Her şeyiyle alternatif bir dünya yaratmış. Filmde insanların neden mekanik konuştuğunu soruyarsaniz eğer, bu filmde başka bir dünya yaratıldığını fark etmemişsiniz demektir. Çünkü o dünyanın insanindan başka bir tavir, duygusallık ve hâliyle konuşma şekli beklenemez. Duygusal olarak zayıf tipler olmak zorundalar ve o insanlar da bu tavra ve dile sahip olabilirler. Viktoryen dönemini anlatan bir filmde, neden bu kadar ağdalı konuşuyorlar, neden böyle abartılı bir giyim kuşam var demek gibi bir şey sizinki. Her yönüyle tutarlı ve anlaşılır bir alternatif dünyayı başarıyla ortaya koymak çok cesurca, zor ve sinamaciysan anlamli bir şey. Bir filmde de başka da ne yaparsın ki zaten. Distopik filmler sevmiyor olabilirsiniz. Sonu yok demişsiniz, onu hiç anlamadım zaten. Sondan kastınız nedir gerçekten? Herkesi güvenli bir limana mı ulastirsin ya da Amerikan fimlerinde olduğu gibi 5 sene sonrasına kadar tüm karakterler ne olmuşu mu göstersin? Film gayet kurduğu dünyanın tutarlılığı içerisinde başlıyor ve bitiyor. Erkek karakter kadinla kalsa ne olur kalmasa ne olur, bunu gösterince bitmez film, hikâye bitince biter ve burda da hikaye bitiyor. Yönetmenin her filminde var bu kendi gerçekliği ve bu gerçekliğe uygun insan tipleri. Tüm filmleri the lopster kadar iyi değil ama önemi yok. Kurduğu dünyayı ince ince düşündüğü, her detayı bir biriyle tutarlı bir şekilde kurduğu belli ve bir de bunları çekmeyi başarması hayranlık verici. Daha ne olsun!?
bu oyunculuk metodu the lobster'a ve onun alternatif dünyasına özel değil yalnız. genel olarak tüm filmlerinde deadpan tekniği kullanıyor o yüzden bu tekniği filmin dünyasıyla bağdaştırmak pek de mantıklı olmuyor.
Yönetmenin üç filminin daha izledim. Haklısınız hemen hepsinde, lobster gibi, olmayan ama olması da mümkün bir dünya sunuluyor ve bu dünyanın insanı da böyle davranıyor. Hikâyelerin içindeki kişilerin bildiğimiz anlamda duygusal kırılganlıklar göstermemeleri ve takindiklari tavır çok normal diyorum. İnsanlar günümüzde böyle mi? Çoğunlukla değil... Yonetmenin gösterdiği dunyada böyle olabilirler mi? Bence evet. Zaten lobster de dahil filimlerini kıymetli kılan özelliklerden biri de bu diyordum. O atmosfer ancak o insanı yaratır yada barındırır. Burda da böyle bir şey kullanayım, değişik dursun diye yapılmamış. Distopik hikayelerin çoğunda, ya da en azından iyi olanları bu bütünlüğü yakalar. Hatta distopyaya bile gerek yok, kuşaklar arasında bile insan tavrı değişir ve biz hiç değişmeyen " bildiğimiz" model insanı ya da "oyunculuğu" arayamayiz. Ben neyi mantıksız bulduğumuzu anlayamadım ama anlatmaya çalıştığım şey bu minvaldeydi. Çünkü kullanılan oyunculuk modelini filme bağlamiyorum zaten, hikâye uygun olduğunu söylüyorum. Yönetmenin yöntemi sadece bu filmde kullanması gerekmez, hikâyeler bunlarsa böyle olması normaldir.
@@demetsengul288 Yönetmenin yansıtmaya çalıştığı dünya, içindeki insanların hareketleri mantıklı olmadığı takdirde ciddiye alınamaz bence çünkü filmlerin yapmaya çalıştığı şey aslında bizi kandırmak değil midir?
Kendi içinde kapalı bir sistem sunan, yani kendi paradigmasi olan şeye mantıksız demem ben. Alışılmadık bir şey sunuyorsaniz mantıksız gelebilir ama ben burda bir işleyen bir denklem görüyorum. Sinema bizi kandirmaz bence, ikna eder ya da benim anlayışıma göre diyim; olmayan ancak olması mümkün bir dünya sunar. Gerçi yorumda bir sarmala girmissiniz, mantıksız bulmuşsunuz ( neden böyle dediğiniz belli değil) ve sizi yeterince kandıramadigi için suclamissiniz. Hem sizin deyiminizle mantıklı hem de kandırsin (bence ikna etsin) diyorsaniz tutarlılık, bütünlük, detaylar... yukarıda da baya yazmışım yeterli değil mi?
İlker hocam, amacınız bu değildi belki ama dinlemeyi öğrettiniz bana ciddi anlamda. Fikirlerin tamamen değişebileceğini, evrilebileceğini kabullenmiş bir kişi olarak başka birini dinlemekten bahsediyorum. Yok artık, gerçekten böyle mi düşünüyor diye izlemeye başladığım bir videoyu ne kadar haklıymış diye bitirdiğim çok zaman oldu. O videolardan sonra, hadi bakalım acaba bu konuda nasıl düşünüyor’a geçiş yaptım.Ve farkında olmadan benimsemişim bu davranışı özel hayatımda da, dinliyorum sonra ben anlatıyorum sonra herkes kendi düşüncesini geliştiriyo ama savaşmıyoruz, kimse kimseyi ikna etmeye çalışmıyor... Yeni farkettim bunu da söylemeden geçemedim, teşekkürler 🤟🏻
5 ปีที่แล้ว +6
Hocam duygularıma tercüman olmuşsunuz.Birde şu saçma sapan müzik kullanımı ile ilgili bir iki cümle olsa tam olacaktı.
İlker Bey'in söylediklerini gönül bağıyla dinlesem ve akıllıca bulsam da, tüm iyi niyetimi topladım, evdeki bir takım rafine üzüm sularından da yararlanarak ve Netflix'ten kolay ulaşılabilir olduğu için Lobster izlemeye başladım. Şu an film hâlâ devam ediyor, etmiyor da olabilir, bilemiyorum ama kesin olan bir şey var ki o da ben bile daraldım, yuh yani
yıllar önce izlediğim bölümü poor things izledikten ve sinirim geçtikten sonra tekrar izledim. Filmi bize verilen sahnelerinden dolayı aylarca beklememe rağmen gerçek bir hayal kırıklığı yaşadım ve bu beklentinin üzerine çok sinirlendim. Gerçekten söylediğiniz gibi bir fikir var evet belli bir noktaya kadar katlandığımız şeyler de oldu fakat film o fikirden kopup sadece fantezilerde yaşamaya başlıyor. Karakterin gemide zihninin açılmaya başladığı yerde evet dedim işte büyük bir zihinsel süreç gelecek artık o fantazilere boğulmak zorunda kalmayacağız fakat daha da artarak devam etti. Evet oyunculuklar görseller kostümler çok güzeldi fakat o fikri bile sadece fantazi boyutunda görmüş olduk. Filme hizmet etmeyen birsürü gereksiz sahne izledik.
Hocam entel, cool ve artistik yapan sanatçılar hakkındaki yorumunuz harika. Kendinizi çok iyi ifade ettiniz. Sizi çok net anladım. Hep aklımdan geçen şeylerdi.
