Âmine Hâtun Muhammed ânesi Ol sadeften doğdu ol dürdânesi Çünki Abdullah'tan oldu hâmile Vakt erişti hefte-vü eyyâm ile Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn Çok alâmetler belirdi gelmeden Ol Rabî'ul-evvel ayın-nicesi On ikinci gice isneyn gîcesi Ol gece kim doğdu ol hayr-ul beşer Ânesi anda neler gördü neler Dedi gördüm ol habîbin ânesi Bir acep nûr kim güneş pervânesi Berk urup çıktı evimden nâgehân Göklere dek nur ile doldu cihân Gökler açıldı ve feth oldu zulem Üç melek gördüm elinde üç alem Biri meşrik biri mağribde anın Biri damında dikildi Kâbe'nin Bildim anlardan kim ol halkın yeği Kim yakîn oldu cihana gelmeyi İndiler gökten melekler, saf saf Kâbe gibi kıldılar beytim tavaf Geldi hûriler bölük bölük buğur Yüzleri nurundan evim doldu nur Hem heva üzre döşendi bir döşek Adı Sündüs döşeyen anı melek, Çevre yanıma gelip oturdular Mustafa'yı birbirine muştular Dediler oğlun gibi hiçbir oğul Yaradılalı cihan gelmiş değil Bu senin oğlun gibi Kadr-i Cemil Bir anaya vermemiştir ol-Celil Bu gelen ilm-i ledün Sultanıdır Bu gelen tevhid-ü irfan kânıdır Bu gelen aşkına devreyler felek Yüzüne muştaktır ins-ü melek Bu gece şadân olur erbâb-ı dil Bu geceye can verir eshâb-ı dil Rahmeten lil âlemindir Mustafa Hem şefial Müznibindir Mustafa Vasfını bu resme tertib ettiler Ol mübarek nura terğib ettiler Amine ider çün vakit oldu tamam Kim vücuda gele ol hayr-ul enam Susadım gayet hararetten kati Sundular bir cam dolusu şerbeti Şerbeti sundukta bana huriler Bunu sana verdi Allah dediler Kardan ak idi ve hem soğuk idi Lezzeti dahi şekerde yok idi İçtim anı oldu cismim nura gark İdemezdim kendimi nurdan fark Geldi bir ak kuş kanadıyle revan Arkamı sığadı kuvvetle heman Doğdu ol saatte ol Sultan-ı Din Nura gark oldu semavat-u zemin Sallu aleyhi ve sellimü teslime Hatta tenalü cenneten ve naima
Türkçenin en lirik şiirlerinden Vesiletü'n-Necat'ın Veladet Bahri'nin günümüz Türkçesine çevirisi. (Süleyman Çelebi, 1351-1422, içinde kasideler ve gazeller de bulunan mesnevi türündeki eserine bu adı vermesine rağmen halk arasında Mevlid-i Şerif diye bilinir.) Çeviren: Erdinç Babacan Mefhar-i Mevcudât, Hazret-i Fahr-i Âlem Muhammed Mustafâ râ Salevât (Âlemin ve yaratılmışların övülmüşü ve övüncü Hz. Muhammed Mustafa’ya salavat olsun.) Âmine hatun Muhammed anesi Ol sadefden doğdu ol dür danesi (O inci tanesi Muhammed(sav) o sedef gibi pak ve güzel kadın Âmine Hatun’dan dünyaya geldi.) Çünki Abdullahdan oldu hamile Vakt erişti hefte vü eyyam ile (Abdullah’tan hamile kaldıktan sonra haftalar günler geçti ve doğum vakti erişti.) Hem Muhammed gelmesi oldu yakin Çok alâmetler belürdi gelmedin
(Doğum yaklaştıkça o gelmeden birçok belirtiler, alametler görülmeye başladı.) Ol Rebîû’l-evvel ayı nicesi On ikinci gice isneyn gicesi
