Black swan'nın kitaplığından..... Evet,sadece hayal ürünüdür Evet,hikaye bana aittir Evet,kapak fotosu bana aittir Hayır,uygunsuz yerler yok Evet,küfür olabilir Evet,yazım hatası olabilir İzinsiz (ç)almayın Keyifli okumalar ✒️: black swan'ın kaleminden 🎥: mafya ile aynı odaya kapatılırsın 📆: 19/12/24 🧸: abone olursanız sevinirim 🧷: sizleri seviyorum _________________________________________ - Jungkook (29) + Tiffany (24) Black swan'dan ✒️ Hazırsan, başlıyoruz. :) Genç kadın elinde ki bıçak ile karşısında ki adama yöneldi, sandalyede bağlı olan adam bıçağı görmesi ile olduğu yerde huzursuzca kıpırdadı. "Evet Max." Dedi Tiffany 'evet' kelimesini uzatarak. "Konuş bakalım, zorla mı?" Dedi elinde ki bıçağı işaret ederek. "Yoksa güzellikle mi?" Diye sordu bu sefer kapıyı işaret ederek. "Hadi Tif. Beni bırakmicağını biliyorum." Dedi adam. "Ayrıca benim ismim John." Diye ekledi sert bir şekilde. "Benim isimim de 'Tif' değil!" Diye sertlikle karşılık verdi genç kadın. "Ve 'Max' bir köpek ismi aynı köpeğe benziyorsun." Dedi ve durakladı genç kadın, yüzüne gülümseme ekleyerek devam etti. "Başkalarının süs köpeğine!" Dedi ve bir kahkaha attı. "Ne istiyorsun Tiffany?" Dedi adam bıkkın bir şekilde. "Çok bir şey değil, sadece peşimde biri var. Kimliğini belli etmeyen." Dedi ve gözlerinin içine sertçe baktı. "Beni yenebiliceğini düşünen bir salak var, kim o?" Dedi genç kadın. "Sence bunu sana direk söylicek miyim?" Dedi adam aşağılayıcı bir tavırla. Genç kadın güldü. "İşte sana o yüzden iki seçenek sundum ya." Dedi kadın. "Ve bence yapıcaklarımdan kork Max." Adam genç kadın hakkında duydukları aklına geldi. Bu sertçe yutkunmasına sebep oldu. "Patronumu satıcak değilim Tiffany." Sesi kendinden çok emin bir şekilde çıkmıştı adamın. "Bu sadıklığına bayıldım Max! Seni benim adamım mı yapsam?" Diye düşünür gibi yaptı Kadın. Sonra elinde ki bıçağı parmaklarının arasında oynatmaya başladı. "Hayır, sen sadece köpeğim olursun." Dedi ve durdu. "Şimdi peşimde ki salağı söyle." Diye ilave etti, ardından adama hızlı adımlarla yürüdü. **** Genç kadın elinde ki havlu ile ellerinde ki kanı sildi, havluyu yere atıp sinirle odadan çıktı. Çıkışa doğru ilerlerken düşünmeye başladı. Peşinde uzun zamandır bir adam vardı ve kim olduğunu hâlâ bulammaıştı, tek amacı kadını yakalamaktı sadece hakkında bunu biliyordu. Tiffany Gold. Kendisi Gold ailesinin son üyesi. Oldukça varlıklı bir ailede büyümüş, yediği önünde yemediği arkasında olurdu. Babası 'Gold' adında bir örgüt kurmuş kızınıda başına geçirmişti. Tiffany bunu hiç istememişti. Bu anıları düsünmesi ile bir anda geçmişe doğru çekildiğini hissetti. _ "Tif! Sözümden çıkamazsın!" Diye bağırdı babası küçük kızına. Tiffany ağlamamak için kafasını yukarıya bakıp biraz oyalandı. "Senin gibi olmak istemiyorum! Ben insanların canını yakmak istemiyorum!" Diye karşılık verdi genç kız. "Tif." Dedi babası nazik bir sesle. Kızına sadece 'Tif' diye seslenirdi. Ona Tif diyebilen tek kişi babası olmuştu. "Eğer avlamazsan, avlanırsın." Dedi buzdan bile soğuk sesi ile babası. "Bu dediğin sadece kitaplarda ve filmlerde olur! Burası gerçek dünya burda kimse kimseyi avlamak zorunda değil!" Dedi ve gözünden yaş düştü. "Emin ol küçük kızım, gerçek dünya kitaplardan ve filmlerden daha acımasız." Dedi babası aynı soğuklukta. "İstemiyorum! İnsanları öldürmem için kurduğun bir grubu istemiyorum!" Dedi ve daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başladı. "Tif, ağlayarak zayıflığını gösterme. Sen Gold ailesindensin. Kendine gel ve güçlü ol." Dedi babası sert bir şekilde. "Dediğimi yapıcaksın." Diye sözlerine devam etti. O zamanlar daha 18 yaşına yeni basmış olan Tif kendisini istemediği bir şeye zorlanmak zorunda kaldığı için kendisini daha kötü hissetti ve daha çok ağlamaya başladı. Kulaklarında babasının son söyledikleri yankılandı. "Ava giderken sakın avlanma." _ Genç kadın bir anda gerçekliğe döndü, babasının son sözleri bir kez daha yankılandı kulaklarında. Sanki karşında o cümleyi taze kurmuş gibiydi, hâlâ canlıymış gibi hissetti. babasının tek mantığı vardı. "Avlamazsan, avlanırsın." Beyni sadece bu şekilde çalışırdı, başka bir şeyi savunmazdı. Ona göre merhamet en güçsüz silahtı. Genç kadın bir kez daha geçmişe doğru çekildiğini hissetti. _ "Yap şunu Tif!" Diye bağırdı babası. Genç kız elinde tuttuğu ağır silah titremeye başladı, karşısında eli kolu bağlı bir adam vardı ve korku dolu gözler ile genç kıza bakıyordu. Babası kendi kızından o adamı öldürmesini istiyordu. "Ona merhamet etme Tif! O kötü bir adam. Tek kurşun ile bitir bu işi." Dedi babası. Sesi dışarıda yağan lapa kardan daha soğuktu. Soğuk depoda bir rüzgâr daha esti. Genç kız titreyen bacakları ile babasına döndü, gözlerinden akan yaşları silme gereği duymadan babasına baktı. "Yapmayalım baba..." Dedi sesi çok ince çıkmıştı, bağlı olan adamdan daha çok korku hissediyordu Tif. "Pişmandır," dedi ve bakışlarını adama yönlendirdi. "Belki yaptıkları için pişmandır baba." Dedi çekingen bir şekilde Tif. Babası derin bir nefes aldı ve genç kızın elinde ki silahı alıp tek kurşun ile adamın beynini dağıttı. Silah sesi yüzünden genç kızın dudaklarından tiz bir çığlık çıktı. Babası genç kızın önüne geçti ve öfke dolu gözleri ile kızın gözlerinin içine baktı. "Merhamet yok Tif!" Diye kükredi babası. "Eğer bir kişiye daha merhamet edersen sonun bu adam gibi olur!" Dedi ve yerde kanlar içinde, beyni dağılmış şekilde yatan adamı işaret etti. "Onunla aynı kaderi paylaşırsın!" Diye sözlerine devam etti. "Merhamet yok!" Dedi bu sefer daha yüksek sesle. "Kimse yaptıklarından pişmanlık duymaz!" Dedi. Bu sözler genç kızın yüzüne tokat gibi çarpıyordu. "Eğer bu adamın yerinde sen olsaydın, o senin gibi sana merhamet etmezdi." Dedi sesi bu sefer bağırmadan çıkmış. Gerçekleri konuşuyor gibi bir hali vardı. "Merhamet yok Tif." _ Genç kadın bir kez daha gerçekliğe döndü. Merhamet yoktu, hiç bir zaman olmamıştı. Genç kadın o zamanlar babasına çok kızsada simdi anlıyordu neden böyle davrandığını. Biraz sert yaklaşmış olabilirdi, ama o sadece küçük kızına gerçekleri göstermek istemişti. Ne kadar sert olsada kızının saçını okşayan ilk kişide o olmuştu. Bir kez daha geçmişe doğru çekildi. _ Genç kız odasına geçmiş saatlerce ağlamıştı, tek yaptığı oturup ağlamak ve babasının durması için sadece dua ediyordu. Korkuyordu babası o kadar acımasız geliyordu ki gözüne ona zarar vermesinden korkuyordu. Kendi babasından ona zarar vermesinden korkuyordu Tif. Odasının kapısı yavaşca aralandı ve içeri babası girdi, ağlarken gördüğü kızına yakalştı ve yatağına oturdu. "Ağlama Tif." Dedi babası yumuşak bir sesle. "Bunlar senin iyiliğin için." Diye ekledi. "Değil! Hiç biri benim iyiliğim için değil!" Dedi ağlayışlarının arasında Tif. "Sen başka birine dönüştü baba! Sen eski babam değilsin." Dedi sonlara doğru kısılan sesi ile Tif. "Sende korkuyorum baba..." Dedi ince sesi ile. "Gel buraya Tif." Dedi babası kucağını işaret ederek. Genç kız tereddüt ile babasına baktı. Babası kollarını iki yana açıp kızın kollarının arasına gelmesini bekledi. Tif oturduğu yerden kalkıp korkak adımlar ile babasının önünde durdu. Babası genç kızın elinden tutup onu bacaklarına oturttu, yavaşca kollarını küçük kızına sardı. Bir eli küçük kızın saçlarına gitti. "Ağlama Tif." Dedi babası yavaşca saçlarını okşayarak. "Ağlama, bunlar senin iyiliğin için." Çok fazla ağlamanın verdiği baş ağrısı ile gözlerini kapattı Tif, saçlarında babasının olan eli sayesinde mayıştı ve kendisini uykuya bıraktı. "Ağlama Tif, bunlar senin iyiliğin için." _
Devam 1 Genç kadın bir kez daha gerçekliğe döndü, derin bir nefes alıp dolan gözlerini yukarıya çıkardı ve göz yaşlarının kurumasını bekledi. "Ağlama bunlar senin iyiliğin için." Gözlerini geri yere indirip etrafına baktı, "ne ara dışarıya geldim." Diye kendi kendine mırıldandı. arkasına baktı ve içerdeki adamı hatırladı. Onca işkenceye rağmen adam tek kelime etmemişti, genç kadın işkenceye devam etseydi adam ölücekti, o yüzden bırakmak zorunda kaldı. Doktor çağırması için korumalara bakındı Tiffany. Etrafa göremediği korumalarak ile tedirginlik ile bir kez daha etrafına bakındı. Hic bir yerde koruma yoktu. Eli belinde ki silaha yönelmek için bir hamle yapıtında bir el silah sesi duyuldu ve omzunda büyük bir acı hissetti. Diğeri eli sol olmzuna gitti ve acıyan yere baskı yaptı. Elini geri çekip avuç içine baktığı zaman koyu kahve renginde kan gördü. Hızla etrafına bakındı. "Burdayım." Diye bir ses geldi arkasından. Hızla arkasına döndü ve yabancı bir yüz gördü, konuşmasına fırsat kalmadan kafasına yediği sert odun darbesi ile yere yığıldı ve bilincini kaybetti. 