Bhagavd Gita’da (Mahabharatha Destanının bir bölümü) karşı cephede akrabaları olduğu için savaşmak istemeyen Arjuna ya Tanrı Krişna ‘bencil merhamet’ gösterdiğini söyler.Sen vicdan azabı çekeceksin diye yapılması gereken bir savaştan kaçmamalısın der Kısaca.
Bahadirhan Bey merhaba, 2005-20 yillari arasinda (yani universiteden mezun oldugum yil itibariyle) yurtdisinda yasadim. Turkiye'de hic calismadim ve bu sure icinde en fazla senede bir kac hafta Turkiye'de bulundum. 2020 yili sonunda (gecici de olsa) Turkiye'ye donduk. Ozelllikle toplumun annelesmesi konusunda anlattiklarinizi bu 4 yil boyunca o kadar cok yasadim ki anlatamam. Benim bu surede anladigim kadariyla olayin temel sebeplerinden birisi de insanlarin tercihlerine saygi duymayi ogretmiyoruz ve bu ailede basliyor. Ebeveyn cocuga ne istedigini sormuyor, ya da sorsa da yine kendi istedigini dikte ediyor. Bunu neden yaptigini da anlatmiyor. Sadece 5 yasindaki cocuklardan bahsetmiyorum, 15 hatta 18 yasindan sonra bile devam ediyor.
İdare kültürü en nefret ettiğim kültürdür. Sürekli dizilerle de bunu itelediler. Dizide bir karakter görevini yapmıyor. Biri bunu ona söyleyince o kişi kıl herif oluyor. Lan adam para aldığı işi yapmıyor, yapmayacaksa niye adama para veriyorum?
Gözümüzü dünyaya açtığımızda bir sürü anlam dünyasının içine doğarız. Büyüdükçe başka anlamları tanırız. Din, mezhep, tarikat, parti, ideoloji.... Tüm bunların içinde kendi emeğimizle bulduğumuz anlamlar bizi farklı kılar. Dahası ne kadar çok emek verirseniz o kadar fazla yüksek anlamlara ulaşırsınız.
İlk dakikalar alışık olmadığım kadar mantıklı geçti. Bunların yarışını bizimkilere anlatmaya çalışıyorum, konuşmak için sıra beklemekten başka bir tutum görmedim. bilgi paylaşımının bu kadar gelişmiş bir çağda yaşamasaydım kesin kendimi dağlara vururdum. Bir de yabandı dil konusunda sebat edebilsem sosyal baskı saçmalığından tam anlamıyla kurtulurum. Her işe nötr baktığımdan dolayı hor görülmekten sıkıldım.
Kültürümüzün hatalar ile ilişkisinde birçok sorunlu boyut var. Hataları örtbas etmek gibi bir alışkanlığımız var. Bunun uzantısı olarak, hataları bir öğrenme ve gelişme fırsatı olarak değerlendirmeyi bilmiyoruz. Bence kaçak işçi çalıştırmak da aslında şirket yöneticilerinin hatalarını örtbas etmelerinin bir yöntemi. Kültürümüzde ki bu zaafiyetti düzeltmek önemli bir konu olmalı. Bir kere hata yapan değil, hata yapamaya devam eden, hatalarından öğrenmeyen, kendini geliştiren cazanlandırılmalı. Doksanlı yıllarda, Japon otomotiv sektörünün Amerikan otomotiv sektörünün önüne geçmesi sürecinde pe kçok "artefact" var. Ama işin özündeki felsefe Amerikalıların hataları yeterince azaltmasına karşılık Japonların takıntılı şekilde sistemlerindeki ve ürünlerindeki büyük küçük her hatanın peşine düşmeleri var. Bu kültürü milletimize aşılayabilsek neler başaramayız ki?
