Bir gün Peygamber Efendimiz (SAV) tek başına otururken Hazreti Ali (r.a) yanına geliyor. "Sizi çok dertli gördüm. Bir probleminiz mi var?" diyor. Efendimiz (SAV), "Bana Mirac'da verilen sırları düşünüyorum, ya Ali!" cevabı veriyor. Hazreti Ali de "Birazını benimle paylaşabilir misiniz?" diyor. Efendimiz (SAV), "Ya Ali, kaldıramazsın." diyor. Hazreti Ali (r.a) dinlediği sırları taşıyamayınca... Peygamberimiz (SAV) Hazreti Ali'yi (r.a) çok istekli görünce sırlarınn bir kısmını anlatıyor. Hazreti Ali (r.a) o sırları duyduğu anda göğsünde bir kabarma, taşkınlık hissediyor. Söylemek, bağırmak istiyor. Ama sırdır, söyleyemiyor. Hemen Mekke'nin dışına çıkıyor. Kör bir kuyu buluyor. Ve o kuyuya bağıra bağıra içindekileri anlatıyor. Sonra rahatlıyor. O su vermeyen kuyu, Hazreti Ali'nin (r.a) verdiği sırları kaldıramayarak taşmaya başlıyor. Su taşınca suyun çevresindeki kamışları besliyor. Kamışlar zamanla büyüyor. Bir gün oradan geçen bir çoban, rüzgarın kamışlarda çok hoş bir ses çıkarttığını fark ediyor. Kesip, belirli işlemlerden geçirip onu üflemeye başlıyor. Bir gün Hazreti Muhammed (SAV) ile Hazreti Ali (r.a) develeri ile oradan geçerken bu çobanın çaldığı kamışın sesini duyuyor. Efendimiz (SAV) devesini durduruyor. Hazreti Ali'ye (r.a) dönüp, "Ya Ali, sen benim sırlarımı birine mi anlattın?" diye soruyor. Efendimiz'in (SAV), "Bu kamış parçası kıyamete kadar benim sırlarımı taşıyacak, sadece kalbi açık olanlar duyabilecek." dediği de rivayet ediliyor. O yüzden Mevlana da Mesnevi'nin ilk beyitlerinde şöyle diyor: Sırrın uzak değil, yakın bir yerde ama onu duyacak göz, duyacak kulak nerede?
Ey benim Sultanım özüm Hicranım çok gülmez yüzüm Ey benim Sultanım özüm Hicranım çok gülmez yüzüm Yakup oldum ağlar gözüm Çağırıram Ey Dost seni Yakup oldum ağlar gözüm Çağırıram Ey Dost seni Şimdi cismimden cüdayım Kurban canım ben fedayım Şimdi cismimden cüdayım Kurban canım ben fedayım Yusuf gibi kuyudayım Çağırıram Ey Dost seni Yusuf gibi kuyudayım Çağırıram Ey Dost seni Yüzüm gülmez bu dünyada Kaldım artık ben sılada Yüzüm gülmez bu dünyada Kaldım artık ben sılada Hüseyin’imle Kerbela’da Çağırıram Ey Dost seni Hüseyin’imle Kerbela’da Çağırıram Ey Dost seni Hüseyin’imle Kerbela’da Gezinirim otağında Ateş yanar şu bağrımda Gezinirim otağında Ateş yanar şu bağrımda Musa ile Tur Dağı’nda Çağırıram Ey Dost seni Musa ile Tur Dağı’nda Çağırıram Ey Dost seni
Uzun süredir arıyordum. Allah razı olsun. Muhteşem birşey
Ya yavaş,yavaş, hissedilen huzura ney demeli..
Uçmak için kanada lüzum var mı? Dinle neyden yeterki 😔😔😔👍
Mashaa Allah Soulful!!!
It reminds me of the enchanting face of my beloved Sheikh.
Ben yine geldim Allahım. 😢
Aman Yarabbi sen bilürsün biz bilmeyik.
