Kayıt esnasında doğru ifade edememişim, dediğiniz gibi Danimarka'da sosyalist parti iktidarı var. Aşırı sağ iktidarı derken ideolojik dominasyonu kast ediyorum. 2000'lerden beri göçmen karşıtı siyaseti güçlü bir şekilde kullanan sağ partiler 2015 seçimlerine kadar güçlü bir etki kazandılar. Sosyal demokrat parti de stratejik bir manevra olarak bu diskuru benimsedi. Yani 2019 yılından itibaren hem merkez sol partiler hem de merkez sağ partiler göçmen karşıtlığı konusunda anlaştılar. Böylece güçlü bir ideolojik dominasyon sağlanmış oldu. Danimarka'da sol-sağ ayrımının politika farklılığı kamu harcamaları üzerinden dönüyor sadece, Fransa'daysa örneğin göçmenlik, AB, kamu harcamaları.
Gönüllü gönderme diye bir şeyin olmadığı fikrine kesinlikle katılıyorum. Savaştan, karışıklıktan ve yoksulluktan kaçıp gelmiş ve kendine iyi kötü bir 'düzen' kurmuş hiçbir göçmen tekrar karışıklığa ve belirsizliğe kendi isteği ile dönmez diye düşünüyorum. Çok güzel bir tartışma olmuş yine, her birinizin emeğine sağlık.
İsveç ve Norveç göçmenleri en iyi entegre eden ülke olarak bilinirdi fakat, ikisi de çok başarısız oldu çünkü ortadoğudan gelen sığınmacılar gittikleri yerlere kültürlerini götürüyor ve sıkı sıkıya bağlılar bu hafta twitterda bir ortadoğulu çiftle röportaj yapıyorlar adamın kadına karşı davranışını değiştirmesi gerektiğini söylüyorlar ama adam hiçbir şekilde tavrını değiştirmiyor anlamak istemiyordu. Bu yüzden entegrasyon olayında avrupanın bu iki ülkesi bile patlamışken bizden nasıl entegrasyonun doğru olmasını kabul etmemizi beklerler bunu anlamak imkansız
Ömer'in normalden daha fazla sustuğu videolar beni tatmin etmiyor hshshs Ben bu sessizliği konuşsa filtrelemek zorunda kaldıkları yerlere giricek diye yorumladım. O sessizliğin altında çok şey yatıyordu.
Bu sığınmacı ve kaçkın takımı bu ülkeden defolmadan sorun filan çözülmez.... Bu işin sonunda ülke kaçınılmaz bir iç savaşa girecek ve toprak kaybıyla karşı karşıya kalmamız çok muhtemel...
Yine akıl dolu bı bölüm olmuş.Gundemin gazından uzak en mantıklı yollar ve geçmişteki örnekler üzerinden on numara çıkarımlar ve tahminller vardı.Ömer in potansiyelini Yaşar reisle daha çok farkına vardık.Her iki taraf da işine derinlemesine hazırlanıp kamera karşısına geçiyor e haliyle video sonunda genelde tüm sorular cevaplanmış oluyor Yaşar reis harbi bomba transfermis hakkını vereyim ateş ölçer çok başarılı bı seri haline geldi.Tesekkurler 49W
Önemli bir nokta daha var kavramlar hakkında çok iyi olmuş belirttiğiniz. Geçiçi koruma statüsündeki sığınmacılar onlar. Ben göç idaresi genel müdürlüğünde staj yaptım, orada çalışanlar bile karıştırıyordu doğal olarak kavramları. Ve 2 3 milyon sığınmacı olduğuna inanmadığımı söylemiştim oradaki biri de sen onu 2 ile çarp en az demişti :D Kayıt dışı çok fazla gelen var ve belli bir süre sonra şey yapıldığını söylemişti başka biri ben buna vatandaşlığı versem de gelecek vermesem de en azından vereyim de takip edeyim diye düşünülüyormuş. Orada çalışan birisi mesela bu bir hak ve onlar da doğal olarak kullanıyorlar demişti ama bizim de sorgulamamız gerekiyor bence verilen bu hakları ve olması gereken sınırları. Biraz ortada bir konu gerçekten doğru bile olsa herhangi bir söylediğiniz karşısında faşist veya ırkçı olarak damgalanabilirsiniz :D Biraz gerçekçi yaklaşmak lazım, devlet duygusallıkla yönetilmez. Özellikle sığınmacılarla birlikte yaşamayan, o zor iki ayrı kültür arasında bulunmayan insanların hoşgörü lafları da aşırı komik. Ben öyle bir yerde yaşamıyorum o yüzden sığınmacılarla birlikte kötü şartlar altında kalan ya da onlardan zarar görmüş insanlara yhaaa biraz hoşgörü kardeşlik vs lafları sinir bozucu. Davulun sesi uzaktan hoş geliyor gercekten.
Konunun kültürel çatışma boyutuna fazla değinilmemiş. Toplumların birbirlerini ötekileştirmesinin en büyük nedeni kültürleridir. Örneğin biz olağanüstü bir şekilde Ortadoğu ülkelerinden birine göç etmek zorunda kalsak muhtemelen sosyal yaşamımızdaki farklılıklardan dolayı hor görüleceğiz. Bu anlamda iki farklı kültürün birbiriyle entegre olması 11 değil belki 60-70 yılda ve 2-3 jenerasyon sonra olabilir. 1990 ve özellikle 2000 jenerasyonu bu entegrasyonu kabul etmeme hakkına sahiptir zannımca. Olayın insani boyutu konusunda sığınmacıların kalmasını savunmak yerine soruna dair derinlemesine çözümler (dünyadaki savaş,ekonomik sorunlar vs.) üretilmesinin daha doğru ve "insanca" olacağı düşüncesindeyim. :)
Haklısınız kültürel bir çatışma kaçınılmaz. Bu durum için Devlet Planlama Teşkilatı ne yapıyor ? Belki krizi fırsata çevirip vicdan temelli yeni bir Anayasa yeni bir söylem üretilebilir
Uzerinden bir yil gecmis ama yazmadan edemedim. Oncelikle almanyadaki turklere bakin, kac nesil gecmis ne kadar entegre olabilmisler? Eger bir topluluk kendi komunitesini yaratabiliyosa, cocuklar gidip kendi toplumlarindan birileriyle evleniyosa o grup entegre olamaz kardesim. O yuzden belli bir gruptan gocmen sayisi sinirli olmali. Insan onuruna aykiri olabilir ama entegrasyon esittir asimilasyon. Gocmenin torunlari kendi dilini konusamiyo olmali. Baska turlu yasal/multeci fark etmez gocmen bi ulke icin risktir
Ömer&Yaşar yine güzel tartışma, emeğinize sağlık... Ömer senin ayrıca ağzına sağlık:) çok realistik yorumlar yaptın, söylediklerinin eksiği var fazlası yok. Avrupayı bilen, biraz Avrupada yaşayan bu işlerin böyle olduğunu bilir zaten. Ben de önceden bu konuda fazla humanist, insalcıl yaklaşıyordum Yaşar gibi. Savaştan gelen bir kaç aileye, çocuklara zamanında bazı yardımlarda bulunuyordum bir kaç arkadaşla. Ama iş şirazeden çıktı, gönüllü kimse gitmez tabiki. Sen gönüllü, isteğe bağlı dersen, kimse gitmez. İsterse savaşın S'si olmasın. Zaten zorla gönderirken bile bir kısmı illaki kalacak. Sıfırlayamacaksın. Ama Paki, Hint, Afganların direk yollanması gerekiyor. Hatta şöyle diyim İstanbul sokaklatında Afrikalı sayısındaki artış bile göze çarpıyor artık. Direk yollanması lazım bunlsrın. BM , Avrupa, Batı, Uluslurarası kurumlar bu konuda önce kendi yaptıklarına baksınlar, hiç bir şey deme hakları yok. Uluslararası hukuk, BM tavsiyeleri dediğin sadece batının çıkarlarına göre işliyorsa niye takıyım ki. Bu konuda Avrupadan aşırı humanist yaklaşıp insani değerler, BM, evrensel hukuk... bıdı bıdı yapmanın anlamı yok. Kimse de döve döve, otobüslere bindirip yollayalım demiyor zaten. Sürekli 3-5 aşırı sert, faşist, ırkçı mesajları örnek gösterip humanist, insancıl mesajlar vermeye gerek yok. Gönderilmesi gerekiyor mesajı net olarak verilmesi lazım, bunda sıkıntı yok, bu ırkçılık değil. Asıl bu mesaj verilmediğinde, bu görüş siyasal anlamda temsil edilmediğinde insanlar daha çok öfkeleniyor, yalnız,yılgın, korumasız hissediyor.
Şu da var ayrıca, bazı çok bilmiş aydınlar da humanist kisvesi altında sığınmacıların zorla da olsa geri gönderilmesini gerektiğini soyleyenlere ırkçı, faşist yakıştırmaları yapmaları. En ilginci de bunu yapanların mahallesinde, iş yerinde, sosyal ortamında muhtemel sığınmacı, kaçaklarla hiç muhatap olmaması. Ayrıc sürekli humanistlik mesajı pompalayan hesaplar, medya mensupları birilerinin yönlendirmesiyle bunu bilinçli mi yapıyorlar, kesinlikle sorgulanması, irdelenmesi gerekiyor. Sığınmacıları kaçakları sadece uzaktan gören bu çok bilmiş insanların savaştan kaçanlara kucak açan, sosyal yardımda bulunanlara humanistlik dersi vermesi gerçekten trajikomik. Açın bakın bakalım dernekler, vakıflar aracılığıyla nasıl yardımlarda bulunulmuş. Zira bu halka 3-5 örnekten yola çıkıp satır aralarında ırkçı yakıştırmaları yapmak çok komik.
Efendim çözüm çok basit. Antakya'dan başlıyoruz, Kilis, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak, Hakkari, Van, Ağrı, Iğdır, Kars, Ardahan ve Artvin sınırlarını kürekle kazıp araya denizi getireceğiz. Mis.
