Dipnot : Bu zamana kadar Can Canan bölümlerinin bir çoğunda bu konuyu biraz daha genişletelim deyip yine birçoğunu konuşmadan geçmiştiniz. Belki de ileri seviye Can Canan bölümlerinin zamanı gelmiştir :)
Beyin damarlarımı rahatlatan bakış açımı sorgulatan kalbi beyni güzel insanlara sesleniyorum ne olur düşünce yöntemini en kısa zaman da masaya yatırırsanız biz özel dinleyiciler olarak çok sevinicez sağolun varolun heppp bizle olun🤲🙏
Kesinlikle, çoklu bakış ile birlikte bilimleri yeniden zenginleştirmek gerekiyor. Birçok konu üzerine AçıkBeyin'den ileri düzeyde videolar geleceğinden eminim. Takipteyiz👍
Dusunme yontemini lutfen cabuk konusun,cok ihtiyacimiz var.Fikirlerinizi cok merak ediyorum bu konuda.Sizi her izledigimde kendimi vikinglerdeki Viki gibi hissediyorum.
Bu konuya kesinlikle katılıyorum bizim beklediğimiz yeni bilimler ,var olan bilimlerin değiştirilip tekrar önümüze konması yüzünden artık yeni bilim ihtiyacı göz önüne alınmıyor ve kurduğunuz bağlantılar da bu duruma çok güzel örnek
Mustafa bey akademisyen olmamasına rağmen getirmedi bence soruyu masaya, akademisyen olmadığı için getirebildi tam olarak. Akademik bürokrasiye girseydi masaya en iyi ihtimalle kravatını getirebilirdi.
14:00 bahsettiğiniz şemsiyenin adı Sanat Mustafa Bey. Moissej Kagan'dan bir alntı yapayım, kendi düşünce ve cümlelerimi de ekleyerek ve kitabı da tavsiye edeyim tabii, S. Moissej Kagan - Estetik ve Sanat Notları. Sanat ve bilim aynı şeydir esasında; sanatçının da bilim insanının da (Gombrich'e de gönderme yapıyorum burada biraz, yazdığım metnin sonuyla da ilgili hem; "Sanat diye bir şey yoktur aslında. Yalnızca sanatçılar vardır." E. H. Gombrich - Sanatın Öyküsü, s. 15.) ereği hakikati kavrayabilmektir, yöntemleri ve yan ürünleri farklıdır. Bilimin çok fazla deney-gözlemle... vardığı sonuçlara sanatçı; kendi bilgisine de sahip olduğu için daha kolay ulaşabilir ve aktarabilir. Bilim yapıcı da yıkıcı da olabilir ama sanat hep dönüştürücüdür, olumsuz da olabilir tabii bazen dönüşümler... Bilimin yan ürünü teknoloji, sanatın yan ürünü eserdir ki; insanlığı ilgilendiren kısmı da budur. Teknoloji insanlara fiziksel konfor sağlar, sanat eserleri düşünsel-bilişsel gelişimlerine katkı yapar... Programın adı ve toplamına gelecek olursam; Bilim bir üst başlıktır ve çok fazla alt dalı vardır ve aslında, zaten bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir. Bildiklerimiz (bilmediklerimiz) düşünüldüğünde bu kadar fazla alt dalın gelişmesi de kaçınılmaz tabii. Yukarıda da belirttiğim gibi sanat bilim başlığının üzerindedir, sanatın birleştirci gücü hakikati anlamada ve aktarmada çok fonksiyoneldir. Ve şimdi söyleyeceğimi Sinan Hoca da söylüyor aslında; bilim soru sormaz, bilim insanı sorar soruyu...
Hastalık hissedilirde Sağlık hissedilmez.(sağlıklıylen sağlığı düşünebilmeyi alışkanlık haline getirmek için nasıl alışkanlıklar geliştirebiliriz?) Düşünme yôntemleri seri olsun sabırsızlıkla bekliyorum İFA lı pazarlar
Hocalarım ben psikoloji kuantum hakikat ile ilgileniyorum 19 yaşındayım sınava hazırlaniyorum bolüm olarak psikoloji dusunuyorum ama bazen felsefe mi seçsem diyorum daha geniş kapsamli bi bilgi alanı var tek bir seye odakli degil ama orda da emin olamiyorum yolumu kestiremiyorum o yuzden psikoloji seçimim dediğiniz gibi burda sistemde bi bozukluk var ama olsun belki çözeriz bunu suan tartismak bile çok guzel sevgiler 🤸♀️🎈
Aslında cıvık mantarları araştırdığımda bunu fark ettim, fiziksel dünya ve kimyasal dünya, ve biyoloji dünyaya ayrı ayrı bakılarak problemleri çözemeyiz, hepsi aynı şeymiş gibi bakarsak datalar kendi içinde bir birine uyumlu şekilde birleşip sanki bir sinaps oluşturur diye düşünüyorum, bu yüzden evrenle bağlı cevaplanamayan soruları en basite indirgenerekten önce fizik, sonra daha karmaşıklaşan bilim dallarıyla izah etmeye çalışırsak, sonuç elde edeceğimize inanıyorum ben Bu arada bence devrin Hezarfenlerinden biri de Prof. Celal Şengör'dür, adam her konuda son sözü söyleye bilecek kadar biliyor bilimleri, kuantumdan biyolojiye, evrimden geofiziğe, tarihten felsefeye ne sorsan cevap verebilir
Eski videolarinizla tekrar yaparak idare edeyim derken bildirimin gelmesiii😍 Allah emeginize ilminize bilginize bereket versin 🤲 cok istifade ediyorum.Video kapak resmi de ayrica guzel tebessum ettiriyor☺️☺️ Siz de oyle dikte ederek degil sohbet tadinda anlatiyorsunuz 😌 tesekkurler ikinize de geri kalan ekibe de 🏵️🏵️🏵️
31:57 bunun hakkında bir fikrim var hocalarım, Bilge bilgin insanlar, kendi uzmanlığı dışında, gerek kitaplar, gerek makaleler gerek, sosyal medya sayesinde sürekli fazlalık hazırlık için yapılan laf kalabalıkları ve köpük bilgilere maruz kalıyorlar. 1 paragraf faydalı bilgi için eziyet çekiliyor. Bunları atıp "Lübbül-Lübb" yapmak için bir sistem düşünüyorum. Ayrıntıları netleşmedi birlikte düşünebiliriz, saygılar.
