Kemal Doğulu'dan Sevda Türküsev'in "Teşhirci" Sözlerine Sert Eleştiri | Müge ve Gülşen'le 2. Sayfa
ฝัง
- เผยแพร่เมื่อ 4 ต.ค. 2024
- Kemal Doğulu, Sevda Türküsev'in sözlerini eleştirdi.
"Bir kadın olarak bunu söylemesi çok yanlış"
Full Bölümü izlemek için 👉 • Müge ve Gülşen'le 2. S...
Magazinin nabzını magazin duayenleri Müge Dağıstanlı ve Gülşen Yüksel'le tutuyoruz! Müge Dağıstanlı ve Gülşen Yüksel'in sunduğu “Müge ve Gülşen’le 2.Sayfa” programı hafta içi her gün 8.30'da Tv8 ekranlarında.
Müge ve Gülşen'le 2. Sayfa Kanalına Abone Olmak İçin; bit.ly/MugeveG...
Facebook: / 2.sayfa
İnstagram: / 2.sayfaofficial
#Tv8 #2Sayfa #MügeveGülşenle2sayfa - บันเทิง
Siz sevda hanıma kurban olun kültürlü doğruları söylüyor diye ahir zamandayiz doğru ve gerçekleri söyleyenler kabullenmiyor sevda hanımı eleştirerek öne çıkmak istiyorsunuz tabi saçma sapan moda programlarınız piatti değilmi
Ahir zaman fitneleri
Yabancıların ve bizi düşman gözüyle görenlerin tanımlayıp tanıttığı kadınlar, bu vatanın asıl kadını, Anadolu’nun asıl Türk kadını değildir. Öyle kadınlar bizim asıl hayatımızda ve asıl memleketimizde yoktur. Türk kadınını yanlış görüp yanlış anlatanlar, özellikle büyük şehirlerimizde, gelişmiş, medeni zannedilen yerlerde bazı Türk hanımlarının dış görünüşlerine bakarak aldanıyorlar. O kadınların dış görünüşlerini aleyhimizdeki kötü yorumlara uygun bir zemin olarak alıyorlar. Milletin genel hayatına oranla çok sınırlı ve değersiz olan o kadınları, onların dış görünüşlerinden çıkardıkları manayı bütün Türk kadınlığına yayıyorlar. İşte ilk düzeltilecek hata ve ilk ilân edilecek gerçek buradadır. Dış görünüşleriyle düşmanlarımıza ve özellikle içimizdeki kötülere bilerek ve daha fazla bilmeyerek haklı bir yalan sermayesi veren görüntülere, hepiniz biliyorsunuz ve herkes biliyor ki, en fazla memleketimizin en büyük şehri olan, asırlarca devletin başkenti ve hilâfet merkezi bulunan İstanbul’da rastlanılıyor. Saygıdeğer Hanımlar, düşmanlarımızı aldatan bu dış görünüş; özellikle kadınlarımızın şeklinden, giyinme şeklinden ve örtünme biçiminden doğuyor. Gerçekten memleketimizin bazı yerlerinde, en fazla büyük şehirlerinde, giyim şeklimiz, kıyafetimiz bizim olmaktan çıkmıştır. Şehirlerdeki kadınlarımızın giyim ve örtünme biçiminde iki şekil oluşuyor; ya ifrat ya da tefrit görülüyor. Yani; ya ne olduğu bilinemeyen, çok kapalı, çok karanlık bir dış görünüm gösteren bir kıyafet ya da Avrupa’nın çok serbest balolarında bile dış kıyafet olarak giyilemeyecek kadar açık bir giyim. Bunun her ikisi de şeriatın teklifi, dinin emri dışındadır. Bizim dinimiz kadını o aşırılıktan da, bu aşırılıktan da arındırır. O şekiller dinimizin gereği değil, karşıtıdır. Dinimizin önerdiği örtünme hem hayata, hem erdeme uygundur. Kadınlarımız şeriatın teklifi, dinin emri gereğince örtünselerdi ne o kadar kapanacaklar, ne o kadar açılacaklardı. Şeri olan örtünme, kadınlar için zorluk gerektirmeyecek, kadınların sosyal hayatta, ekonomik hayatta, geçinme ve ilim hayatında erkeklerle işbirliği etmesine engel bulunmayacak basit bir şekildedir. Bu basit şekil toplumumuzun ahlâk ve adabına aykırı değildir. Giyim şeklimizi aşırılığa vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler düşünmelidir ki, her milletin kendine göre gelenekleri, kendine has âdetleri, kendine göre milli özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne de kendi milliyeti içinde kalabilir. Bunun sonucu şüphesiz ki zarardır. Örtünmedeki aşırılıktan kurtulmakla bu iki ihtiyacı tatmin etmiş olacağız. Giyim şeklimizde milletin ruhî ihtiyaçlarını karşılamak için, İslâm ve Türk hayatını başlangıçtan bugüne kadar hakkıyla araştırmamız ve etraflıca aydınlatmamız gerekir. Bunu yaparsak görürüz ki, şimdiki giyim şeklimiz ve kıyafetimiz onlardan başkadır, ancak onlardan daha iyidir diyemeyiz. BİZİM KADIN HAYATIMIZDA, KADININ GİYİM ŞEKLİNDE YENİLİK YAPMAK MESELESİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. MİLLETİMİZE BU KONUDA YENİ ŞEYLERİ BELLETTİRMEK ZORUNDA DEĞİLİZ. Belki ancak dinimizde, milliyetimizde, tarihimizde zaten var olan, sevilen âdetlere düzenli akış vermek söz konusu olabilir. Biz başlı başımıza fert olarak her türlü şekilleri uygulayabilir, kendi zevkimize, kendi arzumuza, kendi terbiye ve seviyemize göre istediğimiz kıyafeti seçebiliriz. Ancak bütün milletin kabul edip değerli göreceği şekilleri, bütün milletin hayatında uygulama yeteneği olan kıyafetleri herhalde genel eğilimlerde aramak ve o şekillerin başarısını genel eğilimlere uygunlukta görmek lâzımdır. Bazı milletlerin zevk alemlerini memleketimizde uygulamaya kalkmak doğal olarak hatadır. Bu yol, sosyal hayatımızı, bilime ve fazilete ulaştırmaz.