(rasyonel ilgisini kuramadım şu anda ama sezgisel olarak burada anlatılan konuyla ilgili olduğunu hissettiğim için yazıyorum) son okuduğum kitapta şöyle diyordu: kalıcı barış, ancak kazanan tarafın, haklarının bir kısmından vazgeçmesiyle mümkündür. almanların 2. dünya savaşını çıkarması 1. dünya savaşından sonra maruz kaldıkları durumdan bağımsız düşünülemez. belki de merhameti kategorize etmek ve buna göre belirli türlerini olumlu/olumsuz görmek gerekiyordur
Lambayı adam değil. Kırılmayacak derecede sağlam ambalajlama planlamayan şirket kırmış. Ama böyle durumlarda en alttakinin kabak başına patlar. Ülkemiz için bunun böyle olacağı çok açık. Neden anlamadınız acaba.
Fethiye'de bir restoran için Google yorumlarda çok ağır bir eleştiri yazmıştım. Bir arkadaşım "Çalışanların iq ları aynı şeyi üç kere söylemeden anlamaya yetmiyor" lafına takılmıştı emekçiye böyle demeseydin keşke demişti. İşini iyi yapmayan aç kalsın kesinlikle
Başörtülü bacımız mağdur edebiyatı sayesinde sempati yaratıp işe alınmış, Cem Yılmaz'a kırık lamba götüren kurye arkadaş belki de ilk defa böyle bir olaya sebebiyet verdiği için işsiz kalması salık verilmiş... Adil ve hakkaniyet gözeten bir yorumlama olmamış. Ağzınıza sağlık!
Bankada çalışırken parayi vadesisde tutup müşteriyi gunumuzun parasiyla1 milyon zarar ettirmişti müşteri paranın peşine düşüncede bu yüzden personeli işten çıkarıcaz diyip paradan vazgecirtmisti aynı muhabbet 20 yıldır degismedi
5:49 tekrar zayıf olacağını bildiğin için bunu yapıyorsan burada ahlaklı bir davranıştan mı söz etmeli yoksa pragmatik bir davranıştan mı? ayrıca öncesinde anne sevgisinin ahlaksız bir sevgi olduğunu söyledin. bir davranış ahlak mekanizmasını meşgul ediyorsa ya ahlaklıdır deriz ya da ahlaksız. eğer meşgul etmiyorsa ahlakdışı deriz. ahlakdışılık ile ahlaksızlığı karıştırdığını düşünüyorum. tüm ekibe selamlar saygılar.
Asgari ücretin altı çalışmak neden normalleşti! Eskiden sadece çalıştıran kişilerden nefret ederdik şimdi çalışan kişiler buranın ekonomisini biz ayakta tutuyoruz bize borçlusunuz diye rol kesiyorlar. Bir suç işleyerek nasıl hak iddiasında bulunursun?
Hocam hemen mudehale ediyorum anne sevgisi ahlaksız sevgi demek pek doğru değil anne sevgisi sağ bir değerdir demek daha doğru sırf bulunduğu konum nedeniyle kabullenmek sağın temel ilkesidir
Basit bir şikayetin ve bunu paylaşmanın toplum tarafından farklı algılanması ve beklenmedik bir reaksiyon göstermesi ilginç gerçekten. Millet ürüne saldırmış ve stokları tüketilmiş. Belki de ilgili marka burada mağduru oynarak stokları bilerek sıfırladı ve ülkenin can damarı olan "Mağdur olan kazanır" algısını tekrar kanıtlamış oldu ya da birileri gerçekten de bu ürünleri satın aldı. Çok saçma bir durum. Ama daha önce de bunun bu şekilde sonuçlanacağını tahmin etmiştim. Diğer konu ile ilgili olarak ise bizdeki gereksiz duygusallık bir saaten sonra turşu gibi kokmaya başlıyor. Çünkü biz toplum olarak her hatada affedilme duygusu ile kendimizi koruma altına alıyoruz. Öğretmenlerin ceza verip sonra affetmesi, devletin vergileri affetmesi, üniversiteden atılan öğrencinin affedilmesi, bireysel ilişkilerimizde affedilmemiz derken toplum olarak çok laçka bir hale geldik ve gerçek hayatın bize yüklediği sorumlulukları reddettik. Devleti bu bağlamda da hep "Devlet ana" ya da "Devlet baba" olarak gördük. Devletin sadece bir "organizasyon" olduğunu ve toplumu yaşatmakla mükellef bir yapı olduğunun bilincine varamadık. Avrupa ile bizi ayıran en temel çizgi budur. Avrupa'da 20 yaşındaki bir genç, yaptıklarının bedelini öder, ders çıkarır ve herhangi bir zorlukta yetişkin bilinci ile hareket ederek hayatında meydana gelen soruna çözüm bulur.