19 yaşında bir Türk genci olarak geleceğimi riske atamam.. Zafer Partisini destekleyeceğim seçimlerde.. Gerçekten bu olaylara çok merhametle yaklaşan biri olarak çok büyük tehlike görüyorum ve çok endişeleniyorum.. Bu merhamete rağmen “gerekirse zorla gitmeliler” diyorum kesinlikle.. 11 yıldır fazla yüz verdik, yanlış yaptık.. *Bu videoyu izledikten hemen sonra, dışarıdan kavga sesleri gelmeye başladı.. Şehir merkezinde yaşayan biri değilim, küçük bir mahallede yaşamama rağmen bir Suriyeli ve Türk kavgasına şahit oldum.. Cidden durum çok kötü.. Halk çok öfkeli.. Bunu çözemeyen siyasetçiler elenecek.. Net..
Kapsamlı ve çok güzel bir tartışma olmuş. Fakat videonun ikinci çeyreğindeki görüşlere katılmıyorum. Ülkedeki ekonomi politikaların dahi rasyonel dayanağı neredeyse yokken sınırların herkese açık olma politikası beni maalesef 6:10 'daki düşüncelere yaklaştırıyor. Hükümet ülkeyi dine göre yönetmeye çalışıyor mu şeklinde (Rusya'nın Ukrayna'ya girmesinin pek mantıklı bir dayanağı olmadığını eleştirdiğiniz video gibi) bir video güzel olabilir.
23:55 Can alıcı nokta. Gönüllü göndermeyi unutun. Aynen öyle kardeşim. Hukuki şekilde gerekirse devletin zoruyla bir şekilde Suriye başkanı vs ile de anlaşarak büyükelçilik vs açarak halledeceksin bu sorunu. Ha bu arada Ömer kardeşim gerçekleri söyleyip romantik davranmadigin için de teşekkürler 🙏
Vallahi bravo Akılcı hiçbir tarafın yandaşı olmadan çözüm odaklı konuşma bravo Resmen buna ihtiyacım vardı Keşke herkes sizin gibi konuşsa ama değil İşte bu sizi farklı kiliyor
Şimdiki videolara kıyasla çok acemi tabii. Bu konuyu tekrardan ele alabilir misiniz? Özellikle Kayseri’de son dönem yaşananlar, genel gündemde bu konunun yansıtılış biçimi ve politikacıların söylemleri ele alınabilir. Bu konuya bir de rakamları ve güncel istatistikleri de eklerseniz çok güzel olur.
Yaşar çok duygusalsın be kardeşim. Ömer gayet realistik yorumlar kaptı tebrik ediyorum. Göçler savaş olmasa da durmayacak. Bu yüzden yapılacak en iyi şey sonucu ne olursa olsun kendi sosyoekonomik yapını korumak ve mültecileri göndermek. Ayrica sınırlar da sıkıca korunmalı. Bu arada Yaşar reis videonun başında söylediğin "İslam emirliği olacaz diye insanları korkutmak yanlış" laf bence daha yanlış. Çok hızlı üreyen ve gelmeye devam eden 10+ milyon mülteci, siyasal İslamcı iktidar, tarikatlar ve cemaatler... Bak bakalım 2030da böyle böyle ne oluyor. 2010da asla olmaz dediğimiz her şey şimdi oldu emin ol burada her şey olabilir
Gönüllü gitme diye birsey olacağını düsünmüyorum ancak belli bir ücret verip ülkeden zorla gönderme olabilir oda zamanla olacak gibi cünkü halktan büyük tepkiler alınmaya baslandı tesekkürler kolay gelsin .
Uyumunuz çok iyi farklı düşüncelerde olmanıza rağmen çok seviyeli tartışıyorsunuz sizlerden örnek alsınlar bizim için umut verici gençlerin bu kapasitede olması tebrikler devamını bekleriz. Danimarkanin uygulamasını onaylıyorum.Bizde artik bu konuda biran önce ne ise uygulayalım Diyorum.
Tartışmada atlanılan bir nokta var: mülteci sayısı. Bir anda dünyanın en çok mülteci barındıran ülkesi konumuna geldik. Gerçek sayılar söylenmiyor, hükümetin söylediği rakamlar inandırıcı değil. Soylunun aynı konuşması içinde 3,7 milyon da deniliyor, 8 milyonda deniliyor. Batıyla mukayese etmek için oradaki rakamlarla buradaki rakamları karşılaştırmak gerek. Onlar bile bu denli bir göçmen akınına uğramadı. Tıpkı değişik kan grubu gibi toplum bunu absorbe edemedi. Bundan sonraki siyasetin en önemli başlığı mülteci sorunu olacak, çok çok belli. Ben Türkiye'nin 3,7 milyon mülteciye ev sahipliği yaptığına inanmıyorum. Şuan ki rakamın bunun en az 2 katı olduğunu düşünüyorum (3.7 milyon giren mülteci sayısı, burada doğanlar artan nufüs dahil değil). Ülkelerin mülteci sayıları: Pakistan (1,4 milyon), Uganda (1,13 milyon). Avrupa’dan listeye giren tek ülke 4. sıradaki Almanya. Bu ülke 1 milyon 21 bin mülteciye ev sahipliği yapıyor. Listedeki diğer ülkeler ise şöyle: İran (979 bin), Lübnan (974 bin), Bangladeş (943 bin), Etiyopya (920 bin), Sudan (908 bin) ve Ürdün (705 bin). Kaynak: tr.euronews.com/2020/02/28/dunyada-en-fazla-multeciye-ev-sahipligi-yapan-ulke-turkiye-ilk-10-da-avrupa-sadece-almanya Tarih: 28/02/2020
Ömer'in bahsettiği problematize etme önemli. Bu konu gündemde olmalı ki çözüm için adım atılabilsin, çözüm hakkında konuşulabilsin. Şu an bağıranların sesi daha çok çıkıyor gibi gözüküyor ama kanalın bu konuda konuşma gereği duyması da tartışma alanının çok bulanmasından. Sizler gibi aklı salim insanlar bu konuda daha çok konuştukça, yazdıkça, sivil toplumda ve politika yapım sürecinde bulundukça tartışmaların yönü değişecektir.
Görüşleriniz ve eleştirileriniz için teşekkürler. Vermiş olduğunuz bilgiler çok kıymetli. Devamını bekliyorum. Medeni bir dille yorumlamışsınız, tebrikler...
İngilterenin mülteci konusunda yapmak istediği olayı 2 yıldır Libya için yapmamız gerektiğini anlatıyordum ve arkadaşlarım bunun imkansız olduğunu düşünüyorlardı. İmkansız olmadığını İngiltere bize gösterdi. (Libya'ya en az 50bin Suriyeli Aile göndermemiz lazım.)
Öncelikle bu kadar zor ve son dönemde ateşlice tartışılan, bir histeri krizine dönüşen konuyu bu kadar sakince ve ciddi bir şekilde tartışabildiğiniz için teşekkür etmek gerekiyor. Göçmenlere karşı ekonomik ve kültürel nefret zaten iki sınıfta kendini gösteriyor diye düşünüyorum. Daha çok işçi sınıfı olan kesimler göçmen karşıtlığını rekabeti artırmaları ve işsizlik sebebiyle şikayet ederken, "le grand remplecement" komplo teorilerinden hallice kültürel zenofobi ise daha çok CHP, İYİ Parti ve Zafer Partisi seçmeni olan orta sınıfa ait bir tepki gibi geliyor. Bunun da zaten siyasetteki en eski Nazilerden kalma bir strateji olduğunu zaten azıcık İkinci Dünya Savaşı çalışan veya Nazi propagandaları çalışan insanlar farkındadır. Fakat burada bizim de özeleştiri yapmamız lazım. Türkiye'de hep yaygın olan bir aşırı milliyetçilik var, oryantalizmi aşırı derecede benimsemiş. Bu kültürelist zenofobi Ortadoğulu Arap, Kürt veya Afgan, Güney Asyalı göçmenlere verilen tepki. Genelde de hep bilindik oryantalist önyargılarla 'geri kalmış', 'Şeriatçı', 'yobaz' vb. söylemlerle karşı çıkıyorlar ve bunlar gerçekten çok basmakalıp önyargılar. Mesela, Pakistan dünyanın ilk kadın başbakanını (Benazir Bhutto) seçmiş Müslüman çoğunluğun olduğu ülke. İlk cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de ilk kadın cumhurbaşkanı adayını sunmuş ülke (Fatima Jinnah, 1965'teki seçimlerde %35 oy alarak ikinci oldu.) ve şu an bile meclisinde Türkiye'den yüksek sayıda kadın milletvekili var (şu an Pakistan meclisinin %20'si, senatosunun da %19'u kadın. Türkiye'de bu durum %17), hatta meclisinde kadın kotaları bile var.* "Hijra" olarak bilinen birçok trans bireyin görece özgürce yaşayabildiği ülke (tabi ki transfobi Pakistan'da da var, olmadığını iddia ettiğim anlaşılmasın). Pakistan 2009'dan beri yüksek mahkeme kararıyla Hijraları "Üçüncü Cinsiyet" olarak resmi bir şekilde kabul ediyor*, hatta İslami din insanları bile Hijraların eşit hakları için fetva verdiler.