Ellerinize sağlık.Mühteşem bir melodi olmuş dinlenmiş sanmışdım ruhumu,meyerse ne kadar yorgunmuş.kalbmin yaraları ne kadar derinmiş.2 tane sevdiyim müzik aleti anca bu kadar güzel kullanılır👏👏🌷🌷🌹🌹😢
İmkansız bir ateşin tam ortasında Savaş çıksa, yenilir miyiz dersin Dört gün dört bin asır var gözlerimde Bilirsin...ölürüm sonra Yakalayamadan dökülen yaprakları Anla işte...ölürüm sonra Mavi kopacaksa yüreğimden Ne anlamı var ki bu gecelerin Güne çıkmayacakmış gibi gözlerinde içmenin Yetişmeyecek mi imdada kırmızı Gitme...ölürüm sonra Simli saçlarımda bir sarı papatya N’olur...ölürüm sonra Bir mum alevinde yakma yarınları Dudaklarım kalır yarım busende Söylemesende yeşili kirpiklerime Su şeffaftır, görürüm, düşerim düşlerine Kanarım...ölürüm sonra Kokuda biter amber tek kalır Yemin ettim...ölürüm sonra Yar sökme gözlerini gözlerimden Bak ellerim ağlar, bak niyete kan batar Bak renkler solar, bak ateş barutu yakar Önce yollara dökülürüm Sonra...ölürüm sonra Bir kurşun sıkarım alnımın tam ortasına Çok şükür...ölürüm sonra Mehmet Olcay
Uzaktan Sevmek, ne incitir ne acıtır, ne yaralar ne kanatır... Gözlerimle görmediğim ama sesini duyduğum, varlığıyla huzur bulduğum bir denizin yakınında yürümek gibidir uzaktan sevmek.........
İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol. Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde gösterisi zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki. Kuşlar toplanmış göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. Eşdeğeriyle yanyana yürürken Cehennem sokağında birey olmak, Ve en inceldikten sonra İlkel sözcüklerle konuşmak seninle. Saat beş nalburları pencerelerden Madeni paralar gösteriyorlar, Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık, Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey. Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol. Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde gösterisi zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki. Kuşlar toplanmış göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. Eşdeğeriyle yanyana yürürken Cehennem sokağında birey olmak, Ve en inceldikten sonra İlkel sözcüklerle konuşmak seninle. Saat beş nalburları pencerelerden Madeni paralar gösteriyorlar, Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık, Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey. Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka. Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. Sülünün yüzü bir atmosfer olayıdır. Rasgele yazarı avcıdan öğrendim: Yaban ördekleri donmasın diye, Suya nöbetleşe kanat vururlar. Ve işte şamandırasıyla Beşiktaş’ınız, Çapraşık bir yüzyılı geriye atar; Tanrım siz şu uzun Anadolu’yu Çocukluk günlerinizde mi yarattınız? Senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. İlkokulu bitirdiği gün Cumhuriyet şairi, Saçında kurdalası Lozan gibi; Sonra her yıl öldürüldü, öldürüldükçe de Hemeninden göğe huthutler çizildi. Gelecek zaman oldu şimdiki zaman; Irmak aşağı inen güz parçası… Çok süslü bir halkın arasından, Benimsin! İyi anlarında sesin kalınlaşıyor, Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. Afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani, Trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı; Varto depremini düşün, yardım olarak Batı’dan gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni. Adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti, Karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni, Kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın; Tanrım, gerçekten, çocukluk günlerinizde mi? Eşiklere oturmuş bir dolu insan, Keşke,yalnız bunun için sevseydim seni. Daha ben ilk kazmayı vurmadan Elime gelen Karabitki’li testi, Nefertiti’nin mutfağı sayılan yerde Koyu sır yeni hicret yollarını kesti. Terimler, eşekarıları sözcüklerin, Acımasızdırlar, adsız ve sueldirler, Önlerine katarak insan ve hayvan listelerini, Sabah akşam kapınızın