Hiç bu kadar ağlamamıştı: Abdullah Yeğin, Bediüzzaman'ı anlatıyor

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 24 พ.ย. 2024

ความคิดเห็น • 37

  • @risaleinursakirdi5838
    @risaleinursakirdi5838 27 วันที่ผ่านมา

    Maşallhhh barekallah suphanalaahhh rabbimmm istikamet şehidi peygamberler zümresine katsın cumlemizi ınsallah 😢

  • @gultekinkagan240
    @gultekinkagan240 4 หลายเดือนก่อน +1

    Allah, Üstad Bediüzzaman ve tüm nur talebelerinden razı olsun.... Bizleri de onlara layık hizmette daim eylesin... Amin..

  • @mustafabozgeyik1943
    @mustafabozgeyik1943 4 หลายเดือนก่อน +4

    Nur içerisinde yatasınız Muhterem Üstadım ve Ağabeylerim...

  • @Cihan-s3d
    @Cihan-s3d 4 หลายเดือนก่อน

    Maşaallah.çok etkilendim. Allah razı olsun.

  • @serifdogan4803
    @serifdogan4803 4 หลายเดือนก่อน +8

    Rabbim gani gani rahmet eylesin cennet te beraber eylesin amin yıl 1981 de Diyarbakır da yazmaya devam edin şehit sevabı olduğunu söyledi

  • @NurdanDurum
    @NurdanDurum 4 หลายเดือนก่อน +1

    Allah rahmet eylesin mekânı cennet olsun inşaallah ❤

  • @vehbikaya1727
    @vehbikaya1727 4 หลายเดือนก่อน +1

    Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun işte nurtalebesi

  • @necaittinparladogmus6852
    @necaittinparladogmus6852 4 หลายเดือนก่อน

    Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun peygamberimize komşu olsun cennette Allah ın cemaliyle müşerref olsun inşallah cennette kavuşuruz .Abdullah hocam ne zaman rahmeti Rahmana kavuşmuş

  • @turgutduman2196
    @turgutduman2196 4 หลายเดือนก่อน +1

    Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşaallah

  • @AbdAbd-rm6el
    @AbdAbd-rm6el 4 หลายเดือนก่อน +2

    Mâşâallâh barekallâh hizmetiniz daim olsun.

  • @AiMhamed
    @AiMhamed 4 หลายเดือนก่อน +4

    Mekamıncennetolsun,Abdullahhocam

  • @9alkan3
    @9alkan3 4 หลายเดือนก่อน +4

    Allah razı olsun

  • @ismailkeles9585
    @ismailkeles9585 4 หลายเดือนก่อน +1

    İnnalillah ve innaileyhi raciun 🤲🤲☝️☝️🌹🌹

  • @halildemir6576
    @halildemir6576 4 หลายเดือนก่อน +3

    انا لله وانا اليه راجعون ❤❤❤

  • @TurhanAlitkan
    @TurhanAlitkan 4 หลายเดือนก่อน +1

    Allah razı olsun mekanı cennet olsun 🤲🏿🤲🏿🤲🏿☝🏿

  • @AbdAbd-rm6el
    @AbdAbd-rm6el 4 หลายเดือนก่อน +3

    Allâh rahmet eylesin şefaatlerine mazhar eylesin.

  • @hasansonmez1807
    @hasansonmez1807 4 หลายเดือนก่อน

    Allah cc ğanî ğanî rahmet eylesin mekanı cennet olsun

  • @halildemir6576
    @halildemir6576 4 หลายเดือนก่อน +2

    اسلام عليكم ورحمة الله وبركاته ياحبيبي الله يسعدك ويوفقك ويحفظك يارب العالمين وإياكم أجمعين مرحبا بك يا قلبي انا بنام الحين انا لله بخير دامك بخير وعافية الحمدلله تمام والله يا ابو عبدالله انت من كل شر ظالمين اللهم حفظ شراظلمن الله وبرك الله استاذ سعيد نرسين رحمته الله عليه وآله وصحبه أجمعين الأامن أستاذ

  • @kemalalkan7762
    @kemalalkan7762 4 หลายเดือนก่อน

    Cenab-ı Hak binler rahmet eylesin inşaallah amin

  • @Mehmet-dk6jz
    @Mehmet-dk6jz 4 หลายเดือนก่อน +2

    Teşekkürler.