Sohbetinizin sonunda Mustafa Bey'in bahsettiği "değiştirdiğimiz şeyin ne olması gerektiği" sorusunu bu söyleşiden hemen önce dinlediğim Robert Sapolsky'nin yaptığı bir söyleşi (m.th-cam.com/video/DtmwtjOoSYU/w-d-xo.html 1:21:00 - 1:23:00) ile paralellik gösterdiği için yorum olarak eklemek istedim. Cevabın "değişimin, değişimin mümkün olduğunun bilgisinin kabulü" ile başlayacağı ifade ediliyor (anladığım kadarıyla). Bu programı yaptığınız ve sizlerden öğreniyor olduğum diğer bilgiler için çok teşekkür ederim.
2/249-Talut, ordu ile hareket edince dedi ki: "Allah sizi mutlaka bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse, benden değildir. Kim de onu tatmazsa, işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka (bu kadarına ruhsat vardır)." Derken içlerinden pek azı hariç, hepsi de varır varmaz ondan içtiler. Talut ve beraberindeki iman eden kimseler nehri geçtiklerinde. "Bizim bugün, Calut ile ordusuna karşı duracak gücümüz yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu cevabı verdiler: "Nice az topluluklar, Allah'ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmişlerdir. Allah, sabırlılarla beraberdir." *Talutun ordusundasınız Calutla savacağınız için Kanacak kadar su içmeyin çok az için ayeti… Yani suyu çok içenler imtihanı kaybediyor... Bakara 249* [YANİ BU MECLISE GİREREK, MAKAM PEŞİNDE KOŞARAK, MAAŞIN, SOSYAL İMKANLARIN, HARCIRAHLARIN VE EMEKLİLİĞİN EN ÜST NOKTADA İKEN, vs vs ; CALUTA KARŞI NASIL CİHAD EDECEKSİN? ] Kana kana dünyaya sarılan, rızık korkusu had safhada olan, yemekten yemeğe koşan, her ay maaşını çekmeye koşan, rahatından taviz vermeyen, emekliliğini köyüne ev yaptırmayı düşünen, tevhidi şirk koşmamayı unutmuş vs vs.. eline verilen oyuncak güneş' i ve ay' ı tercih eden insan... İttiba etmediğin peygamberlere nasıl iman ediyorsun? Hangi sünneti uyguluyorsun, imanını nasıl koruyorsun..? bir elime güneşi bir elime ay ı versen davamdan asla vazgeçmem demek nerde sen nerdesin peşinden gittiklerin nerde... Ey Toplum ey bunları destekleyenler, ey demokrat halk; sizin onlardan ne farkınız var? İmtihanı kaybedenlerin ve kaybedecekleri belli olanların peşinden gitmek niye...??? IRMAGIN KENARINA KADAR GELİP İMTIHANI KAYBETMEK NE DEMEK? DEMEKKİ HERKESİN BİR IRMAK İMTİHANI VAR. *Tevhidi müslümanları hapse atarak, toplumu milliyetçiliğe demokrasiye kemalizme, profan vatancılığa, kime hizmet ettiği belli olmayan hizmete, cahiliyeye çağırarak, parayı, nefsini put edinmişler; bırakın calutla savaşmayı Calutun tarafına geçmişler*
Merhaba, algoritmalar big datayı işleme biçimi ve bu yönde gelişmeler bu soru in bakış açısı verebilir. Zira algoritma davranış, görsel, ses, veri gibi bilgileri kullanarak bir sonuç üretiyor. Bu Big Data kullanarak istediğiniz soruyu sorup, cevap alınıyor. İnsan beyni bilgileri seçerek işlediğini düşünüyorum, algoritma sanki farklı çalışıyor. Algıda seçicilik gibi derdi yok algoritmanın
Uzun zamandır üzerinde düşündüğüm bir konuydu. İlaç gibi geldi. Lütfen bu konuyu irdeleyin, olmadı üstünde tepinin. Eğer biraz biraz ima ettiğiniz gibi uzun bir zaman alan süreçleri azaltmak ya da tartışmak gibi bir amaçla bir araya gelinen bir oluşum olursa da bana da haber edin lütfen 🥺
. *EN ÖNEMLİ KONU İMAN AMEL NEDİR?* *Anlamamız gereken ASIL MESELE ; mutlak manada savaş-kıtal (cihad/CANINI VERMEK) meselesi BİLE değildir, çünkü kıtal yapmayan/savaşmayan bir çok peygamber var. Mesela İsa peygamber, Yahya peygamber gibi vs vs birçok peygamber savaşmamıştır/ kıtal yapmamıştır. Ancak hiçbir peygamber savaşsa da savaşmasa da Şirk koşmamıştır. Demekki asıl Mesele; *Tevhiddir yani Şirk koşmamaktır yani sadece Allaha' imandır asıl mesele..* (Üç'ü de aynı kavram diyebiliriz) savunan adam olmak, reis olmak değil mesele yani KEMALİST DEMOKRATİK LAİK SİSTEM İÇİN ölmek, reddetmeniz gereken tagutun hatalarını düzeltmek değil mesele... Ve Tevhid bir bütundür. Uluhuyet tevhidi ve Rububiyet tevhidi birbirinden aylırsa Esma sıfatları birbirinden ayrılırsa tevhid bozulur şirk olur/müşrik olunur.
