32. Söz 3. Ders / Sonsuz Güce Giden Yol: Tevekkül - Mecit Ömür Öztürk

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 5 มิ.ย. 2021
  • #risaleinur #risaledersi #mecitömüröztürk #dervişintesellikoleksiyonu #içebakışfragmanları #seçmemetinler
    [Pandemi dönemi devam ederken ve özellikle sokağa çıkma yasaklarının olduğu günlerde bazı yakın dostlarımla Zoom uygulaması üzerinden yaptığımız “Risale-i Nur Külliyatından Seçme Metinler” çalışmasına ait ses kayıtlarıdır.]
    EHL-İ DALÂLETİN vekili, tutunacak ve dalâletini ona bina edecek hiçbir şey bulamadığı ve mülzem kaldığı zaman şöyle diyor ki: "Ben, saadet-i dünyayı ve lezzet-i hayatı ve terakkiyât-ı medeniyeti ve kemâl-i san'atı, kendimce, âhireti düşünmemekte ve Allah'ı tanımamakta ve hubb-u dünyada ve hürriyette ve kendine güvenmekte gördüğüm için, insanın ekserisini bu yola şeytanın himmetiyle sevk ettim ve ediyorum."
    ….
    Hem dahi, ey bedbaht ehl-i dalâlet ve gaflet! "Gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir" kaidesi sırrınca, siz, fıtratınızdaki Cenâb-ı Hakkın zât ve sıfât ve esmâsına sarf edilecek muhabbet ve marifet istidadını ve şükür ve ibâdât cihâzâtını nefsinize ve dünyaya gayr-ı meşru bir surette sarf ettiğinizden, bil'istihkak cezasını çekiyorsunuz. Çünkü Cenâb-ı Hakka ait muhabbeti nefsinize verdiniz; mahbubunuz olan nefsinizin hadsiz belâsını çekiyorsunuz. Çünkü hakikî bir rahatı, o mahbubunuza vermiyorsunuz. Hem onu, hakikî mahbub olan Kadîr-i Mutlaka tevekkül ile teslim etmiyorsunuz, daima elem çekiyorsunuz.
    Hem Cenâb-ı Hakkın esmâ ve sıfâtına ait muhabbeti dünyaya verdiniz ve âsâr-ı san'atını, âlemin esbabına taksim ettiniz; belâsını çekiyorsunuz. Çünkü, o hadsiz mahbuplarınızın bir kısmı size Allahaısmarladık demeyip, size arkasını çevirip, bırakıp gidiyor. Bir kısmı sizi hiç tanımıyor, tanısa da sizi sevmiyor, sevse de size bir faide vermiyor. Daima hadsiz firaklardan ve ümitsiz, dönmemek üzere zevâllerden azap çekiyorsunuz.
    İşte, ehl-i dalâletin saadet-i hayatiye ve tekemmülât-ı insaniye ve mehâsin-i medeniyet ve lezzet-i hürriyet dedikleri şeylerin iç yüzleri ve mahiyetleri budur. Sefahet ve sarhoşluk bir perdedir; muvakkaten hissettirmez. "Tuh onların aklına!" de.
    Amma Kur'ân'ın cadde-i nuraniyesi ise, bütün ehl-i dalâletin çektiği yaraları hakaik-i imaniye ile tedavi eder. Bütün evvelki yoldaki zulümatı dağıtır. Bütün dalâlet ve helâket kapılarını kapatır. Şöyle ki:
    İnsanın zaaf ve aczini ve fakr ve ihtiyacını, bir Kadîr-i Rahîme tevekkül ile tedavi eder. Hayat ve vücudun yükünü Onun kudretine, rahmetine teslim edip, kendine yüklemeyip, belki kendisi o hayatına ve nefsine biner hükmünde bir rahat makam bulur. (Kur’an) Kendisinin "nâtık bir hayvan" değil, belki hakikî bir insan ve makbul bir misafir-i Rahmân olduğunu bildirir. Dünyayı, bir misafirhane-i Rahmân olduğunu göstermekle ve dünyadaki mevcudat ise esmâ-i İlâhiyenin âyineleri olduklarını ve masnuatı ise her vakit tazelenen mektubât-ı Samedâniye olduklarını bildirmekle, insanın fenâ-yı dünyadan ve zevâl-i eşyadan ve hubb-u fâniyattan gelen yaralarını güzelce tedavi eder ve evhamın zulümatından kurtarır.