  • @receparik
    @receparik 4 หลายเดือนก่อน +1

    🤲🤲🤲

  • @selimyldz13
    @selimyldz13 4 หลายเดือนก่อน

  • @fatihzeyrek2527
    @fatihzeyrek2527 4 หลายเดือนก่อน +4

    Risale Akademi sayfası hazırlayanlarına sözüm:
    Risale-i Nurları sahiplenipte ben Nurcuların lideriyim diyen Mason kim?
    İlk defa duyuyorum hiç böyle birşey duymamıştım.Sizin bir bilginiz var mı?

    • @leventulker2133
      @leventulker2133 4 หลายเดือนก่อน

      Sanırım pensilivanyadaki.yoksa bediüzzaman zaten ilk Kuranı tefsir eden kişi bildiğim kadarıyla.bide Nurculuk ayrı Nur talebeliği ayrı die biliyorum.herkes Nurcu şuan 😅

    • @9alkan3
      @9alkan3 2 หลายเดือนก่อน

      ​@@leventulker2133iftira atmak ne demek olduğunu biliyormusun Pensilvalya daki diyerek binlerce kişinin günahı alıyorsun hesap gününde hesabını verebilecekmisin

    • @cemiluysal3581
      @cemiluysal3581 10 วันที่ผ่านมา

      Levent bey bugibi meseleler sanırım veya bence gibi tahminlerle birilerine gönderme yapılamaz. Abdullah ağabey bu konuda birşey söylemiş ise , bilen birisi varsa yazsın bizde bilelim. Tahmin yürütmek olmaz.

  • @abdulkadirozdemir1571
    @abdulkadirozdemir1571 4 หลายเดือนก่อน

    ARO

  • @enginkusak7095
    @enginkusak7095 4 หลายเดือนก่อน

    Okumuyoruz arkadaşlar okumuyoruz. Ha herkes katıksız inandığı bir şeyler okuyor ama allah'ın kelamı olan Kuran'ı okumuyoruz. Sehpada çokça risale ama bir tane bir tane Kuran olmayan bir sohbette "neden kuran yok" diye sorduğumda "bunların hepsi Kuran'ı anlatıyor" mealinde bir cevap almıştım.
    Çok şey var ama bir tane ve basit bir örnek üzerinden öyle olmadığını anlatmak isterim. Kuran'da Azrail diye bir melek adı yoktur, hadislerde de yoktur. Said Nursi'nin yazmadığı yazdırıldığı iddia edilen kitaplar zincirinde Allah "melekül mevt", "elçilerim" şeklinde adlandırdığı meleğe yazdırdığı kitapta hiç "Azrail" der mi?
    Said Nursi mealen bir kitabında Azrail tektir ve her an her yerde olarak istediği kadar can alır şeklinde bir açıklamada bulunuyor. Ben de Kuran okumadığım dönemde böyle sanır böyle derdim. Hal bu ki Kuran okuyunca gördüm, Azrail diye uydurduğunuz ölüm meleği tek değilmiş. Said Nursi Kuranın tamamını okumamış arkadaşlar, okumuş olsa ne Azrail derdi ne de Azrail tek terdi.
    Ha şimdi bu taklidi din size bu yanlışa da bir yanıt bulduracaktır. Onca okumuşluk, onca kitap, onca birikim bir çırpıda kenara atılamaz.
    Not olarak Tevrat'da geçmeyen kabalada geçen bir melek var adı Azriel. Kanaatim o dur k, bir Müslüman görünümlü münafık Yahudi bu ismi bize monte etmiştir.