* Hijraların toplumdan dışlanmasını engellemek ("Guru" ismiyle bilinen toplumdan dışlanan hijraların oluşturduğu kommüniteler var ama çoğunlukla çok hiyerarşik ve seks işçiliğine zorlama gibi sorunlar yaşanıyor ve bu sebeple hijralar devletten destek talep ediyorlar guru sistemine düşmeyip özgür bireyler olabilmek için) onlar için devlet dairelerindeki basit işlerde açılan kotalar var.* Çoğunlukla da vergi toplama veya postacılık gibi işlerde çalışıyorlar*. Çoğunlukla seçilemeseler de 2013 yılından beri sürekli olarak Hijraların seçimlerde aday olduklarını ve yılmadan tekrar tekrar denediklerini de görürsünüz Pakistan'da her seçimde.* Türkiye laikliğin anayasada dahi bulunduğu bir ülke ama iş ne yazık ki trans bireylerin hakları olunca bu tarz bir şeyi konuşamıyoruz bile ve hatta birçok trans bireyi zorla seks işçiliğine mahkum ediyoruz. Bu sadece bir örnek ama bunun gibi çok fazla sahip olduğumuz oryantalist önyargılara uymayan vaka var bu toplumlarda. O sebeple, bu oryantalist "Doğu-Batı medeniyetleri"ne tanımı ve onlara "siyah-beyaz" bir bakış gerçekliği yansıtmıyor, sadece önyargılara dayalı bir algı. Zaten ortada ne Doğu medeniyeti var, ne de Batı medeniyeti, ne barbarlar var, ne de medeniler. Edward Said'in "Orientalism" ("Şarkiyatçılık" şeklinde Türkçe'ye çevrildi) kitabında anlattığı gibi bunlar bilinçli bir şekilde emperyalist saiklerle yaratılmış kavramlar, emperyalizme meşruiyet sağlayabilmek için. Ömer'in bir yabancı grubun %10-15 civarında olması ihtimaline tepki göstermesi ise yalan söylemeyeceğim beni biraz rahatsız etti ama şaşırdığım bir şey değil, Türkiye'de oldukça sıradan bir tepki. Ben açıkçası bundan hiç rahatsız olan birisi değilim. Zaten bu ülkede %15'in üzerinde etnik kimlik olarak Türk olmayan vatandaşlar yaşıyor. Daha multikültürel bir yapıya sahip olmak Türkiye'nin zararına değil tam tersine yararına olacaktır diye düşünüyorum yeter ki mülteci ve/veya göçmen kesimin toplumdan dışlanması engellensin, entegrasyonu sağlansın. Kanada, ABD veya Batı Avrupa ülkelerini olduğundan daha güçlü yapan şey zaten göçmen alması. Hatta Kanada'da Toronto'ya bakacak olursanız orada yaşayanların %50si Kanada dışında doğmuş göçmenler ve mültecilerden oluşuyor. Dünyanın en iyi zihinlerini topladıkları gibi o ülke için canla başla çalışan insanlar orada yeni bir hayat kuruyorlar. Sadiq Khan şu an Pakistanlı bir göçmenin oğlu olarak Londra belediye başkanı, Anne Hidalgo bir İspanyol mültecinin kızı olarak Paris belediye başkanı, Henry Kissinger ve Madeleine Albright Aşkenazi mültecilerin çocukları olarak ABD'de dışişleri bakanlığı yapmış ve ABD'nin en zor zamanlarında o devletin çıkarlarını en sert şekilde uluslararası arenada savunmuş insanlar. Portekiz başbakanı Antonio Costa Mozambikli bir Hintlinin oğlu ve şu an Portekiz tarihinin en beğenilen başbakanı konumunda. Benzer bir şekilde eski İrlanda sağlık bakanı ve başbakanı Leo Varadkar da bir Hintli babanın oğlu olarak İrlanda'da doğmuş ve gayet başarılı bir sağlık bakanlığının ardından başbakanlık yürütmüş birisi. İrlanda Cumhuriyeti'nin en takdir edilen reformlarının hepsi onun döneminde, onun sayesinde oldu. Kısacası doğduğun kökenler, ait olduğun kültür veya sahip olduğun etnik/dinsel/ırksal kimlik sizi belirlemiyor. Eminim Ömer'in de birsürü Fransa'da okuduğu üniversitede Fransız olmayan hatta belki Fransızcası/İngilizcesi bile bozuk olan ama yine de o üniversitenin gelişmesine katkı sağlayan hocaları ve arkadaşları vardır. Einstein da ekibiyle ilk başta Türkiye'ye başvurmuştu ama Türkiye onu reddedince önce Birleşik Krallık, sonra ABD'ye gitti. Böyle bir dehayı kaybetmenin Türkiye'de ne büyük bir kültürel kayba sebep olduğunu düşünün. Tabi burada yanlış anlaşılmasın, sadece 'nitelikli' olanlar değil, gayet 'niteliksiz' olarak gözüken insanlar da bu ülkelerin gelişmesine gayet katkıda bulunuyor. Batı Avrupa ülkelerinin ve Kuzey Amerika ülkelerinin Türkiye'den, İran'dan, Macaristan'dan, İsrail'den, Slovakya'dan, Rusya'dan, Yunanistan'dan veya Polonya'dan daha demokratik kültüre sahip olması ve daha insan haklarına sahip çıkan devletler olması yine onların çoğulcu kültürlerine dayanıyor. Anti-Semitik kampanya ile Macaristan'da iktidar olabilir ve Orban gibi aşırı sağ bir hükümetle demokrasiyi yolundan saptırıp otoriter bir hükümet kurabilirsin. Ama Batı ülkelerinde bu olmuyor çünkü çoğulcu kültürleri bu nefret söylemlerine izin verilmemesi gereken bir şey olarak görülüyor. Hatta Almanya hiç gurur yapmayı özellikle Nazileri kınayan eğitim programı hazırlıyor ve çocuklarını okullarda toplama kamplarına gönderip bir daha asla o hataların tekrarlanmaması için elinden geldiğince önlem almaya çalışıyor. Bu çoğulcu kültürleri sayesinde zaten Avrupa'da var olan ekonomik kriz sebebiyle aşırı sağ ne kadar yükselirse yükselsin, Anglosakson ülkeleri hariç (Anglosakson ülkelerde ne yazık ki bu yüzleşme sadece sol kesimler için var, sağcılarda belli bir seviyede reddiye var. Orada da seçim sisteminden dolayı anaakım partileri ele geçirmeye çalışıyor aşırı sağ. Nitekim Birleşik Krallık, Avustralya ile ABD gibi ülkelerde başarılı oldular), Batı dünyasında hep küçük bir grup olarak var oluyorlar ve görüşleri hep "aşırılıkçı" olarak, ana akım olmayan bir şekilde kalıyor. Bunu özellikle söylüyorum, çünkü o aşırı sağın söylemlerini Türkiye, İsrail, Yunanistan, Polonya, Rusya, Hindistan veya Macaristan gibi ülkelerde çok sıradan ana akım söylemler olduğunu ve hatta bırakın merkez-sağ partilerini, merkez solun bile bazen çıkar için benimsediği söylemler olduğunu görebilirsiniz. O sebeple zenofobi ister istemez hepimize zarar verecek bir yaklaşım. Son olarak da Ömer'in genelleyen tavrını çok doğru bulmadığımı söyleyeyim. Kendi göçmen karşıtı önyargısını 'insan doğası'nın bir parçasıymış gibi genellemesi pek doğru değil çünkü bu göçmen meselesi ülkeden ülkeye, kültürden kültüre değişiyor. Doğu Avrupa'da ve Türkiye'de gayet normal karşılanıyor olabilir ama örneğin Latin Amerika'da (Brezilya hariç ki oradaki aşırı sağ Bolsonaro bile göçmen düşmanlığını bütün seçmenlerine satamıyor) tamamen normal karşılanıyor. Hatta Kolombiya'da aşırı sağ parti iktidarda uzun süreden beri ve o aşırı sağ partinin destekçileri bile Venezuelalı mültecilerin Kolombiya'ya alınmasını destekliyor. Bunun sebebi olarak da Latin Amerika tarihindeki askeri cuntalar döneminde birçok kişinin zorunlu olarak göç ettiği ve başka ülkelerde mülteci olarak yaşaması gösteriyor.* Yani hemen hemen herkes mülteciliğin ne kadar sıradan bir şey olduğunu kabul etmiş durumda. Dolayısıyla göçmen düşmanlığı belki var olan önyargılara oynuyor ve ondan birçok yerde başarılı olabilir ama herkesde olan sıradan bir duygu değil, bunun minimalize edildiği örnekler de var dünyada.
