''Duygular aklın denetiminden çıktıkları halde sel felaketine döner. Sel heyecan demektir. Heyecana kapılan kimse kendini kaybeder.'' çok yerinde bir tespit
Canim Teoman Durali. sizi kesfettigim an meger sizi kaybetmisiz. öncelikle mekaniniz cennet olsun. Nurlar icinde olunuz insallah. Bu mmleket de unutulmus edep konusunu ne doyumsuz anlatmissiniz. Kahramanlar öldügünde ortaya cikarmis gercekten sevgili hocam. Benim hayatimda iziniz hep olsun hocam. Sevgi ile dualarmdasiniz.
Teoman hoca bir derya imiş, yaşım 52 bu değerli insanı bu kadar geç farketmek benim kusurum. geçte olsa farkttim ve mutluyum eserlerini takib edeceğim.
Allah sizin gibi dürüst ve ilmini en iyi şekilde allahi ve Resulüne saygı duyarak paylaşıyorsunuz. Ben bugune kadar bu kadar güzel bir ilim muhabbeti duymamışim. Allah sizden razı olsun tekrar
Değermi Hocam ne kadar uzun zaman olmuş gözlerim doldu sanki ailemden birini gördüm ama aynı tatlılık dasınız 4 yıl boyunca o kadar Güzelmiş ki sizi Beyazıt kampüsünde gözleriniz içine bakarak dinlemek...bize sormuştunuz Sesinizi niye kasetlere kayıt ediyoruz diye sadece Sınavlar a hazırlanmak için di oysa şimdi anlıyorum ki çok daha Derin bir anlam varmış Sevgiler Selâmlar 2004 mezununuz
Dinledigim butun pirogramlarda gunumuzu yerli yerince yorumlayan bir insana karsilasmamisdim taki bu zati dinleyene kadar. Mukemmel açıklamalar, hepside nokta atisda
Sn.Prof.Dr. Teoman Durali`nin 2017 6 Nisaninda layik görülen FahriDoktora töreninin izlenmesini de samimiyetle öneriyorum.. Özellikle degerli insanimiz Sn.Dural´in "tesekkür" konusmasi, O´nun tüm düsünce sisteminin odaklandigi nokta diye düsünüyorum.. Fahri Dr. olma ünvaninin onda olusturdugu duyguyu da izlemenizi ictenlikle öneriyorum.. Yayin icin tsk. Saygi-selamlar..
hemhal - ne kadar guzel bir kelime. Bu bey konuk oldugu programlarda annesi ve anneler hakkinda mutlaka konusuyor, annesinin onu yetistirmesinde ozel yeri oldugu belli
Sayın Duralı'nın pek çok düşüncesine katılmamakla birlikte, kendisinin son derece dinlenebilir ve saygıdeğer biri olduğunu düşünüyorum. Söylediklerinin arkası boş değil, her ne kadar birçok ifadesi öznellik içerse de, bunları dayandırdığı fikirleri ve argümanları beni (ateist olduğumu belirterek) bir dinleyici olarak tatmin etti ve bir şeyler öğrendim. Veyis Bey'in yerli yersiz konuyu dağıtan sorularına rağmen iyi bir yayın olmuş. Daha özenli olunabilirdi. Sayın Duralı gibi değerlere ülkecek sahip çıkmamız gerekiyor. Malum, dinsizin de cahili, inançlının da cahili her şekilde zararlı ülkemizde.
kesinlikle katılıyorum. kardeşimin de dediği gibi Allah sizin gibi güzel akıllı insanlara hidayet versin ve sonsuz huzuru tattırsın inşallah. ayrıca ateist kimliğe sahip olduğunuzu belirtmenize gerek dahi yok. her ne olursa olsun öyle insanlardan tatmin olmanız yeterlidir.
Hocanın bahsettiği meseleyi size sorsak cevabı verir misiniz? Çocukluğunda aldığınız edeb ne üzerindeydi? Hâlâ o edeb ile mi hareket ediyorsunuz? Ateist olduğunuzdan itibaren o kuralların gerekliliğinin nedenleri sizi düşündürdü mü?
dellino zibuzaretta tabii, dilim döndüğünce yanıtlayayım. şimdi, ben evrim gerçeğini esas kabul ediyorum ve bilindiği üzere maymunlardan şu anki insan formuna yaklaşık 200 bin yıl önce evrimleştik. bilimsel metodolojinin bize sunduğu bu bilgiler inkar edilemez gerçeklerdir, önce bunu bir kavrayalım. insanlığın yakın tarihine doğru, süreç içerisinde diğer türlerden zekası ile ayrılan atalarımız, avcı-toplayıcı beslenme ve yaşama düzenini yavaş yavaş terkedip, tarıma dayalı beslenmeyi ve yerleşik hayatı benimseyerek daha sosyal ve işbirlikçi bir tür olmanın adımını attılar. işte film en çok burada kopmaya başlıyor. yerleşik hayata alışan ve sosyal ilişkileri giderek kuvvetlenen insanoğlu, yaşamları boyunca başlarına gelen her felakete ve doğa olayına sebep olarak mutlak bir gücü ve onun ödül/ceza sistemini gösterip, yaşantılarında ona dair birtakım düzenlemeler ve kurallar koyuyorlar. topladığı hasattan ya da avladığı hayvandan adak sunmaları gibi. çok farklı inançlar, farklı kültürler ile yüzyıllar boyunca sentezlenip birikerek ortak bazı noktalarda birleşiyor. böylelikle tanrı inancının merkezde olduğu bir inanç sistemi ile, günlük yaşamlarını düzenleyen birtakım kuralları oluşturuyorlar. işte bu sebeple, ilkelliğinden sıyrılan ilk insan toplulukları günlük yaşamlarını düzenleyecek yasalara, kanunlara ihtiyaç duyduklarından dolayı, dinler ortaya çıkmıştır/çıkarılmıştır. yaşanılan coğrafyanın özellikleri, içinde bulundukları toplumun hiyerarşik düzeni, sosyal ve ekonomik şartları doğrultusunda yapmaları ve yapmamaları gereken birtakım kuralları zorunlu bilmişler ve bu kurallar üzerinden de ahlak, adalet ve kültür kavramlarını genişletmişlerdir. dinler tarihine az çok hakimseniz, kutsal kitaplarda anlatılan birçok ögenin kutsal kitaplardan çok daha öncelere dayanan mitlere fazlasıyla benzerlik gösterdiğini fark edersiniz, örneğin nuh tufanı gibi. diyeceğim odur ki, binlerce küsur yıl önce, zamanının koşullarına ve yaşam biçimine göre şekillendirilmiş birtakım kuralların günümüze uyarlanması ve ona uygun hareket edilmesi mümkün değildir. ahlak vicdandan dayanak bulur ve bu her toplumda farklılık gösterir. dinlerin, hukuk ve ahlaka dair birtakım temellere kendi zamanında önayak olduğunu kabul edebiliriz ancak modern insanın buna ihtiyacı kalmamıştır çünkü teknoloji ve bilgi çağında, hele ki yoğun bir nüfusun hakim olduğu bu zamanda, ahlak/edep bir kültür haline gelmiştir. bundan yarım asır sonra dinlerin gerekliliğini yitirdiğine, insanlığın çok daha elzem sorunlarla başa çıkması gerektiğine ve bir tanrının var olduğuna dair inançlarının git gide köreldiğine belki şahit olabiliriz, o günleri görürsek.
Hocanın her cümlesi ayrı heyecan verici, ufuk açıcı...Psikoloji ve Sosyoloji ile ilgili söyledikleri ise bilim açısından taşı gediğine koymak bence.Bu iki disiplin bilim olma hevesidir sadece...
Izledigim bolumlerin hepsinde konuklar donanımlı ama sunucu dersini çalışmamış. Burdan rica ediyorum ya sorulari konuya hakim biri hazırlayıp sunucuya versin yada daha donanimli birini sunucu yapsinlar. Hiç olmadi soru soramiyorsa sussun biz sadece konuklari dinleyelim
4:43 hoca verdiği örneklerle okadar haklı ki , 9 bin yıl önce catalhöyukte yaşayan biri 80 yıl önce anadolunun herhangi bir köyüne gelse aynı köy evlerini görürdü. 30 yıl öncesine kadar çatalhöyukteki evlerle benim köyündeki tek far cam.
Feridun hocam çok büyük bir degersiniz Türkiyede ne zaman ki Feridun hoca gibi insanlar çoğalırlar Türkiye o zaman gerçek dindarlar gerçek çağdaşlaşlar topluluğu olacak
Ben de kendisini ne yazikki gec farkedenlerdenim Allah omur versin diyorum. Keske ogrencisi yada bir yakini olabilseydim de surekli fikirlerini dinleyebilseydim artik mevcut kayitlardan takup edecegim. 💋💖⚘🧿
Sunucu kardeşim; ne manasız zamanlarda ne manasız sorularla konuşmayı kesiyorsun yahu. Konunun bütününe vakıf olmadığın her halinden belli bari ses etme de molla sansınlar.
Sorular konusunda Veyis bey eleştirilmiş doğruluk payı var ama bence konukların seçimi ve Veyis beyin çabası da takdir edilmeli ben büyük sorular programında emeği geçenleri tebrik ederim👏👏
51:13 sunucu teoman hocanın sözünü kesmeyince teoman hoca şaşırdı bana gene diyeceğimi sonuna kadar söyletmeyecek diye sunucuya sordu söyleceğinişz bir şey var mı diye sonra devam etti bari bu sefer konuşmamı kesmesin diye yani teoman hoca sunucunun sözünü kesmesine bu hareketiyle engel oldu
15 saniye izledim sunucunun soru sorarken konuğun yüzüne bakmaması dikkatimi çekti...liyakatın akılla değil tarafla ölçüldüğü günümüze gayet uygun bir durum ...
Şimdi hayatımızı, çevremize bakışımızı, toplumumuzu dogmalara göremi şekillendireceğiz? Bu dogmalara göre gerçekleri şekillendirmeye çalışmak veya tam tersini yapmak zorunda kaldığımız bu riskli yoldan çıkmak çok basit aslında. Bizi bugün uygar bir toplum yapan ve maalesef uzaklaştığımız seçenek buydu işte. Akıl.
Özüne inilememis düşünceleri bir papağan bir maymun gibi taklit etme gerçeği etkileyici bir tespit. Bu tespit Ahmet Hamdi Tanpınar ın 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü' kitabında müthiş anlatıyor.