Ben bir konu üzerinde çalışıyorum. Yeni bilim içinde değerlendirilebilir mi bilmiyorum ama en azından alışılmadık bir konunun bilimsel alanlara dahil edilmesi söz konusudur benim yaptığım çalışma. Astrolojiyle ilgili olduğu için öncelikle astroloji konusuna açıklık getireyim. Bilimsel çevrelerin de üzerinde ittifak olduğu üzere astroloji bir bilim değildir. Sözde bilimdir. Temelde astroloji, takvimleri düzenlemeyi içerir. Fakat astrologlar ayrıca bunlara anlamlar da yüklemişlerdir, gök cisimlerinin hareketlerini hesaplama işlemleri üzerinden yorumlamışlardır. Bunların hiç birisi bilimsel metodlara dayanmamaktadır. Astroloji, bir yorumlama sanatıdır ama bilim değildir. Astroloji, bilim tarafından yanlışlanamamaktadır. En büyük problem de budur. Astrologlar bir türlü bunu anlayamıyorlar ve astrolojinin bilim olduğunu ısrarla söylüyorlar. Bunlar anlamsız çabalardır. Ayrıca astrolojinin bazı hesaplamaları astronomiyle uyuşmamaktadır. Yani astrolojinin yanlışlanabilen tarafları da zaten bilim tarafından reddedilmektedir. Şimdiye kadar astrolojiyle alakalı tek bir kırıntısı bile bulunamamıştır. Fakat uzaktandan da olsa astrolojiye yaklaşabildim. Göstereceğim kanıtlar astrolojik mevsimlerle örtüşmektedir. Buraya dikkat çekmek istiyorum. Örtüşmenin kendisi kanıt değildir, örtüşen bilgiler kanıttır. Burada yanlış anlaşılmayı önleyeyim.Yani ben astrolojiyi kanıtlamıyorum, kanıtların astrolojiyle örtüştüğünü söylüyorum. Ve ben bu örtüşmenin ciddiye alınmasını ve astroloji üzerine bilimsel olarak çalışılmasını istiyorum. Bilimde salt kesinlik yoktur, bu yüzden de astrolojinin bazı kısımlarının bilim olup olamayacağını bilemeyiz. Yani astrolojinin bütününün değil ama birçok alanının ilerki zamanlarda bilim olabilme ihtimalini reddedemeyiz.Veya astrolıjiyle örtüşen kanıtlar, astrolojiyle ilişkilendirilmeyip bilim dallarına da dahil edilebilir, veya yeni bilimsel dallar da oluşturulabilir. Birçok ihtimal var. Devam edeceğim.
Çok mesafe katettim, kanıtlarımı oluşturma aşamasındayım. İnsanların cilt görüntüsünü inceleyip onların hangi mevsimsel ayda doğduklarını tespit edebileceğim. Çalışmamı ikiye ayırdım. İlki, güneş burcundaki elementlerle örtüşen mevsim dönemleri, ikincisi güneş burcundaki niteliklerle örtüşen mevsim dönemleri. Bu iki mevsim dönemi birleştirildiğinde, cildi incelenen kişinin hangi mevsimsel ayda doğduğu ortaya çıkıyor. Diyelim ki birinin cilt görüntüsü tipi güneş burcundaki su elementiyle örtüşüyor. Su elementiyle örtüşen aylar; 20 haziran-22 temmuz, 23 ekim-22 kasım ve 20 şubat-20 mart. Yine diyelim ki birinin cilt görüntüsü tipi öncü niteliğiyle örtüşüyor. Öncü nitelikle örtüşen mevsim dönemleri;23 aralık-20 ocak,20 mart-20 nisan, 20 haziran-22 temmuz ve 20 eylül-22 ekim.Bu iki cilt tipi birleştirildinde doğduğumevsimsel ay 20 haziran-22 temmuzdur. Çalışmamda iki cilt grubu var. Birinci cilt grubu elementlerle örtüşüyor, ikinci cilt grubu niteliklerle örtüşüyor. Birinci cilt grubunda su, ateş, toprak, hava elementleriyle örtüşen 4 cilt görüntüsü tipi vardır.İkinci cilt grubunda öncü, sabit, değişken nitelikleriyle örtüşen 3 cilt görüntüsü tipi vardır. Dünyanın neresinde doğarsanız doğun cilt tipi değişmeyecektir. Bunu söylememin sebebi şu: Diyelim ki bir kişi 25 temmuzda doğmuş olsun. 25 temmuzda kuzey yarımkürede yaz mevsimi yaşanırken güney yarımkürede kış mevsimi yaşanmaktadır. O kişi 25 temmuzda kış mevsiminin yaşandığı güney yarım kürede doğsa bile o kişinin doğduğu ay arslan burcuyla örtüşüyor. Yani bu kişi güney yarım kürede doğdu diye kova burcuyla örtüşen ayda doğdu sayılmıyor. Bu kişinin cilt tipi ateş elementi ve sabit niteliğiyle örtüşmektedir. Yani burada cilt tipi, dünya mevsimiyle değil astrolojik mevsimle örtüşmektedir. Böyle bir örtüşmeye rastlantı demek çok anlamsız geliyor. Yanlış anlaşılmasın kanıtlarımın rastlantı olduğundan bahsetmiyorum. Kanıtların astrolojiyle örtüşmesinin rastlantı olup olmamasından bahsediyorum.Bu örtüşmeden yola çıkarak astrolojinin bilimsel olarak incelenmesi için bir adım atıyorum. Buradan yola çıkarak elbette karakterleri yorumlayamayız. Yani şunu diyemeyiz.Bu kişi koç burcuyla örtüşen ayda doğmuştur bu yüzden de koç burcunun özellikleri şunlardır diyemeyiz. Bu özelliklerin,mizaçların, gelişen olayların astrolojik günlerle ilişkinin ayrıca kanıtlanması gerekir ki bu günümüz teknolojiyle, metodlarla zaten imkansız gibi görünüyor. Ama ben bir adım atıyorum. Gerisini zaman gösterir. Astrolojinin diğer alanlarının da örtüşen kısımları kanıtlanabilir. Örneğin yükselen burcu, ay burcu, horoskoptaki diğer konumlar elde edilebilecek kanıtlarla örtüşebilir. Şu an için insanların mevsim sonlarında doğup doğmadıklarını daha kolay anlıyorum.Diğerlerinde zorlanıyorum. Ama çok yakında bunu tamamlayabileceğim.