Batı ülkelerinde bile yükselen aşırı sağ ve onların yaydığı zenofobiye hep sert bir şekilde karşı olan gruplar var. Şu an Boris Johnson'ın yaptığı Ruanda anlaşması çok ciddi tepki çekmiş durumda ve birçoğu kişi zaten bunu Johnson'ın eriyen oylarını kurtarmak için yaptığı beyhude bir çaba olarak görüyor.* ABD'de Trump kazandığından beri sert bir şekilde 2016-2020 yılları arasında Trump'ın zenofobisine karşı eylemler vardı "Resistance Movement" olarak bilinen ve Trump'ın göçmen politikaları en sert derecede protesto edilen şeydi. ICE skandallarına verilen tepkileri hatırlayan, tarihte ilk defa Bush döneminde açılan bu kurumun kapatılması gerektiği konuşuldu.* Trump iktidara gelir gelmez neredeyse bütün Demokrat valiler, en ılımlıları bile, Trump döneminde göçmenleri ve mültecileri onaylayan yasaları geçirdi, hatta Biden iktidarı alır almaz ilk geri getirmeye çalıştığı şey DACA idi.* O sebeple Batı'nın en liberal ülkelerinde (bu arada İskandinav ülkelerini daha "sosyal demokrat" olarak kabul ediyoruz, "liberal" demektense) bile şu an yer yer aşırı sağ yükselmesin diye tavizler verilmesine rağmen halen göçmen yanlısı politikalara devam ediyorlar. Türkiye'de bunun zor olduğunun farkındayım ama Türkiye'nin de kültürel olarak çoğulcu bir yapıya sahip olmasının Türkiye'nin yararına olacağını düşünüyorum. Göçmen politikalarında Kuzey Kore'nin veya Suudi Arabistan'ın değil daha çok Kanada'nın veya Norveç'in örnek alınmasının daha mantıklı olduğu kanaatindeyim. Biliyorum bu oldukça popüler olmayan bir görüş Türkiye'de, özellikle bu ekonominin bozulduğu son dönemde iyice sert derecede karşı çıkılan bir görüş ama tarihte Nazilerin yaptığı hataların tekrarlanmaması için bu mülteci karşıtlığına da, artan ırkçılığa da karşı durmak gerekiyor diye düşünüyorum. Kaynaklar: - Fatima Jinnah 1965 yılında Pakistan'ın ilk cumhurbaşkanlığı seçiminde darbe ile iktidara gelmiş Ayub Khan'a karşı yarışmış ve kaybetmişti: historypak.com/elections-of-1965/ - Pakistan'daki Hijraları "Üçüncü Cinsiyet" olarak kabul eden Khaki v. Rawalpindi Davası'ndaki Yüksek Mahkeme kararı: www.icj.org/wp-content/uploads/2012/07/Khaki-v.-Rawalpindi-Supreme-Court-of-Pakistan.pdf - Hijralar'ın rahatsız edilmemesi gerektiği, evlenmeye hakları olduğu ve Müslüman ritüelleri ile Müslüman mezarlıklarına gömülebileceği üzerine verilen fetvanın haberi: www.dw.com/en/pakistan-clerics-issue-fatwa-on-third-gender-rights/a-19360321 - %2 oranında devlet dairesinde iş amaçlı açılan kotalar. Yasa ayrıca Hijraların sağlık ve eğitim haklarını da garantiliyor hatta Hijralar için özel okullar da açıyor: gulfnews.com/world/asia/pakistan/khyber-pakhtunkhwa-proposes-2-quota-in-government-jobs-for-transgender-community-1.75103236 - Pakistan'da vergi toplama işlerinde çalışan Hijralar haberi: www.theguardian.com/world/2012/jun/08/pakistan-hijra-transgender-tax-collectors - 2013'te Hijraların katıldığı ilk seçim. Daha önce "Third Gender" statüsleri tanınmadığından kimlikleri doğru kabul edilmiyor ve seçme-seçilme haklarından mahrum kalıyorlardı. 2012 yılındaki Khaki v. Rawalpindi davasındaki Yüksek Mahkeme kararıyla bu da değişti: www.reuters.com/article/us-pakistan-elections-transgender-idUSBRE9480C320130509 - Dünya meclislerindeki kadın oranlarını gösteren liste. Birinci sırada Ruanda bulunmakta: archive.ipu.org/wmn-e/classif.htm - Vox'un Kolombiya'daki halkın 1 milyon Venezuelalı mültecilere alınmasına karşı olumlu bakışını anlattığı 8 buçuk dakikalık kısa belgeseli: th-cam.com/video/NU0RqwweuWY/w-d-xo.html - Boris Johnson'ın Ruanda planını açıklar açıklamaz Birleşmiş Milletler'den gelen sert kınamanın haberi. Bu kınama aynı zamanda Johnson'ın bu planının gerçek dışı ve uygulanamaz olduğunun da altını çiziyor: www.theguardian.com/uk-news/2022/apr/15/un-refugee-agency-condemns-johnsons-rwanda-asylum-plan - Biden hükümetinin Texas Yüksek Mahkemesi'nin kararı üzerine Eylül 2021 tarihinde DACA'yı restore etme girişimi: www.cbsnews.com/news/daca-biden-administration-immigration-rule-legal-challenges/
Bu Pakistan’da mecliste yüzde bilmem kaç kadın var da Türkiye’de sokakta volta atan pakilerin arasında niye kadın yok ? Siz çok bilgili birine benziyorsunuz lütfen Bacha Bazi kültürü hakkında da birkaç şey yazar mısın ?
İyi hoşta bazı siyasiler orda ev, sanayi yapmaktan bahsediyor. Savaştan kaçan bir insana koşulsuz bakmış devlet geri döndüğünde ki yaşamını niye karşılamak zorunda tamamen saçmalık bence biz üstümüze düşeni yaptık artık bir an önce Esadla anlaşıp bu insanlar yollanmalı Özdağ'ı destekliyorum burası dünyanın lunaparkı değil.
Yaşar olaylara daha çözüm odaklı ve ılımlı yaklaşmış. Bende ona bazı yerlerde katılıyorum fakat videoda söyledikleri gibi henüz zaten gelişmemiş bir ülkeyiz ve bu durum kapasiteyi aşalı çok oldu. Olayların bu kadar ılımlı ve medeni bir şekilde çözüleceğini maalesef ben düşünmüyorum. Günün sonunda Ömer yine noktayı koyuyor. Bu insanların en yakın zamanda yollanabildiği kadar gönderilmesi lazım. Pakiler ve afganların ülkede işi yok öncelik onlara verilmeli. Yarını düşünmek bence de şuan 50 yılı düşünmekten daha cazip ki zaten bu durum uzun vadede zarardan başka bir şey getirmez. Mevcut durumun bir kıvılcımdan ateş çıkarması an meselesi.
Bence videoda vatandaşlık konusuna detaylı değinilmeliydi. Göçmen politikalarında en önemli meselenin bu olduğu kanısındayım. Sığınmacı olmaları farklı lakin istatistiklere yansıyan verilen vatandaşlık sayıları ve vatandaşlık almanın ne kadar kolay olduğu tartışmalara yol açacak bir konu. Ki vatandaşlık bu kadar hızlı ve astronomik sayılarla veriliyorsa ülkelerine geri gitmeleri de imkansız olacak. Eğer fırsatınız olursa bu konuyu da masaya oturtacağınız bir video çok iyi olur bence :)
çok faydalı ve keyifli bir videoydu yine--Danimarka ve BM örneklemesi üzerinden de aslında gerçekten "Uluslararası Hukuk" dediğimiz şeyin kural yapıcıları ve uygulayıcıları kim soruları üzerine uluslararası kamuoyunda daha çok tartışılması gerekli belki de. çok teşekkürler!
Bu arada Danimarka'da sosyal demokratlar iktidarda değil mi ben mi yanlış hatırlıyorum?
Kayıt esnasında doğru ifade edememişim, dediğiniz gibi Danimarka'da sosyalist parti iktidarı var. Aşırı sağ iktidarı derken ideolojik dominasyonu kast ediyorum. 2000'lerden beri göçmen karşıtı siyaseti güçlü bir şekilde kullanan sağ partiler 2015 seçimlerine kadar güçlü bir etki kazandılar. Sosyal demokrat parti de stratejik bir manevra olarak bu diskuru benimsedi. Yani 2019 yılından itibaren hem merkez sol partiler hem de merkez sağ partiler göçmen karşıtlığı konusunda anlaştılar. Böylece güçlü bir ideolojik dominasyon sağlanmış oldu. Danimarka'da sol-sağ ayrımının politika farklılığı kamu harcamaları üzerinden dönüyor sadece, Fransa'daysa örneğin göçmenlik, AB, kamu harcamaları.
Gönüllü gitmek diye bir şey olmaz Ömer’e katılıyorum. Ayrıca uluslararası hukuk denilen şeyin bir işe yaramadığını her gün görüyoruz.
Ulan yemin ediyorum 11 senedir bu konuyu en medenice ve en mantıklı tartışan iki insana şahit oldum, mükemmel..
Aynen,bir Türkmenistanlı olarak katiliyorum dediklerinize😀
@@azatturkmenov7322 siktir git Türkmenistana
Gönüllü gönderme diye bir şeyin olmadığı fikrine kesinlikle katılıyorum. Savaştan, karışıklıktan ve yoksulluktan kaçıp gelmiş ve kendine iyi kötü bir 'düzen' kurmuş hiçbir göçmen tekrar karışıklığa ve belirsizliğe kendi isteği ile dönmez diye düşünüyorum. Çok güzel bir tartışma olmuş yine, her birinizin emeğine sağlık.
Yine çok kaliteli bir diyalektik örneği. Türkçe youtube'un ender entellektüel içerikleri bu kanalda üretiliyor. Teşekkürler.
Göçmen değil
Geçici sığınmacı
Ömer'in az konuşup çok dinlediği bir bölüm olmuş garip hissettirdi ajdjsjdhhs
cancellanmayalım şimdi tedirginliği vardı sanki.
Bunca arap devleti varken niye oralara gitmiyorlar.
İsveç ve Norveç göçmenleri en iyi entegre eden ülke olarak bilinirdi fakat, ikisi de çok başarısız oldu çünkü ortadoğudan gelen sığınmacılar gittikleri yerlere kültürlerini götürüyor ve sıkı sıkıya bağlılar bu hafta twitterda bir ortadoğulu çiftle röportaj yapıyorlar adamın kadına karşı davranışını değiştirmesi gerektiğini söylüyorlar ama adam hiçbir şekilde tavrını değiştirmiyor anlamak istemiyordu. Bu yüzden entegrasyon olayında avrupanın bu iki ülkesi bile patlamışken bizden nasıl entegrasyonun doğru olmasını kabul etmemizi beklerler bunu anlamak imkansız
Türkiyenin hatası ise ottawa sözleşmesiyle sınırındaki mayını temizlemesi ve komşusu olan Suriyenin iç işlerine ABD ile birlikte müdahale etmesi
Umarım türkiyenin siyasi-ekonomik politikalarıyla alakalı daha çok video görürüz. Teşekkürler.
Ömer'in normalden daha fazla sustuğu videolar beni tatmin etmiyor hshshs
Ben bu sessizliği konuşsa filtrelemek zorunda kaldıkları yerlere giricek diye yorumladım. O sessizliğin altında çok şey yatıyordu.
Bu sığınmacı ve kaçkın takımı bu ülkeden defolmadan sorun filan çözülmez.... Bu işin sonunda ülke kaçınılmaz bir iç savaşa girecek ve toprak kaybıyla karşı karşıya kalmamız çok muhtemel...
