“Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak..." Nazım hikmet Ran
-Hayat Böyle Zaten- Bir evin bir köpeği vardı Kıvır kıvırdı,adı Çinçon du öldü. Bir de kedisi vardi Maviş Kayboldu. Evin kızı gelin oldu Küçük bey sınıfı geçti. Daha böyle acı tatlı Neler oldu bir yıl içinde Oldu ya, olanların hepsi böyle Hayat böyle zaten. Orhan Veli Kanık
Dört yanım puşt zulası, Dost yüzlü, Dost gülücüklü Cıgaramdan yanar. Alnım öperler, Suskun, hayın, çıyansı. Dört yanım puşt zulası, Dönerim dönerim çıkmaz. En leylim gecede ölesim tutmuş, Etme gel, Ay karanlık. Ahmed Arif
ANLATAMIYORUM Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum. Orhan Veli Kanık
Ölüm güzel şeydir budur perde ardındaki haber Hiç güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber Öleceğiz müjdeler olsun müjdeler olsun Ölümüne öldüren rabbe secdeler olsun. Ölüm geride kalanlar için kötü birşeydir ölüm aslında güzel şeydir
şimdi bu şiiri yazarken tabi ki ölüm veya aşk gibi bir konuyla alakali olduğunu düşündünuz bence ya da diğer likelayanlar için diyeyim , fakat bilinenin aksine bu siie orhan veli Kanık in siir yazim tarzindan ötürü bir türlü kendini kabul ettiremeyişine yazılmıştır ölümle askla veya herhangi bir Duygu ile ilgisi yok , tamamen çalışma sonuçlarına isyan etmw ile oluşmuştur umarım hepiniz bu notu fark edersiniz , saygılar
"Sizin babanız sizi sevdi de noldu" ve son cümle bitirdi beni, soğuk duş etkisi yaptı. Güzel şiirmiş. Şiir kolajı da mükemmeldi. Sanırım zayıf noktam şiir. Divan edebiyatından aşık gevheri'ye, nazımdan necip fazıla okumaya doyamıyorum. Beğenmediğim çok az şiir var. Onları da farklı zamanlarda okuyunca yine beğeniyorum. O sırt sırta verdiğiniz hanım "nedir" kanalındaki ilk sunucu hanfini değil mi ya, yeniden görmek güzel geldi.
Uzun zamandır şiir okumamış ,bir şiiri okurken hissetmemiştim teşekkürler sadece yazan herkese. Yorumlardaki çoğu şiiri okudum, hissettim ve yaşadım herkes başka bedende ruh bulmuş birinin şiirlerini kendilerinde hissettikleri için paylaşmış ne yüce ne güzel bir duygu.
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. “O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin onu sevdiğinden… Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları… Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. “O benim.” diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin… Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, ya da pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…
"Özenle yarına sakladığınız Bir sarı lira gibi ömrünüz, Vakti gelip de sandıktan çıkarttığınızda, Birde bakıyorsunuz ki Tedavülden kalkmış..." Can Dündar
Her Şey Sende Gizli Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kâr sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin... Can Yücel
şirilerin isimlerini açıklamaya da ekler misin EDİT : Düşündüm de bunu eğer ben yaparsam aklımda daha iyi kalır, yanlışım varsa söylersiniz. Şenay Gürler : 11:27 Babasız Kızlar Balosu / Perihan MAĞDEN Oğuzhan Uğur : 13:58 Şehir / Konstantinos KAVAFİS Can Bonomo : 14:44 Lili'ciğim / Vladimir MAYAKOVSKİ Yasemin Mori : 15:38 Kar Yağacak Diyorlar / Fatih AKÇA Burcu Bakdur : 16:36 Yeniden Doğuş / Furuğ FERRUHZAD Hakan Kurtaş : 18:20 Bir Mavi Kuş Var Yüreğimde / Charles BUKOWSKİ Ege Çubukçu : 19:31 Korkuyor / William SHAKESPEARE Pelin Olgun : 20:08 Bir Nedeni Yok Yalnızca Öptüm / Küçük İSKENDER (kesit) Gökşen Ateş : 22:41 Bir Delinin Haykırışı / Arseni TARKOVSKY (kesit) Nehir Erdoğan : 24:23 Seni Seviyorum Sen De Beni Sevme / Ozan ÖNEN (kesit)
Desem Ki Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim Senden kopardım çiçeklerin en solmazını Toprakların en bereketlisini sende sürdüm Sende tattım yemişlerin cümlesini Desem ki sen benim için, Hava kadar lazım, Ekmek kadar mübarek, Su gibi aziz bir şeysin; Nimettensin, nimettensin. Desem ki... İnan bana sevgilim inan Evimde şenliksin, bahçemde bahar; Ve soframda en eski şarap. Ben sende yaşıyorum, Sen bende hüküm sürmektesin. Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber. Günlerden sonra bir gün, Şayet sesimi fark edemezsen Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden, Bil ki ölmüşüm. Fakat yine üzülme müsterih ol Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede Hatırla ki mahşer günüdür Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum. Cahit Sıtkı Tarancı
Storytelde ilk dinlediğim kitap sürgündü. Harika bir kitaptı... Şuraya bir Füruğ şiiri bırakıyorum. "Ellerimi bahçeye dikiyoruın yeşereceğim biliyorum, biliyorum, biliyorum ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın arasına yumurtlayacaklar"
Cemal Süreyya / Uzaktan Seviyorum uzaktan seviyorum seni kokunu alamadan, boynuna sarılamadan yüzüne dokunamadan sadece seviyorum öyle uzaktan seviyorum seni elini tutmadan yüreğine dokunmadan gözlerinde dalıp dalıp gitmeden şu üç günlük sevdalara inat serserice değil adam gibi seviyorum öyle uzaktan seviyorum seni yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden en çılgın kahkahalarına ortak olmadan en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan öyle uzaktan seviyorum seni kırmadan dökmeden parçalamadan üzmeden ağlatmadan uzaktan seviyorum öyle uzaktan seviyorum seni; sana söylemek istediğim her kelimeyi dilimde parçalayarak seviyorum damla damla dökülürken kelimelerim masum beyaz bir kağıtta seviyorum
Duygular yeşermiş vatan bağrında Sevgiler filizlenmiş gönül dağında Yedisinden yetmişine her bir çağında Canların katıldığı harmanları özledik. ÜNAL KARAMAN...
Ben bozkırdaki ağaç Sen uzakta akan su Özlemi yüreğimi Senelerdir yakan su Bir sancılı bekleyiş Ki tükenmez bir türlü Ne duam işitilir Ne söylediğim türkü Kavrulmuş dallarımdan Haber etsinler diye Nice kuşlar uçurdum Dönmediler geriye Ya seni bilmediler Ya unuttular beni Kuru değnekler ile Hep bir tuttular beni Sen uzakta akan su Ben bozkırdaki ağaç Duy artık çığlığımı Toprağım sana muhtaç. YILMAZ AYBAR
Oturup çok çok ağladınız Ağlayıp iyi ettiniz Size imreniyorum çünki Çünki ölümsüz gibiyim yalnızlığımda Çünki yalnızlığımda öyle güzelim Üç beş kalem insan gelip geçtiler Benim aradığımı bulup geçtiler Biliyorsunuz bu dünya bana yetmez Biliyorsunuz bütün kapıları omuzladım Kimini açtım kimini açamadım Bütün gemileri dolaştım limanlarda Hepsi rıhtımlara bağlıydılar Bütün adalar vakti yitikti Sabaha karşı oturup ağladınız Çünki siz bulup da yitirdiniz Ben yitirmem bir bulsam Büyük kayaları üst üste korum Ama biliyorsunuz her şey gelip geçicek Süslü kadınlar gibi oymalı arabalarda İki vakit arasında sessiz bir çiçek Bir dökülecek bir açacak Sonunda cılız köprülerin öte başında Bir benim bulamadığım kalacak Sabaha karşı oturup ağladınız Ama mesela şimdi ben Ne aradığımı bilmiyorum. Turgut Uyar
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim. Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim; Yalandır kaygısız olduğum yalan. Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; Hatırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız, Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız. Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış. Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! Her yıl biraz daha benimsediğim. Ne dönüp duruyor havada kuşlar? Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar? Neylersin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak. Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak, Taht misali o musalla taşında. Cahit Sıtkı Tarancı En sevdiğim diyemem ama şu an bu aklıma geldi. En sevdiklerimdendir.
Ya nolur siz her gün video atın. Yani bu kadar güzel bilgiler, bu kadar güzel insanlar, bu kadar güzel eserler. O şiirleri dinlerken öyle heyecanlanıyorum ki💜 çok çok çok güzeldi. Teşekkürler. Emeğinize sağlık
Bu videoyu izlemeden beş dakika önce Jim Morrison hakkında bir yazı okuyordum ve orda kendi için “ben deri ceketli, Rimbaud’yum...” dediğini okudum ve Rimbaund’nun kim olduğuna baktım ve bir iki şiirini okudum. Bunun üstüne TH-cam’a girdim ve senin video yüklediğini görüp hemen atladım ardından sen de ondan söz ettin. Bilmem belki de bir tesadüftü ama olmamasını tercih ederim.