. *SADECE “ LA İLAHE İLLALLAH “ DİYEN CENNETE GİRER Mİ … ?* Allah resulü s.a.v’in : “ Men gale la ilahe illallah dahelel cenneh “ “ Her kim la ilahe illallah derse cennete girer “ veya “ Bu söze şahadet getirene cehennem haram olur “ hadisleri doğrudur ve sahihtir. Ama unutmayınız ki zikredilen bu mutlak ifadeli hadisler, sadece ve sadece dili ile bu kelimeyi söyleyenin cennete gideceğini anlatmıyor. Bu konuda zikredilen bir kural vardır, eğer bu kural güzel anlaşılır ise, gerek bu meselede ve gerek se bunun gibi sair meselelerde sizi aydınlatıp yol gösterecektir. Kural şudur : “ *Mutlak ifadeli naslar, ancak kendisini mukayyet kılan naslarla anlaşılır* “ Yani “ la ilahe illallah diyen cennete girer “ veya “ bu söze şahadet getirene cehennem haram olur “ ifadeleri mutlak ifadeler olduğundan dolayı, bu ifadelerin ne manaya geldiğini anlamak için onu mukayet kılan - yani kayda bağlayan - diğer naslarla konuşturma mecburiyetindeyiz. Daha farklı bir ifadeyle şöyle de diyebiliriz : “ Sebebin ve hükmün bir olduğu naslarda, mutlak mukayyede hamlolunur “ Zikredilen bu hadislerde; Sebeb ; la ilahe illallah demek … Hüküm ise ; Cennete girmektir. Öyleyse bu mutlak ifadenin gerçek manasını bulması için kulun ne yapması lazım ? … Diğer bir ifadeyle la ilahe illallah’ın geçerliliğinin şartları nelerdir ? bunu güzelce öğrenip ona göre hareket etmemiz gerekir. Eğer bu söz sadece insana yeterli ise, peki ben desem ki : “ Tamam ben la ilahe illallah diyorum, ama Muhammeden resulullah demiyorum “ acaba sadece la ilahe illallah sözü beni kurtarır mı ? .. El cevap : elbette ki “ hayır “ .. Öyleyse sözü daha fazla uzatmadan, bu kelimeyle alakalı bilinmesi gereken şu kuralları kafamıza yazmalıyız : 1 = *Bu kelimenin bir anlamı vardır, sadece dille söylemekle olmaz* … 2 = *Bu kelimenin olmazsa olmazı olan iki rüknü vardır … İsbat ve Nefy* … 3 = *Bu kelime Mutlak anlamlı bir kelimedir, tek başına anlaşılmaz* … 4 = *Bu kelimeyi anlatan mukayyetlere ihtiyaç vardır* … 5 = *Bu kelimenin geçerliliği için lazımları da yanında olmalıdır* … 6 = *Bu kelimeyi iptal eden şeyler vardır, dolayısıyle onu söyleyen kimse bunlardan da kaçınmalıdır* … 7 = *Eğer la ilahe illallah sadece bir kelimeden ibaret olsaydı, Allah resulü s.a.v 23 sene boyunca söylenmesi çok kolay olan bu kelime için çaba sarfetmez, eziyetlere, çilelere katlanmaz ve bu yolda mallar-canlar feda edilmezdi* … 8 = *La ilahe illallah sadece bir kelimeden ibaret olsaydı, bu kelimeyi çokca söyleyen munafıklar cehennemin en alt tabakasında olmazlardı* … Allah’u Azze ve Celle bizlere bu kelimeyi hakkıyla anlamayı, lazımlarını yerine getirmeyi ve onu bozan söz ve tavırlardan da uzak durmayı nasip eylesin.
ya şu Kapak Fotoğraflarına ölüp bitiyorum ya DFDSAUFSAHFASODF
Dipnot : Bu zamana kadar Can Canan bölümlerinin bir çoğunda bu konuyu biraz daha genişletelim deyip yine birçoğunu konuşmadan geçmiştiniz. Belki de ileri seviye Can Canan bölümlerinin zamanı gelmiştir :)
Beyin damarlarımı rahatlatan bakış açımı sorgulatan kalbi beyni güzel insanlara sesleniyorum ne olur düşünce yöntemini en kısa zaman da masaya yatırırsanız biz özel dinleyiciler olarak çok sevinicez sağolun varolun heppp bizle olun🤲🙏
Sohbetimize katılmak gerçekten çok hoş
Selamlar, saygılar, sevgiler...
Mustafa Can'ın bu derece akıcı konuşmasına hayranım.