1. Gün Genç kadın bedeninde hissettiği acılar ile açtı gözünü, sanki çok sert bir dayak yemişti. Gözlerini tamamen açıp ağırların nerden geldiğini algılamaya çalıştı. Sol omzunda dayanılmaz bir acı vardı, kafasında ise kasvetli bir ağrı. Olduğu yerden hızla doğruldu, doğurması ile omzu sızladı. Bakışları omzuna kaldığında üstünde ki kıyafetin kan içinde olduğunu gördü. Kurşun yediği yer sadece ince bir bandaj ile sarılmıştı. İçinde ki kurşun bile çıkarılmamıştı. Midesinde hissettiği bulantı ile ayağa kalktı. Odada bulunana pis ve kirinden gözükmeyen klozeti ilerledi yere çömelip midesindekileri boşaltmaya başladı. Saçlarında bir el hissetti, o el önüne gelen saçlarını geriye doğru çekti ve daha rahat kusmasına yardımcı oldu. Genç kadın iyice kustuktan sonra geriye çekildi ve eli ile ağzını sildi. Gözlerini kapatıp kendisine gelmeye çalıştı. -Saçlarında bir el var Tif! 'evet hissediyorum.' diye yanıtladı genç kadının iç sesi kendi kendine. -Yaralısın Tif! 'evet acıyor.' diye yanıtladığı içinden bir kez daha. Genç kadının aklı başına geldi, hızla kafasını çevirip çevik bir hareket ile saçlarında ki eli sıkıca tutu. Acıyan sol omzunun acısı bir kez daha yüzüne yansıdı. Arkasına dönüp elin sahibine baktı. "Kimsin sen!" Dedi sert bir tavır ile. Gözleri karşısında ki adamı taradı. Uzun boylu genç duran bir adam vardı. Ve yüzü bir yerden tanıdık geliyordu. "Ellerin saçlarımda ne yapıyor!" Diye bağırdı bir kez daha sert bir şekilde. "Sakin ol, sadece iyiliğin içindi." "Bunlar senin iyiliğin için." Diye bir ses yankılandı kafasında. Tiffany adamın elini sert bir şekilde ittirip ayağa kalktı. "Senin iyiliğine ihtiyacım yok." Dedi ve karşısına dikilip dik dik bakmaya başladı karşısında ki adama. "Ne kadarda asisin sen öyle." Dedi adam ve güldü. Genç kadın adamı umursamadan bulunduğu odaya baktı. Bir tane çift kişilik ranzalı bir yatak vardı, üstünde tek kişilik ince bir battaniye. Yerde iste ince bir minder vardı. Kafasını biraz yukarıya kaldırdı ve çok küçük bir pencere gördü. Pencerenin yukarıda olmasını görmesiyle bodrum katta olduklarını anladı. Pencerede cam yoktu sadece kalın Demir parmaklıklar vardı. Kafasını diğer tarafa doğru çevirdi ve az önce kustuğu klozeti gördü, hemen yanında aynı kirlilikte el yıkama lavabosu vardı. Elini el yıkama musluğuna götürdü ve açtı. Ama su akmadı. Sinirle geri kapatıp adama baktı. "Benim ne işim var burda! Beni niye buraya getirdin!" Adam derin bir nefes alıp konuştu. "Seni buraya ben getirmedim, bende burda uyandım." Dedi sakin bir tonda. "Hadi ordan! Sana nasıl inanayım?" Dedi kadın. "Kendimi seninle aynı odaya kilitleyecek kadar salak değilim herhalde?" Dedi tek kaşını kaldırarak adam. Genc kadın nedensizce biraz düşündü. "Evet geçerli bir sebep." Diye mırıldandı. "O zaman burda ne işimiz var?" Dedi demin kine göre daha nazik çıkan sesi ile. "Bilmiyorum, buna sana sormak lazım." Dedi ve omzunda ki yarayı işaret etti. "Yaralı olan sensin." Diye ekledi. Genç kadın hızla adamın üstüne baktı, üstünde siyah bir gömlek ve siyah bir kumaş pantolon vardı. Çeketi ise minderin üstünde duruyordu. "Sende niye yok." Diye söylendi kadın. "Anlaşılan benden senin kadar korkmuyorlar." Dedi ve göz kırptı. "Beni tanıyor musun?" Diye sordu kadın. "Tabii." Dedi adam muzip bir şekilde. "Sen Tiffany Gold'sun." Dedi ve durdu. "Gold örgütün başında ki vahşi kız." Diye ilave etti. "Harika! Beni tanıdığına göre bir daha benimle temasa geçmezsin!" Dedi Tiffany. "Sen ne boksun?" Diye sordu kadın. "Bok mu?" Dedi adam yüzünü buruşturarak. "Ben bok Jeon Jungkook." Dedi ve güldü. "Bok Jeon Jungkook." Diye bir kez daha tekrar etti. "Garip bir takma ad oldu sanki." Dedi Jeon. "Şu Jeon holding'in sahibi Jeon mu?" Diye sordu Tif. "Tabii, ta kendisi." Dedi şımarık şekilde. "Seninde namını çok duydum." Diye ekledi. "Hadi ben suikastçi sayılırım." Dedi ve adama küçümseyici bir bakış attı. "Sen normal hayatı olan bir holding sahibisin." Diye ekledi. Normal bir hayatı olan, normal bir hayat, normal hayat, normal. Genç kadın bir kez daha geçmişe doğru çekildi.
Devam 2 _ Genç kız babası ile zorla bir toplatyıya katıldı, o kadar acımasız şeyler konuşmuşlardı ki midesi bulanmıştı. 6 adam oturup bir adamı nasıl vahşice öldürüceklerini planlamışlardı. İğrençti! Genç kız gözlerini babasına çıkardı. Babası dik bir şekilde kızına baktı. "Ne var Tif." Dedi babası. Genç kız toplantı odasında tek kalmanın rahatlığı ile konuştu. "Bunu yapmak istemiyorum baba." Dedi kız çekingen bir şekilde. "Ne yapmak istiyorsun Tif?" Diye sordu sert sesi ile babası. Bu tavrı genç kızın daha çok gerilmeseine sebep oldu. "Normal bir hayat...normal bir yaşam." Dedi genç kız. "Bunu aklından çıkar Tif! Hiç bir zaman normal hayatın olmicak!" Dedi babası oturduğu yerden hızılıca kalkerken. "Neden baba? Bende herkes gibi insanım? Benimde normal bir hayata hakkım var!" Diye karşı çıktı Tif. "Anla bunu artık! Sen herkes değilsin! Sen farklısın," dedi ve durdu babası. "Sen Gold ailesinin son üyesisin! Senin normal bir hayata hakkın yok!" Diye bağırdı kızının yüzüne doğru babası. "Senin hiç bir zaman normal bir hayatın olmicak. Sen seçimini bu ailede doğmak ile yaptın." Diye devam etti sözlerine. "Senin hiç bir zaman normal hayatın olmicak." _ Genç kadın gözlerinin dolduğunu hissetti, bunu gizlemek için kafasını yukarı kaldırdı. "Ağlama bunlar senin iyiliğin için." Diye tekrar etti içinden Tiffany. "Demek ki normal bir hayatı'ımım yokmuş." Dedi Jeon. -Oda bizim gibi Tif! 'saçmalma o hiç bir zaman bizim gibi olmicak' diye iç sesini yanıtladı diğer iç sesi. -Onunda normal hayatı yokmuş 'o bizden daha iyi konumda.' Gözlerini karşısında ki adama indirdi Tiffany. "Yani holding adı altında mafyacılık mı oynuyorsun?" Diye sordu. "Boktan sonra ki lakabım çakma mafya mı oldu?" Dedi alayla Jeon. "Yani pekte çakma sayılmam." Diye devam etti. "Sadece arada avlarım." Diye ilave etti. "Avlamazsan avlanırsın." Yankılandı kadının kafasının içinde. -Babamız haklı Tif. 'hangi konuda?" -Herkes birbirini avlama peşinde Tif. '...' "Sen nereye dalıp duruyorsun?" Diye sordu adam. "Sanırım yara sende kafa yaptı." Dedi Jeon. "Bir yere daldığım yok!" Diye çıkıştı Tiffany. Jeon elini uzattı ve yaraya hafifçe dokundu. Kadın hızla eline sertçe vurup uzaklaştırdı. "Şiddetten başka bir şey bilmez misin?" Diye sordu Jeon. "Bana dokunma dedim sana!" Gözleri adamda mekik dönüyordu. O sırada ağır paslı metal kapı açıldı. İkisinin bakışlarıda kapıya döndü. İçeri iki takım elbiseli adamla ve beyaz önlüklü bir doktor girdi. Adamlardan birinde elinde tahta bir sandalye tutuyordu. Herkes kenara çekildi ve asıl adamın içeri girmesini beklediler. İçeri giren adamı hemen tanıdı Tiffany. Kafasına odunla vurmadan önce gördüğü adamdı. İçeri girip kapıyı kapatıp kilitlerdiler. "Merhaba Tiffany." Dedi sigara içmekten giden sesi ile. Karşısında ki adamın bakışları bu sefer Jeon'un buldu. "Merhaba Jeon." Dedi. "Ben Black." Diye ekledi. "Sen ne ayaksın lan?" Dedi Tiffany. "Tıch tıch. Senin gibi güzel bir bayana hiç yakışıyor mu?" Diye söylendi adam. Elinde sandalye olan adam genç kadına doğru ilerledi ve sandalyeyi önüne koydu. Yaralı omzunu hiç umursamadan sertçe tutup oturttu adam. Kadın bağırmamak için dudaklarını kanatıcak şekilde ısırdı. "Şimdi Tiffany." Dedi Black. "Sana tek soru sorucam." Dedi çok ciddi bir tavırla. "Baban nerde?" Direk konuya girdi Black. Tiffany istem dışı sesli bir şekilde gülmeye başladı. "Öldü, haberin yok mu?" Dedi gülmelerinin arasında. "Yalan söyliyorsun!" Diye bağırdı Black. "Onu ölü olarak gösterdin! Onu kaçırdın!" Diye devam etti. "Nerde o?" "Mezarda." Dedi kadın rahat bir tavırla. "Bak Tiffany." Dedi Black sabır çeker gibi. "Konuş, zorla mı?." Dedi duraksadı. "Güzellikle mi?" Dedi ve gülümsedi. "John'a yaptığın gibi." Dedi Black, keyif alıyordu. "He şu Max mi?" Dedi Tiffany. "Max mi?" Dedi Black şaşırmış şekilde. "Evet adını Max koydum." Dedi ve durdu. "Süs köpeğinden bir farkı yoktu, bende köpek ismi koydum." Dedi ve yüksek kahkaha attı. Jeon şaşkın şekilde kadına baktı. Black nefretle konuştu. "Normalde seni asla tedavi ettirmezdim ama bana canlı lazımsın." Dedi ve kapının kenarında dikilen doktora işaret etti. Doktor işaret ile kadına ilerledi. Önünde durup alet çantasıni açıp içinden eldivenler çıkarıp hızlıca ellerine geçirdi. Anestezi iğnesini alıp kadının koluna yaklaştı. "Dur!" Diye bağırdı Black. Doktor gözlerini ona çevirdi. "Uyuşturma." Dedi Black. "Saçmalama Black, dayanamaz. Kurşunu çıkarıp dikiş atıcam." Dedi doktor. Black gözlerini kadından ayırmadan baktı. "Konuşması için gözünün korkması lazım." Dedi Black. "Siktir ordan black! Kimse buna dayanamaz!" Dedi Jeon dayanamayarak. Black korumasına işaret yapıp Jeon'u tutmasını sağladı. Tekrar doktora dönüp konuştu. "Devam et." Dedi. "Blac-" "kes sesini ve devam et!" Diye sözünü kesti bağırarak. Yanına gelip doktorun elinden aldı iğneyi. Doktor genç kadının gözlerinin içine baktı, derin bir nefes alıp sarılı olan bandajı çıkardı. Elindeki makas ile omuz kısmından göğüs kısmına doğru bir kesik bıraktı. Yaranın üstünde duran sütyen ipinide kesip eline alkollü bezi aldı. Yavaşca yaraya bastırdı. Tiffany'nin sadece gözleri seğredi ama karşısında ki adama gözlerini ayırmadan bakmaya devam etti. Doktor alkollü bezi çekip eline uzun ince bir makas aldı, yavaşca yaraya yaklaştırdı, bir kez daha kadına bakış attı ve ince uzun makası yavaşca içeri soktu.