    • @ercandemir2103
      @ercandemir2103 หลายเดือนก่อน

      kardeş sen de kuran okumuyorsun ki. okuduğun insan kelamıdır. meal insan kelamıdır. kuranın değil :) sen ekndinle çelişiyorsun

    • @enesHolmess
      @enesHolmess 19 วันที่ผ่านมา +1

      İKİNCİ MESELE OLAN İKİNCİ RİSALE
      Hazret-i Musa aleyhisselâm, Hazret-i Azrail aleyhisselâmın gözüne tokat vurmuş, ilâ âhir mealindeki hadîse dair ehemmiyetli bir münakaşayı kaldırmak ve halletmek için yazılmıştır.
      Eğirdir'de bir münakaşa-i ilmiye işittim. O münakaşa, hususan şu zamanda yanlıştır. Hattâ münakaşayı bilmiyordum. Benden de sual edildi. Muteber bir kitapta, hadîs-i Şeyheyn'in ittifakına alâmet olan ق işaretiyle bir hadîs bana gösterildi. "Hadîs midir, değil midir?" sual edildi.
      Ben dedim: Böyle muteber bir kitapta, Şeyheyn hadîsinin ittifakına hükmeden bir zata itimat etmek lâzım; demek hadîstir. Fakat hadîsin, Kur'an gibi bazı müteşabihatı var. Ancak havas onların manalarını bulabilir. Şu hadîsin zahiri dahi müşkülat-ı hadîsin müteşabihat kısmından olmak ihtimali var, dedim. Eğer bilseydim medar-ı münakaşa olmuş, öyle kısa değil belki böyle cevap verecektim:
      Evvela: Bu çeşit mesaili münakaşa etmenin birinci şartı; insaf ile hakkı bulmak niyetiyle, inatsız bir surette, ehil olanların mabeyninde, sû-i telakkiye sebep olmadan müzakeresi caiz olabilir.
      O müzakere hak için olduğuna delil şudur ki: Eğer hak, muarızın elinde zahir olsa müteessir olmasın, belki memnun olsun çünkü bilmediği şeyi öğrendi. Eğer kendi elinde zahir olsa fazla bir şey öğrenmedi, belki gurura düşmek ihtimali var.
      Sâniyen: Sebeb-i münakaşa, eğer hadîs ise hadîsin meratibini ve vahy-i zımnînin derecatını ve tekellümat-ı Nebeviyenin aksamını bilmek lâzım. Avam içinde müşkülat-ı hadîsiyeyi münakaşa etmek, izhar-ı fazl suretinde avukat gibi kendi sözünü doğru göstermek ve enaniyetini, hakka ve insafa tercih etmek suretinde deliller aramak caiz değildir.
      Madem şu mesele açılmış, medar-ı münakaşa edilmiş, bîçare avam-ı nâsın zihninde sû-i tesir ediyor. Çünkü şu gibi müteşabih hadîsleri aklına sığıştıramadığı için; eğer inkâr etse dehşetli bir kapı açar, yani küçücük aklına sığışmayan kat'î hadîsleri dahi inkâra yol açar. Eğer zahir-i hadîsin manasını tutarak öyle kabul edip neşretse ehl-i dalaletin itirazatına ve "Hurafattır." demelerine yol açar.
      Madem bu müteşabih hadîse lüzumsuz ve zararlı bir tarzda nazar-ı dikkat celbedilmiş ve bu çeşit hadîsler çok vârid olmuş, elbette şüpheleri izale edecek bir hakikati beyan etmek lâzım gelir. Şu hadîs kat'î olsun veya olmasın, o hakikati zikretmek gerektir.