Bizim kadınlarımız, bazı yerlerde, Avrupa kadınlarını bile imrenmeye götürecek kadar ilerlemişlerdir ve eğer kadınlarımız yalnız bu yönü düşünür ve yalnız şıklıkta, incelikte Avrupa kadınlarını bile geçmeyi amaçlarlarsa kadınlık hayatında, dolayısiyle bütün milletin hayatında varmak istediğimiz mutlu inkılâba ulaşmakta zorlanırız. Örtünme şekli görünümde kolaylıkla, güvenle yürüyebilmek dinin, eski milli geleneklerin, akıl ve mantığın, ahlâk ve faziletin emrettiği doğal ve basit şekli kabul etmektir. İslâm dinimizin tarif ettiği şekilden yararlanmak ve onu hayatımıza uygulamak amaca varmak için yeterlidir.
Şunu ilâve edeyim ki, kadınlık meselesinde görünüşteki şekil ve kıyafet ikinci derecededir. Asıl mücadele alanı, kadınlarımız için şekilde ve kıyafette başarıdan fazla nur ile, irfan ile, gerçek faziletle süslenmek ve donanmaktır.
Atatürk’ün 21 Mart 1923 günü Konya Hilal-i Ahmer (Kızılay) Hanımlar Şubesi'nde yaptığı konuşmadan.
Sevda hanım çok doru söylyor
Gerçekten çok yazık...Sevda hanım o kadar haklı ki,az bile söylemiş.Kesinlikle teşhircilik.
Sevda hanimi elestirebilecek son kisi, hatta hic kisi! Biktik bu teshircicilikten ve bunlari savunan zihniyetten!
Teşhircilik tabiki
Gelen konuklarınızı birbirine kırdırmanız ayıp
Bunlar ayıptan anlar mı sence 😂😂😂
Katılıyorum her gelen konuğu aynen böyle onayliyorlar sonra arkadan onu yuhlatiyorlar
Çok haklı sevda hanım
Sevda hanım ulkece size katılıyoruz . teşhircilik tabikii
Hayır katılmıyoruz.Kimse kimseye karışamaz ben aşşırı bir abartı olmayacak şekilde istersem crop giyerim istersem giymem.Sen diyorsan ki ben meraklıyım.Sen kendin kapalı olabilirsin,insanlara kıyafetleri üzerinden ahkam kesmeyi bıtakın.
Yok hiç katılmıyoruz. Ülkece diyerek genelleme yapamazsın.
Size katlyorum
Ülkece mi hangi köyden yazıyosun😂
ÇOK HAKLI SEVD HANIM❤️❤️❤️❤️
Erkek erkek gibi giyinmeli
Sevda hanim hakli
Hakki konuşan sevda hanim helal olsun ❤❤
Yabancıların ve bizi düşman gözüyle görenlerin tanımlayıp tanıttığı kadınlar, bu vatanın asıl kadını, Anadolu’nun asıl Türk kadını değildir. Öyle kadınlar bizim asıl hayatımızda ve asıl memleketimizde yoktur. Türk kadınını yanlış görüp yanlış anlatanlar, özellikle büyük şehirlerimizde, gelişmiş, medeni zannedilen yerlerde bazı Türk hanımlarının dış görünüşlerine bakarak aldanıyorlar. O kadınların dış görünüşlerini aleyhimizdeki kötü yorumlara uygun bir zemin olarak alıyorlar. Milletin genel hayatına oranla çok sınırlı ve değersiz olan o kadınları, onların dış görünüşlerinden çıkardıkları manayı bütün Türk kadınlığına yayıyorlar. İşte ilk düzeltilecek hata ve ilk ilân edilecek gerçek buradadır. Dış görünüşleriyle düşmanlarımıza ve özellikle içimizdeki kötülere bilerek ve daha fazla bilmeyerek haklı bir yalan sermayesi veren görüntülere, hepiniz biliyorsunuz ve herkes biliyor ki, en fazla memleketimizin en büyük şehri olan, asırlarca devletin başkenti ve hilâfet merkezi bulunan İstanbul’da rastlanılıyor. Saygıdeğer Hanımlar, düşmanlarımızı aldatan bu dış görünüş; özellikle kadınlarımızın şeklinden, giyinme şeklinden ve örtünme biçiminden doğuyor. Onların aldanmalarına neden olan diğer bir nokta da yabancılarla temas edebilecek konumda bulunan kadınlarımızın tavırlarının ve hareketlerinin milli işlerimizin ve hareketlerimizin simgesi olmayıp, belki Avrupa ve hareketlerinin taklitçisi olarak görülmesidir. Gerçekten memleketimizin bazı yerlerinde, en fazla büyük şehirlerinde, giyim şeklimiz, kıyafetimiz bizim olmaktan çıkmıştır. Şehirlerdeki kadınlarımızın giyim ve örtünme biçiminde iki şekil oluşuyor; ya ifrat ya da tefrit görülüyor. Yani; ya ne olduğu bilinemeyen, çok kapalı, çok karanlık bir dış görünüm gösteren bir kıyafet ya da Avrupa’nın çok serbest balolarında bile dış kıyafet olarak giyilemeyecek kadar açık bir giyim. Bunun her ikisi de şeriatın teklifi, dinin emri dışındadır. Bizim dinimiz kadını o aşırılıktan da, bu aşırılıktan da arındırır. O şekiller dinimizin gereği