Aslında Kierkegaard, iman ve akıl arasındaki ilişkiye dair düşüncelerinde, bu iki kavramın genellikle birbiriyle çeliştiğini, ancak aynı zamanda bir arada bulunabileceğini savunur. Onun felsefesinde, iman ve akıl arasındaki dinamik oldukça karmaşıktır ve bu ilişkinin bazı temel noktaları şunlardır: 1. **İman ve Akıl Çatışması** -- Kierkegaard, aklın sınırlı bir alanı olduğunu ve insanın sonsuz olanı kavrama yetisinin bulunmadığını vurgular. Akıl, yalnızca mantık, deney ve gözlem yoluyla bilinebilen şeylerle sınırlıdır. Ancak inanç, bu sınırların ötesine geçer ve aklın kavrayamadığı veya açıklayamadığı şeyleri içerir. -- O, inancı "absürd" olarak tanımlar, çünkü inanç bazen mantık ve akıl açısından anlamlı olmayan şeylere inanmayı gerektirir. İmanın bu absürdlüğü, özellikle Yaratıcı'nın doğası ve insanın Yaratıcı ile olan ilişkisi bağlamında ortaya çıkar. Kierkegaard'a göre, gerçek iman, akıl yürütme süreciyle elde edilemez; çünkü iman, aklın sınırlarını aşan bir tutku ve kişisel bağlılık gerektirir. 2. **İman, Paradoks ve Absürd** -- İman, Kierkegaard'a göre, akıl açısından bir paradoks içerir. Örneğin, İbrahim'in İshak'ı kurban etme hikâyesinde olduğu gibi, Yaratıcı'nın buyrukları bazen akla ve etik normlara aykırı olabilir. Bu durum, aklın kabul edemeyeceği bir "absürd" durum yaratır, ancak iman bu absürdü kabul eder. -- İman, aklın çözemediği veya mantıklı bir şekilde açıklayamadığı durumları kabul etmek anlamına gelir. Bu, inancın doğası gereği irrasyonel veya mantıksız olduğu anlamına gelmez; aksine, inanç, aklın ötesinde bir gerçekliğe duyulan güveni temsil eder. 3. **"Atlayış" (Leap of Faith)** -- Kierkegaard, imanı açıklamak için "atlayış" veya "iman sıçrayışı" (leap of faith) terimini kullanır. Bu kavram, bireyin akıl yoluyla tam olarak açıklanamayan veya anlaşılamayan bir şeye inanmak için yaptığı bilinçli bir kararı ifade eder. Bu atlayış, bireyin mantıklı düşünmenin sınırlarını kabul edip bu sınırların ötesine geçmeye karar verdiği anı temsil eder. -- İman sıçrayışı, akıl ve mantığın ötesinde, tamamen kişisel bir kararlılık ve bağlılık gerektirir. Bu atlayış, rasyonel düşüncenin ötesine geçerek, Yaratıcı'ya ve ilahi olana güvenmeyi içerir. 4. **Akıl ve İnancın Rolü** -- Kierkegaard, aklın inanç yolculuğunda tamamen dışlanmaması gerektiğini de belirtir. Akıl, insanın yaşamındaki düzeni ve anlamı sağlar; etik normlar ve mantıklı düşünce, yaşamın önemli bir parçasıdır. Ancak akıl, insanın tüm varoluşunu anlamaya yeterli değildir. -- İman , aklın sınırlarını aşarak, bireyin Yaratıcı ile kişisel bir ilişki kurmasıdır. Akıl, bu ilişkinin sınırlı bir parçasını anlayabilir, ancak tam anlamıyla kavrayamaz. Bu nedenle, iman ve akıl bir arada var olabilir, ancak iman, aklın ötesinde bir gerçeklik olarak kalır. 5. **Bireysel Deneyim ve İçsel Mücadele** -- Kierkegaard, iman ve akıl arasındaki ilişkinin her birey için kişisel ve benzersiz olduğunu vurgular. Bu, bireyin kendi varoluşsal durumunu anlamlandırmaya çalışırken yaşadığı içsel mücadeleyi ifade eder. Akıl ve inanç arasındaki çatışma, bireyin içsel bir krizi ve bu krizle başa çıkma sürecini doğurur. Özetle, Kierkegaard'a göre, iman ve akıl genellikle birbiriyle çelişir, çünkü iman, aklın ötesinde bir gerçekliğe dayanır. İman, aklın ve mantığın sınırlarını aşan bir tutku ve bağlılığı gerektirir. Ancak bu, aklın tamamen reddedilmesi anlamına gelmez; aksine, iman, aklın sınırlarını kabul edip bu sınırların ötesine geçmeyi ifade eder. Bu süreç, bireyin kişisel bir karar vermesini ve bu kararı iman sıçrayışı ile gerçekleştirmesini gerektirir.