Kesinlikle, çoklu bakış ile birlikte bilimleri yeniden zenginleştirmek gerekiyor. Birçok konu üzerine AçıkBeyin'den ileri düzeyde videolar geleceğinden eminim. Takipteyiz👍
Günaydınlar🌺❤️
Ya kapak fotoğraflarınız her zaman efsane 😊🙏
Uzun zamandır tadını beklediğim bir muhabetti.. bu doz çok iyiydi var olun!
Dusunme yontemini lutfen cabuk konusun,cok ihtiyacimiz var.Fikirlerinizi cok merak ediyorum bu konuda.Sizi her izledigimde kendimi vikinglerdeki Viki gibi hissediyorum.
Bu konuya kesinlikle katılıyorum bizim beklediğimiz yeni bilimler ,var olan bilimlerin değiştirilip tekrar önümüze konması yüzünden artık yeni bilim ihtiyacı göz önüne alınmıyor ve kurduğunuz bağlantılar da bu duruma çok güzel örnek
Mustafa bey akademisyen olmamasına rağmen getirmedi bence soruyu masaya, akademisyen olmadığı için getirebildi tam olarak. Akademik bürokrasiye girseydi masaya en iyi ihtimalle kravatını getirebilirdi.
Teşekkür ederim
çok öğretici bir bölüm oldu. Sonuç olarak bu sohbetin bizi götürdüğü başlık daha öncede bahsettiğiniz 'bilgelik' konusu
14:00 bahsettiğiniz şemsiyenin adı Sanat Mustafa Bey. Moissej Kagan'dan bir alntı yapayım, kendi düşünce ve cümlelerimi de ekleyerek ve kitabı da tavsiye edeyim tabii, S. Moissej Kagan - Estetik ve Sanat Notları. Sanat ve bilim aynı şeydir esasında; sanatçının da bilim insanının da (Gombrich'e de gönderme yapıyorum burada biraz, yazdığım metnin sonuyla da ilgili hem; "Sanat diye bir şey yoktur aslında. Yalnızca sanatçılar vardır." E. H. Gombrich - Sanatın Öyküsü, s. 15.) ereği hakikati kavrayabilmektir, yöntemleri ve yan ürünleri farklıdır. Bilimin çok fazla deney-gözlemle... vardığı sonuçlara sanatçı; kendi bilgisine de sahip olduğu için daha kolay ulaşabilir ve aktarabilir. Bilim yapıcı da yıkıcı da olabilir ama sanat hep dönüştürücüdür, olumsuz da olabilir tabii bazen dönüşümler... Bilimin yan ürünü teknoloji, sanatın yan ürünü eserdir ki; insanlığı ilgilendiren kısmı da budur. Teknoloji insanlara fiziksel konfor sağlar, sanat eserleri düşünsel-bilişsel gelişimlerine katkı yapar... Programın adı ve toplamına gelecek olursam; Bilim bir üst başlıktır ve çok fazla alt dalı vardır ve aslında, zaten bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir. Bildiklerimiz (bilmediklerimiz) düşünüldüğünde bu kadar fazla alt dalın gelişmesi de kaçınılmaz tabii. Yukarıda da belirttiğim gibi sanat bilim başlığının üzerindedir, sanatın birleştirci gücü hakikati anlamada ve aktarmada çok fonksiyoneldir. Ve şimdi söyleyeceğimi Sinan Hoca da söylüyor aslında; bilim soru sormaz, bilim insanı sorar soruyu...
Saçlara bayıldım 😂
Uçtuk geldik
Hastalık hissedilirde Sağlık hissedilmez.(sağlıklıylen sağlığı düşünebilmeyi alışkanlık haline getirmek için nasıl alışkanlıklar geliştirebiliriz?) Düşünme yôntemleri seri olsun sabırsızlıkla bekliyorum İFA lı pazarlar
Değerli bilgiler için teşekkürler:)
Pazar klasiği ❤
Akışta resimleri gördüm,ya tanıdık yüzler sanki dedim 1-2sn sonra 😂😂😂
MÜ-KEM-MELL!!!
Hocalarım ben psikoloji kuantum hakikat ile ilgileniyorum 19 yaşındayım sınava hazırlaniyorum bolüm olarak psikoloji dusunuyorum ama bazen felsefe mi seçsem diyorum daha geniş kapsamli bi bilgi alanı var tek bir seye odakli degil ama orda da emin olamiyorum yolumu kestiremiyorum o yuzden psikoloji seçimim dediğiniz gibi burda sistemde bi bozukluk var ama olsun belki çözeriz bunu suan tartismak bile çok guzel sevgiler 🤸♀️🎈
Kalıplarla düşünmeyi Dücane Cündioğlu hocamla bir proğramda icra etseniz çok hora geçerdi Canlar...
❤
Depar attım hocalarım Depar
Aslında cıvık mantarları araştırdığımda bunu fark ettim, fiziksel dünya ve kimyasal dünya, ve biyoloji dünyaya ayrı ayrı bakılarak problemleri çözemeyiz, hepsi aynı şeymiş gibi bakarsak datalar kendi içinde bir birine uyumlu şekilde birleşip sanki bir sinaps oluşturur diye düşünüyorum, bu yüzden evrenle bağlı cevaplanamayan soruları en basite indirgenerekten önce fizik, sonra daha karmaşıklaşan bilim dallarıyla izah etmeye çalışırsak, sonuç elde edeceğimize inanıyorum ben
Bu arada bence devrin Hezarfenlerinden biri de Prof. Celal Şengör'dür, adam her konuda son sözü söyleye bilecek kadar biliyor bilimleri, kuantumdan biyolojiye, evrimden geofiziğe, tarihten felsefeye ne sorsan cevap verebilir
Eski videolarinizla tekrar yaparak idare edeyim derken bildirimin gelmesiii😍 Allah emeginize ilminize bilginize bereket versin 🤲 cok istifade ediyorum.Video kapak resmi de ayrica guzel tebessum ettiriyor☺️☺️ Siz de oyle dikte ederek degil sohbet tadinda anlatiyorsunuz 😌 tesekkurler ikinize de geri kalan ekibe de 🏵️🏵️🏵️
Biogerontoloji ve Longevizm bu bahsettiğiniz konuyla ilgileniyor Sinan hocam.
