Pekmez'in babasının olduğu sahnede ben inanılmaz etkilendim. Zırıl zırıl ağlayacaktım az daha aynı zamanda öfkelendim de. Tebrik ediyorum buradan oynayan oyuncuyu inanılmaz doğal ve gerçekçi oynamış
benim en çok hoşlandığım alt metinlerden (?) birisi, film sırasında sürekli içine düştüğümüz ikilemlerin ve neyin yaşanıp yaşanmadığıyla, neyin doğru olup olmadığını anlayamayışımızla gerçekliğin doğasının resmedilmesi. geriye bir adım atıp olaylara uzaktan baktığımızda herhangi bir şey hakkında neyin gerçek olduğunu hiç bilmediğimizi fark edebiliyoruz. bize sunulan herhangi bir bakış açısını referans alırsak da gerçeklik bambaşka bir şekil alıyor, evriliyor ve bu düşünce emre'nin bağ evinden ayrılışı sahnesinde çok güzel hissettiriliyor: kâh murat'la yürüyor kâh yalnız. kâh kendisi murat'ın evinin merdivenlerine varıyor kâh murat onu ta bahçeden getiriyor. sahnelere bırakılan küçük objeler yanında (tavuskuşu gibi) veya daha spesifik mitolojik göndermeler ve metaforlar haricinde böyle geniş bir açıdan bakıldığında böyle geniş bir olgu hakkında bir yorum içermesi ya da en azından benim yorumladığım kadarıyla bunu burada bulabilmek çok hoş bir şey.
Çok benzer şeyler hissetmişiz, şimdi senden de derli toplu dinleyince keyiflendim. Teknik açıdan tut anlattığı şeylere, anlatış şekline, küçük detaylarına, herkesin işin bu kadar içinde oluşuna hayran kaldım, Türkiye'de çok sık görebildiğimiz bi şey değil ne yazık ki. Bu "bizi anlatıyo napalım" olayını ben de anlamıyorum bi türlü. Askine böyle konuları bu şekilde anlatan filmleri izleyince çok mutlu oluyorum, hatta rahatlıyorum bi bakıma. Emin Alper de söylemiş, bu günlere dair bi şeyler kalmalı artık bize. Bu kadar şey yaşıyoruz herkes unutma eğiliminde, "görsek ne olacak" düşüncesinin arkasına sığınıyorlar ama rahatsız oldukları şey bambaşka muhtemelen. Yaşadığımız şeylerle ilgili kendi kültürümüzde bize kalmış hiçbi sanat eseri olmayacak mı bizi anlatıyor diye. Duyduğum en anlamsız yorum. Bi de kör göze parmak yorumlarına hiç katılmıyorum. Tam tersi gibi gelmişti bana. Sosyal hayatta bundan çok daha fazlası insanın yüzüne söyleniyor çünkü, direkt dedikodu aslında, bizim günümüz kültüründe de çok yaygın. Evine yardıma gelen bi çocuk durup duruken şunun bunun yaptığını gördün mü diye lafa giriyo, böyle tiplerden uzak da duramıyorsun. O yüzden evde çocuğun Emre'ye direkt söylediği şeyler gibi anlar hiç sırıtmadı benim için izlerken. Emre hiç bahsetmek istemiyor bu konulardan, umrunda değil çoğu zaman, çok çok az konuşuyor. Ama karşısına gelen herkes boş laflar etmekle çok meşgul, o yüzden izlerken hiç kör gözeparmak hissetmedim. Filmin geneli de zaten çok fazla şeyi açık açık söyleyen bi film değildi, dengeli geliyor. Tertemiz bi iş ya, kendi dilimde böylesini izlemek çok iyi hissettiriyor.
Daha yeni izleyebildim özellikle son durumları gördükten sonra lafı gediğine oturtabilen bir film çekebilmesi ve bu kadar baskıya rağmen arkasında durabildiği için yönetmeni taktir ettim. Anlayana çok şey anlatıyor, hatta yönetmen herkes anlayabilsin diye bazı sahneleri bilerek göze parmak soktuğunu, fazla açıklama yaptığını düşünüyorum. Özellikle hakim ve Pekmez karakterinin babası filmde en etkilediğim karakterlerdi bu iki karakterde kendimi görüp çok sorguladım. Uzun zamandır izlediğim en iyi Türk filmiydi helal olsun Emin Alper.