Kitap okumak, düşünmek yaşama dökülüp deneyimlenmediği sürece gerçekten anlam bulmuyor. Yaşamadan okumak, düşünmek, argüman ve teoriler geliştirmek sadece gözlerini ve zihnini yoran bir eylemden öte değil...
Yaşamadıkları için bu eserleri ortaya koyuyorlar zannımca.Yaşam enerjileri dış dünyada akmayinca başka şekilde tecelli ediyor,kitap oluyor, şiir oluyor sanat oluyor.
İnsan her zaman düşündüğü şekilde yaşayıp, doğru geleni yapamaz. Bizler düşündüğümüz ve farkettiğimiz kadar da yanılırız ,yanılmalarımız olmadan nasıl doğuya ulaşabiliriz ? Zihnimizi yorup , belki de kendimizi düşüncelerimiz uğruna öldürmediğimiz sürece yaşamamımızın hatta insan olmamızın ne anlamı var ? İnsanı diğer canlılardan ayıran düşünme , akıl ve mantıktır. Düşünmeden yaşanan hayat , son cümlesi için okunan binlerce sayfalık roman gibidir ve bence asıl yorucu ve dayanılmaz olan budur.
Hem bence insan yaşamadan okumaz , yaşayamadığı için okur. Yaşayamadığı hayatlar için okumalı insan çünkü okuyan kişi birden fazla hayat yaşar. Okuyorsam , yazıyorsam benim hayatımda olduğu için değil varoluşumun gereksinimi olan "ben" olma isteğim içindir.
Leyla'dan Mevla'ya geçmeye çalışmış Kierkegard.Hoca olaya salt madde planında yaklaşmış..Felsefe tarihi bakımından ve yaşantısı ile Kierkegard,net değerlidir kanımca..
Asıl absürt olan 2 kelimeyi önündeki kağıda bakmadan anlatamayan bir insanın, din üzerine büyük farklı bir görüş getiren Soren Kierkegaard gibi bir düşünür için bir yorum yapmaya çalışmasıdır. Burda dinlenecek yada seyredilecek bir fikir yoktur.
neden kierkegaard allah mıydı? kierkegaard'ı en çok seven insanların narsistik bakış açıları olmasını nasıl yorumluyorsun? şimdiden söyleyeyim, evet, bir ima içindeyim. ve, ben de hoşlanırım kendisinden, bazı noktalarda korkaktır, bazı noktalarda çok cesurdur. her insan gibi. eleştirilebilir de... buna bu denli, sırf kağıttan okuyor diye karşı çıkmak saçmalık ve hatta absürt.
@@elikanest6027 Egoist diye yaftalayıp 2 yıl önce yapılmış bir yoruma hırslanıp yazmakta bir garip :) neyse yazdığım fikirde kierkegaardın eleştirilmesi değil. Eleştiren şahıs eleştirildi aradaki farkı anlamadıysan adres bırak sana bir tane okuma ve anlama kitabı hediye edeyim.