önünden geçirirler. Fazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü? Keşke, yalnız bunun için sevseydim seni. Küçük anne, kelepir kız, Bir şey söyle bana, bana bir laf et ki binlerce, Onbinlerce görüntü anlatamasın. Genceli Nizami’nin dediği gibi, Taşı,onunla yıkasalar Üzerinde akik biter… Bakışların ki, İkinci bir parıltı var senin bakışlarında.. Keşke, yalnız bunun için sevseydim seni. 18 Aralık 1985’te, o salonda, Kişi, nasıl kestirebilirdi ileriyi? Siz, kazıbilimler, alınyazısıbilimler, Geçsin yıllar, geçsin seneler gibi… Olur mu anımsamamak onaltıncı Louis’i? 14 Temmuz 1789 akşamı Louis, Şöyle yazmamış mıydı defterine: “Bugün kayda değer bir şey yok…” “Kehanet” adlı kısacık bir şiir buldum. Keşke, yalnız bunun için sevseydim seni. Mutsuzluk, gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir ; Banliyo treninde rastladığımız, Sınav saatini kaçırmış liseli kız. Hep,hep kazanırsın ey çözümsüzlük! Ey otobüssever, ey Troya yolcusu! Anımsarsın günlerce konuşup durmuştuk, O ipek böceği sesli kadını. Birinin Grönland’ı olmaya hazırlanıyordu. İki çay söylemiştik orda,biri açık, Keşke, yalnız bunun için sevseydim seni. Bir, çiçek duruyordu orda, bir yerde, Bir yanlışı düzeltircesine açmış. Gelmiş ta ağzımın ortasında konuşur durur. Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda , Güverteleri uçtan uca orman, Aldım çiçeğimi, Şurama bastım. Bastım ki yalnızlığımmış. Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni. Keşke, yalnız bunun için sevseydim seni. Atı’lar, deltalara gömülen atı’lar, Saçı’lar, fiyortları öpen saçı’lar, Kutu’lar, Haliçlerden susmuş kutu’lar, Takı’lar, eski aşkları imler takı’lar. Bol dökümlü gömleğinin arasında, Sırtını ve karnını dolanan, Ve sonunda sincap olan o kuş. Seni ,o kadar yakından görünce, Keşke, yalnız bunun için sevseydim seni…
“İKİ KALP İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol. Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde gösterisi zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki. Kuşlar toplanmış göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. EŞDEĞERİYLE YAN Eşdeğeriyle yanyana yürürken Cehennem sokağında birey olmak, Ve en inceldikten sonra İlkel sözcüklerle konuşmak seninle. Saat beş nalburları pencerelerden Madeni paralar gösteriyorlar, Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık, Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey. Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. SÜLÜNÜN YÜZÜ Sülünün yüzü bir atmosfer olayıdır. Rasgele yazarı avcıdan öğrendim: Yaban ördekleri donmasın diye, Suya nöbetleşe kanat vururlar. Ve işte şamandırasıyla Beşiktaş'ınız, Çapraşık bir yüzyılı geriye atar; Tanrım siz şu uzun Anadolu'yu Çocukluk günlerinizde mi yarattınız? Senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. İLKOKULU BİTİRDİĞİ İlkokulu bitirdiği gün Cumhuriyet şairi, Saçında kurdelesi Lozan gibi; Sonra her yıl öldürüldü, öldürüldükçe de Hemeninden göğe huthutler çizildi. Gelecek zaman oldu şimdiki zaman; Irmak aşağı inen güz parçası, Çok süslü bir halkın arasından, Benimsin! İyi anlarında sesin kalınlaşıyor Keşke yalnız bunun için sevseydim seni AFYON GARINDAKİ Afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani, Trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı; Varto depremini düşün, yardım olarak Batı'dan Gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni. Adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti, Karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni, Kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın; Tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?.. Eşiklere oturmuş bir dolu insan Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. DAHA BEN Daha ben ilk kazmayı vurmadan Elime gelen Karabitki'li testi, Nefertiti'nin mutfağı sayılan yerde Koyu sır yeni hicret yollarını kesti. Terimler eşekarıları sözcüklerin, Acımasızdırlar, adsız ve sueldirler, Önlerine katarak insan ve hayvan listelerini Sabah akşam kapınızın önünden geçirirler. Fazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü?... Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. KÜÇÜK ANNE Küçük anne, kelepir kız, Bir şey söyle bana, bana bir laf et ki binlerce, Onbinlerce görüntü anlatamasın. Genceli Nizami'nin dediği gibi Taşı onunla yıkasalar Üzerinde akik biter, Bakışların ki... İkinci bir parıltı var senin bakışlarında Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. 18 ARALIK 18 Aralık 1985'te o salonda Kişi nasıl kestirebilirdi ileriyi? Siz, kazıbilimler, alınyazısıbilimler, Geçsin yıllar geçsin, seneler gibi. Olur mu anımsamamak Onaltıncı Louis'yi 14 Temmuz 1789 akşamı, Louis, Şöyle yazmamış mıydı defterine: "Bugün kayda değer bir şey yok.." "Kehanet" adlı kısacık bir şiir buldum Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. MUTSUZLUK GÜLÜMSEYEREK Mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir; Banliyo treninde rastladığımız Sınav saatini kaçırmış liseli kız, Hep kazanırsın ey çözümsüzlük! Ey otobüssever ey Troya yolcusu! Anımsarsın günlerce konuşup durmuştuk O İB(ipekböceği) sesli kadını; Birinin Grönland'ı olmaya hazırlanıyordu. İki çay söylemiştik orda, biri açık, Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. BİR ÇİÇEK Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde, Bir yanlışı düzeltircesine açmış; Gelmiş ta ağzımın kenarında Konuşur durur. Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda, Güverteleri uçtan uca orman; Aldım çiçeğimi şurama bastım, Bastım ki yalnızlığımmış. Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Atılar Deltalara Atı'lar deltalara gömülen atı'lar, Saçı'lar fiyortları öpen saçı'lar, Kutu'lar, Haliçlerden susmuş kutu'lar, Takı'lar eski aşkları imler takı'lar. Bol dökümlü gömleğinin içinde Sırtını ve karnını dolanan Ve sonunda sincap olan O kuş. Seni o kadar yakından görünce, Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
İmkansız bir ateşin tam ortasında Savaş çıksa, yenilirmiyiz dersin Dört gün dört bin asır var gözlerimde Bilirsin...ölürüm sonra Yakalayamadan dökülen yaprakları Anla işte...ölürüm sonra Mavi kopacaksa yüreğimden Ne anlamı var ki bu gecelerin Güne çıkmayacakmış gibi gözlerinde içmenin Yetişmeyecekmi imdada kırmızı Gitme...ölürüm sonra Simli saçlarımda bir sarı papatya N’olur...ölürüm sonra Bir mum alevinde yakma yarınları Dudaklarım kalır yarım busende Söylemesende yeşili kirpiklerime Su şeffaftır, görürüm, düşerim düşlerine Kanarım...ölürüm sonra Kokuda biter amber tek kalır Yemin ettim...ölürüm sonra Yar sökme gözlerini gözlerimden Bak ellerim ağlar, bak niyete kan batar Bak renkler solar, bak ateş barutu yakar Önce yollara dökülürüm Sonra...ölürüm sonra Bir kurşun sıkarım alnımın tam ortasına Çok şükür...ölürüm sonra Mehmet Olcay
Ellerinize sağlık.Mühteşem bir melodi olmuş dinlenmiş sanmışdım ruhumu,meyerse ne kadar yorgunmuş.kalbmin yaraları ne kadar derinmiş.2 tane sevdiyim müzik aleti anca bu kadar güzel kullanılır👏👏🌷🌷🌹🌹😢
İmkansız bir ateşin tam ortasında
Savaş çıksa, yenilir miyiz dersin
Dört gün dört bin asır var gözlerimde
Bilirsin...ölürüm sonra
Yakalayamadan dökülen yaprakları
Anla işte...ölürüm sonra
Mavi kopacaksa yüreğimden
Ne anlamı var ki bu gecelerin
Güne çıkmayacakmış gibi gözlerinde içmenin
Yetişmeyecek mi imdada kırmızı
Gitme...ölürüm sonra
Simli saçlarımda bir sarı papatya
N’olur...ölürüm sonra
Bir mum alevinde yakma yarınları
Dudaklarım kalır yarım busende
Söylemesende yeşili kirpiklerime
Su şeffaftır, görürüm, düşerim düşlerine
Kanarım...ölürüm sonra
Kokuda biter amber tek kalır
Yemin ettim...ölürüm sonra
Yar sökme gözlerini gözlerimden
Bak ellerim ağlar, bak niyete kan batar
Bak renkler solar, bak ateş barutu yakar
Önce yollara dökülürüm
Sonra...ölürüm sonra
Bir kurşun sıkarım alnımın tam ortasına
Çok şükür...ölürüm sonra
Mehmet Olcay
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni..