31:57 bunun hakkında bir fikrim var hocalarım, Bilge bilgin insanlar, kendi uzmanlığı dışında, gerek kitaplar, gerek makaleler gerek, sosyal medya sayesinde sürekli fazlalık hazırlık için yapılan laf kalabalıkları ve köpük bilgilere maruz kalıyorlar. 1 paragraf faydalı bilgi için eziyet çekiliyor. Bunları atıp "Lübbül-Lübb" yapmak için bir sistem düşünüyorum. Ayrıntıları netleşmedi birlikte düşünebiliriz, saygılar.
Sohbetinizin sonunda Mustafa Bey'in
bahsettiği "değiştirdiğimiz şeyin ne olması gerektiği" sorusunu bu söyleşiden hemen önce dinlediğim Robert Sapolsky'nin yaptığı bir söyleşi (m.th-cam.com/video/DtmwtjOoSYU/w-d-xo.html 1:21:00 - 1:23:00) ile paralellik gösterdiği için yorum olarak eklemek istedim. Cevabın "değişimin, değişimin mümkün olduğunun bilgisinin kabulü" ile başlayacağı ifade ediliyor (anladığım kadarıyla). Bu programı yaptığınız ve sizlerden öğreniyor olduğum diğer bilgiler için çok teşekkür ederim.
2/249-Talut, ordu ile hareket edince dedi ki: "Allah sizi
mutlaka bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse,
benden değildir. Kim de onu tatmazsa, işte o bendendir.
Ancak eliyle bir avuç alan başka (bu kadarına ruhsat
vardır)." Derken içlerinden pek azı hariç, hepsi de varır
varmaz ondan içtiler. Talut ve beraberindeki iman eden
kimseler nehri geçtiklerinde. "Bizim bugün, Calut ile
ordusuna karşı duracak gücümüz yok." dediler. Allah'a
kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu cevabı verdiler: "Nice
az topluluklar, Allah'ın izniyle nice çok topluluklara galip
gelmişlerdir. Allah, sabırlılarla beraberdir."
*Talutun ordusundasınız Calutla savacağınız için Kanacak kadar su içmeyin çok az için ayeti… Yani suyu çok içenler imtihanı kaybediyor... Bakara 249*
[YANİ BU MECLISE GİREREK, MAKAM PEŞİNDE KOŞARAK, MAAŞIN, SOSYAL İMKANLARIN, HARCIRAHLARIN VE EMEKLİLİĞİN EN ÜST NOKTADA İKEN, vs vs ; CALUTA KARŞI NASIL CİHAD EDECEKSİN? ]
Kana kana dünyaya sarılan, rızık korkusu had safhada olan, yemekten yemeğe koşan, her ay maaşını çekmeye koşan, rahatından taviz vermeyen, emekliliğini köyüne ev yaptırmayı düşünen, tevhidi şirk koşmamayı unutmuş vs vs.. eline verilen oyuncak güneş' i ve ay' ı tercih eden insan... İttiba etmediğin peygamberlere nasıl iman ediyorsun? Hangi sünneti uyguluyorsun, imanını nasıl koruyorsun..? bir elime güneşi bir elime ay ı versen davamdan asla vazgeçmem demek nerde sen nerdesin peşinden gittiklerin nerde...
Ey Toplum ey bunları destekleyenler, ey demokrat halk; sizin onlardan ne farkınız var? İmtihanı kaybedenlerin ve kaybedecekleri belli olanların peşinden gitmek niye...???
IRMAGIN KENARINA KADAR GELİP İMTIHANI KAYBETMEK NE DEMEK?
DEMEKKİ HERKESİN BİR IRMAK İMTİHANI VAR.
*Tevhidi müslümanları hapse atarak, toplumu milliyetçiliğe demokrasiye kemalizme, profan vatancılığa, kime hizmet ettiği belli olmayan hizmete, cahiliyeye çağırarak, parayı, nefsini put edinmişler; bırakın calutla savaşmayı Calutun tarafına geçmişler*
👍
Merhaba, algoritmalar big datayı işleme biçimi ve bu yönde gelişmeler bu soru in bakış açısı verebilir. Zira algoritma davranış, görsel, ses, veri gibi bilgileri kullanarak bir sonuç üretiyor. Bu Big Data kullanarak istediğiniz soruyu sorup, cevap alınıyor. İnsan beyni bilgileri seçerek işlediğini düşünüyorum, algoritma sanki farklı çalışıyor. Algıda seçicilik gibi derdi yok algoritmanın
Uzun zamandır üzerinde düşündüğüm bir konuydu. İlaç gibi geldi. Lütfen bu konuyu irdeleyin, olmadı üstünde tepinin. Eğer biraz biraz ima ettiğiniz gibi uzun bir zaman alan süreçleri azaltmak ya da tartışmak gibi bir amaçla bir araya gelinen bir oluşum olursa da bana da haber edin lütfen 🥺
Kapak fotoğrafında kimse kel değil ! İzlemiyorum abi o zaman.
Tıp sadece hastalıkla ilgileniyor diyorsunuz ama koruyucu hekimlik diye bir konu var. Sorun, Türkiye'de kimsenin koruyucu hekimlikle ilgilenmemesi.