Allah razı olsun sizden! Ben de bir sefer Revenant'ı sevmediğimi söylemiştim. Baya linç edilecektim az kaldı. Ben bu kadar güzel ifade edememiştim tabi kendimi o zaman. Şimdi anlatabilirim artık. Yani çalmak olarak değil de, genel fikri öğrendim. Çok iyi program.
haneke çok daha iyidir dediğin kısımda bi yakınlaştık seninle... tabii ki çok daha iyidir ama dogtooth ve lobster filmlerini de çiğnetemem. işleniş, fikir olarak muazzam. bu topluma gönderme vs işlerini geçtim ben izlerken bunları düşünmedim ben yeni doğan bir bebeğin kötülüğü kavrayışını izledim. o kanın tadını alması ve devamı çok iyiydi. kıyaslama yapılması gerekiyorsa elbette haneke ezer geçer ama yapılması gerekiyo mu? yio.
Hakketen değerli fikirleriniz için çok teşekkür ederim. İki gün önce Poor Things.i izleyib böyle filmmi olur dedikden sonra, yönetmeni ile ilgili araştırıb, sizin videonuzu izledim. Diğer filmleri işin ne söylemişsinizse sonuncu filmi için de geçerli. Bu defa filmine Oskar da verilirse hiç şaşırmam. İnsanların çoğu saçmalıkları sevmeye başlamış her halde.
Lanthimos'un bence de günümüz sinemasının en büyük ve başarılı üçkağıtçısı. Neden böyle düşündüğümü kısaca açıklamaya çalışayım. Videoda Roma'nın sözü geçmiş yine, ben de Roma videosunu yorum yazmış ve Roma'yı, çok genel bir bakışla, hatalarından, kusurlarından ötürü değil ama yüzeyselliğinden, ilgi çekici olmayı başaramayan ayrıntılarından ötürü kötü, silik bulduğumu yazmıştım; Lanthimos hakkında neden böyle düşündüğümü biraz da Roma'dan hareketle anlatmaya çalışacağım. Kendisinin dört filmini izledim, Dogtooth, Lobster, Sacred Deer ve The Favourite; ve Lanthimos'ta çok açık şekilde, seyircide derinlik algısı, dünyanın aslında göremedikleri şekilde tuhaf, tekinsiz ve ilginç olduğu yanılsaması yaratmak ve onları duygusal olarak sarsmak böylece etkilemek için (Bunları entelektüelleşmeye meraklı genç seyirciyi kandırmak için diye de okuyabilirsiniz) hiç tereddüt etmeden bayağılaşma, uyduruklaşma ve tahrik etme tavrı görüyorum. Lanthimos, aşırı bayağılığını en çok törpülediği, ana akımla sanat sinemasının ortasında durmaya çalışıp iki tarafın da hakkını veremeyen son filmi The Favourite dışında (Çünkü Amerika'da böyle yıldızlarla ve bu yüksek bütçelerle Sacred Deer gibi filmler yapmayı sürdürmek çok mümkün değildir diye tahmin ediyorum), ki The Favourite derinlik açısından aynı Roma gibi yüzeysel ve ilgi çekici olmaktan uzak, ana akım sinema açısından bakarsak da sürükleyiciliği zayıf ve sıkıcı bir film bence, geri kalan üç filmiyle toy seyirciyi tavlamak için fazlasıyla bayağılaştı, uyduruklaştı, provakatifleşti. Dünyanın taşrasından çıkıp merkezinde para, saygınlık ve ün arayan bu zeki Yunan'ı, filmleri beni gıcık etse de, anlamak zor değil, onu yargılamıyorum; içinde bulunduğu bağlam üzerine kafa yorup onu iyi kavradığını ve şu ana kadar istediği yönde başarılı olduğunu da teslim etmek zorundayız, ama henüz ben kendisinden kurnazlığı hariç bir vizyon ve parlaklık göremedim, filmlerini hiç beğenmedim, sevmedim, bana eziyet ettiler. Bana, Lanthimos bundan sonra, son filmlerinin biçimsel dehasını hayranlıkla ilginç bulduğum ama filmleri pek beğenmediğim PT Anderson gibi, Hollywood içerisinde kendi sesini bularak filmler yapmaya çalışacak gibi geliyor. Açıkçası ben, ikisinden birini yapabileceğini kanıtlamış olsalar bile ticari sinemayla sanat sinemasının ortasında durmaya çalışan hemen hiçbir yönetmenden umutlu olmadığım gibi, henüz ne ticari sinemayı ne sanat sinemasını doğru dürüst yapabilmiş Lanthimos'tan hiç umutlu değilim, ama göreceğiz.
Dediklerinin söz konusu eserler adına açıklamalara zerresine katılmıyorum,ki buda normal bişey zev we vizyon meselesi...ikincisi ticari sanat filmi gibi yapılan eserleri katogorestirmekle ne kadar hatalı tespitler zemin hazirlandiginada unutulmasın! Bu genellemeyi çoğu insan işin otoriterleride dahil kendimde yapıyorum.sinrmada konu olarak bilim kurguya ,fanstastik hikayeleri garipsemedigimiz gibi böyle sosyal mesaj weren günlük hayattan hikayeler paylaşan doğma işleri sewenler we bu iş için emek uretenleri art niyetlerle yaklaşılması gerekir.
Lanthimos filmlerinin içi cidden bomboş. 1.5-2 saat boyunca insanı sıkıntıdan sıkıntıya sokuyor. Kendini sorguluyorsun. Ölmek bile istiyorsun. Mazoşist dostlarım için mükemmel bir fırsat. Ben de inanılmaz zevk alıyorum.
Hocam şu film ve metafor ilişkisinin daha fazla irdelendiği bir video gelse çok iyi olur. Hem sinemanın ne olduğuna dair sizin bakış açınızdan dinleriz hem de biraz havada kalan bir konu oturmuş olur. Kubrick'in katmanlı sinemasını övüyorsunuz ancak diğerlerinin metaforlu -aslında bu da katmanlı demek olabilir yerine göre- sinemasının aslolan olmadığını söylüyor gibisiniz. Ayrıca sinemanın kuramsal incelemesi güzel bir konu. Teşekkürler şimdiden.
Ilker Hocam, narsisistik aile dinaminigini anlatir Dog Tooth. Çooook güzeldir. O tarifsiz beyin yikamasini olabilecek en güzel sekilde tarif etmis film. Yasamayan bilemez o yüzden de begenmemenizi çok dogal buldum. Sanslisiniz ;) Ah Ah!!!!
maalesef yine çok haklısınız. ama ben adamın yapaylığından çok zevk alıyorum, inanamamaktan hoşlanıyorum ve yeni filmini merakla bekliyorum. en iyi filmi the favourite
hocam gerçekten ülkede tanıdığım bu eleştiri işini en iyi yapanlardan birisisniz özellikle yalancı sevmiyorum sahtekar dedektörüyüm dediğiniz kısma kendimde katılıyorum yanlızca çok çok eleştiri aldığınız ve herkesin farklı fikre saldırdığı bir ortamda olduğumuz için birşey söylerken çok küçümseyerek söylüyorsunuz bunun savunma mekanizması olarak geliştirdiğini düşünüyorum
Hocam merhaba. Kanalınızı çok eğlenceli buluyor ve tüm yorumlarınızı takdirle takip ediyorum. İlerleyen günlerde benim için çok kıymetli iki yönetmen wong kar wai ve kim kiduk yorumlamanızı rica ederim naçizane:) Ellerinize emeklerinize sağlık, teşekkürler.