Bir gün Peygamber Efendimiz (SAV) tek başına otururken Hazreti Ali (r.a) yanına geliyor. "Sizi çok dertli gördüm. Bir probleminiz mi var?" diyor. Efendimiz (SAV), "Bana Mirac'da verilen sırları düşünüyorum, ya Ali!" cevabı veriyor. Hazreti Ali de "Birazını benimle paylaşabilir misiniz?" diyor. Efendimiz (SAV), "Ya Ali, kaldıramazsın." diyor.
Hazreti Ali (r.a) dinlediği sırları taşıyamayınca...
Peygamberimiz (SAV) Hazreti Ali'yi (r.a) çok istekli görünce sırlarınn bir kısmını anlatıyor. Hazreti Ali (r.a) o sırları duyduğu anda göğsünde bir kabarma, taşkınlık hissediyor. Söylemek, bağırmak istiyor. Ama sırdır, söyleyemiyor. Hemen Mekke'nin dışına çıkıyor. Kör bir kuyu buluyor. Ve o kuyuya bağıra bağıra içindekileri anlatıyor. Sonra rahatlıyor. O su vermeyen kuyu, Hazreti Ali'nin (r.a) verdiği sırları kaldıramayarak taşmaya başlıyor. Su taşınca suyun çevresindeki kamışları besliyor.
Kamışlar zamanla büyüyor. Bir gün oradan geçen bir çoban, rüzgarın kamışlarda çok hoş bir ses çıkarttığını fark ediyor. Kesip, belirli işlemlerden geçirip onu üflemeye başlıyor.
Bir gün Hazreti Muhammed (SAV) ile Hazreti Ali (r.a) develeri ile oradan geçerken bu çobanın çaldığı kamışın sesini duyuyor. Efendimiz (SAV) devesini durduruyor. Hazreti Ali'ye (r.a) dönüp, "Ya Ali, sen benim sırlarımı birine mi anlattın?" diye soruyor. Efendimiz'in (SAV), "Bu kamış parçası kıyamete kadar benim sırlarımı taşıyacak, sadece kalbi açık olanlar duyabilecek." dediği de rivayet ediliyor. O yüzden Mevlana da Mesnevi'nin ilk beyitlerinde şöyle diyor: Sırrın uzak değil, yakın bir yerde ama onu duyacak göz, duyacak kulak nerede?
Aman Yarabbi sen bilürsün biz bilmeyik. 🤫😮💨
@@DunyaHali_1001Herşeyi o bilir hayırlısı olan herşeyi
Ey benim Sultanım özüm
Hicranım çok gülmez yüzüm
Ey benim Sultanım özüm
Hicranım çok gülmez yüzüm
Yakup oldum ağlar gözüm
Çağırıram Ey Dost seni
Yakup oldum ağlar gözüm
Çağırıram Ey Dost seni
Şimdi cismimden cüdayım
Kurban canım ben fedayım
Şimdi cismimden cüdayım
Kurban canım ben fedayım
Yusuf gibi kuyudayım
Çağırıram Ey Dost seni
Yusuf gibi kuyudayım
Çağırıram Ey Dost seni
Yüzüm gülmez bu dünyada
Kaldım artık ben sılada
Yüzüm gülmez bu dünyada
Kaldım artık ben sılada
Hüseyin’imle Kerbela’da
Çağırıram Ey Dost seni
Hüseyin’imle Kerbela’da
Çağırıram Ey Dost seni
Hüseyin’imle Kerbela’da
Gezinirim otağında
Ateş yanar şu bağrımda
Gezinirim otağında
Ateş yanar şu bağrımda
Musa ile Tur Dağı’nda
Çağırıram Ey Dost seni
Musa ile Tur Dağı’nda
Çağırıram Ey Dost seni
❤eyvallah ❤
KUYUDAYIM, AMA YUSUF DEĞİLİM..
Yeri bende ayrı olan bir ilahi
👍
Bir şeye aşık oluyorsun ama neye?
Ey gönül
Hakk'a aşık olmayanın
Aşk'a hakkı olur mu?
- Mevlânâ Celalettin Rumî