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermedigi için. Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir şey Var Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana Ataol Behramoğlu
Koskocaman bir şehir var önümde. Sessiz, herkes sineye çekmiş kendini Oturduk birkaç ağaçla, onlar da izliyor şehri. Belki de dinliyor şehri, etrafımızdaki neşeli kuşların söylediği şarkıları mesela. Koskocaman bir şehir... Ve içinde küçücük biz. Aslında sevgilim, bu şehri kocaman yapan bizim sevgimiz. Sanır mısın ki biz olmasak nefes alır bu şehir, bu ağaç, bu deniz... Hayır sevgilim; tek anlamı biziz bu şehrin, tek anlamım sensin sevgilim.
Mavi Liman Çok yorgunum, beni bekleme kaptan. Seyir defterini başkası yazsın. Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman. Beni o limana çıkaramazsın... Nazım Hikmet Ran
SEVGİLERDE Sevgileri yarınlara bıraktınız Çekingen, tutuk, saygılı. Bütün yakınlarınız Sizi yanlış tanıdı. Bitmeyen işler yüzünden Siz böyle olsun istemezdiniz Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi Kalbinizi dolduran duygular Kalbinizde kaldı. Siz geniş zamanlar umuyordunuz Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. Yılların telâşlarda bu kadar çabuk Geçeceği aklınıza gelmezdi. Gizli bahçenizde Açan çiçekler vardı, Gecelerde ve yalnız. Vermeye az buldunuz Yahut vakit olmadı - Behçet Necatigil
Ey benim iyimser hallerim, Çabuk aldanışlarım, Alttan alışlarım. Hatayı hep kendimde buluşlarım, Değmeyeceklere kafamı takışlarım Yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım Herkesi insan yerine koyuşlarım Hepinize Elveda.. Artık ben kimsenin, Hiç kimsesi olmayacağım...
Kardır yağan üstümüze geceden, Yağmurlu, karanllık bir düşünceden, Ormanın uğultusuyla birlikte Ve dörtnala, dümdüz bir mavilikte Kar yağıyor üstümüze inceden Sesin nerde kaldı, her günkü sesin, Unutulmuş güzel şarkılar için Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan Rüzgâr gibi tâ eski Anadolu'dan Sesin nerde kaldı? Kar içindesin! Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam! Uyandırmayın beni uyanamam. Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına, Allah aşkına, gök, deniz aşkına Yağsın kar üstümüze buram buram Buğulandıkça yüzü her aynanın Beyaz dokusunda bu saf rüyanın Göğe uzanır -tek, tenha- bir kamış Sırf unutmak için, unutmak ey kış! Büyük yalnızlığını dünyanın.
Turgut Uyar İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar Şu aranıp duran korkak ellerimi tut Bu evleri atla bu evleri de bunları da Göğe bakalım Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım İnecek var deriz otobüs durur ineriz Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda Beni bırak göğe bakalım Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Bana dönesin diye bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat Durma kendini hatırlat.
Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı? Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim? Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim. Bir kere doğurdunsa sonra niçin büyüttün? Kundakta beşikte de bir zahmetim mi vardı? Koynundan niçin attın yavrunu bütün bütün. Bilmiyor muydun ki o yalnızlıktan korkardı? Sütünden tatlı mıdır anne sanki bu hayat? Bana sorsana anne yaşamak bir hüner mi? El aç yalvar gündüze geceye boyun uzat Bu uğurda bir ömür çürütmeye değer mi? Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim Anne istemiyordum ne tacı ne sarayı Anne karnında fazla yaramazlık mı ettim? Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı? . -Cahit Sıtkı Tarancı
Nazım Hikmet RAN / Seni düşünmek Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey... Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum...
SEVGİLERDE Sevgileri yarınlara bıraktınız Çekingen, tutuk, saygılı. Bütün yakınlarınız Sizi yanlış tanıdı. Bitmeyen işler yüzünden (Siz böyle olsun istemezdiniz) Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi Kalbinizi dolduran duygular Kalbinizde kaldı. Siz geniş zamanlar umuyordunuz Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. Yılların telâşlarda bu kadar çabuk Geçeceği aklınıza gelmezdi. Gizli bahçenizde Açan çiçekler vardı, Gecelerde ve yalnız. Vermeye az buldunuz Yahut vaktiniz olmadı. Behçet Necatigil
Neylersin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak. Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak. Taht misali o musalla taşında. Cahit Sıtkı Tarancı - Yaş 35 7/7
Ahmed Arif - Anadolu “Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip… Nerede olursan ol, İçerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne üstüne, Tükür yüzüne celladın, Fırsatçının, fesatçının, hayının… Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile Dayan rüsva etme beni.“
Söyle Köpek gibi,kanlar içinde Dönüp susabilir misin, Kavgadan, aşkdan,umuddan. Hayvanların en güc'lüsü insan, Çünkü korkmasını da bilir, Kavgadan,aşkdan,umuddan Sen bilir misin,bilir misin sen Korkmasını,korkuyu, korktuğunu, Söyleyebilir misin korkmadan. Kavgadan, aşkdan,umuddan Dönüp susabilir misin sen.. Sen, hayvanların en güc'lüsü insan! - Özdemir Asaf
Rahmetli annem "BEDRİ RAHMİ EYÜPOĞLU'NUN ; Karadutum, Çatalkaram çingenem şiirini çok sever ve bana bazen" Karadutum" derdi..🙏 Beni geçmişe ve anılara taşıdınız..🙋♀️⚘
İNSAN'a yazılmış şiirden daha iyi tavsiye edilecek bir şey bulamadım (: “Hoşca bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen." -Şeyh Galib “Ey insanevladı! Kendine saygıyla/hürmetle yaklaş; çünkü sen kâinatta yaratılmışların özü/göz bebeği olan insansın.”
Sessiz Gemi Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden. -Yahya Kemal Beyatlı
'Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim', dedin 'bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet. Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya; -bir ceset gibi- gömülü kalbim. Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede? Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam, kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün, boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.' Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın. Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın, aynı mahallede kocayacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma- Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.
Ölmek, her şey gibi, bir sanattır. Bu konuda yoktur üstüme. Öyle ustaca yaparım ki cehennem gibi gelir. Öyle ustaca yaparım ki gerçekmiş gibi gelir. Bir talebim olduğunu bile söyleyebilirsiniz. Öyle kolay ki bir hücrede bile yapabilirsiniz. Öyle kolay ki yaparsınız ve kımıldamazsınız. -Ariel ve Seçme Şiirler, Sylvia Plath
Nazım Hikmet- Severmişim Meğer Yıl 62 Mart 28 Prag-Berlin treninde pencerenin yanındayım Akşam oluyor Dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer Akşamın inişini yorgun kuşun inişine benzetmeyi sevmedim toprağı severmişim meğer Toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen Ben sürmedim Platonik biricik sevdam da buymuş meğer Meğer ırmağı severmişim Ister böyle kımıldanmadan aksın kıvrıla kıvrıla tepelerin eteğinde Doruklarına şatolar kondurulmuş Avrupa tepelerinin Ister uzasın göz alabildiğine dümdüz Bilirim aynı ırmakta yıkanılmaz bir kere bile Bilirim ırmak yeni ışıklar getirecek sen göremeyeceksin Bilirim ömrümüz beygirinkinden azıcık uzun karganınkinden alabildiğine kısa Bilirim benden önce duyulmuş bu keder Benden sonra da duyulacak Benden önce söylenmiş bunların hepsi bin kere Benden sonra da söylenecek Gökyüzünü severmişim meğer Kapalı olsun açık olsun Borodino savaş alanında Andırey'in sırtüstü seyrettiği gök kubbe Hapiste Türkçeye çevirdim iki cildini Savaşla Barış'ın Kulağıma sesler geliyor Gök kubbeden değil meydan yerinden Gardiyanlar birini dövüyor yine Ağaçları severmişim meğer çırılçıplak kayınlar Moskova dolaylarında