Çok güzel bir okuma olmuş gerçekten emeğine sağlık Tancan abi. Kurak Günler gibi filmlerin yapılmasının önemi kadar bu filmler üzerine bu kalitede okumaların, tartışmaların yapılması da çok önemli. Filmin derdini, sesini yükselterek daha çok duyurmak ve bu sorunlar üzerine yarattığı farkındalıkla konuşabilmek çok değerli. Teşekkürler güzel bakış açıları için
Filmin ilk yarısını izlerken aklıma Pulp Fiction'daki rahatsız edici sessizlik sahnesi geldi. Kasabada genel bir tuhaflık var ve bu tuhaflık sessizlikle verilmiş. Uzun uzun sessiz sekanslar, karakterler arasındaki sessiz bakışmalar... Özellikle başkanın evinde yemek yedikleri sahnede öyle gerildim ki konuşun lan artık diye bağırasım geldi
Emin Alper'in çok açıklama yapmış olduğu konusunda sana tamamen katılıyorum abim ancak şöyle de bir konu var senin gibi bizim gibi zaten bu sinemaya aşina olan kişiler o noktaların açıklanmamasının değerini görür. Onun dışında bu sinemayı büyük ihtimalle ilk defa izleyecek insanlar için o tür videolara çıkıp "bakın aslında şu şöyleydi" demek ilgi çekecek olan bir şey maalesef. Her popüler film için "X kamera arkası, aslında ne anlatmak istedi???" gibi videolar çeken youtube kanallarının çok izleniyor olması gibi yani. Afiş durumu da aynı aslında. Orijinal afiş cidden çok kaliteli ama vizyondakine iğrenç bir şey koymuşlar. Bu devlet desteği konusundan dolayı ben bunlara kendi içimde okey verdim şahsen. Ama demek istediğini anlıyorum ve haklısın. (ps video çok güzel olmuş eline sağlık
Abi bi de arkadaşım söyledi ben fark etmemiştim. Filmin sonunda savcının evinden çıktılarında kendilerini kovalayan kalabalıktan sonra ilk gelen grup sanki gelin almaya gidiyo gibi damat bizim kız bizim falan diyor. Ondan sonraki grup da futbol grubu, tezahürat yapıyor. En son artık bu avukatın grubuna denk geliyor. Burda da bi toplum eleştirisi var. Biz işte her şeyi biraz abartılı kutluyoruz gibi.
Farkedemediğim bi sürü detayı sayende çözdüm Çok iyi bi okuma olmuş gerçekten emeğine aklına sağlık👌 Dediğin gibi film bi kovalama/kaçma filmi. Başlarken kaçan domuz da bendim sonda kaçan Emre de Murat ta bendim. Öyle büyük öyle müthiş bir film ki bu izleyip te kendinden çevresinden birilerini mutlaka görücektir herkes. Yıllarca unutulmayacak zamanla daha da kıymetlenecek bir başyapıt
[SPOILER ALERT] Filmle ilgili kimle konuşsam garip ve saçma bir şekilde "Bir Zamanlar Anadolu'da" ile kıyaslanıyor. Neden bu kıyasın yapıldığını anlasam da, hem haksız hem de ilgisiz bir kıyas gibi geliyor bu bana. Kurak Günler ekseriyetle hem izlerken hem de bittikten sonra Kore yapımı Burning'ten çıktığımda hissettiklerimi hissettirdi bana. Aynı şüphecilik, aynı sıkışmışlık, benzer bir arayış. Burning'i vatandaşı olmadığım için çekildiği ülkenin sosyal ve politik bakış açısıyla değerlendiremiyorum ancak Kurak Günler tam olarak istediğimi veriyor bana. Ayrıca bunu yaparken Bir Zamanlar Anadolu'daki gibi soğuk, karikatürize ve bir yere kadar da kaba değil, minik eslerle, gülümsemelerle, inişli çıkışlı diyaloglarla bile becerebiliyor. Burada sana katılmadığım