Din’deki Öneriler Niçin? Şimdi meseleyi ikinci bir yönden ele alalım. İnsanın yapısının ilâhî isimlerin bir terkibinden başka bir şey olmadığını anlatmıştık daha evvel. Dedik ki; İnsanın yapısı, insan ismiyle kastettiğimiz oluş, ilâhî isimlerin mânâlarının aşikâre çıktığı bir mahaldir ve bu mahal, bir terkip hükmüyle meydana gelmiştir!.. Bu mahalde bazı isimler ağırlıklı, bazı isimler de daha az ağırlıklı olarak zuhur eder. Ve bu isimlerin, bir terkip şeklindeki zuhuru dolayısıyla da o kişiden belli fiiller meydana gelir. İşte bu terkip dolayısıyla, kişinin tabiatı, huyları, alışkanlıkları, şartlanmaları oluşur!.. Bu, tabiat, huy, mizaç karakter, alışkanlık vs. dediğimiz şeyler, bu terkibini meydana getiren isimlerin tabii sonucudur. Ve kişi bu terkibinin tabii sonucu olan davranışlarla yaşayıp da öldüğü takdirde cehenneme gider!.. Maddi ve manevî cehenneme bu tabiatı yol açar!.. İş böyle olduğuna göre; İslâm’ın önerileri, bilhassa baştaki saydığımız namaz, oruç, hac ve zekât ne getiriyor? Senin, tabiatına ters düşen davranışlara, fiillere sevk ediyor seni!.. Senin terkibinin oluşturduğu özellik; rahatına düşkünlük, menfaatini sağlamak, kişisel menfaatine dönük olarak yaşamak!.. Hâlbuki en başta namaz, bir kere seni zaruri olarak tabiatının aksine, rahatını bozucu bir şekilde seni zorluyor. Sen o anda, ya bir eğlencedesin ya bir ahbabınla sohbettesin, ya kendine hoş gelen bir hâl içindesin!.. Fakat o anda sana, o yaşamını terk ettirip; senin belli bir fiili meydana getirmeni emrediyor! Tabii bu fiilinin neticesinde, sende belli bir çalışma, fiil sonucu, belli bir ruh gücü oluşuyor!.. Bedeninin tabiatı istikametinin dışında bir istikamette, iradeni kullanma gücünü sana veriyor!.. Ve daha başka birtakım şeyler sağlıyor. Oruç dersek o da hakeza!.. Oruç hepten senin tabiat ateşini söndürüyor!.. Belli bir süre içinde, tabiatının gerektirdiği davranışları yasaklıyor!.. Bedeninin tabiatı; yeme, içme, seks, uyuma, rahatına düşkünlük! Yeme, içme, seks gibi en büyük faktörleri sana kesiyor bir süre! Tabiatınla mücadeleyi veriyor. Bu tabiatınla mücadele dediğimiz olay, senin terkibindeki belli isimler!.. Sende, bu tür hareketleri, tabiatın istikametindeki hareketleri meydana getirmek durumundayken, zorlamayla, bu isimlere karşı koyucu diğer isimleri, ağırlıklı olarak ortaya çıkartıyorsun ve böylece bünyende belli bir denge kuruyorsun!.. Tabiat ateşini söndürüyorsun; azaltıyorsun; kısıyorsun!.. Hac diyoruz. Hacca gittiniz, biliyorsunuz; tabiata ters düşen büyük meşakkatler söz konusu! Zekât... Senin gününün on saatini, on iki saatini çalışıp, çabalayarak, harcayarak elde ettiğin belli bir menfaati, hiçbir maddi menfaatin olmadığı hâlde götürüp birisine veriyorsun!.. Demek ki asgari bu fiiller, senin tabiat ateşini, birimselliğini belli bir ölçüde söndüren; seni imana sokan ve senin âhiret saadetini sağlayan belli emirler. Öyleyse sen bu emirleri tutmadan, yani bu fiilleri meydana getirmeden; senin terkibinde bir değişiklik olması söz konusu değil. Nereden olacak? Mümkün değil!.. Demek oluyor ki, biz geçmişteki falanca ya da filanca zâtın bu konudaki görüşünü bilmesek dahi; bu yapının tabiatını, terkibini ve terkip değiştirmenin gereğini müşahede ettiğimiz zaman; ortaya çıkan bir netice var. Fiilsiz, tatbikatsız iman fayda etmez;çünkü iman yoktur yalnızca lafı vardır orada!.. Ortaya açık olarak çıkan gerçek, tahkik yolundan da bulduğumuz gerçek bu! Geçmişteki tahkik ehli kişilerin verdiği hüküm de bu! Nitekim bu konuyu konuşmadan önceki kanaatimiz, evvelce vardığımız hüküm bu idi. Tatbikatsız bu işin olamayacağı idi!.. Ve bu noktaya geldik… Burada ikinci olarak ilave edilecek bir husus daha var... Yasaklar!.. Öneriler var; namaz, oruç, hac, zekât gibi!.. Bir de yasaklanmış olan diğer ameller var!.. Bütün yasakların bir anda kalkması mümkün mü? Değil!.. Niye değil?.. Senin belli bir terkibin var!.. Bu belli terkibin, sende oluşturduğu birtakım fiiller var!.. Bu birtakım fiiller, o yasaklar yolunda!.. Sana bütün yasakları bir anda kaldır, demiyor!.. Niye demiyor?.. Çünkü, zaten senin belli bir terkibin oluşmuş!.. Bu terkibinin ortadan kalkması gene bir anda mümkün değil!.. Dolayısıyla, bu gibi tabiatın istikametinde davranışların olabiliyor!.. Ama netice olarak ne diyor: “Muhakkak ki namaz; insanı çeşitli konularda nefsi istikametinde ileri gitmekten, yasaklanmış olan şeylerden alıkoyar.” Yani tabiatınla namaz yoluyla mücadele, diğer hususları da sana neticede sağlar. Zaman içinde bu olur!.. Bir anda senin terkibinin kalkması mümkün değil!.. Dolayısıyla bir kişi herhangi bir suç işlerse, diyelim ki kumar oynadı veya zina yaptı veya içki içti, bunları yapmakla, imansız olmaz, imandan çıkmaz!.. İslâm’dan dışarı çıkmaz!.. Tövbe eder… Burada hemen tövbe olayına değinelim. Ne günah işlemiş olursan ol, hemen akabinde vakit geçirmeden yaptığına pişman olarak, nefsinin arzusuna kapılmış olarak, Allâh’a yönel ve tövbe et!.. Kul bir günah işlediği zaman Allâh onun tövbe etmesini bekler. Şayet akabindeki bir gün içinde tövbe etmezse, o zaman o günah onda sâbitleşir. Fakat tövbe edersen, muhakkak Allâh tövbe edenlerin günahını affeder. “Ben günah işliyorum, ama vazgeçemiyorum ki, tövbe edeyim.” Hemen bunun cevabını verelim. Gene de, sen o işlediğin günahtan sonra, Allâh’a yönel ve tövbe et! Ola ki, Cenâb-ı Hak o tövbeni kabul buyurup, seni bir daha günah işlemekten korur!.. Burada önemli olan, Allâh’a karşı suçlu olduğunun bilinci içinde, ona yönelmendir!.. Ne kadar büyük günahlar içersinde olursan ol, gene de ona yönelmekten vazgeçme!.. Zira bu yönelişin sana muhakkak bir gün kurtuluş yolunu açar!.. Nerede ve ne şartlar altında olursan ol, Allâh’a yönelmekten asla kaçınma! Ama içinden Allâh’a yönelmek gelmiyorsa, işte gerçekten o zaman senin için tehlike çanları çalıyor demektir. Esasen İslâm, senin tabiatınla, alışkanlıklarınla mücadele yani terkibini değiştirme çalışmalarıdır!.. Bütün ilâhî isimleri cem etme!.. Allâh’ın ahlâkıyla ahlâklanma!.. İslâm’ın temel mânâsı bu! Nitekim İslâm Dini, kemâli ahlâk için gelmiştir, deniyor. Ahlâkı tamamlamak için… Ahlâkı kemâle erdirmek nedir?.. Allâh ahlâkıyla ahlâklanmaktır!.. Neticede, Allâh ahlâkıyla ahlâklanmak demek, artık, tabiat kökenli davranışların kalmaması demektir. Tabii davranışları kaldırmak bir anda mı olur? Hayır!.. Peyderpey olur!.. Demek ki, senden birtakım eksik noksan fiiller meydana gelebilir, ama bu seni İslâm’dan dışarı çıkartmaz, imansız etmez!.. Ama, emirleri tutmamak imansız eder!.. O yüzden Hz. Rasûlullâh: “Bir kişi hacca gidecek imkânı bulduğu anda, eğer gitmezse, o sene içinde ölürse, ister yahudi olarak ölsün, ister mecûsi olarak ölsün” diyor. Niye? Çünkü imansız! Emri yerine getirmemek, imansızlığı meydana getirir!.. Yasaklara uymamak, tabiatın istikametinde olan bir olaydır, günahtır!.. O günahını, bir hayırla yok etmek mecburiyetindesin!.. Bu konu çok ince bir konu ve çok iyi anlaşılması lazım!.. Demek ki ameldeki, yasaklardaki kusur, günahı doğurur, imansızlığı meydana getirmez; küfrü meydana getirmez!.. Fakat İslâm’ın beş şartındaki eksiklik, noksanlık; imanın dışına, İslâm’ın dışına götürür insanı. Bir büyük günahın akabinde tövbe söz konusudur!.. Ama önerilere isyan, red; imanı ve İslâm’ı reddetmektir!.. İmanı ve İslâm’ı reddedenin hâli ise küfürdür! Küfür ise gerçeği örtmektir! “Kâfirler” demek, “gerçeği örtenler” demektir. Hz. Muhammed (aleyhisselâm)’ın açıklamış olduğu, “Tanrı yoktur sadece ALLÂH vardır” gerçeğini örtenlere; ve sanki tanrı varmış gibi yaşayıp ötedeki veya ötendeki tanrıya tapanlara, bu yüzden gerçeği örten ve inkâr edenler denilir...
1:07:21 & 1:13:30 "psikoloji ve sosyolojiye neden inanmıyorsunuz?" 1:18:00 "felsefe bilimin tam zıddı dindir." 1:30:18 "bir biyolog olarak laboratuvara giriyorsunuz, tanrı orada da sizinle mi?" 1:41:40 "dinlerarası hoşgörü diye bir şeye inanıyor musunuz?"
Sonra ona fücurunu ve takvasını ilham etti. ŞEMS 8 FÜCUR: Kötülük TAKVA: İyilik İLHAM: Sözcük olarak "yutmak" demektir. Allah'ın kullarının kalbine attığı, ona ulaştırdığı şeyler için kullanılmaktadır. Bu ulaştırma içe yerleştirme anlamında "yutturma" gibidir. BU KAVRAMLARI KURAN İNSANIN YARATILIŞI BABINDA KULLANIYOR. Bunlar doğal eğilim ve kabiliyetlerdir. TAKVANIN ANLAMI ŞÖYLE CEVRİLEBİLİRMİ; Bilinç yada Şuur, Duyarlılık, Farkındalık anlamlarında. BURADA İNSANIN DONANIMINI ANLATAN AYETLER, Sonraki süreçlerde, Fücur: kötülük ve günahkarlık, sonuç anlamında kullanılmıştır. Takva: iyilik, sonuç anlamında kullanılmıştır. BU KELİMELERİN ANLAMINDA KAYMALAR YAŞANMIŞTIR.
KURANDA “ANLAMA” FİİLİNİN GERÇEKLEŞTİĞİ MANEVİ MERKEZLER “ANLAMA”, insan zihninde; “duyular” ile “gönül”ün birlikte hareket ederek başardıkları bir faaliyettir. İnsan, yaşadığı dünyayı anlayan ve bizatihi kendisi de anlamlandıran bir varlıktır. KUR’AN’I KERiM’İ ANLAMAKTAN KASIT İSE; üzerinde Tefekkür, Tedebbür, Teakkul, Tezekkür ve Tefakkuh edilen ayetlerinde emredilen, tavsiye buyurulan hususları harfiyen yerine getirmek; yasaklanan, çirkin görülen şeylerden de uzak durmaktır. Ayetlerden anlaşılanlar, pratik hayatta uygulanıp, tatbik edildiği takdirde Kur’an gereği gibi anlaşılmış demektir. Kuranda Arapça olarak “Anlama Merkezi” olarak zikredilen MANEVİ MERKEZLER 6 TANEDİR. KALB, LUBB, FUAD, SADR, NUHA, HİCR Kur’an’da zikredilen ANLAMA MERKEZLERİNİN başında gelen “KALB”, “ANLAMA” fiilinin gerçekleştiği yerlerin zirvesi ve odak noktasıdır. “KALB” aynı zamanda insani duyarlılığın hissedildiği soyut, manevi bir merkezdir. “LUBB” kalbin en önemli işlevlerinden biri olan “idrak”, “anlayış”, “ibret alma” melekesinin imanla, Hidayet nuruyla aydınlandığı BERRAK VE SAF AKILDIR. “FUAD”, Hakikati doğrudan kavrayan bir algılama gücüdür. “SADR”, anlamanın gerçekleştiği soyut ve manevi bir merkezi ifade etmektedir. “NUHA”, insanı, Allah’ın yasakladığı çirkin fiilleri yapmaktan uzaklaştıran ya da onları yapmaya engel olan manevi bir merkezin adıdır. “HİCR”, İnsan fıtratında bulunan, zevklere, heva ve heveslere karşı aşırı eğilimi engelleyen manevi güç anlamını ifade etmektedir. “ANLAMA”nın gerçekleştiği bütün bu manevi, soyut merkezleri Türkçede olabildiğince en iyi bir şekilde karşılayabilecek eşdeğer nitelikteki kelime, “GÖNÜL”dür. Sonra (organlarını tamamlamış) dengesini kurmuş ve ona ruhundan üflemiş; (böylece) size dinleme, ileri görüşlü olma (basiret) yeteneği ve gönüller vermiştir. (Bu yetenekleri) Ne kadar az değerlendiriyorsunuz! SECDE 9 Ruh, Allah'ın emrinin içeriğidir.(İsra 17/85). Ruhun bedene üflenmesi (sokulması) ile birlikte tüm özellikleri hayvanlarla aynı olan insan bedeninde oluşan yeni bir yapı, ayette açıkça bildirilmiştir. Bunlar basiret(uzak görüşlülük), dinleme (söz yoluyla bilgi aktarımı) ve gönül (duygusal / ruhsal yapı) özellikleridir. Hayvanlar görürler ancak basiretli değillerdir. Hayvanlar iletişim kurarlar ama dinleme (bir konu hakkında görüş alışverişi yapma, sohbet) özellikleri yoktur. Ayrıca gönül (duygusal yapı) de ruhun insana üflenmesi ile oluşan ve çok belirgin şekilde diğer canlılardan insanı ayıran bir özelliktir. Arapçası ‘fuad' olan gönül, duygusal yapı, sağduyu, vicdan gibi çok karmaşık ve tamamiyle insani özelliklerdir. Bugün bile bilim insanlarının üzerinde çok önemli çalışmalar yaptığı bu alan, ilginç bir biçimde Türkçe'de "RUH BİLİMİ", İngilizce'de "PSYCHOLOGY (psikoloji)" olarak isimlendirilmiştir. Ruhun varlığını temelde reddeden bu bilim dalının, hem Türkçe'de hem de diğer dillerde kendine isim verirken RUH kelimesinden (İngilizcesi psychic: ruhsal,ruhani) vazgeçememiş olması dikkate değer bir ikilemdir. Kendilerine isim verirken kullanıp, çalışmalarını yaparken yok saydıkları bu gerçek nedeniyle, bu alanda, tıp bilimin diğer sahalarına nispeten, aynı hız ve istikrarda bilimsel gelişmeler sağlanamamıştır. Oysa Kur'an, ruh bilimi konusunda çok sayıda bilgi (zikir) içermektedir. Ruh sağlığını korumanın en önemli yolunun kişinin fıtratını koruması (takva) olduğu ve bunun nasıl yapılacağı çok sayıda ayette bildirilmiştir. Yani Kur'an, ruh sağlığının tedavisinden önce korunmasını öğretir. Tedavi olarak ise Kur'an bilgisinin (zikirin) hayata geçirilmesini emreder. Allah, Kur'an'ın da bir ruh olduğunu (Şura 42/52), ve göğüslerimizde olan insan ruhuna şifa olduğunu (Yunus 10/57) bildirmektedir. Ruh bilimciler, mevcut çalışmalarına, Kur'an ayetlerini de dahil ettikleri takdirde, bu alanda çok daha ileri seviyelere gidilebilir. Ruh ve can'nın aynı şey olmadığını en belirgin şekilde bildiren ayet Zümer 39/42'dir. .