(Rebiülevvel ayının ortalarına doğru, On İkinci Pazartesi gecesiydi.) Ol gice kim doğdı ol hayrü’l-beşer Anesi anda neler gördü neler
(İnsanların en hayırlısı o gece doğarken, annesi neler, ne fevkalade şeyler gördü.) Dedi gördüm ol habîbin anesi Bir acep nur kim, güneş pervanesi
(O sevgili bebeğin annesi, "Bir ışık gördüm ki güneş onun etrafında dönüyordu," dedi.) Berk urup çıkdı evimden nâgehan Göklere dek nur ile doldu cihan
(O ışık, şimşek gibi çakarak evimden yükselip dışarıya çıktı. Göklere kadar her yer ışıkla, nur ile doldu.) Gökler açıldı ve feth oldu zulem Üç melek gördüm elinde üç alem
(Gökler açıldı ve karanlıklar yok oldu. Elinde bayrakları olan üç melek gördüm.) Biri meşrik, biri mağribde anın Biri damında dikildi Kâ'benin
(Meleklerden biri doğuda, diğeri batıda, diğeri de Kâbe’nin damında dikiliyordu.) Bildim anlardan kim ol halkın yeği Kim yakin oldu cihana gelmeği
(Meleklerin hallerinden, gelişlerinden anladım ki, o halkın en üstününün dünyaya gelmesi yakınlaştı.) İndiler gökden melekler sâf sâf Kâ'be gibi kıldılar evim tavaf
(Gökten bölük bölük, sıra sıra melekler indiler. Kâbe'yi tavaf eder gibi evimi tavaf ettiler. Etrafında döndüler.)
Kâ'be savt etdi o demde nâgehan Dedi doğdu bu gice şems-i cihan
(Kâbe ansızın dile gelerek, bu gece cihanın güneşi doğdu diye seslendi.) Geldi hûriler bölük bölük buğur Yüzleri nurundan evim doldu nur
(Bundan sonra huriler kısım kısım geldiler. Hurilerin yüzlerinin nurundan evim, odam aydınlandı.) Hem hava üzre döşendi bir döşek Adı sündüs, döşeyen anı melek
(Melek sündüs adlı bir döşeği havaya serdi, döşedi.) Çün göründü bana bu işler ayan Hayret içre kalmış idim ben heman
(Apaçık bir şekilde gördüğüm bu işler karşısında hayretler içinde kalmıştım.) Yarılıp divar çıkdı nâgehan Geldi üç hûri bana oldu ayan
(Odamın duvarının ansızın yarıldığını ve içeriye üç hurinin geldiğini gördüm.) Bazılar derler ki ol üç dilberin Asiye’ydi biri ol meh peykerin
(Bazıları derler ki o üç dilberden biri, ay gibi parlak yüzlü Asiye’ydi. -Firavunun karısı Hz. Asiye.) Biri Meryem hatun idi aşikar Birisi hem hûrilerden bir nigar
(Birisinin Meryem Hatun olduğu apaçık belliydi. Diğeri de hurilerden, güzel bir huri idi.) Geldiler lutf ile ol üç mehcebin Verdiler bana selâm ol dem hemin
(O ay yüzlü üç misafirim lütfedip geldiler ve bana hemen selam verdiler.) Çevre yanıma gelip oturdular Mustafa'yı birbirine muştular
(Etrafıma gelip oturdular ve Mustafa'yı birbirlerine müjdelediler.) Dediler oğlun gibi hiç bir oğul Yaradılalı cihan gelmiş değil
(Dediler ki, cihan yaratılalı beri bu çocuk gibi hiçbir çocuk dünyaya gelmiş değildir.) Bu senin oğlun gibi kadr-i cemil Bir anaya vermemiştir ol Celil
(Bu senin oğlun gibi güzel, değerli ve itibarlı bir çocuğu. O büyük, Ulu Allah'ım hiçbir anneye vermemiştir.) Ulu devlet buldun ey dildar sen Doğiserdir senden ol hûlk-ı hasen