Peredelkino'da kışın çıkarlar karşıma alçakgönüllü kibar Kayınlar Rus sayılıyor kavakları Türk saydığımız gibi İzmir'in kavakları Dökülür yaprakları Bize de Çakıcı derler Yar fidan boylum Yakarız konakları Ilgaz ormanlarında yıl 920 bir keten mendil astım bir çam dalına Ucu işlemeli Yolları severmişim meğer Asfaltını da Vera direksiyonda Moskova'dan Kırım'a gidiyoruz Koktebel'e Asıl adı Göktepe ili Bir kapalı kutuda ikimiz Dünya akıyor iki yandan dışarda dilsiz uzak Hiç kimseyle hiçbir zaman böyle yakın olmadım Eşkiyalar çıktı karşıma Bolu'dan inerken Gerede'ye kırmızı yolda ve yaşım on sekiz Yaylıda canımdan gayri alacakları eşyam da yok Ve on sekizimde en değersiz eşyamız canımızdır Bunu bir kere daha yazdımdı çamurlu karanlık sokakta bata çıka Karagöz'e gidiyorum Ramazan gecesi önde körüklü kaat fener Belki böyle bir şey olmadı ... çiçekler geldi aklıma her nedense Gelincikler kaktüsler fulyalar İstanbul'da Kadıköy'de Fulya tarlasında öptüm Marika'yı Ağzı acıbadem kokuyoryaşım on yedi Kolan vurdu yüreğim salıncak buluklara girdi çıktı çiçekleri severmişim meğer üç kırmızı karanfil yolladı bana hapishaneye yoldaşlar 1948 Yıldızları hatırladım Severmişim meğer Gözümün önüne kar yağışı geliyor Ağır ağır dilsiz kuşbaşısı da buram buram tipisi de Meğer kar yağışını severmişim Güneşi severmişim meğer şimdi şu vişne reçeline bulanmış batarken bile Güneş İstanbul'da da kimi kere renkli kartpostallardaki gibi batar Ama onun resmini sen öyle yapmayacaksın Meğer denizi severmişim Hem de nasıl Ama Ayvazofki'nin denizleri bir yana Bulutları severmişim meğer Ister altlarında olayım ister üstlerinde Ister devlere benzesinler ister ak tüylü hayvanlara Ayışığı geliyor aklıma en aygın baygın en yalancısı en küçük burjuvası Severmişim Yağmuru severmişim meğer Ağ gibi de inse üstüme ve damlayıp dağılsa da camlarımda yüreğim Beni olduğum yerde bırakır ağlara dolanık ya da bir damlanın Içinde ve çıkar yolculuğa hartada çizilmemiş bir memlekete gider Yağmuru severmişim meğer Ama neden birdenbire keşfettim bu sevdaları Prag-Berlin treninde Yanında pencerenin Altıncı cıgaramı yaktığımdan mı Bir eski ölümdür benim için Moskova'da kalan birilerini düşündüğümden mi geberesiye Saçları saman sarısı kirpikleri mavi Zifiri karanlıkta gidiyor tren Zifiri karanlığı severmişim meğer Kıvılcımlar uçuşuyor lokomotiften Kıvılcımları severmişim meğer Meğer ne çok şeyi severmişim de altmışında farkına vardım bunun Prag-Berlin treninde yanında pencerenin yeryüzünü dönülmez bir Yolculuğa çıkmışım gibi seyrederek
Heydərbaba, sənin üzün ağ olsun, Dörd bir yanın bulaq olsun, bağ olsun, Bizdən sonra sənin başın sağ olsun, Dünya qəzöv-qədər, ölüm-itimdi, Dünya boyu oğulsuzdu, yetimdi. Heydərbaba, yolum sənnən gəc oldu, Ömrüm keçdi, gələmmədim, gec oldu, Heç bilmədim gözəllərin nec oldu, Bilməz idim döngələr var, dönüm var, İtginlik var, ayrılıq var, ölüm var. Heydərbaba, igid əmək itirməz, Ömür keçər, əfsus bərə bitirməz, Namərd olan .ömrü başa yetirməz, Biz də vallah,unutmarıq sözləri, Görəmməsək, halal edin bizləri. M.H.Şəhriyar
Seyirin basini yazmiyifsiniz.bundan tam 11 sene once Ata unide ezbere soylemistim.Heydar baba yildirimlar caxanda seller sular saxildayif axanda gizlar ona saf baglayif baxxnda selam olsun sovketize eluze menimde bir adim gelsin diluze.
seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben.. Evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım.. Yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını.. Yenilen herkesin boğuntusuydu kaybolduğum uzaklık, yüzün her bulutlandığında.. Nereye gidersem gideyim seni yürüdüm hep.. Sevincini bir barış, bir bayram sabahı gibi taşıdım içimde.. Sesine güvendim, gözlerine en çok yakışan o sürekli yaz ikindisine.. Gökkuşağının altından geçen çocukların şımarıklığıydı, kaküllerini her araladığımda gövdemdeki ürperti.. Ağzımdaki meneviş sendin insanlara şiirler okurken.. Bütün öksüzlerin kederiyle baktım yüzüne, ne zaman geleceği düşündüysem.. Bir haksızlığı haykıran herkese senin soluğunu verdim.. Bütün hapislerin penceresi yaptım seni.. Sonra tuttum kenar mahallelerin yalnızlığını gösterdim, bir özür, bir bağışlanma umuduyla.. Kirpiklerinin ömrüme açtığı yolda yaptım bütün kavgalarımı.. Söze inandım, gövdene ondan çok.. Dönüp dönüp sana geldikçe anladım özgürlüğün aşk olduğunu.. Alışkanlıklara yenilmedim ben, seni bir alışkanlığa dönüştürmek istemedim yalnızca.. Çocuklar dünya karşısında yenik büyüyordu.. Babalarından başka doğru bilmeden yaşlanıyordu erkekler.. Çarşılar evleri çoktan teslim almıştı.. Kızlar şarkısını kimseye söyleyemiyordu.. Sokaklardan esen güneş değil, geri çekilme duygusuydu.. Annelerin sütünde ışık yoktu.. Kaba adamların kalın sesi örtmüştü ülkeyi.. Güzellik, insanların gelecek düşlerinden çoktan çıkmıştı.. Kimsenin ortak türküsü yoktu ve kimse türküsünü bir başına söyleyemiyordu.. Bir yere gitmeden, gelecek birisini bekliyordu herkes.. Koro halinde susuluyordu ve yalnızca yüksek sesle konuşanlara inanır olmuştu insanlar.. İncelik yalnızlığa dönüşe dönüşe bitmişti.. Şiddetin coğrafyasında elbette gökyüzü bir lükstü ve ancak yağmur yağınca anımsanıyordu.. Gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara, ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi.. Seni korumak için karşı durdum tüm bunlara.. Dünyayı senden geçirerek sevdim.. Geri çekilmem yakışmazdı seni sevmeme.. Günlerdir yoksun.. Öfkeni bile özledim.. Nasıl bir uzaklıktan geleceksin bilemiyorum.. Ayrılıktan medet umar oldum.. Kaşlarının işaret ettiği yerde duracağım.. Kararan gümüşler gibi duracağım.. Bir ülkenin acılarına tutunarak özür dileyeceğim.. Işıklı bir korunak arayacağım sesinin kıvrımlarında.. ’Gelmen iyiliktir’ diyeceğim.. Yüreğimden başka yanıtım olmayacak.. Bir sorudan bir soruya vuracağım seni yine.. Dünyanın bütün yağmurları yağacak iki söz arasında.. Ellerimi geçmişe mi geleceğe mi koyacağımı şaşıracağım.. Küller altındaki köz için bir yudum soluk isteyeceğim.. ’Aşk iki kişiliktir’ sözünü düşüneceğim uzun uzun..Kalkıp pencereden hayata bakacağım.. Alnından öptüğüm yerde ülkemsin, ağzından öptüğüm yerde kadınım, diyeceğim.. Bir gülüşünle çıkıp caddeleri dolduracağım.. Ömrümden öteye taşıdığım çocuk.. Ya sen bu ülkede doğmasaydın, ya ben aşkı herkes gibi bilseydim.. Şükrü Erbaş
Üçüncü Şahsın Şiiri Gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu, Ağlardım. Beni sevmiyordun bilirdim Bir sevdiğin vardı duyardım Çöp gibi bir oğlan ipince Hayırsızın biriydi fikrimce Ne vakit karşımda görsem, öldüreceğimden korkardım Felaketim olurdu, ağlardım.. Ne vakit Maçka'dan geçsem limanda hep gemiler olurdu Ağaçlar kuş gibi gülerdi Bir rüzgar aklımı alırdı Sessizce bir cigara yakardın Parmaklarımın ucunu yakardın Kirpiklerini eğerdin, bakardın Üşürdün içim ürperirdi Felaketim olurdu, ağlardım.. Akşamlar bir roman gibi biterdi Jezabel kan içinde yatardı Limandan bir gemi giderdi Sen, kalkıp ona giderdin Benzin mum gibi giderdin Sabaha kadar kalırdın Hayırsızın biriydi fikrimce Güldü mü cenazeye benzerdi Hele seni kollarına aldı mı Felaketim olurdu, ağlardım. *Atilla İlhan
Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi gör- meden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Şükrü Erbaş
Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu. Hani, kurşun sıksan geçmez geceden, Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık... Ve zehir - zıkkım cıgaram. Gene bir cehennem var yastığımda, Gel artık... Büyük Üstad Ahmed Arif 🌹
Yıkık-Ümit Yaşar Oğuzcan Bugün yıkığım biliyor musun? Ezginim, çaresizim, umutsuzum bırakma beni, insanlar kötü Bırakma beni korkuyorum. Bir deli otlar büyüyor içimde Sancılıyım, yorgunum, kederliyim Bu halini sevdim gitme kal Çamurlar çirkefler içindeyim Bir dayak yemiş adamım şimdi Bezginim, kararsızım, yılgınım Al götür beni o kayıp gecelere Yeter ikimize yalnızlığım ..
