Çok görmek istiyorum. Allah bana mürşid olarak yolladı.ve gün içinde de bana yol gösteriyor.Mesela bugün çok üzüldüğüm bir durum için,içimden dedimki bunu dicem bunu dicem diye ve sohbetini bugün açtığımda sakın deme sakın deme ısrarla dedi ve demiycem😢❤Allahım şükürler olsun
Cok garip dinledigim gunden belli sureti gozumun onunden gitmiyor..Aklimda hep kendisi.. InsaAllah ruyamda gorurum en kisa zaman da..La mekanda ..Allah cele celaluhu nasip ederse kabrini ziyaret etmek istiyorum..Gormeden sevmek..kisi sevdigi ile berabardir.
Topladım çıkardım sürükleyici dizi gibi merakımı gene alamadım Bana kendini kovalattın durdun Ha bu da son hoca Kimin senaryosu bunlar bilemeden ölürsem yazının çıktısını al duvara as Bende merak vardı onun da vakti malayaniye doydu
NASİHATLER Farz işlemeyenler, Cehennem azâbına uğrarlar. Yoktur diyenler, farz [diye bir şey]… Onlar kâfir olur. Vâcibi terk edenler azap görürler. “Vâcip diye bir şey yoktur!” diyenler de… Îmandan çıkarlar onlar… Artık, müsâadenizle, o kadar da olsun bu iş. İnsan cünüb olduğu zaman, beş şey haramdır insana: Namaz kılmak, Kur’ân okumak, mesh-i âyet [yani] Kur’ân’a el sürmek, mescide duhûl [yani mescide giriş], tavâf-ı Kabe… Bu[nlar] haramdır. Hayızlı kadına da: Namaz, oruç, Kur’ân okumak, Kur’ân’a elini dokunmak, tavâf-ı Kâbe, cimâ, göbek üstünden dize kadar açmak haramdır. Abdestsiz üç şey haramdır: Namaz, tavâf-ı Kâbe, bir de mesh-i Kur’ân. Kur’ân, abdestsiz tutulmaz oğlum. Mushaf’ın kenarına bile eliniz[i] süremezsin. Burada abdest almak farzdır. Vâizler güzel fıkralar anlatırlar. Kıssa dediğimiz hâdiseleri naklederler. Kur’ân’dan ve Resûl’den intikâl eden kıssalar, bir ölçeğe benzer. Mâna, o kıssanın içinde[ki] dâneler gibidir. Akıllı kişiler bu dânelerden alır. Ölçek var mı, yok mu, ona yakışmaz. Bakmaz ona. Doğru bile, eğri ruhlu kimselere eğri görülür. Körlerin taşlık yerde düşmeleri pek tabiidir. O kıssayı anlatır, [kürsüye] çıkarlar, vaiziz diyenler. “Eee, efendim, ne… Nûh’un gemisinin diğerinin şeyi kaç taneydi?” Ulen, onu anlatmadı. Sen ondan dâneyi çıkar. Bir adam senin baban olur, ama başka birisinin de oğludur. Bunu unutmamak lâzım. Dâne arayana, dâne tuzaktır, fakat Süleyman’ı arayan hem Süleyman’ı bulur hem de dâneyi elde eder. Hiçbir ümmet yoktur ki aralarında bir korkutucu olmasın. Âyet bu! Hiçbir ümmet bulunmaz ki içlerinde bir Allah halifesi, bir himmet sahibi bulunmasın. Âyet-i kerîme bunlar. Süleyman şimdi de vardır, fakat uzağı görme neş’esiyle onu göremezler. Sarayda uyuyan, sarayı göremez. Uzağa bakış, insanı kör eder. Ten itibariyle civanız hepimiz, can bakımından melek. Bu sûretle insan hem yerde yürür hem gökte. Hakk korkusunu gaybtan duyan [kimse], sendeki bâtıl kokusu nasıl olur da duymaz?! Duyar, duyar, ama edebi icâbı yüzüne vurmaz, örte. İyi koku da yukarı çıkar, kötü koku da… Kıtlık yılında davul sesi duyunca, millet ekmek dağıtılıyor sanır. Cuma namazını bırakır, hepsi kaçarlar. Dertlinin derdini dinlemek dertliye bir nevi zekât vermek demektir. Dertli adamın teeddütle dolu, dumanlarla dolu bir gönül evi vardır. Derdini dinlersen, o eve bir pencere açmış olursun. Ayıp gören, gayb âleminin kokusunu bile alamaz. Kılavuzsuz yola gidene iki günlük yol, yüz yıllık yol gibi uzun gelir. Güneş dağa [da] vurur, altına da… Sarhoşun önünde hendek de birdir, meydan da… Tuhaftır bu âlem. Deniz Mûsâ’yla konuşur. Rüzgâr Süleymân’ı taşır. Demir Dâvûd’un elinde mum gibi yumuşak olur. Kamer [yani “ay”] Resûl’ün parmaklarıyla ikiye ayrılır. İbrâhim’e ateş, gül bahçesine çevrilir. Toprak Kârûn’u yılan gibi yutar. Hannâne