bir konu, sanırım yönetmen sanki savcı ve Pekmez arasındaki ifade sahneleri ve hatta Pekmez'in arkının giriş ve gelişime sonrasındaki durumu ile hiç ilgilenmiyor. Bu yüzden aralarında geçenleri duymuyoruz, hatta o kadar duymuyoruz ki sonrasında Pekmez'in çadırının yanması ve kızın başıma gelenlerin sorumlusu savcı diye ifade vermesi, ancak bizim bunu da görmüyor ama hakime hanımdan duyuyor olmamızın sebebiyle aynı gibi. 2. yarı ile birlikteyse zaten hikaye kontrolden çıkıyor, sorunlar katlanarak büyüyor ve artık Pekmez'in arkı (savcı için olayı hatırlamaması) dışında biz seyirci için önemini yitiriyor. Son sahnedeki fener kullanımı müthişti gerçekten. Biraz Hollywood vari hunting sahnesi gibi olsa da gerginlik müzikle birleşince mükemmel olmuş ve son sahnedeki obruğun karşısında dikilen iki karşı taraf kısmını şimdi sen söyleyince anlayabildim. Üzerine düşünsem de bir çıkarımda bulunamamıştım, hatta çok gerçekçi bir taraftan dümdüz bakıp, "karşıya nasıl böyle hızlı geçtiler şimdi" gibi düşünmüştüm ama, senden duyunca çok daha anlamlı geldi kulağa. Ağzına sağlık, bu tarz incelemelerin çoğalması dileğiyle. 👊
Filmi yeni izledim ve yandaş basındaki yorumlara baktim aynen dediğiniz gibi asıl konuya girmemek için alkol demişler, eşcinsellik demişler , hatta cahil kasabalilar vs solcu laikçi savcı diye film çekmis diye bile gömen var.Yani Emin Alper elestiri konusunda basarili olmuş ancak bir yerde iyice belli etmesi belki tek eleştirim olabilir ama filmi beğendim.
Hala izleyemedim. izledikten sonra.bu videoyu mutlaka izleyeceğim 😊 sjw ler olarak görevimiz . Teşekkürler Tancan bey.wow izledim ve çok etkileyici buldum .görüntü yönetmenliği de muthis
film güzeldi de şu gazeteci herifin savcıyı taciz etmeye çalışması ve savcının buna tepki vermemesi hala gazeteciyle takılmaya devam etmesi beni çok rahatsız etti.Aşırı saçma olmuş.Fatmagülün tecavüzcüleriyle evlenmesi gibi.
Pekmez'in babasının olduğu sahnede ben inanılmaz etkilendim. Zırıl zırıl ağlayacaktım az daha aynı zamanda öfkelendim de. Tebrik ediyorum buradan oynayan oyuncuyu inanılmaz doğal ve gerçekçi oynamış
benim en çok hoşlandığım alt metinlerden (?) birisi, film sırasında sürekli içine düştüğümüz ikilemlerin ve neyin yaşanıp yaşanmadığıyla, neyin doğru olup olmadığını anlayamayışımızla gerçekliğin doğasının resmedilmesi. geriye bir adım atıp olaylara uzaktan baktığımızda herhangi bir şey hakkında neyin gerçek olduğunu hiç bilmediğimizi fark edebiliyoruz. bize sunulan herhangi bir bakış açısını referans alırsak da gerçeklik bambaşka bir şekil alıyor, evriliyor ve bu düşünce emre'nin bağ evinden ayrılışı sahnesinde çok güzel hissettiriliyor: kâh murat'la yürüyor kâh yalnız. kâh kendisi murat'ın evinin merdivenlerine varıyor kâh murat onu ta bahçeden getiriyor. sahnelere bırakılan küçük objeler yanında (tavuskuşu gibi) veya daha spesifik mitolojik göndermeler ve metaforlar haricinde böyle geniş bir açıdan bakıldığında böyle geniş bir olgu hakkında bir yorum içermesi ya da en azından benim yorumladığım kadarıyla bunu burada bulabilmek çok hoş bir şey.
