Yağmurlu bir günde yürüyüşümüz esnasında Veysel'im dinletmişti bu şiiri bana. 06.02.2023 günü deprem enkazının soğuğuna teslim ettim onu. Şimdi en sevdiğim, hep dinlediğim şiir oldu Yalnız Opera, yalnız başıma dinlediğim...
Hayatıma kazandırdığın en iyi alışkanlık Murathan Mungan okumak oldu. Bu şiiri her dinlediğimde ağladım,çok acı çektim, bana bu şiiri armağan eden bir insan nasıl ben terk edebilir diye kendimden soğumuş kendimi fazlasıyla değersiz hissetmiştim. Ama artık böyle hissetmiyorum artık eksik ve acı içinde yaşayan bir insan değilim. Senin acın beni yonttu, büyüttü, BÜYÜDÜM. Ve bu şiiri son dinlediğimde kendime bir söz verdim: ARTIK SENİ DÜŞÜNEREK DİNLEMEYECEĞİM YALNIZCE KENDİ ÇEKTİĞİM ACI VE YALNIZ OPERAM İÇİN DİNLEYECEĞİM. Şu anda da böyle yapıyorum. Beni terk edişinden sonra ilk defa yazıyorum sana BEN YAŞIYORUM AYAKTAYIM ARTIK ÜZÜLMÜYORUM ARTIK GÜÇLÜYÜM Ve sana söz verdiğim gibi artık senin için tek bir gözyaşı bile dökmüyorum.
Tam dört yıl oldu. Belki bir gün tekrardan bu şiiri dinlemek istersin de bu yorumu görürsün umuduyla yazıyorum. 4 yıl önce bana en sevdiğin şiirin bu olduğunu söylemiştin. Ben her şeyi aştım. Seni bile aştım. Bir tek bu şiiri aşamıyorum. Dönüp dolaşıp kendimi zamanında bana en çok sevdiğin şiir olarak attığın satırlardan şimdi bizim aşkımızı dinlerken buluyorum. Sen de gittin ve koca bir hayat girdi aramıza. Umarım gittiğin o yerlerde çok mutlusundur. Batık aşkımın enkazı, umarım hala bu şiir senin en sevdiğin şiirdir.
O mutlu degil arkadaslar. Ben ise ordan oraya savruluyorum. Hala burdayim, bu cikmaz da bu siirde. Astim sandikca her yeni bir aski tattikca tekrar buraya donuyorum.
Ben de 4 sene önce birini sevdim ve en sevdiğim şiir olan yalnız bir operayi gönderdim kendisine bir kadın olarak kendimden biliyorum ilk sevilen adam da şiir de değişmez ne zamanla ne de zamanla yaşanılanlarla... Her şeye rağmen hala en sevdiğim şiir
Sene 2009. Ortaokul 7. Sınıftayım. Muhteşem bir türkçe öğretmenim var. Küçük bir köyde yatılı okuyoruz. Ana baba hak getire. Dünyanın en şanslı öğrencisiyim o kadın beni bu şiirle tanıştırdığı için. O yaşlarda pek anlamsız geliyordu şimdi daha iyi anlıyorum değerini. Sevgili öğretmenim tuğba çetin. Siyah sırma saçlarından öperim.
Ne yaşadın ne üniversitede dinlerdim 20-22 yaşlarında 31 yaşına geldim yine arada açarım her dinleyişta ayrı bir tat her yaşta ayrı bir tat. Ey sanat sen ne kadar büyüksün
Şiir değil bu bambaşka bir şey. Kendi çapında şiir yazan benim gibi insanların, yazdığı her cümleyi tekrar tekrar okuyup bir türlü beğenememesine sebep olacak kadar güzel ve edebi
'Ayrılığımızın kışı' çoktan başlamış ve ben ölesiye ÜŞÜYORUM... üşümem soğuktan değil SENSİZLİKTEN... Kış elbet bahara döner fakat ıssız ve eksik hissetmenin verdiği ıstırap geçer mi bilmiyorum! Kaybolup gidiyorum bir şiirin tenhasında ve sen yoksun! Acı çekecek yerlerim en büyük sermayemdi yok etmeye kıyamadan onunla yaşamayı öğrendim sensiz yaşamaya yaşamak denilirse...Yani demem o ki YAŞIYORUM ÖLÜMÜNE, yada ÖLEREK YAŞIYORUM...
Şiirin en beğendiğim kısmı burası BHM'ye teşekkürler 🙏 "Simdi biz neyiz biliyor musun? Yikintilar arasinda yakinlarini arayan öksüz savas çocuklari gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam tasimadigi bir dünyada Bir sey buldugunda neyi, ne yapacagini bilmeyen çocuklar gibi"
Yaklaşık 10 yıldır dinliyorum bu şiiri. Her dinlediğimde başka başka cümlelerine takılıyorum. Çok derin anlamlar yüklü. Bu şiirin büyüsünü çözemiyorum..
Bu şiiri her dinlediğimde bir şeyler yazmak ve yazmamak arasında çok gidip geliyorum.Bu şiir benim için çok çok kıymetli. Çünlü tamamıyla bizim ilişkimizi anlatıyordu sanki. O öleli 2 yaz geçti, 3. yaz da geldi bile.. O zamanlar çok ağladım bu şiiri dinlerken gücüm oldu, sesim oldu. Şimdiyse çok çok eskide kalmış güzel ama acıtan bi anıyı hatırlamak gibi bu şiir. Ne olursa olsun ne yaşanmışsa yaşansın zamanın geçirmediği hiçbir şey yok dostlarım. Siz istediğiniz sürece zaman bu yaraları seve seve sarar. Bir insan yanınızdayken kıymetini bilmeli, o gittikten sonra hiçbir anlamı da kalmıyor o ağlamaların.. Sevgiyle kalın. Allah bizi sevdiklerimizle cennetinde kavuştursun.
Bu şiiri çok daha önceden hayatımın çok önemli dönemlerin birinde dinliyordum. o zamanlar şiirleri şuanki kadar seviyor muydum bilmiyorum. Ama o zamanlar bu şiirle çok bağ kurdum. Şimdiki ben bu şiire hala ihtiyaç duyuyorum. her satırını ezbere bildiğim ve hala o günleri bana hatırlatan bu şiire bir not bırakayım. O zamanki beni hatırlatan bu şiire gelecekteki bana bu notu hatırlatması dileğiyle.
Bugün doğum günüm ve ben bu şiiri kızımın sarı ayıcıklı balonuna bakıp dinliyorum. Seneler sonra belki yine burda bulurum kendimi yada ona dinletirim. Hatıra kalsın burada yazdıklarım.
"Yaz Geçer" kitabında yer alan, abartısız yazılmış en güzel eser ve serin sesler'in eşsiz yorumu. İlk önce bir ahşap üzerine sadece giriş kısmı yazılı bir şekilde görmüştüm bundan 10 yıl önceydi herhalde. Sonra araştırdım tamamını buldum ve hergün açıp okurdum daha sonra bu seslendirmeye rastladım. O günden beridir abartısız her gece dinlerim. Çok derin insan her dinlediğinde daha yeni anlamlar çıkarıyor. Herkesin dinlerken kendini gördüğü, her cümlenin sonunda dalıp gitmesi, dalarken sonradan gelen cümleleri kaçırıp tekrardan geri şarmışlığı olmuştur.
Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. O boşluk doldu sanırsınız... Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir. Gün gelir bir gün! Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide! O eski ağrı... Ansızın geri teper. Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten bitmişsinizdir.
16 yaşındayken tanıştım bu şiir ile... 30 yaşındayım, bu şiir kadar belki fazla veya az anlatacaklarım var. Anlatamıyorum hikaye belli aslinda görüşürüz dedik görüşmedik.
Bu şiir hep hayatımın dönüm noktalarını yaşatıyor bana 17 yaşımda tanıştım bu şiirle ve 32 yaşında yazarlığımın henüz ilk günlerinde tam manasıyla yaşadım bu şiiri ve yine buradayım
4 yıl önce keşfetmiştim kendimi bulduğum bu şiirde ve diyeceğim şu ki ;daha yeni denk geliyorsan bu şiire hiç dinleme terk et burayı niye biliyor musun ?Uzaydaki karadeliğin olay ufku gibi bu şiir,arafta bırakıyor,ne bu aşktan çıkabiliyorsun ne de hayatına son verip bu güzel duyguları sonlandırabiliyorsun.Gözlerimi kapadığımda olay ufkunda uzanmış bir şekilde bu şiiri dinleyip dönüyorum.Onun için yapma hemen terk et burayı.
En Sevdiğim şiir. Bunu evet başkalarıyla paylaştığım oldu ama hangisi benim hissettiğim duygularla dinledi hangisi gözyaşlarıyla boyadı bu şiiri bilemiyorum. Yıllar önce keşfetmiştim bu şiiri. O zamanlar bu kadar kırgınlığım, hayal kırıklıklarım, yaşadığım ihanetler yoktu Şiirin derinliğini anlıyordum fakat bu kadar acıtmıyordu eskiden. Bu duygusuz, hissiz dünyada kendimi affedemediğim kendimi haksız yere suçladığım her anda, kendim dışında gelişen her şeye yüklediğim anlamsız anlamların saçmalığıyla boğuştuğum her durumda kendimi burda buluyorum. Sevgime ve aşkıma duyduğum saygının derinliğini bu şiirde tadıyorum sürekli. Dünyanın hassas kalpler için bir cehennem olduğunu iliklerime kadar hissederek yaşadım ve bu o kadar zor ki duygusuz bir çağda. Ölmüş saadeti karşılaştırdım yaşayan mutsuzlukla ve arda kalan hiçbir şey bulamadım demek ki gerçekten bu enkazdan kurtarılacak bir şey kalmamış
Gözlerindeki usul şefkati teslim etme kimseye.. 12 yıl önce ilk okuduğum da ne hissettiysem hala aynı duyguları yaşıyorum okurken. Keşke ne bu şiir yazılsaydı ne de biz okurken,dinlerken böyle hissetseydik
Dinlerken her kelimesini yasadigim bir siir.bu siiri dinkerken 'saudade' kelimesini ogrendim.ve bu siir bu dk dan sonra her zerreme dokundu.o dk dan sonra hayatim 'yalniz bir opera'.keşfemedilmesini istemedigim bir siir kendime sakladim.
Vayy be sene 1996, Edremit Lisesinden Didem isminde çoook değişik bir kız arkadaşım vardı,onunla okumuştuk ilk...o gün üstüne 3 hazirandı, Nazım Hikmeti Anma Gecesine gitmiştik beraber, dün gibi aklımda,bende,Bugün pazar bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar şiirini okumuştum,şiire dönecek olursak şiir değil 400 sayfalık bir roman hissiyatı verir hala bana...
Zaman bizi alıp nerelere götürdü. 4 yıl önce tıpkı murathan'ın dediği gibi birbirimize yanlış zamanlarda gelmiştik.Sen bana çok geç kalmıştın. Kısa zamanda nasılda sevmiştik birbirimizi ve hayatın bize bir mükafatı demiştik.Bir zaman sonra severek ayrılmak zorunda kaldığımızda anlamıştım hayatımın en büyük yarası olarak kalacağını...
2004ün yazıydı bana bu şiiri ağlata ağlata ezberlettiğin zaman.Her sayfasına hıçkırıklarım nefes gözyaşlarım su oldu,sevgimle besledim bu şiiri ve bugün yani 18 yıl sonra yine buradayım.Şairin dediği gibi dönüp bakıyorum yoksun sen,zaten aşk karşıdakinden bağımsız yaşandığında gerçek aşk olur.Nerde kimlesin bilmiyorum ama bensiz olduğunu bilmek bana yetiyor...
Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden. Karardı dizeler. Aşk... Bitti. Soldu şiir. Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
Aylardır.. ruhum incindiğinde gelip soluklandıgım şiirlerden biri.. Ne sarsıcı! her dinlediğimde 15 dk kitleniyorum . Bi şiirin her zerresini hissettirir mi hisler? ❤️ Ve yanlız bir operayım ben..
hislerime tam tamına tercüman olan nadir şiirlerden.. ona hediye edeceğim. benim yaşayıp da anlatamadığım hislerime ortak olur, biraz olsun benimde neler hissettiğimi anlar belki...
Bu şiiri ilk dinlediğimde 2015'ti sanırım 17 yaşındaydım. Tuhaftır ki hayatımın belli dönemlerinde bu şiirden bir söz gelir aklıma şiiri ararken bulurum kendimi. İmdadıma yetişir gibi her dinlediğimde başka yerleri dokunuyor içime. Yine tam zamanında... İnsanlar değişti, ben değiştim ama bu şiirin bana hissettirdikleri hiç değişmeyecek.
bu şiiri lise 1 de şiir dinletisinde seslendirdim. Ne zaman nefes alamasam buraya gelirim ben. 14 sene önce dinlerdim 14 sene sonrada dinlerim. murathan mungan ve oğuz atay kırmızı çizgimiz
Geçmişin damağı kalmış aklimda. Güzel kokulu gülüşler, samimi gözler. Pay edilen hayaller ve asla esirgenmenyen sevgi. Ak git zaman, beni mazi olmuş sayfalarda unut...
Sınıfça okumuştuk bu şiiri. Herkes bir parçasını okuyordu. Aslında pes edene kadar okuyordu. Biraz okumaya başlayınca hepimizin gözlerinden yaşlar akmaya başlıyordu çünkü. Bir şiir bu denli acıtmamalı. Çok acımasızca, merhametsizce...