Ne hesabını veremeyeceğim bir günüm oldu ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim.... Ne hissettiysem onu söyledim, onu yaşadım. Yaşadığım bir tek andan bile pişmanlık duymadım. Asla keşkelerim olmadı. Hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadım. Karşıma bazen gerçek yüzler, bazen sahteler çıktı ama olsun ben yine sadece hislerimle yaşadım. Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim, ya da asla birini severken karşılığını beklemedim. Dostluğuma değer biçmedim, sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim. Sevdiysem sonuna kadar gittim,bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim. Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım. Ama hata insana mahsustur dedim. Affettim, af diledim. Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yine de affettim. Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.Belki de içten içe sinsice güldüler. Ama asıl unuttukları şuydu. Ben aldanmadım. Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar. Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için... Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için... Oysa ben hiç insan kaybetmedim. Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar. Can YÜCEL
Yalnızlık, yaşamda bir an, Hep yeniden başlayan.. Dışından anlaşılmaz. Ya da kocaman bir yalan, Kovdukça kovalayan.. Paylaşılmaz. Bir düşün'de beni sana ayıran Yalnızlık paylaşılmaz Paylaşılsa yalnızlık olmaz. Özdemir Asaf
ORHAN VELİ'NİN İLK AŞKI Nasıl da sessizce yaklaşır, saklanırdım arkasına Belki, belli mi olur, pencereye çıkarsın yüzün yanar Kokun şöyle bir dolanır mahalleyi, herkes anlar ki Uyanmışsın çayı demlemişsin yaşın on beşe dayanmış Okula gitmemişim bu sabah, kravatımı gevşetmiş yeni terleyen bıyıklarımı burma telaşındayım Hani şöyle bir gülsen şehrin bütün meydanları aydınlanacak Nasıl da sessizce yaklaşır, saklanırdım arkasına Üstümde annemin ördüğü kazak, altımda pazar pantolonu Hâlâ hayattaysa sokağınızdaki dut ağacı Benim için öp onu Küçük İskender
Gecenin gizemi çökmüş her yere Sokakta bir kaç serseri kalmış Biri aşk, yol gösteriyor en önde Ama o gece bütün yollar tıkanmış Sade bir ışık görünüyormuş ilerde Alımlı hoş bir kadın balkona çıkmış Derken bütün serseriler aşkın emriyle Mesela gönül o kadını seyre dalmış Sabaha kadar Kadın ağlamış serseriler seyretmiş O gece serseriler bir bir can vermiş Mesela aşk varmış orada duygular Gönül sevda ve isimsiz nice ruhlar O günden sonra O kadını bir daha gören olmamış Nedendir bilinmez Bütün mezarlıklar çiçek açmış
“Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gideceksin Ve uzandın mı sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin.” ☀️ -Ataol Behramoğlu
Kitabe-i Seng-i Mezar Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırdan çektiği kadar; Hatta çirkin yaratıldığından bile O kadar müteessir değildi; Kundurası vurmadığı zamanlarda Anmazdı ama Allah'ın adını, Günahkâr da sayılmazdı. Yazık oldu Süleyman Efendi’ye. Mesele falan değildi öyle, To be or not to be kendisi için; Bir akşam uyudu; Uyanmayıverdi. Aldılar, götürdüler. Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü. Duysalar öldüğünü alacaklılar Haklarını helal ederler elbet. Alacağına gelince... Alacağı yoktu zaten rahmetlinin. Tüfeğini deppoya koydular, Esvabını başkasına verdiler. Artık ne torbasında ekmek kırıntısı, Ne matarasında dudaklarının izi; Öyle bir ruzigar ki, Kendi gitti, İsmi bile kalmadı yadigâr. Yalnız şu beyit kaldı, Kahve ocağında, el yazısıyla: "Ölüm Allah'ın emri, "Ayrılık olmasaydı." Orhan Veli Kanık
“«Mürdüm eriği çiçek açmıştır. - ilkönce zerdali çiçek açar mürdüm en sonra - Sevgilim, çimenin üzerine diz üstü oturalım karşı-be-karşı. Hava lezzetli ve aydınlık - fakat iyice ısınmadı daha - çağlanın kabuğu yemyeşil tüylüdür henüz yumuşacık… Bahtiyarız yaşayabildiğimiz için.”
Mutsuzluktan söz etmek istiyorum Dikey ve yatay mutsuzluktan Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun sevgim acıyor Biz giz dolu bir şey yaşadık onlar da orada yaşadılar Bir dağın çarpıklığını bir sevinç sanarak En başta mutsuzluk elbet Kasaba meyhanesi gibi Kahkahası gün ışığına vurup da ötede beride yansımayan Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi Öbürünün bir kadından aldığı verem Bütün işhanlarının tarihçesi Bütün söz vermelerin tarihçesi sevgim acıyor Yazık sevgime diyor birisi Güzel gözlü bir çocuğun bile O kadar korunmuş bir yazı yoktu Ne denmelidir bilemiyorum sevgim acıyor Gemiler gene gelip gidiyor Dağlar kararıp aydınlanacaklar Ve o kadar Tavrım bir şeyi bulup coşmaktır Sonbahar geldi hüzün Kış geldi kara hüzün Ey en akıllı kişisi gündüzün sevgim acıyor Kimi sevsem Kim beni sevse Eylül toparlandı gitti işte Ekim falan da gider bu gidişle Tarihe gömülen koca koca atlar Tarihe gömülür o kadar -Turgut Uyar
Seçkin bir kimse değilim İsmimin baş harfleri acz tutuyor Bağışlamanı dilerim Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme Hayat bir boş rüyaymış Geçen ibadetler özürlü Eski günahlar dipdiri Seçkin bir kimse değilim İsmimin baş harflerinde kimliğim Bağışlanmamı dilerim Sana zorsa yanmaya razıyım Kolaysa affı esirgeme Hayat boş geçti Geri kalan korkulu Her adımım dolu olsa İşe yaramaz katında Biliyorum Bağışlanmamı diliyorum Abdurrahman Cahit Zarifoğlu Sultan şiiri
Her uvzu girdiba-i havayicle sarsılan bir neslin oğlusun Bunu yad et zaman zaman Asrın unutma barikalar asr-ı feyzidir Her yıldırımda bir gece bir gölge devrilir Bir ufku îtilâ açılır yükselir hayat Yükselmeyen düşer ya terakki ya inhitat ! |Tevfik Fikret - Ferda|
Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür hanım? Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...Yalnızım Ömür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...Sularım toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce taş saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle? Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki...Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı...Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya... Yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. Kurşun aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan. Belirsizlik güzeldir, de örneğin, kesinlik çirkin. Sessizlik sesten -hele de güncel ve kof- her zaman iyidir; düş gücü, iç zenginliği verir insana. Dünyanın usul usul ağaran o puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. Anlık izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü, kalıcı ömürlüdür...Alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi, bizi değişmek çirkinleştirir de. Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. Ürperiyorum. Bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın sokaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım? Şükrü Erbaş
Duyguların resmiyeti, teslimiyetin gururunda gölge Saygın serseri bir nefes çekti sonbaharın en kara bulutundan, Kalktı ayağa, dimdik baktı izanı kara ermişlere, Her ne kadar sevdiyse de yokluğundaki intizamı, Saygındı o, serseriydi, Yalnızdı o, sevilmezdi...
“Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak..."
Nazım hikmet Ran
-Hayat Böyle Zaten-
Bir evin bir köpeği vardı Kıvır kıvırdı,adı Çinçon du öldü. Bir de kedisi vardi Maviş Kayboldu. Evin kızı gelin oldu Küçük bey sınıfı geçti. Daha böyle acı tatlı Neler oldu bir yıl içinde Oldu ya, olanların hepsi böyle Hayat böyle zaten. Orhan Veli Kanık
Dilsizdir benim acılarım
Konuşmazlar kimseyle
Sadece benim canımı acıtırlar
Hemde hiç hak etmediğim halde
Cemal Süreya
Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık.
Ahmed Arif
ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Orhan Veli Kanık
Ölüm güzel şeydir budur perde ardındaki haber
Hiç güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber
Öleceğiz müjdeler olsun müjdeler olsun
Ölümüne öldüren rabbe secdeler olsun.
Ölüm geride kalanlar için kötü birşeydir ölüm aslında güzel şeydir
şimdi bu şiiri yazarken tabi ki ölüm veya aşk gibi bir konuyla alakali olduğunu düşündünuz bence ya da diğer likelayanlar için diyeyim , fakat bilinenin aksine bu siie orhan veli Kanık in siir yazim tarzindan ötürü bir türlü kendini kabul ettiremeyişine yazılmıştır ölümle askla veya herhangi bir Duygu ile ilgisi yok , tamamen çalışma sonuçlarına isyan etmw ile oluşmuştur umarım hepiniz bu notu fark edersiniz , saygılar
yani orhan veli aslında duygularını dizelere istediği gibi aktaramadigina icerlemis ve buna atıf yapıyor
"Bir biz varız güzel öbürleri hep çirkin..Bir de bu terli karanlık... Sonra bir şey daha var muhakkak ama adını bilmiyorum” Turgut Uyar
"Sizin babanız sizi sevdi de noldu" ve son cümle bitirdi beni, soğuk duş etkisi yaptı. Güzel şiirmiş. Şiir kolajı da mükemmeldi. Sanırım zayıf noktam şiir. Divan edebiyatından aşık gevheri'ye, nazımdan necip fazıla okumaya doyamıyorum.