@@nurhanarslan8366 saçmalıyor ifadenizi revize ederek, şunları söylemek isterim, kierkegaard, regina'dan kaygılandığı için vazgeçiyor, beraber mutlu olamayacakları düşüncesi bunu o eyleme itiyor... Berlin'e gittiği esnada "ya ya da" adlı kitabını yazdı, bu Regina'ya olan dolaylı özrüdür. Bu kitabı bitirdikten sonra "Tekerrür" kitabı üzerine çalışmaya başladı, kopenhag'a döndüğündeyse Regina'nın nişanlandığını öğreniyor, resmen yıkılıyor. Daha sonralarını bunu günlüğüne şu şekilde yazmış: "her ne kadar iç huzurumu sekteye uğratsa da, ona dönersem eğer, yaşayacağımız o tarifi mümkün olmayan anı düşünmeden edemiyorum." Kierkegaard Regine'yi sevmekten, düşünmekten ve yazmaktan hayatı boyunca vazgeçmedi ve hatta sahip olduğu her şeyi öldüktan sonra regine'ye kamanço etti...
Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfik'e göstererek fikrini sorar: Neyzen beğenmediğini ifade edince, adam: -İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki! Neyzen Tevfik şu cevabı verir: - Ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım.
işte bu yüzden niçe'le ters düşerdi sanırım. hayatın değeri yerine bir ölçü olarak kendi iç dünyasını mükemmel kılma çabası çok görünür olduğu için. kierkegaard yaşamadı, adeta kendi dünyasında sıkışıp kaldı.
Evlensen de pişmansın evlenmesen de. Çocuk sahibi olsan da olmasan da.. “either or” güzel bir eser, Agah hocamı çok sevmekle birlikte Kierkegaard gibi büyük bir düşünürü bu kadar yere vurmasına şaşırdım 🙄
Hocam kusura bakmayın ama gördüğüm en berbat anlatım ve savunmaya sahipsiniz, ancak bu kadar dar görüşlü ve tek taraflı bi yorum yapılabilirdi. Kimseye söz hakkı tanımamanız da da oldukça tuhaf. Felsefe içeriği yerine dedikodu gibi bir içerik oluşmuş sanki.
Agah kahvehane ağzıyla bir şeyler anlatmaya çalışmış ama kendide ne anlattığına hakim değil,Kierkegaard'ı kendi ideolojisinin önünde yargılayarak tam anlamıyla anlamak istememiş,onun için tam olarak anlatamıyor.Herkes her işi yapabilir ama herkes her işte uzmanlaşamaz sözüne oturan bir anlatı olmuş malesef.
Adam şehitler boşuna öldü diyor özet olarak. Vatan ve kutsal değerlerimiz uğruna ölmeyip onursuz bir hayat mı yaşayalım yani? Yüksek tahsil bazılarını ne hale getiriyor.
Şehitler düşünüp canlarını vatan uğrunda veriyolar. Düşünmeden bu mantıksız bir şey.Ama uğruna can vermeye değer seçim. Neyi kastettiginizi anlayamadım.Hangi sözü böyle bir şeyi ifade etti?
evet boşuna öldüler. perde arkasında dönen dolapları çeviren insanların piyonları olmayı kabul etmiş ve bu yüzden can vermişler. burada kutsal hiçbir şey yok. aksine sinir bozucu ve saçma sapan bir durum. bu kutsallık uğruna kral/başbakan çocukları hiç ölmez. neden? tam da bu yüzden.
Aslında Kierkegaard,
iman ve akıl arasındaki ilişkiye dair düşüncelerinde, bu iki kavramın genellikle birbiriyle çeliştiğini, ancak aynı zamanda bir arada bulunabileceğini savunur.