Onu son görüşümmüş meğer ,bilemedim. 2010 da ayrılmıştık. Insan yine seviyor belki ama içinde kimseye anlatamadığı şeyler kalıyor. Kimseye anlatamadığı şeyler...
artık daha az seviyorum seni unutur gibi, ölür gibi daha az yeniden ödetiyorum kendime onca aşkın öğretemediğini kolay değildi yalnızca sevgilimi değil, evladımı da kaybettim ben kaç acı birden imtihan etti beni bir tek gece vardır insanın hayatında ömür boyu sürer nöbeti bu da öyleydi, iyi ol, sağ ol, uzak ol ama bir daha görme beni.
ve bitti... sonra yalnız bir opera başladı ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim ben sende bütün aşklarımı temize çektim. imrendiğin, öfkelendiğin kızdığın, ya da kıskandığın diyelim yani yaşamışlık sandığın geçmişim dile dökülmeyenin tenhalığında kaçırılan bakışlarda gündeliğin başıboş ayrıntılarında zaman zaman geri tepip duruyordu. ve elbet üzerinde durulmuyordu. sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim. başlangıçta dogruydu belki. sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren, büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin. ve hala bilmiyordun sevgilim ben sende bütün aşklarımı temize çektim anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana bütün kazananlar gibi terk ettin yaz başıydı gittiğinde, ardından, senin için üç lirik parça yazmaya karar vermistim. kimsesiz bir yazdı. yoktun. kimsesizdim. çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum. çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum. sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu yüzündeki küskün kedere, gür kirpiklerinin altından kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine çerçevesine sığmayan munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine lirik sozcüğü en çok yüzüne yakışıyordu yaz başıydı gittiğinde. sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti mayıs. seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma. yaz başıydı gittiğinde. bir aşkın ilk günleriydi daha. aşk mıydı, değil miydi? bunu o günler kim bilebilirdi? "eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. altına saat:16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda. daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını takvim tutmazlığını aramızda bir düşman gibi duran zaman'ı daha o gün anlamalıydım benim sana erken senin bana geç kaldığını gittin. koca bir yaz girdi aramıza. yaz ve getirdikleri. döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıştı. kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza. adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk. sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık. fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki. zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize. gittin. şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana. şimdi biz neyiz biliyor musun? akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz. birbirine uzanamayan boşlukta iki yalnız yıldız gibi acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız ne kalacak bizden? bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden bizden diyorum, ikimizden ne kalacak? şimdi biz neyiz biliyor musun? yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz kış başlıyor sevgilim hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan oysa yapacak ne çok şey vardı ve ne kadar az zaman kış başlıyor sevgilim iyi bak kendine gözlerindeki usul şefkati teslim etme kimseye, hiçbir şeye upuzun bir kış başlıyor sevgilim ayrılığımızın kışı başlıyor giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime. kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak... böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır içimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara, cağrışımlarla ödeşemezsiniz dışarda hayat düşmandır size içeride odalara sığamazken siz, kendiniz bir ayrılığın ilk günleridir daha her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup kulak verdiğiniz saat tiktakları kaplar tekin olmayan göğünüzü geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz bakınıp dururken duvarlara boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasinda kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına, başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya kendimizi hazırlar gibi yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken, ve kazanmış görünürken derinliğimizi ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde bir an'ın, yalnızca bir an'ın bütün bir hayatı kapladıgı anlar o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar denemeseniz de, bilirsiniz hiç yakın olmamışsınızdir intihara bu kadar bana zamandan söz ediyorlar gelip size zamandan söz ederler yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi. dahası onalar da bilirler. ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler. bittiğine kendini inandirmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet. kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. zaman alır. zaman, alır sizden bunların yükünü o boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe çöker. hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. o boşluk doldu sanırsınız oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir gün gelir bir gün başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide o eski ağrı ansızın geri teper. dilerim geri teper. yoksa gerçekten bitmişsinizdir. zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi kavranır. bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır. yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır. oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla günlerin dökümünü yap benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini kim bilebilir ikimizden başka? sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla bunlar da bir işe yaramadıysa demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda bu şiire başladığımda nerde, şimdi nerdeyim?
solgun yollardan geçtim. bakışımlı mevsimlerden ikindi yağmurlarını bekleyen yaz sonu hüzünlerinden gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim geçti her çağın bitki örtüsünden oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından bakarken dünyaya yangınlarla bayındır kentler gibiyim: çiçek adlarını ezberlemekten geldim eski şarkıları, sarhoşların ve sucluların unuttuklarını hatırlamaktan uzun uzak yolları tarif etmekten haydutluktan ve melankoliden giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden duyarlığın gece mekteplerinden geldim bütünlemeli çocuklarla geçti gençliğimin rüzgara verdiğim yılları dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim. bu şiire başladığımda nerde, şimdi nerdeyim? yaram vardı. bir de sözcükler sonra vaat edilmiş topraklar gibi sayfalar ve günler ışık istiyordu yalnızlığım kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum ilerledikçe...kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde aşk ve acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden. karardı dizeler. ask...bitti. soldu siir. büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde aşk yalnız bir operadır, biliyordum: operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım. barbarların seyrettiği tarapezlerden geçtim her adımda boynumdan bir fular düşüyordu el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk birlikte çıkılan yolların yazgısıdır: eksiliyorduk mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim her otelde biraz eksilip, biraz artarak yani coğalarak tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında ağır ve acı tanıklıklardan geçerek geldim. terli ve kirliydim. sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum maskeler ve çiçekler biriktiriyordu linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de... korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları ve açık hayatları seviyordu. buraya gelirken uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri...panayır yerleri... ölü kelebekler...ölü kelebekler... sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim. adım onların adının yanına yazılmasın diye acı çekecek yerlerimi yok etmeden acıyla baş etmeyi öğrendim. yoksa bu kadar konuşabilir miydim? ipek yollarında kuzey yıldızı aşkın kuzey yıldızı sanırsın durduğun yerde ya da yol üstündedir oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar ölü yanardağlar, ölü yıldızlar ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı aşkın bir yolu vardır her yaşta başka türlü geçilen aşkın bir yolu vardır her yaşta biraz gecikilen gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler gözlerim aşkın kuzey yıldızıdır bu yazları daha iyi görülen ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler ilerlerim zamanla anlarsın bu bir yanılsama ölü şairlerin imgelerinden kalma sen de değilsin. o da değil kuzey yıldızı daha uzakta yeniden yollara düşerler düşerim bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda ben yoluma devam ederim. bitmemiş bir şiirin ortasında darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler yaşamsa yerli yerinde yerli yerinde her şey şimdi her şey doludizgin ve çoğul şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi şimdi her şey yeniden yüreğim, o eski aşk kalesi yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden dönüp ardıma bakıyorum yoksun sen ey sanat! her şeyi hayata dönüştüren
İKRA hala buradayım... çok zaman geçti... gitmeseydin keşke... ne sen döne bilirsin artık, ne ben kapıyı aça bilirim sana... gitmeseydin keşke... #darkblueocean
16 yıl önce şiir yazmanın ortasında Tokat gibi bir postadan geldiğinde bu şiir bana kaç şiir yazdıysam hepsini tokatlar gibi eşiğim oldu Murathan Mungan ve Ahmet Arif. Bütün şiirler üstatların eşiğini geçmediği sürece karanlıkta kalmaya mahkumdur kimsenin görmediği şiiri yazdıran herşeyin bi haber olduğu hayattaki kelimlerin dizilişlerini göremediği. Ve bitmiş hikayelere yazılan şiirlerin birdaha asla gün yüzen çıkmayan şiirleri arasında kaldı nice şiirler gibi.
