Sâffât suresi (75-182 ayetler) Tefsir - Muharrem Çakır

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 9 พ.ย. 2024

ความคิดเห็น • 14

  • @ziyakucukozen1427
    @ziyakucukozen1427 9 หลายเดือนก่อน +1

    ❤❤❤Allah razı olsun hocam Maşallah ❤❤❤

  • @hanifekanlbcak774
    @hanifekanlbcak774 2 ปีที่แล้ว +1

    Allah razi olsun hocamdan 🌼🏵️🌼🌼🌼

  • @mansur1413t
    @mansur1413t ปีที่แล้ว +1

    Okudum, dinledim, Allah razi olsun.

  • @mhuzeyfekucukaytekin5718
    @mhuzeyfekucukaytekin5718 4 ปีที่แล้ว +2

    Rabb'im ayaklarimizi ve kalbimizi dininin uzerinde sabit kılsın.

  • @trhncyhn6121
    @trhncyhn6121 3 ปีที่แล้ว +1

    ALLAH razı olsun hocam.. Selam ve Dua ile ...

  • @urvetulvuska7035
    @urvetulvuska7035 6 ปีที่แล้ว +1

    amin hocam ne guzel anlattiniz Allah razi olsn

  • @BalikesirCicek
    @BalikesirCicek 6 ปีที่แล้ว

    ALLAH razı olsun

  • @mehmetdertli1554
    @mehmetdertli1554 2 ปีที่แล้ว +1

    Sen nerdesin hocam 🌹

  • @bahadrkurtulus4675
    @bahadrkurtulus4675 3 ปีที่แล้ว +1

    SELAMÜNALEYKÜM hocamın Araf süresi tefsir sohbeti varmı acaba

    • @hanifcemaat
      @hanifcemaat  3 ปีที่แล้ว

      Aleykumusselam verahmetullah.
      soundcloud.com/hanifev
      ses kayitlarina buradan ulasabilirsiniz

    • @bahadrkurtulus4675
      @bahadrkurtulus4675 3 ปีที่แล้ว

      @@hanifcemaat ALLAH RAZİ OLSUN BAZİ SURELERİN SADECE SES KAYDI VAR SANIRIM

    • @hanifekanlbcak774
      @hanifekanlbcak774 2 ปีที่แล้ว

      @@hanifcemaat hocam diyer ses kayitlarini yutuba katsaniz bize cok faydali olacak