Videoyu gelecekten izliyorum, gönüllü giden kimse yok. Gönüllü olarak giden kendi milletimiz
Yine akıl dolu bı bölüm olmuş.Gundemin gazından uzak en mantıklı yollar ve geçmişteki örnekler üzerinden on numara çıkarımlar ve tahminller vardı.Ömer in potansiyelini Yaşar reisle daha çok farkına vardık.Her iki taraf da işine derinlemesine hazırlanıp kamera karşısına geçiyor e haliyle video sonunda genelde tüm sorular cevaplanmış oluyor
Yaşar reis harbi bomba transfermis hakkını vereyim ateş ölçer çok başarılı bı seri haline geldi.Tesekkurler 49W
çok iyi bölüm ders arasında müthiş gitti👍🏿👍🏿teşekkürler
İlk defa izliyorum sizi, sağ taraftaki arkadaş çok güzel konuşmuş. Kimse asgari ücreti 30 dolar olan ülkesine dönmek istemez…
Önemli bir nokta daha var kavramlar hakkında çok iyi olmuş belirttiğiniz. Geçiçi koruma statüsündeki sığınmacılar onlar. Ben göç idaresi genel müdürlüğünde staj yaptım, orada çalışanlar bile karıştırıyordu doğal olarak kavramları. Ve 2 3 milyon sığınmacı olduğuna inanmadığımı söylemiştim oradaki biri de sen onu 2 ile çarp en az demişti :D Kayıt dışı çok fazla gelen var ve belli bir süre sonra şey yapıldığını söylemişti başka biri ben buna vatandaşlığı versem de gelecek vermesem de en azından vereyim de takip edeyim diye düşünülüyormuş. Orada çalışan birisi mesela bu bir hak ve onlar da doğal olarak kullanıyorlar demişti ama bizim de sorgulamamız gerekiyor bence verilen bu hakları ve olması gereken sınırları. Biraz ortada bir konu gerçekten doğru bile olsa herhangi bir söylediğiniz karşısında faşist veya ırkçı olarak damgalanabilirsiniz :D Biraz gerçekçi yaklaşmak lazım, devlet duygusallıkla yönetilmez. Özellikle sığınmacılarla birlikte yaşamayan, o zor iki ayrı kültür arasında bulunmayan insanların hoşgörü lafları da aşırı komik. Ben öyle bir yerde yaşamıyorum o yüzden sığınmacılarla birlikte kötü şartlar altında kalan ya da onlardan zarar görmüş insanlara yhaaa biraz hoşgörü kardeşlik vs lafları sinir bozucu. Davulun sesi uzaktan hoş geliyor gercekten.
Kayıtlı olan zaten 6 milyon.bunlarin kayıtdışı olanları ve doğumların bir kısmı dahil değil üstelik.
Ek olarak akp kasıtlı demografik değişiklik yapmaya çalışıyor,bunun savunulacak yani yok
Mültecilerin ev sahibi türklere etkilerinden neredeyse hiç bahsetmemişsiniz.
galiba youtube'daki en kaliteli türk kanalını buldum, teşekkürler
Sağdaki arkadaşın her konuda çok güzel bi zekası ve görüşü var takdirle ve keyifle izliyorum vallahi
vallahi biz ömerciyiz
Konunun kültürel çatışma boyutuna fazla değinilmemiş. Toplumların birbirlerini ötekileştirmesinin en büyük nedeni kültürleridir. Örneğin biz olağanüstü bir şekilde Ortadoğu ülkelerinden birine göç etmek zorunda kalsak muhtemelen sosyal yaşamımızdaki farklılıklardan dolayı hor görüleceğiz. Bu anlamda iki farklı kültürün birbiriyle entegre olması 11 değil belki 60-70 yılda ve 2-3 jenerasyon sonra olabilir. 1990 ve özellikle 2000 jenerasyonu bu entegrasyonu kabul etmeme hakkına sahiptir zannımca. Olayın insani boyutu konusunda sığınmacıların kalmasını savunmak yerine soruna dair derinlemesine çözümler (dünyadaki savaş,ekonomik sorunlar vs.) üretilmesinin daha doğru ve "insanca" olacağı düşüncesindeyim. :)
bence burada doğan çocuklar adapte olurlar, 2-3 nesil gerekeceğini zannetmiyorum.
Ailenin öğrettikleriyle hayata başlıyosun 3-5 yılda olacak iş değil o
@@hfordhiç de öyle olmuyor,kendi komunlerinde yaşıyorlar.cogunlugu şeriat yanlısı ve çok nadir bir kesim harici mutedeyyin
Haklısınız kültürel bir çatışma kaçınılmaz. Bu durum için Devlet Planlama Teşkilatı ne yapıyor ? Belki krizi fırsata çevirip vicdan temelli yeni bir Anayasa yeni bir söylem üretilebilir
Uzerinden bir yil gecmis ama yazmadan edemedim. Oncelikle almanyadaki turklere bakin, kac nesil gecmis ne kadar entegre olabilmisler? Eger bir topluluk kendi komunitesini yaratabiliyosa, cocuklar gidip kendi toplumlarindan birileriyle evleniyosa o grup entegre olamaz kardesim. O yuzden belli bir gruptan gocmen sayisi sinirli olmali. Insan onuruna aykiri olabilir ama entegrasyon esittir asimilasyon. Gocmenin torunlari kendi dilini konusamiyo olmali. Baska turlu yasal/multeci fark etmez gocmen bi ulke icin risktir
Göçmen ve ya mülteci değil, sığınmacı.
Soldaki arkadaş hayata çok tozpembe bakıyor sağdaki daha realist gönüllü gönderme nedir :D
Yaşar bir anda zenci ve afro-amerikan grupların korunmasına yönelik görüş beyan edecek diye bekledim.
Amerikaya gelen zenciler bile cok donanimli insanlar her adami almazlar
Ömer&Yaşar yine güzel tartışma, emeğinize sağlık... Ömer senin ayrıca ağzına sağlık:) çok realistik yorumlar yaptın, söylediklerinin eksiği var fazlası yok. Avrupayı bilen, biraz Avrupada yaşayan bu işlerin böyle olduğunu bilir zaten. Ben de önceden bu konuda fazla humanist, insalcıl yaklaşıyordum Yaşar gibi. Savaştan gelen bir kaç aileye, çocuklara zamanında bazı yardımlarda bulunuyordum bir kaç arkadaşla. Ama iş şirazeden çıktı, gönüllü kimse gitmez tabiki. Sen gönüllü, isteğe bağlı dersen, kimse gitmez. İsterse savaşın S'si olmasın. Zaten zorla gönderirken bile bir kısmı illaki kalacak. Sıfırlayamacaksın. Ama Paki, Hint, Afganların direk yollanması gerekiyor. Hatta şöyle diyim İstanbul sokaklatında Afrikalı sayısındaki artış bile göze çarpıyor artık. Direk yollanması lazım bunlsrın. BM , Avrupa, Batı, Uluslurarası kurumlar bu konuda önce kendi yaptıklarına baksınlar, hiç bir şey deme hakları yok. Uluslararası hukuk, BM tavsiyeleri dediğin sadece batının çıkarlarına göre işliyorsa niye takıyım ki. Bu konuda Avrupadan aşırı humanist yaklaşıp insani değerler, BM, evrensel hukuk... bıdı bıdı yapmanın anlamı yok. Kimse de döve döve, otobüslere bindirip yollayalım demiyor zaten. Sürekli 3-5 aşırı sert, faşist, ırkçı mesajları örnek gösterip humanist, insancıl mesajlar vermeye gerek yok. Gönderilmesi gerekiyor mesajı net olarak verilmesi lazım, bunda sıkıntı yok, bu ırkçılık değil. Asıl bu mesaj verilmediğinde, bu görüş siyasal anlamda temsil edilmediğinde insanlar daha çok öfkeleniyor, yalnız,yılgın, korumasız hissediyor.
Şu da var ayrıca, bazı çok bilmiş aydınlar da humanist kisvesi altında sığınmacıların zorla da olsa geri gönderilmesini gerektiğini soyleyenlere ırkçı, faşist yakıştırmaları yapmaları. En ilginci de bunu yapanların mahallesinde, iş yerinde, sosyal ortamında muhtemel sığınmacı, kaçaklarla hiç muhatap olmaması. Ayrıc sürekli humanistlik mesajı pompalayan hesaplar, medya mensupları birilerinin yönlendirmesiyle bunu bilinçli mi yapıyorlar, kesinlikle sorgulanması, irdelenmesi gerekiyor. Sığınmacıları kaçakları sadece uzaktan gören bu çok bilmiş insanların savaştan kaçanlara kucak açan, sosyal yardımda bulunanlara humanistlik dersi vermesi gerçekten trajikomik. Açın bakın bakalım dernekler, vakıflar aracılığıyla nasıl yardımlarda bulunulmuş. Zira bu halka 3-5 örnekten yola çıkıp satır aralarında ırkçı yakıştırmaları yapmak çok komik.
Pakistan bile siginmacilari zorla yolladı bizimkiler halen laga luga yapiyor
Efendim çözüm çok basit. Antakya'dan başlıyoruz, Kilis, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak, Hakkari, Van, Ağrı, Iğdır, Kars, Ardahan ve Artvin sınırlarını kürekle kazıp araya denizi getireceğiz. Mis.
Gerekirse zorla acımam ,merhamet etmem
Özet;herkes burda,kimse geri dönmüyor!
Ömer’in fikirlerini destekliyorum.👍
çok güzel tartıştınız alışık değiliz tuhafımıza gitti.
19 yaşında bir Türk genci olarak geleceğimi riske atamam.. Zafer Partisini destekleyeceğim seçimlerde..
Gerçekten bu olaylara çok merhametle yaklaşan biri olarak çok büyük tehlike görüyorum ve çok endişeleniyorum.. Bu merhamete rağmen “gerekirse zorla gitmeliler” diyorum kesinlikle.. 11 yıldır fazla yüz verdik, yanlış yaptık..
*Bu videoyu izledikten hemen sonra, dışarıdan kavga sesleri gelmeye başladı.. Şehir merkezinde yaşayan biri değilim, küçük bir mahallede yaşamama rağmen bir Suriyeli ve Türk kavgasına şahit oldum.. Cidden durum çok kötü.. Halk çok öfkeli.. Bunu çözemeyen siyasetçiler elenecek.. Net..