(Ey sevgili hanım, sen çok büyük, ulu bir devlet buldun. Senden "dünyaya iyi ahlak ve güzellikleri getirecek" evlat doğmaktadır.) Bu gelen “ilm-i ledün” sultanıdır Bu gelen tevhîd ü irfan kânıdır
(Bu doğan çocuk, Allah'ın izni ile gizli olan şeyleri açarak gösteren, Allah'ın sırlarını öğretebilenlerin sultanıdır. Bu çocuk ilim sahiplerini tevhid akidesine götürenlerin esas kaynağıdır. İrfan cevheri ile tevhidi öğretecektir.) Bu gelen aşkına devreyler felek Yüzüne müştakdürür ins ü melek
(Dünyalar, güneşler, yıldızlar ve galaksiler bu gelen aşkına dönmektedirler. İnsanlar ve melekler onun yüzünü görmek arzusundadırlar.) Bu gice ol gicedir kim ol şerif Nur ile âlemleri eyler lâtif
(Bu gece o kadar şerefli bir gecedir ki, onun nuruyla âlemler daha nazik olurlar.) Bu gice dünyayı ol cennet kılar Bu gice eşyaya Hak rahmet kılar
(Bu gece Allah(cc) her şeye rahmet nazarıyla bakar, dünyayı cennet gibi yapar.) Bu gice şâdân olur erbab-ı dil Bu giceye can verir eshab-ı dil
(Bu gece gönül erbapları sevinirler. Bu geceyi gönül sahipleri ihya ederler. Boş geçirmezler.) Rahmete’n-li’l-âlemîndir Mustafa Hem şefia’l-müznibindir Mustafa
(Mustafa âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Hem de günahkâr Müslümanların da şefaatçisidir.) Vasfını bu resme tertib etdiler Ol mübârek nuru tergib etdiler
(Doğan çocuğun özelliklerini bu şekilde sıralayarak anlattılar. (Esasen o nur idi, bu dünyaya bu cisimde, bu resimde geldi.) O mübarek nura böylece rağbet uyandırıldı, o nur böylece sevdirildi, kıymetli ve istenir kılındı.) Âmine der çü vakt oldu temam Kim vücude gele ol hayrü’l-enam
(Âmine insanların en hayırlısının doğum vaktinin geldiğini anladığını söylüyor.) Susadım gayet hararetden kati Sundular bir cam dolusu şerbeti
(Ve doğum sırasında, ateşinin yükselmesinden dolayı çok susadığını ve kendisine bir bardak dolusu şerbet sunulduğunu söylüyor.) Şerbeti karşımda tutdu hûriler Bunu sana verdi Allâh dediler
(Şerbeti önüme getiren cennet kızları, "Bunu sana Allah verdi!" dediler.) Kardan ak idi ve hem soğuk idi Lezzeti dahi şekerde yok idi
(Bu şerbet kardan beyaz, (ve sıcak iklime sahip Mekke’de) soğuk ve çok lezzetli idi. Şekerden de lezzetliydi.) İçdim anı oldu cismim nura gark İdemezdim kendimi nurdan fark
(Şerbeti içince vücudum ışık gibi oldu. Öyle ki kendimi ışıktan ayırt edemiyordum.) Geldi bir akkuş kanad ile revan Arkamı sığadı kuvvetle heman
(Bir beyaz kuş kanatlarını yavaş yavaş çırparak uçup yanıma geldi. Hemen, gelir gelmez sırtımı kuvvetle sıvadı.) Doğdu ol saatde ol sultan-ı din Nura gark oldu semavat ü zemin
(O anda doğum gerçekleşti. Dinin sultanı doğdu. Yer ve gökler nurla, ışıkla doldu, aydınlandı.) Sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ Hattâ tenâlû cenneten ve naîmâ (Cennete ve nimete kavuşuncaya kadar ona salat ve selam edelim.)