Devam 3 Genç kadında hiç bir acı beriltisi yoktu ama gözünden yaşlar kesilmeden akmaya başladı. "Black kes şunu!" Diye bağırdı Jeon. "Eğer konuşucaksa iğneyi veririm." Dedi ve durkladı. "Şuna baksana hiç konuşcak gibi tavrı yok. Her an üstüme atlatabilir, o derece güçlü duruyor." Diye ilave etti. Genç kadın geçmişe doğru çekildi. _ "Asla düşmanının karşısında ağlama Tif." Dedi babası uyarıcı sesi ile. Genç kız sadece başını sallamak ile yetindi. "Ve asla düşmanının karşısında başını eğme." Diye ekleme yaptı babası. Tif sadece mırıldanarak onayladı. "Beni duydun mu?" Dedi babası sert sesine vurgun yaparak. "Duydum baba.." dedi Tif. "Sana az önce ne söyledim?" Dedi babası onu dinlediğinden emin olmak için. "Asla düşmanımın yanında ağlamam gerektiğini ve asla düşmanımın karşısında başımı eğmemem gerektiğini söyledin baba..." Dedi Tif. "Aferin." Dedi ve sustu babası. "Eğer başını koparıcak olsalar bile eğme. Dik tut. Kimseye zayıf yönünü gösterme." Dedi. "Güçlü olmak zorundasın." Diye sözlerine devam etti. "Unutma. Kimsede merhamet yok. Sende kimseye merhamet etme." _ Genç kadın hissettiği dayanılmaz acı ile gerçekliğe geri döndü. Bu acı kurşun yarasından bile kötüydü. Doktor makası yavaşca geriye çekti ve kurşunu ordan çıkardı. Makası kenara koyup cerrahi dikiş iğnesini eline aldı iğneyi kadının omzuna yaklaştırırken Black konuştu. "Al iğneyi doktor ve enjekte et." Diyip elinde ki uyuşturucuyu doktora doğru uzattı. Doktor anestezi iğnesini eline alıcağı zaman Konuştu. "Sözünde...dur Black." Sözler ağzından zar zor çıkıyordu. Çektiği acıya dayanamıyor her an bayılcak gibi oluyordu. Ama yinede babasının sözünü dinledi, zayıf yönünü belli etmedi. Black sinirle iğneyi geriye çekti, doktor ümitsiz bir şekilde cerrahi dikiş iğnesini genç kadının bedenine batırıp dikmeye başladı. -Babamız haklıymış Tif. 'hangi konuda?' -Kimsede merhamet yokmuş Tif. '...' 3. Gün Genç kadın kan ter içinde yattığı yerden doğruldu, ani haraketi ile omzunda hissettiği acı uykusunu tamamen açmasına yardımcı oldu. "Şhh, sakin ol. Sadece bir rüya." Dedi Jeon rahatlatıcı sesi ile. Karanlık odayı sadece yukarıda kalan küçük pencereden içeri sızan dolunay ışığı az da olsa aydınlatıyordu. Gözleri etrafı taradı. Çift kişilik yatakta üstünde ince battaniye vardı, kollarında ise Jeon'un çeketi vardı kesik olan kısmı kapatması için önü ilklenmişti. Jeon ise yerde ince minderin üstüne oturmuştu sırtını duvara yaslamıştı. "Dışarda kar yağıyor ve sen terliyorsun. Garip." Dedi Jeon. Kadının bakışları pencereye kaydı, dikkatli bir şekilde bakılırsa kar yağdığı anlaşılıyordu. "Ne zamandır baygınım?" Diye sordu Tiffany "3. Gündeyiz." Dedi Jeon. "Yarın 4. Gün olucak." Diye ekledi. "Nasıl bu kadar uyudum?" Diye kendi kendine şaşırdı Tiffany. "Nasıl bayıldım?" Diye sordu bu sefer Jeon'a doğru. "Ayık bir şekilde dikilmeye dayanamadın." Dedi Jeon. Sesinde sanki pişmanlık vardı. 'Neyin pişmanlığı?' diye düşündün kadın. -Bize yardım edemediği için pişman Tif! 'sus, onunla aramızda hiç bir şey yok. Pişman olması için sebep de yok.' -Sesi üzgün ama Tif. 'üzgün falan değil, bu halimizden keyif alıyor.' -Gözlerine baksana Tif, bize merhamet ile bakıyor. 'kimsede merhamet yoktur!' -Belkide babamız yanılmış Tif. Merhamet belkide vardır. 'babamız asla yanılmaz!' "Bana niye öyle bakıyorsun?" Diye sordu Jeon. Onun konuşması ile kafasında ki seslerin kavgası kesilmişti. "Nasıl bakıyormuşum?" Diye sordu Tiffany. "Gözlerinden bir çok duygu geçti." Dedi ve durdu. "Kin, nefret, öfke." Diye devam etti. "Sonra iste...sevgi ve merhamet." "Merhamet yoktur!" Diye bağırdı Tiffany ezbere bildiği şeyi. "Kimsenin merhameti yoktur!" Dedi bir kez daha. Jeon şaşkınlık ile ona baktı. "Neden olmasın Tiffany? Merhamet vardır." Dedi Jeon. "Bu dünyada herkes birini avlama peşinde! Bu dünyada merhamet yoktur!" Dedi sert bir şekilde Tiffany. "Yanılıyorsun Tif...merhamet vardır." Jeon'un sesi o kadar nazik çıkmıştı ki kadın tekrar geçmişe doğru çekildi. _ "Aksini iddia edenlere inanma Tif." Dedi babası hemen karşısında duran kızına. "Neden baba?" Çok masum bir şekilde sordu Tiffany. "Eğer birisi aksini iddia ediyorsa ondan kaç." Dedi keskin bir dil ile babası. "Neden baba?" Diye bir kez daha sordu Tiffany. "O kişi senin aklını karıştırarak seni yenmek istiyor." Dedi babası. "Peki ya kendi gözlerim ile görürsem?" Dedi Tiffany. "Neyi?" Diye sordu babası. "Herşey aksine olduğunu kendi gözlerim ile görürsem... O zaman ne olucak." Dedi Tiffany. "işte o zaman gözlerini oy Tif." Dedi babası sivri dilini bir kez daha kullanarak. "Çünkü aksisi yok, sen sırf onu görmek içtin halüsinasyon göreceksin." Dedi babası. Tif bedeninde korku dalgası hissetti. "Aksini bulamicaksın." _ 4. Gün Genç kadın önünde ki artık yemeğe baktı, baktıkça midesi bulanmıştı. Bugün 4. Günlerine girmişlerdi. Küçük bir odada Jeon Jungkook ile 4 gün geçirmişti. Önünde ki yemeği tiskinti ile ittirdi. Jeon'un gözleri genç kadına kaydı, ardından kendi önünde ki yemeğe. Jeon'da hissettiği mide bulantısı ile gözlerini tekrar genç kadına yöneltti. "Biliyorum yemekler iğrenç, ama." Diyerek kadında ki ilgisini kendi üstüne çekti. Genç kadın cümlesini bitirmesi için ona baktı. "Yaralısın, iyileşmek istiyorsan az da olsa yemek zorundasın." Dedi düşünceli ses ile. Genç kadın sesinde ki düşünceyi sezmişti, yüzünü buruşturup konuştu. "Nerden geliyor mu sevgi?" Diye sordu. Jeon hiç düşünmeden cevap verdi. "Sevgi her zaman vardı." Dedi Jeon. "Aşk ve sevgi yoktur!" Dedi sert şekilde Tiffany. Babası ile olan anısına doğru çekildi. _ "Aşk denilen şey var mı baba?" Diye sordu Tif. Babası önünde ki işlerden kafasını kaldırıp kızına baktı. "Bu nerden çıktı?" Diye sordu soğuk sesi ile babası. Tif bugün yolda gördüğü çocuğu çok beğenmiş ve ona aşık olduğunu düşünmüştü. Aşkın nasıl bir duygu olduğunu bilmediği için gerçekliğini babasına sormak istemişti. "Bir kitapta okumuştum, aşkın gerçekten var olduğunu söylüyordu." Dedi pembe bir yalan uydurarak. Babası derin bir nefse alıp konuştu. "Aşk önceden vardı." Dedi ucu açık bir cevap vererek. "Nasıl yani? Şimdi yok mu?" Diye sordu Tif. Babası yavaşca kafasını salladı. "Evet, önceden vardı. Şimdi ise hiç kimsede aşk ve sevgi yok." Dedi net bir şekilde. "Aşk nasıl bir şeydi baba?" Diye dayanamayıp sordu Tif. "Aşk..." Dedi ve durdu babası, sanki gözlerini önümde biri canlanmış gibi oldu. "Aşk onun uğruna canını feda edebiliceğin bir şey. Herşeyin toz pembe olarak görürsün. Onu seversin, onu herşeyden korumak istersin, onun canını yanmasına müsade etmek istemezsin, bütün benliğin ile korumak istersin." Dedi ve soğuk dudaklarında ufak bir gülümseme berildi. "En önemlisi de, onu çok seversin." "Peki ya sonra baba?" Diye sordu Tif. "Sonrası yok Tif. Sonra o çok sevdiğin insan ile yolların ayrılır. Bu ya bir ölüm olur yada bir veda." Dedi babası eski hâline dönerek. "Kimseye sevicek kadar bağlanma Tif. Unutma bu dünyada aşk ve sevgi yok." _ Genç kadın dolduğu gözleri ile tekrar adama baktı, akşam vaktiydi ve güneş batmak üzereydi. İçeri vuran kırmızı ile turuncu karışımı işık Jeon'un yüzüne vuruyor gözlerini daha ön plana çıkarıyordu. -Jeon bize aşık mı Tif? 'bize niye aşık olsun?' -ama bizi korumak ister gibi bakıyor Tif. 'işte sadece onun gibi bakıyor. Bize aşık değil.' -bizi kim sevecek Tif. 'biz yanlız başımıza ölücez.' -ben aşık olmak istiyorum Tif. '...bende.' "Bir plan kurmalıyız." Jeon'un konuşması ile sesler tekrar susmuştu. "Böyle bekleyerek elimize bir şey geçmez." Diye ekledi. "Ama sen dövüşemezsin." Diye ilave etti. "Niyemiş o?" Dedi Tiffany. "Yaralısın." Diye açıklama yaptı Jeon. "Dışarda bağlantıların var mı?" Diye sordu Tiffany. "Nasıl yani?" Diye sordu Jeon. "Yani şu an elinde telefonun olsaydı, bizi kurtarmaları için çağırabileceğin insanlar var mı?" Diye açıkladı Tiffany. "Evet! Tabii ki. Buraya ordu getiririm." Dedi Jeon hızla. Tiffany gözlerini içine baktı ve kafasını salladı. Sağ elini kaldırıp ceketin düğmelerini açtı, açık olan ceketi omuzlarından düşürdü. Gözlerini Jeon'un gözünden ayrımadan sağ elini tişörtünün içine soktu, eli sütyenin'de içine girdi. Jeon kaşlarını çatıp ne yaptığını anlamaya çalışmaya başladı. Tiffany üstünde ki bakışlardan kurtulmak için konuştu.