değil, karşıtıdır. Dinimizin önerdiği örtünme hem hayata, hem erdeme uygundur. Kadınlarımız şeriatın teklifi, dinin emri gereğince örtünselerdi ne o kadar kapanacaklar, ne o kadar açılacaklardı. Şeri olan örtünme, kadınlar için zorluk gerektirmeyecek, kadınların sosyal hayatta, ekonomik hayatta, geçinme ve ilim hayatında erkeklerle işbirliği etmesine engel bulunmayacak basit bir şekildedir. Bu basit şekil toplumumuzun ahlâk ve adabına aykırı değildir. Giyim şeklimizi aşırılığa vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler düşünmelidir ki, her milletin kendine göre gelenekleri, kendine has âdetleri, kendine göre milli özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne de kendi milliyeti içinde kalabilir. Bunun sonucu şüphesiz ki zarardır. Giyim şeklimizde milletin ruhî ihtiyaçlarını karşılamak için, İslâm ve Türk hayatını başlangıçtan bugüne kadar hakkıyla araştırmamız ve etraflıca aydınlatmamız gerekir. Bunu yaparsak görürüz ki, şimdiki giyim şeklimiz ve kıyafetimiz onlardan başkadır, ancak onlardan daha iyidir diyemeyiz. BİZİM KADIN HAYATIMIZDA, KADININ GİYİM ŞEKLİNDE YENİLİK YAPMAK MESELESİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. MİLLETİMİZE BU KONUDA YENİ ŞEYLERİ BELLETTİRMEK ZORUNDA DEĞİLİZ. Belki ancak dinimizde, milliyetimizde, tarihimizde zaten var olan, sevilen âdetlere düzenli akış vermek söz konusu olabilir. Biz başlı başımıza fert olarak her türlü şekilleri uygulayabilir, kendi zevkimize, kendi arzumuza, kendi terbiye ve seviyemize göre istediğimiz kıyafeti seçebiliriz. Ancak bütün milletin kabul edip değerli göreceği şekilleri, bütün milletin hayatında uygulama yeteneği olan kıyafetleri herhalde genel eğilimlerde aramak ve o şekillerin başarısını genel eğilimlere uygunlukta görmek lâzımdır. Bazı milletlerin zevk alemlerini memleketimizde uygulamaya kalkmak doğal olarak hatadır. Bu yol, sosyal hayatımızı, bilime ve fazilete ulaştırmaz.
Bizim kadınlarımız, bazı yerlerde, Avrupa kadınlarını bile imrenmeye götürecek kadar ilerlemişlerdir ve eğer kadınlarımız yalnız bu yönü düşünür ve yalnız şıklıkta, incelikte Avrupa kadınlarını bile geçmeyi amaçlarlarsa kadınlık hayatında, dolayısiyle bütün milletin hayatında varmak istediğimiz mutlu inkılâba ulaşmakta zorlanırız. Örtünme şekli görünümde kolaylıkla, güvenle yürüyebilmek dinin, eski milli geleneklerin, akıl ve mantığın, ahlâk ve faziletin emrettiği doğal ve basit şekli kabul etmektir. İslâm dinimizin tarif ettiği şekilden yararlanmak ve onu hayatımıza uygulamak amaca varmak için yeterlidir.
Şunu ilâve edeyim ki, kadınlık meselesinde görünüşteki şekil ve kıyafet ikinci derecededir. Asıl mücadele alanı, kadınlarımız için şekilde ve kıyafette başarıdan fazla nur ile, irfan ile, gerçek faziletle süslenmek ve donanmaktır.
Atatürk’ün 21 Mart 1923 günü Konya Hilal-i Ahmer (Kızılay) Hanımlar Şubesi'nde yaptığı konuşmadan.
Ayyy..bu Kemalin kendinin bir tarzi bile yok,bastan basa sacma.Adam bire bir yabanci taklitcisi.😄😄
Yabancıların ve bizi düşman gözüyle görenlerin tanımlayıp tanıttığı kadınlar, bu vatanın asıl kadını, Anadolu’nun asıl Türk kadını değildir. Öyle kadınlar bizim asıl hayatımızda ve asıl memleketimizde yoktur. O kadınların dış görünüşlerini aleyhimizdeki kötü yorumlara uygun bir zemin olarak alıyorlar. Milletin genel hayatına oranla çok sınırlı ve değersiz olan o kadınları, onların dış görünüşlerinden çıkardıkları manayı bütün Türk kadınlığına yayıyorlar. İşte ilk düzeltilecek hata ve ilk ilân edilecek gerçek buradadır. Dış görünüşleriyle düşmanlarımıza ve özellikle içimizdeki kötülere bilerek ve daha fazla bilmeyerek haklı bir yalan sermayesi veren görüntülere, hepiniz biliyorsunuz ve herkes biliyor ki, en fazla memleketimizin en büyük şehri olan, asırlarca devletin başkenti ve hilâfet merkezi bulunan İstanbul’da rastlanılıyor. Saygıdeğer Hanımlar, düşmanlarımızı aldatan bu dış görünüş; özellikle kadınlarımızın şeklinden, giyinme şeklinden ve örtünme biçiminden