.
*EN ÖNEMLİ KONU İMAN AMEL NEDİR?*
*Anlamamız gereken ASIL MESELE ; mutlak manada savaş-kıtal (cihad/CANINI VERMEK) meselesi BİLE değildir, çünkü kıtal yapmayan/savaşmayan bir çok peygamber var. Mesela İsa peygamber, Yahya peygamber gibi vs vs birçok peygamber savaşmamıştır/ kıtal yapmamıştır. Ancak hiçbir peygamber savaşsa da savaşmasa da Şirk koşmamıştır.
Demekki asıl Mesele; *Tevhiddir yani Şirk koşmamaktır yani sadece Allaha' imandır asıl mesele..* (Üç'ü de aynı kavram diyebiliriz)
savunan adam olmak, reis olmak değil mesele yani KEMALİST DEMOKRATİK LAİK SİSTEM İÇİN ölmek, reddetmeniz gereken tagutun hatalarını düzeltmek değil mesele...
Ve Tevhid bir bütundür. Uluhuyet tevhidi ve Rububiyet tevhidi birbirinden aylırsa Esma sıfatları birbirinden ayrılırsa tevhid bozulur şirk olur/müşrik olunur.
Ben bir konu üzerinde çalışıyorum. Yeni bilim içinde değerlendirilebilir mi bilmiyorum ama en azından alışılmadık bir konunun bilimsel alanlara dahil edilmesi söz konusudur benim yaptığım çalışma. Astrolojiyle ilgili olduğu için öncelikle astroloji konusuna açıklık getireyim. Bilimsel çevrelerin de üzerinde ittifak olduğu üzere astroloji bir bilim değildir. Sözde bilimdir. Temelde astroloji, takvimleri düzenlemeyi içerir. Fakat astrologlar ayrıca bunlara anlamlar da yüklemişlerdir, gök cisimlerinin hareketlerini hesaplama işlemleri üzerinden yorumlamışlardır. Bunların hiç birisi bilimsel metodlara dayanmamaktadır. Astroloji, bir yorumlama sanatıdır ama bilim değildir. Astroloji, bilim tarafından yanlışlanamamaktadır. En büyük problem de budur. Astrologlar bir türlü bunu anlayamıyorlar ve astrolojinin bilim olduğunu ısrarla söylüyorlar. Bunlar anlamsız çabalardır. Ayrıca astrolojinin bazı hesaplamaları astronomiyle uyuşmamaktadır. Yani astrolojinin yanlışlanabilen tarafları da zaten bilim tarafından reddedilmektedir. Şimdiye kadar astrolojiyle alakalı tek bir kırıntısı bile bulunamamıştır. Fakat uzaktandan da olsa astrolojiye yaklaşabildim. Göstereceğim kanıtlar astrolojik mevsimlerle örtüşmektedir. Buraya dikkat çekmek istiyorum. Örtüşmenin kendisi kanıt değildir, örtüşen bilgiler kanıttır. Burada yanlış anlaşılmayı önleyeyim.Yani ben astrolojiyi kanıtlamıyorum, kanıtların astrolojiyle örtüştüğünü söylüyorum. Ve ben bu örtüşmenin ciddiye alınmasını ve astroloji üzerine bilimsel olarak çalışılmasını istiyorum. Bilimde salt kesinlik yoktur, bu yüzden de astrolojinin bazı kısımlarının bilim olup olamayacağını bilemeyiz. Yani astrolojinin bütününün değil ama birçok alanının ilerki zamanlarda bilim olabilme ihtimalini reddedemeyiz.Veya astrolıjiyle örtüşen kanıtlar, astrolojiyle ilişkilendirilmeyip bilim dallarına da dahil edilebilir, veya yeni bilimsel dallar da oluşturulabilir. Birçok ihtimal var. Devam edeceğim.
Çok mesafe katettim, kanıtlarımı oluşturma aşamasındayım. İnsanların cilt görüntüsünü inceleyip onların hangi mevsimsel ayda doğduklarını tespit edebileceğim. Çalışmamı ikiye ayırdım. İlki, güneş burcundaki elementlerle örtüşen mevsim dönemleri, ikincisi güneş burcundaki niteliklerle örtüşen mevsim dönemleri. Bu iki mevsim dönemi birleştirildiğinde, cildi incelenen kişinin hangi mevsimsel ayda doğduğu ortaya çıkıyor. Diyelim ki birinin cilt görüntüsü tipi güneş burcundaki su elementiyle örtüşüyor. Su elementiyle örtüşen aylar; 20 haziran-22 temmuz, 23 ekim-22 kasım ve 20 şubat-20 mart. Yine diyelim ki birinin cilt görüntüsü tipi öncü niteliğiyle örtüşüyor. Öncü nitelikle örtüşen mevsim dönemleri;23 aralık-20 ocak,20 mart-20 nisan, 20 haziran-22 temmuz ve 20 eylül-22 ekim.Bu iki cilt tipi birleştirildinde doğduğumevsimsel ay 20 haziran-22 temmuzdur. Çalışmamda iki cilt grubu var. Birinci cilt grubu elementlerle örtüşüyor, ikinci cilt grubu niteliklerle örtüşüyor. Birinci cilt grubunda su, ateş, toprak, hava elementleriyle örtüşen 4 cilt görüntüsü tipi vardır.İkinci cilt grubunda öncü, sabit, değişken nitelikleriyle örtüşen 3 cilt görüntüsü tipi vardır. Dünyanın neresinde doğarsanız doğun cilt tipi değişmeyecektir. Bunu söylememin sebebi şu: Diyelim ki bir kişi 25 temmuzda doğmuş olsun. 