Beğenmediğim çok az şiir var. Onları da farklı zamanlarda okuyunca yine beğeniyorum.
O sırt sırta verdiğiniz hanım "nedir" kanalındaki ilk sunucu hanfini değil mi ya, yeniden görmek güzel geldi.
Uzun zamandır şiir okumamış ,bir şiiri okurken hissetmemiştim teşekkürler sadece yazan herkese. Yorumlardaki çoğu şiiri okudum, hissettim ve yaşadım herkes başka bedende ruh bulmuş birinin şiirlerini kendilerinde hissettikleri için paylaşmış ne yüce ne güzel bir duygu.
Lütfen fazla ara verilmeden videoların devamı gelsin.Emeğinize sağlık...
Bitti yavrum
Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde şu dünyanın ıssızlığı.Tanrı kimsenin başına vermesin böyle bir yalnızlığı...
| Yaşar Kemal
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden…
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…
Ben küfretmek için izliyorum. Güzel oluyo
"Özenle yarına sakladığınız
Bir sarı lira gibi ömrünüz,
Vakti gelip de sandıktan çıkarttığınızda,
Birde bakıyorsunuz ki
Tedavülden kalkmış..."
Can Dündar
Her Şey Sende Gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Can Yücel
şirilerin isimlerini açıklamaya da ekler misin
EDİT : Düşündüm de bunu eğer ben yaparsam aklımda daha iyi kalır, yanlışım varsa söylersiniz.
Şenay Gürler : 11:27 Babasız Kızlar Balosu / Perihan MAĞDEN
Oğuzhan Uğur : 13:58 Şehir / Konstantinos KAVAFİS
Can Bonomo : 14:44 Lili'ciğim / Vladimir MAYAKOVSKİ
Yasemin Mori : 15:38 Kar Yağacak Diyorlar / Fatih AKÇA
Burcu Bakdur : 16:36 Yeniden Doğuş / Furuğ FERRUHZAD
Hakan Kurtaş : 18:20 Bir Mavi Kuş Var Yüreğimde / Charles BUKOWSKİ
Ege Çubukçu : 19:31 Korkuyor / William SHAKESPEARE
Pelin Olgun : 20:08 Bir Nedeni Yok Yalnızca Öptüm / Küçük İSKENDER (kesit)
Gökşen Ateş : 22:41 Bir Delinin Haykırışı / Arseni TARKOVSKY (kesit)
Nehir Erdoğan : 24:23 Seni Seviyorum Sen De Beni Sevme / Ozan ÖNEN (kesit)
19:31 Ege Çubukçu
(24.bolume bu bölümden sonra geçtim ve şiir okudu tam da nasıl bulacağımı bilmiyorken denk geldim :)
@@esrock430 eyvallah bende bi türlü adını aklıma getirememiştim
Andrei değil Arseni Tarkovski'nin şiiri
Ozan önen kısmı aralardan farklı farklı almış :) kitap çok güzel ama tavsiye ederim
çok teşekkürler
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...”
― Ahmed Arif, Hasretinden Prangalar Eskittim
Desem Ki
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını Toprakların en bereketlisini sende sürdüm Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki
sen benim için, Hava kadar lazım, Ekmek kadar mübarek, Su gibi aziz bir şeysin; Nimettensin, nimettensin.
Desem ki... İnan bana sevgilim inan Evimde şenliksin, bahçemde bahar; Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum, Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün, Şayet sesimi fark edemezsen Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden, Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme müsterih ol Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede Hatırla ki mahşer günüdür Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
Cahit Sıtkı Tarancı
Benim söylemek için çırpındığım gecelerde, siz yoktunuz.
-Özdemir Asaf
Storytelde ilk dinlediğim kitap sürgündü. Harika bir kitaptı... Şuraya bir Füruğ şiiri bırakıyorum.
"Ellerimi bahçeye dikiyoruın
yeşereceğim biliyorum, biliyorum, biliyorum
ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın
arasına yumurtlayacaklar"
Cemal Süreyya / Uzaktan Seviyorum
uzaktan seviyorum seni
kokunu alamadan,
boynuna sarılamadan
yüzüne dokunamadan
sadece seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
elini tutmadan
yüreğine dokunmadan
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
şu üç günlük sevdalara inat
serserice değil adam gibi seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan
öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan
dökmeden
parçalamadan
üzmeden
ağlatmadan uzaktan seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi
dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorum
Vurdun, acısı daha geçmedi,
Biliyorum, geçecek.
Ama öyle ağır konuştun ki ardından.
O, gittikçe gerçek.
- Özdemir Asaf
Türk edebiyatının hakkına veren tek program size çok teşekkür ediyorum 🙏
Bazen bu adamın sakinliği sinirimi bozuyor.
Bağır kardeşim bi rahatla ya
Bağırıyo ya zaten duymuyo musun?
Dilara 1 ince
Dilara 1
Felsefeyi O zaten yapıyor.
@@busrabuyukbingol Felsefe,matematik gibi sadece bilenlerin konuşacağı bir bilim dalı değildir.
Şükrü Erbaş'ın şiirini görmemek üzdü bana burasının kattığı okudukça hayran olduğum bir şiirdi.
Bazı videolarınız beni derinden etkiliyor. Donüp dolaşıp o videolara geliyorum. Tesekkurler Babala. Tesekkurler Oğuzhan Uğur. Teşekkürler Aytuğ Akdoğan.
Duygular yeşermiş vatan bağrında
Sevgiler filizlenmiş gönül dağında
Yedisinden yetmişine her bir çağında
Canların katıldığı harmanları özledik. ÜNAL KARAMAN...
Ben bozkırdaki ağaç
Sen uzakta akan su
Özlemi yüreğimi
Senelerdir yakan su
Bir sancılı bekleyiş
Ki tükenmez bir türlü
Ne duam işitilir
Ne söylediğim türkü
Kavrulmuş dallarımdan
Haber etsinler diye
Nice kuşlar uçurdum
Dönmediler geriye
Ya seni bilmediler
Ya unuttular beni
Kuru değnekler ile
Hep bir tuttular beni
Sen uzakta akan su
Ben bozkırdaki ağaç
Duy artık çığlığımı
Toprağım sana muhtaç.
YILMAZ AYBAR
Oturup çok çok ağladınız
Ağlayıp iyi ettiniz
Size imreniyorum çünki
Çünki ölümsüz gibiyim yalnızlığımda
Çünki yalnızlığımda öyle güzelim
Üç beş kalem insan gelip geçtiler
Benim aradığımı bulup geçtiler
Biliyorsunuz bu dünya bana yetmez
Biliyorsunuz bütün kapıları omuzladım
Kimini açtım kimini açamadım
Bütün gemileri dolaştım limanlarda
Hepsi rıhtımlara bağlıydılar
Bütün adalar vakti yitikti
Sabaha karşı oturup ağladınız
Çünki siz bulup da yitirdiniz
Ben yitirmem bir bulsam
Büyük kayaları üst üste korum
Ama biliyorsunuz her şey gelip geçicek
Süslü kadınlar gibi oymalı arabalarda
İki vakit arasında sessiz bir çiçek
Bir dökülecek bir açacak
Sonunda cılız köprülerin öte başında
Bir benim bulamadığım kalacak
Sabaha karşı oturup ağladınız
Ama mesela şimdi ben
Ne aradığımı bilmiyorum.
Turgut Uyar
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
Cahit Sıtkı Tarancı
En sevdiğim diyemem ama şu an bu aklıma geldi. En sevdiklerimdendir.
Ya nolur siz her gün video atın. Yani bu kadar güzel bilgiler, bu kadar güzel insanlar, bu kadar güzel eserler. O şiirleri dinlerken öyle heyecanlanıyorum ki💜 çok çok çok güzeldi. Teşekkürler. Emeğinize sağlık
Sabah, yeni bir dünya gibi geliyorsun;
Öylesine süslü, öylesine sadesin ki..
Sen o kadar güzelsin ki sabah,
O kadar güzelsin ki...
Özdemir Asaf 🌹
Bu videoyu izlemeden beş dakika önce Jim Morrison hakkında bir yazı okuyordum ve orda kendi için “ben deri ceketli, Rimbaud’yum...” dediğini okudum ve Rimbaund’nun kim olduğuna baktım ve bir iki şiirini okudum. Bunun üstüne TH-cam’a girdim ve senin video yüklediğini görüp hemen atladım ardından sen de ondan söz ettin. Bilmem belki de bir tesadüftü ama olmamasını tercih ederim.
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermedigi için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir şey Var
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Ataol Behramoğlu
👍👍👍
Şenay Gürler. Muhteşem, hep muhteşem, hep muhteşem.
Reis senin vidyolarını izleyince canım yanıyo ama hoşumada gidiyor. Belkide eksik bişeyleri tamamladığın içindir...