Uzun zamandır Türkiye'de bir "vicdan bozukluğu" problemi olduğunu, bir gün bunun psikoloji literatürüne gireceğini ve otizm spektrumunda değerlendirileceğini düşünüyorum.
İğreniyor musun? Ben de iğreniyorum . Ancak ne sen ne de yorumlarda bu davranışın altındaki motivasyon nedir diye hiç sorulmamıış , kimse kokunun geldiği bataklık nere diye bakmamış.
Cem Yılmaz'ın paylaşımı altındaki bir yorum bence en dikkat çekici olanıydı: " cem bey sizin 45 bin liraya aldığınız lambanın çok altında bir maaş ile ben üç çocuğumu bir ay boyunca geçindirmeye çalışıyorum"
Aşırı müsamaha kültürü hataların pekişmesine sebebiyet verir!
app.sipay.com.tr/dplLink/A7bxpqr4
Thumbnaillere önem verin estetik olun yutupta yükselin thumbnailleriniz 2015 öncesi yutupu hatırlatıyor insanın tıklayası gelmiyor
"Tahammül teşviktir." 👍🇹🇷
'Bugün göz yumduklarınız, yarın size göz açtırmayacak olanlardır.'
Türk atasözü
Bhagavd Gita’da (Mahabharatha Destanının bir bölümü) karşı cephede akrabaları olduğu için savaşmak istemeyen Arjuna ya Tanrı Krişna ‘bencil merhamet’ gösterdiğini söyler.Sen vicdan azabı çekeceksin diye yapılması gereken bir savaştan kaçmamalısın der Kısaca.
Vardığın nokta süper. Böyle devam, TÜRKİYE'yi iyi günler bekliyor
Bahadirhan Bey merhaba,
2005-20 yillari arasinda (yani universiteden mezun oldugum yil itibariyle) yurtdisinda yasadim. Turkiye'de hic calismadim ve bu sure icinde en fazla senede bir kac hafta Turkiye'de bulundum. 2020 yili sonunda (gecici de olsa) Turkiye'ye donduk. Ozelllikle toplumun annelesmesi konusunda anlattiklarinizi bu 4 yil boyunca o kadar cok yasadim ki anlatamam. Benim bu surede anladigim kadariyla olayin temel sebeplerinden birisi de insanlarin tercihlerine saygi duymayi ogretmiyoruz ve bu ailede basliyor. Ebeveyn cocuga ne istedigini sormuyor, ya da sorsa da yine kendi istedigini dikte ediyor. Bunu neden yaptigini da anlatmiyor. Sadece 5 yasindaki cocuklardan bahsetmiyorum, 15 hatta 18 yasindan sonra bile devam ediyor.
İdare kültürü en nefret ettiğim kültürdür. Sürekli dizilerle de bunu itelediler. Dizide bir karakter görevini yapmıyor. Biri bunu ona söyleyince o kişi kıl herif oluyor. Lan adam para aldığı işi yapmıyor, yapmayacaksa niye adama para veriyorum?
Emeği geçen herkese teşekkürler.
Gözümüzü dünyaya açtığımızda bir sürü anlam dünyasının içine doğarız. Büyüdükçe başka anlamları tanırız. Din, mezhep, tarikat, parti, ideoloji.... Tüm bunların içinde kendi emeğimizle bulduğumuz anlamlar bizi farklı kılar. Dahası ne kadar çok emek verirseniz o kadar fazla yüksek anlamlara ulaşırsınız.
İlk dakikalar alışık olmadığım kadar mantıklı geçti. Bunların yarışını bizimkilere anlatmaya çalışıyorum, konuşmak için sıra beklemekten başka bir tutum görmedim. bilgi paylaşımının bu kadar gelişmiş bir çağda yaşamasaydım kesin kendimi dağlara vururdum. Bir de yabandı dil konusunda sebat edebilsem sosyal baskı saçmalığından tam anlamıyla kurtulurum. Her işe nötr baktığımdan dolayı hor görülmekten sıkıldım.