Devam 4 "Acil durumlar için yanımdan asla ayırmadığım bir telefonum var." Dedi ve sütyenin içinden modeli eski olan dokunmatik bir telefon çıkardı. Jeon'a doğru uzatıp konuştu. "Çağır o adamlarını buraya." Dedi emir eder gibi. Jeon hızla telefonu ondan alıp konuştu. "Madem en başından beri sendeydi neden daha önce söylemedin." Dedi kızgınlık ile. Ardından ekranı açıp arama yerine girip ezbere bildiği numarayı tuşlamaya başladı. "Sadece güvenmek istedim." Dedi Tiffany ve ardından geçmişe doğru çekildi. _ "Herkese kolayca güvenme Tif." Dedi babası dizlerinde yatan kızının saçlarını okşayarak. "İnsanlar kötü mü baba?" Diye sordu yarım ağız ile, yavaş yavaş uykusu gelmişti. "Evet Tif. İnsanlar kötü, kimseye hemen güvenme." Dedi babası emin bir ses ile. "Ya güvenmekten başka şansım yoksa?" Diye sordu Tiffany. "O zaman emin olmadan güvenme. Karşında ki kişiyi analiz et." Dedi babası. "Onu gözlemle, senin canını yakmıyorsa ona ufak bir şans ver." Diye ilave etti sözlerine. "Korkuyorum baba..." Dedi Tif, olduğu yerde biraz daha babasına sokuldu. "Dışarda çok kötü insanlar ver." Dedi ve durdu. "Ben dışarda nasıl hayatta kalıcam?" Diye devam etti ağlamaklı sesi ile. "Sen sadece sana verdiğim derslere uy. O zaman hayatta kalırsın." Dedi babası sert dilini bir kez daha kullanarak. "Ama unutma, kimseye kolayca güvenme." _ Jeon sessiz sessiz geçen telefon konuşmasının ardından telefonu kapatıp genç kadının önünde durdu. Genç kadın önüne geçen beden ile gerçekliğe döndü. "Yarın burdan çıkıyoruz." Dedi emin bir ses ile. "Bu gece olamaz mı?" Diye sordu Tiffany. "Yerimizi anca bu geceye kadar bulabilirler. Üstüne de plan yapmaları lazım. Yarın sabahı beklemek zorundayız." Dedi. "Sadece bir gece daha dayan." Diye ekledi Jeon. Genç kadın başını salladı. Oturduğu yatakta kendisini yorgunca geriye doğru bıraktı. "Günlerdir yemek yemiyorsun ve yaralısın." Dedi ve eline ince battaniyeyi aldı. Genç kadının üstünü yavaşca örttü. "Uyu ve dinlen. Yarın sabah gözlerini burda açmayacaksın." Dedi yemin edercesine Jeon. Genç kadın bu sözlerin üstüne gözlerini kapattı ve kendisini çok derin bir uykuya bıraktı. **** Burnuna dolan yoğun ilaç kokusu ile gözlerini açtı Tiffany. Ama gözüne batan keskin ışık ile geri kapattı. Ellerini gözlerinin önünde siper etti. Sessiz kalıp bir süre nerde olduğunu anlamak için etrafta ki sesleri dinledi. Nabzına bağlı makinanın sesi dolduruyordu odayı. Gözlerini yavaşca tekrar açtı ve kendisini ışığa alıştırdı. Odaya baktığında tek başına hastane yatağında yaptığını gördü. Odasının kapısı açıldı ve içeri elinde orkide çiçeği olan saksısı ile bir hemşire girdi. "Günaydın bayan Gold." Dedi kadın nazik bir şekilde. Ekinde ki çiçeği yatağın hemen yanında ki masaya koydu. "Bu çiçekler size." Dedi hemşire. "Bana mı?" Diye sordu Tiffany. Kadın onu onaylayan sesler çıkardı. "Kimden?" Diye sordu kadın. "Sizi hastaneye getiren beyefendi'den." Diye cevap verdi hemşire. Ardından daha fazla konuşmadan odadan çıktı. Genç kadın çiçek ile baş başa kaldı. Saksıya uzanıp kucağına aldı. Yaptığı yerden biraz doğrulup çiçeği incelemeye başladı. iki tane dalı olan beyaz bir orkide çiçeğidi. Saksının dibinde bir not gördü. yavaşca elini uzatıp eline aldı, üstünde hiç bir şey yazmıyordu. İkiye katlanmış olan kâğıdı açıp yazan notu okumaya başladı. "Sevgili Tiffany Gold. Sana söylediğim gibi gözlerinizi orda açmadın Bunun için kendimle gurur duyuyorum. Seni hastanede tek başına bırakmak İstemezdim. Ama yeterince kirli bir durumdayım, bu şekilde karşına çıkmak İstemem. Hastane de kal ve yaranı iyileştir. Yanına gelicem. Bırak onlar fiziksel yaralarını iyileştirsin. Ben kalbinde ki yaraları. Tekrar, en kısa zamanda görüşeceğiz Tif. O zamana kadar senden tek isteğim omzunda Ki yaranın geçmiş olması. Kendine iyi bak Sen bunu hak ediyorsun. Kalbinde ki yaranın üstünden öpüyorum. Jeon Jungkook" The end.... Bok gibi bir sonla daha karşınızdayım. Nasıl olmuş bacım? bir yorumlarda YAZINNNN!! yazım yanlışı varsa özür dilerim. Sizleri çok seviyorum. Öpüldünüz 💋
Oha cidden oha olum ben az önce ne okudum lan gözlerime inanamıyorum gerçekten mükemmeldi olum Jeonin bu olgun tavırları erilliğine eridim ancak şimdi hikayenin etkisi altındayım sonra yükselicem bu olgunluk ve erilliğe cidden buneydi kız mükemmel olacağı kapak fotosundan bellide sence biraz fazla kaçırmamışmısın bu mükemmelik dozunu harkuladeydi cidden çok iyiydi birdaha başlıyorum okumaya çünki mükemmeldi eline emeğine sağlık güzelim öpüyorum bal yanaklarından💋🤍🌷😻
Black swan'nın kitaplığından.....
Evet,sadece hayal ürünüdür
Evet,hikaye bana aittir
Evet,kapak fotosu bana aittir
Hayır,uygunsuz yerler yok
Evet,küfür olabilir
Evet,yazım hatası olabilir
İzinsiz (ç)almayın
Keyifli okumalar
✒️: black swan'ın kaleminden
🎥: mafya ile aynı odaya kapatılırsın
📆: 19/12/24
🧸: abone olursanız sevinirim
🧷: sizleri seviyorum
_________________________________________
- Jungkook (29)
+ Tiffany (24)
Black swan'dan ✒️
Hazırsan, başlıyoruz. :)
Genç kadın elinde ki bıçak ile karşısında ki adama yöneldi, sandalyede bağlı olan adam bıçağı görmesi ile olduğu yerde huzursuzca kıpırdadı. "Evet Max." Dedi Tiffany 'evet' kelimesini uzatarak. "Konuş bakalım, zorla mı?" Dedi elinde ki bıçağı işaret ederek. "Yoksa güzellikle mi?" Diye sordu bu sefer kapıyı işaret ederek. "Hadi Tif. Beni bırakmicağını biliyorum." Dedi adam.
"Ayrıca benim ismim John." Diye ekledi sert bir şekilde. "Benim isimim de 'Tif' değil!" Diye sertlikle karşılık verdi genç kadın. "Ve 'Max' bir köpek ismi aynı köpeğe benziyorsun." Dedi ve durakladı genç kadın, yüzüne gülümseme ekleyerek devam etti. "Başkalarının süs köpeğine!" Dedi ve bir kahkaha attı.
"Ne istiyorsun Tiffany?" Dedi adam bıkkın bir şekilde. "Çok bir şey değil, sadece peşimde biri var. Kimliğini belli etmeyen." Dedi ve gözlerinin içine sertçe baktı. "Beni yenebiliceğini düşünen bir salak var, kim o?" Dedi genç kadın. "Sence bunu sana direk söylicek miyim?" Dedi adam aşağılayıcı bir tavırla. Genç kadın güldü. "İşte sana o yüzden iki seçenek sundum ya." Dedi kadın.
"Ve bence yapıcaklarımdan kork Max." Adam genç kadın hakkında duydukları aklına geldi. Bu sertçe yutkunmasına sebep oldu. "Patronumu satıcak değilim Tiffany." Sesi kendinden çok emin bir şekilde çıkmıştı adamın. "Bu sadıklığına bayıldım Max! Seni benim adamım mı yapsam?" Diye düşünür gibi yaptı Kadın. Sonra elinde ki bıçağı parmaklarının arasında oynatmaya başladı. "Hayır, sen sadece köpeğim olursun." Dedi ve durdu. "Şimdi peşimde ki salağı söyle." Diye ilave etti, ardından adama hızlı adımlarla yürüdü.
****
Genç kadın elinde ki havlu ile ellerinde ki kanı sildi, havluyu yere atıp sinirle odadan çıktı. Çıkışa doğru ilerlerken düşünmeye başladı. Peşinde uzun zamandır bir adam vardı ve kim olduğunu hâlâ bulammaıştı, tek amacı kadını yakalamaktı sadece hakkında bunu biliyordu.
Tiffany Gold. Kendisi Gold ailesinin son üyesi. Oldukça varlıklı bir ailede büyümüş, yediği önünde yemediği arkasında olurdu. Babası 'Gold' adında bir örgüt kurmuş kızınıda başına geçirmişti. Tiffany bunu hiç istememişti. Bu anıları düsünmesi ile bir anda geçmişe doğru çekildiğini hissetti.