      İşte yazdığımız risalelerde, ezcümle Yirmi Dördüncü Söz'ün Üçüncü Dal'ında On İki Asıl ile ve Dördüncü Dal'ında ve On Dokuzuncu Mektup'un vahyin taksimatına dair mukaddimesindeki bir esasında tafsilata iktifaen, burada icmalen o hakikate bir işaret ederiz. Şöyle ki:
      Melaike, insan gibi bir surete inhisar etmez; müşahhas iken, bir küllî hükmündedir. Hazret-i Azrail aleyhisselâm, kabz-ı ervaha müekkel olan melaikelerin nâzırıdır.
      "Her ölünün ruhunu, Hazret-i Azrail aleyhisselâm mı bizzat kabzediyor? Yoksa aveneleri mi kabzediyorlar?" Bu hususta üç meslek var:
      Birinci Meslek: Azrail aleyhisselâm, herkesin ruhunu kabzeder. Bir iş bir işe mani olmaz, çünkü nuranidir. Nurani bir şey, hadsiz âyineler vasıtasıyla hadsiz yerlerde bizzat bulunabilir ve temessül eder. Nuraninin temessülatı, o nurani zatın hâssasına mâliktir; onun aynı sayılır, gayrı değildir. Güneşin âyinelerdeki misalleri, güneşin ziya ve hararetini gösterdiği gibi; melaike gibi ruhanîlerin dahi âlem-i misalin ayrı ayrı âyinelerinde misalleri onların aynılarıdır, hâssalarını gösterirler. Fakat âyinelerin kabiliyetine göre temessül ediyorlar.
      Nasıl ki Hazret-i Cebrail aleyhisselâm, bir vakitte Dıhye suretinde sahabeler içinde göründüğü dakikada, binler yerde başka suretlerde ve arş-ı a'zam önünde, şarktan garba kadar geniş ve muhteşem kanatlarıyla secde ediyordu. Her yerde, o yerin kabiliyetine göre temessülü varmış; bir anda binler yerde bulunuyormuş.
      İşte şu mesleğe göre; kabz-ı ruh vaktinde, insanın âyinesine temessül eden melekü'l-mevtin insanî ve cüz'î bir misali, Hazret-i Musa aleyhisselâm gibi bir ulü'l-azm ve celalli ve hiddetli bir zatın tokadına maruz olmak ve o misalî melekü'l-mevtin libası hükmündeki suret-i misaliyesindeki gözünü çıkarmak; ne muhaldir ne fevkalâdedir ne de gayr-ı makuldür.
      İkinci Meslek odur ki: Hazret-i Cebrail, Mikâil, Azrail gibi melaike-i izam, birer nâzır-ı umumî hükmünde; kendi nevilerinden ve kendilerine benzer küçük tarzda aveneleri vardır. Ve o muavinler, enva-ı mahlukata göre ayrı ayrıdırlar. Sulehanın {(Hâşiye): Bizde "Seyda" lakabıyla meşhur bir veliyy-i azîm, sekeratta iken, ervah-ı evliyanın kabzına müekkel melekü'l-mevt gelmiş. Seyda bağırarak demiş ki: "Ben talebe-i ulûmu çok sevdiğim için talebe-i ulûmun kabz-ı ervahına müekkel mahsus taife ruhumu kabzetsin!" diye dergâh-ı İlahiyeye rica etmiş. Yanında oturanlar bu vak'aya şahit olmuşlar.} ervahını kabzeden başkadır; ehl-i şakavetin ervahını kabzeden yine başkadır. Nasıl ki وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا ٭ وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا âyeti işaret ediyor ki: "Kabz-ı ervah eden, taife taifedir."