@@ruhmuhaccer864 "günümüz Türkçesi" bir terim. günümüzdeki insanların daha rahat anlayabildiği Türkçe anlamında. "basitleştirme", "sadeleştirme" hem aslının hem çevirinin kıymetini düşürdüğünden pek tercih edilmeyen bir ifade artık.
@@rifatozcollu1662 Entrige, spesyal sofistik vokabüler prezante etmek ile problemi analize etmis sanmayin. Cok kosarsaniz bir terim degil iki terim de olur.
Allah'ı m bumevludi şerifi kim bizler için hazırlayıp TH-cam koyduy sa ,her iki cihanda Nurlar içinde olsun. Bana çocukluğumu yasattiniz . Rahmetli Annem ve iki teyzem bir araya geldiklerinde,hemen bir Yasin peşinden , Amine hatun ,Allah adın zikir edelim evvelâ hep bunlar okunurdu . Methiyeler insanı alıp götürüyor Beni ihya ettiniz Allah sizleri de her konuda ihya etsin .AMİN Sizleri ilk defa gördüm hemen Abone oldum , inşallah devamı gelir!. Allah nutkunu za kuvvet versin
Gönlümüzü fethettin .Mekânın cennet olsun inşallah kıymetli hocam .Nur içinde yat ...
Mükemmel bir icra
Âmine Hâtun Muhammed ânesi
Ol sadeften doğdu ol dürdânesi
Çünki Abdullah'tan oldu hâmile
Vakt erişti hefte-vü eyyâm ile
Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alâmetler belirdi gelmeden
Ol Rabî'ul-evvel ayın-nicesi
On ikinci gice isneyn gîcesi
Ol gece kim doğdu ol hayr-ul beşer
Ânesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol habîbin ânesi
Bir acep nûr kim güneş pervânesi
Berk urup çıktı evimden nâgehân
Göklere dek nur ile doldu cihân
Gökler açıldı ve feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç alem
Biri meşrik biri mağribde anın
Biri damında dikildi Kâbe'nin
Bildim anlardan kim ol halkın yeği
Kim yakîn oldu cihana gelmeyi
İndiler gökten melekler, saf saf
Kâbe gibi kıldılar beytim tavaf
Geldi hûriler bölük bölük buğur
Yüzleri nurundan evim doldu nur
Hem heva üzre döşendi bir döşek
Adı Sündüs döşeyen anı melek,
Çevre yanıma gelip oturdular
Mustafa'yı birbirine muştular
Dediler oğlun gibi hiçbir oğul
Yaradılalı cihan gelmiş değil
Bu senin oğlun gibi Kadr-i Cemil
Bir anaya vermemiştir ol-Celil
Bu gelen ilm-i ledün Sultanıdır
Bu gelen tevhid-ü irfan kânıdır
Bu gelen aşkına devreyler felek
Yüzüne muştaktır ins-ü melek
Bu gece şadân olur erbâb-ı dil
Bu geceye can verir eshâb-ı dil
Rahmeten lil âlemindir Mustafa
Hem şefial Müznibindir Mustafa
Vasfını bu resme tertib ettiler
Ol mübarek nura terğib ettiler
Amine ider çün vakit oldu tamam
Kim vücuda gele ol hayr-ul enam
Susadım gayet hararetten kati
Sundular bir cam dolusu şerbeti
Şerbeti sundukta bana huriler
Bunu sana verdi Allah dediler
Kardan ak idi ve hem soğuk idi
Lezzeti dahi şekerde yok idi
İçtim anı oldu cismim nura gark
İdemezdim kendimi nurdan fark
Geldi bir ak kuş kanadıyle revan
Arkamı sığadı kuvvetle heman
Doğdu ol saatte ol Sultan-ı Din
Nura gark oldu semavat-u zemin
Sallu aleyhi ve sellimü teslime
Hatta tenalü cenneten ve naima
Veladet bahrini tam ve doğru yazdığınız için çok çok teşekkürler.