_
"Tif! Sözümden çıkamazsın!" Diye bağırdı babası küçük kızına. Tiffany ağlamamak için kafasını yukarıya bakıp biraz oyalandı. "Senin gibi olmak istemiyorum! Ben insanların canını yakmak istemiyorum!" Diye karşılık verdi genç kız. "Tif." Dedi babası nazik bir sesle. Kızına sadece 'Tif' diye seslenirdi. Ona Tif diyebilen tek kişi babası olmuştu.
"Eğer avlamazsan, avlanırsın." Dedi buzdan bile soğuk sesi ile babası. "Bu dediğin sadece kitaplarda ve filmlerde olur! Burası gerçek dünya burda kimse kimseyi avlamak zorunda değil!" Dedi ve gözünden yaş düştü. "Emin ol küçük kızım, gerçek dünya kitaplardan ve filmlerden daha acımasız." Dedi babası aynı soğuklukta.
"İstemiyorum! İnsanları öldürmem için kurduğun bir grubu istemiyorum!" Dedi ve daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başladı. "Tif, ağlayarak zayıflığını gösterme. Sen Gold ailesindensin. Kendine gel ve güçlü ol." Dedi babası sert bir şekilde. "Dediğimi yapıcaksın." Diye sözlerine devam etti.
O zamanlar daha 18 yaşına yeni basmış olan Tif kendisini istemediği bir şeye zorlanmak zorunda kaldığı için kendisini daha kötü hissetti ve daha çok ağlamaya başladı. Kulaklarında babasının son söyledikleri yankılandı. "Ava giderken sakın avlanma."
_
Genç kadın bir anda gerçekliğe döndü, babasının son sözleri bir kez daha yankılandı kulaklarında. Sanki karşında o cümleyi taze kurmuş gibiydi, hâlâ canlıymış gibi hissetti. babasının tek mantığı vardı. "Avlamazsan, avlanırsın." Beyni sadece bu şekilde çalışırdı, başka bir şeyi savunmazdı. Ona göre merhamet en güçsüz silahtı. Genç kadın bir kez daha geçmişe doğru çekildiğini hissetti.
_
"Yap şunu Tif!" Diye bağırdı babası. Genç kız elinde tuttuğu ağır silah titremeye başladı, karşısında eli kolu bağlı bir adam vardı ve korku dolu gözler ile genç kıza bakıyordu. Babası kendi kızından o adamı öldürmesini istiyordu. "Ona merhamet etme Tif! O kötü bir adam. Tek kurşun ile bitir bu işi." Dedi babası. Sesi dışarıda yağan lapa kardan daha soğuktu. Soğuk depoda bir rüzgâr daha esti.
Genç kız titreyen bacakları ile babasına döndü, gözlerinden akan yaşları silme gereği duymadan babasına baktı. "Yapmayalım baba..." Dedi sesi çok ince çıkmıştı, bağlı olan adamdan daha çok korku hissediyordu Tif. "Pişmandır," dedi ve bakışlarını adama yönlendirdi. "Belki yaptıkları için pişmandır baba." Dedi çekingen bir şekilde Tif. Babası derin bir nefes aldı ve genç kızın elinde ki silahı alıp tek kurşun ile adamın beynini dağıttı.
Silah sesi yüzünden genç kızın dudaklarından tiz bir çığlık çıktı. Babası genç kızın önüne geçti ve öfke dolu gözleri ile kızın gözlerinin içine baktı. "Merhamet yok Tif!" Diye kükredi babası. "Eğer bir kişiye daha merhamet edersen sonun bu adam gibi olur!" Dedi ve yerde kanlar içinde, beyni dağılmış şekilde yatan adamı işaret etti. "Onunla aynı kaderi paylaşırsın!" Diye sözlerine devam etti. "Merhamet yok!" Dedi bu sefer daha yüksek sesle.
"Kimse yaptıklarından pişmanlık duymaz!" Dedi. Bu sözler genç kızın yüzüne tokat gibi çarpıyordu. "Eğer bu adamın yerinde sen olsaydın, o senin gibi sana merhamet etmezdi." Dedi sesi bu sefer bağırmadan çıkmış. Gerçekleri konuşuyor gibi bir hali vardı. "Merhamet yok Tif."
_
Genç kadın bir kez daha gerçekliğe döndü. Merhamet yoktu, hiç bir zaman olmamıştı. Genç kadın o zamanlar babasına çok kızsada simdi anlıyordu neden böyle davrandığını. Biraz sert yaklaşmış olabilirdi, ama o sadece küçük kızına gerçekleri göstermek istemişti. Ne kadar sert olsada kızının saçını okşayan ilk kişide o olmuştu. Bir kez daha geçmişe doğru çekildi.
_
Genç kız odasına geçmiş saatlerce ağlamıştı, tek yaptığı oturup ağlamak ve babasının durması için sadece dua ediyordu. Korkuyordu babası o kadar acımasız geliyordu ki gözüne ona zarar vermesinden korkuyordu. Kendi babasından ona zarar vermesinden korkuyordu Tif.
Odasının kapısı yavaşca aralandı ve içeri babası girdi, ağlarken gördüğü kızına yakalştı ve yatağına oturdu. "Ağlama Tif." Dedi babası yumuşak bir sesle. "Bunlar senin iyiliğin için." Diye ekledi. "Değil! Hiç biri benim iyiliğim için değil!" Dedi ağlayışlarının arasında Tif. "Sen başka birine dönüştü baba! Sen eski babam değilsin." Dedi sonlara doğru kısılan sesi ile Tif. "Sende korkuyorum baba..." Dedi ince sesi ile.
"Gel buraya Tif." Dedi babası kucağını işaret ederek. Genç kız tereddüt ile babasına baktı. Babası kollarını iki yana açıp kızın kollarının arasına gelmesini bekledi. Tif oturduğu yerden kalkıp korkak adımlar ile babasının önünde durdu. Babası genç kızın elinden tutup onu bacaklarına oturttu, yavaşca kollarını küçük kızına sardı.
Bir eli küçük kızın saçlarına gitti. "Ağlama Tif." Dedi babası yavaşca saçlarını okşayarak. "Ağlama, bunlar senin iyiliğin için." Çok fazla ağlamanın verdiği baş ağrısı ile gözlerini kapattı Tif, saçlarında babasının olan eli sayesinde mayıştı ve kendisini uykuya bıraktı. "Ağlama Tif, bunlar senin iyiliğin için."
_
Devam 1
Genç kadın bir kez daha gerçekliğe döndü, derin bir nefes alıp dolan gözlerini yukarıya çıkardı ve göz yaşlarının kurumasını bekledi. "Ağlama bunlar senin iyiliğin için." Gözlerini geri yere indirip etrafına baktı, "ne ara dışarıya geldim." Diye kendi kendine mırıldandı. arkasına baktı ve içerdeki adamı hatırladı.
Onca işkenceye rağmen adam tek kelime etmemişti, genç kadın işkenceye devam etseydi adam ölücekti, o yüzden bırakmak zorunda kaldı. Doktor çağırması için korumalara bakındı Tiffany. Etrafa göremediği korumalarak ile tedirginlik ile bir kez daha etrafına bakındı. Hic bir yerde koruma yoktu. Eli belinde ki silaha yönelmek için bir hamle yapıtında bir el silah sesi duyuldu ve omzunda büyük bir acı hissetti. Diğeri eli sol olmzuna gitti ve acıyan yere baskı yaptı.
Elini geri çekip avuç içine baktığı zaman koyu kahve renginde kan gördü. Hızla etrafına bakındı. "Burdayım." Diye bir ses geldi arkasından. Hızla arkasına döndü ve yabancı bir yüz gördü, konuşmasına fırsat kalmadan kafasına yediği sert odun darbesi ile yere yığıldı ve bilincini kaybetti.
1. Gün
Genç kadın bedeninde hissettiği acılar ile açtı gözünü, sanki çok sert bir dayak yemişti. Gözlerini tamamen açıp ağırların nerden geldiğini algılamaya çalıştı. Sol omzunda dayanılmaz bir acı vardı, kafasında ise kasvetli bir ağrı.
Olduğu yerden hızla doğruldu, doğurması ile omzu sızladı. Bakışları omzuna kaldığında üstünde ki kıyafetin kan içinde olduğunu gördü. Kurşun yediği yer sadece ince bir bandaj ile sarılmıştı. İçinde ki kurşun bile çıkarılmamıştı. Midesinde hissettiği bulantı ile ayağa kalktı. Odada bulunana pis ve kirinden gözükmeyen klozeti ilerledi yere çömelip midesindekileri boşaltmaya başladı.
Saçlarında bir el hissetti, o el önüne gelen saçlarını geriye doğru çekti ve daha rahat kusmasına yardımcı oldu. Genç kadın iyice kustuktan sonra geriye çekildi ve eli ile ağzını sildi. Gözlerini kapatıp kendisine gelmeye çalıştı.
-Saçlarında bir el var Tif! 'evet hissediyorum.' diye yanıtladı genç kadının iç sesi kendi kendine.
-Yaralısın Tif! 'evet acıyor.' diye yanıtladığı içinden bir kez daha.
Genç kadının aklı başına geldi, hızla kafasını çevirip çevik bir hareket ile saçlarında ki eli sıkıca tutu. Acıyan sol omzunun acısı bir kez daha yüzüne yansıdı. Arkasına dönüp elin sahibine baktı. "Kimsin sen!" Dedi sert bir tavır ile. Gözleri karşısında ki adamı taradı. Uzun boylu genç duran bir adam vardı. Ve yüzü bir yerden tanıdık geliyordu. "Ellerin saçlarımda ne yapıyor!" Diye bağırdı bir kez daha sert bir şekilde. "Sakin ol, sadece iyiliğin içindi."
"Bunlar senin iyiliğin için." Diye bir ses yankılandı kafasında. Tiffany adamın elini sert bir şekilde ittirip ayağa kalktı. "Senin iyiliğine ihtiyacım yok." Dedi ve karşısına dikilip dik dik bakmaya başladı karşısında ki adama. "Ne kadarda asisin sen öyle." Dedi adam ve güldü. Genç kadın adamı umursamadan bulunduğu odaya baktı.
Bir tane çift kişilik ranzalı bir yatak vardı, üstünde tek kişilik ince bir battaniye. Yerde iste ince bir minder vardı. Kafasını biraz yukarıya kaldırdı ve çok küçük bir pencere gördü. Pencerenin yukarıda olmasını görmesiyle bodrum katta olduklarını anladı. Pencerede cam yoktu sadece kalın Demir parmaklıklar vardı.
Kafasını diğer tarafa doğru çevirdi ve az önce kustuğu klozeti gördü, hemen yanında aynı kirlilikte el yıkama lavabosu vardı. Elini el yıkama musluğuna götürdü ve açtı. Ama su akmadı. Sinirle geri kapatıp adama baktı. "Benim ne işim var burda! Beni niye buraya getirdin!" Adam derin bir nefes alıp konuştu. "Seni buraya ben getirmedim, bende burda uyandım." Dedi sakin bir tonda.