  • @AhmetMuratoglu
    @AhmetMuratoglu 6 ปีที่แล้ว

    أَلَا إِنَّهُم مِّنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ ﴿١٥١﴾
    37/SÂFFÂT-151 (Meâli): E lâ innehum min ifkihim le yekûlûn(yekûlûne).
    Yalanlarından dolayı mutlaka (şöyle, şöyle) diyenler kesinlikle onlar değil mi?
    وَلَدَ اللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ ﴿١٥٢﴾
    37/SÂFFÂT-152 (Meâli): Veledallâhu ve innehum le kâzibûn(kâzibûne).
    "Allah doğurdu." Muhakkak ki onlar, kesinlikle yalan söyleyenlerdir.
    أَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَنِينَ ﴿١٥٣﴾
    37/SÂFFÂT-153 (Meâli): Astafel benâti alâl benîn(benîne).
    (Allah), kızları oğlanlara tercih (mi) etti?
    مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ ﴿١٥٤﴾
    37/SÂFFÂT-154 (Meâli): Mâ lekum, keyfe tahkumûn(tahkumûne).
    Size ne oluyor? Nasıl (böyle) hüküm veriyorsunuz?
    أَفَلَا تَذَكَّرُونَ ﴿١٥٥﴾
    37/SÂFFÂT-155 (Meâli): E fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
    Hâlâ tezekkür etmeyecek misiniz?
    أَمْ لَكُمْ سُلْطَانٌ مُّبِينٌ ﴿١٥٦﴾
    37/SÂFFÂT-156 (Meâlleri Kıyasla): Em lekum sultânun mubîn(mubînun).
    Yoksa sizin apaçık bir sultanınız (deliliniz) mi var?
    فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ﴿١٥٧﴾
    37/SÂFFÂT-157 (Meâlleri Kıyasla): Fe’tû bi kitâbikum in kuntum sâdikîn(sâdikîne).
    Eğer siz sadıklardansanız, o taktirde kitabınızı getirin.
    وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَبًا وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ ﴿١٥٨﴾
    37/SÂFFÂT-158 (Meâlleri Kıyasla): Ve cealû beynehu ve beynel cinneti nesebâ(neseben), ve lekad alimetil cinnetu innehum le muhdarûn(muhdarûne).
    Ve Allah ile cinler arasında neseb (soybağı) kıldılar (uydurdular). Ve andolsun ki cinler, (cehennemde) mutlaka hazır bulundurulacaklarını biliyorlardı.
    سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ ﴿١٥٩﴾
    37/SÂFFÂT-159 (Meâlleri Kıyasla): Subhânallâhi ammâ yasifûn(yasifûne).
    Allah, onların vasıflandırmalarından (zanlarından) Sübhan’dır (münezzehtir).
    إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ ﴿١٦٠﴾
    37/SÂFFÂT-160 (Meâlleri Kıyasla): İllâ ibâdallâhil muhlasîn(muhlasîne).
    Allah’ın muhlis kulları hariç.
    فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ ﴿١٦١﴾
    37/SÂFFÂT-161 (Meâlleri Kıyasla): Fe innekum ve mâ ta’budûn(ta’budûne).
    Bundan sonra muhakkak ki siz ve sizin taptıklarınız.
    مَا أَنتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِنِينَ ﴿١٦٢﴾
    37/SÂFFÂT-162 (Meâlleri Kıyasla): Mâ entum aleyhi bi fâtinîn(fâtinîne).
    Onun (Allah’ın) aleyhinde, kimseyi fitneye düşürecek değilsiniz (düşüremezsiniz).
    إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَحِيمِ ﴿١٦٣﴾
    37/SÂFFÂT-163 (Meâlleri Kıyasla): İllâ men huve sâlil cahîm(cahîmi).
    Ama cehenneme girecek olanlar hariç.
    وَمَا مِنَّا إِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَّعْلُومٌ ﴿١٦٤﴾
    37/SÂFFÂT-164 (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ minnâ illâ lehu makâmun ma’lûm(ma’lûmun).
    Ve bizden (hiç) kimse yoktur ki, onun bilinen bir makamı olmasın.
    وَإِنَّا لَنَحْنُ الصَّافُّونَ ﴿١٦٥﴾
    37/SÂFFÂT-165 (Meâlleri Kıyasla): Ve innâ le nahnus sâffûn(sâffûne).
    Ve muhakkak ki biz, mutlaka (Allah’ın huzurunda) saf saf duranlarız.
    وَإِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ ﴿١٦٦﴾
    37/SÂFFÂT-166 (Meâlleri Kıyasla): Ve innâ le nahnul musebbihûn(musebbihûne).
    Ve muhakkak ki biz, mutlaka (Allah’ı) tesbih edenleriz.
    وَإِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَ ﴿١٦٧﴾