Şu müziği bulabilmek için senelerimi harcadım
bence değmiş, eşsiz muhteşem
12 yıldır dinliyorum hala dinliyorum. zaman zaman@@dilsadzeynepyavuz8714
Keşke yanımda olsaydin ve birlikte dinleseydik, olurum Sana güzelim.💙
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.. o mükemmel şiir geliyor aklıma
güzel bir muzik güzel bir emek elinize sağlık dostlar
Uzaktan Sevmek, ne incitir ne acıtır, ne yaralar ne kanatır... Gözlerimle görmediğim ama sesini duyduğum, varlığıyla huzur bulduğum bir denizin yakınında yürümek gibidir uzaktan sevmek.........
Notalarla başbaşa gece daha bir başka güzel ....yanlızlığa yolculuk
''Uzaktan Sevmek'' şiirinin fon müziği 💕🌹
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde gösterisi zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.
Kuşlar toplanmış göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Eşdeğeriyle yanyana yürürken
Cehennem sokağında birey olmak,
Ve en inceldikten sonra
İlkel sözcüklerle konuşmak seninle.
Saat beş nalburları pencerelerden
Madeni paralar gösteriyorlar,
Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.
Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Many musical instruments are awesome ,but the violin and piano will always be my favorite🎸🎹🎶
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde gösterisi zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.
Kuşlar toplanmış göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Eşdeğeriyle yanyana yürürken
Cehennem sokağında birey olmak,
Ve en inceldikten sonra
İlkel sözcüklerle konuşmak seninle.
Saat beş nalburları pencerelerden
Madeni paralar gösteriyorlar,
Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.
Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka.
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Sülünün yüzü bir atmosfer olayıdır.
Rasgele yazarı avcıdan öğrendim:
Yaban ördekleri donmasın diye,
Suya nöbetleşe kanat vururlar.
Ve işte şamandırasıyla Beşiktaş’ınız,
Çapraşık bir yüzyılı geriye atar;
Tanrım siz şu uzun Anadolu’yu
Çocukluk günlerinizde mi yarattınız?
Senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
İlkokulu bitirdiği gün Cumhuriyet şairi,
Saçında kurdalası Lozan gibi;
Sonra her yıl öldürüldü, öldürüldükçe de
Hemeninden göğe huthutler çizildi.
Gelecek zaman oldu şimdiki zaman;
Irmak aşağı inen güz parçası…
Çok süslü bir halkın arasından,
Benimsin!
İyi anlarında sesin kalınlaşıyor,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani,
Trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı;
Varto depremini düşün, yardım olarak Batı’dan
gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni.
Adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti,
Karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni,
Kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın;
Tanrım, gerçekten, çocukluk günlerinizde mi?
Eşiklere oturmuş bir dolu insan,
Keşke,yalnız bunun için sevseydim seni.
Daha ben ilk kazmayı vurmadan
Elime gelen Karabitki’li testi,
Nefertiti’nin mutfağı sayılan yerde
Koyu sır yeni hicret yollarını kesti.
Terimler, eşekarıları sözcüklerin,
Acımasızdırlar, adsız ve sueldirler,
Önlerine katarak insan ve hayvan listelerini,
Sabah akşam kapınızın önünden geçirirler.
Fazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü?
Keşke, yalnız bunun için sevseydim seni.
Küçük anne, kelepir kız,
Bir şey söyle bana,
bana bir laf et ki binlerce,
Onbinlerce görüntü anlatamasın.
Genceli Nizami’nin dediği gibi,
Taşı,onunla yıkasalar
Üzerinde akik biter…
Bakışların ki,
İkinci bir parıltı var senin bakışlarında..
Keşke, yalnız bunun için sevseydim seni.
18 Aralık 1985’te, o salonda,
Kişi, nasıl kestirebilirdi ileriyi?