Kültürümüzün hatalar ile ilişkisinde birçok sorunlu boyut var. Hataları örtbas etmek gibi bir alışkanlığımız var.
Bunun uzantısı olarak, hataları bir öğrenme ve gelişme fırsatı olarak değerlendirmeyi bilmiyoruz.
Bence kaçak işçi çalıştırmak da aslında şirket yöneticilerinin hatalarını örtbas etmelerinin bir yöntemi.
Kültürümüzde ki bu zaafiyetti düzeltmek önemli bir konu olmalı. Bir kere hata yapan değil, hata yapamaya devam eden, hatalarından öğrenmeyen, kendini geliştiren cazanlandırılmalı.
Doksanlı yıllarda, Japon otomotiv sektörünün Amerikan otomotiv sektörünün önüne geçmesi sürecinde pe kçok "artefact" var. Ama işin özündeki felsefe Amerikalıların hataları yeterince azaltmasına karşılık Japonların takıntılı şekilde sistemlerindeki ve ürünlerindeki büyük küçük her hatanın peşine düşmeleri var.
Bu kültürü milletimize aşılayabilsek neler başaramayız ki?
Kollektivizmi anlatırken kullandığın korumacı anne karakteri örneği çok hoş olmuş.
Videoda bahsedilen teori Geert Hofstede'nin Kültürel Boyutlar Teorisi. Meraklılar için.
İşini iyi yapmayan kişiye müsamaha gösterirken , tersi yapanı, daha fazla çalışan, yorulan , emek veren böylece de iyi yapanı cezalandırırsınız
(rasyonel ilgisini kuramadım şu anda ama sezgisel olarak burada anlatılan konuyla ilgili olduğunu hissettiğim için yazıyorum) son okuduğum kitapta şöyle diyordu: kalıcı barış, ancak kazanan tarafın, haklarının bir kısmından vazgeçmesiyle mümkündür. almanların 2. dünya savaşını çıkarması 1. dünya savaşından sonra maruz kaldıkları durumdan bağımsız düşünülemez. belki de merhameti kategorize etmek ve buna göre belirli türlerini olumlu/olumsuz görmek gerekiyordur
Bahadırhan Bey "emekçi" filan hayırdır:)
Babamda hep kullanır bu sözü. Ana bedduasını süd korur ama baba bedduası tutar 😂
"Biraz radyasyon cilde iyi gelir" diyen birine müsamaha gösterildi ve daha sonra "Benim memurum işini bilir" diyerek rüşveti bahşişe devşirdi.
Diline sağlık...
Lambayı adam değil. Kırılmayacak derecede sağlam ambalajlama planlamayan şirket kırmış. Ama böyle durumlarda en alttakinin kabak başına patlar. Ülkemiz için bunun böyle olacağı çok açık. Neden anlamadınız acaba.
Fethiye'de bir restoran için Google yorumlarda çok ağır bir eleştiri yazmıştım. Bir arkadaşım "Çalışanların iq ları aynı şeyi üç kere söylemeden anlamaya yetmiyor" lafına takılmıştı emekçiye böyle demeseydin keşke demişti. İşini iyi yapmayan aç kalsın kesinlikle
Başörtülü bacımız mağdur edebiyatı sayesinde sempati yaratıp işe alınmış, Cem Yılmaz'a kırık lamba götüren kurye arkadaş belki de ilk defa böyle bir olaya sebebiyet verdiği için işsiz kalması salık verilmiş... Adil ve hakkaniyet gözeten bir yorumlama olmamış. Ağzınıza sağlık!