"Hadi ordan! Sana nasıl inanayım?" Dedi kadın. "Kendimi seninle aynı odaya kilitleyecek kadar salak değilim herhalde?" Dedi tek kaşını kaldırarak adam. Genc kadın nedensizce biraz düşündü. "Evet geçerli bir sebep." Diye mırıldandı. "O zaman burda ne işimiz var?" Dedi demin kine göre daha nazik çıkan sesi ile. "Bilmiyorum, buna sana sormak lazım." Dedi ve omzunda ki yarayı işaret etti. "Yaralı olan sensin." Diye ekledi.
Genç kadın hızla adamın üstüne baktı, üstünde siyah bir gömlek ve siyah bir kumaş pantolon vardı. Çeketi ise minderin üstünde duruyordu. "Sende niye yok." Diye söylendi kadın. "Anlaşılan benden senin kadar korkmuyorlar." Dedi ve göz kırptı. "Beni tanıyor musun?" Diye sordu kadın. "Tabii." Dedi adam muzip bir şekilde. "Sen Tiffany Gold'sun." Dedi ve durdu. "Gold örgütün başında ki vahşi kız." Diye ilave etti.
"Harika! Beni tanıdığına göre bir daha benimle temasa geçmezsin!" Dedi Tiffany. "Sen ne boksun?" Diye sordu kadın. "Bok mu?" Dedi adam yüzünü buruşturarak. "Ben bok Jeon Jungkook." Dedi ve güldü. "Bok Jeon Jungkook." Diye bir kez daha tekrar etti. "Garip bir takma ad oldu sanki." Dedi Jeon. "Şu Jeon holding'in sahibi Jeon mu?" Diye sordu Tif. "Tabii, ta kendisi." Dedi şımarık şekilde. "Seninde namını çok duydum." Diye ekledi.
"Hadi ben suikastçi sayılırım." Dedi ve adama küçümseyici bir bakış attı. "Sen normal hayatı olan bir holding sahibisin." Diye ekledi. Normal bir hayatı olan, normal bir hayat, normal hayat, normal. Genç kadın bir kez daha geçmişe doğru çekildi.
Devam 2
_
Genç kız babası ile zorla bir toplatyıya katıldı, o kadar acımasız şeyler konuşmuşlardı ki midesi bulanmıştı. 6 adam oturup bir adamı nasıl vahşice öldürüceklerini planlamışlardı. İğrençti! Genç kız gözlerini babasına çıkardı. Babası dik bir şekilde kızına baktı. "Ne var Tif." Dedi babası. Genç kız toplantı odasında tek kalmanın rahatlığı ile konuştu.
"Bunu yapmak istemiyorum baba." Dedi kız çekingen bir şekilde. "Ne yapmak istiyorsun Tif?" Diye sordu sert sesi ile babası. Bu tavrı genç kızın daha çok gerilmeseine sebep oldu. "Normal bir hayat...normal bir yaşam." Dedi genç kız. "Bunu aklından çıkar Tif! Hiç bir zaman normal hayatın olmicak!" Dedi babası oturduğu yerden hızılıca kalkerken. "Neden baba? Bende herkes gibi insanım? Benimde normal bir hayata hakkım var!" Diye karşı çıktı Tif.
"Anla bunu artık! Sen herkes değilsin! Sen farklısın," dedi ve durdu babası. "Sen Gold ailesinin son üyesisin! Senin normal bir hayata hakkın yok!" Diye bağırdı kızının yüzüne doğru babası. "Senin hiç bir zaman normal bir hayatın olmicak. Sen seçimini bu ailede doğmak ile yaptın." Diye devam etti sözlerine. "Senin hiç bir zaman normal hayatın olmicak."
_
Genç kadın gözlerinin dolduğunu hissetti, bunu gizlemek için kafasını yukarı kaldırdı. "Ağlama bunlar senin iyiliğin için." Diye tekrar etti içinden Tiffany. "Demek ki normal bir hayatı'ımım yokmuş." Dedi Jeon.
-Oda bizim gibi Tif! 'saçmalma o hiç bir zaman bizim gibi olmicak' diye iç sesini yanıtladı diğer iç sesi.
-Onunda normal hayatı yokmuş 'o bizden daha iyi konumda.'
Gözlerini karşısında ki adama indirdi Tiffany. "Yani holding adı altında mafyacılık mı oynuyorsun?" Diye sordu. "Boktan sonra ki lakabım çakma mafya mı oldu?" Dedi alayla Jeon. "Yani pekte çakma sayılmam." Diye devam etti. "Sadece arada avlarım." Diye ilave etti. "Avlamazsan avlanırsın." Yankılandı kadının kafasının içinde.
-Babamız haklı Tif. 'hangi konuda?"
-Herkes birbirini avlama peşinde Tif. '...'
"Sen nereye dalıp duruyorsun?" Diye sordu adam. "Sanırım yara sende kafa yaptı." Dedi Jeon. "Bir yere daldığım yok!" Diye çıkıştı Tiffany. Jeon elini uzattı ve yaraya hafifçe dokundu. Kadın hızla eline sertçe vurup uzaklaştırdı. "Şiddetten başka bir şey bilmez misin?" Diye sordu Jeon.
"Bana dokunma dedim sana!" Gözleri adamda mekik dönüyordu. O sırada ağır paslı metal kapı açıldı. İkisinin bakışlarıda kapıya döndü. İçeri iki takım elbiseli adamla ve beyaz önlüklü bir doktor girdi. Adamlardan birinde elinde tahta bir sandalye tutuyordu. Herkes kenara çekildi ve asıl adamın içeri girmesini beklediler.
İçeri giren adamı hemen tanıdı Tiffany. Kafasına odunla vurmadan önce gördüğü adamdı. İçeri girip kapıyı kapatıp kilitlerdiler. "Merhaba Tiffany." Dedi sigara içmekten giden sesi ile. Karşısında ki adamın bakışları bu sefer Jeon'un buldu. "Merhaba Jeon." Dedi. "Ben Black." Diye ekledi. "Sen ne ayaksın lan?" Dedi Tiffany. "Tıch tıch. Senin gibi güzel bir bayana hiç yakışıyor mu?" Diye söylendi adam.
Elinde sandalye olan adam genç kadına doğru ilerledi ve sandalyeyi önüne koydu. Yaralı omzunu hiç umursamadan sertçe tutup oturttu adam. Kadın bağırmamak için dudaklarını kanatıcak şekilde ısırdı. "Şimdi Tiffany." Dedi Black. "Sana tek soru sorucam." Dedi çok ciddi bir tavırla. "Baban nerde?" Direk konuya girdi Black.
Tiffany istem dışı sesli bir şekilde gülmeye başladı. "Öldü, haberin yok mu?" Dedi gülmelerinin arasında. "Yalan söyliyorsun!" Diye bağırdı Black. "Onu ölü olarak gösterdin! Onu kaçırdın!" Diye devam etti. "Nerde o?"
"Mezarda." Dedi kadın rahat bir tavırla. "Bak Tiffany." Dedi Black sabır çeker gibi. "Konuş, zorla mı?." Dedi duraksadı. "Güzellikle mi?" Dedi ve gülümsedi. "John'a yaptığın gibi." Dedi Black, keyif alıyordu. "He şu Max mi?" Dedi Tiffany. "Max mi?" Dedi Black şaşırmış şekilde. "Evet adını Max koydum." Dedi ve durdu.
"Süs köpeğinden bir farkı yoktu, bende köpek ismi koydum." Dedi ve yüksek kahkaha attı. Jeon şaşkın şekilde kadına baktı. Black nefretle konuştu. "Normalde seni asla tedavi ettirmezdim ama bana canlı lazımsın." Dedi ve kapının kenarında dikilen doktora işaret etti. Doktor işaret ile kadına ilerledi.
Önünde durup alet çantasıni açıp içinden eldivenler çıkarıp hızlıca ellerine geçirdi. Anestezi iğnesini alıp kadının koluna yaklaştı. "Dur!" Diye bağırdı Black. Doktor gözlerini ona çevirdi. "Uyuşturma." Dedi Black. "Saçmalama Black, dayanamaz. Kurşunu çıkarıp dikiş atıcam." Dedi doktor.
Black gözlerini kadından ayırmadan baktı. "Konuşması için gözünün korkması lazım." Dedi Black. "Siktir ordan black! Kimse buna dayanamaz!" Dedi Jeon dayanamayarak. Black korumasına işaret yapıp Jeon'u tutmasını sağladı. Tekrar doktora dönüp konuştu. "Devam et." Dedi. "Blac-" "kes sesini ve devam et!" Diye sözünü kesti bağırarak. Yanına gelip doktorun elinden aldı iğneyi.
Doktor genç kadının gözlerinin içine baktı, derin bir nefes alıp sarılı olan bandajı çıkardı. Elindeki makas ile omuz kısmından göğüs kısmına doğru bir kesik bıraktı. Yaranın üstünde duran sütyen ipinide kesip eline alkollü bezi aldı. Yavaşca yaraya bastırdı. Tiffany'nin sadece gözleri seğredi ama karşısında ki adama gözlerini ayırmadan bakmaya devam etti.
Doktor alkollü bezi çekip eline uzun ince bir makas aldı, yavaşca yaraya yaklaştırdı, bir kez daha kadına bakış attı ve ince uzun makası yavaşca içeri soktu.
Devam 3
Genç kadında hiç bir acı beriltisi yoktu ama gözünden yaşlar kesilmeden akmaya başladı. "Black kes şunu!" Diye bağırdı Jeon. "Eğer konuşucaksa iğneyi veririm." Dedi ve durkladı. "Şuna baksana hiç konuşcak gibi tavrı yok. Her an üstüme atlatabilir, o derece güçlü duruyor." Diye ilave etti. Genç kadın geçmişe doğru çekildi.
_
"Asla düşmanının karşısında ağlama Tif." Dedi babası uyarıcı sesi ile. Genç kız sadece başını sallamak ile yetindi. "Ve asla düşmanının karşısında başını eğme." Diye ekleme yaptı babası. Tif sadece mırıldanarak onayladı. "Beni duydun mu?" Dedi babası sert sesine vurgun yaparak. "Duydum baba.." dedi Tif. "Sana az önce ne söyledim?" Dedi babası onu dinlediğinden emin olmak için. "Asla düşmanımın yanında ağlamam gerektiğini ve asla düşmanımın karşısında başımı eğmemem gerektiğini söyledin baba..." Dedi Tif.
"Aferin." Dedi ve sustu babası. "Eğer başını koparıcak olsalar bile eğme. Dik tut. Kimseye zayıf yönünü gösterme." Dedi. "Güçlü olmak zorundasın." Diye sözlerine devam etti. "Unutma. Kimsede merhamet yok. Sende kimseye merhamet etme."
_
Genç kadın hissettiği dayanılmaz acı ile gerçekliğe geri döndü. Bu acı kurşun yarasından bile kötüydü. Doktor makası yavaşca geriye çekti ve kurşunu ordan çıkardı. Makası kenara koyup cerrahi dikiş iğnesini eline aldı iğneyi kadının omzuna yaklaştırırken Black konuştu. "Al iğneyi doktor ve enjekte et." Diyip elinde ki uyuşturucuyu doktora doğru uzattı. Doktor anestezi iğnesini eline alıcağı zaman Konuştu. "Sözünde...dur Black." Sözler ağzından zar zor çıkıyordu. Çektiği acıya dayanamıyor her an bayılcak gibi oluyordu. Ama yinede babasının sözünü dinledi, zayıf yönünü belli etmedi.