Onun felsefesinde, iman ve akıl arasındaki dinamik oldukça karmaşıktır ve bu ilişkinin bazı temel noktaları şunlardır:
1. **İman ve Akıl Çatışması**
-- Kierkegaard, aklın sınırlı bir alanı olduğunu ve insanın sonsuz olanı kavrama yetisinin bulunmadığını vurgular.
Akıl, yalnızca mantık, deney ve gözlem yoluyla bilinebilen şeylerle sınırlıdır.
Ancak inanç, bu sınırların ötesine geçer ve aklın kavrayamadığı veya açıklayamadığı şeyleri içerir.
-- O, inancı "absürd" olarak tanımlar, çünkü inanç bazen mantık ve akıl açısından anlamlı olmayan şeylere inanmayı gerektirir.
İmanın bu absürdlüğü, özellikle Yaratıcı'nın doğası ve insanın Yaratıcı ile olan ilişkisi bağlamında ortaya çıkar.
Kierkegaard'a göre, gerçek iman, akıl yürütme süreciyle elde edilemez; çünkü iman, aklın sınırlarını aşan bir tutku ve kişisel bağlılık gerektirir.
2. **İman, Paradoks ve Absürd**
-- İman, Kierkegaard'a göre, akıl açısından bir paradoks içerir.
Örneğin, İbrahim'in İshak'ı kurban etme hikâyesinde olduğu gibi, Yaratıcı'nın buyrukları bazen akla ve etik normlara aykırı olabilir.
Bu durum, aklın kabul edemeyeceği bir "absürd" durum yaratır, ancak iman bu absürdü kabul eder.
-- İman, aklın çözemediği veya mantıklı bir şekilde açıklayamadığı durumları kabul etmek anlamına gelir.
Bu, inancın doğası gereği irrasyonel veya mantıksız olduğu anlamına gelmez; aksine, inanç, aklın ötesinde bir gerçekliğe duyulan güveni temsil eder.
3. **"Atlayış" (Leap of Faith)**
-- Kierkegaard, imanı açıklamak için "atlayış" veya "iman sıçrayışı" (leap of faith) terimini kullanır.
Bu kavram, bireyin akıl yoluyla tam olarak açıklanamayan veya anlaşılamayan bir şeye inanmak için yaptığı bilinçli bir kararı ifade eder.
Bu atlayış, bireyin mantıklı düşünmenin sınırlarını kabul edip bu sınırların ötesine geçmeye karar verdiği anı temsil eder.
-- İman sıçrayışı, akıl ve mantığın ötesinde, tamamen kişisel bir kararlılık ve bağlılık gerektirir.
Bu atlayış, rasyonel düşüncenin ötesine geçerek, Yaratıcı'ya ve ilahi olana güvenmeyi içerir.
4. **Akıl ve İnancın Rolü**
-- Kierkegaard, aklın inanç yolculuğunda tamamen dışlanmaması gerektiğini de belirtir.
Akıl, insanın yaşamındaki düzeni ve anlamı sağlar; etik normlar ve mantıklı düşünce, yaşamın önemli bir parçasıdır.
Ancak akıl, insanın tüm varoluşunu anlamaya yeterli değildir.
-- İman , aklın sınırlarını aşarak, bireyin Yaratıcı ile kişisel bir ilişki kurmasıdır.
Akıl, bu ilişkinin sınırlı bir parçasını anlayabilir, ancak tam anlamıyla kavrayamaz.
Bu nedenle, iman ve akıl bir arada var olabilir, ancak iman, aklın ötesinde bir gerçeklik olarak kalır.
5. **Bireysel Deneyim ve İçsel Mücadele**
-- Kierkegaard, iman ve akıl arasındaki ilişkinin her birey için kişisel ve benzersiz olduğunu vurgular.
Bu, bireyin kendi varoluşsal durumunu anlamlandırmaya çalışırken yaşadığı içsel mücadeleyi ifade eder.
Akıl ve inanç arasındaki çatışma, bireyin içsel bir krizi ve bu krizle başa çıkma sürecini doğurur.