Kayıp abonelerin pesindeyim hocam gelip doneceklere bir şey yapmayacağım ama yakalananları bir odaya kapatıp eski bölümleri zorla izletecegim ozunuze dönün uleynnn
Hocam veysi+yalın hocalı bir bölüm yapıp direk youtube tarzı platformları konuşsanız. Hem toplumsal hem sınıfsal hem ekonomik yönden herkes bir şeyler katsa çok güzel olmaz mı? Dipçe: Seyirciye istediğini verme.
İlker hocam revenant için kesinlikle aynı yorumu yaptığımda insanlardan öğretilmiş eleştiriler duydum. Teşekkür ederim hem fikir insanların olduğunu görmek.
Kutsal geyiğin ölümündeki izleyici yorumlarını okuyunca çok gülmüştüm. Bana sanki yönetmeni aklama çabası gibi geldi bunlar. Bazı yorumcular aslında hiçbir mesaj vermeyen filmlere belkide yönetmeninin dahi anlayamayacağı derin anlamlar katarak bu yorumları okuyan diğer izleyicileri de etkiliyorlar ve bunun sonucu olarak da izleyicilerde filmi savunma refleksi oluşuyor. Oysa ki herkes izlediği film için kendi gerçek görüşünü ortaya koymalı.
Hocam konuştukça içim ferahlıyor adeta hafifliyorum ne güzel yok etmişsiniz lanthimosu ağzınıza sağlık Son vidyolarda lars von trier'in bahsi çok geçiyor şöyle güzel bir bölüm de ona mı patlatsanız son filmini de inceleyerekten
Sadece yönetmen ile sınırlı kalmayın. Oyuncular, yapımcılar, belki de daha da özele inerek bazı görüntü yönetmenleri de olabilir... çoğaltılabilir... Çok seviyoruz... :)
3 filmini izledim. Diğer 3 filmini de izleyeceğim. Ama adamdan nefret ettim. Peki neden mi izleyeceğim? Merak. Ayrıca ''nasıl Lanthimos olunur'' sorusunun da tarifi şu şekildedir: - İyi oyuncular - kötü senaryo - gereksiz şeyleri gereksiz yerlerde kullanma (bknz: the favorite filmindeki fisheye saçmalığı) - havada bir final
ilker hocam revenant filmine yorumunuzu hç beğenmedim gerçi bana beğendirmek zorundaymışsınız gibi .mükemmel fim bence her açıdan.size hayran biri olarak çok şaşırdım yorumunuza.
Kesinlikle Cannes ve Oscar da bu işi bilmiyorlar. Büyük oyunu bozmuşsunuz hocam. Umarız en yakın zamanda kendi film festivaliniz olurda doğru filmler ödül alır Maşallah Hocam
İlker'e yüzde yüz katılıyorum. Az bile söylemiş, daha söylenecek, çok şey var. İlk dog tooth'u izledim, ardından Killing of a sacred deer ve son olarak lobster. Üçü de saçmalıktı. Ekstrem olmak için, farklı görünmek için, dikkat çekmek için yapılmış ama hiçbir şey anlatmayan filmler. Özellikle de Killing of a sacred deer tam bir faciaydı; sen git mitolojik bir efsaneyi modern zamana taşı, tanrısal varlıkların gücünü sıradan bir mahalle çocuğuna ver ve hiçbir açıklama yapma. Öğrenci yazsa bu senaryoyu, saçmalığından kuruldan geçmez.
Kendisi ile ilgili en iyi yorumu rahmetli Cünety Cebonoyan yazmıstı. 'Ne anlatıyon be adam, derdin ne minivalinde' Sosyal medyada (şayet var ise bir merak eden) arandığında rahatlıkla bulunabilir.
Eski Olmazlar ne güzelmiş. Keşke kanal sinema konuşmaya yeniden gerekli zamanı ayırsa
Hocam verdiğiniz tarifi uyguladım. Efsane bir film çıktı sanırım. Ama bir sorum var filmi oscara mail ile mi göndereyim yoksa whatsapptan mı atayım? Acil dönüş yapın lütfen.
Köpek Dişi izlediğim tüm filmler arasında beğendiğim 3-5 filmeden biridir. Yine de hunharca yerden yere vuruluşunu eğlenerek izledim. Olmaz Öyle Saçma Şey hiç bitmesin.
“Bi film, filmdir her şeyden önce”
İlker Canikligil
1 yıl sonra yine burdayız hocam.
Asistanım olarak sürekli çalıştığım bir astımın anlattığını kısaca anlatayım; Bu arkadaş maltepe'de ki özel bir üniversitede okumakta ve radyo televizyon bölümü için bir sempozyuma katılmış bulunmakta. Bu sempozyuma da bir kısa film yönetmeni geliyor mamafih ilk önce kısa film izletiliyor sonrasında interaktif bir söyleşiye geçiliyor. Akedemisyenlerden birisi filmin okumasını yaptığını inanarak atılıyor ve diyor ki "Sondaki o kapı kapama sahnesi mükemmel bir metafor olmuş aslında şunu şunu anlatmak istediniz değil mi" diye soruyor yönetmen arkadaşa. Yönetmen arkadaşta "Öncelikle filmi bu kadar derin olduğunu düşündüğünüz için teşekkür ederim ama ben orada sadece kapıyı kapadım, bahsettiğiniz şeylerden hiç birisini yapmadım" diyerek olayı noktalıyor.
that's the point.
Gaspar Noe'nin biraz daha akıllısı! telefon mu lan bu
Kahkaha atim
Kahkaha atim
Poor things sonrası tekrar izledim bu bölümü. Ne kadar iyi tespitleriniz. Sunum dediniz ya, kesinlikle katılıyorum, rengarenk dünyalar, 15 yaşa hitap eden komik argümanlar.
Ah canım hocam siz bu dünyaya fazlasınız. Kalp ile izleyen yok artık, çükümü kıpırdatsın, içimi kıpraştırsın, içinde de ortalama IQ için sunulan politik argümanlar artık yeterli.
Artık bir Poor Things incelemesi bekleriz hocam :)
totally shit things gelir...
Başka bir bölümü bilmem kaçıncı kez izlerken bildirim geldi 🖤
*yolumdan gelecek olanlara söylüyorum; gelemezsiniz!*
Bak sıtenli iyi bir kardesimizsin ve sinamaya cok katkin var ama artislik yapma serefsiz..bir kere senin film yaptigin zamanda tup kuyrugu vardi simdi herseyimiz var cok sukur..ah olmeyecektin ki bu millet sana cevabini verirdi..ismini ali yapmasini bilirdi bu millet..Türkün sabrini zorlama efendi efendi ölü olmaya devam et
Vesselam
☹ üzdün ustam. Senin kadar iyi olamazsak da biz de bir şeyler yaparız belki
Stenli reis rap kanalı açmış :)
arka planda müzik olmaması çok daha iyi olmuş 👌🏻
yorgos beyin filmlerini çok seviyorum ama bu sevgim "abi metafor"cu tayfadan bağımsız bir şekilde o anlattığı gerçekçi olmayan hikayeleri izlemeyi sevdiğimden ve sinematografisini beğendiğimden. Tabi ki herkesin sevmemeye hakkı var ama ben popüler sinema çerçevesinde bu tarz farklı hikayelerin anlatılabilmesini de değerli buluyorum.
ilker canikligil benim sevdiğim ne kadar film varsa nefret ediyor ama sinemaya bakışımız aynı xD
Aşırı güldüğüm bir son oldu İlker bey:) Teşekkürler. Yorgos'u izleyen sevmekle sevmemek arasında kalıp, yahu neyi içime sinmiyor derken duygularımı kelimelere döktünüz. Gene de sevmiyorum demiyorum ama zamanımı vermem diyip dogtoothu izlemeye gidiyorum:D
İşte tam olarak bende uyandırdığı davranış bu:)
Tam olarak adam hakkındaki düşüncelerim ya bu kadar iyi yazılamazdı.