Bir yaz akşamı hafif serin bir havada sahilde ki bankta dinletmiştim ona ilk defa :) Çok sevmişti başını omzuma yaslayıp dinlemişti :) bir gün uğrarsan buraya tekrar o anı getirip aklına dinle kelebek 🦋🥀
Bir şiir hikâyemin parçası olması canım acıya acıya dinliyorum yıllanmış şiirimle her kelimesi ciğerime batıyor.. üzülmeyi bu kadar haketmez bir insan bir kadının ayakta kalma savaşı bir şiir..
Ne kadar özel bir şiir, boylesi büyük bir şiiri yazan safi yetenek ve sanatçı murathan mungan. (keske imza gununde birkac dizesini birlikte okuma teklifimi geri cevirmeseydi😢)
Yedi yıl aradan sonra tekrar bu şiiri dinlemek için geldim bunu dinlememek için çok mücadele ettim ama yeniden karşıma çıkan ve bana bir şeyler hissettiren insanın hiçbir şey yokmuş gibi terk edişini bu şiir eşliğinde kutluyorum
ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda; yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim. Oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim. *Ben sende bütün aşklarımı temize çektim*
böyle eşsiz bir şiiri bukadar az kişi dinlemişse demekki ülkemizde toplum iyice yozlaşmış ve dejenere olmuş demektir çok üzüldüm.şimdi o saçma sapan sanatcıların şarkısı olsa milyon tıklanırdı.gerçekten çok yazık
DEV-GENÇ şiir serin sesler sayfasında oldukça fazla dinlenmişti. Onlar el etek çekince şiirlerin çoğu silindi bu gibi kurtarılabilenler ancak bulunuyor ondandır.
Kelimeler birbirine dokunmadan yüz yüze dans ediyor. Geçmişte yaşanan bir çok şeye dair... sadece bir sevdaya dair bir ayrilik bu kadar güzel anlatılabilirdi. Emeğine yüreğine kalemine sağlık büyük şair...
Dinlerken beni çağırın da yalnız dinlemeyin
Gel
Bele sende dinlerken benide cağir
Gel dinleyelim
gel kardeşim rakı masasına
gel evindar teyze biraz şiir dinle
Yağmurlu bir günde yürüyüşümüz esnasında Veysel'im dinletmişti bu şiiri bana. 06.02.2023 günü deprem enkazının soğuğuna teslim ettim onu. Şimdi en sevdiğim, hep dinlediğim şiir oldu Yalnız Opera, yalnız başıma dinlediğim...
Nasıl bir acı bu tarifi yok tarifsiz çok sabır çok
2009 'da tanıştım bu şiirle
Başın sağolsun 😢
Rabbim gönlünüze inşirah versin. Başınız sağ olsun
1999-2000 yıllarında üniversite birinci sınıfta okuyup ezberlediğim, kalbime kazıdığım şiir. 23 yıl geçmiş... Aynı hüzün, aynı yara, aynı anlam...
20 sene sonra tekrar geleceğim yoruma bakmaya ve hayatım boyunca hep aynı duygularla dinleyeceğim.
kes kes kes kes kes kes kes kes kes kes kes kes kes kes kes kes kes kes kes kes
Hatırlatın da ben de geleyim
@@lappelduvide8022 hayatta olursam eğer size sözüm olsun :=)
Aynen katılıyorum
Emin olun 23 yıldır dinlerken ve okurken hala aynı duyguları hissediyorum 👌
Hayatıma kazandırdığın en iyi alışkanlık Murathan Mungan okumak oldu. Bu şiiri her dinlediğimde ağladım,çok acı çektim, bana bu şiiri armağan eden bir insan nasıl ben terk edebilir diye kendimden soğumuş kendimi fazlasıyla değersiz hissetmiştim.
Ama artık böyle hissetmiyorum artık eksik ve acı içinde yaşayan bir insan değilim. Senin acın beni yonttu, büyüttü, BÜYÜDÜM.
Ve bu şiiri son dinlediğimde kendime bir söz verdim: ARTIK SENİ DÜŞÜNEREK DİNLEMEYECEĞİM YALNIZCE KENDİ ÇEKTİĞİM ACI VE YALNIZ OPERAM İÇİN DİNLEYECEĞİM.
Şu anda da böyle yapıyorum.
Beni terk edişinden sonra ilk defa yazıyorum sana
BEN YAŞIYORUM
AYAKTAYIM
ARTIK ÜZÜLMÜYORUM
ARTIK GÜÇLÜYÜM
Ve sana söz verdiğim gibi artık senin için tek bir gözyaşı bile dökmüyorum.
Tam dört yıl oldu. Belki bir gün tekrardan bu şiiri dinlemek istersin de bu yorumu görürsün umuduyla yazıyorum. 4 yıl önce bana en sevdiğin şiirin bu olduğunu söylemiştin. Ben her şeyi aştım. Seni bile aştım. Bir tek bu şiiri aşamıyorum. Dönüp dolaşıp kendimi zamanında bana en çok sevdiğin şiir olarak attığın satırlardan şimdi bizim aşkımızı dinlerken buluyorum. Sen de gittin ve koca bir hayat girdi aramıza. Umarım gittiğin o yerlerde çok mutlusundur. Batık aşkımın enkazı, umarım hala bu şiir senin en sevdiğin şiirdir.
O mutlu degil arkadaslar. Ben ise ordan oraya savruluyorum. Hala burdayim, bu cikmaz da bu siirde. Astim sandikca her yeni bir aski tattikca tekrar buraya donuyorum.
Dile kolay,dört yıl... dört yil... dört
Ben de 4 sene önce birini sevdim ve en sevdiğim şiir olan yalnız bir operayi gönderdim kendisine bir kadın olarak kendimden biliyorum ilk sevilen adam da şiir de değişmez ne zamanla ne de zamanla yaşanılanlarla... Her şeye rağmen hala en sevdiğim şiir
Bugün 4 yıl 8 ay olmuş..
'her şeyi aştım bu şiiri aşamadım'
Bu şiire başladığımda nerdeydim şimdi nerdeyim. 15 yıldır buradayız dinliyoruz.
Bu şiiri senelerdir dinlerim.Çoğunlukla tek taraf dinler diğer taraf dinlemez.Çünkü aşkta bir taraf çekiç bir taraf örs olur.
Örslük hep bizim payınıza düştü
Sene 2009. Ortaokul 7. Sınıftayım. Muhteşem bir türkçe öğretmenim var. Küçük bir köyde yatılı okuyoruz. Ana baba hak getire. Dünyanın en şanslı öğrencisiyim o kadın beni bu şiirle tanıştırdığı için. O yaşlarda pek anlamsız geliyordu şimdi daha iyi anlıyorum değerini. Sevgili öğretmenim tuğba çetin. Siyah sırma saçlarından öperim.