Özetle, Kierkegaard'a göre, iman ve akıl genellikle birbiriyle çelişir, çünkü iman, aklın ötesinde bir gerçekliğe dayanır.
İman, aklın ve mantığın sınırlarını aşan bir tutku ve bağlılığı gerektirir.
Ancak bu, aklın tamamen reddedilmesi anlamına gelmez; aksine, iman, aklın sınırlarını kabul edip bu sınırların ötesine geçmeyi ifade eder.
Bu süreç, bireyin kişisel bir karar vermesini ve bu kararı iman sıçrayışı ile gerçekleştirmesini gerektirir.
Agah abi çoook derin
İlk defa dinlediğim bir insan Agah hoca ve mükemmel bir psikiyatrist olduğunu farkettim
Agah hocayı ve Alper hocayı görünce ben de otomatik olarak 4. dakikadaki Elif hoca gibi oluyorum. Iyi ki varlar 🌸🌸🌸
Bir İMAN ŞÖVALYESİ olan Kiergegaard , o çağda iman ve akıl arsındaki ters ilişkiyi doğruya yakın tespitler ile tanımlaması
Olağanüstü bir şey..❤
Hocam sizi seviyorum ,iyiki varsınız
Bu ön sırada oturqn bardakdibi gibi gözlüğü olan renk renk masada kalemi olan değilmi ya😅
Agah hoca bu çağın ötesinde
Agah hoca Prof ama görüldüğü gibi titrini yazdırmaya tenezzül etmiyor.Aşmışlığına dikkatinizi çekmek isterim.
Bence siz onu anlamamisiniz .
Kiekegaard Felsefesi seni aşmış hocam
Hoca akliyla 5 Kirkergard eder. Eski filozoflarin akli köhneleşti. Dünun tuğlalariyla bugunun plazalari inşa edilmez. Gelenekci degil de yenilikci olmali artik
Kitap okumak, düşünmek yaşama dökülüp deneyimlenmediği sürece gerçekten anlam bulmuyor. Yaşamadan okumak, düşünmek, argüman ve teoriler geliştirmek sadece gözlerini ve zihnini yoran bir eylemden öte değil...
Emin misin. Adam koskoca Soren Kierkegard. Evlenseydi bu kadar insanı düşünceleriyle etkileyemezdi.
Yaşamadıkları için bu eserleri ortaya koyuyorlar zannımca.Yaşam enerjileri dış dünyada akmayinca başka şekilde tecelli ediyor,kitap oluyor, şiir oluyor sanat oluyor.
İnsan her zaman düşündüğü şekilde yaşayıp, doğru geleni yapamaz. Bizler düşündüğümüz ve farkettiğimiz kadar da yanılırız ,yanılmalarımız olmadan nasıl doğuya ulaşabiliriz ? Zihnimizi yorup , belki de kendimizi düşüncelerimiz uğruna öldürmediğimiz sürece yaşamamımızın hatta insan olmamızın ne anlamı var ? İnsanı diğer canlılardan ayıran düşünme , akıl ve mantıktır. Düşünmeden yaşanan hayat , son cümlesi için okunan binlerce sayfalık roman gibidir ve bence asıl yorucu ve dayanılmaz olan budur.
Hem bence insan yaşamadan okumaz , yaşayamadığı için okur. Yaşayamadığı hayatlar için okumalı insan çünkü okuyan kişi birden fazla hayat yaşar. Okuyorsam , yazıyorsam benim hayatımda olduğu için değil varoluşumun gereksinimi olan "ben" olma isteğim içindir.
Agah bey once psikiyatrist olarak, beden dilini ve zihnini geliştirmeli bence.
Ahmaksn özlem hiç bir zaman kendinle barışık olmayacaksın işin mi yok başka onu böyle öznel yapan zaten bu doğal hali
Leyla'dan Mevla'ya geçmeye çalışmış Kierkegard.Hoca olaya salt madde planında yaklaşmış..Felsefe tarihi bakımından ve yaşantısı ile Kierkegard,net değerlidir kanımca..