@@E_M_A_R_S :)
Hocam, Nevzat Hoca ile Poor Things yorumlaması lazım! Çok acil!!!
Mutlu durduguna degindiginiz detay cok yerinde bir gozlem. Sanatcinin kendi durusu ile isleri arasinda fark olunca ben de ictenliginden suphe ile duyuyorum. Stratejik geliyor bu abinin kariyer cizgisi vizyondan cok.
Hocam bir gün Jim Jarmusch adına da bir Olmaz Öyle Saçma Şey bölümü çekmenizi bekliyoruz. Bu mecrada sinema adına sizin kadar kaliteli sözler söyleyen başka hiçkimse yok cidden.
Ben yine eskilere sardim. Tekrar tekrar. Uç kere fisildayinca hoca alev aliyor. Lanthimos, lanthimos, lanthimos 😂
Hocam Nazım ilk başta Yorgos Lanthimos'u seviyordu. 3 kelimeniz den sonra fikri değişti. :)
Mehmet Cephe Nazım’ın ortamlarda Lanthimos’u övdüğüne eminim 😊
hhhaha
"Writers are liars, my dear, surely you know that by now? And yet, things need not have happened to be true. Tales and dreams are the shadow-truths that will endure when mere facts are dust and ashes, and forgot." - Neil Gaiman
Poor things değerlendirmesi aşırı gerekli şu an gerçekten :)
yaptılar zaten. ağzı sulanmış
Hayatımda herhangi bir şey eleştirilirken bu kadar keyif almamıştım.
Hayatımda herhangi bir şey bu kadar güzel eleştirilmemişti.
Filmi izledikten sonra yaptığım çoğu yorumun videoda anlattıklarınızla uyuşuyor olduğunu görmek de keyif verdi. Bu arada GoT yorumlarınızın neredeyse hiçbirine da katılmıyorum, orası ayrı.
İzlerken uyumuşum ya bazı sahneleri inceleme videolarında gördüm 🤣
İlker Bey'in sinema anlayışı ziyadesiyle gerçekçi bir yansıtma içeriyor. Kendi sinema görüşüne göre beğenmediğini anlatmakla beraber ayrıca sinema kültürüne özgü yorum yapıyor. Bu yüzden eleştirisini eleştirmeye lüzum yok.
Filmi eğer bir sanat yorumu olarak görmüyorsak, bu konuda eleştiriye karşı eleştiri getirmek gereksiz kaçıyor.
Bir godfather derinlik olarak ya da iyi, kötü be çirkin filmi 'sinemadır.' Sinema olan haricinde sinema üzerinde görsel denemelerle bir film oluşturmak gününü kurtaran bir çalışma oluyor.
Hocam siz peygamber olabilir misiniz? Allah'ın kelamını konuşuyorsunuz adeta. Bu videoda söylediklerinizin hepsi içime dert olmuştu ve sizin gibi bir insanın bunları söylemesi beni aşır mutlu etti.
Selamlar, konusu geçmişken Poor Things hakkında da bir bölüm yapabilir misiniz?
Hocam ağzından bal damlıyor. Hislerime tercüman oldun.
Delilerin arkasından o delilerin kolpaları, karikatürleri olan "akıllı" adamlar gelir, bu hep böyledir. Yol olmayan bir yerde kendisi yol açmaya çalışan adamın deliliği mutsuzluğu taklit edilemez. Onlara selam olsun. Samimiyet arayışı çok onurlu bir duruş. Fikirle film olmaz teziniz tam olarak anlaşılmış oldu bu videoda.
Çok iyi bir yorum
Bu yorumunuzu kaynak vermeden ortamlarda kullanabilir miyim?
@@fratsenyurt5192 Bunun üstünden iki yıl mı geçmiş, vay be..
İlker hocadan anladığım: bir film hakkında spoiler verdiğinde ilk kez izleyecek kişi için gazı kaçıyorsa dandik film. ama spoiler verildiği halde gazı kaçmıyorsa efsanedir.
Bak ikidir climax hakkında konuşuyorsunuz o kadar detay verdiniz hala izlemedim ama bu haftasonu kesin izleyeceğim. O kadar anlattığınız halde izleyeceğim.
Ama şöyle de bi şey var ben tarantino nun pulp fiction ın da tarkovsky nin stalker ının da filmlerini spolier verilse de izlenmesi gerek derim.
roma fenaydı ya. bi ara dayanamdım kapattım. bi kaç gün sonra açıp bitirdim. gına geldi afakanlar bastı.
hoca çok güzel insan gömüyor yahu. müthiş bir özgüven.
Hocam bugün kanyonda sizi çok tutmak istemedim fotoğraf çekilip kaçmış gibi oldum. Fotoğraf için teşekkürler. Bunca bölüm anlattıklarınız için teşekkür yetmez zaten. Sevgiler...
Lanthimos'un Dogtooth filmi, 1967-74 arasındaki Yunanistan askeri cuntası olan nam-ı diğer Albaylar Rejimine göndermeler ile dolu. Ve burayı temel alan genel bir otorite-iktidar eleştirisi. Film, anlatının düzlemi de düşünülürse çift taraflı forma gibi görülebilir. Öyle tahmin ediyorum ki atmosferi gereği Haneke benzetmesi yapılıyor. Yalnız hikayenin düzlemi ebeveynlerin çocuk yetiştirme konusundaki el yordamı yöntemi gibi dursa da aslında kullandığı metafor baştan aşağı alegorik anlatımla gidiyor. Evet, sinemada metafor düzlemin önüne geçtiği zaman izleyici olay örgüsünü takip etmekte sıkılabilir. Mesela, Aronofsky'nin "Mother!" filmi gibi. Ki oradaki metafor yeryüzünde milyarca insanın bildiği hikayeyi kör göze parmak sokarcasına aktarıyordu. Ya da Pasolini'nin Salo filmi de kendi geçmişinden yaşanmışlıklar barındıran bir faşizm eleştirisi. Bittabi oldukça uç: anlaması, sindirilmesi, beğenilmesi hatta gerekli bulunması bile güç ve anlaşılabilir. Burada benzetilen yönetmenlerden biri olan Trier'in "Melancholia" filmi de aynı düzlem-metafor denklemine sahipti. Bu sebeple buradaki kıstas yönetmenin altı dolu bir anlatım ile mi yoksa künyesinin verdiği güç veya farklı üslupla, belki de obskürantik şekilde mi metaforik anlatımı tercih ettiği olmalı. Zira Lanthimos The Lobster filiminde de hikayeyi absürt şekilde işlemişti. Bunu yaparken de çoğunluğun ilişkilerindeki değer yargılarını ve genel kabullerini örtük benlik, ayna nöronları gibi mefhumlar ile bazı ortak sembol örnekleri tekrarlayarak aslında normatif ögeleri, tek tipliliğin ve çift olmanın doğasını, psikolojik aynı zamanda sosyolojik yönden eleştiriyordu. Ayrıca yönetmenin sinemadaki muhteviyatı ile yaşamı arasında özdeşlik aramak safsata değil mi? Sinema, başlangıç noktasından bugüne bir nevi paradigma kayması içindeyken metafor konusundaki bu tutumu tuhaf buluyorum. İyi bir alegori, düzlemini koruyabilen her türlü metafor ya da zekice işlenmiş başarılı foreshadowing anlatımı güçlendiren ögeler olabilir. "Bunların sinemada yeri yok" demek, sinemayı sınırlandırmaktan ibaret.