    37/SÂFFÂT-167 (Meâlleri Kıyasla): Ve in kânû le yekûlûn(yekûlûne).
    Ve onlar mutlaka, sadece (şöyle) diyorlardı.
    لَوْ أَنَّ عِندَنَا ذِكْرًا مِّنْ الْأَوَّلِينَ ﴿١٦٨﴾
    37/SÂFFÂT-168 (Meâlleri Kıyasla): Lev enne indenâ zikran minel evvelîn(evvelîne).
    Keşke bizim yanımızda (elimizde) evvelkilere verilenlerden bir zikir (bir kitap) olsaydı.
    لَكُنَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ ﴿١٦٩﴾
    37/SÂFFÂT-169 (Meâlleri Kıyasla): Le kunnâ ibâdallâhil muhlasîn(muhlasîne).
    (O zaman) mutlaka biz, Allah’ın muhlis kullarından olurduk.
    فَكَفَرُوا بِهِ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿١٧٠﴾
    37/SÂFFÂT-170 (Meâlleri Kıyasla): Fe keferû bihî, fe sevfe ya’lemûn(ya’lemûne).
    Buna rağmen O’nu (Zikri: Kur’ân-ı Kerim’i) inkâr ettiler. Fakat yakında bilecekler.
    وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلِينَ ﴿١٧١﴾
    37/SÂFFÂT-171 (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad sebekat kelimetunâ li ibâdinâl murselîn(murselîne).
    Ve andolsun ki gönderilen kullarımız için Bizim (daha önce) bir sözümüz geçti (onlara söz vermiştik).
    إِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنصُورُونَ ﴿١٧٢﴾
    37/SÂFFÂT-172 (Meâlleri Kıyasla): İnnehum le humul mensûrûn(mensûrûne).
    Muhakkak ki onlar, mutlaka yardım edilecek olanlardır.
    وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ ﴿١٧٣﴾
    37/SÂFFÂT-173 (Meâlleri Kıyasla): Ve inne cundenâ le humul gâlibûn(gâlibûne).
    Ve muhakkak ki gâlip gelecek olanlar, mutlaka Bizim ordularımızdır.
    فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّى حِينٍ ﴿١٧٤﴾
    37/SÂFFÂT-174 (Meâlleri Kıyasla): Fe tevelle anhum hattâ hîn(hînin).
    Artık bir süre kadar onlardan yüz çevir.
    وَأَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ ﴿١٧٥﴾
    37/SÂFFÂT-175 (Meâlleri Kıyasla): Ve ebsirhum fe sevfe yubsirûn(yubsirûne).
    Ve onları gözle! Yakında onlar da görecekler.
    أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ ﴿١٧٦﴾
    37/SÂFFÂT-176 (Meâlleri Kıyasla): E fe bi azâbinâ yesta’cilûn(yesta’cilûne).
    Hâlâ azabımızı acele olarak mı istiyorlar?
    فَإِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَاء صَبَاحُ الْمُنذَرِينَ ﴿١٧٧﴾
    37/SÂFFÂT-177 (Meâlleri Kıyasla): Fe izâ nezele bi sâhatihim fe sâe sabâhul munzerîn(munzerîne).
    Onların sahasına (bulundukları yere) (azap) indiği zaman, işte (o gün) uyarılanların sabahı (ne kadar) kötü oldu (olacak).
    وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّى حِينٍ ﴿١٧٨﴾
    37/SÂFFÂT-178 (Meâlleri Kıyasla): Ve tevelle anhum hattâ hîn(hînin).
    Ve bir süre kadar onlardan yüz çevir.
    وَأَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ ﴿١٧٩﴾
    37/SÂFFÂT-179 (Meâlleri Kıyasla): Ve ebsir fe sevfe yubsirûn(yubsırûne).
    Ve gözle! Yakında onlar da görecekler.
    سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ ﴿١٨٠﴾
    37/SÂFFÂT-180 (Meâlleri Kıyasla): Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn(yasifûne).
    Senin izzet sahibi Rabbin onların vasıflandırmalarından (zanlarından) Sübhan’dır (münezzehtir).
    وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ ﴿١٨١﴾
    37/SÂFFÂT-181 (Meâlleri Kıyasla): Ve selâmun alâl murselîn(murselîne).
    Ve gönderilen resûllere selâm olsun.
    وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿١٨٢﴾
    37/SÂFFÂT-182 (Meâlleri Kıyasla): Vel hamdu lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).
    Ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.

    • @savaskaymaz7624
      @savaskaymaz7624 4 ปีที่แล้ว

      Selamün aleyküm hocam Araf süresinin tefsiri ni paylaşırsanız seviniriz ALLAH a emanet olun