      Bu mesleğe göre; Hazret-i Musa aleyhisselâm, Hazret-i Azrail aleyhisselâma değil belki Azrail'in bir avenesinin misalî cesedine, fıtrî celaletine ve hulkî celadetine ve Cenab-ı Hakk'ın yanında nazdar olmasına binaen, ona bir tokat aşk etmek gayet makuldür.
      {(Hâşiye): Hattâ memleketimizde gayet cesur bir adam, sekerat vaktinde melekü'l-mevti görmüş. Demiş: "Beni yatak içinde yakalıyorsun!" Kalkmış atına binmiş, kılıncını eline almış, ona meydan okumuş. Merdane, at üstünde vefat etmiş.}
      Üçüncü Meslek: Yirmi Dokuzuncu Söz'ün Dördüncü Esas'ında beyan edildiği gibi ve ehadîs-i şerifenin delâlet ettiği üzere: "Bazı melaikeler var ki kırk bin başı var. Her başında, kırk bin dili var. (Demek, seksenbin gözü dahi var.) Her bir dilde, kırk bin tesbihat var." Evet, madem melaikeler âlem-i şehadetin envaına göre müekkeldirler; âlem-i ervahta o envaın tesbihatlarını temsil ediyorlar, elbette öyle olmak lâzım gelir. Çünkü mesela, küre-i arz bir mahluktur, Cenab-ı Hakk'ı tesbih ediyor. Değil kırk bin, belki yüz binler baş hükmünde envaları var. Her nev'in, yüz binler dil hükmünde efradları var ve hâkeza... Demek küre-i arza müekkel meleğin kırk bin, belki yüz binler başı olmalı. Ve her başında da yüz binler dil olmalı ve hâkeza...
      İşte bu mesleğe binaen, Hazret-i Azrail aleyhisselâmın her ferde müteveccih bir yüzü ve bakar bir gözü vardır. Hazret-i Musa aleyhisselâmın Hazret-i Azrail aleyhisselâma tokat vurması, hâşâ Azrail aleyhisselâmın mahiyet-i asliyesine ve şekl-i hakikisine değil ve bir tahkir değil ve adem-i kabul değil; belki vazife-i risaletin daha devamını ve bekasını arzu ettiği için kendi eceline dikkat eden ve hizmetine set çekmek isteyen bir göze şamar vurmuş ve vurur...
      اَللّٰهُ اَعْلَمُ بِالصَّوَابِ ٭ لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ ٭ قُلْ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ
      هُوَ الَّذ۪ٓى اَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ اٰيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ اُمُّ الْكِتَابِ وَاُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ ف۪ى قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَٓاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَٓاءَ تَاْو۪يلِه۪ وَمَا يَعْلَمُ تَاْو۪يلَهُٓ اِلَّا اللّٰهُ وَالرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ يَقُولُونَ اٰمَنَّا بِه۪ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبّنِاَ وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُولُوا الْاَلْبَابِ
      ***
      Mektubat[Y] - 384