doğuyor. Onların aldanmalarına neden olan diğer bir nokta da yabancılarla temas edebilecek konumda bulunan kadınlarımızın tavırlarının ve hareketlerinin milli işlerimizin ve hareketlerimizin simgesi olmayıp, belki Avrupa ve hareketlerinin taklitçisi olarak görülmesidir. Gerçekten memleketimizin bazı yerlerinde, en fazla büyük şehirlerinde, giyim şeklimiz, kıyafetimiz bizim olmaktan çıkmıştır. Şehirlerdeki kadınlarımızın giyim ve örtünme biçiminde iki şekil oluşuyor; ya ifrat ya da tefrit görülüyor. Yani; ya ne olduğu bilinemeyen, çok kapalı, çok karanlık bir dış görünüm gösteren bir kıyafet ya da Avrupa’nın çok serbest balolarında bile dış kıyafet olarak giyilemeyecek kadar açık bir giyim. Bunun her ikisi de şeriatın teklifi, dinin emri dışındadır. Bizim dinimiz kadını o aşırılıktan da, bu aşırılıktan da arındırır. O şekiller dinimizin gereği değil, karşıtıdır. Dinimizin önerdiği örtünme hem hayata, hem erdeme uygundur. Kadınlarımız şeriatın teklifi, dinin emri gereğince örtünselerdi ne o kadar kapanacaklar, ne o kadar açılacaklardı. Şeri olan örtünme, kadınlar için zorluk gerektirmeyecek, kadınların sosyal hayatta, ekonomik hayatta, geçinme ve ilim hayatında erkeklerle işbirliği etmesine engel bulunmayacak basit bir şekildedir. Bu basit şekil toplumumuzun ahlâk ve adabına aykırı değildir. Giyim şeklimizi aşırılığa vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler düşünmelidir ki, her milletin kendine göre gelenekleri, kendine has âdetleri, kendine göre milli özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne de kendi milliyeti içinde kalabilir. Bunun sonucu şüphesiz ki zarardır. Bizim örtünme meselesinde göz önüne alacağımız şey, bir yandan milletin ruhunu, diğer yandan hayatın gereklerini düşünmektir. Örtünmedeki aşırılıktan kurtulmakla bu iki ihtiyacı tatmin etmiş olacağız. Giyim şeklimizde milletin ruhî ihtiyaçlarını karşılamak için, İslâm ve Türk hayatını başlangıçtan bugüne kadar hakkıyla araştırmamız ve etraflıca aydınlatmamız gerekir. Bunu yaparsak görürüz ki, şimdiki giyim şeklimiz ve kıyafetimiz onlardan başkadır, ancak onlardan daha iyidir diyemeyiz. BİZİM KADIN HAYATIMIZDA, KADININ GİYİM ŞEKLİNDE YENİLİK YAPMAK MESELESİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. MİLLETİMİZE BU KONUDA YENİ ŞEYLERİ BELLETTİRMEK ZORUNDA DEĞİLİZ. Belki ancak dinimizde, milliyetimizde, tarihimizde zaten var olan, sevilen âdetlere düzenli akış vermek söz konusu olabilir. Biz başlı başımıza fert olarak her türlü şekilleri uygulayabilir, kendi zevkimize, kendi arzumuza, kendi terbiye ve seviyemize göre istediğimiz kıyafeti seçebiliriz. Ancak bütün milletin kabul edip değerli göreceği şekilleri, bütün milletin hayatında uygulama yeteneği olan kıyafetleri herhalde genel eğilimlerde aramak ve o şekillerin başarısını genel eğilimlere uygunlukta görmek lâzımdır. Bazı milletlerin zevk alemlerini memleketimizde uygulamaya kalkmak doğal olarak hatadır. Bu yol, sosyal hayatımızı, bilime ve fazilete ulaştırmaz.
Bizim kadınlarımız, bazı yerlerde, Avrupa kadınlarını bile imrenmeye götürecek kadar ilerlemişlerdir ve eğer kadınlarımız yalnız bu yönü düşünür ve yalnız şıklıkta, incelikte Avrupa kadınlarını bile geçmeyi amaçlarlarsa kadınlık hayatında, dolayısiyle bütün milletin hayatında varmak istediğimiz mutlu inkılâba ulaşmakta zorlanırız. Örtünme şekli görünümde kolaylıkla, güvenle yürüyebilmek dinin, eski milli geleneklerin, akıl ve mantığın, ahlâk ve faziletin emrettiği doğal ve basit şekli kabul etmektir. İslâm dinimizin tarif ettiği şekilden yararlanmak ve onu hayatımıza uygulamak amaca varmak için yeterlidir.
Şunu ilâve edeyim ki, kadınlık meselesinde görünüşteki şekil ve kıyafet ikinci derecededir. Asıl mücadele alanı, kadınlarımız için şekilde ve kıyafette başarıdan fazla nur ile, irfan ile, gerçek faziletle süslenmek ve donanmaktır.
Atatürk’ün 21 Mart 1923 günü Konya Hilal-i Ahmer (Kızılay) Hanımlar Şubesi'nde yaptığı konuşmadan.
Tabıkı sevda hanım!