Bu programlar çok değerli, didaktik programlar da elbette olsun ama sinema programları unutuldu gibi..
Hoca! 1 haftada oturdum bütün bölümleri izledim, yeni bölüm atın artık boşlukta hissediyorum kendimi :D
HARİKASINIZ! SEVEREK İZLEMLİYORUZ EFENDİM. 💕
hocam fikirlerime tercüman oldunuz. Çok teşekkürler. :)
Bölümü götüyle izleyen arkadaşlara tdk’nin sitesinden şu kelime ve tamlamaların anlamlarına bakmasını öneriyorum : bence, benim fikrime göre, şahsi kanaatimce, benim zevkime göre
Ben de size dilimizdeki ''k'' harfinin kalın (ka) değil,ince (ke) okunduğunu dolayısıyla TDK'nın değil, TDK'nin yazılması gerektiğini öğrenmeniz uğruna ivedilikle bir yazım kılavuzu edinmenizi öneriyorum.
Yazım hatasını düzelttim uyarı için teşekkürler, lakin bir harf hatası yüzünden bir ton şov yapmanız hoş olmamış sanki burda hakemli dergiye makale yazıyoruz. İçeriği bağlamından kopartarak ucuzlaştırmayın
@@kankut Sen de aynısını yapmışsın ama.
Zekir Demirkubuz’u samimi bulunca videonun başından söylediğiniz her şey anlamsızlaşıyor
Jim Jarmusch hakkında da konuşur musunuz bir bölümde sayın İlker hocam? Özellikle; Stranger Than Paradise, Down by Law, Mystery Train, Night on Earth, Dead Man ve Paterson filmlerine dair düşüncelerinizi merak ediyorum.
Ağzına sağlık, en sevdiğim birkaç yönetmenden birisi ve özellikle samimiyetten bahsedilmişken; bir yanda Avrupa'dan sözde orijinal fikirlerle ortaya çıkıp niyahetinde apaçık "popülerite" güden ve Hollywood'un kucağına oturan Lanthimos gibi yönetmenler; öteki yandan Amerikalı olmasına rağmen kendi bağımsız çizgisini yakalayabilmiş, Jarmusch gibi samimi yönetmenler. Şanslıyız ki Jarmusch var. Bahsinin mutlaka geçmesi lazım.
Aynen dostum ya. Benim kendi şahsi düşünceme göre Sinema Tarihinin En İyi Yönetmeni Jim Jarmusch’tur.
Yani tabii ki objektif anlamda Stanley Kubrick, Martin Scorsese, Francis Ford Coppola ve Andrei Tarkovsky gibi yönetmenlerin daha iyi olduklarını söyleyebiliriz, ancak ben hiç bir yönetmenden alamadığım tadı Jim Jarmusch’tan aldım.
Yani tamam Stanley Kubrick bence sinemanın en kusursuz yönetmenidir ama Jim Jarmusch’taki o samimiyet gerçekten çok eşsiz ve biricik bir şey.
Kendisinin en sevdiğin filmi hangisi peki dostum? Benim favorim Paterson. Hatta Paterson benim en sevdiğim film izlediğim tüm filmler içerisinde.
Jarmusch söz konusuysa fikirlerinin abartı olduğunu kesinlikle söyleyemem dostum. Hatta yüzde yüz katılıyorum bile. Saydığın yönetmenlerin her biri sinemayı sinema yapan ana kolonlar olsa da, Jarmusch, "film" yapmanın aslında hiç öyle sırf karmaşık fikirlere ya da teknik mükemmeliyetçiliğe dayanmadığını ispatlayan yönetmenlerden hatta belki de en önemlisi olması açısından çok çok özel birisi. Bu yüzden, evet, subjektif olarak beğenebiliriz ama objektif olarak da Jarmusch isminin bu yönetmenlerle anılması şaşırtıcı olmamalı.
Filmografisini tamamlamış biri olarak hepsinin birbirinden özel ve güzel olduğunu düşünsem de, kişisel favorim defalarca izlediğim ve her seferinde bir kez daha hayran bırakan Night on Earth.
Down by Law'a ve Roberto Benigni'nin sahnelerine de bayılıyorum ayrıca.
Hak veriyorum dostum. Esasında benim Paterson filmine izlediğim en iyi film dememin sebebi de bu esasında. Bir filmin beni etkilemesi için çok karmaşık olmasına veya epikliğin sınırlarını zorlamasına gerek yok gerçekten. Şiir yazan bir otobüs şoförünün hayatının bir haftalık bir parçasını izlemek bile insanı sinemasal anlamda doyurabiliyor. Gerçekten Paterson gibi film milyonda hatta milyarda birliktir. Bu denli muazzam bir filmi izlediğim için seviniyorum.
Ben de Night on Earth filmine aşırı hayranımdır bu arada. Hatta Paterson filminden sonraki favori Jarmusch filmim diyebilirim. 5 hikâyenin 5’i de mi mükemmel olur arkadaş? Los Angeles hikâyesinde Jarmusch gene Jarmusch’luğunu yapıp insana sahip olduklarının yetebileceğini hatırlatırken, New York bölümünde de Jarmusch gene Jarmusch’luğunu yapıyor ve gene birbirlerinden farklı kültürlere sahip olan iki insanın etkileşimini seyrediyoruz. Paris bölümü biraz duraklama noktası gibi olsa da, Rome bölümünde Roberto Benigni’nin monoloğu ile gülme krizi geçirirken, Helsinki bölümünde de şoförümüzün anlattığı açıklı hikâye ile içimiz burkuluyor. Gerçekten muazzam bir film ya Night on Earth. Böyle filmleri yapmıyorlar artık.
Neden böyle hissediyoruz peki? Nasıl bir bölümde katıla katıla güldürürken, öteki bölümde ağlatacak duruma getirebiliyor? Çünkü adamın filmleri samimi ve doğal. Fakat bu samimiyet ve doğallık bazı filmlerdeki duygu manipülasyonu için oluşturulan o vıcık vıcık samimiyet değil, en doğalından olanı. Dolayısıyla Jarmusch filmleri, Hollywood zehirlenmesi geçiren bünyelerimizde bir nevi panzehir etkisi yaratıyor.
Üzücü olan kısım ise nice insanın bu adamın filmlerinden bihaber olması.
Hocam video süperdi gereksiz atışmalara girmeyince izlemesi çok daha zevkli oluyor. Videolar arttıkça abone sayısı da yükselecektir endişelenmeyin.
42 yaşında bir sinefil olarak neler neler seyrettik. Ama bitince keşke seyretmemiş olsaydım dediğim film "Kutsal geyiğin ölümü" oldu. Belki de bu kadar etkili olduğu için iyi diyebiliriz ama ben kolay kolay bir daha Yorgos filmi seyretmem. İlker hocama katılıyorum.
"Yorgos Lanthimos yalancı."
İlker hoca sinemanın celal şengör'ü olma yolunda emin adımlarla gidiyor.
Yorgos'un filmleri ZIRVA
ben ikna oldum.