    • @enesHolmess
      @enesHolmess 19 วันที่ผ่านมา +1

      İKİNCİ MESELE OLAN İKİNCİ RİSALE
      Hazret-i Musa aleyhisselâm, Hazret-i Azrail aleyhisselâmın gözüne tokat vurmuş, ilâ âhir mealindeki hadîse dair ehemmiyetli bir münakaşayı kaldırmak ve halletmek için yazılmıştır.
      Eğirdir'de bir münakaşa-i ilmiye işittim. O münakaşa, hususan şu zamanda yanlıştır. Hattâ münakaşayı bilmiyordum. Benden de sual edildi. Muteber bir kitapta, hadîs-i Şeyheyn'in ittifakına alâmet olan ق işaretiyle bir hadîs bana gösterildi. "Hadîs midir, değil midir?" sual edildi.
      Ben dedim: Böyle muteber bir kitapta, Şeyheyn hadîsinin ittifakına hükmeden bir zata itimat etmek lâzım; demek hadîstir. Fakat hadîsin, Kur'an gibi bazı müteşabihatı var. Ancak havas onların manalarını bulabilir. Şu hadîsin zahiri dahi müşkülat-ı hadîsin müteşabihat kısmından olmak ihtimali var, dedim. Eğer bilseydim medar-ı münakaşa olmuş, öyle kısa değil belki böyle cevap verecektim:
      Evvela: Bu çeşit mesaili münakaşa etmenin birinci şartı; insaf ile hakkı bulmak niyetiyle, inatsız bir surette, ehil olanların mabeyninde, sû-i telakkiye sebep olmadan müzakeresi caiz olabilir.
      O müzakere hak için olduğuna delil şudur ki: Eğer hak, muarızın elinde zahir olsa müteessir olmasın, belki memnun olsun çünkü bilmediği şeyi öğrendi. Eğer kendi elinde zahir olsa fazla bir şey öğrenmedi, belki gurura düşmek ihtimali var.
      Sâniyen: Sebeb-i münakaşa, eğer hadîs ise hadîsin meratibini ve vahy-i zımnînin derecatını ve tekellümat-ı Nebeviyenin aksamını bilmek lâzım. Avam içinde müşkülat-ı hadîsiyeyi münakaşa etmek, izhar-ı fazl suretinde avukat gibi kendi sözünü doğru göstermek ve enaniyetini, hakka ve insafa tercih etmek suretinde deliller aramak caiz değildir.
      Madem şu mesele açılmış, medar-ı münakaşa edilmiş, bîçare avam-ı nâsın zihninde sû-i tesir ediyor. Çünkü şu gibi müteşabih hadîsleri aklına sığıştıramadığı için; eğer inkâr etse dehşetli bir kapı açar, yani küçücük aklına sığışmayan kat'î hadîsleri dahi inkâra yol açar. Eğer zahir-i hadîsin manasını tutarak öyle kabul edip neşretse ehl-i dalaletin itirazatına ve "Hurafattır." demelerine yol açar.
      Madem bu müteşabih hadîse lüzumsuz ve zararlı bir tarzda nazar-ı dikkat celbedilmiş ve bu çeşit hadîsler çok vârid olmuş, elbette şüpheleri izale edecek bir hakikati beyan etmek lâzım gelir. Şu hadîs kat'î olsun veya olmasın, o hakikati zikretmek gerektir.
      İşte yazdığımız risalelerde, ezcümle Yirmi Dördüncü Söz'ün Üçüncü Dal'ında On İki Asıl ile ve Dördüncü Dal'ında ve On Dokuzuncu Mektup'un vahyin taksimatına dair mukaddimesindeki bir esasında tafsilata iktifaen, burada icmalen o hakikate bir işaret ederiz. Şöyle ki:
      Melaike, insan gibi bir surete inhisar etmez; müşahhas iken, bir küllî hükmündedir. Hazret-i Azrail aleyhisselâm, kabz-ı ervaha müekkel olan melaikelerin nâzırıdır.
      "Her ölünün ruhunu, Hazret-i Azrail aleyhisselâm mı bizzat kabzediyor? Yoksa aveneleri mi kabzediyorlar?" Bu hususta üç meslek var:
      Birinci Meslek: Azrail aleyhisselâm, herkesin ruhunu kabzeder. Bir iş bir işe mani olmaz, çünkü nuranidir. Nurani bir şey, hadsiz âyineler vasıtasıyla hadsiz yerlerde bizzat bulunabilir ve temessül eder. Nuraninin temessülatı, o nurani zatın hâssasına mâliktir; onun aynı sayılır, gayrı değildir. Güneşin âyinelerdeki misalleri, güneşin ziya ve hararetini gösterdiği gibi; melaike gibi ruhanîlerin dahi âlem-i misalin ayrı ayrı âyinelerinde misalleri onların aynılarıdır, hâssalarını gösterirler. Fakat âyinelerin kabiliyetine göre temessül ediyorlar.
      Nasıl ki Hazret-i Cebrail aleyhisselâm, bir vakitte Dıhye suretinde sahabeler içinde göründüğü dakikada, binler yerde başka suretlerde ve arş-ı a'zam önünde, şarktan garba kadar geniş ve muhteşem kanatlarıyla secde ediyordu. Her yerde, o yerin kabiliyetine göre temessülü varmış; bir anda binler yerde bulunuyormuş.