Yakında bir kitap yazmayı ve hocanın söylemlerini ve yazılarının bir kısmını da değerlendirmeyi düşünüyorum. Dinin sadece edeb yani daha özelde adab olduğunu başkasından duymamıştım. İnsanları ölüme bile götürecek şey adabın kendisidir. Bu güç ve motivasyon, semevi dinlerden itibaren hatta Sümer'den bu yana Allah adabıydı ancak Avrupa'da 17. yy'da, Türkiye'de (Osmanlı ve Türkiye) ise 19 ve 20. yy'da gerçekleşebildi. 20 yy'ın başından beri Cumhuriyetti bu, cumhuriyet yeni dindi, şimdi demokrasiyle iç içe geçmiş semevizm yine götürüyor bu işi. Cumhuriyet'in iki tane çok belirgin özelliği vardı, bu çoğunlukla Kemalizm'le karıştırılır Marksistler tarafından. Bu iki özellik; akıl ve cesaret. Demokrasilerde akıl, semevizmde ise cesaret yoktur. Cumhuriyet, 20. ve 21.yy insanının bütün ihtiyacını karşılıyordu, içinde din vardı, askeriye vardı, bilim vardı, sanat vardı, felsefe vardı, tutuculuk ve yenilikçilik de vardı. Bugün görülüyor ki birbirini ancak tamamlayabilen demokrasi ve semevizm çatıda cumhuriyet olmadan asla bir toplumu taşıyamaz.
(Allah rahmet etsin) Teoman Duralı hocamız ve o nun gibi insanlar ne anlatırlarsa anlatsınlar insanlara mutlaka bir şeyleri öğretebilirler. her dimağın anlamlandıracağı biçimde yerine göre özet ve ayrıntı vermesi insanları fazla düşünmekten çok konuya odaklanmasını sağlıyor ve mutlaka konuya bir şekilde bağlıyor. işte yüzyüze eğitim olsun uzaktan eğitim olsun bir öğretici de mutlaka olması gereken özellikler. ve maalesef günümüz eğitim ve öğreticilerinde en eksik olan nokta da bu. yeteri miktarda bilgi birikimi ve tecrübesi olmayan sadece günlük müfredat üzerinden konu ezberi yapan eğitimcilerimiz konuları geçiremiyor bizlere. hepimizin eğitim hayatında mutlaka dört gözle ve can kulağıyla dinlediğimiz izlediğimiz öğretmenlerimiz olmuştur ki genel de bu öğretmenlerimiz dalında adından söz ettiren kişilerdir tıpkı Teoman hocamız gibi... işte bilgi birikim ve tecrübenin ne denli önemli olduğunu anlayacağımız bir durum bu. eğitimcilerimizi suçladığımdan değil sadece durum teşhisi yapıyorum.
Memlekette tek felsefeci diyebileceğimiz, felsefenin sınırını bilen,felsefedeki hakikatı kavramış, kavramları anlaşılır bi şekilde terennüm eden, çok da mütevazı bir beyefendi, bir büyük filozoftur Şaban Teoman Duralı Hoca. Tekrar söylüyorum memlekette bir ikincisi yok!!
Yorumlara bakıldığında Teoman Duralı'ya karşı genelde anormal bir tepki olduğu görülüyor. Ahmet Arslan'ı Teoman Duralı'yla kıyaslayanlar, bilimle dinin hiçbir alışverişi olmadığını söyleyenler olmuş. O kişiler tıpkı Teoman Duralı'yı anlamadıkları gibi bence Ahmet Arslan'ı da anlamamışlar. Ahmet Arslan'ın çevirdiği ''Materyalizmin Tarihi''ne bakarlarsa, dinin (özellikle de monoteist denilen dinlerin) bilimin gelişimindeki olumlu rolünün materyalist bakış açısından bile inkar edilemeyeceğini açıkça görürler. Gerçek materyalistler bu kadar namusluyken, peki neden yılların felsefe hocası Teoman Duralı'nın kırk yılda bir çıktığı bir televizyon programına sinek sürüsü gibi üşüşmüş ülkemin bu küfürbaz yorumcuları, çakma materyalistler? Çünkü Türkiye'de köhne din düşmanlığı, 1930'lardan 1990'lara kadar gelen sığ modern söylem (ki gerçekte 18. yüzyıl Avrupa'sının ürünüdür) artık sökmüyor. Onların son sığınakları sosyal medya. Verimli ve yaratıcı bir muhalefet ortaya koyma yetenekleri olmadığından sosyal medyada bol bol küfrederek kendilerini kandırıyorlar. Onlar adına bundan daha büyük çaresizlik düşünemiyorum.
gürsel ahmet arslan ın bir ömür düşünmek kitabını okumadan saçmalamasydın keşke,antik yunan mitos dan logos a nasıl geçti peygamber geleneği yoktu sözü bile yeter.
''Mitostan logos'a'', eski Yunan felsefesinin tarihsel gelişimi anlatılırken sık kullanılan bir ifadedir. Hatta bu isimde 1940'ta yazılmış Almanca bir kitap bile var: ''Vom Mythos zum Logos''. Bunu bilmek için mutlaka Ahmet Arslan okumaya gerek yok. Bu kadar yaygın bir ifadeden Ahmet Arslan'a atıfla bahsetmen, felsefe kaynaklarının azlığını gösteriyor. Zaten söylediklerinin benim yazdıklarımla bir ilgisi yok.
Şu liveu reklamlarını kaldırın lütfen elbette reklam olsun fakat en azından bu tür kültür bilim içerikli videolarda daha uygun reklamlar entegre edilmeli diye düşünüyorum.
08:05 /09:02 Benzer uzun bir soruyu Dücane cündioğlu na sormuştu Hocanın cevabı şuydu ;sorunuzu anlayamadım. Çok önemli bir şey soracak havası verip, eğilip yamuluyor, bana kramp giriyor.
Hocam nasıl hızlı bı çağda yaşadığımızı anlatmaya çalıştıkça sunucu sadede gel dercesine adamı durdurmaya çalışıyor bırak adam anlatsın evvelini ahirini hizlanma
Değişimin eskiden belirli olmamasına rağmen 124 bin peygamber gelmiş, peki bu 1500 yılda bu kadar değişimlere rağmen neden peygamber gönderilmemiş ???? Saygılar.
Peygamber bir dinin temsilcisi, yol göstericisi demektir. Eskiden çok tanrılı dinler , peygambersiz dinler, tanrının direkt insan olduğu dinler mevcuttu. Peki bu dinler neden bu kadar çeşitli ve değişken? Çünkü teknoloji ve toplum değiştikçe doğal olarak dinlerin de değişmesi gerekiyordu. O yüzden eskiden belki yok olmuş bir topluma ders vermek için anlatılan şaman hikayeleri değişerek bugün gökten inen bir ayet haline geldi. Bu misyonu peygamber denilen uydurulmuş veya olduğunu iddia eden kişiler yüklendi veya atfedildi. Abdullah kardeşim.
13:15 Din, insanın kendine ve hem cinslerine nasıl davranacağını düzenliyor. Sosyal hayatın ana unsurlarını biz karşımızda bulmuyoruz. Bunlara çok kısaca EDEP diyoruz.. Ne yapmam gerekiyor Nasıl davranmam gerekiyor.Bunlar bana öğretiliyor. Kim tarafından? Annem tarafından...vs.Ben toplumsallaşmayı öğrenmesem yaşamam zaten.Benim salt canlı yanımla, ayakta kalmam mümkün değil. (insanlar neden mutsuz sıkıntılar içinde : özetle: "insanlık çok hızlı değişti, hazmedemeden tüketti, din hayatın gündeminden çıktı,dolayısıyla da EDEP'ten uzaklaşıldı) 33:37 dinin yol göstermesi? belli bir yöntem üzerinden kutsallıktır mukaddesatlıktır. Birlikte de saygı gelir. Saygılı bir toplumda da tabakalaşma vardır. Yaşa dayalı, bilgiye dayalı. Marks'ın bahsettiği sınıflaşma değil bu. Saygının yarattığı bir basamaklaşma vardır dinde. 38:40 insan neyi arıyor? Neyi Kaybetti? Edep, Akıl tarafından yönetilen duygularımızdır.Akıl ve duyguların dengede kalması edeple olur. 43:05, ibadet yanlış anlaşılıyor amaç ibadet değil, "edep" . ibadet , edep için vardır. Edepli olmak için bu ibadetleri yapıyoruz' ( 45:46 hayatın anlamını veriyor din?Hayatın , dinin anlamı tek kelime ile 'ödevdir'. 46:22 NİYE DÜNYADA VARIM? NEYLE MÜKELLEFİM? "Nedir benim ödevim"? 'SENİ YAŞATMAK", senin ödevinse "BENİ YAŞATMAK", çember çember herkesi yaşatmak. Halis bir dinin tek bir amacı vardır müminlerine "ödevi" aşılamaktır. Ödev üzerine kurulan doku EDEP'i getirmektedir. Eski zamanlarda sadece kandaş olan insanların birbirilerine yükümlülükleri vardır. İlk defa vahdet vahiy dini ile insanlık kavramı ortaya çıkmıştır. 1:18:55 şüphe akıl işidir. Duygularda şüphe, kuşkudur. 1:20:54 gündelik hayatta neden sorusu adamı saçmalığa götürür. 1:23:05 Allah benim şah damarımdan daha yakındır. 1:27:05 en buyurucu şart vicdandır. Orada bir sohbet var bir söyleşi var. 2 li bir konuşma var içimde. Din dışı toplumda buna monolog denir. Tek söylem. o zaman ben şizofrenim. İçimde 2li bir konuşma yürüyor tek gibi görüyorum. Din buna ne diyor. Kablolardan biriyle Allah bana hitap ediyor. Öbürüyle de ben cevap veriyorum. Cevap veren benim duygularımdır nefsimdir. Onun bana hitabı aklın yoluyla geliyor. O aklımın kılavuzu vahiydir. Oradan edindiğim bilgilerle ben iç konuşmamı yürütüyorum. Bu sadece dualarla ibadetlerle değil. .....Madem ki bana şah damarımdan daha yakındır, en basit sohbetlerimde söyleşilerimde onun sesi söz konusudur. Onu bastırmak , bu çağın en büyük sıkıntısıdır. Kudüs'te Adolf Eichmann duruşmasında 'hakim soruyor : bu korkunç cinayetleri sen nasıl işledin? Bana verilen buyrukları uyguladım." diyor. Vicdanı kapattınız mı yerini buyrukları alır. Orada vicdan konuşsaydı. 3-5 yaşındaki Mois'i gaz odasına sokamazdı. Ne diyor? Günahsız suçsuz birini öldürmek, bütün insanlığın kanına girmektir. 1:41:32 Dinler arası hoşgörü hakkında? Hoşgörü Nedir? mükemmel tespitler, büyük katkısı olacak bilgiler.