Aynen biz de yıl sonu gösterisinde okumuştuk muhteşem bır Türkçe öğretmenim vardı benim de hayatımıza dokunan öğretmenlerimize sevgiler
Her dinlendiğinde farklı bir dizede takılı kalmak…
Ne yaşadın ne üniversitede dinlerdim 20-22 yaşlarında 31 yaşına geldim yine arada açarım her dinleyişta ayrı bir tat her yaşta ayrı bir tat. Ey sanat sen ne kadar büyüksün
Şiir değil bu bambaşka bir şey. Kendi çapında şiir yazan benim gibi insanların, yazdığı her cümleyi tekrar tekrar okuyup bir türlü beğenememesine sebep olacak kadar güzel ve edebi
Yıllardır dinliyorum Allah nice bu şiiri dinleyeceğim seneler nasip etsin ❤
'Ayrılığımızın kışı' çoktan başlamış ve ben ölesiye ÜŞÜYORUM... üşümem soğuktan değil SENSİZLİKTEN... Kış elbet bahara döner fakat ıssız ve eksik hissetmenin verdiği ıstırap geçer mi bilmiyorum! Kaybolup gidiyorum bir şiirin tenhasında ve sen yoksun! Acı çekecek yerlerim en büyük sermayemdi yok etmeye kıyamadan onunla yaşamayı öğrendim sensiz yaşamaya yaşamak denilirse...Yani demem o ki YAŞIYORUM ÖLÜMÜNE, yada ÖLEREK YAŞIYORUM...
Şiirin en beğendiğim kısmı burası BHM'ye teşekkürler 🙏
"Simdi biz neyiz biliyor musun?
Yikintilar arasinda yakinlarini arayan öksüz savas çocuklari gibiyiz.
Umut ve korkunun hiçbir anlam tasimadigi bir dünyada
Bir sey buldugunda neyi, ne yapacagini bilmeyen çocuklar gibi"
Yaklaşık 10 yıldır dinliyorum bu şiiri. Her dinlediğimde başka başka cümlelerine takılıyorum. Çok derin anlamlar yüklü. Bu şiirin büyüsünü çözemiyorum..
Okuduğum ve şiiri dinlerken ki hislerimi yansıtan en güzel yorum👏
"Bi zamanlar anlamadan yaşadığın şey çok sonra değerini kazanır"
Bu şiiri her dinlediğimde bir şeyler yazmak ve yazmamak arasında çok gidip geliyorum.Bu şiir benim için çok çok kıymetli. Çünlü tamamıyla bizim ilişkimizi anlatıyordu sanki. O öleli 2 yaz geçti, 3. yaz da geldi bile.. O zamanlar çok ağladım bu şiiri dinlerken gücüm oldu, sesim oldu. Şimdiyse çok çok eskide kalmış güzel ama acıtan bi anıyı hatırlamak gibi bu şiir. Ne olursa olsun ne yaşanmışsa yaşansın zamanın geçirmediği hiçbir şey yok dostlarım. Siz istediğiniz sürece zaman bu yaraları seve seve sarar. Bir insan yanınızdayken kıymetini bilmeli, o gittikten sonra hiçbir anlamı da kalmıyor o ağlamaların.. Sevgiyle kalın. Allah bizi sevdiklerimizle cennetinde kavuştursun.
Bu şiiri çok daha önceden hayatımın çok önemli dönemlerin birinde dinliyordum. o zamanlar şiirleri şuanki kadar seviyor muydum bilmiyorum. Ama o zamanlar bu şiirle çok bağ kurdum. Şimdiki ben bu şiire hala ihtiyaç duyuyorum. her satırını ezbere bildiğim ve hala o günleri bana hatırlatan bu şiire bir not bırakayım. O zamanki beni hatırlatan bu şiire gelecekteki bana bu notu hatırlatması dileğiyle.
Yıllardır dinleyip bıkmayanlar butonu 🌸
Uzun yıllardır...
Bugün doğum günüm ve ben bu şiiri kızımın sarı ayıcıklı balonuna bakıp dinliyorum. Seneler sonra belki yine burda bulurum kendimi yada ona dinletirim. Hatıra kalsın burada yazdıklarım.
Gittin.Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
“Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız..”
Bu şiiri sözlerinden daha çok duygusu için dinliyorum.. Şiiri o kadar muazzam seslendirmiş ki sözlerini gölgede bırakıyor yer yer
"Yaz Geçer" kitabında yer alan, abartısız yazılmış en güzel eser ve serin sesler'in eşsiz yorumu. İlk önce bir ahşap üzerine sadece giriş kısmı yazılı bir şekilde görmüştüm bundan 10 yıl önceydi herhalde. Sonra araştırdım tamamını buldum ve hergün açıp okurdum daha sonra bu seslendirmeye rastladım. O günden beridir abartısız her gece dinlerim. Çok derin insan her dinlediğinde daha yeni anlamlar çıkarıyor. Herkesin dinlerken kendini gördüğü, her cümlenin sonunda dalıp gitmesi, dalarken sonradan gelen cümleleri kaçırıp tekrardan geri şarmışlığı olmuştur.
Bir şiir nasıl bu kadar güzel olabilir? Her kelimesi her cümlesi ayrı ayrı güzel.
“Aşk bitti..
Soldu şiir.”
Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız...
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.
Gün gelir bir gün!
Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide!
O eski ağrı...
Ansızın geri teper.
Dilerim geri teper.
Yoksa gerçekten bitmişsinizdir.
16 yaşındayken tanıştım bu şiir ile...
30 yaşındayım, bu şiir kadar belki fazla veya az anlatacaklarım var. Anlatamıyorum hikaye belli aslinda görüşürüz dedik görüşmedik.
Bu şiir hep hayatımın dönüm noktalarını yaşatıyor bana 17 yaşımda tanıştım bu şiirle ve 32 yaşında yazarlığımın henüz ilk günlerinde tam manasıyla yaşadım bu şiiri ve yine buradayım
"Kış başlıyor sevgilim iyi bak kendine "
4 yıl önce keşfetmiştim kendimi bulduğum bu şiirde ve diyeceğim şu ki ;daha yeni denk geliyorsan bu şiire hiç dinleme terk et burayı niye biliyor musun ?Uzaydaki karadeliğin olay ufku gibi bu şiir,arafta bırakıyor,ne bu aşktan çıkabiliyorsun ne de hayatına son verip bu güzel duyguları sonlandırabiliyorsun.Gözlerimi kapadığımda olay ufkunda uzanmış bir şekilde bu şiiri dinleyip dönüyorum.Onun için yapma hemen terk et burayı.
En Sevdiğim şiir. Bunu evet başkalarıyla paylaştığım oldu ama hangisi benim hissettiğim duygularla dinledi hangisi gözyaşlarıyla boyadı bu şiiri bilemiyorum. Yıllar önce keşfetmiştim bu şiiri. O zamanlar bu kadar kırgınlığım, hayal kırıklıklarım, yaşadığım ihanetler yoktu
Şiirin derinliğini anlıyordum fakat bu kadar acıtmıyordu eskiden. Bu duygusuz, hissiz dünyada kendimi affedemediğim kendimi haksız yere suçladığım her anda, kendim dışında gelişen her şeye yüklediğim anlamsız anlamların saçmalığıyla boğuştuğum her durumda kendimi burda buluyorum. Sevgime ve aşkıma duyduğum saygının derinliğini bu şiirde tadıyorum sürekli. Dünyanın hassas kalpler için bir cehennem olduğunu iliklerime kadar hissederek yaşadım ve bu o kadar zor ki duygusuz bir çağda. Ölmüş saadeti karşılaştırdım yaşayan mutsuzlukla ve arda kalan hiçbir şey bulamadım demek ki gerçekten bu enkazdan kurtarılacak bir şey kalmamış
"Dünyanın hassas kalpler için bir cehennem" imzamı atarım altına
Geçmiş olsun...