Allah gani,gani rahmet eylesin.Yattığı yer NUR larla dolsun, mekanı cennet olsun AMİN.
Harika🌺🌺🌺🌺
Maşaallah
tek kelime ile muhteşem..Hocamıza rahmetler olsun..
Tek kelimeyle mükemmel allah mekanını cennet eylesin
Türkçenin en lirik şiirlerinden Vesiletü'n-Necat'ın Veladet Bahri'nin günümüz Türkçesine çevirisi. (Süleyman Çelebi, 1351-1422, içinde kasideler ve gazeller de bulunan mesnevi türündeki eserine bu adı vermesine rağmen halk arasında Mevlid-i Şerif diye bilinir.)
Çeviren: Erdinç Babacan
Mefhar-i Mevcudât, Hazret-i Fahr-i Âlem
Muhammed Mustafâ râ Salevât
(Âlemin ve yaratılmışların övülmüşü ve övüncü Hz. Muhammed Mustafa’ya salavat olsun.)
Âmine hatun Muhammed anesi
Ol sadefden doğdu ol dür danesi
(O inci tanesi Muhammed(sav) o sedef gibi pak ve güzel kadın Âmine Hatun’dan dünyaya geldi.)
Çünki Abdullahdan oldu hamile
Vakt erişti hefte vü eyyam ile
(Abdullah’tan hamile kaldıktan sonra haftalar günler geçti ve doğum vakti erişti.)
Hem Muhammed gelmesi oldu yakin
Çok alâmetler belürdi gelmedin
(Doğum yaklaştıkça o gelmeden birçok belirtiler, alametler görülmeye başladı.)
Ol Rebîû’l-evvel ayı nicesi
On ikinci gice isneyn gicesi
(Rebiülevvel ayının ortalarına doğru, On İkinci Pazartesi gecesiydi.)
Ol gice kim doğdı ol hayrü’l-beşer
Anesi anda neler gördü neler
(İnsanların en hayırlısı o gece doğarken,
annesi neler, ne fevkalade şeyler gördü.)
Dedi gördüm ol habîbin anesi
Bir acep nur kim, güneş pervanesi
(O sevgili bebeğin annesi, "Bir ışık gördüm ki güneş onun etrafında dönüyordu," dedi.)
Berk urup çıkdı evimden nâgehan
Göklere dek nur ile doldu cihan
(O ışık, şimşek gibi çakarak evimden yükselip dışarıya çıktı. Göklere kadar her yer ışıkla, nur ile doldu.)
Gökler açıldı ve feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç alem
(Gökler açıldı ve karanlıklar yok oldu. Elinde bayrakları olan üç melek gördüm.)
Biri meşrik, biri mağribde anın
Biri damında dikildi Kâ'benin
(Meleklerden biri doğuda, diğeri batıda, diğeri de Kâbe’nin damında dikiliyordu.)
Bildim anlardan kim ol halkın yeği
Kim yakin oldu cihana gelmeği
(Meleklerin hallerinden, gelişlerinden anladım ki, o halkın en üstününün dünyaya gelmesi yakınlaştı.)
İndiler gökden melekler sâf sâf
Kâ'be gibi kıldılar evim tavaf
(Gökten bölük bölük, sıra sıra melekler indiler. Kâbe'yi tavaf eder gibi evimi tavaf ettiler. Etrafında döndüler.)
Kâ'be savt etdi o demde nâgehan
Dedi doğdu bu gice şems-i cihan
(Kâbe ansızın dile gelerek, bu gece cihanın güneşi doğdu diye seslendi.)