Şehitlik konusunda küçük bir not: şehit Arapçada da şehit’tir. Şahit de Arapçada yine şahit’tir ikisi de شهد kelimesinden türemiştir. Küçük bir soru : Hocam psikolojiye ve sosyolojiye inanmıyorum dedi çünkü akıl ve deneye dayanmıyor diye de gerekçelendirdi. Yani kesinlik barındırmıyor. Peki hocam dine inanıyor fakat dinde de kesinlik yada akıl yoktur. Çelişki var gibi
Okuma yazma bilenleri okumaz yazmaz yaptılar Evet kendini bilmezler de okuma yazma öğrenemezler di diyor o zaman Japonlar okuma yazma bilmiyor demek ki veya Çinliler Hintler Biz zaten okuryazar dık
Istemeyen izlemez. Bazi kisiler söylenilen bazi seyler kendi goruslerine uymuyor diye neden ağliyorlar anlamiyorum. Gec arkadasim kendin gibi düsünenleri izle ve düsüncen hic bir zaman gelismesin öyle kalsin. Zır cahil yasamaya devam et.
Yazıdan öncesi yok derken kendine Müslüman diyen kuran okuyan bilirki bazı peygamberlere suhuf verilmiştir ,ne demek sümer ve sonrası ...tarih sümer den başlar safsatası
Akıl vahye tabi olmakla körelir bilgi birikim ile gelişir. Artık sizin gibilerden binlerce yıl sonra kurtuluyoruz. 21. Yyda kökünüz kazınacak ama çok bekledik
@@pusattuluhan8893 pff... asıl sizin gibi mazi düşkünlerinin (gerici demek istemedim, ofansif bir tabir) kökü kazınıyor, dünya küreselleşmekte ve sekülerleşmekte. Akıl vahye tabi oldukça körelir ve edilgenleşir. Dindar bir insan aklın öncülüğündeki bilimsel düşünceye ne kadar çabalarsa çabalasın tam anlamıyla ulaşamaz.
@@semihcorbaci git lan gerici şunu iyi bil. Benim 10 civarı arkadaşım tanıdığım ateist oldu ben 20 civarı kişiyi ateist yaptım ama müslüman olan tek kişi bilmiyorum sandığından çok daha hızlı oluyor
@@pusattuluhan8893 ulan ikinizde aynı görüşü savunuyorsunuz ama daha okuduğunuzu anlamıyorsunuz burada ahkam kesiyorsunuz. Bugünkü bilmin temeline bakın ibni heysemlere el cezerilere bunlar gavur muydu ? En ala müslümanlardı. Ilim çin de de olsa alınız der bizim dinimiz akıl etmez misiniz der asıl siz bir hülya ya dalmissiniz ateistlik en büyük ahmaklıktır en basit bir harfin yazanı yok kendi kendine yazılmış demek gibi bir şey halbuki insan kadar komplike bir varlık kendi kendine oldu tesadüfen oldu demek akıldan istifa etmektir. Sen başıboş değilsin bir yaraticin var ve dünyada her şeyi mantıklı yapmış her şey hayvan bitki cansız varlıklar bile vazifesini yaparken sen nasıl vazifesiz olabilirsin arıya bile yol gösteren sana yolunu göstermez mi? Akil vahye tabi olmakta kullanılır demek ne demek iste anlattığım şekilde yaratıcıyı bulmakta kullanirsin ayetlere deliller ararsın öyle tabi olursun . Yoksa sizin gibi akli kullanmadan ateizme sarılanlar asıl akılsızlık yapanlardır. Şu an fabrika gibi işleyen bir kainat var hiç bir ısraf yok formüller kanunlar var icad yapılabiliyor kaos yok elbette normal dünyevi bir fabrikanın yöneticisi varsa bu kainat fabrikasının da yöneticisi var.
Evrim Teorisi yani doğadaki seçilim mekanizmalarının hala teolojik bir anlatım olmadığını insanlara nasıl anlatabilirsin ki? Kitap okumakta gerilerde olan bir topluma ne anlatabilirsin ki ?
Evrim Teorisine yanaşma çabaları. Evrim ile maneviyatı barıştırma girişimleri... Yalnız burda önemli bir sorun var. Evrim teorisinin maneviyata hiç ihtiyacı yokken, maneviyatın evrim teorisine ihtiyacı var. Bu durum bile her şeyi açıklıyor.
Bilimin maneviyata ihtiyacı yoktur demek gibi birşey. Maneviyatsız bilimden öjenik doğar, nükleer silahlar doğar. Afrikalı bir insanı, 'insan' olarak görmemek çıkar.
@@08chemist Ya hakkaten okuduğunu anlama kabiliyeti sıfır olan boş insanlar sürüsü yaşıyor youtube ta. Önce benim yazmadığım bir şeyi yazmışım gibi kabul edip, sonra bunun üzerine fikir inşa etmek nedir. Sıkıntını gidip başka yerde çöz. Ahlak kavramının din ile alakası yoktur. Bir türlü öğrenemediniz şunu. Bir de kendi düşüncesinin doğru ve sorgulanamaz olduğundan o kadar emin ki. Ne tuhaf tipler var ya.
@@tacir4303 Sıkıntıyı yaptığın yorumda gördüm. TH-cam'un bana sunmuş olduğu yanıtla seçeneğini kullanarak birşeyler yazdım. Beğenmediysen cevap vermezsin olur biter. Bu kadar kasmanın anlamı ne? Ayrıca şunu da öğren. 'Din', ahlak kavramına rasyonel bir kimlik kazandırır.
@@08chemist Zırva. Alakası yok. Saçmalıklarını gidip başka yerlerde saç bi zahmet. Bu zihin yapısındaki bir zavallıya kaynak ve bilimsel araştırma sonuçları göndermekle uğraşmam bile. Şimdi defol git.
@@tacir4303 Ben Ahlak felsefesinden bahsediyorum, gelmişsin bilimsel araştırma diyosun. Bilimden -meli, -malı çıkmaz. Bilim ölçer, gözlem yapar. Daha fazla anlam ve ödev yüklemek abesle iştigaldir. Bir sürü şey yazıp hiçbir şey söylememek de ayrı bi meziyet. Monoloğumu sonlandırıyorum.
''Duygular aklın denetiminden çıktıkları halde sel felaketine döner. Sel heyecan demektir. Heyecana kapılan kimse kendini kaybeder.'' çok yerinde bir tespit
Canim Teoman Durali. sizi kesfettigim an meger sizi kaybetmisiz. öncelikle mekaniniz cennet olsun. Nurlar icinde olunuz insallah. Bu mmleket de unutulmus edep konusunu ne doyumsuz anlatmissiniz. Kahramanlar öldügünde ortaya cikarmis gercekten sevgili hocam. Benim hayatimda iziniz hep olsun hocam. Sevgi ile dualarmdasiniz.
Teoman hoca bir derya imiş, yaşım 52 bu değerli insanı bu kadar geç farketmek benim kusurum. geçte olsa farkttim ve mutluyum eserlerini takib edeceğim.
Allah sizin gibi dürüst ve ilmini en iyi şekilde allahi ve Resulüne saygı duyarak paylaşıyorsunuz.
Ben bugune kadar bu kadar güzel bir ilim muhabbeti duymamışim. Allah sizden razı olsun tekrar
🌹🤲
Değermi Hocam ne kadar uzun zaman olmuş gözlerim doldu sanki ailemden birini gördüm ama aynı tatlılık dasınız 4 yıl boyunca o kadar Güzelmiş ki sizi Beyazıt kampüsünde gözleriniz içine bakarak dinlemek...bize sormuştunuz Sesinizi niye kasetlere kayıt ediyoruz diye sadece Sınavlar a hazırlanmak için di oysa şimdi anlıyorum ki çok daha Derin bir anlam varmış Sevgiler Selâmlar 2004 mezununuz
Çok şanslıymışsınız, biz kendisine yetişemedik
Hem geniş ufuklu, hem de insanlığın derdiyle dertlenmeyi başarabilmiş böyle ilim adamlarını dinlemeye ne kadar da çok ihtiyacımız var.
❤🤲🌹
Dinledigim butun pirogramlarda gunumuzu yerli yerince yorumlayan bir insana karsilasmamisdim taki bu zati dinleyene kadar. Mukemmel açıklamalar, hepside nokta atisda
Harika. Keşke öğrenciniz olma şerefine ulaşsaydım.Allah rahmet eylesin
Sn.Prof.Dr. Teoman Durali`nin 2017 6 Nisaninda layik görülen FahriDoktora töreninin izlenmesini de samimiyetle öneriyorum.. Özellikle degerli insanimiz Sn.Dural´in "tesekkür" konusmasi, O´nun tüm düsünce sisteminin odaklandigi nokta diye düsünüyorum.. Fahri Dr. olma ünvaninin onda olusturdugu duyguyu da izlemenizi ictenlikle öneriyorum.. Yayin icin tsk. Saygi-selamlar..
Teşekkür ederim sizin yönlendirmenizle izledim. Çok guzel bir törendi.
Allah Aşkına biri Veysi Bey'e program sonuna kadar içecek bir şey vermesin, sinirlerim bozuldu...
1:33:36'dan itibaren evrimle ilgili kısmı bulabilirsiniz
Büyük sorular değil "büyük cevaplar" olmuş bu program.Harika
hemhal - ne kadar guzel bir kelime. Bu bey konuk oldugu programlarda annesi ve anneler hakkinda mutlaka konusuyor, annesinin onu yetistirmesinde ozel yeri oldugu belli
Sayın hocamızın düşünüş ve duruşu hayranlık verici...
götümle güldüm
@@eaeaeaeaeaeae4907 aklın oralarda olduğu içindir
Sayın Duralı'nın pek çok düşüncesine katılmamakla birlikte, kendisinin son derece dinlenebilir ve saygıdeğer biri olduğunu düşünüyorum. Söylediklerinin arkası boş değil, her ne kadar birçok ifadesi öznellik içerse de, bunları dayandırdığı fikirleri ve argümanları beni (ateist olduğumu belirterek) bir dinleyici olarak tatmin etti ve bir şeyler öğrendim. Veyis Bey'in yerli yersiz konuyu dağıtan sorularına rağmen iyi bir yayın olmuş. Daha özenli olunabilirdi. Sayın Duralı gibi değerlere ülkecek sahip çıkmamız gerekiyor. Malum, dinsizin de cahili, inançlının da cahili her şekilde zararlı ülkemizde.
Allah senin gibi guzel akillara hidayet versin guzel kardesim inşallah
Fatma Ö. H. M temenniniz için teşekkürler, "cümlemizin" :)
kesinlikle katılıyorum. kardeşimin de dediği gibi Allah sizin gibi güzel akıllı insanlara hidayet versin ve sonsuz huzuru tattırsın inşallah. ayrıca ateist kimliğe sahip olduğunuzu belirtmenize gerek dahi yok. her ne olursa olsun öyle insanlardan tatmin olmanız yeterlidir.