Ağzınıza sağlık ağabey
Bankada çalışırken parayi vadesisde tutup müşteriyi gunumuzun parasiyla1 milyon zarar ettirmişti müşteri paranın peşine düşüncede bu yüzden personeli işten çıkarıcaz diyip paradan vazgecirtmisti aynı muhabbet 20 yıldır degismedi
5:49 tekrar zayıf olacağını bildiğin için bunu yapıyorsan burada ahlaklı bir davranıştan mı söz etmeli yoksa pragmatik bir davranıştan mı? ayrıca öncesinde anne sevgisinin ahlaksız bir sevgi olduğunu söyledin. bir davranış ahlak mekanizmasını meşgul ediyorsa ya ahlaklıdır deriz ya da ahlaksız. eğer meşgul etmiyorsa ahlakdışı deriz. ahlakdışılık ile ahlaksızlığı karıştırdığını düşünüyorum. tüm ekibe selamlar saygılar.
ağzına sağlık
02:13 😂😂😂😂😂😂
lambayı kırık getiren adam mı hatanın müsebbibi, ona haddinden fazla koli taşıtan sistem mi?
Tek bir hatalı kelime duymadım…
Asgari ücretin altı çalışmak neden normalleşti! Eskiden sadece çalıştıran kişilerden nefret ederdik şimdi çalışan kişiler buranın ekonomisini biz ayakta tutuyoruz bize borçlusunuz diye rol kesiyorlar. Bir suç işleyerek nasıl hak iddiasında bulunursun?
Yoruma gerek yok 🎉
DESTEK!!
Hocam hemen mudehale ediyorum anne sevgisi ahlaksız sevgi demek pek doğru değil anne sevgisi sağ bir değerdir demek daha doğru sırf bulunduğu konum nedeniyle kabullenmek sağın temel ilkesidir
Basit bir şikayetin ve bunu paylaşmanın toplum tarafından farklı algılanması ve beklenmedik bir reaksiyon göstermesi ilginç gerçekten. Millet ürüne saldırmış ve stokları tüketilmiş. Belki de ilgili marka burada mağduru oynarak stokları bilerek sıfırladı ve ülkenin can damarı olan "Mağdur olan kazanır" algısını tekrar kanıtlamış oldu ya da birileri gerçekten de bu ürünleri satın aldı.
Çok saçma bir durum. Ama daha önce de bunun bu şekilde sonuçlanacağını tahmin etmiştim.
Diğer konu ile ilgili olarak ise bizdeki gereksiz duygusallık bir saaten sonra turşu gibi kokmaya başlıyor. Çünkü biz toplum olarak her hatada affedilme duygusu ile kendimizi koruma altına alıyoruz. Öğretmenlerin ceza verip sonra affetmesi, devletin vergileri affetmesi, üniversiteden atılan öğrencinin affedilmesi, bireysel ilişkilerimizde affedilmemiz derken toplum olarak çok laçka bir hale geldik ve gerçek hayatın bize yüklediği sorumlulukları reddettik. Devleti bu bağlamda da hep "Devlet ana" ya da "Devlet baba" olarak gördük. Devletin sadece bir "organizasyon" olduğunu ve toplumu yaşatmakla mükellef bir yapı olduğunun bilincine varamadık. Avrupa ile bizi ayıran en temel çizgi budur. Avrupa'da 20 yaşındaki bir genç, yaptıklarının bedelini öder, ders çıkarır ve herhangi bir zorlukta yetişkin bilinci ile hareket ederek hayatında meydana gelen soruna çözüm bulur.
👍
Uzun zamandır Türkiye'de bir "vicdan bozukluğu" problemi olduğunu, bir gün bunun psikoloji literatürüne gireceğini ve otizm spektrumunda değerlendirileceğini düşünüyorum.
ağabey videodan iki şeyi net olarak anladım
1-) avşarsın
2-) tahammül teşvik olabilir
İğreniyor musun? Ben de iğreniyorum . Ancak ne sen ne de yorumlarda bu davranışın altındaki motivasyon nedir diye hiç sorulmamıış , kimse kokunun geldiği bataklık nere diye bakmamış.
Bildigin liboş lan bu !
Abi doğru söylemişsin ama üslup yüzünden muhtemelen linçleneceksin
Cem Yılmaz'ın paylaşımı altındaki bir yorum bence en dikkat çekici olanıydı: " cem bey sizin 45 bin liraya aldığınız lambanın çok altında bir maaş ile ben üç çocuğumu bir ay boyunca geçindirmeye çalışıyorum"