Geldi hûriler bölük bölük buğur
Yüzleri nurundan evim doldu nur
(Bundan sonra huriler kısım kısım geldiler. Hurilerin yüzlerinin nurundan evim, odam aydınlandı.)
Hem hava üzre döşendi bir döşek
Adı sündüs, döşeyen anı melek
(Melek sündüs adlı bir döşeği havaya serdi, döşedi.)
Çün göründü bana bu işler ayan
Hayret içre kalmış idim ben heman
(Apaçık bir şekilde gördüğüm bu işler karşısında hayretler içinde kalmıştım.)
Yarılıp divar çıkdı nâgehan
Geldi üç hûri bana oldu ayan
(Odamın duvarının ansızın yarıldığını ve içeriye üç hurinin geldiğini gördüm.)
Bazılar derler ki ol üç dilberin
Asiye’ydi biri ol meh peykerin
(Bazıları derler ki o üç dilberden biri, ay gibi parlak yüzlü Asiye’ydi. -Firavunun karısı Hz. Asiye.)
Biri Meryem hatun idi aşikar
Birisi hem hûrilerden bir nigar
(Birisinin Meryem Hatun olduğu apaçık belliydi. Diğeri de hurilerden, güzel bir huri idi.)
Geldiler lutf ile ol üç mehcebin
Verdiler bana selâm ol dem hemin
(O ay yüzlü üç misafirim lütfedip geldiler ve bana hemen selam verdiler.)
Çevre yanıma gelip oturdular
Mustafa'yı birbirine muştular
(Etrafıma gelip oturdular ve Mustafa'yı birbirlerine müjdelediler.)
Dediler oğlun gibi hiç bir oğul
Yaradılalı cihan gelmiş değil
(Dediler ki, cihan yaratılalı beri bu çocuk gibi hiçbir çocuk dünyaya gelmiş değildir.)
Bu senin oğlun gibi kadr-i cemil
Bir anaya vermemiştir ol Celil
(Bu senin oğlun gibi güzel, değerli ve itibarlı bir çocuğu. O büyük, Ulu Allah'ım hiçbir anneye vermemiştir.)
Ulu devlet buldun ey dildar sen
Doğiserdir senden ol hûlk-ı hasen
(Ey sevgili hanım, sen çok büyük, ulu bir devlet buldun. Senden "dünyaya iyi ahlak ve güzellikleri getirecek" evlat doğmaktadır.)
Bu gelen “ilm-i ledün” sultanıdır
Bu gelen tevhîd ü irfan kânıdır
(Bu doğan çocuk, Allah'ın izni ile gizli olan şeyleri açarak gösteren, Allah'ın sırlarını öğretebilenlerin sultanıdır. Bu çocuk ilim sahiplerini tevhid akidesine götürenlerin esas kaynağıdır. İrfan cevheri ile tevhidi öğretecektir.)
Bu gelen aşkına devreyler felek
Yüzüne müştakdürür ins ü melek
(Dünyalar, güneşler, yıldızlar ve galaksiler bu gelen aşkına dönmektedirler. İnsanlar ve melekler onun yüzünü görmek arzusundadırlar.)
Bu gice ol gicedir kim ol şerif
Nur ile âlemleri eyler lâtif
(Bu gece o kadar şerefli bir gecedir ki, onun nuruyla âlemler daha nazik olurlar.)
Bu gice dünyayı ol cennet kılar
Bu gice eşyaya Hak rahmet kılar
(Bu gece Allah(cc) her şeye rahmet nazarıyla bakar, dünyayı cennet gibi yapar.)
Bu gice şâdân olur erbab-ı dil
Bu giceye can verir eshab-ı dil
(Bu gece gönül erbapları sevinirler. Bu geceyi gönül sahipleri ihya ederler. Boş geçirmezler.)
Rahmete’n-li’l-âlemîndir Mustafa
Hem şefia’l-müznibindir Mustafa
(Mustafa âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Hem de günahkâr Müslümanların da şefaatçisidir.)