Asıl absürt olan 2 kelimeyi önündeki kağıda bakmadan anlatamayan bir insanın, din üzerine büyük farklı bir görüş getiren Soren Kierkegaard gibi bir düşünür için bir yorum yapmaya çalışmasıdır. Burda dinlenecek yada seyredilecek bir fikir yoktur.
@qwertyuiop bu adam benim aklımla oynayamadı
neden kierkegaard allah mıydı? kierkegaard'ı en çok seven insanların narsistik bakış açıları olmasını nasıl yorumluyorsun? şimdiden söyleyeyim, evet, bir ima içindeyim. ve, ben de hoşlanırım kendisinden, bazı noktalarda korkaktır, bazı noktalarda çok cesurdur. her insan gibi. eleştirilebilir de... buna bu denli, sırf kağıttan okuyor diye karşı çıkmak saçmalık ve hatta absürt.
@@elikanest6027 Egoist diye yaftalayıp 2 yıl önce yapılmış bir yoruma hırslanıp yazmakta bir garip :) neyse yazdığım fikirde kierkegaardın eleştirilmesi değil. Eleştiren şahıs eleştirildi aradaki farkı anlamadıysan adres bırak sana bir tane okuma ve anlama kitabı hediye edeyim.
Hocam alıntıları eksik yapıyorsunuz o yüzden sorun çıkıyor lütfen eksik bilgi vermeyelim...
Hocam sizin kierkegarda karşı ya bir hıncınız yada gizli bir hayranliginiz var ama gercekten gizli yani....... aksi halde bu kadar gömmezdiniz
Bir şey, hem kendisi, hem kendisi olmayandır...
ne demek, ne demek bu?
Yani Kierkegaard kilometlelerce yürümüs de Kopenhag cok büyük bir sehir degil yani o yillarda hic degil 😀
Psikiyatrist psikolojimi bozdu. Bu nasıl konuşma.
2-kəs dinlədim, Agah Aydın məncə adını çəkdiyi fəlsəfəçilərdən daha öndə biri .
Kierkegaard'ın dramı Regina Kezbanı...
Niye kezban? Birbirlerini çok seviyorlar, adam çok sevdiği halde onu terk ediyor yani saçmalıyor ama kadın mı kezban oluyor bu durumda?
@@nurhanarslan8366 saçmalıyor ifadenizi revize ederek, şunları söylemek isterim, kierkegaard, regina'dan kaygılandığı için vazgeçiyor, beraber mutlu olamayacakları düşüncesi bunu o eyleme itiyor... Berlin'e gittiği esnada "ya ya da" adlı kitabını yazdı, bu Regina'ya olan dolaylı özrüdür. Bu kitabı bitirdikten sonra "Tekerrür" kitabı üzerine çalışmaya başladı, kopenhag'a döndüğündeyse Regina'nın nişanlandığını öğreniyor, resmen yıkılıyor.
Daha sonralarını bunu günlüğüne şu şekilde yazmış:
"her ne kadar iç huzurumu sekteye uğratsa da, ona dönersem eğer, yaşayacağımız o tarifi mümkün olmayan anı düşünmeden edemiyorum."
Kierkegaard Regine'yi sevmekten, düşünmekten ve yazmaktan hayatı boyunca vazgeçmedi ve hatta sahip olduğu her şeyi öldüktan sonra regine'ye kamanço etti...
Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfik'e göstererek fikrini sorar:
Neyzen beğenmediğini ifade edince, adam:
-İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki!
Neyzen Tevfik şu cevabı verir:
- Ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım.
Agah bey'in buradaki beden dili cok rahatsiz ve konuşma tarzı da normalden daha farklı sürekli eee liyor sorun ney anlamadım 🧐
Çünkü hoca branşı gereği işitsel...