2009 da tanıştım bu şiirle ustadla diyarbakır fuarında tanıştım şiiri dinledikten sonra
Gözlerindeki usul şefkati teslim etme kimseye.. 12 yıl önce ilk okuduğum da ne hissettiysem hala aynı duyguları yaşıyorum okurken. Keşke ne bu şiir yazılsaydı ne de biz okurken,dinlerken böyle hissetseydik
Dinlerken her kelimesini yasadigim bir siir.bu siiri dinkerken 'saudade' kelimesini ogrendim.ve bu siir bu dk dan sonra her zerreme dokundu.o dk dan sonra hayatim 'yalniz bir opera'.keşfemedilmesini istemedigim bir siir kendime sakladim.
Vay be bu ses o ses. Serin sesler 2010 lı yıllar 😭😭😭😭😭
Vayy be sene 1996, Edremit Lisesinden Didem isminde çoook değişik bir kız arkadaşım vardı,onunla okumuştuk ilk...o gün üstüne 3 hazirandı, Nazım Hikmeti Anma Gecesine gitmiştik beraber, dün gibi aklımda,bende,Bugün pazar bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar şiirini okumuştum,şiire dönecek olursak şiir değil 400 sayfalık bir roman hissiyatı verir hala bana...
Zaman bizi alıp nerelere götürdü. 4 yıl önce tıpkı murathan'ın dediği gibi birbirimize yanlış zamanlarda gelmiştik.Sen bana çok geç kalmıştın. Kısa zamanda nasılda sevmiştik birbirimizi ve hayatın bize bir mükafatı demiştik.Bir zaman sonra severek ayrılmak zorunda kaldığımızda anlamıştım hayatımın en büyük yarası olarak kalacağını...
Seninle dinledim ama sensiz dinlemeye devam ediyorum şimdi .
Benim sana erken senin bana geç kalışını...
2004ün yazıydı bana bu şiiri ağlata ağlata ezberlettiğin zaman.Her sayfasına hıçkırıklarım nefes gözyaşlarım su oldu,sevgimle besledim bu şiiri ve bugün yani 18 yıl sonra yine buradayım.Şairin dediği gibi dönüp bakıyorum yoksun sen,zaten aşk karşıdakinden bağımsız yaşandığında gerçek aşk olur.Nerde kimlesin bilmiyorum ama bensiz olduğunu bilmek bana yetiyor...
Her dinlediğimde her okuduğumda içinde kayboluyorum bu şiiirin.
Yolda açıp tekrar tekrar dinliyorum
Murathan Mungan ile aynı zaman diliminde yaşamış olmak bile ne kadar muazzam.
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca, kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız...
TH-cam'de bu kadar guzel okuyan olmadi bu siiri.Murathan mungan da harika yazmis.En sevdigim siiri 👍👏
Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden. Karardı dizeler.
Aşk... Bitti. Soldu şiir.
Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
Aylardır.. ruhum incindiğinde gelip soluklandıgım şiirlerden biri.. Ne sarsıcı! her dinlediğimde 15 dk kitleniyorum . Bi şiirin her zerresini hissettirir mi hisler? ❤️ Ve yanlız bir operayım ben..
hislerime tam tamına tercüman olan nadir şiirlerden.. ona hediye edeceğim. benim yaşayıp da anlatamadığım hislerime ortak olur, biraz olsun benimde neler hissettiğimi anlar belki...
Bu şiiri ilk dinlediğimde 2015'ti sanırım 17 yaşındaydım. Tuhaftır ki hayatımın belli dönemlerinde bu şiirden bir söz gelir aklıma şiiri ararken bulurum kendimi. İmdadıma yetişir gibi her dinlediğimde başka yerleri dokunuyor içime. Yine tam zamanında... İnsanlar değişti, ben değiştim ama bu şiirin bana hissettirdikleri hiç değişmeyecek.
Bunu dinlemek için çok şey kaybetmiş olmak gerek. Ben ettim. Mutluluğumu ettim öyle geçip giderken önümden hiç bir şey yapamadım.
bu şiiri lise 1 de şiir dinletisinde seslendirdim. Ne zaman nefes alamasam buraya gelirim ben. 14 sene önce dinlerdim 14 sene sonrada dinlerim.
murathan mungan ve oğuz atay kırmızı çizgimiz
Üniversite birinci sinifta dinledigim… ve hic aklımdan cikmayan degisik duygular.
milyonlarca kez dinleyebilirimm
4 yıldır dinliyorum 44 yıl daha dinlerim :)
Canımı en çok sen acıttın hiç anlamayacak kimse hiç bilmeyecek biz buraya ait değildik bu yeryüzüne fazlayız derdim öylece herkes oldun gittin..
Geçmişin damağı kalmış aklimda. Güzel kokulu gülüşler, samimi gözler. Pay edilen hayaller ve asla esirgenmenyen sevgi.
Ak git zaman, beni mazi olmuş sayfalarda unut...
Ben hep o An’dayım, seni tanıdığım o an..
15 dk boyunca acıyı sözcüklerle öyle bir güzellikle hissettiriyor ki. Acı güzelleşiyor, güzellik acılaşıyor..
"O boşluk doldu sanırsınız oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir."
Sınıfça okumuştuk bu şiiri. Herkes bir parçasını okuyordu. Aslında pes edene kadar okuyordu. Biraz okumaya başlayınca hepimizin gözlerinden yaşlar akmaya başlıyordu çünkü. Bir şiir bu denli acıtmamalı. Çok acımasızca, merhametsizce...
İşte bu yüzden şair...
Nasıl olurda yaşamadığım bir şeyi bu kadar derinden hissederim. Kelimeler ve onları bir araya getiren şairin gücü bu.
Onu son görüşümmüş meğer ,bilemedim. 2010 da ayrılmıştık. Insan yine seviyor belki ama içinde kimseye anlatamadığı şeyler kalıyor. Kimseye anlatamadığı şeyler...
Bence yüzlerce kez dinledim ve sanırım artık ezbere bile okuyabilirim.
Bu şiiri ne zaman dinlesem gerçeklerin dünyası ağır gelir beni nerede nasıl tuttuklarını ve aslında buraya ait olmadığımı anlarım...
"Biliyorum,
Ne sen dönebilirsin artık
Ne de ben kapıyı açabilirim sana.."
12 Eylül 2024
İstanbul
artık daha az seviyorum seni
unutur gibi, ölür gibi daha az
yeniden ödetiyorum kendime
onca aşkın öğretemediğini
kolay değildi
yalnızca sevgilimi değil, evladımı da kaybettim ben
kaç acı birden imtihan etti beni
bir tek gece vardır insanın hayatında
ömür boyu sürer nöbeti
bu da öyleydi,
iyi ol, sağ ol, uzak ol
ama bir daha görme beni.