Yabancıların ve bizi düşman gözüyle görenlerin tanımlayıp tanıttığı kadınlar, bu vatanın asıl kadını, Anadolu’nun asıl Türk kadını değildir. Öyle kadınlar bizim asıl hayatımızda ve asıl memleketimizde yoktur. Türk kadınını yanlış görüp yanlış anlatanlar, özellikle büyük şehirlerimizde, gelişmiş, medeni zannedilen yerlerde bazı Türk hanımlarının dış görünüşlerine bakarak aldanıyorlar. O kadınların dış görünüşlerini aleyhimizdeki kötü yorumlara uygun bir zemin olarak alıyorlar. Milletin genel hayatına oranla çok sınırlı ve değersiz olan o kadınları, onların dış görünüşlerinden çıkardıkları manayı bütün Türk kadınlığına yayıyorlar. İşte ilk düzeltilecek hata ve ilk ilân edilecek gerçek buradadır. Dış görünüşleriyle düşmanlarımıza ve özellikle içimizdeki kötülere bilerek ve daha fazla bilmeyerek haklı bir yalan sermayesi veren görüntülere, hepiniz biliyorsunuz ve herkes biliyor ki, en fazla memleketimizin en büyük şehri olan, asırlarca devletin başkenti ve hilâfet merkezi bulunan İstanbul’da rastlanılıyor. Saygıdeğer Hanımlar, düşmanlarımızı aldatan bu dış görünüş; özellikle kadınlarımızın şeklinden, giyinme şeklinden ve örtünme biçiminden doğuyor. Onların aldanmalarına neden olan diğer bir nokta da yabancılarla temas edebilecek konumda bulunan kadınlarımızın tavırlarının ve hareketlerinin milli işlerimizin ve hareketlerimizin simgesi olmayıp, belki Avrupa ve hareketlerinin taklitçisi olarak görülmesidir. Gerçekten memleketimizin bazı yerlerinde, en fazla büyük şehirlerinde, giyim şeklimiz, kıyafetimiz bizim olmaktan çıkmıştır. Şehirlerdeki kadınlarımızın giyim ve örtünme biçiminde iki şekil oluşuyor; ya ifrat ya da tefrit görülüyor. Yani; ya ne olduğu bilinemeyen, çok kapalı, çok karanlık bir dış görünüm gösteren bir kıyafet ya da Avrupa’nın çok serbest balolarında bile dış kıyafet olarak giyilemeyecek kadar açık bir giyim. Bunun her ikisi de şeriatın teklifi, dinin emri dışındadır. Bizim dinimiz kadını o aşırılıktan da, bu aşırılıktan da arındırır. O şekiller dinimizin gereği değil, karşıtıdır. Dinimizin önerdiği örtünme hem hayata, hem erdeme uygundur. Kadınlarımız şeriatın teklifi, dinin emri gereğince örtünselerdi ne o kadar kapanacaklar, ne o kadar açılacaklardı. Şeri olan örtünme, kadınlar için zorluk gerektirmeyecek, kadınların sosyal hayatta, ekonomik hayatta, geçinme ve ilim hayatında erkeklerle işbirliği etmesine engel bulunmayacak basit bir şekildedir. Bu basit şekil toplumumuzun ahlâk ve adabına aykırı değildir. Giyim şeklimizi aşırılığa vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler düşünmelidir ki, her milletin kendine göre gelenekleri, kendine has âdetleri, kendine göre milli özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne de kendi milliyeti içinde kalabilir. Bunun sonucu şüphesiz ki zarardır. Bizim örtünme meselesinde göz önüne alacağımız şey, bir yandan milletin ruhunu, diğer yandan hayatın gereklerini düşünmektir. Örtünmedeki aşırılıktan kurtulmakla bu iki ihtiyacı tatmin etmiş olacağız. Giyim şeklimizde milletin ruhî ihtiyaçlarını karşılamak için, İslâm ve Türk hayatını başlangıçtan bugüne kadar hakkıyla araştırmamız ve etraflıca aydınlatmamız gerekir. Bunu yaparsak görürüz ki, şimdiki giyim şeklimiz ve kıyafetimiz onlardan başkadır, ancak onlardan daha iyidir diyemeyiz. BİZİM KADIN HAYATIMIZDA, KADININ GİYİM ŞEKLİNDE YENİLİK YAPMAK MESELESİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. MİLLETİMİZE BU KONUDA YENİ ŞEYLERİ BELLETTİRMEK ZORUNDA DEĞİLİZ. Belki ancak dinimizde, milliyetimizde, tarihimizde zaten var olan, sevilen âdetlere düzenli akış vermek söz konusu olabilir. Biz başlı başımıza fert olarak her türlü şekilleri uygulayabilir, kendi zevkimize, kendi arzumuza, kendi terbiye ve seviyemize göre istediğimiz kıyafeti seçebiliriz. Ancak bütün milletin kabul edip değerli göreceği şekilleri, bütün milletin hayatında uygulama yeteneği olan kıyafetleri herhalde genel eğilimlerde aramak ve o şekillerin başarısını genel eğilimlere uygunlukta görmek lâzımdır. Bazı milletlerin zevk alemlerini memleketimizde uygulamaya kalkmak doğal olarak hatadır. Bu yol, sosyal hayatımızı, bilime ve fazilete ulaştırmaz.
Atatürk’ün 21 Mart 1923 günü Konya Hilal-i Ahmer (Kızılay) Hanımlar Şubesi'nde yaptığı konuşmadan.
Dekolte deyil çıplaklık bu Kemal ne böyle gıcık oluyorum bu adama
bu adam sadece masha! bunun gibileri brak yorum yaptirmayi, tv´nin kapisindan sokmamak lazim
Sevda hanimi tekrar cagirmanizi istiyoruz
SEVDA HANIMIN ARKASINDAYIZZZZZ
Özgürlük diye diye ahlaksızlaştık ne yazikki
Sevda hanimi elestirebilecek son kisi, hatta hic kisi!
Kemal bey show yaparken illa bir yerinizi açmanıza gerek yok üstelik bunun güvensizlikle de bi ilgisi yok tamamen terbiye ile alakası var
Yarın ahirette görürsün sınırın olmadığını
Ay bu adamın tarzını hiç beğenmiyorum
Ben de. çok peşmurde bir halde çıkıyor hep
Kadin haklarindan bahsetmiyormuyuz? Peki kadinlarin kendisini bu sekilde dekolte diyerek sergilemesi?
Evet paşa gönülleri ne isterse onu yapıyorlar. Kimse baskıyla yaptırmadigina göre kadın haklarıyla alakalı bir şey yok.
KEMAL DOGULU COK HAKLI
Bu kadın niye bağırarak konuşuyor ki iletişim uzmanı bir de.😮
Kadınlarla takıla takıla Kemal doğulu da yumuşama olmuş. Ses tonu ,hareketleri, herşey… Erkeğe erkek olmak yakışıyor kadınsılık itici geliyor. Allah sonumuzu hayretsin…
sesli güldüm:)) farketmeyen kalmadi galiba, artik apacik ortaya koyarak ortalarda dolasiyor
Kadınların uztu açıksa altı uzun yırtmaçlı olmalı mini giymisse üst tarafı kapalı olmali
Sevda hanimcigim ❤
Sevda🇹🇷❤️
Bence en iyi stilist ve modacı MUAMMER KETENCİ ! Bunlar boş boş konuşup duruyo ya
"Evet teşirleşir derken onlar da sunum yapıyorlar nerelerini sunsunlar"
açıklamış zaten vatandaş
Bu arkadaşı bu dudakla ciddiye alan varmı?