Çok benzer şeyler hissetmişiz, şimdi senden de derli toplu dinleyince keyiflendim. Teknik açıdan tut anlattığı şeylere, anlatış şekline, küçük detaylarına, herkesin işin bu kadar içinde oluşuna hayran kaldım, Türkiye'de çok sık görebildiğimiz bi şey değil ne yazık ki.
Bu "bizi anlatıyo napalım" olayını ben de anlamıyorum bi türlü. Askine böyle konuları bu şekilde anlatan filmleri izleyince çok mutlu oluyorum, hatta rahatlıyorum bi bakıma. Emin Alper de söylemiş, bu günlere dair bi şeyler kalmalı artık bize. Bu kadar şey yaşıyoruz herkes unutma eğiliminde, "görsek ne olacak" düşüncesinin arkasına sığınıyorlar ama rahatsız oldukları şey bambaşka muhtemelen. Yaşadığımız şeylerle ilgili kendi kültürümüzde bize kalmış hiçbi sanat eseri olmayacak mı bizi anlatıyor diye. Duyduğum en anlamsız yorum.
Bi de kör göze parmak yorumlarına hiç katılmıyorum. Tam tersi gibi gelmişti bana. Sosyal hayatta bundan çok daha fazlası insanın yüzüne söyleniyor çünkü, direkt dedikodu aslında, bizim günümüz kültüründe de çok yaygın. Evine yardıma gelen bi çocuk durup duruken şunun bunun yaptığını gördün mü diye lafa giriyo, böyle tiplerden uzak da duramıyorsun. O yüzden evde çocuğun Emre'ye direkt söylediği şeyler gibi anlar hiç sırıtmadı benim için izlerken. Emre hiç bahsetmek istemiyor bu konulardan, umrunda değil çoğu zaman, çok çok az konuşuyor. Ama karşısına gelen herkes boş laflar etmekle çok meşgul, o yüzden izlerken hiç kör gözeparmak hissetmedim. Filmin geneli de zaten çok fazla şeyi açık açık söyleyen bi film değildi, dengeli geliyor. Tertemiz bi iş ya, kendi dilimde böylesini izlemek çok iyi hissettiriyor.
Daha yeni izleyebildim özellikle son durumları gördükten sonra lafı gediğine oturtabilen bir film çekebilmesi ve bu kadar baskıya rağmen arkasında durabildiği için yönetmeni taktir ettim. Anlayana çok şey anlatıyor, hatta yönetmen herkes anlayabilsin diye bazı sahneleri bilerek göze parmak soktuğunu, fazla açıklama yaptığını düşünüyorum. Özellikle hakim ve Pekmez karakterinin babası filmde en etkilediğim karakterlerdi bu iki karakterde kendimi görüp çok sorguladım. Uzun zamandır izlediğim en iyi Türk filmiydi helal olsun Emin Alper.
Keşke insanlar bu tarz dizi/film incelemelerine daha fazla ilgi gösterseler. Daha fazla bu tarz video görmek güzel olur.
Çok güzel bir okuma olmuş gerçekten emeğine sağlık Tancan abi. Kurak Günler gibi filmlerin yapılmasının önemi kadar bu filmler üzerine bu kalitede okumaların, tartışmaların yapılması da çok önemli. Filmin derdini, sesini yükselterek daha çok duyurmak ve bu sorunlar üzerine yarattığı farkındalıkla konuşabilmek çok değerli. Teşekkürler güzel bakış açıları için
Oh beee nihayet batıdan aldığın sjw fonlarının hakkını verecek o video geldi 💕💕💕💕
Haftalardır bunu bekliyordum, sağol Tancan
45 dakika olduğunu görünce çok sevindim. Hemen büyük bir zevkle izleyeceğim.