      İşte şu mesleğe göre; kabz-ı ruh vaktinde, insanın âyinesine temessül eden melekü'l-mevtin insanî ve cüz'î bir misali, Hazret-i Musa aleyhisselâm gibi bir ulü'l-azm ve celalli ve hiddetli bir zatın tokadına maruz olmak ve o misalî melekü'l-mevtin libası hükmündeki suret-i misaliyesindeki gözünü çıkarmak; ne muhaldir ne fevkalâdedir ne de gayr-ı makuldür.
      İkinci Meslek odur ki: Hazret-i Cebrail, Mikâil, Azrail gibi melaike-i izam, birer nâzır-ı umumî hükmünde; kendi nevilerinden ve kendilerine benzer küçük tarzda aveneleri vardır. Ve o muavinler, enva-ı mahlukata göre ayrı ayrıdırlar. Sulehanın {(Hâşiye): Bizde "Seyda" lakabıyla meşhur bir veliyy-i azîm, sekeratta iken, ervah-ı evliyanın kabzına müekkel melekü'l-mevt gelmiş. Seyda bağırarak demiş ki: "Ben talebe-i ulûmu çok sevdiğim için talebe-i ulûmun kabz-ı ervahına müekkel mahsus taife ruhumu kabzetsin!" diye dergâh-ı İlahiyeye rica etmiş. Yanında oturanlar bu vak'aya şahit olmuşlar.} ervahını kabzeden başkadır; ehl-i şakavetin ervahını kabzeden yine başkadır. Nasıl ki وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا ٭ وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا âyeti işaret ediyor ki: "Kabz-ı ervah eden, taife taifedir."
      Bu mesleğe göre; Hazret-i Musa aleyhisselâm, Hazret-i Azrail aleyhisselâma değil belki Azrail'in bir avenesinin misalî cesedine, fıtrî celaletine ve hulkî celadetine ve Cenab-ı Hakk'ın yanında nazdar olmasına binaen, ona bir tokat aşk etmek gayet makuldür.
      {(Hâşiye): Hattâ memleketimizde gayet cesur bir adam, sekerat vaktinde melekü'l-mevti görmüş. Demiş: "Beni yatak içinde yakalıyorsun!" Kalkmış atına binmiş, kılıncını eline almış, ona meydan okumuş. Merdane, at üstünde vefat etmiş.}
      Üçüncü Meslek: Yirmi Dokuzuncu Söz'ün Dördüncü Esas'ında beyan edildiği gibi ve ehadîs-i şerifenin delâlet ettiği üzere: "Bazı melaikeler var ki kırk bin başı var. Her başında, kırk bin dili var. (Demek, seksenbin gözü dahi var.) Her bir dilde, kırk bin tesbihat var." Evet, madem melaikeler âlem-i şehadetin envaına göre müekkeldirler; âlem-i ervahta o envaın tesbihatlarını temsil ediyorlar, elbette öyle olmak lâzım gelir. Çünkü mesela, küre-i arz bir mahluktur, Cenab-ı Hakk'ı tesbih ediyor. Değil kırk bin, belki yüz binler baş hükmünde envaları var. Her nev'in, yüz binler dil hükmünde efradları var ve hâkeza... Demek küre-i arza müekkel meleğin kırk bin, belki yüz binler başı olmalı. Ve her başında da yüz binler dil olmalı ve hâkeza...
      İşte bu mesleğe binaen, Hazret-i Azrail aleyhisselâmın her ferde müteveccih bir yüzü ve bakar bir gözü vardır. Hazret-i Musa aleyhisselâmın Hazret-i Azrail aleyhisselâma tokat vurması, hâşâ Azrail aleyhisselâmın mahiyet-i asliyesine ve şekl-i hakikisine değil ve bir tahkir değil ve adem-i kabul değil; belki vazife-i risaletin daha devamını ve bekasını arzu ettiği için kendi eceline dikkat eden ve hizmetine set çekmek isteyen bir göze şamar vurmuş ve vurur...
      اَللّٰهُ اَعْلَمُ بِالصَّوَابِ ٭ لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ ٭ قُلْ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ
      هُوَ الَّذ۪ٓى اَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ اٰيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ اُمُّ الْكِتَابِ وَاُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ ف۪ى قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَٓاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَٓاءَ تَاْو۪يلِه۪ وَمَا يَعْلَمُ تَاْو۪يلَهُٓ اِلَّا اللّٰهُ وَالرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ يَقُولُونَ اٰمَنَّا بِه۪ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبّنِاَ وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُولُوا الْاَلْبَابِ
      ***
      Mektubat[Y] - 384

  • @sonerhanbudak6501
    @sonerhanbudak6501 4 หลายเดือนก่อน

    Allah ebeden razı olsun