Sevda hanimin yanındayız
Sevda supersin
Moda mezunuyum ve Kemal yorum yapma.Saç stilistiydin ne ara modacı oldun
Bravo sana kemal 👏
Bana göre de kapanmak teşhirciliktir. İnsanları araplaştırıyor ve islam dinini yayarak yüce Türk dini şamanizme saygısızlık yapıyor.
Kemos kafayı yemiş!😅
Sevda denilen hanim cok itici
Doğruları konuşuyor diyemi size uymaz anlayamassiniz
@@cigdem3977 gerçekten anlam veremiyorum. Hanim efendi size ne mesela benim düşünceden? Ayrıca kime göre doğru? İsteyen istediğini giyer, sevabı da kendine, ayıbı da kendine, günahı da kendine... artık insanların ne giyip ne gitmeyeceğine yediğine-icitiğine, ne yaptığına karışmayın çünkü haddinize değil!!! Bizi asıl çürüten de sizin ve sizin gibi namusu kadının iki bacağının arasında sanıp, açık giyinene terbiyesiz, kapalı giyinene terbiyeli ilan edenlerde.
Aşırı itici 🤮
@@wasjkxw1154 kadın zaten giyinmesin demiyor diyorki bunlara dekolte diyemeyiz bunlar artik anadan uryan geziyor ve bu et parcaları iğrenc duruyor bunuda ben diyorum
Eee ahir zaman doğrulari konuşan itici bulacaklar çok normal
Sevda hanım az bile söylemiş
Kemal doğulu ❤️❤️❤️
Sana ne be kadin sen kimsin ki onu bunu elestiriyorsun insanlar ozgur baskasinin giyimine osuna busuna kim karisabilir
Sevda hanım çok cinsiyetçi zaten. Katıldığı bölümleri izlemekte zorlanıyorum.
sevda hanim bakmayin siz o dantelliye😘
Bir sevda hanıma bakın birde kemal bey mi hanım mi desem bilemedim bide buna bakın kim seni ciddiye alsın ya alanlarıda seni buralara getirende anlamıyorum, moda ne ya tutturmuşsun moda diye koştur koştur ömür boyu arkasına önüne yetisemediginiz Bisey. Sen erkek olabilirmisin Bi bak aynaya oturman konuşman Bi erkeğe benziyormuş? 😮
Herkes heteroseksüel olmak zorunda değil, hazmet.
Sanane Seda
Hadi ordan 😠
bu kadından nefret ediyorum Allah aşkına çıkarmayın
O küpe ne oyle
Sen katllma zaten
Herkesbenimgibiolacak demek istiyo klzlar agzlna sagllk
kemal 🌈 ?
Evet bu sevda kadınlara çok yanlış cümleler kulanıyor kiona buna laf söyleyerek ünlü olma peşinde
Doğru demiş Kemal
Sevda hanım sana helal olsun çok güzel şeyler söylemek ne kadar güzel
bu sevda denen kadın olmayan iletişimiyle nasıl iletişimci olabiliyor ya 😅😅 kadın daha bağırmadan konuşamıyor 😂
HAKIKATI KONUSUYOR SEVDA ABLA ALLAH ASKINA SONUMUZ NOLUCK
@@2g4dxgj bağırmadan konuşsa da bi dinleyebilsek kardeş ne diyormuş anlarız o zaman 😅
Biz gayet iyi anlıyoruz siz de bı problem olabilir mi
@@meryemberra561 tamam bacım anlamaya devam et
Cahil muhafazakar kesime oynayıp alkış topluyor. Anlamamaniz bir şey kaubettirmiyor.
Ya siz kime göre neye göre insanları yargılıyorsunuz herkes istediğini giyebilir.
teshırcılık yapmak mıı dogru olann
Yıkılsin kümesler, yaşasın tavukların özgürlüğü diyen bir tilki daha. Yemezler
Yabancıların ve bizi düşman gözüyle görenlerin tanımlayıp tanıttığı kadınlar, bu vatanın asıl kadını, Anadolu’nun asıl Türk kadını değildir. Öyle kadınlar bizim asıl hayatımızda ve asıl memleketimizde yoktur. Türk kadınını yanlış görüp yanlış anlatanlar, özellikle büyük şehirlerimizde, gelişmiş, medeni zannedilen yerlerde bazı Türk hanımlarının dış görünüşlerine bakarak aldanıyorlar. O kadınların dış görünüşlerini aleyhimizdeki kötü yorumlara uygun bir zemin olarak alıyorlar. Milletin genel hayatına oranla çok sınırlı ve değersiz olan o kadınları, onların dış görünüşlerinden çıkardıkları manayı bütün Türk kadınlığına yayıyorlar. İşte ilk düzeltilecek hata ve ilk ilân edilecek gerçek buradadır. Dış görünüşleriyle düşmanlarımıza ve özellikle içimizdeki kötülere bilerek ve daha fazla bilmeyerek haklı bir yalan sermayesi veren görüntülere, hepiniz biliyorsunuz ve herkes biliyor ki, en fazla memleketimizin en büyük şehri olan, asırlarca devletin başkenti ve hilâfet merkezi bulunan İstanbul’da rastlanılıyor. Saygıdeğer Hanımlar, düşmanlarımızı aldatan bu dış görünüş; özellikle kadınlarımızın şeklinden, giyinme şeklinden ve örtünme biçiminden doğuyor. Onların aldanmalarına neden olan diğer bir nokta da yabancılarla temas edebilecek konumda bulunan kadınlarımızın tavırlarının ve hareketlerinin milli işlerimizin ve hareketlerimizin