Görsel insanlar akıcı konuşur. İşitseller eee ıııı lar...
@@satitilev625 Bu videoya has bir durum söz konusu, genel hali-tavrı kapsamıyor yorumum.
@@nurbir7894 ben de zorlanıyorum bazen bir görsel olarak ama hocayı da çok seviyorum...
Teşekkür ederim. ❤️
Agah bey burda çok çok farklı cidden
işte bu yüzden niçe'le ters düşerdi sanırım. hayatın değeri yerine bir ölçü olarak kendi iç dünyasını mükemmel kılma çabası çok görünür olduğu için. kierkegaard yaşamadı, adeta kendi dünyasında sıkışıp kaldı.
Tirt google bilgileri
Evlensen de pişmansın evlenmesen de. Çocuk sahibi olsan da olmasan da.. “either or” güzel bir eser, Agah hocamı çok sevmekle birlikte Kierkegaard gibi büyük bir düşünürü bu kadar yere vurmasına şaşırdım 🙄
Kiekagard icin soylu bir aileden geliyor diye okudum. 😑
1:15
Saçmalık ya. Bu adamın kierkegaard okumadığına yemin edebilirim ama kanitlayamam.
Kağıttan 5 dakika okuma yapan bir psikiyatrist, Kirkegaard için saçmalamış diyor. 🤦♂️
yanlış değerlendirme. adam evlenmeyerek aşkını öldürmüyor.adam için önemli olan kadın değil kadınla yaşayacağı değil
hayal kurmak yaşamaktan çok daha güçlüdür
Sevmek zamanı!
Uzun soluklu bir yürüyüş iyi gelir.
Anlatıma bak
Alper Hocaya kabalık ettiğini düşünüyorum.
sanmıyorum, kibarca uyarmış
Abi sakin ol, sen sadece psikiyatristsin felsefe işine girme istersen.
Agah baştan sona saçmalamışsın.
Hocam kusura bakmayın ama gördüğüm en berbat anlatım ve savunmaya sahipsiniz, ancak bu kadar dar görüşlü ve tek taraflı bi yorum yapılabilirdi. Kimseye söz hakkı tanımamanız da da oldukça tuhaf. Felsefe içeriği yerine dedikodu gibi bir içerik oluşmuş sanki.
İshak aleyhisselam değil İsmail Aleyhisselam'ı kurban etme olayı
İnternet bilgileri!
Agah kahvehane ağzıyla bir şeyler anlatmaya çalışmış ama kendide ne anlattığına hakim değil,Kierkegaard'ı kendi ideolojisinin önünde yargılayarak tam anlamıyla anlamak istememiş,onun için tam olarak anlatamıyor.Herkes her işi yapabilir ama herkes her işte uzmanlaşamaz sözüne oturan bir anlatı olmuş malesef.
Adam şehitler boşuna öldü diyor özet olarak. Vatan ve kutsal değerlerimiz uğruna ölmeyip onursuz bir hayat mı yaşayalım yani? Yüksek tahsil bazılarını ne hale getiriyor.
Şehitler düşünüp canlarını vatan uğrunda veriyolar. Düşünmeden bu mantıksız bir şey.Ama uğruna can vermeye değer seçim. Neyi kastettiginizi anlayamadım.Hangi sözü böyle bir şeyi ifade etti?
evet boşuna öldüler. perde arkasında dönen dolapları çeviren insanların piyonları olmayı kabul etmiş ve bu yüzden can vermişler. burada kutsal hiçbir şey yok. aksine sinir bozucu ve saçma sapan bir durum. bu kutsallık uğruna kral/başbakan çocukları hiç ölmez. neden? tam da bu yüzden.
Şehit olmak hayatının önüne çıkardığı bir zorunluluksa olursun. Agah hoca şehitliğe değil keşişliğe karşı
😂
eee
Ee eee eeee