Kesinlikle sana katılmaktayım
oha 2 celal hoca harka bir olay
Yönetmenin "the lopster" filmini izledim ve gerçekten çok beğendim. Her şeyiyle alternatif bir dünya yaratmış. Filmde insanların neden mekanik konuştuğunu soruyarsaniz eğer, bu filmde başka bir dünya yaratıldığını fark etmemişsiniz demektir. Çünkü o dünyanın insanindan başka bir tavir, duygusallık ve hâliyle konuşma şekli beklenemez. Duygusal olarak zayıf tipler olmak zorundalar ve o insanlar da bu tavra ve dile sahip olabilirler. Viktoryen dönemini anlatan bir filmde, neden bu kadar ağdalı konuşuyorlar, neden böyle abartılı bir giyim kuşam var demek gibi bir şey sizinki. Her yönüyle tutarlı ve anlaşılır bir alternatif dünyayı başarıyla ortaya koymak çok cesurca, zor ve sinamaciysan anlamli bir şey. Bir filmde de başka da ne yaparsın ki zaten. Distopik filmler sevmiyor olabilirsiniz. Sonu yok demişsiniz, onu hiç anlamadım zaten. Sondan kastınız nedir gerçekten? Herkesi güvenli bir limana mı ulastirsin ya da Amerikan fimlerinde olduğu gibi 5 sene sonrasına kadar tüm karakterler ne olmuşu mu göstersin? Film gayet kurduğu dünyanın tutarlılığı içerisinde başlıyor ve bitiyor. Erkek karakter kadinla kalsa ne olur kalmasa ne olur, bunu gösterince bitmez film, hikâye bitince biter ve burda da hikaye bitiyor. Yönetmenin her filminde var bu kendi gerçekliği ve bu gerçekliğe uygun insan tipleri. Tüm filmleri the lopster kadar iyi değil ama önemi yok. Kurduğu dünyayı ince ince düşündüğü, her detayı bir biriyle tutarlı bir şekilde kurduğu belli ve bir de bunları çekmeyi başarması hayranlık verici. Daha ne olsun!?
bu oyunculuk metodu the lobster'a ve onun alternatif dünyasına özel değil yalnız. genel olarak tüm filmlerinde deadpan tekniği kullanıyor o yüzden bu tekniği filmin dünyasıyla bağdaştırmak pek de mantıklı olmuyor.
Yönetmenin üç filminin daha izledim. Haklısınız hemen hepsinde, lobster gibi, olmayan ama olması da mümkün bir dünya sunuluyor ve bu dünyanın insanı da böyle davranıyor. Hikâyelerin içindeki kişilerin bildiğimiz anlamda duygusal kırılganlıklar göstermemeleri ve takindiklari tavır çok normal diyorum. İnsanlar günümüzde böyle mi? Çoğunlukla değil... Yonetmenin gösterdiği dunyada böyle olabilirler mi? Bence evet. Zaten lobster de dahil filimlerini kıymetli kılan özelliklerden biri de bu diyordum. O atmosfer ancak o insanı yaratır yada barındırır. Burda da böyle bir şey kullanayım, değişik dursun diye yapılmamış. Distopik hikayelerin çoğunda, ya da en azından iyi olanları bu bütünlüğü yakalar. Hatta distopyaya bile gerek yok, kuşaklar arasında bile insan tavrı değişir ve biz hiç değişmeyen " bildiğimiz" model insanı ya da "oyunculuğu" arayamayiz. Ben neyi mantıksız bulduğumuzu anlayamadım ama anlatmaya çalıştığım şey bu minvaldeydi. Çünkü kullanılan oyunculuk modelini filme bağlamiyorum zaten, hikâye uygun olduğunu söylüyorum. Yönetmenin yöntemi sadece bu filmde kullanması gerekmez, hikâyeler bunlarsa böyle olması normaldir.
@@demetsengul288 Yönetmenin yansıtmaya çalıştığı dünya, içindeki insanların hareketleri mantıklı olmadığı takdirde ciddiye alınamaz bence çünkü filmlerin yapmaya çalıştığı şey aslında bizi kandırmak değil midir?
Kendi içinde kapalı bir sistem sunan, yani kendi paradigmasi olan şeye mantıksız demem ben. Alışılmadık bir şey sunuyorsaniz mantıksız gelebilir ama ben burda bir işleyen bir denklem görüyorum. Sinema bizi kandirmaz bence, ikna eder ya da benim anlayışıma göre diyim; olmayan ancak olması mümkün bir dünya sunar. Gerçi yorumda bir sarmala girmissiniz, mantıksız bulmuşsunuz ( neden böyle dediğiniz belli değil) ve sizi yeterince kandıramadigi için suclamissiniz. Hem sizin deyiminizle mantıklı hem de kandırsin (bence ikna etsin) diyorsaniz tutarlılık, bütünlük, detaylar... yukarıda da baya yazmışım yeterli değil mi?
Hocam xavier dolan ve filmleri üzerine de yorumlarınızı bekliyoruz✋🏻
gizem uygun özellikle anne
Lantimos'u beğenmeyen adam Xavier'i ergen filmleri çekiyor diye ciddiye almaz zaten :)
İlker hocam, amacınız bu değildi belki ama dinlemeyi öğrettiniz bana ciddi anlamda. Fikirlerin tamamen değişebileceğini, evrilebileceğini kabullenmiş bir kişi olarak başka birini dinlemekten bahsediyorum. Yok artık, gerçekten böyle mi düşünüyor diye izlemeye başladığım bir videoyu ne kadar haklıymış diye bitirdiğim çok zaman oldu. O videolardan sonra, hadi bakalım acaba bu konuda nasıl düşünüyor’a geçiş yaptım.Ve farkında olmadan benimsemişim bu davranışı özel hayatımda da, dinliyorum sonra ben anlatıyorum sonra herkes kendi düşüncesini geliştiriyo ama savaşmıyoruz, kimse kimseyi ikna etmeye çalışmıyor... Yeni farkettim bunu da söylemeden geçemedim, teşekkürler 🤟🏻
Hocam duygularıma tercüman olmuşsunuz.Birde şu saçma sapan müzik kullanımı ile ilgili bir iki cümle olsa tam olacaktı.
Vuhuu hoca bilgi veriyor
Formül bile verdi. Hoca çıldırmış olmalı :)
Hocam bu programları podcast olarak da koysanız mükemmel olur.
hocam ansiklopedi gibisiniz. hem de samimisinden! ciltleyip saklayasım var, o kadar kiymetlisiniz. teşekkürler dersleriniz icin
şahaneeeee seri yaaa daha sık olsa keşke
Safsatasavar'a gönderme yapmak istiyorum:
Çok keyifli, çok keyif aldım, çok keyifli dakikalar geçirdim🤔
İlker Bey'in söylediklerini gönül bağıyla dinlesem ve akıllıca bulsam da, tüm iyi niyetimi topladım, evdeki bir takım rafine üzüm sularından da yararlanarak ve Netflix'ten kolay ulaşılabilir olduğu için Lobster izlemeye başladım. Şu an film hâlâ devam ediyor, etmiyor da olabilir, bilemiyorum ama kesin olan bir şey var ki o da ben bile daraldım, yuh yani
Şu tatlılık abidesine nasıl harale gurele sallayabiliyorsunuz 😂😂😂
yıllar önce izlediğim bölümü poor things izledikten ve sinirim geçtikten sonra tekrar izledim. Filmi bize verilen sahnelerinden dolayı aylarca beklememe rağmen gerçek bir hayal kırıklığı yaşadım ve bu beklentinin üzerine çok sinirlendim. Gerçekten söylediğiniz gibi bir fikir var evet belli bir noktaya kadar katlandığımız şeyler de oldu fakat film o fikirden kopup sadece fantezilerde yaşamaya başlıyor. Karakterin gemide zihninin açılmaya başladığı yerde evet dedim işte büyük bir zihinsel süreç gelecek artık o fantazilere boğulmak zorunda kalmayacağız fakat daha da artarak devam etti. Evet oyunculuklar görseller kostümler çok güzeldi fakat o fikri bile sadece fantazi boyutunda görmüş olduk. Filme hizmet etmeyen birsürü gereksiz sahne izledik.