Vasfını bu resme tertib etdiler
Ol mübârek nuru tergib etdiler
(Doğan çocuğun özelliklerini bu şekilde sıralayarak anlattılar. (Esasen o nur idi, bu dünyaya bu cisimde, bu resimde geldi.) O mübarek nura böylece rağbet uyandırıldı, o nur böylece sevdirildi, kıymetli ve istenir kılındı.)
Âmine der çü vakt oldu temam
Kim vücude gele ol hayrü’l-enam
(Âmine insanların en hayırlısının doğum vaktinin geldiğini anladığını söylüyor.)
Susadım gayet hararetden kati
Sundular bir cam dolusu şerbeti
(Ve doğum sırasında, ateşinin yükselmesinden dolayı çok susadığını ve kendisine bir bardak dolusu şerbet sunulduğunu söylüyor.)
Şerbeti karşımda tutdu hûriler
Bunu sana verdi Allâh dediler
(Şerbeti önüme getiren cennet kızları, "Bunu sana Allah verdi!" dediler.)
Kardan ak idi ve hem soğuk idi
Lezzeti dahi şekerde yok idi
(Bu şerbet kardan beyaz, (ve sıcak iklime sahip Mekke’de) soğuk ve çok lezzetli idi. Şekerden de lezzetliydi.)
İçdim anı oldu cismim nura gark
İdemezdim kendimi nurdan fark
(Şerbeti içince vücudum ışık gibi oldu. Öyle ki kendimi ışıktan ayırt edemiyordum.)
Geldi bir akkuş kanad ile revan
Arkamı sığadı kuvvetle heman
(Bir beyaz kuş kanatlarını yavaş yavaş çırparak uçup yanıma geldi. Hemen, gelir gelmez sırtımı kuvvetle sıvadı.)
Doğdu ol saatde ol sultan-ı din
Nura gark oldu semavat ü zemin
(O anda doğum gerçekleşti. Dinin sultanı doğdu. Yer ve gökler nurla, ışıkla doldu, aydınlandı.)
Sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ
Hattâ tenâlû cenneten ve naîmâ
(Cennete ve nimete kavuşuncaya kadar ona salat ve selam edelim.)
Ne kadar yanlis söz söylemissiniz, bu mücerred günümüz Türkcesi degil. Serhdeki kelimelerin cogu eskiden beri var. Basitlestirilmis de bare.
@@ruhmuhaccer864 "günümüz Türkçesi" bir terim. günümüzdeki insanların daha rahat anlayabildiği Türkçe anlamında. "basitleştirme", "sadeleştirme" hem aslının hem çevirinin kıymetini düşürdüğünden pek tercih edilmeyen bir ifade artık.
@@rifatozcollu1662 Entrige, spesyal sofistik vokabüler prezante etmek ile problemi analize etmis sanmayin. Cok kosarsaniz bir terim degil iki terim de olur.
Açıklamalarınız için çok teşekkürler.
Allah'ı m bumevludi şerifi kim bizler için hazırlayıp TH-cam koyduy sa ,her iki cihanda Nurlar içinde olsun.
Bana çocukluğumu yasattiniz .
Rahmetli Annem ve iki teyzem bir araya geldiklerinde,hemen bir Yasin peşinden ,
Amine hatun ,Allah adın zikir edelim evvelâ hep bunlar okunurdu .
Methiyeler insanı alıp götürüyor
Beni ihya ettiniz Allah sizleri de her konuda ihya etsin .AMİN
Sizleri ilk defa gördüm hemen Abone oldum , inşallah devamı gelir!. Allah nutkunu za kuvvet versin
Eyvallah efendim. Bilmukabil insallah.
Allah gani gani rahmet eylesin.
müthiş
Miraç bahri de var mı? Üstattan dinlemek isteriz
Tevhit bahri olsa da yayinlansa var ama baska makamda
kusursuz icra