Hocanın bahsettiği meseleyi size sorsak cevabı verir misiniz? Çocukluğunda aldığınız edeb ne üzerindeydi? Hâlâ o edeb ile mi hareket ediyorsunuz? Ateist olduğunuzdan itibaren o kuralların gerekliliğinin nedenleri sizi düşündürdü mü?
dellino zibuzaretta tabii, dilim döndüğünce yanıtlayayım. şimdi, ben evrim gerçeğini esas kabul ediyorum ve bilindiği üzere maymunlardan şu anki insan formuna yaklaşık 200 bin yıl önce evrimleştik. bilimsel metodolojinin bize sunduğu bu bilgiler inkar edilemez gerçeklerdir, önce bunu bir kavrayalım. insanlığın yakın tarihine doğru, süreç içerisinde diğer türlerden zekası ile ayrılan atalarımız, avcı-toplayıcı beslenme ve yaşama düzenini yavaş yavaş terkedip, tarıma dayalı beslenmeyi ve yerleşik hayatı benimseyerek daha sosyal ve işbirlikçi bir tür olmanın adımını attılar. işte film en çok burada kopmaya başlıyor. yerleşik hayata alışan ve sosyal ilişkileri giderek kuvvetlenen insanoğlu, yaşamları boyunca başlarına gelen her felakete ve doğa olayına sebep olarak mutlak bir gücü ve onun ödül/ceza sistemini gösterip, yaşantılarında ona dair birtakım düzenlemeler ve kurallar koyuyorlar. topladığı hasattan ya da avladığı hayvandan adak sunmaları gibi. çok farklı inançlar, farklı kültürler ile yüzyıllar boyunca sentezlenip birikerek ortak bazı noktalarda birleşiyor. böylelikle tanrı inancının merkezde olduğu bir inanç sistemi ile, günlük yaşamlarını düzenleyen birtakım kuralları oluşturuyorlar. işte bu sebeple, ilkelliğinden sıyrılan ilk insan toplulukları günlük yaşamlarını düzenleyecek yasalara, kanunlara ihtiyaç duyduklarından dolayı, dinler ortaya çıkmıştır/çıkarılmıştır. yaşanılan coğrafyanın özellikleri, içinde bulundukları toplumun hiyerarşik düzeni, sosyal ve ekonomik şartları doğrultusunda yapmaları ve yapmamaları gereken birtakım kuralları zorunlu bilmişler ve bu kurallar üzerinden de ahlak, adalet ve kültür kavramlarını genişletmişlerdir. dinler tarihine az çok hakimseniz, kutsal kitaplarda anlatılan birçok ögenin kutsal kitaplardan çok daha öncelere dayanan mitlere fazlasıyla benzerlik gösterdiğini fark edersiniz, örneğin nuh tufanı gibi. diyeceğim odur ki, binlerce küsur yıl önce, zamanının koşullarına ve yaşam biçimine göre şekillendirilmiş birtakım kuralların günümüze uyarlanması ve ona uygun hareket edilmesi mümkün değildir. ahlak vicdandan dayanak bulur ve bu her toplumda farklılık gösterir. dinlerin, hukuk ve ahlaka dair birtakım temellere kendi zamanında önayak olduğunu kabul edebiliriz ancak modern insanın buna ihtiyacı kalmamıştır çünkü teknoloji ve bilgi çağında, hele ki yoğun bir nüfusun hakim olduğu bu zamanda, ahlak/edep bir kültür haline gelmiştir. bundan yarım asır sonra dinlerin gerekliliğini yitirdiğine, insanlığın çok daha elzem sorunlarla başa çıkması gerektiğine ve bir tanrının var olduğuna dair inançlarının git gide köreldiğine belki şahit olabiliriz, o günleri görürsek.
Hocanın her cümlesi ayrı heyecan verici, ufuk açıcı...Psikoloji ve Sosyoloji ile ilgili söyledikleri ise bilim açısından taşı gediğine koymak bence.Bu iki disiplin bilim olma hevesidir sadece...
Izledigim bolumlerin hepsinde konuklar donanımlı ama sunucu dersini çalışmamış. Burdan rica ediyorum ya sorulari konuya hakim biri hazırlayıp sunucuya versin yada daha donanimli birini sunucu yapsinlar. Hiç olmadi soru soramiyorsa sussun biz sadece konuklari dinleyelim
Sunucu konuları takip edemiyor ve bunun sonucunda konuşmacının performansını olumsuz etkileyen sorular soruyor. Bence de sussa daha iyi
Kesinlikle..
bu adamın konuşması bölünmemeli! tam nereye varacak diye heycanla dinlerken uyduruk bi soru geliyor
veysi iste
spiker torpilli bok gibi olsada kovmuyorlar
@@EneSacarification davutoğlu'ndan
Kesinlikle katılıyorum. Adam anlatırken saçma sapan sorularla kendi sığ kafasındaki şeylerle kesiyor adamın sözünü
Klasik Veyis.Anlamadığı konular hakkında kendini ön plana çıkarma çabasındadır.Her zaman böyle yapar....
Mükemmel bir program olmuş çok fazla şey öğrendim. Biraz daha akıcı gitmesini isteyen arkadaşlar hızı 1.25 alabilirler.
4:43 hoca verdiği örneklerle okadar haklı ki , 9 bin yıl önce catalhöyukte yaşayan biri 80 yıl önce anadolunun herhangi bir köyüne gelse aynı köy evlerini görürdü. 30 yıl öncesine kadar çatalhöyukteki evlerle benim köyündeki tek far cam.
2012 dersimize girdigi zaman tüm sinif heybetine bakakalmisti simdi ise yaslanmis hocam ama bilgilerine kursun islemez.
Ve rahmetli oldu. Allah rahmet eylesin
Hangi üniversite?
Allah rahmet eylesin.Örnek bir Müslüman filozoftu.
Feridun hocam çok büyük bir degersiniz Türkiyede ne zaman ki Feridun hoca gibi insanlar çoğalırlar Türkiye o zaman gerçek dindarlar gerçek çağdaşlaşlar topluluğu olacak
Feridun kim?
Freud demek istedi galiba
Şuraya kolçaklı koltuk alın da insanlar elini kolunu dayasın
Çok incesin
Valla benim kolum yoruldu
Vehis Ates, Ahmet Hakan Altayli gibi
Artistleri görünce neyse.
Hocamiza Allahrahmet etsin Mekani Cennet olsun insallah.
Bu eleştiyi yapmak istemiyorum ama sunucu çok kötü be abi. Geriden geliyor. Keşke daha iyi olabilseydi.
Ben de kendisini ne yazikki gec farkedenlerdenim Allah omur versin diyorum. Keske ogrencisi yada bir yakini olabilseydim de surekli fikirlerini dinleyebilseydim artik mevcut kayitlardan takup edecegim. 💋💖⚘🧿
Veysi Bey anlayamadığınız için mi bölüyorsunuz sözleri sürekli olarak?
Allah rahmet eylesin ❤️ Çok değerliydi.
Muhtesem söylesi ve bilgiler icin var olun Sag olun ...
Sunucu kardeşim; ne manasız zamanlarda ne manasız sorularla konuşmayı kesiyorsun yahu. Konunun bütününe vakıf olmadığın her halinden belli bari ses etme de molla sansınlar.
ses etme de molla sansınlar :D:D:D güzelmiş.
40 dk dır izliyorum evrim teorisi ve din hala geçmedi konu başlığıyla ne alaka gidiyor konu?
Sorular konusunda Veyis bey eleştirilmiş doğruluk payı var ama bence konukların seçimi ve Veyis beyin çabası da takdir edilmeli ben büyük sorular programında emeği geçenleri tebrik ederim👏👏
Saygı Değer Çok Değerli Hocam.Topraguniz bol olsun🌹Mekaniniz Cennet olsun 🌹 Ruhunuz Saad olsun 🌹Nurlar içinde olun inşallah🌹 🕊️🕊️
dahası programın ismi büyük adama küçük sorular olabilirdi...
Hahhhaa yorumunuz karşısında saygıyla eğiliyorum, iyi tespit. 👏👏👏👏
Küçük adama küçük sorular net.
Televizyondan bunu beklemek hata belkide ama Teoman bey çok zeki felsefe meraklısı biriyle sabaha kadar söyleşi yapmalı
51:13 sunucu teoman hocanın sözünü kesmeyince teoman hoca şaşırdı bana gene diyeceğimi sonuna kadar söyletmeyecek diye sunucuya sordu söyleceğinişz bir şey var mı diye sonra devam etti bari bu sefer konuşmamı kesmesin diye yani teoman hoca sunucunun sözünü kesmesine bu hareketiyle engel oldu
Ne kadar çok az şey biliyormuşuz daha çok konu izlememiz lazım devam hocam takipçiniz.
Dakika 7:33 ilk defa dinliyorum hocanın kalitesi süper
Sayın sunucu soru sormak için kendini zorlamasa da hocayı dinlesek program daha akıcı olacak...
Harika bir program . Tebrikler .
gerçekten çok güzel bir söyleşi. tek katılmadığım fikri "bütün dinlerin hakikate götürmesi" fikridir. Gerisi tek kelimeyle muazzam.
@@inlakechalakin8452 hangi İslam'mış senin ki , merak ettim.
@@inlakechalakin8452 Allah akıl fikir hidayet versin kardeşim , ne diyim
@@inlakechalakin8452 sağlam trollsün kanka
@@inlakechalakin8452 kimden öğreneyim? mustafa islamoğlu mu? mehmet okuyan mı? abdülaziz bayındır mı? ilhami güler mi yoksa musafa öztürk mü?
@@yamamotogenryusai7270 Hakkı Yılmaz dan öğrenin
15 saniye izledim sunucunun soru sorarken konuğun yüzüne bakmaması dikkatimi çekti...liyakatın akılla değil tarafla ölçüldüğü günümüze gayet uygun bir durum ...
Şimdi hayatımızı, çevremize bakışımızı, toplumumuzu dogmalara göremi şekillendireceğiz? Bu dogmalara göre gerçekleri şekillendirmeye çalışmak veya tam tersini yapmak zorunda kaldığımız bu riskli yoldan çıkmak çok basit aslında. Bizi bugün uygar bir toplum yapan ve maalesef uzaklaştığımız seçenek buydu işte. Akıl.
...... niye Dünyada varım? .....
..... nedir benim ödevim? Seni yaşatmak. Senin ödevin nedir? Beni yaşatmak. .....
Tespitler harika
Özüne inilememis düşünceleri bir papağan bir maymun gibi taklit etme gerçeği etkileyici bir tespit. Bu tespit Ahmet Hamdi Tanpınar ın 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü' kitabında müthiş anlatıyor.
Allah rahmet eylesin hocamız bugün vefat etti 😓
Din’deki Öneriler Niçin?
Şimdi meseleyi ikinci bir yönden ele alalım.
İnsanın yapısının ilâhî isimlerin bir terkibinden başka bir şey olmadığını anlatmıştık daha evvel.
Dedik ki;
İnsanın yapısı, insan ismiyle kastettiğimiz oluş, ilâhî isimlerin mânâlarının aşikâre çıktığı bir mahaldir ve bu mahal, bir terkip hükmüyle meydana gelmiştir!..
Bu mahalde bazı isimler ağırlıklı, bazı isimler de daha az ağırlıklı olarak zuhur eder. Ve bu isimlerin, bir terkip şeklindeki zuhuru dolayısıyla da o kişiden belli fiiller meydana gelir.
İşte bu terkip dolayısıyla, kişinin tabiatı, huyları, alışkanlıkları, şartlanmaları oluşur!.. Bu, tabiat, huy, mizaç karakter, alışkanlık vs. dediğimiz şeyler, bu terkibini meydana getiren isimlerin tabii sonucudur.
Ve kişi bu terkibinin tabii sonucu olan davranışlarla yaşayıp da öldüğü takdirde cehenneme gider!..
Maddi ve manevî cehenneme bu tabiatı yol açar!..
İş böyle olduğuna göre; İslâm’ın önerileri, bilhassa baştaki saydığımız namaz, oruç, hac ve zekât ne getiriyor?
Senin, tabiatına ters düşen davranışlara, fiillere sevk ediyor seni!..
Senin terkibinin oluşturduğu özellik; rahatına düşkünlük, menfaatini sağlamak, kişisel menfaatine dönük olarak yaşamak!..
Hâlbuki en başta namaz, bir kere seni zaruri olarak tabiatının aksine, rahatını bozucu bir şekilde seni zorluyor.
Sen o anda, ya bir eğlencedesin ya bir ahbabınla sohbettesin, ya kendine hoş gelen bir hâl içindesin!.. Fakat o anda sana, o yaşamını terk ettirip; senin belli bir fiili meydana getirmeni emrediyor!