Kapsamlı ve çok güzel bir tartışma olmuş. Fakat videonun ikinci çeyreğindeki görüşlere katılmıyorum. Ülkedeki ekonomi politikaların dahi rasyonel dayanağı neredeyse yokken sınırların herkese açık olma politikası beni maalesef 6:10 'daki düşüncelere yaklaştırıyor. Hükümet ülkeyi dine göre yönetmeye çalışıyor mu şeklinde (Rusya'nın Ukrayna'ya girmesinin pek mantıklı bir dayanağı olmadığını eleştirdiğiniz video gibi) bir video güzel olabilir.
Ömer sana yetmez ama evetçi misin sen diye yüklenmiştim daha önce bu videodan sonra laflarımı geri alıyorum
Beyler cansınız, tavsiye kanallarımdansınız.
Yaşar’ın gönüllü giderler kısmını savunması ZIRVA
tragedy of commons hakkında bugün düşünmüştüm ama kavramı bilmiyordum ve karşıma çıktı. çok ilginç gerçekten. tesadüfe bak
keşke insanların üremesini engellesek
23:55
Can alıcı nokta.
Gönüllü göndermeyi unutun.
Aynen öyle kardeşim.
Hukuki şekilde gerekirse devletin zoruyla bir şekilde Suriye başkanı vs ile de anlaşarak büyükelçilik vs açarak halledeceksin bu sorunu.
Ha bu arada Ömer kardeşim gerçekleri söyleyip romantik davranmadigin için de teşekkürler 🙏
Ömer Haklı
Abim dönermi değil dönmelidirler Türkiye mülteci kaçak toplama merkezimi bizde geleceğimizi düşünmek zorundayız
İnsanları otobüse bindirip gönderme fikri o kadar da kötü değil bence.
Vallahi bravo
Akılcı hiçbir tarafın yandaşı olmadan çözüm odaklı konuşma bravo
Resmen buna ihtiyacım vardı
Keşke herkes sizin gibi konuşsa ama değil
İşte bu sizi farklı kiliyor
yine zevkli ve kaliteli video olmuş
Keşke hepsini gönderebilsek
Ucuz emek,yayılmacı dış politika sebebiyle bu insanlar potansiyel görülüyor
açıkamalara konseptleri yazmanız çok faydalı olmuş
elinize sağlık iyi bir video, beğendim
Şimdiki videolara kıyasla çok acemi tabii. Bu konuyu tekrardan ele alabilir misiniz? Özellikle Kayseri’de son dönem yaşananlar, genel gündemde bu konunun yansıtılış biçimi ve politikacıların söylemleri ele alınabilir. Bu konuya bir de rakamları ve güncel istatistikleri de eklerseniz çok güzel olur.
Yaşar çok duygusalsın be kardeşim. Ömer gayet realistik yorumlar kaptı tebrik ediyorum. Göçler savaş olmasa da durmayacak. Bu yüzden yapılacak en iyi şey sonucu ne olursa olsun kendi sosyoekonomik yapını korumak ve mültecileri göndermek. Ayrica sınırlar da sıkıca korunmalı. Bu arada Yaşar reis videonun başında söylediğin "İslam emirliği olacaz diye insanları korkutmak yanlış" laf bence daha yanlış. Çok hızlı üreyen ve gelmeye devam eden 10+ milyon mülteci, siyasal İslamcı iktidar, tarikatlar ve cemaatler... Bak bakalım 2030da böyle böyle ne oluyor. 2010da asla olmaz dediğimiz her şey şimdi oldu emin ol burada her şey olabilir
Gönüllü gitme diye birsey olacağını düsünmüyorum ancak belli bir ücret verip ülkeden zorla gönderme olabilir oda zamanla olacak gibi cünkü halktan büyük tepkiler alınmaya baslandı tesekkürler kolay gelsin .
Toprak egemenliği ilkesini hiç bir yerde öğretmiyorlar sanırım...
Uyumunuz çok iyi farklı düşüncelerde olmanıza rağmen çok seviyeli tartışıyorsunuz sizlerden örnek alsınlar bizim için umut verici gençlerin bu kapasitede olması tebrikler devamını bekleriz. Danimarkanin uygulamasını onaylıyorum.Bizde artik bu konuda biran önce ne ise uygulayalım
Diyorum.
Bence göçmen çözümü suriye de esatla anlaşılan bir bölgeye (ince bir koridor gibi) yerleştirmek
Gereğinden fazla merhamet vatana ihanettir. -MKA
Tarihte çözülmüş bir sorun var mı?
Budur. 49w’da aylardır gördüğüm en iyi yorum. Tebrikler.
size bayılıyorum!
Aşırı kaliteli bir video devamı gelsin lütfen
25.dakikadaki oğlum! :)) hislerime tercüman oldun Yaşar. Ömer bazen altını doldurmadan yüksek perdeden konuşuyor:)
Yasar niye bu kadar romantik ya
Tartışmada atlanılan bir nokta var: mülteci sayısı. Bir anda dünyanın en çok mülteci barındıran ülkesi konumuna geldik. Gerçek sayılar söylenmiyor, hükümetin söylediği rakamlar inandırıcı değil. Soylunun aynı konuşması içinde 3,7 milyon da deniliyor, 8 milyonda deniliyor. Batıyla mukayese etmek için oradaki rakamlarla buradaki rakamları karşılaştırmak gerek. Onlar bile bu denli bir göçmen akınına uğramadı. Tıpkı değişik kan grubu gibi toplum bunu absorbe edemedi. Bundan sonraki siyasetin en önemli başlığı mülteci sorunu olacak, çok çok belli.
Ben Türkiye'nin 3,7 milyon mülteciye ev sahipliği yaptığına inanmıyorum. Şuan ki rakamın bunun en az 2 katı olduğunu düşünüyorum (3.7 milyon giren mülteci sayısı, burada doğanlar artan nufüs dahil değil).
Ülkelerin mülteci sayıları:
Pakistan (1,4 milyon), Uganda (1,13 milyon). Avrupa’dan listeye giren tek ülke 4. sıradaki Almanya. Bu ülke 1 milyon 21 bin mülteciye ev sahipliği yapıyor.
Listedeki diğer ülkeler ise şöyle: İran (979 bin), Lübnan (974 bin), Bangladeş (943 bin), Etiyopya (920 bin), Sudan (908 bin) ve Ürdün (705 bin).
Kaynak: tr.euronews.com/2020/02/28/dunyada-en-fazla-multeciye-ev-sahipligi-yapan-ulke-turkiye-ilk-10-da-avrupa-sadece-almanya
Tarih: 28/02/2020
Ömer karizma
yine harika bi sohbetti ama aga niye bu kadar yakın oturuyorsunuz? yarım saat öpüşmenizi bekledim
Güzel olmuş emeginize saglık yolunuz acık olsun
Uluslararası hukuku yedim
Türkiye 80lerde 2,5 milyon Afgan 3,5 milyon İranlı mülteci aldı hepsi uyum sağladılar ve Türk oldular
en temel sorun çok insanın olması corona keşke kısır yapsaydı qklhsdalkdhf
Abi bu konu hakkında en elle tutulur çözüm önerilerini sundugunuz için ikinize de teşekkür ederim
ağzınıza sağlık değerli insanlar
Sarı ceketli abide Suriyeli sanırım
Ömer'in bahsettiği problematize etme önemli. Bu konu gündemde olmalı ki çözüm için adım atılabilsin, çözüm hakkında konuşulabilsin. Şu an bağıranların sesi daha çok çıkıyor gibi gözüküyor ama kanalın bu konuda konuşma gereği duyması da tartışma alanının çok bulanmasından. Sizler gibi aklı salim insanlar bu konuda daha çok konuştukça, yazdıkça, sivil toplumda ve politika yapım sürecinde bulundukça tartışmaların yönü değişecektir.
Korkular yersiz değil. Varlık yokluk meselesi bu.
Emeğinize sağlık 👏🏻👏🏻👏🏻
Bu video için çoğunlukla Ömer ile aynı fikirdeyim👍🏻
Ömer abi sana katılıyorum
Tamam ateşli bir konu tartışın da bu fazla ateşli olmuş hahaha. Güzel video olmuş, saolun.
ateş ölçer serisine dışarıdan konuk bekliyoruz
emeğinize sağlık beyler
23:17 ömere katılıyorum
Ağzınıza sağlık
çok heyecanlı tartışma dizi gibi izledim
Harika bir program 🤝
Görüşleriniz ve eleştirileriniz için teşekkürler. Vermiş olduğunuz bilgiler çok kıymetli. Devamını bekliyorum. Medeni bir dille yorumlamışsınız, tebrikler...
başıboş köpek sorunuyla ilgili bir video gelir mi ( istek)
Yaşar çok öznel şekilde bakmış bakmak istemese de
Bu ikili bana aşşırı ilkkan ve Yılmaz vibe ı verdi
Güzel video teşekkürler
Yaşar aşırı duygusalsın bu insanlar sike sike gidecek başka yolu yok.
Ömer niye yan bakıyor yan oturuyor sürekli, ilginç bir açı
Nufusu yüksek olan ülke tek cocuk politakası
Uzun zamandır (bu kanalla tanışmadan önce) bu kadar güzel ve kaliteli tartışan iki insan görmedim 🖤
İngilterenin mülteci konusunda yapmak istediği olayı 2 yıldır Libya için yapmamız gerektiğini anlatıyordum ve arkadaşlarım bunun imkansız olduğunu düşünüyorlardı. İmkansız olmadığını İngiltere bize gösterdi. (Libya'ya en az 50bin Suriyeli Aile göndermemiz lazım.)
Libyada aktif bir savaş yok mu?
@@sahin.27 Libya'da çok şiddetli bir savaş hiçbir zaman olmadı.Libyadaki olaylara keyfe keder ve romantik çatışmalar diyebiliriz.