Filmin ilk yarısını izlerken aklıma Pulp Fiction'daki rahatsız edici sessizlik sahnesi geldi. Kasabada genel bir tuhaflık var ve bu tuhaflık sessizlikle verilmiş. Uzun uzun sessiz sekanslar, karakterler arasındaki sessiz bakışmalar... Özellikle başkanın evinde yemek yedikleri sahnede öyle gerildim ki konuşun lan artık diye bağırasım geldi
Emin Alper'in çok açıklama yapmış olduğu konusunda sana tamamen katılıyorum abim ancak şöyle de bir konu var senin gibi bizim gibi zaten bu sinemaya aşina olan kişiler o noktaların açıklanmamasının değerini görür. Onun dışında bu sinemayı büyük ihtimalle ilk defa izleyecek insanlar için o tür videolara çıkıp "bakın aslında şu şöyleydi" demek ilgi çekecek olan bir şey maalesef. Her popüler film için "X kamera arkası, aslında ne anlatmak istedi???" gibi videolar çeken youtube kanallarının çok izleniyor olması gibi yani.
Afiş durumu da aynı aslında. Orijinal afiş cidden çok kaliteli ama vizyondakine iğrenç bir şey koymuşlar. Bu devlet desteği konusundan dolayı ben bunlara kendi içimde okey verdim şahsen. Ama demek istediğini anlıyorum ve haklısın. (ps video çok güzel olmuş eline sağlık
Dün ikinci kez sinemada izledim. Bir de askıda bilet hediye ettim. İzleyin izlettirin. Masterpiece
Abi böyle detaylı bir video andor içinde gelse sahane olur. Bu arafa şahane video
Bu videonun bir alnı olsa Emin Alper filminin bu kadar incelikle yorumlandığını gördükten sonra gelip öperdi, büyük keyifle dinledim.
Su gibi aktı 45 dakika ağzına sağlık abi.
Filmi yeni izleyebildim. Çok başarılı bir okuma olmuş. Teşekkürler.
Yanıklar sanki Küçük Türkiye gibi. Ulusal çapta yaşadığımız bir çok sorunu lokalde de görüyoruz daha küçük ölçekte ama hep aynı.
çok güzel bir inceleme olmuş abi eline sağlık imkanım olsa ikinci kez giderdim sinemada
Abi bi de arkadaşım söyledi ben fark etmemiştim. Filmin sonunda savcının evinden çıktılarında kendilerini kovalayan kalabalıktan sonra ilk gelen grup sanki gelin almaya gidiyo gibi damat bizim kız bizim falan diyor. Ondan sonraki grup da futbol grubu, tezahürat yapıyor. En son artık bu avukatın grubuna denk geliyor. Burda da bi toplum eleştirisi var. Biz işte her şeyi biraz abartılı kutluyoruz gibi.
Farkedemediğim bi sürü detayı sayende çözdüm Çok iyi bi okuma olmuş gerçekten emeğine aklına sağlık👌
Dediğin gibi film bi kovalama/kaçma filmi. Başlarken kaçan domuz da bendim sonda kaçan Emre de Murat ta bendim.