direği konuşur. Taş, Ahmed’e selam verir. Bunları anlamayanlara, bütün bu hâdiseler susup dururlar, çünkü onlara nâmahremdirler bunlar. Altın defineleri, vîrânelerde bulunur. Gönlün köşesiz köşesi vardır. Orayı bulmak gerek. Süt emen çocuk dadıyı bıraktı mı, yemek yemeye başlar. Sen de hasedi bırak! Dinle! Küfre râzı olmak, küfürdür. Hadîsi vardır, unutma! Küfür Tanrı’nın takdiriyledir, hükmüyle değil! Dikkat et! Rüsvây olur insan burada! Çok mühim bir lâkırdı bak bu lâkırdı! Küfür, Tanrı’nın takdîriyledir, hükmiyle değil! Yani, Tanrı’nın emir ve rızâsıyla değildir küfür! Kazâ ve kaderin eserlerindendir. Çirkin resim, ressamın çirkin olmasından mıdır? Nice kuş vardır, dâne arar. Boğazı [yani ‘yeme arzusu’] boynunun kesilmesine sebep olur. Nice kuş vardır, açlık ve midesi yüzünden kafes içinde mahpus kalır. Nice balık vardır ki, su içinde emîn [yani güvende] iken, boğazının hırsı yüzünden oltaya vurulur, tavada pişer. Onu da bu hâle sokan, başkasının hırsıdır. Bu âlem, bir rüyâ oğlum. Zanna kapılma! Rüyada bir el kesilse bile zararı yoktur. Hiçbir ekmek yoktur ki, tekrar harmandaki buğday hâline dönsün. Hiçbir üzüm, dönüp tekrar koruk olamaz. Olmuş meyva da, tekrar turfanda hâle dönmez. Dikkat edilecek olursa, dünyada her ân yeni bir devir açılır. Yeniler eskir, fakat ölmez, kaybolmaz. Öyle[ymiş gibi] görünür. Yeniden filiz verir, dallanır, kâinâta yayılır, ama bu yayılma kolay olmaz. Bizim gücümüzle bunu anlayamayız. Ufacık yeşil bir dal, yerden yukarı uzanırken toprağı deler. Toprak ne kadar haşîn olursa olsun çıkana engel olmaz. Bu yüzden o, hamûlesiyle [yani yüküyle] toprağı yarar, yeryüzüne çıkar. Toprak yol vermez, boyun eğmez, kapıyı açmaz; ancak bir zor[lama] karşısında gelene yol açar. Ancak bu itme karşısında gelene dünyadan ışık gösterir. Zavallı, hiçbir nezâket kâidesine girmez. İşte bu yüzden ayaklar altında kalır. Sağdan soldan edindiği dilencilikle kuvvet bulsa bile, semâdan inen iki damla yağmur, onu kurtarır. Ağlayan göz, gönlü yumuşatır. Semâdan düşen rahmet de toprağı yumuşatır. Toprağa düşen rahmetin bir ucu yeşil filizin başına değer, gönlüne işler. Yeter ki bu rahmet başa değsin, gönüle işlesin. Yerde kâbiliyet görürse, semâdan rahmet yağar. Herkesin gönlüne damla damla düşer. Anladın mı? Rahmeten li’l-âlemîn olan Resûlü-ekrem’in kıymetini bilin. Yağmuru deniz kuşu da alır, sedef de alır. Sedef, bir damla alır, inci olur. Öbürlerine damlalar yük olur. İnsan rûhu, müsbet ilim çerçevesi içinde sıkışıp kalmıştır. İnsan bu dünyada iken pervaneden yanmanın inceliğini, derin manasını, ateş içinde saray yapmasını öğrenmelidir. İnsan rûhu, müsbet ilim çerçevesi içinde sıkışıp kalmıştır. İnsan bu dünyada iken pervâneden yanmanın inceliğini, derin manasını, âteş içinde saray yapmasını öğrenmelidir. Renk olmaya çalışmalıdır. Kokuyu rüzgâr alır. Rüyada renk vardır, dikkat edersen, koku yoktur. Koku, dünyaya aittir. Onun için, Resûlü-ekrem’e her ân ruhânî âlemle temâs hâlinde olduğundan, soğan sarımsak haram edilmiştir. Bu, Kastalânî’nin kitabında yazar. İp, düğüm düğüm olmalıdır ki çözmenin zevkini duyasın. “Efendim, soğan sarımsak yemeyelim mi?” diye sormayın. Ben, size, “Bunları yemeyin!” diye bir şey söylemedim. Soğan sarımsak kokan ağızla Kur’ân okumak doğru değildir! Demin o parayla okuyanların hepsi soğan sarımsak yiyor. Vahyi taklit ediyorsun Kur’ân okumakla, değil mi? O hâlde, bana bir şey sorma! Aklını zorla da, güzel gönlünü yokla. Bu gibi insanlar eskiden çoktu. Şimdi de yok! Bu gibiler “Lem yelîd velem yûled” [yani ‘Doğurmamıştır ve doğmamıştır’] sırrına vâkıf olanlardır.