Koskocaman bir şehir var önümde.
Sessiz, herkes sineye çekmiş kendini
Oturduk birkaç ağaçla, onlar da izliyor şehri.
Belki de dinliyor şehri, etrafımızdaki neşeli kuşların söylediği şarkıları mesela.
Koskocaman bir şehir...
Ve içinde küçücük biz.
Aslında sevgilim, bu şehri kocaman yapan bizim sevgimiz.
Sanır mısın ki biz olmasak nefes alır bu şehir, bu ağaç, bu deniz...
Hayır sevgilim; tek anlamı biziz bu şehrin, tek anlamım sensin sevgilim.
O qədər sevirəm ki Yeraltından notları.bitməsini istəmir insan.Azərbaycandan Salam olsun
En sevdiğim şairin beni en çok düşündüren şiiri.
Sen bana
Sen desen de, demesen de olur.
Ama ben sana sen deyeceğim.
Düşün dur
Özdemir Asaf 🙏
Ilk kez okudum bunu harikaymış gerçekten 🌹🌹
Mavi Liman
Çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
Seyir defterini başkası yazsın.
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
Beni o limana çıkaramazsın...
Nazım Hikmet Ran
SEVGİLERDE
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
Siz böyle olsun istemezdiniz
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı
- Behçet Necatigil
Ey benim iyimser hallerim,
Çabuk aldanışlarım,
Alttan alışlarım.
Hatayı hep kendimde buluşlarım,
Değmeyeceklere kafamı takışlarım
Yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım
Herkesi insan yerine koyuşlarım
Hepinize Elveda..
Artık ben kimsenin,
Hiç kimsesi olmayacağım...
Sagopa kajmerin bir sarkısına benzettim nedense
şiir uğur gökbuluta ait
Zeynep Yastık :D
Nehir Erdoğan, ne kadar zor bir şiiri su gibi okudun, harikasın.
Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanllık bir düşünceden,
Ormanın uğultusuyla birlikte
Ve dörtnala, dümdüz bir mavilikte
Kar yağıyor üstümüze inceden
Sesin nerde kaldı, her günkü sesin,
Unutulmuş güzel şarkılar için
Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan
Rüzgâr gibi tâ eski Anadolu'dan
Sesin nerde kaldı? Kar içindesin!
Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam!
Uyandırmayın beni uyanamam.
Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,
Allah aşkına, gök, deniz aşkına
Yağsın kar üstümüze buram buram
Buğulandıkça yüzü her aynanın
Beyaz dokusunda bu saf rüyanın
Göğe uzanır -tek, tenha- bir kamış
Sırf unutmak için, unutmak ey kış!
Büyük yalnızlığını dünyanın.
Turgut Uyar
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar Şu aranıp duran korkak ellerimi tut Bu evleri atla bu evleri de bunları da Göğe bakalım Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım İnecek var deriz otobüs durur ineriz Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda Beni bırak göğe bakalım Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Bana dönesin diye bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat Durma kendini hatırlat.
Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?
Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim?
Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı
Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim.
Bir kere doğurdunsa sonra niçin büyüttün?
Kundakta beşikte de bir zahmetim mi vardı?
Koynundan niçin attın yavrunu bütün bütün.
Bilmiyor muydun ki o yalnızlıktan korkardı?
Sütünden tatlı mıdır anne sanki bu hayat?
Bana sorsana anne yaşamak bir hüner mi?
El aç yalvar gündüze geceye boyun uzat
Bu uğurda bir ömür çürütmeye değer mi?
Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim
Anne istemiyordum ne tacı ne sarayı
Anne karnında fazla yaramazlık mı ettim?
Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?
.
-Cahit Sıtkı Tarancı
Nazım Hikmet RAN / Seni düşünmek
Seni düşünmek güzel şey,
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum...
Bu kadnın gözleri beni başka bir dünyaya koyuyor...
Senin içine girdiğim zaman
dışımda kalıyorsun.
Senin dışından sana bakınca
içime sığmıyorsun.
- Özdemir Asaf
SEVGİLERDE
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.
Behçet Necatigil
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.
Cahit Sıtkı Tarancı - Yaş 35
7/7
Ahmed Arif - Anadolu
“Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.“
Söyle
Köpek gibi,kanlar içinde
Dönüp susabilir misin,
Kavgadan, aşkdan,umuddan.
Hayvanların en güc'lüsü insan,
Çünkü korkmasını da bilir,
Kavgadan,aşkdan,umuddan
Sen bilir misin,bilir misin sen
Korkmasını,korkuyu, korktuğunu,
Söyleyebilir misin korkmadan.
Kavgadan, aşkdan,umuddan
Dönüp susabilir misin sen..
Sen, hayvanların en güc'lüsü insan!
- Özdemir Asaf
Gözler bir iniş gözler bir çıkış. Gözler mum olsa gözler sönüş. Gözler görmeli mahşerde ter döküşleri gözler görmeli Hüda Rabbimi (Mir'at)
Rahmetli annem "BEDRİ RAHMİ EYÜPOĞLU'NUN ; Karadutum, Çatalkaram çingenem şiirini çok sever ve bana bazen" Karadutum" derdi..🙏 Beni geçmişe ve anılara taşıdınız..🙋♀️⚘
İNSAN'a yazılmış şiirden daha iyi tavsiye edilecek bir şey bulamadım (:
“Hoşca bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen."
-Şeyh Galib
“Ey insanevladı! Kendine saygıyla/hürmetle yaklaş; çünkü sen kâinatta yaratılmışların özü/göz bebeği olan insansın.”
Sessiz Gemi
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
-Yahya Kemal Beyatlı
*Mükemmel bi içerik. Bu yüzden Babala tvyi seviyorum*
Her kesime göre her türlü içerik var
"Bugüne en uzak gün, dün."
-Özdemir Asaf
En acayip gücümüzdür,
kahramanlıktır yaşamak :
Öleceğimizi bilip
öleceğimizi mutlak.
-Nâzım Hikmet
'Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim', dedin
'bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.'
Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma-
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.
3:48
Tolstoy karyola yatağıyken Dostoyevski yer döşeğidir.
Tolstoy florasanken
Dostoyevski lüküstür
Tolstoy kupa kızıyken
Dostoyevski sinek valesidir
@@Aocrt Tolstoy flamingo pandufken
Dostoyevski tuvalet terliğidir
Ölmek, her şey gibi, bir sanattır.
Bu konuda yoktur üstüme.
Öyle ustaca yaparım ki cehennem gibi gelir.
Öyle ustaca yaparım ki gerçekmiş gibi gelir.
Bir talebim olduğunu bile söyleyebilirsiniz.
Öyle kolay ki bir hücrede bile yapabilirsiniz.
Öyle kolay ki yaparsınız ve kımıldamazsınız.
-Ariel ve Seçme Şiirler, Sylvia Plath
Nazım Hikmet- Severmişim Meğer
Yıl 62 Mart 28
Prag-Berlin treninde pencerenin yanındayım
Akşam oluyor
Dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer
Akşamın inişini yorgun kuşun inişine benzetmeyi sevmedim toprağı severmişim meğer
Toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen
Ben sürmedim
Platonik biricik sevdam da buymuş meğer
Meğer ırmağı severmişim
Ister böyle kımıldanmadan aksın kıvrıla kıvrıla tepelerin eteğinde
Doruklarına şatolar kondurulmuş Avrupa tepelerinin
Ister uzasın göz alabildiğine dümdüz
Bilirim aynı ırmakta yıkanılmaz bir kere bile
Bilirim ırmak yeni ışıklar getirecek sen göremeyeceksin
Bilirim ömrümüz beygirinkinden azıcık uzun karganınkinden alabildiğine kısa
Bilirim benden önce duyulmuş bu keder
Benden sonra da duyulacak
Benden önce söylenmiş bunların hepsi bin kere
Benden sonra da söylenecek
Gökyüzünü severmişim meğer
Kapalı olsun açık olsun
Borodino savaş alanında Andırey'in sırtüstü seyrettiği gök kubbe
Hapiste Türkçeye çevirdim iki cildini Savaşla Barış'ın
Kulağıma sesler geliyor
Gök kubbeden değil meydan yerinden
Gardiyanlar birini dövüyor yine
Ağaçları severmişim meğer
çırılçıplak kayınlar Moskova dolaylarında Peredelkino'da kışın
çıkarlar karşıma alçakgönüllü kibar
Kayınlar Rus sayılıyor kavakları Türk saydığımız gibi
İzmir'in kavakları
Dökülür yaprakları
Bize de Çakıcı derler
Yar fidan boylum
Yakarız konakları
Ilgaz ormanlarında yıl 920 bir keten mendil astım bir çam dalına
Ucu işlemeli
Yolları severmişim meğer
Asfaltını da
Vera direksiyonda Moskova'dan Kırım'a gidiyoruz Koktebel'e
Asıl adı Göktepe ili
Bir kapalı kutuda ikimiz
Dünya akıyor iki yandan dışarda dilsiz uzak
Hiç kimseyle hiçbir zaman böyle yakın olmadım
Eşkiyalar çıktı karşıma Bolu'dan inerken Gerede'ye kırmızı yolda ve yaşım on sekiz
Yaylıda canımdan gayri alacakları eşyam da yok
Ve on sekizimde en değersiz eşyamız canımızdır
Bunu bir kere daha yazdımdı
çamurlu karanlık sokakta bata çıka Karagöz'e gidiyorum Ramazan gecesi
önde körüklü kaat fener
Belki böyle bir şey olmadı
...