Black sinirle iğneyi geriye çekti, doktor ümitsiz bir şekilde cerrahi dikiş iğnesini genç kadının bedenine batırıp dikmeye başladı.
-Babamız haklıymış Tif. 'hangi konuda?'
-Kimsede merhamet yokmuş Tif. '...'
3. Gün
Genç kadın kan ter içinde yattığı yerden doğruldu, ani haraketi ile omzunda hissettiği acı uykusunu tamamen açmasına yardımcı oldu. "Şhh, sakin ol. Sadece bir rüya." Dedi Jeon rahatlatıcı sesi ile. Karanlık odayı sadece yukarıda kalan küçük pencereden içeri sızan dolunay ışığı az da olsa aydınlatıyordu. Gözleri etrafı taradı. Çift kişilik yatakta üstünde ince battaniye vardı, kollarında ise Jeon'un çeketi vardı kesik olan kısmı kapatması için önü ilklenmişti.
Jeon ise yerde ince minderin üstüne oturmuştu sırtını duvara yaslamıştı. "Dışarda kar yağıyor ve sen terliyorsun. Garip." Dedi Jeon. Kadının bakışları pencereye kaydı, dikkatli bir şekilde bakılırsa kar yağdığı anlaşılıyordu. "Ne zamandır baygınım?" Diye sordu Tiffany "3. Gündeyiz." Dedi Jeon. "Yarın 4. Gün olucak." Diye ekledi. "Nasıl bu kadar uyudum?" Diye kendi kendine şaşırdı Tiffany. "Nasıl bayıldım?" Diye sordu bu sefer Jeon'a doğru.
"Ayık bir şekilde dikilmeye dayanamadın." Dedi Jeon. Sesinde sanki pişmanlık vardı. 'Neyin pişmanlığı?' diye düşündün kadın.
-Bize yardım edemediği için pişman Tif! 'sus, onunla aramızda hiç bir şey yok. Pişman olması için sebep de yok.'
-Sesi üzgün ama Tif. 'üzgün falan değil, bu halimizden keyif alıyor.'
-Gözlerine baksana Tif, bize merhamet ile bakıyor.
'kimsede merhamet yoktur!'
-Belkide babamız yanılmış Tif. Merhamet belkide vardır. 'babamız asla yanılmaz!'
"Bana niye öyle bakıyorsun?" Diye sordu Jeon. Onun konuşması ile kafasında ki seslerin kavgası kesilmişti. "Nasıl bakıyormuşum?" Diye sordu Tiffany. "Gözlerinden bir çok duygu geçti." Dedi ve durdu. "Kin, nefret, öfke." Diye devam etti. "Sonra iste...sevgi ve merhamet."
"Merhamet yoktur!" Diye bağırdı Tiffany ezbere bildiği şeyi. "Kimsenin merhameti yoktur!" Dedi bir kez daha. Jeon şaşkınlık ile ona baktı. "Neden olmasın Tiffany? Merhamet vardır." Dedi Jeon.
"Bu dünyada herkes birini avlama peşinde! Bu dünyada merhamet yoktur!" Dedi sert bir şekilde Tiffany. "Yanılıyorsun Tif...merhamet vardır." Jeon'un sesi o kadar nazik çıkmıştı ki kadın tekrar geçmişe doğru çekildi.
_
"Aksini iddia edenlere inanma Tif." Dedi babası hemen karşısında duran kızına. "Neden baba?" Çok masum bir şekilde sordu Tiffany. "Eğer birisi aksini iddia ediyorsa ondan kaç." Dedi keskin bir dil ile babası. "Neden baba?" Diye bir kez daha sordu Tiffany. "O kişi senin aklını karıştırarak seni yenmek istiyor." Dedi babası.
"Peki ya kendi gözlerim ile görürsem?" Dedi Tiffany. "Neyi?" Diye sordu babası. "Herşey aksine olduğunu kendi gözlerim ile görürsem... O zaman ne olucak." Dedi Tiffany. "işte o zaman gözlerini oy Tif." Dedi babası sivri dilini bir kez daha kullanarak. "Çünkü aksisi yok, sen sırf onu görmek içtin halüsinasyon göreceksin." Dedi babası. Tif bedeninde korku dalgası hissetti. "Aksini bulamicaksın."
_
4. Gün
Genç kadın önünde ki artık yemeğe baktı, baktıkça midesi bulanmıştı. Bugün 4. Günlerine girmişlerdi. Küçük bir odada Jeon Jungkook ile 4 gün geçirmişti. Önünde ki yemeği tiskinti ile ittirdi. Jeon'un gözleri genç kadına kaydı, ardından kendi önünde ki yemeğe. Jeon'da hissettiği mide bulantısı ile gözlerini tekrar genç kadına yöneltti. "Biliyorum yemekler iğrenç, ama." Diyerek kadında ki ilgisini kendi üstüne çekti. Genç kadın cümlesini bitirmesi için ona baktı.
"Yaralısın, iyileşmek istiyorsan az da olsa yemek zorundasın." Dedi düşünceli ses ile. Genç kadın sesinde ki düşünceyi sezmişti, yüzünü buruşturup konuştu. "Nerden geliyor mu sevgi?" Diye sordu. Jeon hiç düşünmeden cevap verdi. "Sevgi her zaman vardı." Dedi Jeon. "Aşk ve sevgi yoktur!" Dedi sert şekilde Tiffany. Babası ile olan anısına doğru çekildi.
_
"Aşk denilen şey var mı baba?" Diye sordu Tif. Babası önünde ki işlerden kafasını kaldırıp kızına baktı. "Bu nerden çıktı?" Diye sordu soğuk sesi ile babası. Tif bugün yolda gördüğü çocuğu çok beğenmiş ve ona aşık olduğunu düşünmüştü. Aşkın nasıl bir duygu olduğunu bilmediği için gerçekliğini babasına sormak istemişti.
"Bir kitapta okumuştum, aşkın gerçekten var olduğunu söylüyordu." Dedi pembe bir yalan uydurarak. Babası derin bir nefse alıp konuştu. "Aşk önceden vardı." Dedi ucu açık bir cevap vererek. "Nasıl yani? Şimdi yok mu?" Diye sordu Tif. Babası yavaşca kafasını salladı. "Evet, önceden vardı. Şimdi ise hiç kimsede aşk ve sevgi yok." Dedi net bir şekilde.
"Aşk nasıl bir şeydi baba?" Diye dayanamayıp sordu Tif. "Aşk..." Dedi ve durdu babası, sanki gözlerini önümde biri canlanmış gibi oldu. "Aşk onun uğruna canını feda edebiliceğin bir şey. Herşeyin toz pembe olarak görürsün. Onu seversin, onu herşeyden korumak istersin, onun canını yanmasına müsade etmek istemezsin, bütün benliğin ile korumak istersin." Dedi ve soğuk dudaklarında ufak bir gülümseme berildi. "En önemlisi de, onu çok seversin."
"Peki ya sonra baba?" Diye sordu Tif. "Sonrası yok Tif. Sonra o çok sevdiğin insan ile yolların ayrılır. Bu ya bir ölüm olur yada bir veda." Dedi babası eski hâline dönerek. "Kimseye sevicek kadar bağlanma Tif. Unutma bu dünyada aşk ve sevgi yok."
_
Genç kadın dolduğu gözleri ile tekrar adama baktı, akşam vaktiydi ve güneş batmak üzereydi. İçeri vuran kırmızı ile turuncu karışımı işık Jeon'un yüzüne vuruyor gözlerini daha ön plana çıkarıyordu.
-Jeon bize aşık mı Tif? 'bize niye aşık olsun?'
-ama bizi korumak ister gibi bakıyor Tif. 'işte sadece onun gibi bakıyor. Bize aşık değil.'
-bizi kim sevecek Tif. 'biz yanlız başımıza ölücez.'
-ben aşık olmak istiyorum Tif. '...bende.'
"Bir plan kurmalıyız." Jeon'un konuşması ile sesler tekrar susmuştu. "Böyle bekleyerek elimize bir şey geçmez." Diye ekledi. "Ama sen dövüşemezsin." Diye ilave etti. "Niyemiş o?" Dedi Tiffany. "Yaralısın." Diye açıklama yaptı Jeon. "Dışarda bağlantıların var mı?" Diye sordu Tiffany. "Nasıl yani?" Diye sordu Jeon. "Yani şu an elinde telefonun olsaydı, bizi kurtarmaları için çağırabileceğin insanlar var mı?" Diye açıkladı Tiffany.
"Evet! Tabii ki. Buraya ordu getiririm." Dedi Jeon hızla. Tiffany gözlerini içine baktı ve kafasını salladı. Sağ elini kaldırıp ceketin düğmelerini açtı, açık olan ceketi omuzlarından düşürdü. Gözlerini Jeon'un gözünden ayrımadan sağ elini tişörtünün içine soktu, eli sütyenin'de içine girdi. Jeon kaşlarını çatıp ne yaptığını anlamaya çalışmaya başladı. Tiffany üstünde ki bakışlardan kurtulmak için konuştu.
Devam 4
"Acil durumlar için yanımdan asla ayırmadığım bir telefonum var." Dedi ve sütyenin içinden modeli eski olan dokunmatik bir telefon çıkardı. Jeon'a doğru uzatıp konuştu. "Çağır o adamlarını buraya." Dedi emir eder gibi. Jeon hızla telefonu ondan alıp konuştu. "Madem en başından beri sendeydi neden daha önce söylemedin." Dedi kızgınlık ile. Ardından ekranı açıp arama yerine girip ezbere bildiği numarayı tuşlamaya başladı. "Sadece güvenmek istedim." Dedi Tiffany ve ardından geçmişe doğru çekildi.
_
"Herkese kolayca güvenme Tif." Dedi babası dizlerinde yatan kızının saçlarını okşayarak. "İnsanlar kötü mü baba?" Diye sordu yarım ağız ile, yavaş yavaş uykusu gelmişti. "Evet Tif. İnsanlar kötü, kimseye hemen güvenme." Dedi babası emin bir ses ile. "Ya güvenmekten başka şansım yoksa?" Diye sordu Tiffany. "O zaman emin olmadan güvenme. Karşında ki kişiyi analiz et." Dedi babası.
"Onu gözlemle, senin canını yakmıyorsa ona ufak bir şans ver." Diye ilave etti sözlerine. "Korkuyorum baba..." Dedi Tif, olduğu yerde biraz daha babasına sokuldu. "Dışarda çok kötü insanlar ver." Dedi ve durdu. "Ben dışarda nasıl hayatta kalıcam?" Diye devam etti ağlamaklı sesi ile. "Sen sadece sana verdiğim derslere uy. O zaman hayatta kalırsın." Dedi babası sert dilini bir kez daha kullanarak. "Ama unutma, kimseye kolayca güvenme."