25 temmuzda kuzey yarımkürede yaz mevsimi yaşanırken güney yarımkürede kış mevsimi yaşanmaktadır. O kişi 25 temmuzda kış mevsiminin yaşandığı güney yarım kürede doğsa bile o kişinin doğduğu ay arslan burcuyla örtüşüyor. Yani bu kişi güney yarım kürede doğdu diye kova burcuyla örtüşen ayda doğdu sayılmıyor. Bu kişinin cilt tipi ateş elementi ve sabit niteliğiyle örtüşmektedir. Yani burada cilt tipi, dünya mevsimiyle değil astrolojik mevsimle örtüşmektedir. Böyle bir örtüşmeye rastlantı demek çok anlamsız geliyor. Yanlış anlaşılmasın kanıtlarımın rastlantı olduğundan bahsetmiyorum. Kanıtların astrolojiyle örtüşmesinin rastlantı olup olmamasından bahsediyorum.Bu örtüşmeden yola çıkarak astrolojinin bilimsel olarak incelenmesi için bir adım atıyorum. Buradan yola çıkarak elbette karakterleri yorumlayamayız. Yani şunu diyemeyiz.Bu kişi koç burcuyla örtüşen ayda doğmuştur bu yüzden de koç burcunun özellikleri şunlardır diyemeyiz. Bu özelliklerin,mizaçların, gelişen olayların astrolojik günlerle ilişkinin ayrıca kanıtlanması gerekir ki bu günümüz teknolojiyle, metodlarla zaten imkansız gibi görünüyor. Ama ben bir adım atıyorum. Gerisini zaman gösterir. Astrolojinin diğer alanlarının da örtüşen kısımları kanıtlanabilir. Örneğin yükselen burcu, ay burcu, horoskoptaki diğer konumlar elde edilebilecek kanıtlarla örtüşebilir. Şu an için insanların mevsim sonlarında doğup doğmadıklarını daha kolay anlıyorum.Diğerlerinde zorlanıyorum. Ama çok yakında bunu tamamlayabileceğim.
.
*SADECE “ LA İLAHE İLLALLAH “ DİYEN CENNETE GİRER Mİ … ?*
Allah resulü s.a.v’in : “ Men gale la ilahe illallah dahelel cenneh “ “ Her kim la ilahe illallah derse cennete girer “ veya “ Bu söze şahadet getirene cehennem haram olur “ hadisleri doğrudur ve sahihtir.
Ama unutmayınız ki zikredilen bu mutlak ifadeli hadisler, sadece ve sadece dili ile bu kelimeyi söyleyenin cennete gideceğini anlatmıyor. Bu konuda zikredilen bir kural vardır, eğer bu kural güzel anlaşılır ise, gerek bu meselede ve gerek se bunun gibi sair meselelerde sizi aydınlatıp yol gösterecektir. Kural şudur :
“ *Mutlak ifadeli naslar, ancak kendisini mukayyet kılan naslarla anlaşılır* “
Yani “ la ilahe illallah diyen cennete girer “ veya “ bu söze şahadet getirene cehennem haram olur “ ifadeleri mutlak ifadeler olduğundan dolayı, bu ifadelerin ne manaya geldiğini anlamak için onu mukayet kılan - yani kayda bağlayan - diğer naslarla konuşturma mecburiyetindeyiz.
Daha farklı bir ifadeyle şöyle de diyebiliriz : “ Sebebin ve hükmün bir olduğu naslarda, mutlak mukayyede hamlolunur “
Zikredilen bu hadislerde; Sebeb ; la ilahe illallah demek … Hüküm ise ; Cennete girmektir.
Öyleyse bu mutlak ifadenin gerçek manasını bulması için kulun ne yapması lazım ? … Diğer bir ifadeyle la ilahe illallah’ın geçerliliğinin şartları nelerdir ? bunu güzelce öğrenip ona göre hareket etmemiz gerekir.
Eğer bu söz sadece insana yeterli ise, peki ben desem ki : “ Tamam ben la ilahe illallah diyorum, ama Muhammeden resulullah demiyorum “ acaba sadece la ilahe illallah sözü beni kurtarır mı ? .. El cevap : elbette ki “ hayır “ ..
Öyleyse sözü daha fazla uzatmadan, bu kelimeyle alakalı bilinmesi gereken şu kuralları kafamıza yazmalıyız :
1 = *Bu kelimenin bir anlamı vardır, sadece dille söylemekle olmaz* …
2 = *Bu kelimenin olmazsa olmazı olan iki rüknü vardır … İsbat ve Nefy* …
3 = *Bu kelime Mutlak anlamlı bir kelimedir, tek başına anlaşılmaz* …
4 = *Bu kelimeyi anlatan mukayyetlere ihtiyaç vardır* …
5 = *Bu kelimenin geçerliliği için lazımları da yanında olmalıdır* …
6 = *Bu kelimeyi iptal eden şeyler vardır, dolayısıyle onu söyleyen kimse bunlardan da kaçınmalıdır* …
7 = *Eğer la ilahe illallah sadece bir kelimeden ibaret olsaydı, Allah resulü s.a.v 23 sene boyunca söylenmesi çok kolay olan bu kelime için çaba sarfetmez, eziyetlere, çilelere katlanmaz ve bu yolda mallar-canlar feda edilmezdi* …
8 = *La ilahe illallah sadece bir kelimeden ibaret olsaydı, bu kelimeyi çokca söyleyen munafıklar cehennemin en alt tabakasında olmazlardı* …
Allah’u Azze ve Celle bizlere bu kelimeyi hakkıyla anlamayı, lazımlarını yerine getirmeyi ve onu bozan söz ve tavırlardan da uzak durmayı nasip eylesin.
Blu tukur franca