😕
Çok güzeldi
Teşekkürler...
Dalıp gittim her zaman ki gibi
ve bitti...
sonra yalnız bir opera başladı
ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim.
imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın
geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu.
ve elbet üzerinde durulmuyordu.
sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
biraz daha fazla sevdiğim,
biraz daha önem verdiğim.
başlangıçta dogruydu belki.
sıradan bir serüven,
rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
gün günden hayatıma yayılan,
varlığımı ele geçiren,
büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
ve hala bilmiyordun sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim
anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
bütün kazananlar gibi
terk ettin
yaz başıydı gittiğinde,
ardından,
senin için üç lirik parça yazmaya karar vermistim.
kimsesiz bir yazdı.
yoktun.
kimsesizdim.
çıkılmış bir yolun ilk durağında
bir mevsim
bekledim durdum.
çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
yüzündeki küskün kedere,
gür kirpiklerinin altından kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
çerçevesine sığmayan
munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
lirik sozcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
yaz başıydı gittiğinde.
sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti mayıs.
seni bir şiire düşündükçe
kanat gibi, tüy gibi,
dokunmak gibi uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
yaz başıydı gittiğinde.
bir aşkın ilk günleriydi daha.
aşk mıydı, değil miydi?
bunu o günler kim bilebilirdi?
"eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen"
notunu buldum kapımda.
altına saat:16.00 diye yazmıştın,
ve 16.04'tü onu bulduğumda.
daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
takvim tutmazlığını
aramızda bir düşman gibi duran
zaman'ı
daha o gün anlamalıydım
benim sana erken
senin bana geç kaldığını
gittin.
koca bir yaz girdi aramıza.
yaz ve getirdikleri.
döndüğünde eksik,
noksan bir şeyler başlamıştı.
sanki yaz, birbirimizi
görmediğimiz o üç ay,
alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan,
olmamıştı, eksik kalmıştı.
kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.
adımlarımız tutuk,
yüreğimiz çekingen,
körler gibi tutunuyor,
dilsizler gibi bakışıyorduk.
sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.
fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki. zamanla
gözlerimiz açıldı,
dilimiz çözüldü
güvenle ilerledik birbirimize.
gittin.
şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
biliyorum
ne sen dönebilirsin artık,
ne de ben kapıyı açabilirim sana.
şimdi biz neyiz biliyor musun?
akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
birbirine uzanamayan
boşlukta iki yalnız yıldız gibi
acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
bir zaman sonra
batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
bizden diyorum, ikimizden
ne kalacak?
şimdi biz neyiz biliyor musun?
yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. umut
ve korkunun
hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını
bilmeyen
çocuklar gibi
ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz
kış başlıyor sevgilim
hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
oysa yapacak ne çok şey vardı
ve ne kadar az zaman
kış başlıyor sevgilim
iyi bak kendine
gözlerindeki usul şefkati
teslim etme kimseye, hiçbir şeye
upuzun bir kış başlıyor sevgilim
ayrılığımızın kışı başlıyor
giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.
kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
yazıya oturup
sonu gelmeyen cümleler kurmak,
camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...
böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
içimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar
bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar,
eşyalar gözünüzün önünde durur
birlikte yarattığınız alışkanlıklar
korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
cağrışımlarla ödeşemezsiniz
dışarda hayat düşmandır size
içeride odalara sığamazken siz, kendiniz
bir ayrılığın ilk günleridir daha
her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta
gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
kulak verdiğiniz saat tiktakları
kaplar tekin olmayan göğünüzü
geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
bakınıp dururken duvarlara
boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak,
eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasinda
kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
kendimizin içinden
yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi
yeni bir iklime, yeni bir kente,
bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,
başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye,
ameliyata alınmaya kendimizi hazırlar gibi
yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
ve kazanmış görünürken derinliğimizi
ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
bir an'ın, yalnızca bir an'ın bütün bir hayatı kapladıgı anlar
o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar
denemeseniz de, bilirsiniz
hiç yakın olmamışsınızdir intihara bu kadar
bana zamandan söz ediyorlar
gelip size zamandan söz ederler
yaraları nasıl sardığından,
ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
zamanla ilgili
bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
hepsini bilirsiniz zaten,
bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
dahası onalar da bilirler.
ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
bittiğine kendini inandirmak,
ayrılığın gerçeğine katlanmak,
sırtınızdaki hançeri çıkartmak,
yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
kolay değildir
bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
zaman alır.
zaman,
alır sizden bunların yükünü
o boşluk dolar elbet,
yaralar kabuk bağlar,
sızılar diner, acılar dibe çöker.
hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
o boşluk doldu sanırsınız
oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir
gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
dilerim geri teper.
yoksa gerçekten
bitmişsinizdir.
zamanla yerleşir yaşadıkların,
yeniden konumlanır, çoğalır anlamları,
önemi kavranır.
bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey,
çok sonra değerini kazanır.
yokluğu derin
ve sürekli bir sızı halini alır.
oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır
ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
günlerin dökümünü yap
benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
kim bilebilir ikimizden başka?
sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren
kendiliğindenliği
yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi
bir düşün
emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada
ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
bunlar da bir işe yaramadıysa
demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda
bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?
solgun yollardan geçtim.
bakışımlı mevsimlerden
ikindi yağmurlarını bekleyen
yaz sonu hüzünlerinden
gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
geçti her çağın bitki örtüsünden
oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
bakarken dünyaya
yangınlarla bayındır kentler gibiyim:
çiçek adlarını ezberlemekten geldim
eski şarkıları,
sarhoşların ve sucluların unuttuklarını hatırlamaktan
uzun uzak yolları tarif etmekten
haydutluktan ve melankoliden
giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
duyarlığın gece mekteplerinden geldim
bütünlemeli çocuklarla geçti
gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.
bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?
yaram vardı. bir de sözcükler
sonra vaat edilmiş topraklar gibi
sayfalar ve günler
ışık istiyordu yalnızlığım
kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
ilerledikçe...kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
aşk ve acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü
daha şiir bitmeden.
karardı dizeler.
ask...bitti. soldu siir.
büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
aşk yalnız bir operadır, biliyordum: operada bir gece
uyudum, hiç uyanmadım.
barbarların seyrettiği tarapezlerden geçtim
her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
birlikte çıkılan yolların yazgısıdır:
eksiliyorduk
mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
her otelde biraz eksilip, biraz artarak
yani coğalarak
tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin
birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
ağır ve acı tanıklıklardan
geçerek geldim. terli ve kirliydim.
sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
ve açık hayatları seviyordu.
buraya gelirken
uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için
panayır yerleri...panayır yerleri...