_
Jeon sessiz sessiz geçen telefon konuşmasının ardından telefonu kapatıp genç kadının önünde durdu. Genç kadın önüne geçen beden ile gerçekliğe döndü. "Yarın burdan çıkıyoruz." Dedi emin bir ses ile. "Bu gece olamaz mı?" Diye sordu Tiffany. "Yerimizi anca bu geceye kadar bulabilirler. Üstüne de plan yapmaları lazım. Yarın sabahı beklemek zorundayız." Dedi.
"Sadece bir gece daha dayan." Diye ekledi Jeon. Genç kadın başını salladı. Oturduğu yatakta kendisini yorgunca geriye doğru bıraktı. "Günlerdir yemek yemiyorsun ve yaralısın." Dedi ve eline ince battaniyeyi aldı. Genç kadının üstünü yavaşca örttü. "Uyu ve dinlen. Yarın sabah gözlerini burda açmayacaksın." Dedi yemin edercesine Jeon. Genç kadın bu sözlerin üstüne gözlerini kapattı ve kendisini çok derin bir uykuya bıraktı.
****
Burnuna dolan yoğun ilaç kokusu ile gözlerini açtı Tiffany. Ama gözüne batan keskin ışık ile geri kapattı. Ellerini gözlerinin önünde siper etti. Sessiz kalıp bir süre nerde olduğunu anlamak için etrafta ki sesleri dinledi. Nabzına bağlı makinanın sesi dolduruyordu odayı. Gözlerini yavaşca tekrar açtı ve kendisini ışığa alıştırdı. Odaya baktığında tek başına hastane yatağında yaptığını gördü.
Odasının kapısı açıldı ve içeri elinde orkide çiçeği olan saksısı ile bir hemşire girdi. "Günaydın bayan Gold." Dedi kadın nazik bir şekilde. Ekinde ki çiçeği yatağın hemen yanında ki masaya koydu. "Bu çiçekler size." Dedi hemşire. "Bana mı?" Diye sordu Tiffany. Kadın onu onaylayan sesler çıkardı. "Kimden?" Diye sordu kadın. "Sizi hastaneye getiren beyefendi'den." Diye cevap verdi hemşire. Ardından daha fazla konuşmadan odadan çıktı.
Genç kadın çiçek ile baş başa kaldı. Saksıya uzanıp kucağına aldı. Yaptığı yerden biraz doğrulup çiçeği incelemeye başladı. iki tane dalı olan beyaz bir orkide çiçeğidi. Saksının dibinde bir not gördü. yavaşca elini uzatıp eline aldı, üstünde hiç bir şey yazmıyordu. İkiye katlanmış olan kâğıdı açıp yazan notu okumaya başladı.
"Sevgili Tiffany Gold.
Sana söylediğim gibi gözlerinizi orda açmadın
Bunun için kendimle gurur duyuyorum.
Seni hastanede tek başına bırakmak
İstemezdim. Ama yeterince kirli bir
durumdayım, bu şekilde karşına çıkmak
İstemem.
Hastane de kal ve yaranı iyileştir.
Yanına gelicem.
Bırak onlar fiziksel yaralarını iyileştirsin.
Ben kalbinde ki yaraları.
Tekrar, en kısa zamanda görüşeceğiz Tif.
O zamana kadar senden tek isteğim omzunda
Ki yaranın geçmiş olması. Kendine iyi bak
Sen bunu hak ediyorsun.
Kalbinde ki yaranın üstünden öpüyorum.
Jeon Jungkook"
The end....
Bok gibi bir sonla daha karşınızdayım.
Nasıl olmuş bacım? bir yorumlarda YAZINNNN!!
yazım yanlışı varsa özür dilerim.
Sizleri çok seviyorum.
Öpüldünüz 💋
Karım video atmış hastayım moral -5 senin bildirim gelince iyileşiyorum ehe
Yanlızzzz o kapak fotoğrafı ne öyleeeeee düştümm
Teşekkür ederim bebişim
Oha cidden oha olum ben az önce ne okudum lan gözlerime inanamıyorum gerçekten mükemmeldi olum Jeonin bu olgun tavırları erilliğine eridim ancak şimdi hikayenin etkisi altındayım sonra yükselicem bu olgunluk ve erilliğe cidden buneydi kız mükemmel olacağı kapak fotosundan bellide sence biraz fazla kaçırmamışmısın bu mükemmelik dozunu harkuladeydi cidden çok iyiydi birdaha başlıyorum okumaya çünki mükemmeldi eline emeğine sağlık güzelim öpüyorum bal yanaklarından💋🤍🌷😻
Yaaaa şapşallll deme öyle utanıyorum lanxoanxownxowjxi beğenmene çok sevindim bebeğim, bu hikâye 3 günümü aldı umarım değmiştir
Ne demek bu kadardı bunun kesinlikle devamı olmalı yazar mükemmel ötesiydi
@@Dark_Queen7 teşekkür ederim bebişim ama bence tadında kalmalı 💗💗✨🎀
O söz söz neydi….yemin ederim ağladım….bana nedense çok dokundu…
Hangi söz
@ kalbindeki yaranın üstünden öpüyorum~ bu söz😊
@@Thv-zm4pw beğenmene çok sevindim bebeğim 🤍💗🌷
Off çok iyi jeon un bu olgun tavirlari ve tiffany'nin babasinin sozlerine ragmen ona güvenmesi 🩷sonu da harika bitmis yaa💛💛
Benim hayal et hikayelerimi de okurmusun ehe👉👈
@Soft방탄소년단 tabii ki🥰
@bloomingdream00 yiaa💜
@bloomingdream00 teşekkür ederim bebeğim 💗💓✨🎀
Beyaz leke(🫶) ve ateş pare geldi aklıma sahneler benziyor ayrıca güzel yazmışsın tebrik ederim.
@@jenjenniem_m ve bronz... Hepsi karışık. Teşekkür ederim bebişim
😘
Bana bir şeyi hatırlatmadı hatırlayan çıkarmı 🤔
@@Jimininserçeparmağı beyaz leke, ateşpare ve bronz. Karışık bebeğim
çok güzel olmuş eline salık okurken gözüm doldu
@cemregündoğan-t6l yaa çok teşekkür ederim hayatım beğenmene çok sevindim ✨🤍🤍✨
@jeon-jeong-gug önemli değil umarım yeni yılda daha başarılı olursun😘
@cemregündoğan-t6l umarım ✨
TUGAY DEMİR ÇEVİKER VİBEEE
@@Drew_brucemarshall_0 İSTE ARADIĞIM YORUM!!! TUGAY DEMİR ÇEVİKER BİR MARKADIR
@jeon-jeong-gug EVET YAAA BİDE ARKADAKİ ŞARKI TAM ONUN VİBEI
Ayyyy çok güzel olmuşşşşşş ellerine sağlık umarım emeğinin karşılığını alırsın özel bölüm gelse çok iyi ve güzel olur aynı zamanda çok sevinirimmm ❤❤❤
@@melekmiraysuTüzer teşekkür ederim bebişim, bence tadında kalmalıı 💗💗
Rica ederim canım sen nasıl istersennnn❤❤❤
Ben @Soft방탄소년단 'in fan hesabıyim onun hayal etleride muq bence okumalısın
Of of off mükemmel olmuş askm bayıldımmmmmm.Ne yazmışsın sen böyle yaa ellerine sağlıkk💚💚💚💚💚💚
@@LeeKnow_delisii teşekkür ederim, beğenmene çok ama çok sevindim 💗✨🎀✨
Ne bok gibi muhteşem olmuşş bayıldımm ellerine emeğine sağlık bebeğim ,ben sadece jeonla bir daha görüştüklerini de okumak isterdim 💋💋
@@Taekookasktir101 teşekkür ederim bebişim 💗✨🎀💗💓
Okuyorum hrmen 🎉
Özel bölüm yapsan o kadar sevinirim kiii☺️
@@Thv-zm4pw bence tadında kalmalı... 😭
@ tamam güzelim nasıl istersen
Cokkk güzel olmuş güzelimmm🤍
Teşekkür ederim bebişim
@jeon-jeong-gug 🤍bebișimiiii ayayyaya
@@naslmyy yaaaa şapşalll 🤍 ✨🎀KSNZKWNZKWNZKNSKZNS
@jeon-jeong-gug kskskskskks
Yicem simdi seni bu ne tatlılıkk boyle yaa🙈🤍
@Naslmy7 🙈🙈🙈
Aaaayyyy ayyyaaaayyy yeni hikaye gelmiş hemen okuyorum🤍
@@Jeon_jungkook-o6m umarım beğenirsinn
Cok harika olmuş...tek kelimeyle muhteşem 🤍🤍(part 2si gelmeli mutlaka..)
@@Jeon_jungkook-o6m teşekkür ederim bebişim ama bence tadında kalmalı 💗💗💓✨
@jeon-jeong-gug 🤍🤍
cok guzel olmus ellerine saglikkkk
@@esia_451 teşekkür ederim bebişim
Hayatım sen bu vampir serisinin devamını yazmicaksan söyle bize lütfen
@Senasfrgl onun hakkında zaten bir açıklama yaptım 🤍
Boyle seyler daha fazla gelsin lütfennn❤❤
@@Rosexwqh... Bu yazım stilini bende beğendim gelebilir
@jeon-jeong-gug bencedeee
Ahh..ahhh bu kız beni öldürüyor💘
@@amara8282 beğenmene çok sevindim bebeğim 🤍✨💗💓
Özel bölüm istiyorumkine🤧💙
Çok isterdim ama bence tadında kalmalı...🤍💗🌷
Bayıldım çok güzel olmuş ❤❤
@@SongülTufan-j7z çok sevindim bebeğim teşekkür ederim
Yiaa kojammm bu Kurgu şakamidurr❤❤❤
@AysnVliyeva-cg1dv yaaaa beğendin mıiiiiii
Hayır beğenmedim
Because....
Bayıldımmm
(müqq🩷❤️)
Ağağğağ eski aktiflik gerimi geliyor?
@@Jkhayatımm umarım inşallah
Iııı bi şey anlamayan tek benim galiba
@FidanMemmedli-j4d neyi anlamadı hayatın, ben yardımcı olayım?
Şak diye gelemedim ama olsun🥺
Olsun bebeğimmmm
Geçte olsa geldiimmmm
@@Rubjaneby_Channel hoşgeldinnn aşkımm
Mükemmel lan
@@Choiwsoul aynı senin gibi yaniiii ✨
Güzeldi
Teşekkür ederim bebişim
Birazdan okuyorumkine
@@Sweet_Kookiee umarım beğenirsinnnn
5saniyeeeee😂😂
@soft방탄소년단 onun hayal etleride harika
@ tabii kii
Çook iyiydi yaaa pt2 falan gelir mi
@@yejiwqses_ teşekkür ederim bebişim, maalesef bence tadında kalmalı... 🎀✨💗
@jeon-jeong-gug peki eline sağlıkk🤍
@yejiwqses_ teşekkür ederim hayatım 💗✨🎀
@jeon-jeong-gug 😗🤍
Oha..... çok iyi
@Mabelius teşekkür ederim bebişim beğenmene çok sevindim ✨💗🤍🤍🌟🌷🌟