Hocam entel, cool ve artistik yapan sanatçılar hakkındaki yorumunuz harika. Kendinizi çok iyi ifade ettiniz. Sizi çok net anladım. Hep aklımdan geçen şeylerdi.
@@denemehesab4429 hadi canım, gerçekten mi? Artist sanatçı mı demek? Valla bravo.
Allah razı olsun sizden! Ben de bir sefer Revenant'ı sevmediğimi söylemiştim. Baya linç edilecektim az kaldı. Ben bu kadar güzel ifade edememiştim tabi kendimi o zaman. Şimdi anlatabilirim artık. Yani çalmak olarak değil de, genel fikri öğrendim. Çok iyi program.
Bir hikayenin tiyatroda mı sinemada mı daha iyi isleneceğini bir başka videonuzda anlatabilir misiniz ? Çok seviliyorsunuz Flu tv❤
haneke çok daha iyidir dediğin kısımda bi yakınlaştık seninle... tabii ki çok daha iyidir ama dogtooth ve lobster filmlerini de çiğnetemem. işleniş, fikir olarak muazzam. bu topluma gönderme vs işlerini geçtim ben izlerken bunları düşünmedim ben yeni doğan bir bebeğin kötülüğü kavrayışını izledim. o kanın tadını alması ve devamı çok iyiydi. kıyaslama yapılması gerekiyorsa elbette haneke ezer geçer ama yapılması gerekiyo mu? yio.
Hakketen değerli fikirleriniz için çok teşekkür ederim. İki gün önce Poor Things.i izleyib böyle filmmi olur dedikden sonra, yönetmeni ile ilgili araştırıb, sizin videonuzu izledim. Diğer filmleri işin ne söylemişsinizse sonuncu filmi için de geçerli. Bu defa filmine Oskar da verilirse hiç şaşırmam. İnsanların çoğu saçmalıkları sevmeye başlamış her halde.
Lanthimos'un bence de günümüz sinemasının en büyük ve başarılı üçkağıtçısı. Neden böyle düşündüğümü kısaca açıklamaya çalışayım. Videoda Roma'nın sözü geçmiş yine, ben de Roma videosunu yorum yazmış ve Roma'yı, çok genel bir bakışla, hatalarından, kusurlarından ötürü değil ama yüzeyselliğinden, ilgi çekici olmayı başaramayan ayrıntılarından ötürü kötü, silik bulduğumu yazmıştım; Lanthimos hakkında neden böyle düşündüğümü biraz da Roma'dan hareketle anlatmaya çalışacağım. Kendisinin dört filmini izledim, Dogtooth, Lobster, Sacred Deer ve The Favourite; ve Lanthimos'ta çok açık şekilde, seyircide derinlik algısı, dünyanın aslında göremedikleri şekilde tuhaf, tekinsiz ve ilginç olduğu yanılsaması yaratmak ve onları duygusal olarak sarsmak böylece etkilemek için (Bunları entelektüelleşmeye meraklı genç seyirciyi kandırmak için diye de okuyabilirsiniz) hiç tereddüt etmeden bayağılaşma, uyduruklaşma ve tahrik etme tavrı görüyorum.
Lanthimos, aşırı bayağılığını en çok törpülediği, ana akımla sanat sinemasının ortasında durmaya çalışıp iki tarafın da hakkını veremeyen son filmi The Favourite dışında (Çünkü Amerika'da böyle yıldızlarla ve bu yüksek bütçelerle Sacred Deer gibi filmler yapmayı sürdürmek çok mümkün değildir diye tahmin ediyorum), ki The Favourite derinlik açısından aynı Roma gibi yüzeysel ve ilgi çekici olmaktan uzak, ana akım sinema açısından bakarsak da sürükleyiciliği zayıf ve sıkıcı bir film bence, geri kalan üç filmiyle toy seyirciyi tavlamak için fazlasıyla bayağılaştı, uyduruklaştı, provakatifleşti.
Dünyanın taşrasından çıkıp merkezinde para, saygınlık ve ün arayan bu zeki Yunan'ı, filmleri beni gıcık etse de, anlamak zor değil, onu yargılamıyorum; içinde bulunduğu bağlam üzerine kafa yorup onu iyi kavradığını ve şu ana kadar istediği yönde başarılı olduğunu da teslim etmek zorundayız, ama henüz ben kendisinden kurnazlığı hariç bir vizyon ve parlaklık göremedim, filmlerini hiç beğenmedim, sevmedim, bana eziyet ettiler.
Bana, Lanthimos bundan sonra, son filmlerinin biçimsel dehasını hayranlıkla ilginç bulduğum ama filmleri pek beğenmediğim PT Anderson gibi, Hollywood içerisinde kendi sesini bularak filmler yapmaya çalışacak gibi geliyor. Açıkçası ben, ikisinden birini yapabileceğini kanıtlamış olsalar bile ticari sinemayla sanat sinemasının ortasında durmaya çalışan hemen hiçbir yönetmenden umutlu olmadığım gibi, henüz ne ticari sinemayı ne sanat sinemasını doğru dürüst yapabilmiş Lanthimos'tan hiç umutlu değilim, ama göreceğiz.
Dediklerinin söz konusu eserler adına açıklamalara zerresine katılmıyorum,ki buda normal bişey zev we vizyon meselesi...ikincisi ticari sanat filmi gibi yapılan eserleri katogorestirmekle ne kadar hatalı tespitler zemin hazirlandiginada unutulmasın! Bu genellemeyi çoğu insan işin otoriterleride dahil kendimde yapıyorum.sinrmada konu olarak bilim kurguya ,fanstastik hikayeleri garipsemedigimiz gibi böyle sosyal mesaj weren günlük hayattan hikayeler paylaşan doğma işleri sewenler we bu iş için emek uretenleri art niyetlerle yaklaşılması gerekir.
Lanthimos filmlerinin içi cidden bomboş. 1.5-2 saat boyunca insanı sıkıntıdan sıkıntıya sokuyor. Kendini sorguluyorsun. Ölmek bile istiyorsun. Mazoşist dostlarım için mükemmel bir fırsat. Ben de inanılmaz zevk alıyorum.
27 dakikada şu ana kadar ki bütün safsatalar uygulanmış başarılı bi video :D
Ağzınıza sağlık.
çok doğru
Çok doğru
Çok efsane bölüm olmuş.
Hocam şu film ve metafor ilişkisinin daha fazla irdelendiği bir video gelse çok iyi olur. Hem sinemanın ne olduğuna dair sizin bakış açınızdan dinleriz hem de biraz havada kalan bir konu oturmuş olur. Kubrick'in katmanlı sinemasını övüyorsunuz ancak diğerlerinin metaforlu -aslında bu da katmanlı demek olabilir yerine göre- sinemasının aslolan olmadığını söylüyor gibisiniz. Ayrıca sinemanın kuramsal incelemesi güzel bir konu. Teşekkürler şimdiden.
Şimdi izledikçe görüyorum sinema ve sese de girmişsiniz hocam nolur daha detaylı, derinde inen video gelsin kuramsal taraflar hakkında.