Tabii bu fiilinin neticesinde, sende belli bir çalışma, fiil sonucu, belli bir ruh gücü oluşuyor!.. Bedeninin tabiatı istikametinin dışında bir istikamette, iradeni kullanma gücünü sana veriyor!.. Ve daha başka birtakım şeyler sağlıyor.
Oruç dersek o da hakeza!.. Oruç hepten senin tabiat ateşini söndürüyor!.. Belli bir süre içinde, tabiatının gerektirdiği davranışları yasaklıyor!..
Bedeninin tabiatı; yeme, içme, seks, uyuma, rahatına düşkünlük! Yeme, içme, seks gibi en büyük faktörleri sana kesiyor bir süre! Tabiatınla mücadeleyi veriyor.
Bu tabiatınla mücadele dediğimiz olay, senin terkibindeki belli isimler!.. Sende, bu tür hareketleri, tabiatın istikametindeki hareketleri meydana getirmek durumundayken, zorlamayla, bu isimlere karşı koyucu diğer isimleri, ağırlıklı olarak ortaya çıkartıyorsun ve böylece bünyende belli bir denge kuruyorsun!.. Tabiat ateşini söndürüyorsun; azaltıyorsun; kısıyorsun!..
Hac diyoruz. Hacca gittiniz, biliyorsunuz; tabiata ters düşen büyük meşakkatler söz konusu!
Zekât... Senin gününün on saatini, on iki saatini çalışıp, çabalayarak, harcayarak elde ettiğin belli bir menfaati, hiçbir maddi menfaatin olmadığı hâlde götürüp birisine veriyorsun!..
Demek ki asgari bu fiiller, senin tabiat ateşini, birimselliğini belli bir ölçüde söndüren; seni imana sokan ve senin âhiret saadetini sağlayan belli emirler.
Öyleyse sen bu emirleri tutmadan, yani bu fiilleri meydana getirmeden; senin terkibinde bir değişiklik olması söz konusu değil. Nereden olacak? Mümkün değil!..
Demek oluyor ki, biz geçmişteki falanca ya da filanca zâtın bu konudaki görüşünü bilmesek dahi; bu yapının tabiatını, terkibini ve terkip değiştirmenin gereğini müşahede ettiğimiz zaman; ortaya çıkan bir netice var.
Fiilsiz, tatbikatsız iman fayda etmez;çünkü iman yoktur yalnızca lafı vardır orada!..
Ortaya açık olarak çıkan gerçek, tahkik yolundan da bulduğumuz gerçek bu!
Geçmişteki tahkik ehli kişilerin verdiği hüküm de bu!
Nitekim bu konuyu konuşmadan önceki kanaatimiz, evvelce vardığımız hüküm bu idi. Tatbikatsız bu işin olamayacağı idi!.. Ve bu noktaya geldik…
Burada ikinci olarak ilave edilecek bir husus daha var... Yasaklar!..
Öneriler var; namaz, oruç, hac, zekât gibi!..
Bir de yasaklanmış olan diğer ameller var!..
Bütün yasakların bir anda kalkması mümkün mü? Değil!.. Niye değil?..
Senin belli bir terkibin var!.. Bu belli terkibin, sende oluşturduğu birtakım fiiller var!.. Bu birtakım fiiller, o yasaklar yolunda!..
Sana bütün yasakları bir anda kaldır, demiyor!.. Niye demiyor?..
Çünkü, zaten senin belli bir terkibin oluşmuş!.. Bu terkibinin ortadan kalkması gene bir anda mümkün değil!.. Dolayısıyla, bu gibi tabiatın istikametinde davranışların olabiliyor!.. Ama netice olarak ne diyor:
“Muhakkak ki namaz; insanı çeşitli konularda nefsi istikametinde ileri gitmekten, yasaklanmış olan şeylerden alıkoyar.”
Yani tabiatınla namaz yoluyla mücadele, diğer hususları da sana neticede sağlar. Zaman içinde bu olur!.. Bir anda senin terkibinin kalkması mümkün değil!..
Dolayısıyla bir kişi herhangi bir suç işlerse, diyelim ki kumar oynadı veya zina yaptı veya içki içti, bunları yapmakla, imansız olmaz, imandan çıkmaz!.. İslâm’dan dışarı çıkmaz!..
Tövbe eder…
Burada hemen tövbe olayına değinelim. Ne günah işlemiş olursan ol, hemen akabinde vakit geçirmeden yaptığına pişman olarak, nefsinin arzusuna kapılmış olarak, Allâh’a yönel ve tövbe et!..
Kul bir günah işlediği zaman Allâh onun tövbe etmesini bekler. Şayet akabindeki bir gün içinde tövbe etmezse, o zaman o günah onda sâbitleşir. Fakat tövbe edersen, muhakkak Allâh tövbe edenlerin günahını affeder.
“Ben günah işliyorum, ama vazgeçemiyorum ki, tövbe edeyim.” Hemen bunun cevabını verelim. Gene de, sen o işlediğin günahtan sonra, Allâh’a yönel ve tövbe et! Ola ki, Cenâb-ı Hak o tövbeni kabul buyurup, seni bir daha günah işlemekten korur!..
Burada önemli olan, Allâh’a karşı suçlu olduğunun bilinci içinde, ona yönelmendir!..
Ne kadar büyük günahlar içersinde olursan ol, gene de ona yönelmekten vazgeçme!.. Zira bu yönelişin sana muhakkak bir gün kurtuluş yolunu açar!.. Nerede ve ne şartlar altında olursan ol, Allâh’a yönelmekten asla kaçınma!
Ama içinden Allâh’a yönelmek gelmiyorsa, işte gerçekten o zaman senin için tehlike çanları çalıyor demektir.
Esasen İslâm, senin tabiatınla, alışkanlıklarınla mücadele yani terkibini değiştirme çalışmalarıdır!..
Bütün ilâhî isimleri cem etme!.. Allâh’ın ahlâkıyla ahlâklanma!.. İslâm’ın temel mânâsı bu!
Nitekim İslâm Dini, kemâli ahlâk için gelmiştir, deniyor. Ahlâkı tamamlamak için…
Ahlâkı kemâle erdirmek nedir?..
Allâh ahlâkıyla ahlâklanmaktır!..
Neticede, Allâh ahlâkıyla ahlâklanmak demek, artık, tabiat kökenli davranışların kalmaması demektir.
Tabii davranışları kaldırmak bir anda mı olur?
Hayır!.. Peyderpey olur!..
Demek ki, senden birtakım eksik noksan fiiller meydana gelebilir, ama bu seni İslâm’dan dışarı çıkartmaz, imansız etmez!.. Ama, emirleri tutmamak imansız eder!..
O yüzden Hz. Rasûlullâh:
“Bir kişi hacca gidecek imkânı bulduğu anda, eğer gitmezse, o sene içinde ölürse, ister yahudi olarak ölsün, ister mecûsi olarak ölsün” diyor. Niye?
Çünkü imansız! Emri yerine getirmemek, imansızlığı meydana getirir!.. Yasaklara uymamak, tabiatın istikametinde olan bir olaydır, günahtır!.. O günahını, bir hayırla yok etmek mecburiyetindesin!..
Bu konu çok ince bir konu ve çok iyi anlaşılması lazım!..
Demek ki ameldeki, yasaklardaki kusur, günahı doğurur, imansızlığı meydana getirmez; küfrü meydana getirmez!..
Fakat İslâm’ın beş şartındaki eksiklik, noksanlık; imanın dışına, İslâm’ın dışına götürür insanı. Bir büyük günahın akabinde tövbe söz konusudur!.. Ama önerilere isyan, red; imanı ve İslâm’ı reddetmektir!.. İmanı ve İslâm’ı reddedenin hâli ise küfürdür!
Küfür ise gerçeği örtmektir!
“Kâfirler” demek, “gerçeği örtenler” demektir.
Hz. Muhammed (aleyhisselâm)’ın açıklamış olduğu, “Tanrı yoktur sadece ALLÂH vardır” gerçeğini örtenlere; ve sanki tanrı varmış gibi yaşayıp ötedeki veya ötendeki tanrıya tapanlara, bu yüzden gerçeği örten ve inkâr edenler denilir...
1:07:21 & 1:13:30 "psikoloji ve sosyolojiye neden inanmıyorsunuz?"
1:18:00 "felsefe bilimin tam zıddı dindir."
1:30:18 "bir biyolog olarak laboratuvara giriyorsunuz, tanrı orada da sizinle mi?"
1:41:40 "dinlerarası hoşgörü diye bir şeye inanıyor musunuz?"
Teşekkürler 😊
Kuranda gecen sah damarindan daha yakinim sozu altinda yatan gercek icimizde duydugumuz vicdan dedigimiz o ses aslinda Allahin sesidir.
Çok mantıklı bir yaklaşım
Sonra ona fücurunu ve takvasını ilham etti.
ŞEMS 8
FÜCUR: Kötülük
TAKVA: İyilik
İLHAM: Sözcük olarak "yutmak" demektir. Allah'ın kullarının kalbine attığı, ona ulaştırdığı şeyler için kullanılmaktadır. Bu ulaştırma içe yerleştirme anlamında "yutturma" gibidir.
BU KAVRAMLARI KURAN İNSANIN YARATILIŞI BABINDA KULLANIYOR.
Bunlar doğal eğilim ve kabiliyetlerdir.
TAKVANIN ANLAMI ŞÖYLE CEVRİLEBİLİRMİ;
Bilinç yada Şuur, Duyarlılık, Farkındalık anlamlarında.
BURADA İNSANIN DONANIMINI ANLATAN AYETLER, Sonraki süreçlerde,
Fücur: kötülük ve günahkarlık, sonuç anlamında kullanılmıştır.
Takva: iyilik, sonuç anlamında kullanılmıştır.
BU KELİMELERİN ANLAMINDA KAYMALAR YAŞANMIŞTIR.
KURANDA “ANLAMA” FİİLİNİN GERÇEKLEŞTİĞİ MANEVİ MERKEZLER
“ANLAMA”, insan zihninde; “duyular” ile “gönül”ün birlikte hareket ederek başardıkları bir faaliyettir.
İnsan, yaşadığı dünyayı anlayan ve bizatihi kendisi de anlamlandıran bir varlıktır.
KUR’AN’I KERiM’İ ANLAMAKTAN KASIT İSE; üzerinde Tefekkür, Tedebbür, Teakkul, Tezekkür ve Tefakkuh edilen ayetlerinde emredilen, tavsiye buyurulan hususları harfiyen yerine getirmek; yasaklanan, çirkin görülen şeylerden de uzak durmaktır.
Ayetlerden anlaşılanlar, pratik hayatta uygulanıp, tatbik edildiği takdirde Kur’an gereği gibi anlaşılmış demektir.
Kuranda Arapça olarak “Anlama Merkezi” olarak zikredilen MANEVİ MERKEZLER 6 TANEDİR.
KALB, LUBB, FUAD, SADR, NUHA, HİCR
Kur’an’da zikredilen ANLAMA MERKEZLERİNİN başında gelen “KALB”, “ANLAMA” fiilinin gerçekleştiği yerlerin zirvesi ve odak noktasıdır.
“KALB” aynı zamanda insani duyarlılığın hissedildiği soyut, manevi bir merkezdir.
“LUBB” kalbin en önemli işlevlerinden biri olan “idrak”, “anlayış”, “ibret alma” melekesinin imanla, Hidayet nuruyla aydınlandığı BERRAK VE SAF AKILDIR.
“FUAD”, Hakikati doğrudan kavrayan bir algılama gücüdür.
“SADR”, anlamanın gerçekleştiği soyut ve manevi bir merkezi ifade etmektedir.
“NUHA”, insanı, Allah’ın yasakladığı çirkin fiilleri yapmaktan uzaklaştıran ya da onları yapmaya engel olan manevi bir merkezin adıdır.
“HİCR”, İnsan fıtratında bulunan, zevklere, heva ve heveslere karşı aşırı eğilimi engelleyen manevi güç anlamını ifade etmektedir.
“ANLAMA”nın gerçekleştiği bütün bu manevi, soyut merkezleri Türkçede olabildiğince en iyi bir şekilde karşılayabilecek eşdeğer nitelikteki kelime, “GÖNÜL”dür.
Sonra (organlarını tamamlamış) dengesini kurmuş ve ona ruhundan üflemiş; (böylece) size dinleme, ileri görüşlü olma (basiret) yeteneği ve gönüller vermiştir. (Bu yetenekleri) Ne kadar az değerlendiriyorsunuz!