Öncelikle bu kadar zor ve son dönemde ateşlice tartışılan, bir histeri krizine dönüşen konuyu bu kadar sakince ve ciddi bir şekilde tartışabildiğiniz için teşekkür etmek gerekiyor.
Göçmenlere karşı ekonomik ve kültürel nefret zaten iki sınıfta kendini gösteriyor diye düşünüyorum. Daha çok işçi sınıfı olan kesimler göçmen karşıtlığını rekabeti artırmaları ve işsizlik sebebiyle şikayet ederken, "le grand remplecement" komplo teorilerinden hallice kültürel zenofobi ise daha çok CHP, İYİ Parti ve Zafer Partisi seçmeni olan orta sınıfa ait bir tepki gibi geliyor. Bunun da zaten siyasetteki en eski Nazilerden kalma bir strateji olduğunu zaten azıcık İkinci Dünya Savaşı çalışan veya Nazi propagandaları çalışan insanlar farkındadır. Fakat burada bizim de özeleştiri yapmamız lazım. Türkiye'de hep yaygın olan bir aşırı milliyetçilik var, oryantalizmi aşırı derecede benimsemiş. Bu kültürelist zenofobi Ortadoğulu Arap, Kürt veya Afgan, Güney Asyalı göçmenlere verilen tepki. Genelde de hep bilindik oryantalist önyargılarla 'geri kalmış', 'Şeriatçı', 'yobaz' vb. söylemlerle karşı çıkıyorlar ve bunlar gerçekten çok basmakalıp önyargılar. Mesela, Pakistan dünyanın ilk kadın başbakanını (Benazir Bhutto) seçmiş Müslüman çoğunluğun olduğu ülke. İlk cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de ilk kadın cumhurbaşkanı adayını sunmuş ülke (Fatima Jinnah, 1965'teki seçimlerde %35 oy alarak ikinci oldu.) ve şu an bile meclisinde Türkiye'den yüksek sayıda kadın milletvekili var (şu an Pakistan meclisinin %20'si, senatosunun da %19'u kadın. Türkiye'de bu durum %17), hatta meclisinde kadın kotaları bile var.* "Hijra" olarak bilinen birçok trans bireyin görece özgürce yaşayabildiği ülke (tabi ki transfobi Pakistan'da da var, olmadığını iddia ettiğim anlaşılmasın). Pakistan 2009'dan beri yüksek mahkeme kararıyla Hijraları "Üçüncü Cinsiyet" olarak resmi bir şekilde kabul ediyor*, hatta İslami din insanları bile Hijraların eşit hakları için fetva verdiler.* Hijraların toplumdan dışlanmasını engellemek ("Guru" ismiyle bilinen toplumdan dışlanan hijraların oluşturduğu kommüniteler var ama çoğunlukla çok hiyerarşik ve seks işçiliğine zorlama gibi sorunlar yaşanıyor ve bu sebeple hijralar devletten destek talep ediyorlar guru sistemine düşmeyip özgür bireyler olabilmek için) onlar için devlet dairelerindeki basit işlerde açılan kotalar var.* Çoğunlukla da vergi toplama veya postacılık gibi işlerde çalışıyorlar*. Çoğunlukla seçilemeseler de 2013 yılından beri sürekli olarak Hijraların seçimlerde aday olduklarını ve yılmadan tekrar tekrar denediklerini de görürsünüz Pakistan'da her seçimde.* Türkiye laikliğin anayasada dahi bulunduğu bir ülke ama iş ne yazık ki trans bireylerin hakları olunca bu tarz bir şeyi konuşamıyoruz bile ve hatta birçok trans bireyi zorla seks işçiliğine mahkum ediyoruz. Bu sadece bir örnek ama bunun gibi çok fazla sahip olduğumuz oryantalist önyargılara uymayan vaka var bu toplumlarda. O sebeple, bu oryantalist "Doğu-Batı medeniyetleri"ne tanımı ve onlara "siyah-beyaz" bir bakış gerçekliği yansıtmıyor, sadece önyargılara dayalı bir algı. Zaten ortada ne Doğu medeniyeti var, ne de Batı medeniyeti, ne barbarlar var, ne de medeniler. Edward Said'in "Orientalism" ("Şarkiyatçılık" şeklinde Türkçe'ye çevrildi) kitabında anlattığı gibi bunlar bilinçli bir şekilde emperyalist saiklerle yaratılmış kavramlar, emperyalizme meşruiyet sağlayabilmek için.
Ömer'in bir yabancı grubun %10-15 civarında olması ihtimaline tepki göstermesi ise yalan söylemeyeceğim beni biraz rahatsız etti ama şaşırdığım bir şey değil, Türkiye'de oldukça sıradan bir tepki. Ben açıkçası bundan hiç rahatsız olan birisi değilim. Zaten bu ülkede %15'in üzerinde etnik kimlik olarak Türk olmayan vatandaşlar yaşıyor. Daha multikültürel bir yapıya sahip olmak Türkiye'nin zararına değil tam tersine yararına olacaktır diye düşünüyorum yeter ki mülteci ve/veya göçmen kesimin toplumdan dışlanması engellensin, entegrasyonu sağlansın. Kanada, ABD veya Batı Avrupa ülkelerini olduğundan daha güçlü yapan şey zaten göçmen alması. Hatta Kanada'da Toronto'ya bakacak olursanız orada yaşayanların %50si Kanada dışında doğmuş göçmenler ve mültecilerden oluşuyor. Dünyanın en iyi zihinlerini topladıkları gibi o ülke için canla başla çalışan insanlar orada yeni bir hayat kuruyorlar. Sadiq Khan şu an Pakistanlı bir göçmenin oğlu olarak Londra belediye başkanı, Anne Hidalgo bir İspanyol mültecinin kızı olarak Paris belediye başkanı, Henry Kissinger ve Madeleine Albright Aşkenazi mültecilerin çocukları olarak ABD'de dışişleri bakanlığı yapmış ve ABD'nin en zor zamanlarında o devletin çıkarlarını en sert şekilde uluslararası arenada savunmuş insanlar. Portekiz başbakanı Antonio Costa Mozambikli bir Hintlinin oğlu ve şu an Portekiz tarihinin en beğenilen başbakanı konumunda. Benzer bir şekilde eski İrlanda sağlık bakanı ve başbakanı Leo Varadkar da bir Hintli babanın oğlu olarak İrlanda'da doğmuş ve gayet başarılı bir sağlık bakanlığının ardından başbakanlık yürütmüş birisi. İrlanda Cumhuriyeti'nin en takdir edilen reformlarının hepsi onun döneminde, onun sayesinde oldu. Kısacası doğduğun kökenler, ait olduğun kültür veya sahip olduğun etnik/dinsel/ırksal kimlik sizi belirlemiyor. Eminim Ömer'in de birsürü Fransa'da okuduğu üniversitede Fransız olmayan hatta belki Fransızcası/İngilizcesi bile bozuk olan ama yine de o üniversitenin gelişmesine katkı sağlayan hocaları ve arkadaşları vardır. Einstein da ekibiyle ilk başta Türkiye'ye başvurmuştu ama Türkiye onu reddedince önce Birleşik Krallık, sonra ABD'ye gitti. Böyle bir dehayı kaybetmenin Türkiye'de ne büyük bir kültürel kayba sebep olduğunu düşünün.
Tabi burada yanlış anlaşılmasın, sadece 'nitelikli' olanlar değil, gayet 'niteliksiz' olarak gözüken insanlar da bu ülkelerin gelişmesine gayet katkıda bulunuyor. Batı Avrupa ülkelerinin ve Kuzey Amerika ülkelerinin Türkiye'den, İran'dan, Macaristan'dan, İsrail'den, Slovakya'dan, Rusya'dan, Yunanistan'dan veya Polonya'dan daha demokratik kültüre sahip olması ve daha insan haklarına sahip çıkan devletler olması yine onların çoğulcu kültürlerine dayanıyor. Anti-Semitik kampanya ile Macaristan'da iktidar olabilir ve Orban gibi aşırı sağ bir hükümetle demokrasiyi yolundan saptırıp otoriter bir hükümet kurabilirsin. Ama Batı ülkelerinde bu olmuyor çünkü çoğulcu kültürleri bu nefret söylemlerine izin verilmemesi gereken bir şey olarak görülüyor. Hatta Almanya hiç gurur yapmayı özellikle Nazileri kınayan eğitim programı hazırlıyor ve çocuklarını okullarda toplama kamplarına gönderip bir daha asla o hataların tekrarlanmaması için elinden geldiğince önlem almaya çalışıyor. Bu çoğulcu kültürleri sayesinde zaten Avrupa'da var olan ekonomik kriz sebebiyle aşırı sağ ne kadar yükselirse yükselsin, Anglosakson ülkeleri hariç (Anglosakson ülkelerde ne yazık ki bu yüzleşme sadece sol kesimler için var, sağcılarda belli bir seviyede reddiye var. Orada da seçim sisteminden dolayı anaakım partileri ele geçirmeye çalışıyor aşırı sağ. Nitekim Birleşik Krallık, Avustralya ile ABD gibi ülkelerde başarılı oldular), Batı dünyasında hep küçük bir grup olarak var oluyorlar ve görüşleri hep "aşırılıkçı" olarak, ana akım olmayan bir şekilde kalıyor. Bunu özellikle söylüyorum, çünkü o aşırı sağın söylemlerini Türkiye, İsrail, Yunanistan, Polonya, Rusya, Hindistan veya Macaristan gibi ülkelerde çok sıradan ana akım söylemler olduğunu ve hatta bırakın merkez-sağ partilerini, merkez solun bile bazen çıkar için benimsediği söylemler olduğunu görebilirsiniz. O sebeple zenofobi ister istemez hepimize zarar verecek bir yaklaşım.