Öyle büyük öyle müthiş bir film ki bu izleyip te kendinden çevresinden birilerini mutlaka görücektir herkes. Yıllarca unutulmayacak zamanla daha da kıymetlenecek bir başyapıt
[SPOILER ALERT]
Filmle ilgili kimle konuşsam garip ve saçma bir şekilde "Bir Zamanlar Anadolu'da" ile kıyaslanıyor. Neden bu kıyasın yapıldığını anlasam da, hem haksız hem de ilgisiz bir kıyas gibi geliyor bu bana. Kurak Günler ekseriyetle hem izlerken hem de bittikten sonra Kore yapımı Burning'ten çıktığımda hissettiklerimi hissettirdi bana. Aynı şüphecilik, aynı sıkışmışlık, benzer bir arayış. Burning'i vatandaşı olmadığım için çekildiği ülkenin sosyal ve politik bakış açısıyla değerlendiremiyorum ancak Kurak Günler tam olarak istediğimi veriyor bana. Ayrıca bunu yaparken Bir Zamanlar Anadolu'daki gibi soğuk, karikatürize ve bir yere kadar da kaba değil, minik eslerle, gülümsemelerle, inişli çıkışlı diyaloglarla bile becerebiliyor. Burada sana katılmadığım bir konu, sanırım yönetmen sanki savcı ve Pekmez arasındaki ifade sahneleri ve hatta Pekmez'in arkının giriş ve gelişime sonrasındaki durumu ile hiç ilgilenmiyor. Bu yüzden aralarında geçenleri duymuyoruz, hatta o kadar duymuyoruz ki sonrasında Pekmez'in çadırının yanması ve kızın başıma gelenlerin sorumlusu savcı diye ifade vermesi, ancak bizim bunu da görmüyor ama hakime hanımdan duyuyor olmamızın sebebiyle aynı gibi. 2. yarı ile birlikteyse zaten hikaye kontrolden çıkıyor, sorunlar katlanarak büyüyor ve artık Pekmez'in arkı (savcı için olayı hatırlamaması) dışında biz seyirci için önemini yitiriyor. Son sahnedeki fener kullanımı müthişti gerçekten. Biraz Hollywood vari hunting sahnesi gibi olsa da gerginlik müzikle birleşince mükemmel olmuş ve son sahnedeki obruğun karşısında dikilen iki karşı taraf kısmını şimdi sen söyleyince anlayabildim. Üzerine düşünsem de bir çıkarımda bulunamamıştım, hatta çok gerçekçi bir taraftan dümdüz bakıp, "karşıya nasıl böyle hızlı geçtiler şimdi" gibi düşünmüştüm ama, senden duyunca çok daha anlamlı geldi kulağa.
Ağzına sağlık, bu tarz incelemelerin çoğalması dileğiyle. 👊
En yakın zamanda kesin izleyeceğim ❤
Teşekkürler.
İyi ki bu filmle ilgili video geldi
Güzel video olmuş
bastım like ı film havika senin beğeneceğini biliyordum abim
şöyle uzun uzun mis
Filmi yeni izledim ve yandaş basındaki yorumlara baktim aynen dediğiniz gibi asıl konuya girmemek için alkol demişler, eşcinsellik demişler , hatta cahil kasabalilar vs solcu laikçi savcı diye film çekmis diye bile gömen var.Yani Emin Alper elestiri konusunda basarili olmuş ancak bir yerde iyice belli etmesi belki tek eleştirim olabilir ama filmi beğendim.
Umarım biz de çukurların karşısına geçeceğiz
Like bas like baaaaaassss
Gorsellik, oyunculuk ve ses oldukca iyidi. Senaryonun ise mesaj vermek icin ya da Cannes'da begenilmek icin boku cikarilmisti.
stefan will'in yine müziklerini yaptığı Transit (2018) filmini de öneririm bence izlemelisiniz.
Kurak günleri izleyince aklıma şahsiyet dizisi geliyor Tancan sence hangisi daha iyi bi yapım ?
Kurak Günler:)
üstündekinin rengi çok yakışmış abi
algoritma zamanı
4 ay sonra Netflix'e geldi izleyip buraya geldim direkt.
Hala izleyemedim. izledikten sonra.bu videoyu mutlaka izleyeceğim 😊 sjw ler olarak görevimiz . Teşekkürler Tancan bey.wow izledim ve çok etkileyici buldum .görüntü yönetmenliği de muthis
Ben yapılan saç traşına like'ı bastım valla... Onun dışındaaa film incelemesi de güzel hoş olmuş
like butonu :)
🙈🙉🙊
film güzeldi de şu gazeteci herifin savcıyı taciz etmeye çalışması ve savcının buna tepki vermemesi hala gazeteciyle takılmaya devam etmesi beni çok rahatsız etti.Aşırı saçma olmuş.Fatmagülün tecavüzcüleriyle evlenmesi gibi.
Filim çok iyi başladı ama kötü bitti sonu