ölü kelebekler...ölü kelebekler...
sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
adım onların adının yanına yazılmasın diye
acı çekecek yerlerimi yok etmeden
acıyla baş etmeyi öğrendim.
yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
ipek yollarında kuzey yıldızı
aşkın kuzey yıldızı
sanırsın durduğun yerde
ya da yol üstündedir
oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı
aşkın bir yolu vardır
her yaşta başka türlü geçilen
aşkın bir yolu vardır
her yaşta biraz gecikilen
gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
gözlerim
aşkın kuzey yıldızıdır bu
yazları daha iyi görülen
ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
ilerlerim
zamanla anlarsın bu bir yanılsama
ölü şairlerin imgelerinden kalma
sen de değilsin. o da değil
kuzey yıldızı daha uzakta
yeniden yollara düşerler
düşerim
bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
ben yoluma devam ederim. bitmemiş bir şiirin ortasında
darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
yaşamsa yerli yerinde
yerli yerinde her şey
şimdi her şey doludizgin ve çoğul
şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
şimdi her şey yeniden
yüreğim, o eski aşk kalesi
yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden
dönüp ardıma bakıyorum
yoksun sen
ey sanat! her şeyi hayata dönüştüren
Çok teşekkürler
Nerdeyse ezberleyecegiz😊
Herşey birbirinin yerini alır.....Kendimde ki ayrıntıları nereye saklayacağımı bilmiyorum!
Kaç yıl oldu saymıyorum artık. Ama nezaman özlemin içime sığmaz oldu Sen hep bu şiirde...
İlk cümlesinden son cümlesine kadar anlatıyor bizi.
İKRA hala buradayım... çok zaman geçti... gitmeseydin keşke... ne sen döne bilirsin artık, ne ben kapıyı aça bilirim sana... gitmeseydin keşke... #darkblueocean
Ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla bunlar da bir işe yaramadıysa demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda..
benim gibi yaralısın.saat dilimi öyle gösteriyor en ikimiz dinlemişiz
Wuu
“Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır”
Ölüyorum ben. Bu şiirde ölüyorum her sefer... O kadar habersiz ki herşey, o kadar önemsemiyor ki kimse... Çok acıyor ruhum...
Önce hayaller ölür sonra insanlar
16 yıl önce şiir yazmanın ortasında Tokat gibi bir postadan geldiğinde bu şiir bana kaç şiir yazdıysam hepsini tokatlar gibi eşiğim oldu Murathan Mungan ve Ahmet Arif. Bütün şiirler üstatların eşiğini geçmediği sürece karanlıkta kalmaya mahkumdur kimsenin görmediği şiiri yazdıran herşeyin bi haber olduğu hayattaki kelimlerin dizilişlerini göremediği. Ve bitmiş hikayelere yazılan şiirlerin birdaha asla gün yüzen çıkmayan şiirleri arasında kaldı nice şiirler gibi.
Şiir muhteşem. Seslendirme de öyle
Ve yaklaşık 12 yıl. Önce tanıştım. Bu şiirle ve hala muhteşem eskimeyen bir eser brawo Murathan MUNGAN
Bir yaz akşamı hafif serin bir havada sahilde ki bankta dinletmiştim ona ilk defa :) Çok sevmişti başını omzuma yaslayıp dinlemişti :) bir gün uğrarsan buraya tekrar o anı getirip aklına dinle kelebek 🦋🥀
5 yıl geçtikten sonra beğenin. bakalım nerede nasıl dinleyeceğim tekrar bu şiiri
Her aklıma geldiğinde Defalarca kez dinledim .. defalarca kez ağladım .. ve defalarca kez hatırladım …
Hep hayattan bir şeyler kaybedenler aynı şiir altında toplanır.Farkındamısınız birbirimize çok benziyoruz.(
2013 te ilk dinledim o günden beri yılda bir kaç kez dinlerim 2021 ve hep dinleyip kaybolacağım güzel bir şiir
‘’ ben aşkın bütün çağlarından geçtim’’
Bir şiir hikâyemin parçası olması canım acıya acıya dinliyorum yıllanmış şiirimle her kelimesi ciğerime batıyor.. üzülmeyi bu kadar haketmez bir insan bir kadının ayakta kalma savaşı bir şiir..
"Aşk, yalnız bir operadır." Velhasıl :)
Murathan Mungan ... Yıl 98’ birlikte viski içip uzun uzun sohbet ettik aşkı konuştuk ❤️
hiçbir şiir daha önce böyle hissettirmemişti
Herkes her şeye kavuşmuşta ben Bi köşeye yığılıp kalmışım gibi bi hayat.
Ne kadar özel bir şiir, boylesi büyük bir şiiri yazan safi yetenek ve sanatçı murathan mungan. (keske imza gununde birkac dizesini birlikte okuma teklifimi geri cevirmeseydi😢)
"Aşk bitti soldu şiir..."
Yedi yıl aradan sonra tekrar bu şiiri dinlemek için geldim bunu dinlememek için çok mücadele ettim ama yeniden karşıma çıkan ve bana bir şeyler hissettiren insanın hiçbir şey yokmuş gibi terk edişini bu şiir eşliğinde kutluyorum
Hala dinliyorum benim için çok değerlisin yaşadıkça geleceğim seni dinlemeye 🤚🏼
Ben hala aynı yerdeyim sadece onunla ilk ve sonsuz olacak'sın yüreklim
Emeğinize sağlık Teşekkürler SAYGILAR...
Ben hala aynı yerdeyim yüregin'de benim'le ben biliyorum
Emeğinize sağlık
Saygılar...
"Dönüp ardıma bakıyorum yoksun sen." Üç yıldır yoksun belki beş de olacak kim bilir!
Kaç yıl geçerse geçsin en sevdiğim şiir olarak kalacaksın.
ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda; yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim. Oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim.
*Ben sende bütün aşklarımı temize çektim*
💔
Bir şiir bukadar mı güzel olur her satırı hislerimi mi tarif eder ne zaman bağırmak istediğimi hissetsem buradayım.
Yaz başıydı gittiğinde. Dinlemeye gelirsen eğer seni hala çok seviyorum her şeyi unut bunu unutma. İyiki vardın. Açık ve dağınık saçlı kadınım..
Daha kaç kere dinlerim diye düşünüyorum her seferinde.. hala düşünüyorum...
2 yıl olmuş. Önceside vardı. Ve hala dinliyorum. Bir şiir ne anlatır derseniz hee dinlediğiniz daha fazla şey anlatır. Yaşadıkça fark edeceksiniz
Kalbimi bırakıyorum her dinleyişimde... ❤
kanalımda şiir seslendiriyorum, beklerim...🌿🕊
nasil bir siirsinki sen bulasinca ayrilamadigim....
böyle eşsiz bir şiiri bukadar az kişi dinlemişse demekki ülkemizde toplum iyice yozlaşmış ve dejenere olmuş demektir çok üzüldüm.şimdi o saçma sapan sanatcıların şarkısı olsa milyon tıklanırdı.gerçekten çok yazık
DEV-GENÇ şiir serin sesler sayfasında oldukça fazla dinlenmişti. Onlar el etek çekince şiirlerin çoğu silindi bu gibi kurtarılabilenler ancak bulunuyor ondandır.
Dinleniyor telif yiyence kaldiriliyor sürekli.
Propagandaya gerek yok dostum ve herşeyede acıtasyon yapmıyalım
Kelimeler birbirine dokunmadan yüz yüze dans ediyor. Geçmişte yaşanan bir çok şeye dair... sadece bir sevdaya dair bir ayrilik bu kadar güzel anlatılabilirdi. Emeğine yüreğine kalemine sağlık büyük şair...