Son olarak da Ömer'in genelleyen tavrını çok doğru bulmadığımı söyleyeyim. Kendi göçmen karşıtı önyargısını 'insan doğası'nın bir parçasıymış gibi genellemesi pek doğru değil çünkü bu göçmen meselesi ülkeden ülkeye, kültürden kültüre değişiyor. Doğu Avrupa'da ve Türkiye'de gayet normal karşılanıyor olabilir ama örneğin Latin Amerika'da (Brezilya hariç ki oradaki aşırı sağ Bolsonaro bile göçmen düşmanlığını bütün seçmenlerine satamıyor) tamamen normal karşılanıyor. Hatta Kolombiya'da aşırı sağ parti iktidarda uzun süreden beri ve o aşırı sağ partinin destekçileri bile Venezuelalı mültecilerin Kolombiya'ya alınmasını destekliyor. Bunun sebebi olarak da Latin Amerika tarihindeki askeri cuntalar döneminde birçok kişinin zorunlu olarak göç ettiği ve başka ülkelerde mülteci olarak yaşaması gösteriyor.* Yani hemen hemen herkes mülteciliğin ne kadar sıradan bir şey olduğunu kabul etmiş durumda. Dolayısıyla göçmen düşmanlığı belki var olan önyargılara oynuyor ve ondan birçok yerde başarılı olabilir ama herkesde olan sıradan bir duygu değil, bunun minimalize edildiği örnekler de var dünyada.
Batı ülkelerinde bile yükselen aşırı sağ ve onların yaydığı zenofobiye hep sert bir şekilde karşı olan gruplar var. Şu an Boris Johnson'ın yaptığı Ruanda anlaşması çok ciddi tepki çekmiş durumda ve birçoğu kişi zaten bunu Johnson'ın eriyen oylarını kurtarmak için yaptığı beyhude bir çaba olarak görüyor.* ABD'de Trump kazandığından beri sert bir şekilde 2016-2020 yılları arasında Trump'ın zenofobisine karşı eylemler vardı "Resistance Movement" olarak bilinen ve Trump'ın göçmen politikaları en sert derecede protesto edilen şeydi. ICE skandallarına verilen tepkileri hatırlayan, tarihte ilk defa Bush döneminde açılan bu kurumun kapatılması gerektiği konuşuldu.* Trump iktidara gelir gelmez neredeyse bütün Demokrat valiler, en ılımlıları bile, Trump döneminde göçmenleri ve mültecileri onaylayan yasaları geçirdi, hatta Biden iktidarı alır almaz ilk geri getirmeye çalıştığı şey DACA idi.* O sebeple Batı'nın en liberal ülkelerinde (bu arada İskandinav ülkelerini daha "sosyal demokrat" olarak kabul ediyoruz, "liberal" demektense) bile şu an yer yer aşırı sağ yükselmesin diye tavizler verilmesine rağmen halen göçmen yanlısı politikalara devam ediyorlar. Türkiye'de bunun zor olduğunun farkındayım ama Türkiye'nin de kültürel olarak çoğulcu bir yapıya sahip olmasının Türkiye'nin yararına olacağını düşünüyorum. Göçmen politikalarında Kuzey Kore'nin veya Suudi Arabistan'ın değil daha çok Kanada'nın veya Norveç'in örnek alınmasının daha mantıklı olduğu kanaatindeyim. Biliyorum bu oldukça popüler olmayan bir görüş Türkiye'de, özellikle bu ekonominin bozulduğu son dönemde iyice sert derecede karşı çıkılan bir görüş ama tarihte Nazilerin yaptığı hataların tekrarlanmaması için bu mülteci karşıtlığına da, artan ırkçılığa da karşı durmak gerekiyor diye düşünüyorum.
Kaynaklar:
- Fatima Jinnah 1965 yılında Pakistan'ın ilk cumhurbaşkanlığı seçiminde darbe ile iktidara gelmiş Ayub Khan'a karşı yarışmış ve kaybetmişti:
historypak.com/elections-of-1965/
- Pakistan'daki Hijraları "Üçüncü Cinsiyet" olarak kabul eden Khaki v. Rawalpindi Davası'ndaki Yüksek Mahkeme kararı:
www.icj.org/wp-content/uploads/2012/07/Khaki-v.-Rawalpindi-Supreme-Court-of-Pakistan.pdf
- Hijralar'ın rahatsız edilmemesi gerektiği, evlenmeye hakları olduğu ve Müslüman ritüelleri ile Müslüman mezarlıklarına gömülebileceği üzerine verilen fetvanın haberi:
www.dw.com/en/pakistan-clerics-issue-fatwa-on-third-gender-rights/a-19360321
- %2 oranında devlet dairesinde iş amaçlı açılan kotalar. Yasa ayrıca Hijraların sağlık ve eğitim haklarını da garantiliyor hatta Hijralar için özel okullar da açıyor:
gulfnews.com/world/asia/pakistan/khyber-pakhtunkhwa-proposes-2-quota-in-government-jobs-for-transgender-community-1.75103236
- Pakistan'da vergi toplama işlerinde çalışan Hijralar haberi:
www.theguardian.com/world/2012/jun/08/pakistan-hijra-transgender-tax-collectors
- 2013'te Hijraların katıldığı ilk seçim. Daha önce "Third Gender" statüsleri tanınmadığından kimlikleri doğru kabul edilmiyor ve seçme-seçilme haklarından mahrum kalıyorlardı. 2012 yılındaki Khaki v. Rawalpindi davasındaki Yüksek Mahkeme kararıyla bu da değişti:
www.reuters.com/article/us-pakistan-elections-transgender-idUSBRE9480C320130509
- Dünya meclislerindeki kadın oranlarını gösteren liste. Birinci sırada Ruanda bulunmakta:
archive.ipu.org/wmn-e/classif.htm
- Vox'un Kolombiya'daki halkın 1 milyon Venezuelalı mültecilere alınmasına karşı olumlu bakışını anlattığı 8 buçuk dakikalık kısa belgeseli:
th-cam.com/video/NU0RqwweuWY/w-d-xo.html
- Boris Johnson'ın Ruanda planını açıklar açıklamaz Birleşmiş Milletler'den gelen sert kınamanın haberi. Bu kınama aynı zamanda Johnson'ın bu planının gerçek dışı ve uygulanamaz olduğunun da altını çiziyor:
www.theguardian.com/uk-news/2022/apr/15/un-refugee-agency-condemns-johnsons-rwanda-asylum-plan
- Biden hükümetinin Texas Yüksek Mahkemesi'nin kararı üzerine Eylül 2021 tarihinde DACA'yı restore etme girişimi:
www.cbsnews.com/news/daca-biden-administration-immigration-rule-legal-challenges/
Çok güzel açıklamışsınız. Gerçekten Türk halkında oryantalist bakış açısı malesef çok yaygın ve anaakım olmuş durumda.
Kanada'nın göçmenlik politikasıyla yüzde 33'ü okumaya yazmaya bilmeyen kitle yığınları nasıl kıyaslanabilir? Marjinal olmaya çalışmayın kardeşim
LoL bide Türkiye Einsteini reddetti ABD'ye kaptırdı falan yazmış. Bu tip insanlara zorla bir haftalık Kilis turu yaptırmak lazım
Bu Pakistan’da mecliste yüzde bilmem kaç kadın var da Türkiye’de sokakta volta atan pakilerin arasında niye kadın yok ? Siz çok bilgili birine benziyorsunuz lütfen Bacha Bazi kültürü hakkında da birkaç şey yazar mısın ?
İyi hoşta bazı siyasiler orda ev, sanayi yapmaktan bahsediyor. Savaştan kaçan bir insana koşulsuz bakmış devlet geri döndüğünde ki yaşamını niye karşılamak zorunda tamamen saçmalık bence biz üstümüze düşeni yaptık artık bir an önce Esadla anlaşıp bu insanlar yollanmalı Özdağ'ı destekliyorum burası dünyanın lunaparkı değil.
Abi ağzınıza sağlık bu arada yaşar abi çok tarz görünüyosun bence,videoya böyle çıkman ayrı bi estetik katmış
Teşekkür ederim :)
Yaşar olaylara daha çözüm odaklı ve ılımlı yaklaşmış. Bende ona bazı yerlerde katılıyorum fakat videoda söyledikleri gibi henüz zaten gelişmemiş bir ülkeyiz ve bu durum kapasiteyi aşalı çok oldu. Olayların bu kadar ılımlı ve medeni bir şekilde çözüleceğini maalesef ben düşünmüyorum. Günün sonunda Ömer yine noktayı koyuyor. Bu insanların en yakın zamanda yollanabildiği kadar gönderilmesi lazım. Pakiler ve afganların ülkede işi yok öncelik onlara verilmeli. Yarını düşünmek bence de şuan 50 yılı düşünmekten daha cazip ki zaten bu durum uzun vadede zarardan başka bir şey getirmez. Mevcut durumun bir kıvılcımdan ateş çıkarması an meselesi.
Abi suriyeli insanlarin guvenli bir yere gonderilip gonderilmemesi niye bizim icin onemli egitim sorunun varmis bizi niye ilgilendirir ki
Bence videoda vatandaşlık konusuna detaylı değinilmeliydi. Göçmen politikalarında en önemli meselenin bu olduğu kanısındayım. Sığınmacı olmaları farklı lakin istatistiklere yansıyan verilen vatandaşlık sayıları ve vatandaşlık almanın ne kadar kolay olduğu tartışmalara yol açacak bir konu. Ki vatandaşlık bu kadar hızlı ve astronomik sayılarla veriliyorsa ülkelerine geri gitmeleri de imkansız olacak. Eğer fırsatınız olursa bu konuyu da masaya oturtacağınız bir video çok iyi olur bence :)
Burada en büyük eksik en azından Almanya'da Berlin duvarının yıkılmasının göçmenler üstündeki etkisinden birazcık bahsetmenizi beklerdim.
Ömer'e katılıyorum
çok faydalı ve keyifli bir videoydu yine--Danimarka ve BM örneklemesi üzerinden de aslında gerçekten "Uluslararası Hukuk" dediğimiz şeyin kural yapıcıları ve uygulayıcıları kim soruları üzerine uluslararası kamuoyunda daha çok tartışılması gerekli belki de. çok teşekkürler!