simgesi olmayıp, belki Avrupa ve hareketlerinin taklitçisi olarak görülmesidir. Gerçekten memleketimizin bazı yerlerinde, en fazla büyük şehirlerinde, giyim şeklimiz, kıyafetimiz bizim olmaktan çıkmıştır. Şehirlerdeki kadınlarımızın giyim ve örtünme biçiminde iki şekil oluşuyor; ya ifrat ya da tefrit görülüyor. Yani; ya ne olduğu bilinemeyen, çok kapalı, çok karanlık bir dış görünüm gösteren bir kıyafet ya da Avrupa’nın çok serbest balolarında bile dış kıyafet olarak giyilemeyecek kadar açık bir giyim. O şekiller dinimizin gereği değil, karşıtıdır. Dinimizin önerdiği örtünme hem hayata, hem erdeme uygundur. Kadınlarımız şeriatın teklifi, dinin emri gereğince örtünselerdi ne o kadar kapanacaklar, ne o kadar açılacaklardı. Şeri olan örtünme, kadınlar için zorluk gerektirmeyecek, kadınların sosyal hayatta, ekonomik hayatta, geçinme ve ilim hayatında erkeklerle işbirliği etmesine engel bulunmayacak basit bir şekildedir. Bu basit şekil toplumumuzun ahlâk ve adabına aykırı değildir. Giyim şeklimizi aşırılığa vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler düşünmelidir ki, her milletin kendine göre gelenekleri, kendine has âdetleri, kendine göre milli özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne de kendi milliyeti içinde kalabilir. Bunun sonucu şüphesiz ki zarardır. Örtünmedeki aşırılıktan kurtulmakla bu iki ihtiyacı tatmin etmiş olacağız. Giyim şeklimizde milletin ruhî ihtiyaçlarını karşılamak için, İslâm ve Türk hayatını başlangıçtan bugüne kadar hakkıyla araştırmamız ve etraflıca aydınlatmamız gerekir. Bunu yaparsak görürüz ki, şimdiki giyim şeklimiz ve kıyafetimiz onlardan başkadır, ancak onlardan daha iyidir diyemeyiz. BİZİM KADIN HAYATIMIZDA, KADININ GİYİM ŞEKLİNDE YENİLİK YAPMAK MESELESİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. MİLLETİMİZE BU KONUDA YENİ ŞEYLERİ BELLETTİRMEK ZORUNDA DEĞİLİZ. Belki ancak dinimizde, milliyetimizde, tarihimizde zaten var olan, sevilen âdetlere düzenli akış vermek söz konusu olabilir. Biz başlı başımıza fert olarak her türlü şekilleri uygulayabilir, kendi zevkimize, kendi arzumuza, kendi terbiye ve seviyemize göre istediğimiz kıyafeti seçebiliriz. Ancak bütün milletin kabul edip değerli göreceği şekilleri, bütün milletin hayatında uygulama yeteneği olan kıyafetleri herhalde genel eğilimlerde aramak ve o şekillerin başarısını genel eğilimlere uygunlukta görmek lâzımdır. Bazı milletlerin zevk alemlerini memleketimizde uygulamaya kalkmak doğal olarak hatadır. Bu yol, sosyal hayatımızı, bilime ve fazilete ulaştırmaz.
Bizim kadınlarımız, bazı yerlerde, Avrupa kadınlarını bile imrenmeye götürecek kadar ilerlemişlerdir ve eğer kadınlarımız yalnız bu yönü düşünür ve yalnız şıklıkta, incelikte Avrupa kadınlarını bile geçmeyi amaçlarlarsa kadınlık hayatında, dolayısiyle bütün milletin hayatında varmak istediğimiz mutlu inkılâba ulaşmakta zorlanırız. Örtünme şekli görünümde kolaylıkla, güvenle yürüyebilmek dinin, eski milli geleneklerin, akıl ve mantığın, ahlâk ve faziletin emrettiği doğal ve basit şekli kabul etmektir. İslâm dinimizin tarif ettiği şekilden yararlanmak ve onu hayatımıza uygulamak amaca varmak için yeterlidir.
Şunu ilâve edeyim ki, kadınlık meselesinde görünüşteki şekil ve kıyafet ikinci derecededir. Asıl mücadele alanı, kadınlarımız için şekilde ve kıyafette başarıdan fazla nur ile, irfan ile, gerçek faziletle süslenmek ve donanmaktır.
Atatürk’ün 21 Mart 1923 günü Konya Hilal-i Ahmer (Kızılay) Hanımlar Şubesi'nde yaptığı konuşmadan.
@@2g4dxgj senin doğrularına göre olaya öyle bakıyorsun .
Ya giysin ama mesela geçen yürüyen merdivende önümdeki kız çok kısa bi etek giymişti ve altında iç çamaşır yoktu kızın ciddi anlamda şeyini gördüm ya öyle görmek için çabada sarf etmedim inan ki ve midem bulandı oralarinida görmek zorunda değiliz yani.
Kemal beyi seviyorum enerjisi güzel bence tarzı da Avrupa standartlarında
şimdi dekolte var dekolte var her açık giyinen teşhirci değil bunun ayrımını yapmak için moda bilgisine sahip olmak gerekiyor. Modadan anlamayan insanlar genelde her açık giyinen teşhir gibi gelir tabi aradaki farkı görecek göz lazım.