Siz, kazıbilimler, alınyazısıbilimler,
Geçsin yıllar, geçsin seneler gibi…
Olur mu anımsamamak onaltıncı Louis’i?
14 Temmuz 1789 akşamı Louis,
Şöyle yazmamış mıydı defterine:
“Bugün kayda değer bir şey yok…”
“Kehanet” adlı kısacık bir şiir buldum.
Keşke, yalnız bunun için sevseydim seni.
Mutsuzluk, gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir ;
Banliyo treninde rastladığımız,
Sınav saatini kaçırmış liseli kız.
Hep,hep kazanırsın ey çözümsüzlük!
Ey otobüssever, ey Troya yolcusu!
Anımsarsın günlerce konuşup durmuştuk,
O ipek böceği sesli kadını.
Birinin Grönland’ı olmaya hazırlanıyordu.
İki çay söylemiştik orda,biri açık,
Keşke, yalnız bunun için sevseydim seni.
Bir, çiçek duruyordu orda, bir yerde,
Bir yanlışı düzeltircesine açmış.
Gelmiş ta ağzımın ortasında konuşur durur.
Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda ,
Güverteleri uçtan uca orman,
Aldım çiçeğimi,
Şurama bastım.
Bastım ki yalnızlığımmış.
Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni.
Keşke, yalnız bunun için sevseydim seni.
Atı’lar, deltalara gömülen atı’lar,
Saçı’lar, fiyortları öpen saçı’lar,
Kutu’lar, Haliçlerden susmuş kutu’lar,
Takı’lar, eski aşkları imler takı’lar.
Bol dökümlü gömleğinin arasında, Sırtını ve karnını dolanan,
Ve sonunda sincap olan o kuş.
Seni ,o kadar yakından görünce,
Keşke, yalnız bunun için sevseydim seni…
cok guzel,,merhaba, ,tessekur ederim,,Allah razi olsun,,greetings from far
Seni unuttuğun şarkılarımızda bekliyorum hala çok bekletme zira epey soğuk burası.
“İKİ KALP
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde gösterisi zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.
Kuşlar toplanmış göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
EŞDEĞERİYLE YAN
Eşdeğeriyle yanyana yürürken
Cehennem sokağında birey olmak,
Ve en inceldikten sonra
İlkel sözcüklerle konuşmak seninle.
Saat beş nalburları pencerelerden
Madeni paralar gösteriyorlar,
Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.
Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
SÜLÜNÜN YÜZÜ
Sülünün yüzü bir atmosfer olayıdır.
Rasgele yazarı avcıdan öğrendim:
Yaban ördekleri donmasın diye,
Suya nöbetleşe kanat vururlar.
Ve işte şamandırasıyla Beşiktaş'ınız,
Çapraşık bir yüzyılı geriye atar;
Tanrım siz şu uzun Anadolu'yu Çocukluk günlerinizde mi yarattınız?
Senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
İLKOKULU BİTİRDİĞİ
İlkokulu bitirdiği gün Cumhuriyet şairi,
Saçında kurdelesi Lozan gibi;
Sonra her yıl öldürüldü, öldürüldükçe de Hemeninden göğe huthutler çizildi.
Gelecek zaman oldu şimdiki zaman;
Irmak aşağı inen güz parçası,
Çok süslü bir halkın arasından, Benimsin!
İyi anlarında sesin kalınlaşıyor
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni
AFYON GARINDAKİ
Afyon garındaki küçük kızı anımsa,
hani, Trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı;
Varto depremini düşün, yardım olarak Batı'dan Gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni.
Adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti,
Karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni,
Kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın; Tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?.. Eşiklere oturmuş bir dolu insan
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
DAHA BEN
Daha ben ilk kazmayı vurmadan
Elime gelen Karabitki'li testi,
Nefertiti'nin mutfağı sayılan yerde
Koyu sır yeni hicret yollarını kesti.
Terimler eşekarıları sözcüklerin,
Acımasızdırlar, adsız ve sueldirler,
Önlerine katarak insan ve hayvan listelerini
Sabah akşam kapınızın önünden geçirirler.
Fazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü?... Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
KÜÇÜK ANNE
Küçük anne, kelepir kız,
Bir şey söyle bana, bana bir laf et ki binlerce, Onbinlerce görüntü anlatamasın.