SECDE 9
Ruh, Allah'ın emrinin içeriğidir.(İsra 17/85).
Ruhun bedene üflenmesi (sokulması) ile birlikte tüm özellikleri hayvanlarla aynı olan insan bedeninde oluşan yeni bir yapı, ayette açıkça bildirilmiştir. Bunlar basiret(uzak görüşlülük), dinleme (söz yoluyla bilgi aktarımı) ve gönül (duygusal / ruhsal yapı) özellikleridir.
Hayvanlar görürler ancak basiretli değillerdir. Hayvanlar iletişim kurarlar ama dinleme (bir konu hakkında görüş alışverişi yapma, sohbet) özellikleri yoktur.
Ayrıca gönül (duygusal yapı) de ruhun insana üflenmesi ile oluşan ve çok belirgin şekilde diğer canlılardan insanı ayıran bir özelliktir. Arapçası ‘fuad' olan gönül, duygusal yapı, sağduyu, vicdan gibi çok karmaşık ve tamamiyle insani özelliklerdir.
Bugün bile bilim insanlarının üzerinde çok önemli çalışmalar yaptığı bu alan, ilginç bir biçimde Türkçe'de "RUH BİLİMİ", İngilizce'de "PSYCHOLOGY (psikoloji)" olarak isimlendirilmiştir. Ruhun varlığını temelde reddeden bu bilim dalının, hem Türkçe'de hem de diğer dillerde kendine isim verirken RUH kelimesinden (İngilizcesi psychic: ruhsal,ruhani) vazgeçememiş olması dikkate değer bir ikilemdir. Kendilerine isim verirken kullanıp, çalışmalarını yaparken yok saydıkları bu gerçek nedeniyle, bu alanda, tıp bilimin diğer sahalarına nispeten, aynı hız ve istikrarda bilimsel gelişmeler sağlanamamıştır. Oysa Kur'an, ruh bilimi konusunda çok sayıda bilgi (zikir) içermektedir. Ruh sağlığını korumanın en önemli yolunun kişinin fıtratını koruması (takva) olduğu ve bunun nasıl yapılacağı çok sayıda ayette bildirilmiştir. Yani Kur'an, ruh sağlığının tedavisinden önce korunmasını öğretir. Tedavi olarak ise Kur'an bilgisinin (zikirin) hayata geçirilmesini emreder. Allah, Kur'an'ın da bir ruh olduğunu (Şura 42/52), ve göğüslerimizde olan insan ruhuna şifa olduğunu (Yunus 10/57) bildirmektedir. Ruh bilimciler, mevcut çalışmalarına, Kur'an ayetlerini de dahil ettikleri takdirde, bu alanda çok daha ileri seviyelere gidilebilir.
Ruh ve can'nın aynı şey olmadığını en belirgin şekilde bildiren ayet Zümer 39/42'dir. .
Hocam harikasiniz ellerinizden operim
Deist deyince hocanın aklına gelen "sorumluluktan kaçmak için uydurulmuş" bunu sevdim tam anlamıyla katılıyorum
01:13:30 - 01:14:03 boşuna kasma sunucu anlayamazsın kapasite yok...
Rahmet içinde nurlar içinde dinlen
Yakında bir kitap yazmayı ve hocanın söylemlerini ve yazılarının bir kısmını da değerlendirmeyi düşünüyorum. Dinin sadece edeb yani daha özelde adab olduğunu başkasından duymamıştım. İnsanları ölüme bile götürecek şey adabın kendisidir. Bu güç ve motivasyon, semevi dinlerden itibaren hatta Sümer'den bu yana Allah adabıydı ancak Avrupa'da 17. yy'da, Türkiye'de (Osmanlı ve Türkiye) ise 19 ve 20. yy'da gerçekleşebildi. 20 yy'ın başından beri Cumhuriyetti bu, cumhuriyet yeni dindi, şimdi demokrasiyle iç içe geçmiş semevizm yine götürüyor bu işi. Cumhuriyet'in iki tane çok belirgin özelliği vardı, bu çoğunlukla Kemalizm'le karıştırılır Marksistler tarafından. Bu iki özellik; akıl ve cesaret. Demokrasilerde akıl, semevizmde ise cesaret yoktur. Cumhuriyet, 20. ve 21.yy insanının bütün ihtiyacını karşılıyordu, içinde din vardı, askeriye vardı, bilim vardı, sanat vardı, felsefe vardı, tutuculuk ve yenilikçilik de vardı. Bugün görülüyor ki birbirini ancak tamamlayabilen demokrasi ve semevizm çatıda cumhuriyet olmadan asla bir toplumu taşıyamaz.
@@medeniyet2050 Yaşım otuzu az geçkin, kitabı hala yazıyorum.
(Allah rahmet etsin) Teoman Duralı hocamız ve o nun gibi insanlar ne anlatırlarsa anlatsınlar insanlara mutlaka bir şeyleri öğretebilirler. her dimağın anlamlandıracağı biçimde yerine göre özet ve ayrıntı vermesi insanları fazla düşünmekten çok konuya odaklanmasını sağlıyor ve mutlaka konuya bir şekilde bağlıyor. işte yüzyüze eğitim olsun uzaktan eğitim olsun bir öğretici de mutlaka olması gereken özellikler. ve maalesef günümüz eğitim ve öğreticilerinde en eksik olan nokta da bu. yeteri miktarda bilgi birikimi ve tecrübesi olmayan sadece günlük müfredat üzerinden konu ezberi yapan eğitimcilerimiz konuları geçiremiyor bizlere. hepimizin eğitim hayatında mutlaka dört gözle ve can kulağıyla dinlediğimiz izlediğimiz öğretmenlerimiz olmuştur ki genel de bu öğretmenlerimiz dalında adından söz ettiren kişilerdir tıpkı Teoman hocamız gibi... işte bilgi birikim ve tecrübenin ne denli önemli olduğunu anlayacağımız bir durum bu. eğitimcilerimizi suçladığımdan değil sadece durum teşhisi yapıyorum.
Memlekette tek felsefeci diyebileceğimiz, felsefenin sınırını bilen,felsefedeki hakikatı kavramış, kavramları anlaşılır bi şekilde terennüm eden, çok da mütevazı bir beyefendi, bir büyük filozoftur Şaban Teoman Duralı Hoca. Tekrar söylüyorum memlekette bir ikincisi yok!!
:)))))
Sabaha kadar ara vermeden konuşsa dinlenir. ❤️
Veyis Ateş' te tavır olarak entelektüeliteden uzak mahalle abisi tarzı var o ne bu ne vs hea bunu isteyerek yaptığını düşünmüyorum.
istiyerek yapmıyorsa mahallede takılsın, yönetmen uyuyor mu kanalda anlamadım ki, bu ne rezalet.
Yorumlara bakıldığında Teoman Duralı'ya karşı genelde anormal bir tepki olduğu görülüyor. Ahmet Arslan'ı Teoman Duralı'yla kıyaslayanlar, bilimle dinin hiçbir alışverişi olmadığını söyleyenler olmuş. O kişiler tıpkı Teoman Duralı'yı anlamadıkları gibi bence Ahmet Arslan'ı da anlamamışlar. Ahmet Arslan'ın çevirdiği ''Materyalizmin Tarihi''ne bakarlarsa, dinin (özellikle de monoteist denilen dinlerin) bilimin gelişimindeki olumlu rolünün materyalist bakış açısından bile inkar edilemeyeceğini açıkça görürler. Gerçek materyalistler bu kadar namusluyken, peki neden yılların felsefe hocası Teoman Duralı'nın kırk yılda bir çıktığı bir televizyon programına sinek sürüsü gibi üşüşmüş ülkemin bu küfürbaz yorumcuları, çakma materyalistler? Çünkü Türkiye'de köhne din düşmanlığı, 1930'lardan 1990'lara kadar gelen sığ modern söylem (ki gerçekte 18. yüzyıl Avrupa'sının ürünüdür) artık sökmüyor. Onların son sığınakları sosyal medya. Verimli ve yaratıcı bir muhalefet ortaya koyma yetenekleri olmadığından sosyal medyada bol bol küfrederek kendilerini kandırıyorlar. Onlar adına bundan daha büyük çaresizlik düşünemiyorum.
gürsel ahmet arslan ın bir ömür düşünmek kitabını okumadan saçmalamasydın keşke,antik yunan mitos dan logos a nasıl geçti peygamber geleneği yoktu sözü bile yeter.
''Mitostan logos'a'', eski Yunan felsefesinin tarihsel gelişimi anlatılırken sık kullanılan bir ifadedir. Hatta bu isimde 1940'ta yazılmış Almanca bir kitap bile var: ''Vom Mythos zum Logos''. Bunu bilmek için mutlaka Ahmet Arslan okumaya gerek yok. Bu kadar yaygın bir ifadeden Ahmet Arslan'a atıfla bahsetmen, felsefe kaynaklarının azlığını gösteriyor. Zaten söylediklerinin benim yazdıklarımla bir ilgisi yok.
@@gurkanaksu976 anlamamışsın tez o değil cümlenin devamı.
Sen anlamamışsın. Bu böyle sabaha kadar sürer. Cümlenin geri kalanı beni pek ilgilendirmiyor. Çünkü benim ilk yorumda yazdıklarımla ilgisi yok.
@@gurkanaksu976 ilk yorumun tamamı da beni ilgilendirmiyor ahmet arslan kısmına cevap verdim.biat kültürüyle özgür düşünce bir arada gelişmez diyor .
Allah rahmet eylesin . Mekânı cennet olsun.
Teoman hoca çok bilgili.
Allah Allah?
Konu:
Evrim Teorisi İslam ile çelişir mi?
Konuşulmayan,
Evrim Teorisi İslam ile çelişir mi?
3.cü sınıf bir program, izlemeye değmez.
senin kafanın içinde kuru fasulye var
Şu liveu reklamlarını kaldırın lütfen elbette reklam olsun fakat en azından bu tür kültür bilim içerikli videolarda daha uygun reklamlar entegre edilmeli diye düşünüyorum.
08:05 /09:02 Benzer uzun bir soruyu Dücane cündioğlu na sormuştu
Hocanın cevabı şuydu ;sorunuzu anlayamadım.
Çok önemli bir şey soracak havası verip, eğilip yamuluyor, bana kramp giriyor.
Videonun konu başlığıyla, bir ilgi göremedim,adam felsefe anlatıyor.
?
Canım hocam. Mekanın cennet olsun inşallah.
Bu adamı dinlemeye doyamıyorum..
Hocam nasıl hızlı bı çağda yaşadığımızı anlatmaya çalıştıkça sunucu sadede gel dercesine adamı durdurmaya çalışıyor bırak adam anlatsın evvelini ahirini hizlanma
Değişimin eskiden belirli olmamasına rağmen 124 bin peygamber gelmiş, peki bu 1500 yılda bu kadar değişimlere rağmen neden peygamber gönderilmemiş ????
Saygılar.
Peygamber bir dinin temsilcisi, yol göstericisi demektir. Eskiden çok tanrılı dinler , peygambersiz dinler, tanrının direkt insan olduğu dinler mevcuttu. Peki bu dinler neden bu kadar çeşitli ve değişken? Çünkü teknoloji ve toplum değiştikçe doğal olarak dinlerin de değişmesi gerekiyordu. O yüzden eskiden belki yok olmuş bir topluma ders vermek için anlatılan şaman hikayeleri değişerek bugün gökten inen bir ayet haline geldi. Bu misyonu peygamber denilen uydurulmuş veya olduğunu iddia eden kişiler yüklendi veya atfedildi. Abdullah kardeşim.
ibadetten amaç edeptir! yani insanı ait olduğu nizamın şuurunda tutmaktır...
Teoman Hoca;
Bilgisi ferdiyyetini gölgelememiş hocalarimizdan.
13:15 Din, insanın kendine ve hem cinslerine nasıl davranacağını düzenliyor. Sosyal hayatın ana unsurlarını biz karşımızda bulmuyoruz. Bunlara çok kısaca EDEP diyoruz.. Ne yapmam gerekiyor Nasıl davranmam gerekiyor.Bunlar bana öğretiliyor. Kim tarafından? Annem tarafından...vs.Ben toplumsallaşmayı öğrenmesem yaşamam zaten.Benim salt canlı yanımla, ayakta kalmam mümkün değil.