Bu tok sese aşığım. İnşallah rüyalarımda görürüm. Onu düşünmediğim bir gün bile yok. Canım Efendim.
Selamun Aleykum, salavat i serifeyi cok cok okuyun ve tavsiyelerine uyun ,cok yakinda gorursunuz insaAllah. Tecrube ile hakdir.
Ben de görmek istiyorum çok
O münir derman hocayı görmek istemiş sanırım benim anladığım@@feyzaaltunugurel1750
Çok görmek istiyorum. Allah bana mürşid olarak yolladı.ve gün içinde de bana yol gösteriyor.Mesela bugün çok üzüldüğüm bir durum için,içimden dedimki bunu dicem bunu dicem diye ve sohbetini bugün açtığımda sakın deme sakın deme ısrarla dedi ve demiycem😢❤Allahım şükürler olsun
@@feyzaaltunugurel1750 hangi salavatı şerif'e okuyorsunuz
Hikmetli sözler su gibi kesintisiz akıyor mübarek bedenden.
ALLAH'IM GANİ GANİ RAHMET EYLESİN MEKANI CENNET OLSUN AMİNNN
Allah razı olsun Rabbim Münir Derman hocama eşine ecdadına gani gani rahmet eylesin inşaAllah
Yine doyduk Elhamdülillah
Bu doyma zahiri değil 😊
*"Gül bahçesine giren, gül kokar."*
Cok garip dinledigim gunden belli sureti gozumun onunden gitmiyor..Aklimda hep kendisi.. InsaAllah ruyamda gorurum en kisa zaman da..La mekanda ..Allah cele celaluhu nasip ederse kabrini ziyaret etmek istiyorum..Gormeden sevmek..kisi sevdigi ile berabardir.
Topladım çıkardım sürükleyici dizi gibi merakımı gene alamadım Bana kendini kovalattın durdun Ha bu da son hoca Kimin senaryosu bunlar bilemeden ölürsem yazının çıktısını al duvara as Bende merak vardı onun da vakti malayaniye doydu
Maşallah size Allah sizden razı olsun hocam
NASİHATLER
Farz işlemeyenler, Cehennem azâbına uğrarlar. Yoktur diyenler, farz [diye bir şey]… Onlar kâfir olur. Vâcibi terk edenler azap görürler. “Vâcip diye bir şey yoktur!” diyenler de… Îmandan çıkarlar onlar… Artık, müsâadenizle, o kadar da olsun bu iş.
İnsan cünüb olduğu zaman, beş şey haramdır insana: Namaz kılmak, Kur’ân okumak, mesh-i âyet [yani] Kur’ân’a el sürmek, mescide duhûl [yani mescide giriş], tavâf-ı Kabe… Bu[nlar] haramdır.
Hayızlı kadına da: Namaz, oruç, Kur’ân okumak, Kur’ân’a elini dokunmak, tavâf-ı Kâbe, cimâ, göbek üstünden dize kadar açmak haramdır.
Abdestsiz üç şey haramdır: Namaz, tavâf-ı Kâbe, bir de mesh-i Kur’ân. Kur’ân, abdestsiz tutulmaz oğlum. Mushaf’ın kenarına bile eliniz[i] süremezsin. Burada abdest almak farzdır.