    Hem mevt ve eceli, âlem-i berzaha giden ve âlem-i bekâda olan ahbaplara visal ve mülâkat mukaddimesi olarak gösterir. Ehl-i dalâletin nazarında bütün ahbabından bir firak-ı ebedî telâkki ettiği ölüm yaralarını böylece tedavi eder. Ve o firak, ayn-ı lika olduğunu ispat eder.
    Hem kabrin âlem-i rahmete ve dâr-ı saadete ve bağistan-ı cinâna ve nuristan-ı Rahmân'a açılan bir kapı olduğunu ispat etmekle, beşerin en müthiş korkusunu izale edip, en elîm ve kasavetli ve sıkıntılı olan berzah seyahatini en leziz ve ünsiyetli ve ferahlı bir seyahat olduğunu gösterir. Kabir ile ejderha ağzını kapatır, güzel bir bahçeye kapı açar. Yani, kabir ejderha ağzı olmadığını, belki bağistan-ı rahmete açılan bir kapı olduğunu gösterir.
    Hem mü'mine der: İhtiyarın cüz'î ise, kendi Mâlikinin irade-i külliyesine işini bırak. İktidarın küçük ise, Kadîr-i Mutlakın kudretine itimat et.
    Hayatın az ise, hayat-ı bâkiyeyi düşün.
    Ömrün kısa ise, ebedî bir ömrün var, merak etme.
    Fikrin sönük ise, Kur'ân'ın güneşi altına gir, imanın nuruyla bak ki, yıldız böceği olan fikrin yerine herbir âyet-i Kur'ân birer yıldız misillü sana ışık verir.
    Hem hadsiz emellerin, elemlerin varsa, nihayetsiz bir sevap ve hadsiz bir rahmet seni bekliyor.
    Hem hadsiz arzuların, makàsıdın varsa, onları düşünüp muztarip olma. Onlar bu dünyaya sığışmaz. Onların yerleri başka diyardır ve onları veren de başkadır.
    Hem der: Ey insan! Sen kendine mâlik değilsin.
    Sen, kudreti nihayetsiz bir Kadîr, rahmeti hadsiz bir Rahîm-i Zât-ı Zülcelâlin memlûküsün.
    Öyle ise, sen kendi hayatını kendine yükleyip zahmet çekme. Çünkü hayatı veren Odur, idare eden de Odur.
    Hem dünya sahipsiz değil ki! Sen kendi kafana dünya yükünü yüklettirerek ehvâlini düşünüp merak etme. Çünkü onun sahibi Hakîmdir, Alîmdir.
    Sen de misafirsin; fuzulî olarak karışma, karıştırma.

ความคิดเห็น • 6

  • @talhadogan8407
    @talhadogan8407 2 ปีที่แล้ว +2

    Allah razı olsun hocam

  • @yavuzduman78
    @yavuzduman78 ปีที่แล้ว +3

    Vallahi şu ahir zaman da daralan ruhlara ötelerden Nurani pencereler açıp nefes aldıran bu okumalar için ne kadar şükretsek az. Allah razı olsun kıymetli hocam

  • @Kevser_Oksuz
    @Kevser_Oksuz 5 หลายเดือนก่อน

    Allah razı olsun 🤲

  • @nuryolununyolcusu
    @nuryolununyolcusu 2 ปีที่แล้ว +2

    Teslim ve tevekkül........!!!!!!!!

  • @1hakikatyolcusu
    @1hakikatyolcusu ปีที่แล้ว +1

    💙

  • @nuryolununyolcusu
    @nuryolununyolcusu 2 ปีที่แล้ว +1

    ☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