(insanlar neden mutsuz sıkıntılar içinde : özetle: "insanlık çok hızlı değişti, hazmedemeden tüketti, din hayatın gündeminden çıktı,dolayısıyla da EDEP'ten uzaklaşıldı)
33:37 dinin yol göstermesi? belli bir yöntem üzerinden kutsallıktır mukaddesatlıktır. Birlikte de saygı gelir. Saygılı bir toplumda da tabakalaşma vardır. Yaşa dayalı, bilgiye dayalı. Marks'ın bahsettiği sınıflaşma değil bu. Saygının yarattığı bir basamaklaşma vardır dinde.
38:40 insan neyi arıyor? Neyi Kaybetti? Edep, Akıl tarafından yönetilen duygularımızdır.Akıl ve duyguların dengede kalması edeple olur.
43:05, ibadet yanlış anlaşılıyor amaç ibadet değil, "edep" . ibadet , edep için vardır. Edepli olmak için bu ibadetleri yapıyoruz' (
45:46 hayatın anlamını veriyor din?Hayatın , dinin anlamı tek kelime ile 'ödevdir'.
46:22 NİYE DÜNYADA VARIM? NEYLE MÜKELLEFİM? "Nedir benim ödevim"? 'SENİ YAŞATMAK", senin ödevinse "BENİ YAŞATMAK", çember çember herkesi yaşatmak. Halis bir dinin tek bir amacı vardır müminlerine "ödevi" aşılamaktır. Ödev üzerine kurulan doku EDEP'i getirmektedir. Eski zamanlarda sadece kandaş olan insanların birbirilerine yükümlülükleri vardır. İlk defa vahdet vahiy dini ile insanlık kavramı ortaya çıkmıştır.
1:18:55 şüphe akıl işidir. Duygularda şüphe, kuşkudur.
1:20:54 gündelik hayatta neden sorusu adamı saçmalığa götürür.
1:23:05 Allah benim şah damarımdan daha yakındır.
1:27:05 en buyurucu şart vicdandır. Orada bir sohbet var bir söyleşi var. 2 li bir konuşma var içimde. Din dışı toplumda buna monolog denir. Tek söylem. o zaman ben şizofrenim. İçimde 2li bir konuşma yürüyor tek gibi görüyorum. Din buna ne diyor. Kablolardan biriyle Allah bana hitap ediyor. Öbürüyle de ben cevap veriyorum. Cevap veren benim duygularımdır nefsimdir. Onun bana hitabı aklın yoluyla geliyor. O aklımın kılavuzu vahiydir. Oradan edindiğim bilgilerle ben iç konuşmamı yürütüyorum. Bu sadece dualarla ibadetlerle değil. .....Madem ki bana şah damarımdan daha yakındır, en basit sohbetlerimde söyleşilerimde onun sesi söz konusudur. Onu bastırmak , bu çağın en büyük sıkıntısıdır. Kudüs'te Adolf Eichmann duruşmasında 'hakim soruyor : bu korkunç cinayetleri sen nasıl işledin? Bana verilen buyrukları uyguladım." diyor. Vicdanı kapattınız mı yerini buyrukları alır. Orada vicdan konuşsaydı. 3-5 yaşındaki Mois'i gaz odasına sokamazdı.
Ne diyor? Günahsız suçsuz birini öldürmek, bütün insanlığın kanına girmektir.
1:41:32 Dinler arası hoşgörü hakkında? Hoşgörü Nedir?
mükemmel tespitler, büyük katkısı olacak bilgiler.
gayet isabetli tespitler. Modernizme geçişi açıklarkenki görüşlerini biraz fazla subjektif buldum ama gerisi güzeldi.
Umumi manada baktığımızda başlık ile program arasında bir bağlantı yok.
Veysi Bey hocanın muhatabı olamamış. şahsına değil fakat ilmen hitaben bunu söylüyorum. ilmi seviyesi daha yüce bir sunucu olsaymış keşke.
Bu sunucu hic olmamis.
Dün teoman duralının eski bri videosunu izledim de adam ne yaşlanmış be. Orada saçlar siyah yüzü biraz daha genç, burada ise tam zıttı
Ayrıca kanser atlattı..
gzt deki ropörtaja bak birde tamamen fark
Ne guzel bir program olmuş.
Şehitlik konusunda küçük bir not: şehit Arapçada da şehit’tir. Şahit de Arapçada yine şahit’tir ikisi de شهد kelimesinden türemiştir.
Küçük bir soru : Hocam psikolojiye ve sosyolojiye inanmıyorum dedi çünkü akıl ve deneye dayanmıyor diye de gerekçelendirdi. Yani kesinlik barındırmıyor. Peki hocam dine inanıyor fakat dinde de kesinlik yada akıl yoktur. Çelişki var gibi
Onları bilim olarak görmüyorum dedi aslında buradan örnekle dini inançların bilimsel temele oturtulmasının imkansız olduğu açıkladı
Allah rahmetiyle muamele eylesin
'Yazıyı değiştirmek bir soykırımdır, bizde de öyle oldu'
O yazı devam etse okuma yazmayı bu millet nah örenirdi.
Okuma yazma bilenleri okumaz yazmaz yaptılar Evet kendini bilmezler de okuma yazma öğrenemezler di diyor o zaman Japonlar okuma yazma bilmiyor demek ki veya Çinliler Hintler Biz zaten okuryazar dık
@@kalpkrmagonulyap5600 سن عثمانلىجا بليورمسن şunu bi oku lan hadi bakim
@@ubersoldat1939 sen biliyor musun übersoldat?
@@ferdigurses2985 بليورم
Istemeyen izlemez. Bazi kisiler söylenilen bazi seyler kendi goruslerine uymuyor diye neden ağliyorlar anlamiyorum. Gec arkadasim kendin gibi düsünenleri izle ve düsüncen hic bir zaman gelismesin öyle kalsin. Zır cahil yasamaya devam et.
Türkiye'de gelmiş geçmiş sayılı dahi adamlardan Teoman Duralı... Hayran olmamak elde değil...
Şu Veyis Ateş de adam oldu ya ne diyeyim
Yazıdan öncesi yok derken kendine Müslüman diyen kuran okuyan bilirki bazı peygamberlere suhuf verilmiştir ,ne demek sümer ve sonrası ...tarih sümer den başlar safsatası
18:58 sunucu hocanın ne dediğini anlamaya çalışıyor konuya o kadar uzak
Akıl Vahye tabi olmakta kullanılır bunu atlamamak lazım.
Akıl vahye tabi olmakla körelir bilgi birikim ile gelişir. Artık sizin gibilerden binlerce yıl sonra kurtuluyoruz. 21. Yyda kökünüz kazınacak ama çok bekledik
Aklı edilgen kılan bir din işte.
@@pusattuluhan8893 pff... asıl sizin gibi mazi düşkünlerinin (gerici demek istemedim, ofansif bir tabir) kökü kazınıyor, dünya küreselleşmekte ve sekülerleşmekte.
Akıl vahye tabi oldukça körelir ve edilgenleşir. Dindar bir insan aklın öncülüğündeki bilimsel düşünceye ne kadar çabalarsa çabalasın tam anlamıyla ulaşamaz.
@@semihcorbaci git lan gerici şunu iyi bil. Benim 10 civarı arkadaşım tanıdığım ateist oldu ben 20 civarı kişiyi ateist yaptım ama müslüman olan tek kişi bilmiyorum sandığından çok daha hızlı oluyor
@@pusattuluhan8893 ulan ikinizde aynı görüşü savunuyorsunuz ama daha okuduğunuzu anlamıyorsunuz burada ahkam kesiyorsunuz. Bugünkü bilmin temeline bakın ibni heysemlere el cezerilere bunlar gavur muydu ? En ala müslümanlardı. Ilim çin de de olsa alınız der bizim dinimiz akıl etmez misiniz der asıl siz bir hülya ya dalmissiniz ateistlik en büyük ahmaklıktır en basit bir harfin yazanı yok kendi kendine yazılmış demek gibi bir şey halbuki insan kadar komplike bir varlık kendi kendine oldu tesadüfen oldu demek akıldan istifa etmektir. Sen başıboş değilsin bir yaraticin var ve dünyada her şeyi mantıklı yapmış her şey hayvan bitki cansız varlıklar bile vazifesini yaparken sen nasıl vazifesiz olabilirsin arıya bile yol gösteren sana yolunu göstermez mi? Akil vahye tabi olmakta kullanılır demek ne demek iste anlattığım şekilde yaratıcıyı bulmakta kullanirsin ayetlere deliller ararsın öyle tabi olursun . Yoksa sizin gibi akli kullanmadan ateizme sarılanlar asıl akılsızlık yapanlardır. Şu an fabrika gibi işleyen bir kainat var hiç bir ısraf yok formüller kanunlar var icad yapılabiliyor kaos yok elbette normal dünyevi bir fabrikanın yöneticisi varsa bu kainat fabrikasının da yöneticisi var.
Evrim Teorisi yani doğadaki seçilim mekanizmalarının hala teolojik bir anlatım olmadığını insanlara nasıl anlatabilirsin ki? Kitap okumakta gerilerde olan bir topluma ne anlatabilirsin ki ?
başlıktaki sorunun cevabı hariç her şey konuşulmuş.
Evrim Teorisine yanaşma çabaları. Evrim ile maneviyatı barıştırma girişimleri...
Yalnız burda önemli bir sorun var. Evrim teorisinin maneviyata hiç ihtiyacı yokken, maneviyatın evrim teorisine ihtiyacı var. Bu durum bile her şeyi açıklıyor.
Bilimin maneviyata ihtiyacı yoktur demek gibi birşey. Maneviyatsız bilimden öjenik doğar, nükleer silahlar doğar. Afrikalı bir insanı, 'insan' olarak görmemek çıkar.
@@08chemist Ya hakkaten okuduğunu anlama kabiliyeti sıfır olan boş insanlar sürüsü yaşıyor youtube ta. Önce benim yazmadığım bir şeyi yazmışım gibi kabul edip, sonra bunun üzerine fikir inşa etmek nedir. Sıkıntını gidip başka yerde çöz. Ahlak kavramının din ile alakası yoktur. Bir türlü öğrenemediniz şunu. Bir de kendi düşüncesinin doğru ve sorgulanamaz olduğundan o kadar emin ki. Ne tuhaf tipler var ya.
@@tacir4303 Sıkıntıyı yaptığın yorumda gördüm. TH-cam'un bana sunmuş olduğu yanıtla seçeneğini kullanarak birşeyler yazdım. Beğenmediysen cevap vermezsin olur biter. Bu kadar kasmanın anlamı ne?
Ayrıca şunu da öğren. 'Din', ahlak kavramına rasyonel bir kimlik kazandırır.
@@08chemist Zırva. Alakası yok. Saçmalıklarını gidip başka yerlerde saç bi zahmet. Bu zihin yapısındaki bir zavallıya kaynak ve bilimsel araştırma sonuçları göndermekle uğraşmam bile. Şimdi defol git.
@@tacir4303 Ben Ahlak felsefesinden bahsediyorum, gelmişsin bilimsel araştırma diyosun. Bilimden -meli, -malı çıkmaz. Bilim ölçer, gözlem yapar. Daha fazla anlam ve ödev yüklemek abesle iştigaldir. Bir sürü şey yazıp hiçbir şey söylememek de ayrı bi meziyet. Monoloğumu sonlandırıyorum.
Böyle bir üstadı, veyis gibi bomboş bir adamın karşısına çıkarmak, küfür etmekle aynı şey.
Hangi bağın gülüsün
Vahdet öten bülbülüsün
Kimden hikmet konuşsa
Yağ ile bal damlar edeb
Davudi
Kafir olarak ölene dua etmek caiz değildir.Peygamberimiz bile amcasının mezarına gitmiş ama kafir olarak öldüğü için duada bulunamamıştır.
Düşünerek konuşmak dedikleri bu olsa gerek.
Hocanın söyledikleri çok ilginç geldi bana
hani program bıtmesın ıstersın yaa bır gun boyunca kesıntısıx dınlerım TEOMAN HOCA ALLAH SENDEN RAXI OLSUN
08:13 teoman hoca: nediyo la bu sunucu??? ne alaka??? ben ne anlatıyorum sunucu ne anlatıyor....
Harika
58.46 (Müslümanlardan başkasına rahmet okunmaz )kendime not
Harika ötesi bi sunucu