Vâizler güzel fıkralar anlatırlar. Kıssa dediğimiz hâdiseleri naklederler. Kur’ân’dan ve Resûl’den intikâl eden kıssalar, bir ölçeğe benzer. Mâna, o kıssanın içinde[ki] dâneler gibidir. Akıllı kişiler bu dânelerden alır. Ölçek var mı, yok mu, ona yakışmaz. Bakmaz ona. Doğru bile, eğri ruhlu kimselere eğri görülür. Körlerin taşlık yerde düşmeleri pek tabiidir. O kıssayı anlatır, [kürsüye] çıkarlar, vaiziz diyenler. “Eee, efendim, ne… Nûh’un gemisinin diğerinin şeyi kaç taneydi?” Ulen, onu anlatmadı. Sen ondan dâneyi çıkar.
Bir adam senin baban olur, ama başka birisinin de oğludur. Bunu unutmamak lâzım. Dâne arayana, dâne tuzaktır, fakat Süleyman’ı arayan hem Süleyman’ı bulur hem de dâneyi elde eder. Hiçbir ümmet yoktur ki aralarında bir korkutucu olmasın. Âyet bu! Hiçbir ümmet bulunmaz ki içlerinde bir Allah halifesi, bir himmet sahibi bulunmasın. Âyet-i kerîme bunlar. Süleyman şimdi de vardır, fakat uzağı görme neş’esiyle onu göremezler. Sarayda uyuyan, sarayı göremez. Uzağa bakış, insanı kör eder. Ten itibariyle civanız hepimiz, can bakımından melek. Bu sûretle insan hem yerde yürür hem gökte. Hakk korkusunu gaybtan duyan [kimse], sendeki bâtıl kokusu nasıl olur da duymaz?! Duyar, duyar, ama edebi icâbı yüzüne vurmaz, örte. İyi koku da yukarı çıkar, kötü koku da…
Kıtlık yılında davul sesi duyunca, millet ekmek dağıtılıyor sanır. Cuma namazını bırakır, hepsi kaçarlar.
Dertlinin derdini dinlemek dertliye bir nevi zekât vermek demektir. Dertli adamın teeddütle dolu, dumanlarla dolu bir gönül evi vardır. Derdini dinlersen, o eve bir pencere açmış olursun.
Ayıp gören, gayb âleminin kokusunu bile alamaz.
Kılavuzsuz yola gidene iki günlük yol, yüz yıllık yol gibi uzun gelir.
Güneş dağa [da] vurur, altına da… Sarhoşun önünde hendek de birdir, meydan da… Tuhaftır bu âlem. Deniz Mûsâ’yla konuşur. Rüzgâr Süleymân’ı taşır. Demir Dâvûd’un elinde mum gibi yumuşak olur. Kamer [yani “ay”] Resûl’ün parmaklarıyla ikiye ayrılır. İbrâhim’e ateş, gül bahçesine çevrilir. Toprak Kârûn’u yılan gibi yutar. Hannâne direği konuşur. Taş, Ahmed’e selam verir. Bunları anlamayanlara, bütün bu hâdiseler susup dururlar, çünkü onlara nâmahremdirler bunlar.
Altın defineleri, vîrânelerde bulunur. Gönlün köşesiz köşesi vardır. Orayı bulmak gerek.
Süt emen çocuk dadıyı bıraktı mı, yemek yemeye başlar. Sen de hasedi bırak! Dinle!
Küfre râzı olmak, küfürdür. Hadîsi vardır, unutma! Küfür Tanrı’nın takdiriyledir, hükmüyle değil! Dikkat et! Rüsvây olur insan burada! Çok mühim bir lâkırdı bak bu lâkırdı! Küfür, Tanrı’nın takdîriyledir, hükmiyle değil! Yani, Tanrı’nın emir ve rızâsıyla değildir küfür! Kazâ ve kaderin eserlerindendir. Çirkin resim, ressamın çirkin olmasından mıdır? Nice kuş vardır, dâne arar. Boğazı [yani ‘yeme arzusu’] boynunun kesilmesine sebep olur. Nice kuş vardır, açlık ve midesi yüzünden kafes içinde mahpus kalır. Nice balık vardır ki, su içinde emîn [yani güvende] iken, boğazının hırsı yüzünden oltaya vurulur, tavada pişer. Onu da bu hâle sokan, başkasının hırsıdır. Bu âlem, bir rüyâ oğlum. Zanna kapılma! Rüyada bir el kesilse bile zararı yoktur.