Yabancıların ve bizi düşman gözüyle görenlerin tanımlayıp tanıttığı kadınlar, bu vatanın asıl kadını, Anadolu’nun asıl Türk kadını değildir. Öyle kadınlar bizim asıl hayatımızda ve asıl memleketimizde yoktur. Türk kadınını yanlış görüp yanlış anlatanlar, özellikle büyük şehirlerimizde, gelişmiş, medeni zannedilen yerlerde bazı Türk hanımlarının dış görünüşlerine bakarak aldanıyorlar. Milletin genel hayatına oranla çok sınırlı ve değersiz olan o kadınları, onların dış görünüşlerinden çıkardıkları manayı bütün Türk kadınlığına yayıyorlar. İşte ilk düzeltilecek hata ve ilk ilân edilecek gerçek buradadır. Dış görünüşleriyle düşmanlarımıza ve özellikle içimizdeki kötülere bilerek ve daha fazla bilmeyerek haklı bir yalan sermayesi veren görüntülere, hepiniz biliyorsunuz ve herkes biliyor ki, en fazla memleketimizin en büyük şehri olan, asırlarca devletin başkenti ve hilâfet merkezi bulunan İstanbul’da rastlanılıyor. Saygıdeğer Hanımlar, düşmanlarımızı aldatan bu dış görünüş; özellikle kadınlarımızın şeklinden, giyinme şeklinden ve örtünme biçiminden doğuyor. Onların aldanmalarına neden olan diğer bir nokta da yabancılarla temas edebilecek konumda bulunan kadınlarımızın tavırlarının ve hareketlerinin milli işlerimizin ve hareketlerimizin simgesi olmayıp, belki Avrupa ve hareketlerinin taklitçisi olarak görülmesidir. Gerçekten memleketimizin bazı yerlerinde, en fazla büyük şehirlerinde, giyim şeklimiz, kıyafetimiz bizim olmaktan çıkmıştır. Şehirlerdeki kadınlarımızın giyim ve örtünme biçiminde iki şekil oluşuyor; ya ifrat ya da tefrit görülüyor. Yani; ya ne olduğu bilinemeyen, çok kapalı, çok karanlık bir dış görünüm gösteren bir kıyafet ya da Avrupa’nın çok serbest balolarında bile dış kıyafet olarak giyilemeyecek kadar açık bir giyim. Bunun her ikisi de şeriatın teklifi, dinin emri dışındadır. Bizim dinimiz kadını o aşırılıktan da, bu aşırılıktan da arındırır. O şekiller dinimizin gereği değil, karşıtıdır. Dinimizin önerdiği örtünme hem hayata, hem erdeme uygundur. Kadınlarımız şeriatın teklifi, dinin emri gereğince örtünselerdi ne o kadar kapanacaklar, ne o kadar açılacaklardı. Bu basit şekil toplumumuzun ahlâk ve adabına aykırı değildir. Giyim şeklimizi aşırılığa vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler düşünmelidir ki, her milletin kendine göre gelenekleri, kendine has âdetleri, kendine göre milli özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne de kendi milliyeti içinde kalabilir. Bunun sonucu şüphesiz ki zarardır. Bizim örtünme meselesinde göz önüne alacağımız şey, bir yandan milletin ruhunu, diğer yandan hayatın gereklerini düşünmektir. Örtünmedeki aşırılıktan kurtulmakla bu iki ihtiyacı tatmin etmiş olacağız. Giyim şeklimizde milletin ruhî ihtiyaçlarını karşılamak için, İslâm ve Türk hayatını başlangıçtan bugüne kadar hakkıyla araştırmamız ve etraflıca aydınlatmamız gerekir. Bunu yaparsak görürüz ki, şimdiki giyim şeklimiz ve kıyafetimiz onlardan başkadır, ancak onlardan daha iyidir diyemeyiz. BİZİM KADIN HAYATIMIZDA, KADININ GİYİM ŞEKLİNDE YENİLİK YAPMAK MESELESİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. MİLLETİMİZE BU KONUDA YENİ ŞEYLERİ BELLETTİRMEK ZORUNDA DEĞİLİZ. Belki ancak dinimizde, milliyetimizde, tarihimizde zaten var olan, sevilen âdetlere düzenli akış vermek söz konusu olabilir. Biz başlı başımıza fert olarak her türlü şekilleri uygulayabilir, kendi zevkimize, kendi arzumuza, kendi terbiye ve seviyemize göre istediğimiz kıyafeti seçebiliriz. Ancak bütün milletin kabul edip değerli göreceği şekilleri, bütün milletin hayatında uygulama yeteneği olan kıyafetleri herhalde genel eğilimlerde aramak ve o şekillerin başarısını genel eğilimlere uygunlukta görmek lâzımdır. Bazı milletlerin zevk alemlerini memleketimizde uygulamaya kalkmak doğal olarak hatadır. Bu yol, sosyal hayatımızı, bilime ve fazilete ulaştırmaz.
Bizim kadınlarımız, bazı yerlerde, Avrupa kadınlarını bile imrenmeye götürecek kadar ilerlemişlerdir ve eğer kadınlarımız yalnız bu yönü düşünür ve yalnız şıklıkta, incelikte Avrupa kadınlarını bile geçmeyi amaçlarlarsa kadınlık hayatında, dolayısiyle bütün milletin hayatında varmak istediğimiz mutlu inkılâba ulaşmakta zorlanırız. Örtünme şekli görünümde kolaylıkla, güvenle yürüyebilmek dinin, eski milli geleneklerin, akıl ve mantığın, ahlâk ve faziletin emrettiği doğal ve basit şekli kabul etmektir. İslâm dinimizin tarif ettiği şekilden yararlanmak ve onu hayatımıza uygulamak amaca varmak için yeterlidir.
Şunu ilâve edeyim ki, kadınlık meselesinde görünüşteki şekil ve kıyafet ikinci derecededir. Asıl mücadele alanı, kadınlarımız için şekilde ve kıyafette başarıdan fazla nur ile, irfan ile, gerçek faziletle süslenmek ve donanmaktır.
Atatürk’ün 21 Mart 1923 günü Konya Hilal-i Ahmer (Kızılay) Hanımlar Şubesi'nde yaptığı konuşmadan.