Genceli Nizami'nin dediği gibi
Taşı onunla yıkasalar
Üzerinde akik biter,
Bakışların ki...
İkinci bir parıltı var senin bakışlarında
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
18 ARALIK
18 Aralık 1985'te o salonda
Kişi nasıl kestirebilirdi ileriyi?
Siz, kazıbilimler, alınyazısıbilimler,
Geçsin yıllar geçsin, seneler gibi.
Olur mu anımsamamak
Onaltıncı Louis'yi 14 Temmuz 1789 akşamı,
Louis, Şöyle yazmamış mıydı defterine:
"Bugün kayda değer bir şey yok.."
"Kehanet" adlı kısacık bir şiir buldum
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
MUTSUZLUK GÜLÜMSEYEREK
Mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir;
Banliyo treninde rastladığımız Sınav saatini kaçırmış liseli kız,
Hep kazanırsın ey çözümsüzlük!
Ey otobüssever ey Troya yolcusu!
Anımsarsın günlerce konuşup durmuştuk
O İB(ipekböceği) sesli kadını;
Birinin Grönland'ı olmaya hazırlanıyordu.
İki çay söylemiştik orda, biri açık,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
BİR ÇİÇEK
Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,
Bir yanlışı düzeltircesine açmış;
Gelmiş ta ağzımın kenarında
Konuşur durur.
Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,
Güverteleri uçtan uca orman;
Aldım çiçeğimi şurama bastım,
Bastım ki yalnızlığımmış.
Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Atılar Deltalara
Atı'lar deltalara gömülen atı'lar,
Saçı'lar fiyortları öpen saçı'lar,
Kutu'lar, Haliçlerden susmuş kutu'lar,
Takı'lar eski aşkları imler takı'lar.
Bol dökümlü gömleğinin içinde
Sırtını ve karnını dolanan
Ve sonunda sincap olan
O kuş.
Seni o kadar yakından görünce,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
I think violin is such an emotional instrument when we feel that rhythm ,it takes us to a magical world of love👍
cok güzel - selam türkiye from kosova we love you canim
Boa noite a vocês , estou fazendo crochê ouvindo suas músicas. Obrigada são lindas.🇧🇷🇹🇷
Beğenmeyen duygusuz ve ruhsuzdur.
Linda musica ! Boa noite.
Son çırpınışımdın sen insanlar arasında....
bu nece zvuk ve tembr di..ilyas abi sen keman icin doquldun
Öğreneceksin güzel yüreğim öğreneceksin, dünyanın hasret, ölümün vuslat olduğunu.....
ayy ayy çok begendim
müziğin özel bir ismi daha yok mu? instagramda bulamıyoruz
Cook güzel
Ellerinize sağlık.parçaların ismini yazabilir misiniz saniye olarak?
Harika
💔
çok güzel bence
Bu bizim dans müziğimiz Fırat❤️Berna
...
💖
.............
İmkansız bir ateşin tam ortasında
Savaş çıksa, yenilirmiyiz dersin
Dört gün dört bin asır var gözlerimde
Bilirsin...ölürüm sonra
Yakalayamadan dökülen yaprakları
Anla işte...ölürüm sonra
Mavi kopacaksa yüreğimden
Ne anlamı var ki bu gecelerin
Güne çıkmayacakmış gibi gözlerinde içmenin
Yetişmeyecekmi imdada kırmızı
Gitme...ölürüm sonra
Simli saçlarımda bir sarı papatya
N’olur...ölürüm sonra
Bir mum alevinde yakma yarınları
Dudaklarım kalır yarım busende
Söylemesende yeşili kirpiklerime
Su şeffaftır, görürüm, düşerim düşlerine
Kanarım...ölürüm sonra
Kokuda biter amber tek kalır
Yemin ettim...ölürüm sonra
Yar sökme gözlerini gözlerimden
Bak ellerim ağlar, bak niyete kan batar
Bak renkler solar, bak ateş barutu yakar
Önce yollara dökülürüm
Sonra...ölürüm sonra
Bir kurşun sıkarım alnımın tam ortasına
Çok şükür...ölürüm sonra
Mehmet Olcay