çiçekler geldi aklıma her nedense
Gelincikler kaktüsler fulyalar
İstanbul'da Kadıköy'de Fulya tarlasında öptüm Marika'yı
Ağzı acıbadem kokuyoryaşım on yedi
Kolan vurdu yüreğim salıncak buluklara girdi çıktı
çiçekleri severmişim meğer
üç kırmızı karanfil yolladı bana hapishaneye yoldaşlar 1948
Yıldızları hatırladım
Severmişim meğer
Gözümün önüne kar yağışı geliyor
Ağır ağır dilsiz kuşbaşısı da buram buram tipisi de
Meğer kar yağışını severmişim
Güneşi severmişim meğer
şimdi şu vişne reçeline bulanmış batarken bile
Güneş İstanbul'da da kimi kere renkli kartpostallardaki gibi batar
Ama onun resmini sen öyle yapmayacaksın
Meğer denizi severmişim
Hem de nasıl
Ama Ayvazofki'nin denizleri bir yana
Bulutları severmişim meğer
Ister altlarında olayım ister üstlerinde
Ister devlere benzesinler ister ak tüylü hayvanlara
Ayışığı geliyor aklıma en aygın baygın en yalancısı en küçük burjuvası
Severmişim
Yağmuru severmişim meğer
Ağ gibi de inse üstüme ve damlayıp dağılsa da camlarımda yüreğim
Beni olduğum yerde bırakır ağlara dolanık ya da bir damlanın
Içinde ve çıkar yolculuğa hartada çizilmemiş bir memlekete gider
Yağmuru severmişim meğer
Ama neden birdenbire keşfettim bu sevdaları Prag-Berlin treninde
Yanında pencerenin
Altıncı cıgaramı yaktığımdan mı
Bir eski ölümdür benim için
Moskova'da kalan birilerini düşündüğümden mi geberesiye
Saçları saman sarısı kirpikleri mavi
Zifiri karanlıkta gidiyor tren
Zifiri karanlığı severmişim meğer
Kıvılcımlar uçuşuyor lokomotiften
Kıvılcımları severmişim meğer
Meğer ne çok şeyi severmişim de altmışında farkına vardım bunun
Prag-Berlin treninde yanında pencerenin yeryüzünü dönülmez bir
Yolculuğa çıkmışım gibi seyrederek
Düzenli olarak ilk bölümünden beri izliyorum ve içlerinden en ama en iyisi buydu .❤
Eminim şimdi de ruhun şiire muhtaç gel bir daha dinle
Abicim senin sakinligin iyi güzelde sen hiçmi ses tonunu yukseltmiyorsun tebrikler büyük başarı valla 👏👏
Yangınlardan Depremlerden
Geliyorum Geliyorum
Dedi Dedi
Adam Kadın
VE
Depremlere Yangınlara
Gitti Gitti
Yıkık Yanık...
Heydərbaba, sənin üzün ağ olsun,
Dörd bir yanın bulaq olsun, bağ olsun,
Bizdən sonra sənin başın sağ olsun,
Dünya qəzöv-qədər, ölüm-itimdi,
Dünya boyu oğulsuzdu, yetimdi.
Heydərbaba, yolum sənnən gəc oldu,
Ömrüm keçdi, gələmmədim, gec oldu,
Heç bilmədim gözəllərin nec oldu,
Bilməz idim döngələr var, dönüm var,
İtginlik var, ayrılıq var, ölüm var.
Heydərbaba, igid əmək itirməz,
Ömür keçər, əfsus bərə bitirməz,
Namərd olan .ömrü başa yetirməz,
Biz də vallah,unutmarıq sözləri,
Görəmməsək, halal edin bizləri.
M.H.Şəhriyar
Seyirin basini yazmiyifsiniz.bundan tam 11 sene once Ata unide ezbere soylemistim.Heydar baba yildirimlar caxanda seller sular saxildayif axanda gizlar ona saf baglayif baxxnda selam olsun sovketize eluze menimde bir adim gelsin diluze.
aytug abi edebiyat dersini de anlatsana cumhuriyet donemi oncelikle cok iyi olur
seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben.. Evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım.. Yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını..
Yenilen herkesin boğuntusuydu kaybolduğum uzaklık, yüzün her bulutlandığında.. Nereye gidersem gideyim seni yürüdüm hep.. Sevincini bir barış, bir bayram sabahı gibi taşıdım içimde.. Sesine güvendim, gözlerine en çok yakışan o sürekli yaz ikindisine.. Gökkuşağının altından geçen çocukların şımarıklığıydı, kaküllerini her araladığımda gövdemdeki ürperti..
Ağzımdaki meneviş sendin insanlara şiirler okurken.. Bütün öksüzlerin kederiyle baktım yüzüne, ne zaman geleceği düşündüysem.. Bir haksızlığı haykıran herkese senin soluğunu verdim.. Bütün hapislerin penceresi yaptım seni.. Sonra tuttum kenar mahallelerin yalnızlığını gösterdim, bir özür, bir bağışlanma umuduyla..
Kirpiklerinin ömrüme açtığı yolda yaptım bütün kavgalarımı.. Söze inandım, gövdene ondan çok.. Dönüp dönüp sana geldikçe anladım özgürlüğün aşk olduğunu.. Alışkanlıklara yenilmedim ben, seni bir alışkanlığa dönüştürmek istemedim yalnızca..
Çocuklar dünya karşısında yenik büyüyordu.. Babalarından başka doğru bilmeden yaşlanıyordu erkekler.. Çarşılar evleri çoktan teslim almıştı.. Kızlar şarkısını kimseye söyleyemiyordu.. Sokaklardan esen güneş değil, geri çekilme duygusuydu.. Annelerin sütünde ışık yoktu..
Kaba adamların kalın sesi örtmüştü ülkeyi.. Güzellik, insanların gelecek düşlerinden çoktan çıkmıştı.. Kimsenin ortak türküsü yoktu ve kimse türküsünü bir başına söyleyemiyordu.. Bir yere gitmeden, gelecek birisini bekliyordu herkes..
Koro halinde susuluyordu ve yalnızca yüksek sesle konuşanlara inanır olmuştu insanlar.. İncelik yalnızlığa dönüşe dönüşe bitmişti.. Şiddetin coğrafyasında elbette gökyüzü bir lükstü ve ancak yağmur yağınca anımsanıyordu..
Gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara, ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi.. Seni korumak için karşı durdum tüm bunlara.. Dünyayı senden geçirerek sevdim.. Geri çekilmem yakışmazdı seni sevmeme..
Günlerdir yoksun.. Öfkeni bile özledim.. Nasıl bir uzaklıktan geleceksin bilemiyorum.. Ayrılıktan medet umar oldum.. Kaşlarının işaret ettiği yerde duracağım.. Kararan gümüşler gibi duracağım.. Bir ülkenin acılarına tutunarak özür dileyeceğim..
Işıklı bir korunak arayacağım sesinin kıvrımlarında.. ’Gelmen iyiliktir’ diyeceğim.. Yüreğimden başka yanıtım olmayacak.. Bir sorudan bir soruya vuracağım seni yine.. Dünyanın bütün yağmurları yağacak iki söz arasında.. Ellerimi geçmişe mi geleceğe mi koyacağımı şaşıracağım..
Küller altındaki köz için bir yudum soluk isteyeceğim.. ’Aşk iki kişiliktir’ sözünü düşüneceğim uzun uzun..Kalkıp pencereden hayata bakacağım.. Alnından öptüğüm yerde ülkemsin, ağzından öptüğüm yerde kadınım, diyeceğim.. Bir gülüşünle çıkıp caddeleri dolduracağım..
Ömrümden öteye taşıdığım çocuk.. Ya sen bu ülkede doğmasaydın, ya ben aşkı herkes gibi bilseydim..
Şükrü Erbaş
Üçüncü Şahsın Şiiri
Gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu,
Ağlardım.
Beni sevmiyordun bilirdim
Bir sevdiğin vardı duyardım
Çöp gibi bir oğlan ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem, öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım..
Ne vakit Maçka'dan geçsem limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Bir rüzgar aklımı alırdı
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin, bakardın
Üşürdün içim ürperirdi
Felaketim olurdu, ağlardım..
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen, kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu, ağlardım.
*Atilla İlhan
Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı
görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek
kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan,
umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi gör-
meden maviyi anlamaya benzemez mi bu?
Şükrü Erbaş
Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
Ve zehir - zıkkım cıgaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık...
Büyük Üstad Ahmed Arif 🌹
Benim söylemek için çırpındığım gecelerde siz yoktunuz
~Özdemir Asaf
Yıkık-Ümit Yaşar Oğuzcan
Bugün yıkığım biliyor musun?