Ilker Hocam, narsisistik aile dinaminigini anlatir Dog Tooth. Çooook güzeldir. O tarifsiz beyin yikamasini olabilecek en güzel sekilde tarif etmis film. Yasamayan bilemez o yüzden de begenmemenizi çok dogal buldum. Sanslisiniz ;) Ah Ah!!!!
maalesef yine çok haklısınız. ama ben adamın yapaylığından çok zevk alıyorum, inanamamaktan hoşlanıyorum ve yeni filmini merakla bekliyorum. en iyi filmi the favourite
aynı zamanda kendi tarzına en uzak filmi de the favourite. bundan sonra hep bu kanaldan yürüsün yorgos abi
filmlerini çok zevk alarak izledim çok aklımda kalan filmler oldular
Krzysztof Kieślowski filmleri ile alakalı bir video yapabilirsiniz yorumlarınızı ve sohbetinizi beğeniyorum teşekkürler.
hocam gerçekten ülkede tanıdığım bu eleştiri işini en iyi yapanlardan birisisniz özellikle yalancı sevmiyorum sahtekar dedektörüyüm dediğiniz kısma kendimde katılıyorum yanlızca çok çok eleştiri aldığınız ve herkesin farklı fikre saldırdığı bir ortamda olduğumuz için birşey söylerken çok küçümseyerek söylüyorsunuz bunun savunma mekanizması olarak geliştirdiğini düşünüyorum
İlker hoca ne kadar doğru tespitler yapıyor , helal olsun.
oh oh 27 dk 2 haftada bir olsun isterse ama olsun hocam !
en beğendiniz filmler listesi gelsin lütfen
Her şeyi anlamlandırma çabasında olan sinemacıların başarısız olmasına şaşırmamak lazım.
Abi Yorgos Lanthimos hakkında, "adamın filmleri üzerine insanların okuma yapması kolay, o yüzden izleyeni kendine zeki hissettiriyor" desek mi?
Katılıyorum İlker bey... çok iyi bir gözlem gücünüz var..bu adamın filmleri bomboş bence de..
Hocam merhaba. Kanalınızı çok eğlenceli buluyor ve tüm yorumlarınızı takdirle takip ediyorum. İlerleyen günlerde benim için çok kıymetli iki yönetmen wong kar wai ve kim kiduk yorumlamanızı rica ederim naçizane:) Ellerinize emeklerinize sağlık, teşekkürler.
Kayıp abonelerin pesindeyim hocam gelip doneceklere bir şey yapmayacağım ama yakalananları bir odaya kapatıp eski bölümleri zorla izletecegim ozunuze dönün uleynnn
Ağzınıza sağlık hocam. Duygu ve düşüncelerime tercüman oldunuz.
Hocam veysi+yalın hocalı bir bölüm yapıp direk youtube tarzı platformları konuşsanız.
Hem toplumsal hem sınıfsal hem ekonomik yönden herkes bir şeyler katsa çok güzel olmaz mı?
Dipçe: Seyirciye istediğini verme.
Son filmini merak ediyorum. Simdi tüm bunlari düsunerek izleyecegim... 😊👏👏👏
Hocam merhabalar!! Yeni kanalınız hayırlı olsun öncelikle. Severek takip ediyorum sizleri. Acaba Haneke ile ilgili bir video gelir mi hocam?
İlker hocam revenant için kesinlikle aynı yorumu yaptığımda insanlardan öğretilmiş eleştiriler duydum. Teşekkür ederim hem fikir insanların olduğunu görmek.
Kutsal geyiğin ölümündeki izleyici yorumlarını okuyunca çok gülmüştüm. Bana sanki yönetmeni aklama çabası gibi geldi bunlar. Bazı yorumcular aslında hiçbir mesaj vermeyen filmlere belkide yönetmeninin dahi anlayamayacağı derin anlamlar katarak bu yorumları okuyan diğer izleyicileri de etkiliyorlar ve bunun sonucu olarak da izleyicilerde filmi savunma refleksi oluşuyor. Oysa ki herkes izlediği film için kendi gerçek görüşünü ortaya koymalı.
Bence tutmak isteyen filmler size tanıtım vermeli. Çünkü siz öyle bir beğenmiyorsunuz öyle bir eleştiriyorsunuz ki insanın izleyesi geliyor :D
Yenge kadroya katılmış hoşgeldiniz
Çekemeyen anten taksın.
-Yorgos Lanthimos
Hocam konuştukça içim ferahlıyor adeta hafifliyorum ne güzel yok etmişsiniz lanthimosu ağzınıza sağlık
Son vidyolarda lars von trier'in bahsi çok geçiyor şöyle güzel bir bölüm de ona mı patlatsanız son filmini de inceleyerekten
Sadece yönetmen ile sınırlı kalmayın. Oyuncular, yapımcılar, belki de daha da özele inerek bazı görüntü yönetmenleri de olabilir... çoğaltılabilir... Çok seviyoruz... :)
Al asayı eline saldır hocam, kanala abone olduk, arkandayız.
3 filmini izledim. Diğer 3 filmini de izleyeceğim. Ama adamdan nefret ettim. Peki neden mi izleyeceğim? Merak. Ayrıca ''nasıl Lanthimos olunur'' sorusunun da tarifi şu şekildedir:
- İyi oyuncular
- kötü senaryo
- gereksiz şeyleri gereksiz yerlerde kullanma (bknz: the favorite filmindeki fisheye saçmalığı)
- havada bir final
@@agsaclnn9896 çok bariz. Göze batıyor ve rahatsız ediyor bu filmde.
ilker hocam revenant filmine yorumunuzu hç beğenmedim gerçi bana beğendirmek zorundaymışsınız gibi .mükemmel fim bence her açıdan.size hayran biri olarak çok şaşırdım yorumunuza.
4:11 haklısınız hocam. Kim kıskanmıyor.
Ohh be şu Kutsal Geyiğin Ölümü nü ben mi anlamadim diyordum. Ve ve cok kötü bulmuştum sanattan alamadığım için üzülmüştüm
Fikirle sinema olmaz! Fikirsiz sinema hiç olmuyor.
Kesinlikle Cannes ve Oscar da bu işi bilmiyorlar. Büyük oyunu bozmuşsunuz hocam. Umarız en yakın zamanda kendi film festivaliniz olurda doğru filmler ödül alır Maşallah Hocam
İlker'e yüzde yüz katılıyorum. Az bile söylemiş, daha söylenecek, çok şey var. İlk dog tooth'u izledim, ardından Killing of a sacred deer ve son olarak lobster. Üçü de saçmalıktı. Ekstrem olmak için, farklı görünmek için, dikkat çekmek için yapılmış ama hiçbir şey anlatmayan filmler. Özellikle de Killing of a sacred deer tam bir faciaydı; sen git mitolojik bir efsaneyi modern zamana taşı, tanrısal varlıkların gücünü sıradan bir mahalle çocuğuna ver ve hiçbir açıklama yapma. Öğrenci yazsa bu senaryoyu, saçmalığından kuruldan geçmez.
Kendisi ile ilgili en iyi yorumu rahmetli Cünety Cebonoyan yazmıstı. 'Ne anlatıyon be adam, derdin ne minivalinde' Sosyal medyada (şayet var ise bir merak eden) arandığında rahatlıkla bulunabilir.
Hele Şükür reklam geldi. Yemin ediyorum para kazanmasını istediğim tek youtube kanalı.
Büyük saçmalıyorsunuz ama o kadar samimisiniz ki insan izlemeden duramıyor helal olsun.
''Yenilir yutulur bir tarafı yok. Tiyatro gibi bir şey aslında. Hiçbir gerçekçiliği yok.''
İlker Canikligil