Hiçbir ekmek yoktur ki, tekrar harmandaki buğday hâline dönsün. Hiçbir üzüm, dönüp tekrar koruk olamaz. Olmuş meyva da, tekrar turfanda hâle dönmez. Dikkat edilecek olursa, dünyada her ân yeni bir devir açılır. Yeniler eskir, fakat ölmez, kaybolmaz. Öyle[ymiş gibi] görünür. Yeniden filiz verir, dallanır, kâinâta yayılır, ama bu yayılma kolay olmaz. Bizim gücümüzle bunu anlayamayız. Ufacık yeşil bir dal, yerden yukarı uzanırken toprağı deler. Toprak ne kadar haşîn olursa olsun çıkana engel olmaz. Bu yüzden o, hamûlesiyle [yani yüküyle] toprağı yarar, yeryüzüne çıkar. Toprak yol vermez, boyun eğmez, kapıyı açmaz; ancak bir zor[lama] karşısında gelene yol açar. Ancak bu itme karşısında gelene dünyadan ışık gösterir. Zavallı, hiçbir nezâket kâidesine girmez. İşte bu yüzden ayaklar altında kalır. Sağdan soldan edindiği dilencilikle kuvvet bulsa bile, semâdan inen iki damla yağmur, onu kurtarır. Ağlayan göz, gönlü yumuşatır. Semâdan düşen rahmet de toprağı yumuşatır. Toprağa düşen rahmetin bir ucu yeşil filizin başına değer, gönlüne işler. Yeter ki bu rahmet başa değsin, gönüle işlesin. Yerde kâbiliyet görürse, semâdan rahmet yağar. Herkesin gönlüne damla damla düşer. Anladın mı? Rahmeten li’l-âlemîn olan Resûlü-ekrem’in kıymetini bilin. Yağmuru deniz kuşu da alır, sedef de alır. Sedef, bir damla alır, inci olur. Öbürlerine damlalar yük olur. İnsan rûhu, müsbet ilim çerçevesi içinde sıkışıp kalmıştır. İnsan bu dünyada iken pervaneden yanmanın inceliğini, derin manasını, ateş içinde saray yapmasını öğrenmelidir.
İnsan rûhu, müsbet ilim çerçevesi içinde sıkışıp kalmıştır. İnsan bu dünyada iken pervâneden yanmanın inceliğini, derin manasını, âteş içinde saray yapmasını öğrenmelidir. Renk olmaya çalışmalıdır.
Kokuyu rüzgâr alır. Rüyada renk vardır, dikkat edersen, koku yoktur. Koku, dünyaya aittir. Onun için, Resûlü-ekrem’e her ân ruhânî âlemle temâs hâlinde olduğundan, soğan sarımsak haram edilmiştir. Bu, Kastalânî’nin kitabında yazar. İp, düğüm düğüm olmalıdır ki çözmenin zevkini duyasın. “Efendim, soğan sarımsak yemeyelim mi?” diye sormayın. Ben, size, “Bunları yemeyin!” diye bir şey söylemedim. Soğan sarımsak kokan ağızla Kur’ân okumak doğru değildir! Demin o parayla okuyanların hepsi soğan sarımsak yiyor. Vahyi taklit ediyorsun Kur’ân okumakla, değil mi? O hâlde, bana bir şey sorma! Aklını zorla da, güzel gönlünü yokla. Bu gibi insanlar eskiden çoktu. Şimdi de yok! Bu gibiler “Lem yelîd velem yûled” [yani ‘Doğurmamıştır ve doğmamıştır’] sırrına vâkıf olanlardır.
Çok güzel şeyler yazmışsınız ama şu tanrı kelimesi ne yahu
Mekanın cennet olsun hocam
Mekani cennet olsun Rabbim Munir Derman hazl.nin feneriyle bizlerede yol göstersin insl.Nurlarda yatsin.....
ALLAH razı olsun…
Allah razı olsun çok güzel .Yalnız sizden ricam arkada düz fon rengi olsa .Yazıları okuyamıyorum görüntüler yüzünden
🎉🤲🤲🤲
Rabbim rahmet etsin mekanı cennet olsun inşallah
Allah razı olsun, Rabbim şefaatlerine nail eylesin 🤲
👍👍👍
Mübarekler🌷🌹🇹🇷❤️
ALLAH razı olsun Hocam
🎉
Allah razı olsun 🤲
Melek Hoca ❤
Allah razı olsun emekleriniz için.
Allah razı olsun
Cümlemizden...🌹
Allah razı olsun ❤
❤
❤❤❤❤
🌹
❤❤❤❤❤❤❤❤❤
ALLAH razı olsun
Sizden de inşAllah... 🌹
❤