Ezginim, çaresizim, umutsuzum
bırakma beni, insanlar kötü
Bırakma beni korkuyorum.
Bir deli otlar büyüyor içimde
Sancılıyım, yorgunum, kederliyim
Bu halini sevdim gitme kal
Çamurlar çirkefler içindeyim
Bir dayak yemiş adamım şimdi
Bezginim, kararsızım, yılgınım
Al götür beni o kayıp gecelere
Yeter ikimize yalnızlığım
..
Abi neden böyle sakinsin sen ya hiç ayarı bozduğun olmuyomu. Hep böyle efendi ben burda şistim
Eevt hep boyle efendi
Ne hesabını veremeyeceğim bir günüm oldu ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim....
Ne hissettiysem onu söyledim, onu yaşadım.
Yaşadığım bir tek andan bile pişmanlık duymadım.
Asla keşkelerim olmadı.
Hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadım.
Karşıma bazen gerçek yüzler, bazen sahteler çıktı ama olsun ben yine sadece hislerimle yaşadım.
Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim, ya da asla birini severken karşılığını beklemedim.
Dostluğuma değer biçmedim, sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim.
Sevdiysem sonuna kadar gittim,bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim.
Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım.
Ama hata insana mahsustur dedim. Affettim, af diledim.
Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yine de affettim.
Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.Belki de içten içe sinsice güldüler.
Ama asıl unuttukları şuydu. Ben aldanmadım.
Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar.
Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için...
Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için...
Oysa ben hiç insan kaybetmedim.
Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar.
Can YÜCEL
Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan..
Dışından anlaşılmaz.
Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan..
Paylaşılmaz.
Bir düşün'de beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.
Özdemir Asaf
ORHAN VELİ'NİN İLK AŞKI
Nasıl da sessizce yaklaşır, saklanırdım arkasına
Belki, belli mi olur, pencereye çıkarsın yüzün yanar
Kokun şöyle bir dolanır mahalleyi, herkes anlar ki
Uyanmışsın çayı demlemişsin yaşın on beşe dayanmış
Okula gitmemişim bu sabah, kravatımı gevşetmiş
yeni terleyen bıyıklarımı burma telaşındayım
Hani şöyle bir gülsen şehrin bütün meydanları aydınlanacak
Nasıl da sessizce yaklaşır, saklanırdım arkasına
Üstümde annemin ördüğü kazak, altımda pazar pantolonu
Hâlâ hayattaysa sokağınızdaki dut ağacı
Benim için öp onu
Küçük İskender
Öyle büyümüş ki içimizdeki yalnızlık, sevilmeyi beklerken beklemeyi sevmişiz..
Cemal Süreya
Abi demişsin en sevdiğiniz şiiri yazın diye. Valla Nâzım Hikmet adamın kendisi şiir gibi zaten seçemedim... Bütûn şiirleri birbirinden güzel❤️✨
Gecenin gizemi çökmüş her yere
Sokakta bir kaç serseri kalmış
Biri aşk, yol gösteriyor en önde
Ama o gece bütün yollar tıkanmış
Sade bir ışık görünüyormuş ilerde
Alımlı hoş bir kadın balkona çıkmış
Derken bütün serseriler aşkın emriyle
Mesela gönül o kadını seyre dalmış
Sabaha kadar
Kadın ağlamış serseriler seyretmiş
O gece serseriler bir bir can vermiş
Mesela aşk varmış orada duygular
Gönül sevda ve isimsiz nice ruhlar
O günden sonra
O kadını bir daha gören olmamış
Nedendir bilinmez
Bütün mezarlıklar çiçek açmış
Yazarım bi şiir, seni aklıma kazırım
Yazarsam bi şiir, sen sadece bahanesin
Kafiyeye gerek yok
Alır başımı giderim...
“Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gideceksin
Ve uzandın mı sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin.” ☀️
-Ataol Behramoğlu
Sonra her şey geçmedi sonra .hersey geçmez kolayca Herkes kalanıyla yaşar. Kendinden geriye ne bıraktıysa. *HAYDAR ERGÜLEN *
İzlediğim en iyi videodu
"Tolstoy Zeynep Yastıkken, Dostoyevski Sıladır." 😂😂😂
ilaç gibi geldi. şiirler çok çok iyi oldu. Teşekkürler
Bir duruşu olmalı insanın
Bir bakışı
Bir anlayışı
Bir aşkı
Bir davası olmalı
(Cahit Zarifoğlu)
Içimdeki karanlığı ve kasvetimi cilaladım bu bölümlede..
Sabah ezanı okundu teşekkür ederim.
2:14 görsel Saint Petersburg'daki yer alan Dostoyevski Müzesi
Geceler benim gündüzler sizin
Ben gecelerde buluyorum kendimi
🌹🌹🌹
Kitabe-i Seng-i Mezar
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah'ın adını,
Günahkâr da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye.
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duysalar öldüğünü alacaklılar
Haklarını helal ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
Tüfeğini deppoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir ruzigar ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigâr.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısıyla:
"Ölüm Allah'ın emri,
"Ayrılık olmasaydı."
Orhan Veli Kanık
yangınlardan geliyorum dedi adam ve yangınlara gitti yanık
depremlerden geliyorum dedi kadın ve depremlere gitti yıkık
“«Mürdüm eriği
çiçek açmıştır.
- ilkönce zerdali çiçek açar
mürdüm en sonra -
Sevgilim,
çimenin üzerine
diz üstü oturalım
karşı-be-karşı.
Hava lezzetli ve aydınlık
- fakat iyice ısınmadı daha -
çağlanın kabuğu
yemyeşil tüylüdür
henüz yumuşacık…
Bahtiyarız
yaşayabildiğimiz için.”
Mutsuzluktan söz etmek istiyorum Dikey ve yatay mutsuzluktan Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun sevgim acıyor Biz giz dolu bir şey yaşadık onlar da orada yaşadılar Bir dağın çarpıklığını bir sevinç sanarak En başta mutsuzluk elbet Kasaba meyhanesi gibi Kahkahası gün ışığına vurup da ötede beride yansımayan Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi Öbürünün bir kadından aldığı verem Bütün işhanlarının tarihçesi Bütün söz vermelerin tarihçesi sevgim acıyor Yazık sevgime diyor birisi Güzel gözlü bir çocuğun bile O kadar korunmuş bir yazı yoktu Ne denmelidir bilemiyorum sevgim acıyor Gemiler gene gelip gidiyor Dağlar kararıp aydınlanacaklar Ve o kadar Tavrım bir şeyi bulup coşmaktır Sonbahar geldi hüzün Kış geldi kara hüzün Ey en akıllı kişisi gündüzün sevgim acıyor Kimi sevsem Kim beni sevse Eylül toparlandı gitti işte Ekim falan da gider bu gidişle Tarihe gömülen koca koca atlar Tarihe gömülür o kadar
-Turgut Uyar
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim
Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme
Hayat bir boş rüyaymış
Geçen ibadetler özürlü
Eski günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim
Sana zorsa yanmaya razıyım
Kolaysa affı esirgeme
Hayat boş geçti
Geri kalan korkulu
Her adımım dolu olsa
İşe yaramaz katında
Biliyorum
Bağışlanmamı diliyorum
Abdurrahman Cahit Zarifoğlu
Sultan şiiri
Her uvzu girdiba-i havayicle sarsılan bir neslin oğlusun
Bunu yad et zaman zaman
Asrın unutma barikalar asr-ı feyzidir
Her yıldırımda bir gece bir gölge devrilir
Bir ufku îtilâ açılır yükselir hayat
Yükselmeyen düşer ya terakki ya inhitat !
|Tevfik Fikret - Ferda|
Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının
eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla
dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek
ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...Bir ben ki tüm ilişkilerin
perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir
Ömür hanım?
Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni
konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben,
kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...Yalnızım
Ömür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...Sularım
toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce taş
saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem
hangi gözle?
Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki...Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz?
Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden
mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini
bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü
yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı...Kimsenin kimseyi
anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne
işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten
olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor
muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya...
Yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. Kurşun
aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan.
Belirsizlik güzeldir, de örneğin, kesinlik çirkin. Sessizlik
sesten -hele de güncel ve kof- her zaman iyidir; düş gücü,
iç zenginliği verir insana. Dünyanın usul usul ağaran o
puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin
akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. Anlık
izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü,
kalıcı ömürlüdür...Alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi,
bizi değişmek çirkinleştirir de.
Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak
yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. Ürperiyorum. Bir
at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın sokaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. İçimde bir çocuk,
yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş
umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş,
yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım?
Şükrü Erbaş
Duyguların resmiyeti, teslimiyetin gururunda gölge
Saygın serseri bir nefes çekti sonbaharın en kara bulutundan,
Kalktı ayağa, dimdik baktı izanı kara ermişlere,
Her ne kadar sevdiyse de yokluğundaki intizamı,
Saygındı o, serseriydi,
Yalnızdı o, sevilmezdi...