Ben konunun avamı olarak çok akademik buldum. Günlük hayatımda kullanabilcegim basit bir bilgi olur sanmistim ama işin baya felsefi boyutlari konusulmus. Ilminize, emeginize bereket.
İstifade ettiğim, alanında fevkalade donanımlı bir hoca. Ancak videonun sonunda dehşete düştüm. Dakika 40.55: Tabloda yazan; "Medet ya hazreti pîr-i Turkistan". Ömer Hoca, Ahmet Yesevi'nin ruhundan istimdad icin bizzat yazdırmış. Günde en az 20 defa okuduğumuz "Yalnız senden yardım dileriz" ayetinden (Fatiha/5) sonra malesef tevile yol bulamıyorum. :(
Allah'a iman edenle etmeyen arasındaki farkı şöyle bir örnekle kolay anlaşılır kılabiliriz sanırım: Ortaya çıkan gerçekliğin Allah'ın fiilleri olduğuna iman eden bir doktor, tedaviyle hastasının iyileşmesini Şafi isminin zuhuru olarak bilirken, buna iman etmeyen kendinden, ilaçtan vb. olarak bilir, yani sebeplere iman eder. Her ikisi de Şafi isminin kuludur, çünkü o ismin hükmü altındadır, ancak biri kulluğunu bilirken, diğeri bilmez. Kulluğunu bilme şükrü, Allah için yapmayı, nefsine paye vermemeyi, övgü ve yergiden etkilenmemeyi, menfaat gözetmemeyi, Allahın Rahmeti, inayeti ile verdiği arasına girmemeyi, yani insanlar arasında ayrımcılık yapmamayı vb gerektirir; kendinden bilme nefsi büyütür, ona taşıyamayacağı bir yük yükler, karşılık beklemeye, insanlar arasında efendi, kul ilişkilerine vb. neden olabilir ("Bilenle bilmeyen bir olur mu?" denir). Ancak Allah'a inanmadığını söyleyip de, nefsi inandığını söyleyen bazılarından küçük olan insanların da azımsanmayacak kadar çok olduğu görülür. Dolayısıyla bu açıdan da kendini tahkik de gereklidir.
Hocam bahsettiğiniz konu ilahi bir sıfatla hemdem olma sonucu Allahla hemhal olup sıfat cennetine dünyadayken girmeye benziyor. Sipinoza nın bir sözü var. Erdemler mutluluk getirmezler, erdemler mutluluğun kendisidir diye. Bu sözün sahibi sıfat cennetindedir zannımca. Dairenin merkezine Hz Peygamberi koyuyorsunuz fakat onu şahsi manevi olarak dairenin merkezine koysak ne olur? Yani kişi o şahsi maneviyle ilahi isimlerin benzeşmesi yönüyle ünsiyet kursa Muhammedi olmuş olmazmı? Yani hakikati insaniye ile hakikati muhammediyeyi birleştirsek. İlkeleri birleyerek Tevhide ulaşmamız daha akıllıca duruyor.
Allah razı olsun bu kadar cömertçe anlatarak ilmin zekatını da veriyor hocam inşallah 🌷🌷
ramazan ayımızı bereketlendirdi, kıymet bilenlerinin sayısının "milyonları bulması" duasıyla, cümlenizden Allah razı olsun
19:00
"...İlâhi isimleri bildiğimiz zaman bir şey olmayacağız, 'kul' olacağız."
Allah razı olsun bizlerde istifade etmiş oluyoruz
Ben konunun avamı olarak çok akademik buldum. Günlük hayatımda kullanabilcegim basit bir bilgi olur sanmistim ama işin baya felsefi boyutlari konusulmus. Ilminize, emeginize bereket.
Allah razı olsun çok güzel bir çalışma başlattı ilem.
Hocalarimiz arasında ekrem demirli nin de bir ders yapması güzel olurdu
Allah sizi muhlislerden eylesin hocam, çok iyiydi, istifade ettik.
Eskiden ahşap evlerin yangından korunması için duvarlara mutlaka "Yâ Hafîz" yazısı asılırmış. 14.00-14.20 arasına naçizane bir katkı.
İstifade ettiğim, alanında fevkalade donanımlı bir hoca. Ancak videonun sonunda dehşete düştüm. Dakika 40.55: Tabloda yazan; "Medet ya hazreti pîr-i Turkistan". Ömer Hoca, Ahmet Yesevi'nin ruhundan istimdad icin bizzat yazdırmış. Günde en az 20 defa okuduğumuz "Yalnız senden yardım dileriz" ayetinden (Fatiha/5) sonra malesef tevile yol bulamıyorum. :(
29:30 harikaydı
Allah'a iman edenle etmeyen arasındaki farkı şöyle bir örnekle kolay anlaşılır kılabiliriz sanırım: Ortaya çıkan gerçekliğin Allah'ın fiilleri olduğuna iman eden bir doktor, tedaviyle hastasının iyileşmesini Şafi isminin zuhuru olarak bilirken, buna iman etmeyen kendinden, ilaçtan vb. olarak bilir, yani sebeplere iman eder. Her ikisi de Şafi isminin kuludur, çünkü o ismin hükmü altındadır, ancak biri kulluğunu bilirken, diğeri bilmez. Kulluğunu bilme şükrü, Allah için yapmayı, nefsine paye vermemeyi, övgü ve yergiden etkilenmemeyi, menfaat gözetmemeyi, Allahın Rahmeti, inayeti ile verdiği arasına girmemeyi, yani insanlar arasında ayrımcılık yapmamayı vb gerektirir; kendinden bilme nefsi büyütür, ona taşıyamayacağı bir yük yükler, karşılık beklemeye, insanlar arasında efendi, kul ilişkilerine vb. neden olabilir ("Bilenle bilmeyen bir olur mu?" denir). Ancak Allah'a inanmadığını söyleyip de, nefsi inandığını söyleyen bazılarından küçük olan insanların da azımsanmayacak kadar çok olduğu görülür. Dolayısıyla bu açıdan da kendini tahkik de gereklidir.
Ben mi manaları aşikar ediyorum yoksa manalarmı beni aşikar ediyor? Yoksa hemdem olmuşuzda bihabermiyiz.
Ömer Hocam, selâmunaleyküm. Arkanızdaki duvarda asılı hatta ne yazıyor, merak ettim. 😊 Yazar mısınız?
40:54
"Medet Yâ Hazret-i Pîr-i Türkistan"
💚
Hocam bahsettiğiniz konu ilahi bir sıfatla hemdem olma sonucu Allahla hemhal olup sıfat cennetine dünyadayken girmeye benziyor. Sipinoza nın bir sözü var. Erdemler mutluluk getirmezler, erdemler mutluluğun kendisidir diye. Bu sözün sahibi sıfat cennetindedir zannımca. Dairenin merkezine Hz Peygamberi koyuyorsunuz fakat onu şahsi manevi olarak dairenin merkezine koysak ne olur? Yani kişi o şahsi maneviyle ilahi isimlerin benzeşmesi yönüyle ünsiyet kursa Muhammedi olmuş olmazmı? Yani hakikati insaniye ile hakikati muhammediyeyi birleştirsek. İlkeleri birleyerek Tevhide ulaşmamız daha akıllıca duruyor.